Derler ki aşk ikiden bir etmiyorsa o zaman aşk değildir. Sarmaşık gibi sarıp sarmalıyorsa, yakmıyorsa aşk değildir.
Aşk, “ışk” ile yani sarmaşık ile tarif edilir. Sarmaşık nasıl bulunduğu yeri sarıyor sarmalıyorsa işte aşk, aşığı da sarıp sarmalamalı. Her zerresine dokunmalı aldığı nefeste bile aşk olmalı.
Nasıl bir kelime değil mi kiminde acı kiminde ofke kiminde heyecan ve kiminde ateşi, yanmayı, yok olmayı hic olmayı cağrıştırır... Biz yanan olalım, yok olalım, aşkta kaybolan olalım.
Aşka talepkÂr olmak lazım, cokca zikretmek, cokca hissetmek lazım. Benlikten gecmeli hic olmayı bilmeli aşka talepkÂr olan. Mesela Âşık cocuk gibi olmalı, mÂşuğunun her tavrına rıza duymalı, nazına da niyazına da. Yani “cok naz Âşık usandırır” sozune kulak asmamalı. Bir tutam tebessumunu beklemeli bir cocuğun salıncakta heyecanla yuze kadar sayarak beklediği sıra gibi. Bu cocukluğa, bu talepkÂrlığa en guzel ornektir. Kays (Mecnun) ile Leyli’nin (Leyla’nın) hikÂyesi ki o da şoyledir:
“Mecnun bir gun duyar ki Leyla koyde duğun yemeğinde yemek dağıtır. Koşarak Leyla’nın koyune gider, yemek almak icin sıraya girer. Tabii yemek bahane… Maksat maşuğu Leyla’yı gormek.
Leyla oradadır, elindeki kaşıkla yemek ikram eder bekleyen misafirlere. Sıra Mecnun’a gelir. Leyla, Mecnun’u gorunce biraz tebessum ederek, biraz da ağırdan alarak “ne işin var burada” dercesine kaşığı Mecnun’un başına vurur. Mecnun bu durumu tekrarlar, koşa koşa doner sıraya girer. Yine sıra Mecnun’a gelir, Leyla yine başına vurur aynı ifadeyle Mecnun’un.
Mecnun tekrar sıraya girer bu iki, uc, dort derken en sonunda oradaki ahali der:
- Ey Mecnun! Gormez misin, istemez seni Leyla, niye boyle yaparsın?
Mecnun bir cocuk ve bir talepkÂrdır, umurunda mıdır ahalinin ne dediği. Cevaben der ki ahaliye:
- Olmasaydı bana meyli, vurur muydu kaşığı Leyli!”
İşte dedim ya, aşkta talepkÂr olmak lazım. Cocuk ruhlu olmak lazım. Bir lafına darılmamak, bir hareketine kırılmamak lazım. Beklemekle olmaz, durduğun yerde seni bulmaz, donup gonlune bakmak lazım. Oraya koca bir koşk koymak lazım. Maşukunun saltanatını surmesi icin.
Ustad Necip Fazıl’ın da dediği gibi “Biz aşkı Mekkeli yetim bir peygamberden oğrendik.” Biz onun ummetindeniz, aşkı da Âşıklığı da en guzel yaşayandan oğrendik. Hic olmazsa Âşıklık istidadını sevdik, her ne kadar yaşayamasak da, her ne kadar hissedemesek de biz onun yaşadığı duygu olduğu icin sevdik aşkı.
İşte Cancağızım, soz uzar kelimeler cumle olur coğalır da coğalır. O sebeptendir ki biz her daim aşk ile olalım, maşuğumuzdan fersah fersah uzakta dahi olsak da. Âşıklar sultanı ne guzel de demiş.
“Aşık olana Bağdat uzak değil, aşık olmayana burnunun ucu bile uzak.’’İşte tum mesele bu cancağızım. Aşkı yaşayana da yaşatana da selam olsun…
Zuhur Dergisi
__________________
İlahi Aşk
Dini Bilgiler0 Mesaj
●27 Görüntüleme