Turkiye turizminin en guclu urunu her şey dahil'in babası Cem Kınay farklı, renkli ve başarılarla dolu hayatını, bilinmeyen yonlerini ve gelecek planlarını anlattı.



Cem Kınay sadece Turk turizmine değil, Akdeniz Canağı ozelinde dunya turizmine de yon vermeyi başarmış sektorun en ozel isimlerinden biri. Oluşturduğu Magic Life markasıyla her şey dahil konseptinin babası olan Cem Kınay aynı zamanda Anadolu’nun en ucra noktalarından biri olan Aşkale’den ABD’nin gozde kentlerinden Miami’ye uzanan ilginc bir yaşam oykusunun de başrol oyuncusu. Cem Kınay carpıcı yaşam hikayesini, hataları ve doğrularıyla anlattı. Turkiye turizm kamuoyuna armağanımızdır.

Her şey dahilin babası: Cem Kınay

Turkiye turizminin en guclu urunu her şey dahil'in babası Cem Kınay farklı, renkli ve başarılarla dolu hayatını, bilinmeyen yonlerini ve gelecek planlarını anlattı.



Cem Bey, dilerseniz cocukluğunuzdan başlayalım.

“25 Temmuz 1958’de İstanbul'da doğdum. Kırk gunlukken ailem beni alıyor ve Aşkale’ye gidiyoruz. Cunku babam subay, orada gorevli. Kırkıncı gun oyle bir başlamış ki, hala seyahat devam ediyor. 54 yaşında, hic evi olmamış, surekli dolaşan biriyim ben. Tipik bir Turk. Orta Asya’dan gelmiş ve hala gocebe gibi.”

“Uc yıl Aşkale’de kaldıktan sonra babam Diyarbakır’a tayin oldu. Orada Mehmetcik İlkokulu’na gittim. İlk uc sınıfı orada okudum. Oradan Ağrı’ya gectik. Ağrı’da iki sene kaldık. İlkokulu Ağrı Alpaslan İlkokulu’nda bitirdim. Arada İstanbul Bakırkoy’deki Taş Mektep’e gidiyoruz. Nicin anlatıyorum bunları biliyor musunuz? Bunları o zaman fark etmiyordum ama şimdi şunu goruyorum: Oralarda yaşamış olmak, insanın karakterine de yansıyor. Sabahtan okula gidiyordum, oğleden sonra garnizona geciyordum ve orada askerlik oğreniyordum. Kayağı Ağrı’da oğrendim mesela. Kayak milli takımının coğu sporcusu Ağrı’dandı. Onlarla birlikte Ağrı’da oğrendim kayağı.”



“Ağrı’da eksi 50 dereceyi gorduğumuzu hatırlıyorum. Sinemaya giderdik, sinema donuşu babam elinde balta taşırdı. Cunku kışın Ağrı’ya kurtlar inerdi. Aylar boyu sular akmazdı, cunku su boruları donardı. Ağrı’nın icinde araba calışmazdı, atlı kızaklar vardı. Tum bunların hayatıma etkileri oldu.”

İSTANBUL’DA KONAK, AĞRI’DA KIZAK

Cocukluğunuzun bu bolgede gecmesi hayatınızı nasıl etkiledi?

“Kayak yapmak, ceşitli insanlarla birlikte olmak farklı bir deneyimdi. Yaşadığımız yer Kurt vatandaşların yoğun yaşadığı bolgelerdi. Bir de o zamanlar hep tren yolculukları yapardık. Tren yolculukları benim icin cok onemliydi. O zamanlar seyahat etme kavramı yoktu bile. Gezme gorme olayı bende o zaman oluştu.”

İlk ucak yolculuğunuzu ne zaman yaptınız?

“İlk ucak seyahatim Ağrı’ya giderken Erzurum’a olmuştu. THY Erzurum’a ucuyordu. Sivas - Erzurum ucuyordu. Oradan da Ağrı’ya geciyorduk. Cocukluğumun guzel hatıralarıydı bunlar...”

Anneniz calışıyor muydu?

“Calışmıyordu. Ağabeyim hep İstanbul’da kaldı, ben annem babamla dolaştım.”

İki kardeş miydiniz?

“O zaman evet. Cenk Ağrı’da 1968 yılında doğdu.”

Yaşamınızın Anadolu oykusu ne zaman bitiyor?

“1968’de. Ben ortaokula gidecektim ve babamlardan ayrıldım. Bir taraftan İstanbul’daki dedemlerin konağına geliyordum, bir taraftan Ağrı’da kızakla eve gidiyordum. Muthiş bir tecrubeydi benim icin. Benim Anadolu aşkımın icinde cocukluğumun orada gecmesi var.”

Motosikletle Anadolu’yu turlamanızın nedeni anılarınızı tazelemek mi?

“Cok doğru. Sonucta ben 35 yıldır yurt dışındaydım Turkiye’de uzun sure kalmışlığım yok. Havalar duzelince tekrar yollara cıkacağım. Ben sonucta Magic Life ile devrim yaptım. Şimdi Anadolu’nun turizme katkı sağlamasında da bir rol oynamak istiyorum. Anadolu olmadan Turkiye'de bir turizmin surekliliği cok zor, bunu hepimizin kafasına koyması gerekiyor. Deniz cok onemli ama bu bir gecici periyottur. Ancak tek ve diğerlerinden farklı olmamız icin bazı ozellikleriniz olması gerekiyor. Anadolu turizm urunune daha yoğun dahil olursa, surekli bir turizm elde ederiz.”





AVUSTURYA LİSESİ’NDE BEKTAŞİ FELSEFESİ

Hikayeye devam edelim. Ağrı’dan İstanbul’a geldiniz…

“ 1969 -1977 yılları arasında İstanbul’dayım. Anadolu’dan sonra, kalktık geldik Avusturya Lisesi’ne. Tamamen yabancı lisanlı bir okula. Sınıf farkı da var arada. Sonucta sen bir memur cocuğusun ve o yıllarda ozel okullara gidebilen cok az kişi vardı.”

Avusturya Lisesi size neler kattı?

“Bir kere Avrupalı olduk. Avusturyalı hocalar var, sana disiplini anlatıyor. 1969 yılında Avrupa’ya girdim. Duşunun; Ağrı’dan kalkıyorsunuz ve Avusturya Lisesi’ne giriyorsunuz.”

Okula ilk başladığınız gun neler hissettiniz?

“Kendimi komik hissediyordum, cunku subay şapkası gibi bir şapkamız vardı. İstanbul’a yeni gelmişiz. Tuhaf kıyafetler giyiyorsun ve Almanca konuşuluyor her yerde... Tabii muthiş bir kultur şoku bu ,ama kucuklukten bu yana ailemiz bizi Bektaşi felsefesiyle dunya vatandaşı olarak yetiştirdi.”

Ben vazgececeğim, gitmeyeceğim dediğiniz oldu mu?

“Hayır. Cok yer dolaştığım icin cabuk adapte olmayı oğrendim.”





‘EVİM YOK, DUNYA BENİM EVİM…’

Evim dediğiniz bir yer var mı şu anda?

“Benim evim yok. O an kendimi nerede mutlu hissediyorsam orası benim evim. Dunyanın her yeri benim evim. Kokun neresi derseniz, benim kokum Anadolu. Bu ulkenin nasıl bir mozaiği varsa, ben de o mozaiğin bir parcasıyım. Zaten geriye bakınca goruyorum ki başarımın altında da bu yatıyor.”

“O zamanki Turkiye’ye bakın lutfen. 70’li senelerden bahsediyorum. Biz orada Avusturya Lisesi’nde dunyaya geniş acıdan bakmasını oğreniyorduk. Kapalı bir Turkiye’den bir aralık aralayıp, dunyada neler olup bittiğini gorebiliyorduk.”

Avusturya Lisesi’ni bitirince ne yaptınız?

“Tıp okumak istiyordum ancak Turkiye'de universite sınavında tıp bolumunu kazanamadım. Mimarlığı kazandım, İTU’de. Gittim, kaydımı yaptırdım. Ekim ayında okula başlamak uzereyken, annem babam beni cağırdı. ‘Biz seni Avusturya’ya gondermeye karar verdik’ dediler. 1977 yılının Eylul ayında Avusturya’ya gittim ve hayatımın onemli bir donemi başladı. Ailem, gelirinin buyuk bir kısmını orada okul okumama ayırdı. Ve boylece tıp eğitimim başladı. Onlara her zaman bizlere bu tahsilleri yaptırdıkları icin muteşekkirim.

Avusturya yılları nasıldı?

“Avusturya’da yepyeni bir hayat başladı. Yurtdışında ilk kez ailemden ayrı yaşamaya başladım. Dunyanın ceşitli ulkelerinden yabancı oğrencilerle tanıştım. Yabancı lisanda tıp eğitimi goruyorsunuz ve Almanca. Gercekten zor. İlkokul ve lisede orta karar bir oğrenciydim. Orada muthiş bir zorlukla karşılaştım, sorumluluk cok buyuktu ve başarılı olmam gerekiyordu. Gece gunduz ders calışıyordum. Sonucta tıp eğitimim cok başarılı gecti. Tıp Viyana’da on iki somestrdi . Ben tıp fakultesini 13 donemde bitirdim ve 1984 yılı oldu. O donemde dunya insanları tanıma imkanım oldu. Kultur ve sanatla ilgilenmeye başladım.”



‘DOKTORKEN ZURNANIN SON DELİĞİ, TURİZMCİYKEN LİDERDİM’

Okul bitince ne yaptınız?

“Okul bitince muthiş bir bunalım donemine girdim. Hayatta başarılı olmam lazımdı. O zaman Turkiye’ye mi doneyim yoksa Avusturya’da mı kalayım diye duşundum. Turkiye’ye dondum o yaz, askere gittim. Kısa donem olarak Burdur’da yaptım askerliğimi. Fakat yaz sonunda yeniden Avusturya’ya dondum. O, zor bir karardı. Viyana Universitesi’nde ihtisasa başladım. Tıbbı bitirdikten sonra minimum uc yıl ihtisas yapmam gerekiyordu. 1990 Şubat ayına kadar hastanede calıştım.”

Doktorluğu bırakıp turizmi secmeniz nasıl oldu?

“Hastanede calışıyoruz ama hiyeşrarside zurnanın son deliğiyiz. Zurnanın son deliği olmayı bir turlu benimseyemedim. Cunku liderlik vardı kanımda. Orada oğrenciyken uc arkadaş aynı evde oturuyorduk. Bulent Comert ve Oğuz Serim ile birlikte. Oğuz Serim bugun de ortağım. En onemli dostum ve iş ortağım, hayat ortağım...

Oğuz o sırada ekonomi okuyordu. Ben universite hastanesinde calışırken, Oğuz okulu bitirmişti ve Sinan Ozer ile Bodrum'da bir yat şirketi kurmuşlardı. Gulet adlı bir şirket kurmuşlardı. İki guleti pazarlıyorlardı. Ben de 1986 yılında Bodrum’a Oğuz’u ziyarete gittim. Bana ‘Sen hastanedesin ama Viyana’da bir ofis kuralım. Hastaneden sonra bakarsın’ dedi. Biz 1987 yılında Gulet Yacht Charter’ı kurduk. Oğuz ve Sinan’ın teknelerini pazarlamak uzere turizm sektorune adım attım. Saat 3‘e kadar hastanede calışıyordum, sonra Gulet’e gidiyordum. Turizm ek işimdi, ana işim doktorluktu. Yat dunyasının bugun de en onemli isimlerinden Sinan Ozer sağlamıştır, turizm sektorune girmemi...

“Tamamen hobi olarak başladım turizme... İki şey beni cok cezbetti. Birincisi baktım ki; hastanede zurnanın son deliğiyim ama ofise gelince işleri idare eden kişiyim, yani patronum, liderim. Ayrıca bu işi daha iyi yapıyorum. İkincisi; biz buyuduk adam olduk ya artık, Turkiye’nin imajının iyi olmaması rahatsız ediyor. Turizmi Turkiye’nin tanınmasında cok onemli bir arac olarak gordum. O zaman ne internet var, ne başka bir şey. 1990 yılının Şubat ayında ihtisasım bitti ve turizmci olmaya karar verdim. Seneler boyu elimde cantayla Gulet’i ve Turkiye’yi anlatmak icin dolaştım. Avusturya'nın her koşesinde Avrupa'nın her yerinde Turkiye'yi anlattım.Hayatımın en onemli misyonlarından biriydi.

Aileniz ‘Biz seni o kadar okuttuk sen yapıyorsun’ diye tepki gostermedi mi?

“Hayır. ‘Okul bittiği an benim icin konu bitmiştir’ der babam bana... O gunden bu yana babam bana hicbir şey sormamıştır. Sadece desteklemiştir. Oğuz da lokantacı olmak istedi ama ailesi ona izin vermedi. O zaman kimse turizmciye kız vermezdi. Bugun turizmci olmak cok onemli. Bircok insan bugun imaj icin otelci oluyor. Bugun turizmcilik cok onemli bir meslek.”



‘HAYATTA HİC PİŞMAN OLMADIM’

Doktorluğu bıraktığınız icin pişmanlık hissettiğiniz tek bir an bile olmadı mı?

Bir kere, karakterimde boyle bir şey yok. Doğru işler yaptım, yanlış işler de yaptım ama hicbir şeyden pişmanlık duymadım. Hatalarımdan donmesini bildim ama pişmanlık duymadım. Turizm hayatında başarılı olduysam, tıp eğitimimin bunda cok onemli bir rol oynadığını duşunuyorum.”

Kendinizi doktor gibi hissediyor musunuz?

“Hayat felsefesi olarak doktor olarak hissediyorum ama meslek olarak hissetmiyorum. Geriye bakınca şunu goruyorum, herkesin hayatı boyledir ama benim hayatımın onceden devre devre planlandığını duşunuyorum. Anadolu, İstanbul, tıp, Gulet ve Magic Life donemi... Sonra adalar projesi, İngiltere hukumetiyle hukuk savaşı yapan bir Turk vatandaşı. Hayatımda onemli sorunlar oldu, ama pişmanlık duygusunu hic hissetmedim.”



‘MAGIC LIFE TARİHSEL OLARAK ONEMLİ’

Hayatınızın son doneminde neler yapmayı duşuyorsunuz?

“Onu bilemem ama hayatım standart gecmedi. Standart bir iş yapmayı duşunmuyorum. Standart bir şey beni tatmin etmiyor.”

Peki, yeniden turizme girdiğiniz yeni doneme donelim.

“90 yılında Magic Life kuruldu ve cok yoğun bir turizm donemi başladı.”

Magic Life ismini kim buldu?

“Ben buldum. Arkadaşlarla beraber isimler uzerinde calıştık. Ancak duşunduğumuz felsefeyi en iyi anlatan marka, Magic Life'tı. Dominik Cumhuriyeti’nde ilk kez 4 yıldızlı bir otelde gormuştum her şey dahil sistemini. Ben de Magic Life’lara uyarladım. Gorduklerimizi kendi duşuncelerimizle, ruyalarımızla, hayallerimizle harmanladık ve Magic Life felsefesi cıktı ortaya. Seneler boyunca bu temel felsefeyi surekli geliştirdik.



Magic Life cok konuşulan bir markadır. O donem nasıl bir donemdi sizce?

“Magic life donemi kendi başına bir donemdi. Magic Life’in sadece Turkiye’ye her şey dahili ilk kez getirdiği konuşuluyor ama bu oteller 1995 yılında Yunanistan’da başladığında da Yunanistan’ın ilk her şey dahil otelleriydi. 1997 yılında Tunus’ta başladığında da aynı şekildeydi. Magic Life Turkiye’de cok buyudu ama turizmin onemli ulkelerinde de Magic Life vardı. Yani Mafic Life, Avrupalılar icin en onemli destinasyonlarında hem onculuk yapmış, felsefesinin ornek olmasını sağlamıştır.

“Bunun bugun ne onemi var? Bence tarihsel bir onemi var. Sonucta bir Turk insanı bunları yapabildi. Turk insanı, seyahat felsefelerini değiştirdi. Bu bir devrimdi; turizmde de, otelcilikte de...Bugun Turkiye, birinin peşinde koşan bir ulke değil. Onculuk yapmıştır, bunu anlatmak icin soyluyorum size.”



‘TUI İLE ORTAK OLDUK ANCAK HESAP TUTMADI’

Magic Life buyurken kendinizi nasıl hissediyordunuz? Ne zaman ‘Ben zirvedeyim’ diye duşundunuz?

“Magic Life tamamen planlı bir şekilde gelişti. Ancak donum noktası 1997 yılıydı. O yıl ilk kez sadece Turkiye değil, diğer ulkelerde de başarılı olmaya başlamıştık. Avusturya’da bir numara olmuştuk. Avusturya’dan tatile giden turistlerden ikisinden birini biz dunyaya tatile yolluyorduk. Ben o yıl, Avusturya’da yılın adamı secildim.Hayatımın en onemli, gururlu anlarından biriydi. Ne de olsa insan sık sık yılın adamı olmuyor.

“Biz yeni ve değişik bir şey yaptık. Magic Life, dunyada turizm hareketlerini değiştirdi. 1990 yılında ilk otelimiz acıldı ama Turkiye’de bu sistemin diğer otellerde uygulanması 1998’leri buldu. İnsanlar bu tarihe kadar her şey dahile inanmadılar ki. Bugun her şey ‘her şey dahil’ oldu.

“O zirveye geldiğim gun benim misyonum bitmişti aslında. Ben o saatten sonra Magic Life’ın konseptinin oturduğunu biliyordum. O zaman daha fazla buyumek icin TUI ile ortak olduk. Ancak hesabımız tutmadı ve tur operatoruyle ortaklık yapmanın buyuk sıkıntılarını cektik.”

En buyuk hatanız nedir peki?

“Turizmdeki en buyuk hatam TUI ile ortaklık yapmaktı. Cunku TUI geriye gitmeye başlayan bir mekanizmaydı. TUI’nin başında turizmciler varken bu işbirliğinin temellerini atmıştık. Sonra bu turizmciler gitti, Frenzel gibi turizmci olmayan adamlar, turizmle ilgisi olmayan insanlar iş başına gecti. Bu menajerler hem TUI’yi hem de Magic Life'ı cok zayıflattı. O zamanlar bizde 23 tane Magic Life vardı, hedef TUI ile 5 yıl icinde 40 otele cıkmaktı. Sozlerinin hicbirini yerine getirmediler. En uzulduğum konudur bu... Aslında bazen Magic Life, Robinson Clublara cok ciddi rakip olduğu icin belki de sırf Magic Life'ı zayıflatmak icin bizimle ortaklık yaptıklarını duşunuyorum bazen... Maalesef yazık ettiler, Magic Life'lara cok kısa sure icerisinde bu markayı cok cok zayıflattılar.

“Bugun bakıyorum da Magic Life’ın bu hale gelmesinde en onemli etken TUI’dir. Bunları ilk kez soyluyorum. Bunları soylerken amacım da şu: Bu kadar buyuyen sektorde, otelcilerin guclu olması gerekiyor ancak otelciler hala buyuk tur operatorlerine bağlılar. Turkiye’de turizm politikasını dışardaki buyuk tur operatorleri belirleyemez. Biz artık guclu, kendi stratejimizi oluşturan onemli bir oyuncuyuz turizm piyasasında. Hala TUI ve Thomas Cook’un ne dediğine bakıyoruz. Osmanlı’nın son donemine ‘hasta adam’ derlerdi ya bize, şimdi bugun o hasta adamlar tur operatorleridir,TUI Thomas Cook gibi tur operatorleri bugun hasta adamdır. Niye kendi politikamızı kendimiz cizmiyoruz? Bunun altına doldurmak gerekiyor.”



‘TURK OTELCİ KADERİNİ ELİNE ALAMADI’

Sizce dunyada tur operatorluğu bitiyor mu?

Ben tur operatorluğunun fonksiyonunun değişeceğine inanıyordum. Cunku internet 1990’lı yıllarda en onemli evrimdi. Bunun turizme yansımalarının da cok cabuk olacağını duşunuyordum. Turizmin en onemli konusunun urun olduğunu duşunuyordum. Bugun tur operatorleri artık cok kucukler. Cunku internet devrimini iyi anlayamadılar. Onların yerini internet devleri aldı. Thomas Cook bugun batma noktasında. Cunku bu değişimi kavrayamadılar. Turkiye’ye donelim, otelciler icin ne değişti? O zamanlar klasik tur operatorleri vardı, şimdi elektronik tur operatorleri var. Yine kendi işlerini ellerine alamadılar. Şimdi diyorum ki, bu elektronik devrimi kendi icimizde Turkiye olarak halledelim. Ortak refleks gosterelim. Ya bu turistler bir gun tur operatorleriyle gelemezlerse bize? Bunları kendimiz getirmeliyiz. Biz turistlerin Turkiye tercihlerinde belirli rol alalım, onlarla direkt temasta olalım, marketingimizi ortak refleksler ile ortaklaşa yapalım.
Turistlerin tercihlerinde direkt etkimiz olsun.



Ozel hayatınızdan hic bahsetmedik…

“İki kere evlendim gecmişte ve beş yaşında Kaan isminde bir oğlum var. Kaan, annesiyle birlikte Miami’de yaşıyor. İki kardeşim var, ağabeyim Atilla ve kardeşim Cenk. Annem babam sağ. İkisi de uzun seneler beraber calıştık Magic life'larda... Cok cok katkıları oldu başarımızda. Şimdi onlar Sheraton Maslak'ı işletiyorlar Oğuz Serim ile birlikte...

Motosiklet merakınız olduğunu biliyoruz.

Harleyciyim. Harley Davidson benim icin bir felsefe. Benim ozgurluğumun benim devrimciliğimin simgesi.. Futbolu cok seviyorum ve iyi bir Galatasaray taraftarıyım. Futbol benim icin dunyanın her yerinde sınıf farkı olmadan tum kitleleri harekete geciren bir spor dalı. Herkes futbol oynar ve seyreder, futbol bir tutkudur.

Muzikle ilgileniyor musunuz?

“Viyana’da yetişmem dolayısıyla klasik muziği seviyorum. Son 10 yıldır ‘dunya muziği’ tarzını seviyorum. Sufi muziği dinlemeyi, daha doğrusu onun modernize edilmiş şeklini cok seviyorum. Kitap cok okuyorum. Bu aralar Mevlana kitaplarını okuyorum bol bol...

Tatil icin neleri tercih ediyorsunuz?

“Ben deniz uzerinde tatili seviyorum. Bir de şehirlere gitmeyi ve tanımayı bir şeyler keşfetmeyi... En cok etkilendiğim yerleri sorarsanız Turks ve Caicos Adaları cok egzotik bir yer. Bhutan seyahatimden cok etkilenmiştim. Dunyayı anlayabilmek icin herkesin şu dort ulkeyi gezmesi gerektiğini duşunuyorum. Turkiye, Mısır, İtalya ve Meksika... Bu dort ulke cok onemli.




‘YENİ BİR ŞEYLER YAPMAK İSTEDİM, DAHA COK PARA DEĞİL…’

15 yıllık Magic Life efsanesinden sonra yeni bir projeye başladınız. O donemde bu projeye nasıl karar verdiniz?

“Magic Life sureci zorlu bir surecti. Yoğun bir tempo icinde gecirdik bu yılları. Bu yılların sonunda bir yorgunluk vardı. Ozellikle TUI ortaklığının iyi gitmemesinin verdiği bir hayal kırıklığı vardı. Magic Life bittiğinde yeni bir hayatın başlaması gerektiğini duşunuyordum. Bu hayatta, butun topladığım tecrubeleri daha değişik bir alanda hayata gecirmek icin yola cıktım. Tecrubelerim şunu gosterdi. Magic Life ve Gulet ile cok başarılı bir donem gecirmiştik. Avrupa’da yaşadığım tecrubeleri, Amerika pazarına taşımak istedim.”

“2004’un sonunda Amerika’ya gittim. ABD’lilerin tatil yaptığı bolgelerde calışmalara başladım. İngiltere'nin kontrolundeki Turks ve Caicos Adaları'na gittim 2005 yılının başında. Dunyayı dolaşan bir insan olarak, buranın cok ozel bir yer olduğunu keşfettim. Bir hayalim vardı. O da boyle bir adada bir yaşam alanı oluşturmaktı. Ada projesinde en onemli konulardan birisi, ceşitli mimarların bir araya gelip aynı mekanı oluşturmalarıydı. Adanın her bolumunu dunyanın onemli bir mimarı dizayn etmişti. Zaha Hadid, Piero Lissoni, David Chipperfield, Kengo Kuma, Shigeru Ban, Carl Ettensperger gibi, Kerem Oral, Esen Talu gibi cok unlu mimarlarla calıştım.

Mandarin Oriental oteli ile anlaşma imzalamıştık. Bu şirket, butun adayı yonetecekti. Hem otele gelen misafirler hem de evleri olan misafirlerin işletmesini ustlenecekti. 2008 yılında inşaata başladık.”un
“Ben o donemde hayatımın onemli bir bolumunu Miami ve adada gecirdim. İnşaat da cok enteresandı. Cunku burada bu bolgede projeyi hayata gecirecek yeterli eleman yoktu. Tercihimizi Turkiye’den yana kullandık. Daha once Magic Life inşaatlarında calıştığımız Turk şirketleri projeye davet ettik. 2008 Haziran ayında Turkiye’den 8-10 firma geldi Turks anda Caicos Adaları'na... 400 kadar da Turk işcisi geldi.



Magic Life’taki misyonunuzu tamamladıktan sonra daha kolay bir proje secebilirdiniz. Neden boyle zorlu bir projeyi tercih ettiniz?

“Genelde hayatıma bakıldığında, 10-15 senede bir değişiklik yapan bir insanım. Farklı bir donemece girmek istedim. Bu projeyle hem kendimize hem de Turk ekonomisine buyuk katkı sağlayacaktık. Hem yeni bir vizyon sağlamak hem de yeni şeyler oğrenmek amacıyla bu işe giriştim. ABD’de yepyeni iş modelleri gordum. Kendim icin bir yenilenme olarak bunu yaşadım. Bunlar benim besinim, benim icin onemli. Mesele yeni bir şeyler yapmaktı. Daha fazla zengin olayım diye kalkışmadım bu işe.”

Bu, insanın hayat felsefesiyle ilgili bir şey. Standart bir insan olmadım hicbir zaman. Sizin zor olarak gordukleriniz bana zor gelmiyor. Bir beslenme modeli bu benim icin. Eğer politik problemler olmasaydı, proje hayata gececekti şu anda ve bu da kolaymış denilip, model olacaktı. Bu projenin sonuclanmamasının nedeni, altında ticari beceriksizlik olması değildi. Politik sebepler nedeniyle gercekleşti bu durum.”

“Aslında bunların hepsi birer deneyimdi. Bu projenin yapılamaması, hayatıma yeni bir tecrube kattı. Ben hala ısrarla buyuk haksızlığa uğradığımı duşunuyorum. 2009 yılının ekim ayında inşaatı durdurmak zorunda kaldık. Hukuki mucadelem suruyor. Bu haksızlığı durdurmak icin mucadeleme devam edeceğim.”

“Hayatta Allah’tan başka hicbir şeyden korkmuyorum. Ne kadar akıllı da olsan, bir nokta geliyor ki, olaylar senin kontrolun altında gelişiyor. Ben 54 yaşında genc bir insanım. Sonunda yine kazanclı cıkacağımı duşunuyorum.”

Bundan sonraki hedefleriniz nelerdir? Mutlaka kafanızda değişik konseptler vardır.

“Bunları konuşmak icin biraz erken. Dunyanın gidişatı değişti. Beğenilen ve beğenilmeyen şeyler de cabuk tuketiliyor. Cok uzun mesafeli planlar yapmak zorlaşıyor. Trendler değişiyor. Bunları cok yakından inceliyorum. Ona gore bir karar vereceğim.”


Kaynak

__________________