Peygamberler Tarihi ve Elcilerin Tebliği

Peygamberler tarihini ayetler ışığında incediğimizde en dikkat cekici noktalardan birinin kesintisiz tebliğ olduğunu goruruz. Bir başka deyişle, Kuran'da ismi gecen peygamberlerin yanı sıra Allah'ın elci olarak gonderdiğini bildirdiği pek cok kutlu şahıs da, tarih boyunca kesintiye uğramayan bir surec dahilinde, aralıksız bir bicimde insanlığa tebliğ yapmışlardır. Oyle ki aynı donemde yaşamış, aynı bolgelerde tebliğ yapmış (Hz. İbrahim-Hz. Lut, Hz. Musa-Hz. Harun gibi) peygamberler dahi bulunmaktadır. Tum bu elciler Allah'ın sectiği mubarek şahıslardır. Elcilerin icinde yaşadıkları topluma tebliğde son derece kararlı bir tutum sergilemeleri, tum insanlığın ibret alacağı olayları yaşamaları Allah'ın onları secip gorevli kılmasıyla ilgili bir durumdur. Rabbimiz, tum varlıklar icin olduğu gibi elcileri icin de bir kader belirlemiş, onları birbiri ardınca insanlığa gondermiş, başlarından gecen olayları tarih boyunca anlatılıp aktarılacak şanlı ve buyuk olaylar kılmıştır. Kuran'da bu konuya dair pek cok haber verilmektedir. Bu haberlerden bazıları şoyledirHz. Adem ile başlayan insanlık tarihi, Yuce Allah'ın takdir etmiş olduğu kader dahilinde belli bir yone doğru akmaktadır. İnsanlar, sebepler, ulkeler, daha once yaşanmış, şu an yaşanan ve gelecekte yaşanacak olan tum olaylar, kusursuz ve kesintisiz bir şekilde işleyen bu kaderin parcası olan ayrıntılardır. "Hani siz vadinin yakın kenarında, onlar uzak yamacındaydılar; kervan ise sizden daha aşağıdaydı. Eğer sozleşseydiniz, kacınılmaz olarak sozleşme yeri (veya konusu) hakkında anlaşmazlığa duşerdiniz; ancak Allah, olacağı olan işi gercekleştirmek icin (boyle yaptı). Boylece, helak olacak kişi apacık bir delilden sonra helak olsun, diri kalacak kişi apacık bir delilden sonra hayatta kalsın. Şuphesiz Allah, gercekten işitendir, bilendir." (Enfal Suresi, 42)
[SIZE=2] [COLOR=blue]Yuce Allah, mubarek Peygamberimiz (sav) ve beraberindeki mumin topluluk icin cok ceşitli imtihan ortamları yaratmış, ceşitli vesilelerle onları denemiştir. Ayetlerde haber verilen pek cok olay Hz. Muhammed (sav)'in ve beraberindekilerin Rabbimiz'in cok buyuk bir koruması altında olduklarının acık delillerindendir. Gaybın anahtarları elinde bulunan Yuce Allah, Arabistan yarımadasından başlayıp ileride tum dunyaya yayılacak olan İslamiyet icin her bir detayı planlı ve kontrol altında bulunan boyle bir sureci, kaderde takdir etmiştir Enfal Suresi'nin 42. ayetinde yer alan "...Allah, olacağı olan işi gercekleştirmek icin (boyle yaptı)..." ifadesi de bu gerceğin delillerinden biridir. Yuce Allah, Peygamberimiz (sav) ve yanındaki muminlerle diğer topluluğu tam olması gerektiği anda karşı karşıya getirmiş ve kaderde takdir edilmiş olanı gercekleştirmiştir.
Ummetimden Mehdi cıkacaktır. Allahu Teala Hazretleri, insanları zengin kılmak icin onu gonderecektir. O zaman ummetim nimetlenecek, hayvanlar bolluk icinde ve arzın nebatatı cok fazla olacak, Hz. Mehdi, insanlara eşit şekilde bol bol mal dağıtacaktır.
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil
Mehdiyy-il Muntazar, s. 26 "Hani kız kardeşin gezinip; "Onu(n bakımını) ustlenecek birini size haber vereyim mi?" demekteydi. Boylece, seni annene geri cevirmiş olduk ki, gozu aydın olsun ve huzne kapılmasın. Sen bir insan oldurmuştun de, Biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir denemeden gecirip-denemiştik.' Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın, sonra bir kader uzerine (buraya) geldin ey Musa. Seni Kendim icin sectim" (Taha Suresi, 40-41)

Yukarıdaki ayetlerden de anlaşılacağı gibi Hz. Musa'nın başından gecen tum olaylar Allah'ın belirlediği kader uzerine gelişmiştir. Sepet icinde ırmağa bırakılmasından onu Firavun'un eşinin bulmasına, annesinin bakımını ustlenmesinden sarayda gecirdiği yıllara, Allah ile konuşmasından İsrailoğullarının Firavun'dan kurtulmasına vesile olduğu tum surec aslında Yuce Allah'ın yarattığı kaderin ceşitli aşamalarıdır. Bu aşamalar boyunca yaşadığı hicbir detay tesaduf değildir. Her ayrıntı bir hikmetle yaratılmıştır. Orneğin ırmağa bırakıldığı anda sepetin bulunması anı da yaratılmıştır. Irmağa bırakıldığı sepetin dayanıklılığı, bırakılma zamanı, ırmaktaki akıntının hızı ve yonu, onu bulan kişinin sepetin oradan gectiği dakikada orada bulunması gibi pek cok detay bu mukemmel kaderin bir parcasıdır. Eğer sepet kimse tarafından bulunmasaydı sonraki surecin hicbir aşaması yaşanmayacaktı diye duşunmek buyuk bir yanılgı olacaktır. Yuce Allah tum olayları bir butun halinde yaratır ve bu planda olayların başlangıc ve sonucları belirlenmiştir.

Hz. Yusuf

"Bir yolcu-kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak icin) gonderdiler. O da kovasını sarkıttı. "Hey mujde... Bu bir cocuk." dedi. Ve onu (kuyudan cıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar. Oysa Allah, yapmakta olduklarını bilendi." (Yusuf Suresi, 19)

Ayette bildirilen olay, Hz. Yusuf'un kardeşleri tarafından kuyuya bırakılmasından sonra gercekleşen ve ilk bakışta yolcu kafilesi acısından onem arzetmeyen bir hadisedir. Ancak aynen Hz. Musa'nın yaşadığı olaylarda olduğu gibi burada da Yuce Allah'ın Hz. Yusuf ile ilgili olarak belirlediği bir kader bulunmaktadır ve olaylar bu kader dahilindeki bir plana gore hic bir aksamaya uğramadan gelişmektedir. Yolcu kafilesi de bu planda kendisine duşen gorevi yapmaktadır. Gorulduğu gibi, yaşanan her olayda olduğu gibi, Hz. Yusuf'un hayatında da hic bir başıboş, amacsız gelişme bulunmamakta, olaylar sonuclarını yalnızca Allah'ın bildiği, takdir ettiği ve yarattığı bir bicimde ilerlemektedir.

Hz. İsa

"Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni Kendime yukselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların ustune gecireceğim. Sonra donuşunuz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa duştuğunuz şeyde aranızda Ben hukmedeceğim." (Al-i İmran Suresi, 55)
Hz. İsa'nın ahir zamanda yeryuzune ikinci kez geleceğinin en onemli delillerinden biri olan bu ayetten de anlaşılacağı uzere, Rabbimiz Hz. İsa ile ilgili takdir etmiş olduğu bir kader doğrultusunda ona tuzak kuranların tuzaklarını bozmuş, onu koruyarak Katına yukseltmiştir. Bu ornek bize Allah'ın tum olayları nedenleri ve sonucları ile birlikte bir blok şeklinde yarattığını, binlerce yıllık bir surec icinde gercekleşecek olayları tum aşamaları ile tek bir anda tum yonleriyle bildiğini gosterir. Biz gelecekteki olayları, zamana bağımlı olduğumuz icin henuz yaşanmamış, dolayısıyla bilinmeyen olaylar olarak algılarken, zaman ve mekandan munezzeh olan Yuce Rabbimiz Kuran-ı Kerim'de bize gore gelecekle ilgili olan olayları yaşanmış bitmiş hadiseler olarak haber vermektedir. Kıyamet gunune ilişkin tasvirler, yeniden diriliş, hesap gunu, cennet ve cehennemdeki yaşamla ilgili olarak ayetlerde yer alan bilgiler hep bu yondedir.

İnsanlık tarihi Hz. Adem'le başlamıştır. Yuce Allah Kuran-ı Kerim'de Hz. Adem'in ilk insan olduğunu, yeryuzunde bir halife var etmek uzere (Bakara Suresi, 30) onu "Ol" emri ile topraktan yarattığını (Al-i İmran Suresi, 59), isimlerin hepsini kendisine oğrettiğini (Bakara Suresi, 31) bildirmiştir. Hz. Adem'in yeryuzune inişi ve onun soyundan insan neslinin coğalmasıyla beraber hak din de hep var olmuştur. Hz. Adem'den gunumuze kadar gecen sure boyunca yaşayan peygamberler ve elciler hak dinin esaslarını kavimlerine tebliğ etmişlerdir. Her elci gonderildiği toplumu bir olan Allah'a iman etmeye, ahiret gununden korkup sakınmaya, iyi ve guzel davranışlarda bulunmaya davet etmiştir.
İnsanlık tarihinin bir başlangıcı olduğu gibi elbette bir sonu da olacaktır: KIYAMET...
Hadislerde kıyamete ilişkin pek cok alamet haber verilmekte, bu bilgiler dunyanın yakın tarihi ve gunumuzde yaşananlarla karşılaştırıldığında pek cok alametin gercekleşmiş ve gercekleşmeye devam etmekte olduğu gorulmektedir. Dunya genelindeki ahlaki bozulma, fitne ve savaşlar, zulumler hadislerde haber verilen olaylardandır. Bu olayların yaşanması ise, yine Peygamberimiz (sav)'in haber verdiği bir mujde olan Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin gelişinin delillerindendir. Oyleyse kainatın ve insanlığın tarihi belli bir yone doğru akmaktadır ve tum gelişmeler de bu akışı destekler niteliktedir. Bu, Yuce Allah'ın bizler icin yarattığı kusursuz kaderin işleyişidir. Evrenin yaratılışından bu yana gecen sure boyunca bu kader, kusursuz ve kesintisiz bir bicimde işlemektedir. İnsanlar, sebepler, ulkeler, olaylar, şartlar bu kaderin birer parcasıdırlar. Ahir zaman veya son zaman dediğimiz gunumuzde de, tum bu faktorlerin ozel bir donemin hazırlayıcısı konumunda olduklarını goruruz.
Gunumuzde Muslumanlar arasında gercek anlamda bir birliğin olmayışını, ahlaksızlıkların artışını, materyalist ve Darwinist ideolojilerin insanlarda meydana getirdiği maddi manevi tahribatı birbirinden bağımsız ve kendiliğinden ortaya cıkmış durumlar olarak değerlendirmemek gerekir. Enam Suresi'nin 59. ayetinde haber verildiği uzere Rabbimiz'in izni olmadan bir yaprağın dahi duşmesi soz konusu değilken, O'nun yaratmış olduğu varlıklar olan insanların kendi başlarına karar alıp eylemlerde bulunarak savaşları, dejenerasyonu, materyalist ideolojileri meydana getirdiklerini iddia etmek akıl ve mantık dışıdır.
Gecmişte, yaşanmış, gunumuzde yaşanan ve gelecekte yaşanacak tum gelişmeler Yuce Allah'ın izni ve bilgisi dahilinde olup henuz dunya yaratılmadan once takdir edilmiş olan bir kaderin parcası olan ayrıntılardır. Bu kaderin onemli bir parcası da, İslam ahlakının yeryuzu hakimiyetidir.
__________________