Guzel bir Boğaz Derbisi oynandı, bitti. Her iki takım oyuncularına, antrenorlere ve hakemlere guzel futbol/iyi mucadele icin teşekkurler.
Japonya’daki buyuk faciayı gec de olsa hatırladığı icin TFF de bir teşekkuru hak etti. Derbinin en buyuk tebriki ise iki genc futbolcuya: Meslektaşı oyuna girdiğinde onunla tokalaşıp hal hatır soran Gokhan ve arkadaşı Arda, 61’inci dakikada derbinin en guzel karesini oluşturdular. Artık İspanya yolcusu olduğu yuksek sesle konuşulan Arda’ya, gecen hafta Uğur Ucar’la yaşadığı gergin pozisyondan sonra Gokhan’la verdiği guzel fotoğraf yakıştı. Derbiye yakışmayanlar, ya da tam olarak nedenini anlayamadığımız şeyler de vardı tabii Cuma gecesi... 10) Musabaka saati Mac tam 6 dakika, ikinci devre de 2 dakika gec başladı. Kerimoğlu-Kocaman seremonisiyle Japonya icin yapılan saygı duruşunu tabii ki dikkate alıyorum; ama zaten hakemin gorevi bunları hesaplayıp takımları sahaya 2-3 dakika erken cıkarmak değil mi? Doğrusu, uluslar arası musabakaları zamanında başlatmak icin bu kadar caba gosteren FIFA kokartlı hakemlerimizin, 20:58’e kadar ortada gozukmemesini, musabakayı da 21:06’da başlatmalarını anlayamadım. 9) Kaygan zemin Mac gec başladı, sahanın ıslatılması da sanki bu plansızlığa uydu. Galatasaray, Ali Sami Yen’deki mac oncesi saha ıslatma alışkanlığını Seyrantepe’ye de taşımış. Ozellikle ilk yarıda Gokhan’ın savunduğu/Stancu’nun hucum ettiği bolgede kayıp duşen oyuncu sayısı 5’i gecti. 8) F.Bahce orta sahası Aykut Kocaman madem bu macta orta gobeği kesici/başka da bir işe yaramayıcı Selcuk-Cristian’la kuracaktı; Konya onunde 83’te Emre sakatlandığında sahadaki duzenini neden bu kadar bozdu ki? Orada Bilica’yı stopere, Bekir’i sağ beke, Gokhan’ı sağ acığa kaydırmasının nedeninin Topuz’u gobeğe alıştırmak olduğunu sanmıştık. Derbi provası yapıyor zannettik. Yanılmışız. 7) Selcuk’un sarı kartı Topuz ’un oynamasını beklediğimiz bolgede yer alan Selcuk’un gorduğu sarı kart sırasında yaşananlar da enteresandı aslında. 28’de Selcuk, G.Saray’ın umut veren bir hızlı hucumunu kesti ve haklı bir sarı kart gordu. Ama orada Fırat Aydınus neden duduk calıp oyunu durdurdu, onu anlayamadık. Selcuk’un faul yaptığı Yekta (yere duşmesine rağmen) topu arkadaşına rahatca aktarmıştı. Galatasaraylılar ise meşin yuvarlağı Yekta’nın duşuşunden ve topun ondan tamamen cıkışından 2-3 saniye sonra kaptırdılar. Yani Aydınus doğru bir avantaj uygulaması yapmıştı, ama Galatasaraylılar topu başarıyla kullanamayıp kaybettiler. Bir avantaj uygulaması nereye kadar surmeli ki? Yekta topu başarıyla boştaki arkadaşına aktardıktan sonra avantaj bitmedi mi? Ya Galatasaraylılar 3 pas sonra topu kaybetselerdi, Aydınus yine geriye donup faulu verecek miydi? 6) Baros’un kart ısrarı 39’da sahaya ikinci bir top girdi, yavaş adımlarla oraya giden Baros o meşin yuvarlağı eline aldı. Geriye iki yavaş adım daha attı. Sonra topu tam aut cizgisinde kalabilecek kadar yavaş bir şekilde dışarıya gonderdi. Bu kadar iyi bir oyuncunun bu kadar aleni bir şekilde karta davetiye cıkarma hakkı var mı? Davranışı hem vakit kaybettiren hem de tribunleri galeyana getiren turden bir hareket. Aynı Baros’un 70’te dudukten sonra topa vurduğu icin Turkiye kariyerindeki 27’nci sarı kartı, mac sonunda da hakeme yaptığı saldırı sonucu kırmızı kartı gorduğunu hic anmıyorum bile. 5) Oyun kurucu Zapata Derbinin iyi performansıyla şaşırtan adamıysa Zapata’ydı. İyi performanstan kastım cizgi kurtarışları veya yediği/yemediği goller değil, topu oyuna sokma konusundaki becerisi. Zapata, bizim degaj dediğimiz (ama aslında kros pas diye de tabir edebileceğimiz) bir şekilde topu 3-4 kez rakip yarı sahadaki arkadaşlarına pas olarak aktarıp Galatasaray’ı hucuma kaldıran en iyi adam oldu. Galiba bu adamın Kolombiyalı (yani Mondragon’la Cordoba’nın vatandaşı) olduğunu ilk kez Cuma gecesi hatırladık. 4) G.Saray kulubesi Galatasaray’ın derbi kulubesi Ufuk, Aydın, Barış, Arda, Ayhan, Pino ve Kewell’dan oluşuyordu. Yani kenarda hicbir savunma oyuncusu yoktu. Hagi’nin stoperlerinden biri sakatlansa belli ki Neill (ya da Cana) savunmanın gobeğine gececekti. Peki beklerinden biri sakatlansa ne olacaktı, onu anlayamadım. Mesela Hakan’ın başına 10’uncu dakikada bir iş gelse sol bekte kim devam edecekti? Kayserispor’un da Amisulaşvili gittiğinden beri kulubesinde stoper yok. Acaba A2 takımlarındaki oyuncular bu maclarda 18’e giremeyeceklerse hangi musabakada girecekler? 3) Yekta da Kurtuluş değil mi? Hagi’nin Yekta’yı orta uclunun sağında kullanma ısrarı da ilginc... Bu oyuncunun Kasımpaşa’da her iki kenarda da, santrfor arkasında da oynamışlığı var. Ama Hagi’nin gozunde o sadece bir sağ ic oyuncusu. Şaka gibi ama, Yekta’nın soyadı Kurtuluş olduğu icin Rumen Hoca acaba onu da sağ kanat oyuncuları Serkan’la Serdar’ın kardeşi sanıyor olabilir mi? 2) Alex’in frikiği 34’te Alex’in yayın icinden kullandığı frikik de ilgincti doğrusu. Kaleye yaklaşık 17 metre mesafeden Alex gibi zeki bir oyuncu, topu barajın ustunden aşırtarak gol yapmaya calıştı. Oysa basit bir matematik hesapla genelde o mesafeden yapılan vuruşlarda, barajdan sonra kalan 7 kusur metre topun kaleye kadar inmesi icin yeterli gelmez. Gelmedi de... Merak ediyorum, bir gun bir oyuncu o uzaklıktan bir serbest atışı 2-3 metre gerisindeki arkadaşına pas olarak kullanıp onun ideal frikik mesafesinden vurmasını sağlayacak mı? Mesela o atışta meşin yuvarlağı Selcuk 3 metre geriye verse, Cristian durdursa ve Alex (topun yeni yerinden) normal bir frikik kullansa gol şansı barajın ustunden aşırtma fantezisinden daha fazla olmaz mı? 1) Rakı şişesi Derbinin cirkin rakı şişesi konusunu, derbinin guzel konuğu Toshack’ın ağzından dinleyebildiniz mi bilmiyorum. Dun gece CNN Turk’e konuk olan Galli teknik adama, “derbilere rakip taraftar getirilmeli mi” sorusu yoneltildi. Toshack’ın cevabı manidardı: “Derbiye rakı şişesi getirilmese daha guzel olmayacak mı?” Uğur MELEKE Milliyet __________________