El- Latîfguzel ismingercek anlamını kavrayabilmek icin insanın şukreden bir kul makamına ulaşması gerekir. Şukur, Allah’a (c.c.) sonsuz bir minnettarlık duygusu duyarak elindeki nimetleri başkaları ile paylaşmakla gercekleşir. Allah’a (c.c.) asi olan bir insanın temel sorunu şukursuzluktur. Boyle biri, ana-babasına, ailesine, hısım ve akrabasına, mesleğine, topluma karşı da aynı veya benzer bir tavırla asi bir ruha sahiptir. Surekli haksızlıktan, somuruden, ayrımcılıktan, bozuk duzenden dem vurur durur. Hayatı hep şikÂyetlerle ve isyanlarla gecer. Bu sozlerimizle bir Musluman’ın hayatından memnun olması ve bozuk duzene, yanlış işlere karşı cıkmaması gerektiğini iddia etmiyoruz. Elbette İslam, dunya ve ahiret mutluluğu icin calışan bir dindir. Ahiret mutluluğu kadar dunya yaşamının huzurlu ve verimli gecmesine de onem verir. Bir Musluman’ın mukemmele ulaşma yolunda kendinden ve toplumdan hic memnun olmaması, surekli eleştirel bir gozle eksikliklerini ve yanlışlarını gorup duzelterek topluma ornek olması ve toplumu etkilemesi de gerekir. Ama bir de bu işin şukur makamı vardır. Musluman birisi uzerindeki nimetleri duşunerek Allah’ın (c.c.) lutuflarına da daima şukretmelidir. İşte bu makam ki bizi ehl-i dunya (ahiret karşısında dunyayı tercih eden) adını verdiğimiz insanlardan ayırmaktadır.
“Allah kullarına buyuk lutuf sahibidir (Latîf’dir). Dilediğini rızıklandırır (Şûr suresi, ayet 19).” Allah (c.c.) her kuluna sınırsız nimetlerle lutfetmektedir: Oyle ki Allah’ın (c.c.) uzerimizdeki nimetlerini saymaya kalksak bunda aciz kalırız. Bu nimetlere karşı Allah’ın (c.c.) bizden istediği kulluk gorevleri de aslında en buyuk lutuflarıdır. Oyle ki bunlar, dunya nimetleriyle kıyaslanmayacak bir değere sahiptirler. Allah’a (c.c.) butun bu lutuflarına karşı icten bir şukur de buyuk bir nimettir. İnsan asıl bu şukur nimetinin karşılığını nasıl odeyeceği konusunda buyuk bir şaşkınlık yaşar.
Allah’ın (c.c.) el-Latîf guzel ismi bir başka anlam daha taşır: “Gozler O’nu goremez. O butun gozleri gorur. O Latîf’dir, Habîr’dir (En’am suresi, ayet 103).” Allah (c.c.) her şeyin kunhunu bilir; en katı maddelerin, yeryuzunun bilinmeyen derinliklerin ic yuzune vakıftır. Hicbir şey O’na kapalı değildir. Her şey latif (şeffaf) bir cisim gibi O’nun onundedir. Gozlerin algılamaktan uzak olduğu şeyler O’nun icin apacık bir ozelliğe sahiptir. Ayrıca her fiil onun iradesi ile meydana gelir. Başımıza gelen kotu işlerde bazen bizim algılayamadığımız nice hayırlı incelikler olabilir. Bunlar Allah’a (c.c.) aydındır.
Allah’ın (c.c.) el-Latîf guzel isminin bu iki farklı anlamını birbirinden ayrı duşunmek doğru değildir. Bu isimle Allah’ın (c.c.) gozlerden saklı olan sayısız nimetleri duşundurulmek istenmektedir.
Allah’ın (c.c.) el-Latîf guzel isminin bu ikinci anlamıyla duyu organlarından gizlenmiş yaratıklarına da işaret olunmaktadır. Melekler ve cinler bu latif varlıkların en başlıcalarıdır. “O yarattığı varlıkları bilmez mi? O Latîf’dir, Habîr’dir (Mulk suresi, ayet 14).”
Cinler bizler gibi imtihana tabi tutulan varlıklardır. İnancsız olanlarına şeytan denir. İnsanlarla genellikle tek taraflı iletişime gecerler. Ona vesvese verirler. Duşuncelerini yonetebilirler. Bazı insanlar cinlerin bu vesveselerini bilincli olarak hissederler, algılarlar. Bunlara medyum denir. Ama cinler her insana telkinde bulunabilir, bunun medyumlar dışında kimse farkında bile olmaz.
Bazı televizyon programlarında sıkca sunulduğu uzere madde Âleminde hicbir sebep olmadan meydana gelen değişimler, orneğin kaşığın bukulmesi, masanın havaya kalkması, ceşitli maddelerin kesilmesi cinler aracılığı ile değil insandaki nazar gucu ile yapılır. Cinler madde Âlemine pek tesir edemezler. Daha doğrusu cok zayıf tesir ederler. İnsanları korkutmak icin mutfaktaki hafif eşyaları ses cıkaracak oranda titretebilirler. Bunun dışında, onları devirmek, kırmak gibi oyle yuksek bir guce sahip değillerdir.
İnsan vucudundaki bazı kasları sıkarak sanki buyuk bir ağırlığa ve cusseye sahipmiş izlenimi bırakabilirler, yine bu cinden şeytanlar guya insanı boğacakmış yanılsaması da verebilirler. Yuce Allah insanı onlardan cok guclu yaratmıştır. Bir cinni şeytanın insanları bu yolla oldurmeleri mumkun değildir. Onlar bu yollarla ancak insanları kaygılandırmayı ve korkutmayı hedefleyebilirler. Dolayısıyla bu tur sıkıntısı olan insanların panik yapmadan tum haramlara tovbe ederek hak yola girip namaz, Kuran tilaveti ve zikir gibi ibadetlerle ruhlarını guclendirmesi gerekir. Ruh nurla beslenir ve guclenir. Bu ibadetler de adeta nur kaynaklarıdır. Nurlar şeytanlara zarar verir, cinni şeytanlar inatcılıklarından bu ceşit ibadetleri yapanlara musallatta ısrar etseler de o kişilerden cok kendileri buyuk zararlar gorurler. Cinni şeytanlara onem vermemek, ibadet yolunda ilerlemek onlardan kurtulmada en guzel yontemdir. Ayrıca bu konularda buyuk sıkıntısı olanların tasavvuf ve tarikat yoluna girerek, gercek bir Allah dostunun rabıtası ve zikir kılıcı ile şeytanlara karşı mucadele etmesi gerekir. Nefis ve şeytanla savaş, buyuk cihattır. Bu dunyaya bunun icin gonderildik. Bu sınavı da kazanmak zorundayız.
Kuran-ı Kerim’de Hz. Suleyman’ın cinden şeytanlara iş gordurmesi, kazanlar yaptırması mahiyetini bilemeyeceğimiz başka bir guc veya tılsımla mumkundur.
İnsanda gizil gucle yanlış bir itikada da duşmemek gerekir. Cunku inancımıza, Ehlisunnet itikadına gore insanda hicbir guc ve kudret yoktur. Guc, kudret Allah’a (c.c.) aittir. İnsan yaptığından ettiğinden sorumlu olmakla beraber Allah’tan (c.c.) aldığı gucle, kudretle iyi veya kotu fiillerini gercekleştirir. Allah (c.c.) iyi amellerden razıdır, kotu olanlarından razı değildir. Kul niyeti ile bu fillere sahip olmakta, dolayısıyla mesul tutulmaktadır. Bu nedenle ahrette her yaptığı fiilden sorguya cekilecektir.
İnsandaki gizil guc olarak tarif edilen şeyi nazar olarak belirginleştirebiliriz. Daha doğrusu İslam terminolojisindeki nazar, insanların tarif ettiği gizil gucten başka bir şey değildir. Bir insan bakışları ile olumlu veya olumsuz şeyler yapma yeteneğine sahip olduğunun farkına varıyorsa bunu da olumsuz bir şekilde kullanıyorsa o kişi bundan mesuldur. Tabii elinden olmadan yapılan şeylerde kimse sorumlu tutulamaz. Gozleriyle insanları etkileme gucune sahip pek cok kişi bunun farkında değillerdir. Bu ozelliğe sahip olanlardan en uc noktaya ulaşanlar kaşığı bukebilir, lambayı ve aynayı catlatabilirler. Bunlardan birisiyle ben de şahsen karşılaştım. Dolayısıyla insana da zarar verebilirler. Cunku insanın fiziki yapısı dışında etrafını cevreleyen bir de enerji duvarı vardır. Bu zedelendiğinde ani olarak ceşitli rahatsızlıklar, hastalıklar hemen kendisini gosterebilir.
Nazardan korunmak icin pek goze carpmamak, mutevazı olmak, mukemmel, guzel olan ve insanların ilgisini ceken şeyleri pek gozler onune sermemek gerekir. İnsanlarla konuşurken, ozellikle boburleneceğimiz şeyleri dile getirirken bunların eksik yonlerini de vurgulamak nazarı bu yonlere de cekmek karşıdaki insanların bu yondeki olumsuz enerjilerini azaltacaktır. Nazarlarını etkisiz kılacaktır. Ben nazarı hep boburlenenlere vurulan ilahi bir tokat olarak gormuşumdur. Cunku Allah Kuran-ı Kerim’de pek cok ayette boburlenenleri sevmediğini belirtmektedir. Bunun yanında nazara iyi gelen ayet ve sureleri de bolca okumak; nazardan dua ile de her daim Allah’a sığınmak gerekir. Zira insanların başlarına bela ve musibet genellikle bu yolla ulaşmaktadır. Hatta nazar hadislerden de anlaşılacağı uzere pek cok olum olayının da bizzat nedenidir.
İnsanların dikkatlerini celbeden ev, araba satın almak, ozellikle erkek evladın doğması gibi durumlarda kurban kesilmesi ve insanların yemeğe davet edilmesi de nazarlardaki olumsuz enerjiyi azaltır. Boyle durumlarda en azından nazarı değeceğini sandığımız kişiye, kişilere ufak bir hediye vermek ve bu yolla ondaki veya onlardaki olumsuz enerjiyi hafifletmek yerinde bir davranıştır. Cunku nazar dediğimiz bu olgu gucunu hasetten (kıskanclıktan) almaktadır. Onun icindir ki nazara iyi gelen surelerden olan Felak suresinde hasetcinin şerrinden Allah’a sığınılmaktadır. Hasetci kimselere ikramda bulunmak onların gozlerindeki olumsuz enerjinin ateşini biraz da olsa duşurebilir. Şunu da unutmamak gerekir ki en sevdiğiniz dostunuz bile farkına varmadan size bir konuda haset edip goz değdirebilir. Hasedi sezdiğiniz anda bilin ki nazar da değmektedir. Hemen sozunu ettiğimiz hususlarla korunmaya bakın. Hayat her koşe başında elimize bir nimet gectiğinde veya bir konuda başarı gosterdiğimizde bu tur bir surprizle bizi bekleyebilir. Onun icin bu musibetten her zaman kendimizi korumaya calışalım. Allah’a sığınalım.
Yine bu cinler vasıtasıyla insanda bir de altıncı his olduğu masalı yerleştirilmeye calışılmaktadır. Kuşkusuz sezgi dediğimiz bir yeti vardır. Her insanda da şu veya bu oranda bulunur. Gece ruyalarımızda ilahi bir armağan olarak gelecekle ilgili bilgiler de sunulabilir. Ruh, Allah’tan (c.c.) bir nefha (soluk) olduğu icin boyle olağanustu ozelliklere sahiptir. Levh-i Mahfuz’la iletişime gecebilir. Bilindiği uzere Levh-i Mahfuz da gelmiş gecmiş herkesin ve her şeyin butun bilgilerinin kayıtlı olduğu bir manevi alandır. Ama sozunu ettiğimiz gosterilerde genellikle birinin gizli bir yerde yazdığı şeyler acıklanır. Tabii bunun sezgi ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Sezgide bir belirsizlik, aşağı yukarı bir tahmin soz konusu iken ilgili gosterilerde gizlenen soru tıpkısı ile belirtilir. Cevabı da genellikle dosdoğru verilir. Bunda hic kuşkusuz cinlerden yararlanılır. Boyle bir yeteneğe sahip olan kişi de medyumdur. Yani cinlerle rahatlıkla iletişim kuran birisidir. Altıncı hissi olduğu masalı ile de insanların dinden sapmasına ve itikadi bir bozukluğa duşmesine calışılır. Başkalarının gizli bilgilerini oğrenmek istemek, zanda bulunmak, insan ustu bir guce sahip olduğunu sanmak dinde buyuk gunahlar icerisinde yer alır. Bu acıdan 99 Esma-i Husna tablosunda el-Latîf guzel isminden sonra el-Habîr guzel isminin gelmesi de cok anlamlıdır. Cunku her şeyden ancak Allah (c.c.) haberdar olur. Bu haberi de istediği kullarına dilediği miktarda iletir.
Allah’ın bazı guzel isimleri insanda guzel ahlak oluşturmayı da hedeflerler. Bu bakımdan El-Latîf guzel ismi de bu kapsamdadır. Bu guzel ismin insanda oluşturmak istediği guzel ahlak Allah’a yakışır şekilde lutufkÂr, comert olmaktır. Belki bu sayede nazar, cinni şeytanların tasallutu gibi olumsuz durumlardan da muhafaza olabiliriz. Zira Allah (c.c.) bu guzel ismi ile butun bu konuları bizlere duşundurmektedir.
El-Latîf guzel ismi ile kulun uzerine duşen gorev, Allah’a (c.c.) gizli acık lutufları icin şukretmek, insanlara lutufta bulunmak; O’nun en ince sırlara vakıf olduğunu, en şeffaf varlıklara hukmettiğini, bizleri de bu varlıklarla ve nazarla imtihan ettiğini bilmektir.
Muhsin İyi
__________________
Nazar, Nazar (Goz) Değmesi, Şeytanların Gosterileri, El- Latîf İsmi
Dini Bilgiler0 Mesaj
●14 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Nazar, Nazar (Goz) Değmesi, Şeytanların Gosterileri, El- Latîf İsmi