1- Yuce Allah'a ve Hz. Peygamber'e (s.a.v.) iman edenler.
2- Kuran-ı Kerim'i bilip icindekileri yaşayanlar.
3- Fakir, yetim ve duşkun olanları koruyanlar.
4- Helal kazanan ve helal kazancıyla iyilik yapanlar.
5- Mallarının zekÂtını verenler.
6- Beş vakit namazlarını kılanlar.
7- Gonlu, gozu ve ruhu camiye ve dinine bağlı genc erkek ve kızlar.
8- Daima abdestli gezenler.
9- Dillerinden dua ve zikir duşmeyenler.
10- Merhametli ve affedici olanlar.
11- Ofkesine sahip olanlar.
12- Kin, nefret gibi duygulardan uzak olanlar.
13- Musluman kardeşinin kusurunu, ayıbını ortenler.
14- Başkasının iffetini kendi iffeti bilenler.
15- Comert ve eli acık olan kişiler.
16- Sadece cevresine, dostlarına, tanıdıklarına değil, her mazluma ve muhtaca el uzatanlar.
17- Mutevazı, kendini kucuk goren edepli insan.
18- Gıybet etmeyen, iftira atmayan, soz taşımayan, kotu konuşmayan, kotu zan beslemeyen kişi.
19- Adaletle hukmeden yonetici.
20- Başkasının hata ve kusurundan once kendisinin kusurunu goren kişi.
21- İlim sahibi olup ilmini yayan, tebliğ eden ve uygulayan alim.
22- Cocuklarını İslam ahlakı ve edebi uzerine yetiştiren baba.
23- Herkese, her canlıya, her duşkune merhamet eden.
24- Utangac, hayalı, mutevazı, bağırmayan, şirret olmayan, insanları tırmalamayan halim -selim kişi 25- Sunnete ve hadislere bağlı, Peygamberimiz'in (s.a.v.) ahlakıyla ahlaklanan kişi.
26- Gunah işledikten sonra hemen tovbe eden tovbekÂr.
27- Sihirbazlara, muneccimlere, falcılara inanmayanlar.
28- Hanımlarını boşamayanlar.
29- Hırsızlık yapmayarak, haramdan kacanlar.
30- İmkÂnlarını Allah yolunda harcayanlar.
31- Bol bol tovbe ve bağışlanma dileyenler.
32- Kişileri barıştıranlar.
33- İhtiyarlara, muhtaclara, cocuklara iyilik edenler.
34- Yalandan, koğuculuktan, iftiradan, insanları kirletmekten, itibarsızlaştırmaktan nefret edenler.
35- İhlaslı, takvalı, ahiretini, mezarını duşunenler.
36- Kendilerini ilgilendirmeyen işlerin peşinde koşmayanlar.
37- Cevresinin, sevdiklerinin, itibar ettiği kişilerin değil. Allah'ın ve Peygamberinin rızasını kazanmaya cabalayanlar.

BİR AYET VE YORUMU
Ayet:
Muhammed Allah'ın elcisidir. Onun beraberinde bulunanlar inkÂrcılara karşı sert, birbirlerine merhametlidirler. Onları rukua varırken, secde ederken gorursun. Allah'tan lutuf ve hoşnutluk isterler. Onlar, yuzlerindeki secde izi ile tanınırlar. Bu onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şoyledir: Onlar, filizini yarıp cıkarmış, gittikce onu kuvvetlendirecek, kalınlaşmış, govdesi uzerine dikilmiş bir ekine benzer ki bu, ekincilerin de hoşuna gider... (Fetih Suresi, 29. Ayet)

YORUMU:
Bu ayet, uc kitaba gore Peygamberimizi, sahabesini, muminleri tanımlıyor. İslam'ın başlangıcta zayıf bir ortamda ortaya cıktığını ve sonra guclendiğini farklı ve carpıcı bir uslupla hatırlatıyor. Bazı alimler ayetteki butun tanımlamaların Kuran-ı Kerim, Tevrat ve İncil'deki ortak tanımlama olduğunu soylerler. Onlara gore Tevrat ve İncil de Kuran-ı Kerim'de ozunu bulan bu tanımlamayı yapar. Bazı tefsirciler ise bu ayeti aşağıdaki gibi yorumlar:
Peygamberimiz'in (s.a.v.) ve arkadaşlarının Kuran-ı Kerim ve Tevrat'taki tanımlamaları şoyledir:
Muhammed (s.a.v.) ve beraberindekiler imansızlara sert, birbirlerine karşı merhametli, secde ve ruku eder haldeler. Alimler bu ayetteki ifadeleri bir bir ele alarak tahlil ederler. Ve şoyle derler:
Bu ayetteki 'beraberindekiler'den maksat Hz. Ebu Bekir ve ilk muminler; 'İnkarcılara karşı sert'ten maksat Hz. Omer; 'birbirlerine karşı merhametli'den maksat Hz. Osman; 'secde ve ruku eden'den maksat Hz. Ali'dir.
Bu ayette muminlerin karakterine vurgu vardır. Muminler Peygamber'e kayıtsız şartsız iman ederler. O'nun yanında bulunurlar. Kendi aralarında acımasız olmazlar, imansızlara karşı dik dururlar. Ruku ve secdeyi, yani ibadeti ıskalamazlar. Bunu yaparken de tek gayeleri Allah'ın rızasıdır.
Yuzlerinde de secdenin izleri vardır.
İncil, İslam'ın ilk gelişimini şoyle anlatır: İlk muminler toprağa atılmış bir tohum gibidirler. Tohum yarılır ve ekin başını cıkarır. Ekin onceleri zayıftır. Sonra guclenir.
Sonra kalınlaşır. Ve sonra da govdesinin uzerine dikilir. Ekinci de bu ekinden memnun kalır. İşte İslam'ın ilk cıkışı buna benzer.
İbn Cevzi (v:597) bu ayetteki sembolleri şoyle tanımlar: Bu ayetteki 'ekinci' Hz. Peygamber'dir (s.a.v.). 'Guclenir'den maksat Hz. Ebu Bekir'dir. 'Kalınlaşır'dan maksat Hz. Omer'dir. 'Dikilir'den maksat Hz. Osman'dır. 'Govdesi'den maksat Hz. Ali'dir. (Zadul'mesir, 7, 449) İncil'de de gecen bu tanımlamalar İslam'ın ilk cıkış aşamasından kademe kademe nasıl yukseldiğini ilk kadroyla nasıl guclendiğini ve yoluna urun veren sağlam ve dimdik bir ekin gibi devam ettiğini anlatıyor. Aslında, aslına mutabık olan butun vahiyler son Peygamber'i ve cemaatini anlatmaktadır.
Onlar İslam'ı alıp yerleştirdiler. Bundan sonra, bize duşen ise bu ekini kurutmadan, ciğnetmeden sağlam olarak ayakta tutmak olmalıdır.

GERCEK TOVBE NASIL OLMALI?
İnsanoğlu gunah işleyebilir. Belki işlememelidir. Uyarılı olmalıdır. Ama kotuluğe meyleden nefis vardır ve nefsi kişiyi tuzağa duşurebilir. Boyle bir durumda, gunahtan tovbe geciktirilmemelidir ve tovbe icten olmalıdır. Gunahtan tovbe eden şunlara dikkat etmelidir.
1- İşlediği gunahı tamamen terk etmelidir.
2- İşlediği gunahı dile getirmeyecek, konuşmayacak. Başkalarına anlatmayacak.
3- Kendisini gunaha iten ortamlardan uzaklaşacak.
4- İşlediği gunaha benzer gunahlardan da uzak kalacak.
5- Gunahları konuşanları dinlemekten uzak kalacak kulağıyla da gunah dinlemeyecek.
6- Yureğinden gunahı silecek ve asla duşunmeyecek, icinden boyle bir niyet gecirmeyecek.
7- Tovbesinde samimi olup olmadığını tartacak.
8- Tovbesinin yaşantısına yansıyıp yansımadığına bakacak.
9- Kalbinin, niyetinin, ihlasının duzgun olup olmadığına bakacak.
10- Tovbe edecek ama tovbeye de aldanmayacak. Surekli tovbesine devam edecek.
Kuran-ı Kerim ovunmeyi, kendini one cıkarmayı, takva sahibi olduğunu seslendirmeyi doğru bulmaz. Bu nedenle de şoyle buyurur: "Oyleyse kendinizi temize cıkarmayın. O sakınan, cok iyi bilir."(Necm,32)



Kaynak
__________________