AbdulvÂhid bin Zeyd şÃ‚hid olduğu ibret verici bir hÂdiseyi de şoyle nakletmiştir:
Bir defÂsında gazÂya niyet ettim. Butun talebelerimi topladım. Mecliste bir şahıs meÂlen; "Allah yolunda savaşıp duşmanları olduren ve oldurulen muminlerin canlarını ve mallarını Allah Cennet karşılığında satın aldı." (Tovbe sûresi: 111) buyrulan Âyet-i kerîmeyi okudu. Bunun uzerine on beş yaşında bir genc ayağa kalktı. Bu gencin babası vefÂt etmiş, kendisine pekcok mal kalmıştı. Âyet-i kerîmeyi okuyan zÂta dedi ki:
"Efendim, Allahu teÂl mu'minlerden canlarını ve mallarını Cennet karşılığında satın aldı mı? Allah yolunda canını ve malını fed edene Cennet verilecek mi?"
O zÂt: "Evet, Allahu teÂlÂnın kelÂmı doğru ve vÂdi haktır." dedi.
Genc buyuk bir azim ve kararlılıkla şunları soyledi; "ŞÃ‚hid olunuz ki, ben nefsimi ve malımı Allahu teÂlÂya sattım."
Bu sozlerini dinleyen zÂt; "Vallahi bu buyuk bir iştir. Sen kucuksun. Korkarım ki, sabredemezsin ve cÂresiz kalırsın." dedi.
Bunun uzerine, genc; "Ey Şeyh! Bir kimse CenÂb-ı Hakla ahitleşsin ve cÂresiz kalsın! HÂşÃ‚ ve kellÂ. Hic boyle şey olur mu? ŞÃ‚hid ol hakîkaten ben nefsimi ve malımı Allahu teal icin fed ettim, Allah yoluna adadım ve pişmÂn olmayacağım." dedi. Sonra butun malını sadaka olarak dağıttı. Bizimle birlikte cihÂd icin sefere cıktı. Bize ve hayvanlarımıza hizmet etmeye başladı. Biz uyurken o nobet tutardı. Gunduz oruc tutar, geceleri namaz kılardı. Hepimiz onun bu haline hayrandık. T ki, Rum diyÂrına vardık. Biz harp hazırlıkları yaparken, o genc kendinden gecmiş ve hayran bir vaziyette:
"AynÂ-yı merdiyyeye muştÂkım ona kavuşmak istiyorum." deyip duruyordu.
Genc o hale gelmişti ki, herkes aklını kaybetti zannederdi. Bir gun onu yanıma cağırıp; "Bu soylediğin sozun mÂnası nedir?" diye sordum.
Şoyle anlattı:
Bir gun uyumuştum. RuyÂmda birisi bana; "AynÂ-yı merdiyyeye git!" diyordu. Sonra birdenbire bir bahce karşıma cıktı. Bu bahcenin icinde berrak sulu bir ırmak ve kenarında da guzelliği gozler kamaştıran suslenmiş hûriler vardı. Bu hÂli anlatmam mumkun değildir. Beni gorunce birbirlerine: "Mujde işte AynÂ-yı merdiyyenin zevci." dediler.
Onlara selÂm verip; "AynÂ-yı merdiyye aranızda mı?" diye sordum. "Bizim aramızda değildir, biz onun hizmetcileriyiz daha ileri git." demeleri uzerine ilerledim. Bir başka bahce gordum. İcinde her turlu guzellikler vardı. HÂlis sutten bir nehir gordum. Nehir kenarında, benzerini o Âna kadar gormediğim guzellikte hûriler vardı. Onların guzelliğine hayrÂn oldum. Beni gorunce birbirlerine baktılar ve: "Bu gelen AynÂ-yı merdiyyenin zevcidir." dediler. Onlara selÂm verip; "AynÂ-yı merdiyye sizin aranızda mıdır?" diye sordum. "Hayır biz onun hizmetcileriyiz." dediler.
İlerledim. Bir Cennet ırmağına rastladım. Etrafında guzellikleri gozler kamaştıran hûriler vardı. Bunları gorunce onceki hûrileri unuttum. Onlara da selÂm verdim. "Sana selÂm olsun ey Allahu teÂlÂnın velî kulu!" dediler. AynÂ-yı merdiyyeyi sordum. "Biz onun hizmetcileriyiz, daha ileri git." dediler.
İlerledim. Saf bal akan bir ırmağa vardım. Bu ırmağın da etrÂfında hûriler vardı. Bu hûriler guzellikte oncekilerden daha da ustunduler. Oncekilerin hepsini unuttum. SelÂm verdim ve; "AynÂ-yı merdiyye aranızda mı?" diye sordum. Daha ilerde olduğunu soylediler. İlerledim. İnciden yapılmış, ipleri nûrdan bir cadır gordum. Kapısında ay yuzlu bir hizmetci bekliyordu. Beni gorunce; "Ey AynÂ-yı merdiyye! İşte sana eş olacak kimse geldi." dedi. Cadıra yaklaşıp iceri girdim. AynÂ-yı merdiyye adlı hûri; inci ve yÂkut kaplı altın bir taht uzerinde oturuyordu. Onu gorur gormez meftûn oldum. Bana:
"Hoş geldin ey Allahu teÂlÂnın sevgili kulu! Sabret sen dunyÂdasın, henuz vakit var. Yarın gece bizim yanımızda olacaksın." dedi. Bu ruyÂdan sonra birdenbire uyandım. O guzelliğe ve nîmetlere kavuşmak icin sabırsızlanıyorum.
Genc bunları anlattıktan biraz sonra savaş başladı. Genc de savaşıp kahramanlıklar gosterdi. Buyuk bir yara alıp, yere duştu. Onu kaldırıp baktıklarında guluyordu. Gulerek rûhunu teslim edip, şehîd oldu.
__________________
AynÂ-yı Merdiyye
Dini Bilgiler0 Mesaj
●23 Görüntüleme