Milliyetsiz dindarlık nedir? Bir ulusa/millete bağlı kalmadan sadece dini kimliği one alarak dindarlaşmak. Bir ceşit realitenin inkÂrını dinin gereği saymaktır.
“Sen Muslumansın. Başkası değilsin. Cunku Muslumanlık Kur’an’ın millet anlayışını benimser. O da kısaca Musluman olan herkesi kapsayan alt kulturleri/kimlikleri dışarıda bırakan bir millet algısıdır..” Gercekten oyle mi?
Turk milletinin evlatlarını milliyetsizleştirmek ve Turk’u bizzat Turk’un zihninden silerek bir ceşit zombileştirmek isteyenler boyle propaganda yapıyorlar. Bu propagandaya maruz bırakılan Turkler gercekten de dindarlaştıktan sonra Televizyon ekranlarına cıktıklarında “Ben de Turk’um ama bunun onemi yok. Kurtce eğitimin yanındayım. Kurtlere Turk’um dedirtilir mi” diyor. Hatta bazıları cıkıyor “Ben Turkluğun hic faydasını gormedim” diyor.
Peki, bunu nasıl beceriyorlar?
Kolay..
İnsanlara kendi kimliklerini unutturmak ve onları bir surunun parcası haline getirmek icin once Allah ile korkutup, yaratılan korku uzerinden zihinlere kolayca giriyorlar. İnsanların kabul alana girdikten sonra icat edilmiş, masa başında uretilmiş, tamamen yorumla ortaya cıkarılmış Muslumanlık oğretisi gercek ve yegÂne doğruymuş gibi beyinlere aktarılıyor. İnanca donuşen her fikir, bir vaziyet alışa, yani tutuma donuşuyor. Bu propagandayı bir de duyuşsal oğrenmeler uzerinden yaparlarsa cok daha kabul edilebilir oluyor. Tutum/vaziyet alışın kabul duzeyi yukseldi mi gerisi kolay.. Artık buyuk suruye dÂhil edilerek zihinsel kontrol sağlanıyor ve kişi emir komuta zincirinin en tepesinden yonetilecek hale gelmiş oluyor. Cunku suru (onceki zombileşeşenler) yeni katılanları mahalle baskısıyla bloke ediyor.
Turkiye’de İslam’ı beyin/kitle kontrol sistemi olarak kullanan kimselerin hedefleri, demokrasi paketiyle siyasallaştırılıyor.
Her zombi, efendisinin zihinsel kolesi olarak, kendi ozgun kişiliğini ancak ve ancak grupla birleşerek inşa edebiliyor. Tek başına anlamsız kalan bu bireyler, milli tarihlerini reddediyor, milli kimliklerini yok sayıyor, milli değerlerini hice sayıyor.
HÂlbuki Yuce Allah, bir oğretim yontemi olarak ornek olay yontemini kullanarak insanlara ders verirken hep “Musa ve kavmi, Davut ve kavmi,” gibi ayetlerle sesleniyor. Yani yaratan, dini mucadelenin kavimler uzerinden yurutulduğunu ornekleriyle (kıssalarla) anlatıyor. Muhatap, doğrudan bir kavim ve o kavim icinden secilmiş bir peygamber oluyor. Demek ki dinin merkeze oturttuğu topluluk ya da toplum, rasgele insanlardan oluşmuyor.
Peki, bu neden boyle?
Cunku yaratılış gereği insanlar topluluklar halinde yaşamak zorunda olan toplumsal varlıklardır. Ve her toplum, o varoluşun bir sonucudur. Eğer bir toplum varsa o toplumun kendine ozgu kulturu, tarihi, gelenekleri, gorenekleri de vardır. Aksi halde toplum olamaz.
Herhangi bir topluma vahiy ulaştığında esas muhatabı oncelikle kulturdur. Hicbir din bu kulturu butunuyle dışarıda bırakamaz. Ya kulturle butunleşir yani kulturu kendi kalıbına aktararak dinîleştirir ya da kendisi kendinden once var olan kultur kalıbını kullanarak o kulture donuşur. Bu ozelliklerinden dolayı her din ister istemez millidir. Dort Halife doneminde Hz.Omer, Hz.Osman ve Hz. Ali’nin oldurulmeleri Arap Asabiye ve kabileci kulturun bir sonucudur. Aynı şekilde Turkiye’de turbe etrafının donulerek dua edilmesi, İslami/dini olanla kulturel olanın ic ice gecmesidir.
Kendilerine kavimleri, kulturleri ve toplumsal değerleri unutturulduktan sonra zombileşerek, belirli bir otoritenin surusune donuşenler, kısaca beyinlerini kontrol ettirip, kendilerini inkÂr edenler, Kur’an’ın sosyolojik gercekliğini nasıl fark edecekler de varlık bilincine ulaşacaklar acaba?

Kaynak/Ahmet GURSOY
__________________