Not bu konu tartışma amaclı değil bilgilendirme amaclır o yuzden tartışma yaratacak konulara girmeyelim fakat elimizden geldiğince sorularınız olursa ben ve ilgi duyan arkadaşlar acıklamada bulunabilirler
selam ve saygılarımla
Değerli arkadaşlar bu başlıgı bilhassa İslam ve insan bolumune acarak yuce dinimizle diğer dinlerin bir karşılaştırmasını yaparak inanclarımızı kuvvetlendirmeyi amaclıyorum . Cogumuz adını duydugumuz hatta adını duymadıgımız dinler vs hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz Bu bolumde tum bu inanc sistemlerini goruşlerini felsefelerini ozetlemeye calışacagım bilgiler dunya dinleri adlı siteden alıntıdır bunun yanısıra listede olmayan ozellikle ulkemizide ilgilendiren bazı tarikat ve cemaatları tartışma ortamı olmasın diye ileriki bir donemde yayınlayacagım cok uzun ve detaylı oldugu icin uzun bir emek ve caba sarfettirmeyi gerektiriyor o yuzden aşagıda yazılı tum inanc sistemlerinin acıklamalarını en kısa zamanda burada vermeye calışacagım ve liste sırasına gore gore inacların acıklamalarını verecegim.



Uzakdoğu Dinleri
1- Budizm
2- Janizm - Caynacılık
3- Sihizm - Sıkh Dini
4- Hinduizm
5- Şintoizm
6- Konfucyusculuk
7-Taoizm - Taoculuk


Ortadoğu Dinleri
1- Nusayriler
2-İslamiyet
3- Durziler ve Durzilik
4-Zerduşt Dini
5- Sabiilik
6- Yezidilik
7- Hıristiyanlık
8- Musevilik
9- Samirilik


Yeni Ortaya Cıkan Dinler
1- Bahailik
2- Moonculuk ( Moonlar )
3- Tanrının Yolu Topluluğu
4- Kadiyanilik ( Ahmedilik )
5- Uzay Dini ( Realienler )
6- Yehovanın Şahitleri
7- Mormonlar


Hıristiyan Kokenli Din ve Akımlar
1- Unitaryenler
2- Adventistler
3- Pentakostalistler
4- Kuveykırlar ( Quakers )
5- Suryaniler ve Suryanilik
6- Presbiteryenler
7- Maroniler
8-Cizvitler
9- Kimbangucular
10- Metodistler
11- Gnostisizm


Kabile Dinleri
1- Vuduculuk - Vodoo
2- Nambalar Dini
3- Şamanizm
4- Ga’lar ve Ga Dini
5-Ainu Dini ( Aynu Dini )
6-Azteklerin Dini
7- Dinka Dini
8- Maori Dini


Tanrıyı veya Dini Reddeden Akımlar
1-Ateizm
2- Agnostisizm
3-Panteizm
4- Pan-enteizm


Satanizm
1- Satanizm


Taraftarı Kalmayan Din ve Akımlar
1- Druidler
2- Mani Dini ( Maniheizm )
3- Paflikyanlar
4- Ebiyonitler
5-Bogomiller
6-Tapınak Şovalyeleri
7-Hurufiler


Eski Medeniyet Dinleri
1- Eski Mısır Dini
2- Hitit’lerin ( Eti ) Dini
3- Urartular’ın Dini
4- Eski Yunan Dini
5- Etruks Medeniyeti ve Dini
6- Phryg ( Firig ) Dini
7- Girit (Minos) Dini
8- Sumerlerin Dini
9- Fenikeliler Dini
10-Eski Roma Dini
11- Mu (Nacaallar) Dini


Tarikatlar / Kultler / Mezhepler
1- Scientologistler
2- Melamiyyeler
3- Musebbihelik

4- Şeyhilik
5- Vehhabiler
6- Kaderiyye Mezhebi
7-Nacilik
8-Ahilik
9- İsmailik Mezhebi
10- Hariciler
11- İmamilik
12- İbazilik
13- Sadilik
14- Batinilik / Sabbah Kultu
15- Suhreverdilik
16- Mutezille Mezhebi
17-Caferi Mezhebi
18- Cennet Yolcuları
19- Dusukilik
20- Yılan Eğiticileri
21- Gaudiya Vaişnavizm
22- Tanrının On Emri
23- Sahaja Yogacılar
24- Evrensel Yol (The Way)
25- Mans Kutsal Kuralcıları
26- Tanrının Cocukları
27- Cennetin Kapısı

28- Oshocular
29- Celvetilik
30- Hıristiyan Bilim
31- İnsan Tapınağı
32- Edebi Değerler
33- Birleşik Kilise
34- Branch Davidians
35-Diyet Tarikatı
36- Chino'nun Gercek Adaleti








Uzakdoğu dinleri



1- BUDiZM


Budizm 'in kurucusu Buda (Guatama, Gotama) ( MO.563 - 483 ) Kuzey Hindistan 'da Lumbini koruluğunda doğmuş bir filozoftur. Buda “aydınlanmış” anlamına gelir. Budizm ' in en guclu yayılma donemi Hint Hukumdarlarından Aşoka (MO. 273 - 236) zamanına rastlar. Aşoka zamanında Budizm ' Hindistan, Seylan,Suriye,Mısır,Makedonya ve Yunanistan 'a kadar yayılmıştır. Aşoka 'dan sonrada yeni Krallar Budizm 'e girmiş yayılmasını sağlamış hatta Cin,Moğolistan ve Japonya 'nın ileri gelen devlet adamlarının Budizm 'e hizmet etmesini sağlamışlardır.

Budizm ' MS 1.yy Turkistan , 4. yy da Kore , 6.yy da Japonya ve 7.yy da ise Tibet 'te yayılmaya başlamıştır. Gunumuzde Guney,Doğu;Guneybatı ve Orta Asya 'da cok sayıda taraftarı olan Budizm ' Avrupa ve Amerika 'da da yayılmaya ve taraftar bulmaya başlamıştır



Budizm 'de inanc ve ibadet







Budizm 'de inancın temeli “ Buda 'ya sığınırım, Dhamma 'ya (dine,doktrine) sığınırım, Sangha 'ya sığınırım (Rahipler Cemaati,dunyanın en eski bekar rahipler topluluğu)” cumlesi oluşturur.Bunlardan birini inkar eden kişi budist sayılmaz ve Budizm 'e girmek icin yukarıdaki cumleyi soylemek gerekir. Sangha 'ya giren rahip ve rahibeler evlenemezler.

Budizm ' de mabetlere “Vihara” denir. Budistler Karma- Ruhgocu 'ne inanırlar. Vihara da ayda 2 kez bir araya gelen rahipler yaptıkları hataları itiraf ederek benliklerini oldururler. Bazı dinlerde olduğu gibi Budizm 'de de bir kurtarıcı bekleme inancı vardır. Kurtarıcının isma Metteya veya Maitreye ' dir. inanclarına gore Metteya tum dunyayı duzeltmek olarak gelecek ve Buda ' nın tamamlayamadığı dini tamamlayacaktır.

ibadet Stupa denilen mabetlerde yapılır. Stupalar helezoni yapıda inşa edilmiştir. ibadet icin Stupaya giren Budist once Buda 'nın heykeline saygı gosterisi yapar; O 'na cicek ve tutsu sunar, Budistler kendi evlerinde de bir koşede korudukları Buda heykeline tazimde bulunarak,ibadet ederler. ibadetlerinde klişeleşmiş dua ve soz yoktur.

Budizm 'in kutsal ziyaret yerleri ;
Budanın doğum yeri( Lumbin)
Aydınlanma yeri (Bodhi Gaya)
Buda ' nın ilk vaaz verdiği geyik parkı (Sarnarth 'da)
Buda 'nın olduğu Uttar_Prades şehri,
Ganj nehri



Kutsal Kitapları



Budistler Buda 'nın vaazlarının Pali - Kanon adlı bir kitapta toplandığına ve 400 yıl kadar sozlu olarak nesilden nesile aktarıldığına inanırlar. Budizm 'in kutsal kitabı uc sepet anlamına gelen “Tripitaka veya Tipitaka 'dır”.Tripitaka da;

Vinaya Pitaka
Sutta Pitaka
Abhidhamma adlı bolumler bulunur.

Bu kitaplarda rahip ve rahibelerle ilgili kurallar, ayin usulleri, beslenme,giyinme, Buda 'nın hayatı,konuşmaları,vaazların yorumu,Budizm ' felsefesi vb ayrıntılı bir şekilde anlatılır.






Budizm 'de Mezhepler



Budizm ' başlıca iki buyuk mezhebe ayrılır: 1- Hianayana , 2- Mahayana



1 - Hinayana (Kucuk Araba)


Kişinin kendisini kurtarmasını esas aldığı icin boyle isimlendirilmiştir. Bu mezhep Seylan ve Guney Asya 'da yayılmıştır. Mensupları saf Budizm 'e yani Budanın asıl telkinlerine kendilerinin muhatap olduklarını iddia ederek Mahayana koluna bağlı olanları sapkınlıkla suclarlar



2 - Mahayana ( Buyuk Araba)
Toplumu bir butun halinde ele alarak herkesin kurtuluşa ermesini amac edinmişlerdir. Onlara gore Budizm ', herkese cevap vermeli, herkesin ihtiyaclarını gidermeli, doktrinleri basitleştirerek halkın anlayacağı bir seviyeye getirilmelidir. Budizm 'in bu kolu başka din ve doktrinlerden yararlanmakta sakınca gormez. Bu mezhebe gore Nirvanayı gercekleştiren herkes Buda unvanını alır. Ve ihtiraslarının esiri olarak dunya zevklerinin arkasından koşmaz. Mahayana mensupları,”hata yapabilirim” diye faaliyetleri askıya almanın karşısındadır. “Bu yuzden pişmanlık duymaya luzum yoktur” derler Mahayana 'ya bağlı kişi kendini kurtuluşa hazırlayabilmek icin şu hususlara dikkat etmek zorundadır:

Comertlik
Olgun manada bilgelik
Budizm 'in ahlak kurallarına bağlılık
Meditasyon
Karşılaştığı olumsuzluklara sabır gostermek
Hic usanmadan surekli bir gayret icinde olmak

Bu sayılan ozellikleriyle Mayayana Budizm 'i dunyanın bir cok bolgesinde yayılma imkanı bulmuş,adeta misyonerli bir huviyet kazanmıştır





BUDA VE OĞRETiSi


Buda 'nın oğretisinin baslıca ozelliği; Buda 'nın aydınlanma sonucu bulmuş olduğu gercekleri birer dogma olarak sunacak yerde aydınlanma yontemini oğretmeyi ve boylelikle yontemi oğrenen kimselerin kendi cabalarıyla bu gercekleri kendilerinin bulup yasantısal deneyimle doğrulamalarını ongormesi, Budalık yolunu herkese acık tutmasıdır. Buda 'nın yasadığı donemde Budizm ' bir din, Buda da bir peygamber değildi.

Şimdiye dek her geliş gidişsimde, icinde hapis olduğum, Duyularla duvaklan mis bu evin, Yapıcısını aradım durdum. Ey yapıcı! Simdi seni buldum. Bir daha bana ev yapmayacaksın, Butun kirişlerin kirildi, payandaların coktu. icimde Nirvana 'nın suskunluğundan başka bir şey kalmadı Tutkuların, isteklerin bicimlediği yanılgıdan kurtardım kendimi.

Oğretide 4 temel gercek vardır: Yaşamda ıstırap vardır; ıstırabın bir nedeni vardır; bu neden yok edilirse ıstırapta yok edilmiş olur; bu nedeni yok etmeyi sağlayan bir yol, bir yontem vardır.



1.Istırap (DUKKHA) ve Yaşamın 3 ozelliği

Dort okyanusun suyu mu daha coktur, yoksa sizlerin inleye sızlaya surdurduğunuz bu yolculukta sevdiğiniz istediğiniz şeyleri elde edememek, sevmediğiniz istemediğiniz şeylerden kacınamamak, istediğiniz şeylerin istediğiniz gibi olmaması, istemediğiniz şeylerin istemediğiniz bicimde olması yuzunden akıttığınız goz yaşları mi daha coktur? Ananızı, babanızı yitirmek, kardeşlerinizi, kızınızı yitirmek, malinizi, mulkunuzu yitirmek... Bu uzun yolculukta tum bunlara katlandınız ve dort okyanusun suyundan daha cok goz yaşı akıttınız.

Buda ıstırap icin dukkha sozcuğunu kullanıyordu. Anlamı; ıstırap, uzuntu, tasa, keder, maddesel veya ruhsal sağlıksızlık, uyumsuzluk, tedirginlik, doyumsuzluk, yetersizlik, surtuşme, celişki yani olumsuz ruh durumları... Buda 'nın gozlerimizi acmaya calıştığı gercek daha cok ıstıraptan korunmak, kurtulmak icin izlediğimiz tutumdaki yanlışlarımız, yanılgılarımız. Herkes yaşamda Istırabın olduğunu biliyor, ama yaşamda Tatlı anlar, hoş ve zevkli olan şeyler olduğunu, haz ve zevkin ıstırabı dengeleyebileceğini duşunup bu anların beklentisi icinde ıstıraba katlanabiliyor. Buda 'ya gore yanılgı işte burada. Buda kaynağı dışımızda olan şeylerden elde ettiğimiz haz ve zevkin ıstırabın asil nedeni olduğunu gostermeye calışıyordu. Yanılgının dunyanın bu geciciliğine gozlerimizi kapamak, gecici olan, kalıcı olmayan şeylere tutunmaya calışmaktan geldiğini, dunyayı gercek boylesiliği, yapısıyla gorememekten kaynaklandığını soyluyordu. “Sevdiğimiz hic bir şey yok ki, bir gun gelip ya onlar bizden, ya biz onlardan ayrılmayalım.”
Buda yaşamı gercek boyutları icinde kavrayabilmemiz icin yaşamın birbiriyle ilgili 3 ozelliğinin uzerinde ısrarla duruyordu: Dukkha - Istırap Bir arada butunleşmiş, bileşmiş, oluşmuş hic bir şey değişimden, cozulup dağılmaktan kurtulamaz. Yanılgı değişim icinde olan, gecici olan şeylere sanki hic değişmeyeceklermiş, sanki kalıcı şeylermiş gibi tutunmaya, sarılmaya cabalamaktan geciyor. Oysa elde etmek istediğimiz şeyi elde edene kadar o şey değişiyor, koşullar değişiyor, bu arada biz kendimiz de değişiyoruz.

Buda 'nın amacı dunyayı ne olduğundan daha kotu ne de daha iyi gostermekti. Onu olduğu gibi iyi ve kotu yanlarıyla, kendimizi hic bir yanılgıya, yanılsamaya kaptırmadan butunluğu icinde gercek boylesiliğiyle gormemizi sağlamaya calışıyordu. Istırabın dunyayı olduğu gibi icimize sindirememekten, dunyadan verebileceklerini değil de daha coğunu beklememizden, istememizden kaynaklandığını anlatma cabası icindeydi. Kotu olan yaşam değil, ona arsızca yapışmaya cabalamaktan, ondan verebileceğinden coğunu istemekten gelen ıstıraptır. akıp giden yasamla birlikte karşı koymadan, direnmeden akıp gitmesini oğrenmek, donusu olmayan bir akis icinde olduğumuzun, yaşamın tek bir aninin bile ikinci kez yaşanmasının olanaksızlığını icten ice kavramak, her saniyenin tadını bilecek bicimde yaşamın sevincle, kıvancla, coşkuyla kucaklanmasına yol acabilir.

Mutluluğun ertelenmesinin de, para biriktirir gibi haz ve zevk biriktirmenin de olanaksızlığı iyice anlaşılabilir. Acaba yaşamda kendimize sığınak yapabileceğimiz Istırabın gucsuz kaldığı, etkisinin azaldığı bir yer, bir zaman var mi? Budizm ' olduğunu savunuyor. Bu an ve burası... Hic bir şeyin oteki şeylerden ayrı bir kendiliği, ayrı kalıcı bir benliği olamaz. Istırabın asil nedenini aradığımız, kokenine indiğimiz zaman hic bir kuşkuya yer bırakmayacak bicimde karşımıza cıkan sorumlunun, bir yandan istek ve tutkularımızı besleyip kışkırtan den Başka birisi olmadığını goruyoruz. “Benim guvenim” ”Benim gorevim” ”Benim sorumluluğum” ”Benim başarım” ”Benim param” ”Benim isteklerim” ”Benim heveslerim” ”Benim oldukten sonra ne olacağım” ”Benim oldukten sonra da var olma doyumsuzluğumdan gelen sorunlarım” Nedir bu ben?

Buda insan varlığında gecici olmayan değişmeden kalan, dayanıklı bir oz, tozel bir nitelik olmadığını gostermeye calışıyordu. Bir govde doğar, buyur, yaşlanır, olur, cozulur, surekli değişim icindedir. Bir kimse kolunu, bacağını yitirse de ne azalır, ne de kuculur. Oyleyse insanin govdesinde olamaz. duygularımızda da olamaz. Cunku onlar değişse de gene olduğu gibi kalır. duyu organlarımızdan gelen algılarımız da olamaz. onceki duşuncelerimiz, kararlarımız, eylemlerimizle bicim almış eğilimlerimiz de olamaz. ayırt edici bilincimizde de olamaz. Bu beş kumede toplanan bedensel ve ruhsal varlığımız govdemiz, duygularımız, duyu organlarımızdan gelen algılarımız, onceki duşuncelerimiz, kararlarımız ve eylemlerimizle bicim almış eğilimlerimiz, karakter ozelliklerimiz, ayırt edici bilincimizin bir araya gelmiş olmasından da oluşmuş olamaz. Cunku bunlardan hicbirisi i icermiyorsa o zaman besinin bir araya gelmesi de beni oluşturmaz. O zaman geriye değişmeden kalan tek bir şey kalıyor. Ad... Ben 'e verilen ozel ad.

Milanda Panha adli kitaptan: Kral Bilge Nagasena 'ya seslenmiş: “Ustam kimsin, adini soyler misin?” “Bana Nagasena diyorlar. Ama bu yalnızca bir ad, adlandırmaktan, belirtmekten Başka şeye yaramayan, bir deyim, bir sozcuk, icinde bir kimlik, bir benlik yok. Bir ad, bir lakap, bir işaret, yalın bir sozden Başka bir şey değil. Kral inanmaz ve sorular sorar. “Nagasena bu saclar midir?” “Hayır buyuk kral” ... “Duygu ve coşkular midir Nagasena?” “Hayır buyuk kral” Nagasena kraldan arabayı tanımlamasını ister. “Tekerlek, dingil, ok, sandık ve kollar bir arada olunca arabadan soz edilir. Araba yalnızca bir ad, adlandırmaktan, belirtmekten Başka bir ise yaramayan bir deyimden Başka bir şey değil.” “Evet kralım. Benim de saclarım, derim, ... ad ve bedenim, duygularım, algılarım, gecmiş eylemlerimle bicim almış karakter ozelliklerim, ayırt edici bilincim bir araya gelince Nagasena adi veriliyor. Ama kimlik, benlik soz konusu olunca burada oyle bir şey yok. Nasıl arabanın beş bolumu bir araya gelince araba diyorlarsa, beş katışmac bir araya gelince de bir kimden bir den bir ozneden soz ediliyor. Buda diyor ki: Ne ben 'in, ne de ben 'e ilişkin kalıcı bir şeyin varlığından soz edilebilir. Ben, ben olarak gelecekte de var olacağım, benim surekli değişmez bir benliğim var, savında bulunmak hatalıdır. Ben duşuncesini yok etmeli, benlikle kurumlanmak yanılgısını yenmelidir. Buda 'nın gorusune gore “ben”, insanin hem bedensel hem de ruhsal varlığını oluşturan bu beş kumenin bir arada ve birlikte, surekli bir akis, surekli bir değişim icinde olusunun ortaya cıkardığı bir gorungu, bir olgu, insani cevresinden ayrı bir varlık olarak ayırt etme, ozerk bir bicimde hareket etme durumundan koklenen bir yanılgı, bir yanılsamadan Başka bir şey değil. ayırt edici bilinc ise karışıp dunyayı ben ve ben olmayan diye ikiye bolunce bu ben yanılgısı kendiliğinden ortaya cıkıyor. Aslında bilincin ayırt etmeden, secmeden, bolmeden butunu kavrama olanağı da var.

Ben 'in var olma doyumsuzluğundan kaynaklanan ve olumun sinirini aştığına inanılan uzantısına verilen ad 'sa ruhtur. Budizm 'de Oz varlık yoktur. Buda ben-ruh yanılgısını sergilemek istiyor. Bir kez ben-ruh yanılgısı oluştu mu butun varlığımızı sarıyor, bilincimizin ozgurce calışma etkinliği engelleniyor, onun bitmez tukenmez istekleri nasıl yaşamı cekilmez bir hale koyuyor, sorunlarımız yaşamla bile sınırlı kalmıyor, olumden sonrası ile ilgili sorunlar da gundeme girdiğinden onlar da kaygı ve uzuntu konusu olmaya başlıyor. Buda ben 'i kurtarmaya değil, bizi ben 'den kurtarmaya calışıyordu. Olumsuzluğe erişmek icin tek bir yol olduğunu savunuyordu. Oncesizden sonsuza uzanıp giden varoluş zincirinin icindeki yerimizi bulmak, evrensel yaşam ırmağının icimizden aktığının, yaşam gucunun bizim burun deliklerimizde, bizim ciğerlerimizde nefes alıp verdiğinin bilincine erişmek....






2. Nedensellik Cemberi- bağımlılık ve Ozgurluk- Ka

Buda 'ya gore varolan her şey nedenselliğin bir sonucu olarak vardır, boşluktan yokluktan oluşan bir evrende nedenselliğin dongusune takılan yokluk varlığa donulur, her neden bir sonucu, her etki bir tepkiyi zorlar. Evrenin değişmez yasası nedensellik (Karma) yasasıdır. Ne başlangıcı ne de sonu olan evrende egemen olan yalnız doğa yasalarıdır. Buda boylelikle tanrıların gorevini yasalara yuklemiş, tanrıları gereksizleştirmişti. Değil mi ki insanin geleceğini belirleyen nedenlerin zorladığını sonuclardır, oyleyse insanin kendi eylemlerinin sonuclarından kacıp kurtulması olanaksızdır. Bir cocuğun anasından beklediği gibi tanrıların bize sevecenlik gostermelerini, bizi bağışlamalarını bekleyemeyiz. Eylemlerimizin sonuclarından kurtulmanın bir yolu varsa, onu ancak kendi cabamızla kendimiz bulmalıyız.

On iki halkalı kapalı bir zincir olarak temsil edilen nedensellik yasası:

1. Yanılgı yanlış duşuncelere yol acıyor.
2. Bu duşunceler eğilimlere, karakter ozelliklerinin bicimlenmesine ortam hazırlıyor.
3. Buradan da bilinc oluşuyor.
4. Bilincin bentle ben olmayanı ayırt etmesinden ozne nesne ikiliği, ad ve beden ortaya cıkıyor.
5. Bundan altı duyu alanı gelişiyor.
6. Bu altı duyudan dolayı duyularla nesneler karşılaşıyor.
7. Bu karşılaşmadan hoşlanma, hoşlanmama gibi duygular oluşuyor.
8. Bu duygular isteklere, tutkulara donuşuyor.
9. istekler, tutkular bağımlılığa, insanin isteklerinin, tutkularının tutsağı olmasına, bireysel yaşam isteğine yol acıyor.
10. Bundan da oluşuma bağımlılık ortaya cıkıyor.
11. Oluşum doğuşa
12. Doğuşsa ihtiyarlık ve olume, ıstıraba, tedirginlik ve umutsuzluğa yol acıyor. Buradan da gene yanılgı cıkıyor ortaya. Buda 'nın yanılgıyı dizinin en başına koymasının nedeni olasılıkla bu donguden tek cıkış yolunun bu halka olmasıyla acıklanabilir.

istekleri, tutkuları kışkırtan yanılgıdır ana yanılgıyı besleyen de gene istekler ve tutkulardır. Kokunu yanılgıdan alan duşunceler, karar ve eylemlere donuşuyor. Duşuncelerimiz kararlarımızı, kararlarımız Eylemlerimizi belirlerken, eylemlerimiz de kararlarımızı etkileyip zorluyor. Her duşunce sonrakileri sınırlıyor. Biz kez tam bir ozgurluk icinde bir şey duşunmuş olabileceğimizi varsaysak bile, ondan sonraki duşuncelerimizde ayni oranda ozgur olamayacağımız acık. Giderek ozgurluk alanı kısıtlanıp daralıyor... Şu anda ne olduğumuzu belirleyen dunku duşuncelerimizdir.





Bu gun kafamızdan gecen duşuncelerse yarinki yaşamımızı bicimliyor. Yaşamımız
kesinlikle zihnimizin yaratısıdır. Budist metinler dort tur bağımlılıktan soz ediyorlar.

1. isteklerden, tutkulardan gelen bağımlılık
2. Yanlış goruşler, kanılardan kaynaklanan bağımlılık
3. Erdemli bir yaşamla ve kurallara tıpatıp uygun davranmakla kurtuluşa erişilebileceğini sanmaktan gelen bağımlılık
4. Surekli ve değişmez bir ben 'in varlığına inanmaktan gelen bağımlılık isteklerimizin tumune
yakın bir bolumu toplumun yapay olarak yarattığı gereksiz şeyler.

Orneğin toplum bizi zeki bir adam gibi gorunmeye isteklendiriyor. Cevremizde beğenilen bir kimse olmak bize nelere mal oluyor ? Bunun karşılaştırmalı bir hesabini yapabilmiş olsak, harcadığımız bunca caba, uzuntu, sıkıntıya değmeyeceğini anlayacaktık. Başka insanların onune gecememek, Başka insanlara ustun olamamaktan gelen ezikliklerin ardında hep ben yanılgısı yatıyor ama bu ben yanılgısını besleyen de toplumun ozendirici etkisi. Bir kere gozumuzu acıp ta bu koşturmacanın amacsızlığını, anlamsızlığını gorebilsek, bu koşullanmalar, bicimlenmeler etkisini yitirecek, ve bağımlılık da ortadan kalkacak. O zaman ıstırap yerini ozgurluğumuzu yeni bastan kazanmış olmaktan gelen aşkın bir mutluluk duygusuna bırakacak, nedensellik dongusunden kendimizi kurtarmış, daha doğrusu donguyu ters yone cevirmeyi başarmış olacağız insan kendini yanılgıdan nasıl kurtarır? Bu sekiz basamaklı yolla mumkundur. Yanılgıdan kurtaran bilgiye cıkarımcı duşunceyle varılamaz. Cunku bu tur duşuncede ozgurluk yoktur. Budizm ' gorusune gore, bizi yanılgıdan kurtaracak bilgiye ancak sezgiyle erişilebilir. insan yanıldığını, yanilmadigini; aldatılmadığını, aldatılmadığını; sevildiğini, sevilmediğini ancak sezgiyle anlayabilir. Uyanan kimse karmanın elinde eli kolu bağlı bir oyuncak olmaktan kendini kurtarmış olur. Koşullanmaya, bicimlenmeye butunuyle karşı koyabilecek bir insan yok bu dunyada. Yanında yada karşısında tutum almakla her zihnini sınırlamış oluyor. Bizi duşunduğumuz gibi duşunmeye, davrandığımız gibi davranmaya iten on koşullar, duşunsel yada duygusal zorunluluklar var. Uyanınca bu zorunluluğu fark etmiş oluyoruz ve zorunluluk olmaktan cıkıyor. Bu yuzden de karma değiştirilemez bir alın yazısı sayılmaz, uyanan kimse karmanın bağlarını da koparmış olur. Eylemlerimiz er gec bize geri doner.

Her eylemin iyi yada kotu sonucları eninde sonunda eylemi yapana ulaşır. Buda, kalıcı olan bir yaşamdan oburune aktarabileceğimiz, şu govdemiz icinde saklanan bir şey olamayacağını anlatmaya calışmıştı Oyleyse gene doğumla soz edilmek istenen neydi? Buda 'ya gore bir yaşamdan otekine aktarılan ben yada ruh değil, yalnızca eylemlerimizin zorladığını nedensel sonuclardır. Bu senin govden de değil, Başka birisinin govdesi de değil. Ona gecmiş eylemlerin (karma) urunu gozuyle bakmak daha doğru olur. Onceki bir yaşamda yaptıklarımın odulu ya da cezası da değil. Ben nedensellik zincirinin bir zorunluluğu olarak varım. Eylemlerin bir surekliliği var ama ben 'in de bilincin de surekliliği yok. Buda 'nın dilinde doğum olum dongusu, yaşamların onceki yaşamların etkisiyle bicimlendiğini anlatmaktan ote bir anlam taşımıyordu.






3. Nirvana

Nirvana, Batı 'da genelde anlaşıldığı gibi olumden sonra değil, burada ve şu anda gercekleştirilebilecek bir ruhsal durumdur. istek ve tutkuların yok olması, Istırabın etkili olmayacağı bir ic barışa, ic suskunluğa, aşkın bir Mutluluğa erişmektir. Nirvana 'ya erişme isteği de dahil olmak uzere tum istek ve tutkular bırakılmadan, olanla, gelenle yetinmekten gelen iyimser bir yetingenlik kazanılmadan Nirvana gercekleştirilemez. Nirvana 'yı gercekleştiren kimse bir yandan da gunluk yaşamını normal haliyle surduruyor. Eylemlerinin bir takım nedensel zorunluluklar (karma) yaratmaması da olanaksız elbette. Nirvana 'ya erişen kimselerin tek farkı, bu zorunlulukların dışında kalmayı başarabilmesi. Eylemlerinde beğenilmek, beğenilmemek gibi bir gudu etkin olmuyor, yaptığı islerden alkış beklemiyor, basarı ya da kazanc onu fazla sevindirmediği gibi başarısızlık ya da yitim de fazla uzmuyor. Kuskusuz acı da cekiyor ama bunlara bilgece katlanmasını, olayların doğal akımına boyun eğmesini de biliyor. Ben 'i aşınca butunle butunleşiyor.. Yarinin getireceklerine kaygısız, ben 'in doyumsuzluğundan gelen butun sorunlara sırtını cevirmiş, şu yaşam nasıl yaşanmalıysa oyle yaşamaya başlıyor. Ozgurluk, coşku, aşkın mutluluk icinde, akıp gitmekte olan yaşam ırmağı icindeki yerinin bilincine erişiyor.

Buda 'nın oğretisi, bir yandan ben 'i yokumsarken obur yandan da bireyciliği en ileri goturmuş olan oğretidir. insanin toplumun kendisine giydirdiği kişiliksiz kişilikten soyunup gercek varlığıyla baş başa kalınca gerceği olduğu gibi ozumleyecek bir yeteneğe sahip olabileceğine inanıyordu. Buda olumden sonra ne olduğuyla ilgili sorulara yanıt vermek istemiyordu. Boyle bir soruyla karşılaşınca ya susuyor, ya da soyle diyordu: Goğsunuze zehirli bir ok saplanmış olsa, oku cıkartmaya calışacak yerde, oku atanın kim olduğunu, hangi kasttan, hangi soydan geldiğini, boyunu boşunu, oku atmaktaki amalini falan mi araştırmaya kalkardınız? Ben bir şeyi acıklamıyorsam bırakın acıklanmamış olarak kalsın. Peki neden acıklamıyorum? Cunku o şeyin acıklanması size hic bir yarar sağlamayacaktır da ondan. Cunku bu sorulara yanıt aramak ne aydınlanmanıza, ne bağımlılıktan kurtulup ozgurluğunuzu kazanmanıza, ic suskunluğuna, gerceğe ermenize, Nirvana 'ya erişmenize katkıda bulunabilir. Buda oğretisinde hic bir dogma, ic yaşantıyla doğrulanamayacak hic bir inanc getirmemeye ozen gostermiştir. Varoluş, devingen gucunu nedensellikten alan surekli bir oluşum, değişim surecinden Başka bir şey değildir; varoluşun ardında Durağan bir oz, tozel bir nitelik yoktur. Budizm 'de tozsuz, oz varlıksız bir nedensellik vardır.



4.Sekiz basamaklı yuce yol

-Tam goruş

-Tam anlayış Bu basamaklar kendimizi de, dunyayı da olduğu gibi, gercek boylesiliğiyle gormeyi, adların bicimlerin gizlediği temel gerceğin, her şeyin ıstırap, her şeyin oluşum, değişim icinde olduğu, kalıcı bir ben 'in, değişmeyen bir tozun olmadığını anlayışına ulaşmayı amaclıyor.

-Doğru sozluluk

-Tam davranış Bu basamak, ozgur istencinizin urunu olan, icten geldiği icin, hic bir amac gutmeden yapılan davranıştır.

-Doğru yaşam bicimi Yaşamını sağlamakta doğruluktan ayrılmamak, kendine yetecek olandan coğunu elde etmeye calışmamaktır.

-Tam caba, tam uygulama Her şeyin tam bir ozenle, eksiksiz yapılmasıdır. Bir Budist 'in oturması, kalkması bile buyuk bir dikkatle yapılmalıdır. Zihnini bencil duşuncelerden arıtmak surekli bir uğraş olmalıdır. Zihnin arıtılması, bencil duşuncelerden ayıklanması dort yuce duygunun yuzeye cıkmasına olacak sağlar: Sevecenlik, acıma, sevgi, yan tutmama.

-Tam bilinclilik

-Tam uyanıklık

Bu basamaklar meditasyonla ilgilidir. Meditasyon Batı 'da anlaşıldığı gibi derin derin duşunme değil, duşuncenin aşılmasını, cıkarımcı duşunceden arıtılmış bir zihinle, salt bilincli olmayı amaclayan bir yontem. Tam bilinclilik, tum duyumların, duyguların, duşuncelerin ruhsal durumların ardında olacak bicimde bir alicilik, bir uyanıklık durumunu surdurmektir. Algının kapıları oylesine temizlensin ki, her algı hic bir engelle karşılaşmadan bilince ulaşabilsin. Sozcukler de bilincle yaşantı arasına giren bir engel oluyor coğu kez. Sozcuklerden oluşan duşunceler durmadan bizi, iyi kotu, hoşa giden hoşa gitmeyen gibi ayrımlar yapmaya, yargılara varmaya kışkırtıyor. Artık dunyayı olduğu gibi değil, kurgularla, soyutla, soyutlamalarla yani sozcuklerle dunyayı kavrıyoruz. Gerceğin sozcuklerle kavramlarla değil, ancak yaşantıyla kavranabileceğini savunan Budizm ' sozcuklere, kavramlara tutsak olmak yerine onları tam olarak denetim altına almak istiyor.

Budist meditasyonun ozu nefes alıp verdiğinin ayırdında olmakla başlayan yaygın dikkattir. insan nefes alıp verdiğine duyarlı olunca yaşadığının da farkında oluyor, geleceğe ya da gecmişse değil, kendini şu ana ayarlıyor, şimdide yaşamaya başlıyor, duyulara daha duyumlu, duygulara daha duyarlı oluyor; kendinden kopuk, kendinden habersiz yaşamaktan kurtarıyor kendini, yaşamla da kendiyle de butunleşiyor. Bu uygulamada yol almış kimse govdesinde kendi istencine bağlı olmadan bir nefes alıp verme işleminin surup gittiğine duyarlı olmaya başlıyor. Bu yaşamsal bir yaşantı olarak kendini acığa vuruyor, ve bu izlenim insanda ic barış, esenlik ve Mutluluğun oluşmasına yol acıyor. Artık zihindeki karmasa yatışmıstır.

Buda 'nın meditasyon yontemi oyle dalıp gitmeyi kendinden gecmeyi değil, tersine surekli uyanıklılığı, surekli bilincli kalmayı gerektiriyor. Tam bilinclilik gercekleşince tam uyanıklık kendiliğinden gelir. Burada tum ikilikler yok olur; duşunenin duşunceden, bilenin bilinişten, oznenin nesneden kopukluğu diye bir şey kalmıyor; zihinle yaşantı arasındaki boluntu kalkıyor. Butun bu ayrımların yaşantıyla ayırt edilecek somut bir gercekliği olmadığını, bunların akıl yoluyla varılmış cıkarımlar olduğunu fark ediyorsunuz. Size “bu benim, bu da benim duşuncem” yada “goren benim, bu da gorduğum şey” diye ayrım yapmanıza olanak veren şeyin bir gozlemden daha cok, sozcuklerin ve mantığın aracılığıyla elde edilmiş bir kuramdan Başka bir şey olmadığını anlıyorsunuz

2- J A N i ZİM

Janizm (Caynacýlýk)

Hindistan 'da yaklaþýk M.O.4 yuzyýlda ortaya cýkan dini akýmlardan biridir. Hindistan 'da ki dort buyuk dinden biridir. Kurucusu Mahavira (M.O.599 - 527 ) Benares ' te doðmuþ, otuz yaþýna gelince evini, karýsýný, ve cocuðunu terk ederek rahiplik elbisesini giymiþ ve kendini dunyadan soyutlamýþtýr. Caynizm daha cok asiller ve halk arasýnda yayýlmýþtýr. Mahavira 72 yaþýnda Bihar ' da olunceye kadar doktrinini vaaz yontemiyle yaymýþ ve Mahavira ' nýn Nirvana ' ya kavuþmasý Caynist takvimin baþlangýcý sayýlmýþtýr.




Caynacýlýk Hindistan ' ýn Kasi ve Kosola ' ya kadar yayýlým gosterdikten sonra M.O.2 yuzyýlda batý ve guneye yayýlmaya baþlamýþtýr. Caynacýlýðýn ortaya cýkýþýndan baþlayan gorulen bolunmeler MS.80 'de iki ayrý grubun doðmasýyla sonuclandý. Bunlar Şvetambaralar (Beyaz Giyinenler) veDigambaralar (Goðu Giyinenler-Cýplaklar-) Digambaralar kadýnýn kurtuluþunun imkansýzlýðýna inanýyorlardý.MS.9 yuzyýlda Rastrakutalar en parlak donemlerini yaþadýlar. Batýda Şvetambara Caynacýlýðý yaygýnlaþtý. Ozellikle 10-11. Yuzyýllarda buyuk Cayna tapýnaklarý Gucerat ve Racastan ' da yapýlmaya baþlandý. 12 yuzyýlda Cayna Dini 'ni kabul eden Hukumdar Kumarapala Gucerat 'ý ornek bir Cayna devleti yaptý.






inanclarý ve Ahlak Anlayýþý

Mahavira ile Buda ayný caðda ayný memlekette yaþamýþlar, benzeri inanc ve oðretileri yaymýþlardýr. Mahavira tanrý fikri uzerinde durmamakla beraber bazý Caynistler Tanrý 'nýn varlýðýna inanýrlar. Tapýnaklarýnda tanrý heykelleri vardýr.

Caynacýlýðýn amacý insaný varoluþtan gelen acýlardan ve karma 'ya baðlý yeniden doðuþtan kurtarmaktýr. Caynacýlýkta iki kategori ayýrt eder ;

-Canlý Oz (Civa)
-Canlý olmayan Oz (Aciva)

Bunlarýn arasýnda temel fark bilinctir.Temel ilkeyse Ahimsa 'dýr. Yani butun canlýlara karþý þiddetten kacýnmaktýr. Mantýksal planda Anekantava da ( gerceðin gorunumlerinin ceþitliði) benimsenmiþtir. Buna gore butun mutlak olumlular olanak dýþýdýr.

Cayna ahlaký uc temel ilkeye dayanýr. Bunlar ; Bu Konu Ýle Ýlgili Ne Yapmak Ýstiyorsunuz ?
Forumda Yorum Yaz
Editore Hata,Oneri,Ýstek Bildir
E Kart Gonder
Ziyaretci Defterine Git
Bu Sayfaya Reklam Ver
Ana Sayfaya Don
-Doðru goruþ
-Doðru bilgi
-Doðru davranýþ. Laiklerin yaþamý daha sonraki sýký cileci yaþama geciþ icin bir
hazýrlýk olarak duþunulmuþtur.




Caynalarýn baþlýca ahlaki prensipleri oldurmemek, yalan soylememek,hicbir þekilde calmamak,olabildiðince cinsel iliþkiden uzak kalmak þeklinde ozetlenebilir. Durust ve sade bir hayat surmeði prensip edinen, Janistler icki icmezler.

Janistler,ancak kendi dinlerine uyanlarýn olumsuzluðune inanýrlar. Onlara gore evren ebedidir,yaratýlmamýþtýr. Cennet ve cehennem vardýr. Ayinleri rahip ve rahibeler idare eder. Gosteriþli mabetleri vardýr. ibadet esnasýnda Tirtankaralar 'la ilgili ilahiler soyler bazen Hindu tanrýlarýna tovbe ve ibadet ederler.

Bihar ve Maysor (Şreveno-Belgda Bahubali 'nin 10. Yuzyýldan kalma 20 metre buyukluðundeki heykelinin bulunduðu yer) ' a gidip Hacý olurlar.





Kutsal Kitaplarý

5.yuzyýlda buyuk bir meclis; Şvetambaralarý Valabhi ' de toplayarak bir araya getirdi. Burada kutsal metinler bir daha deðiþtirilmemek uzere bir araya getirilerek yazýlmak suretiyle Janizm 'in kutsal kitabý “Agamalar “ meydana gelmiþtir.





Gunumuzde Janizm (Caynacýlýk)

Caynalar "ahimsa" ilkesine dayanarak zanaatla ilgilenmediklerinden coðu tuccar ve zengindir. Butun insanlarýn ceþitliliðine inanan Caynalar Budistlerin tersine herkesle yemek yerler. Hindularýnki kadar katý olmayan mesleklere baðlý bir kast sistemini benimsemiþlerdir. Gunumuz de sayýsý yaklaþýk 4.000.000 olan Janizm taraftarlarýnýn, buyuk coðunluðu Hindistan 'da yaþamasýna karþýlýk Avrupadan Amerikaya hatta Avustralya'ya kadar Janist topluluklara ve ibadet yerlerine rastlamak mumkundur.
__________________