İcki masasında aklı, kumar masasında butun varlığı ve mukaddesatı giden bir insanın, CenÂb-ı Hak'la bağlarını devam ettirebilmesine imkÂn yoktur.
Eşref-i mahlûkat olarak yaratılan insan, bilgi, irÂde, konuşma, akıl, idrÂk ve tasavvur gibi yonleriyle diğer varlıklardan ayrılır. Butun dinlerde ve hukuk sistemlerinde, insanın sahip olduğu onemli değerlerin korunma altına alınması da bunun bir gostergesidir. Bu değerler, din, can, mal, akıl ve nesildir. Bu vazgecilmez değerler olmaksızın, ne fert, ne de toplum, hayatını sağlam ve mutlu bir şekilde devam ettirebilir. Bunlar, hava ve su kadar herkesin ihtiyac duyduğu değerlerdir. Bu vazgecilmez değerlerin tamamının karşısındaki muşterek duşmanlardan biri de, gunumuzde son derece yaygın olan ve gittikce de yaygınlaşan icki ve onun bir adım sonrası olan uyuşturucu belÂsıdır. Bu makalede, zararlı alışkanlıklardan icki ve uyuşturucular ele alınacak, kişileri bunlara iten sebepler ve nesilleri bunlardan koruma yolları uzerinde durulacaktır.
A. Korunması Gerekli Beş Temel Esas
İnsanın bulunduğu her yerde, din de vardır. Zîr din fıtrî bir ihtiyactır. Mutlulukların zirvesinde Âniden gelen bir sıkıntının, meydana gelecek bir bunalımın insanı kuşatması her zaman mumkundur. Bu olumsuz durumlarda insanın en guclu sığınağı, dindir. Onun icindir ki, Allah TeÂl insanları hicbir zaman rehbersiz bırakmamış, her donemde onlara kitaplar ve peygamberler gondermiştir.
İnsanın bedenine ve ruhuna zarar veren her şeyi yasaklayan İslÂm dini'nin hakkıyla yaşandığı yerlerde icki, uyuşturucu vb. kotu alışkanlıkların hayat hakkı yoktur. Allah, insana emanet olarak verdiği maddî ve mÂnevî değerleri koruma altına almıştır. Dinî değerlerin yaşanmadığı toplumlarda uyuşturucunun yaygınlaşmasının onu acıktır. Dinin varlığı, aklın varlığına, şuurun yerinde olmasına bağlıdır. Zîr insanı insan yapan aklıdır; aklı olmayanın dini de yoktur. İslÂm, toplum icin bir zarûret olan dîn gerceğini yerleştirmek maksadıyla, butun uyuşturuculara karşı savaş acmış, uyuşturucunun azını da coğunu da yasaklamıştır.
Beden, insanın kendi malı olmadığı icin, gelişiguzel onun uzerinde tasarruf yetkisi yoktur. O, insana emanet olarak verilmiştir. Dinimizde emanete riayet etmemek, nifak sıfatı, hatt yerine gore imanı yok edici olarak nitelendirilmiş,1 vucudumuzun emÂnet olup, CenÂb-ı Hakk katında bu emÂnetten tam hesap vermeden ayrılmanın mumkun olmayacağı bildirilmiştir.2 Alkolun vucuda zararları, bir hayli fazladır, bundan kat kat ağır olan ceşitli isimler altındaki uyuşturucuların zararlarının buyukluğu buna mukayese edilsin.
İnsanı diğer canlılardan ayıran en buyuk ozelliği, akıl sahibi olmasıdır. İslÂm'da akıl o kadar onemlidir ki, akıldan mahrum olan bir insanın mukellefiyetleri de yoktur. İslÂm dini, aklın fonksiyonlarını iptal eden her şeyi yasaklamıştır. Uyuşturucunun haram kılınmasındaki sebeplerden birisi de, insan icin son derece onemli olan aklı devre dışı bırakmasıdır. Uyuşturucu, aklın en buyuk duşmanıdır. O, sadece akıl ve duşunceyi değil, aynı zamanda beden sağlığını da bozar. İnsanı insan olmaktan cıkartarak hayvanlaştırır. Bağımlılar, iradelerini de kullanamaz, kendilerine sahip olamaz ve kÂr-zararlarını secemez olurlar.
İslÂm dininde, uzerinde hassasiyetle durulan ve korunması istenen değerlerden biri de, sağlam bir neslin yetiştirilmesidir. Bunun temelinde de aile hayatı vardır. Sağlam bir millet, ancak geleceğin teminatı olan nesillere sahip cıkmakla ayakta durabilir. Nesline sahip cıkmayan bir milletin, sonu gelmiş demektir. Uyuşturucunun, nesiller uzerinde sayılamayacak kadar cok zararı vardır.
Malın korunması İslÂm'ın onemle uzerinde durduğu hususlardan biridir. Dunya ve Âhiretin dengeli olması icin, hem dunyanın hem de Âhiretin kazanılması gerekir. Ancak kazanılan malın, gayr-ı meşru yollarda kullanılması, sacıp savrulması, İslÂm'da haram kılınmıştır.
Belirtilen bu beş temel esasın, birbiriyle sıkı bir munasebeti vardır. Birinin yokluğu, diğerlerini olumsuz yonde etkilediği gibi, birinin varlığı da diğerlerinin korunmasına bağlıdır. Dolayısıyla butun insanlığın huzuru icin, bu beş temel hususun onemle uzerinde durulması ve korunması gerekmektedir.
B. Uyuşturucunun Hukmu
İslÂm, insanların mutluluğuna ve saÂdetine vesile olan şeyleri emretmiş, tehlikeli ve zararlı olanları da yasaklamıştır. Kur'Ân, insanların kendilerini tehlikeye atmalarını (Bakara 2/195), canlarına kıymalarını, (Nisa 4/29) icki ve uyuşturucu maddelerini kullanmalarını kesin olarak haram kılıp yasaklamış, Allah Resûlu (sallallahu aleyhi ve sellem) de: "İcki, butun kotuluklerin anasıdır."3 "İckiye devam edenin durumu, puta tapan gibidir."4 "Allah, ickiye, onu icene, icirene, satana, sattırana, sıkana, sıktırana, taşıyana, kendisi icin taşınana ve parasını yiyene lÂnet etmiştir."5 "Coğu sarhoş edenin, azı da haramdır."6 sozleriyle, bunları kullanmanın hurmetini acıkca ifade etmiştir.
Gerek Kur'Ân ve gerekse hadîslerde, icki ve uyuşturucularla alÂkalı yasak, sadece belli bir madde uzerine has kılınmamış, ozellikle kullanılmasında meydana gelecek neticeler dikkate alınmıştır ki, o da aklın ortulmesi, duşuncenin yok olması ve aklın kendine has işlevi yerine getirmekten mahrum kalmasıdır. Yani konulan yasak, aklı ihlÂl eden her madde icindir. Buna gore, akla zarar veren, onun işlevini yitirmesine sebep olan ve insanı sağlam duşunmeden mahrum bırakan icki, esrar, afyon, eroin, kokain ve morfin gibi her turlu uyuşturucu madde, İslÂm'ın yasak kapsamına girmektedir.
C. Uyuşturucuya İten Sebepler
Bu bolumde de insanları uyuşturucuya iten sebepler uzerinde kısaca durulacaktır. Zararları acıkca herkes tarafından bilinmesine, pek cok insanın uyuşturucu yuzunden olmesini medyanın teşhir etmesine, kullananların icine duşmuş bulundukları kotu durumların televizyonlarda gosterilmesine, gazete sayfalarında carşaf carşaf yayımlanmasına rağmen, acaba insanlar neden hÂl bu kotu alışkanlığın arkasına duşmekte ve onun pencesinde kıvranmaktalar? Her gecen gun bu kurbanların sayıları azalması gerekirken, neden artarak devam etmektedir? İnsanları uyuşturucu bataklığına duşurebilecek bazı sebepler şunlardır:
1. Rûhi Boşluk
Uyuşturucuya iten sebeplerin başında, insanların rûhî yonden tatminsizlikleri ve kendilerini boşlukta hissetmeleri gelmektedir. İnsan, sadece cesetten ibaret bir varlık değildir, cesedin yanında, ondan ayrılmayan bir de "rûh"u vardır. Bedenin ihtiyacları olduğu gibi, rûhun da kendine gore ihtiyacları vardır. Mide ac kaldığında cesedin rahatsızlanması gibi, rûhun aclığında da insanda mÂnevî rahatsızlıklar tezahur etmektedir.
Gunumuzde maddî yonden gelişmiş ulkelerin gencliğine bakıldığında, bu durum acıkca gorulmektedir. Maddî yonden her turlu imkÂna sahip olan bazı ulkelerin gencleri, rûhlarını doyurmayıp ac bıraktıkları icin, careyi uyuşturucuda bulmaktadırlar. Hakiki gıdası verilmeyen rûh, doyumu yanlış yerlerde aramakta ve yanlış yollara sapmaktadır. Maddî şeylerin her turlusunu tadıp da, doymayan genc, doyumu başka kapılarda aramakta ve bunların başında da uyuşturucu gelmektedir.
2. İnancsızlık
Oteden beri butun insanlar, "Biz neyiz, nereden geldik ve nereye gidiyoruz?" sorularına cevap aramışlardır. Ne olduğunu, nereden geldiğini, oldukten sonra nereye gideceğini bilmeyen ve dîni bir inancı da olmayan birinin kafasında, cozumsuz duran pek cok karmaşık problem vardır. Zîr cevresinde olup de bir daha da geri donmeyenler karşısında, akıllı birinin ic huzuru bulması son derece zordur. Yine refah seviyesi ne olursa olsun, dinî bir inanıştan yoksun kalmış insanların ruhları doyumsuzdur. İşte bu doyumsuzluk, bu kimseleri, icki ve uyuşturucuya itebilmektedir.
İnancın zayıf olduğu veya hic olmadığı yerlerdeki kimselerin, bu acıdan cok sıkıntılı olduğu gorulmektedir. Zîr yapılan istatistiklerin neticeleri, durumun son derece vahim olduğunu gostermektedir. Mesel Dr. Carl Jung, "Modern Man in Search of Soul" isimli eserinde şoyle demektedir: "Son otuz sene icinde dunyanın her tarafından hastalar bana muracaat ettiler. Yuzlercesini tedavi ettim. Otuz beş yaşını gecmiş olanlarının hasta olmalarının asıl sebebi, dinî inanclarını kaybetmeleri idi. Bunlar, hayata dinin penceresinden bakmıyorlar, dindar arkadaşları gibi davranmıyorlardı. Dinî inanclarına yeniden kavuşmadan da tamamen iyileşmiyorlardı."7
Yine yapılan istatistiklerde acıkca gorulmektedir ki, fakir olmalarına rağmen dinî inancın olduğu yerlerdeki intihar oranları, diğer yerlerdekilerle mukayese edilemeyecek kadar azdır.8 Demek ki sadece maddî problemleri halletmek, mutlu olmak icin yeterli değildir. Cunku madde her şeyi halletmemekte, inancın zayıf olduğu veya hic olmadığı topluluklarda, suc oranlarında onemli artış olmaktadır. İnsanlar, değişik bunalım ve arayıştan oturu kendilerini rahatlatıcı olarak uyuşturucuya kaptırmakta, onunla tatmin olmak, huzura kavuşmak, saadeti bulmak istemekte ve guya akıllarını kurcalayan birtakım sorulardan da boylece uzaklaşmış bulunmaktadırlar.
3. Tatminsizlik
Yaratılışı gereği insanın pek cok şeye ihtiyacı vardır. Onları gidermeden veya gidereceğine inanmadan doyuma ulaşamaz. İnsanların duşunceleri sonsuz, istekleri sınırsız, arzuları sayısızdır. İnsanların butun isteklerine bu dunyada ulaşmaları da imkÂnsızdır. Zenginlikte, makamda, hayat tarzında ust limit yoktur. Ulaşılan her ust seviyede, bir muddet sonra sıkılan insan, ondan daha otesini ister ve bu istek de hic bitmez. Her ulaştığı seviyede aradığını bulamayan insan, bu defa tatmini başka şeylerde aramaya başlar ve ona ulaşmak icin de her yolu mubah sayar.
HÂlbuki kalbler, ancak Allah'ı anmakla huzur bulur; ruhlardaki acılar ancak O'nun emirlerini yerine getirmekle diner, insan ancak bunları yaptığında sukûna erer. Marifetullaha yukselemeyen ve Allah'ı hatırlamayan kalbler, hicbir zaman ıstıraptan kurtulamaz, kalb huzuru, gonul huzuru tadamaz, hayat boyu cırpınır durur. Nitekim: "..İyi bilin ki kalbler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur." (Ra'd 13/28) hakîkati de bunu gostermektedir.
4. Başa Gelen Musibetlerden Kurtulma
İnsanın başına bazı sıkıntıların gelmesi tabiidir. Bu durumda insan coğu defa, kurtuluş yolu olarak icki veya uyuşturucunun pencesinde careler aramaya başlar. Acıyı hissetmemek, sıkıntıyı duymamak ve karşılaştığı kotu durumundan uzaklaşmak icin icmeye başlar. Ve boylece sanki kısa bir donem icin alınan bir icimlik veya cekimlik uyuşturucu, sonu gelmez icmeleri ve cekmeleri arkasından getirir.
Cağımızın onde gelen rûh hekimlerinden Ayhan Songar Bey'in konuyla ilgili şu tespitleri oldukca onemlidir: "Alkol evvelÂ, rûhî veya bedenî ıstırabı bastırmak icin alınır. Şahıs, alkol sayesinde cevre ile munasebetlerinin duzeldiğini, daha rahat konuştuğunu, neşelendiğini, dertlerinden kurtulduğunu soyler. Gittikce buna, mide-bağırsak, karaciğer, damar ve sinir sistemi bozuklukları gibi bedeni ilgilendiren bazı hastalıklar eklenir."9
Songar Hoca, bunun dort aşamada olduğunu ve 4. aşamadaki bağımlının, kısa bir sure bile alkolden uzak duramadığını, gittikce gundelik dozun arttığını ve değil bırakmanın, dozun biraz azaltılmasının bile, şiddetli kesilmelere sebep olduğunu ve iki yudum arasındaki kısa devrede, kesilme belirtisi gosterdiği icin, alkollu ickiyi biberona koyup devamlı surette emen kişiler tanıdığını belirtmektedir.10
HÂlbuki mu'min, başına gelenlere, sabırla karşı koyar. Zaten o, bu tip belÂlara onceden hazırlıklı ve donanımlıdır. Tevekkul ettikten sonra başına gelenleri, kader acısından ve imtihan vesilesi olarak değerlendirir. Ve aynı zamanda başına gelenlerin Âhiret Âleminde karşısına birer mukÂfat olarak cıkacağına inanır. Cunku Allah Resûlu (sallallahu aleyhi ve sellem) konuyla alÂkalı: "Mu'minin başına kucuk bir ağrı veya sıkıntı, hastalık, huzun, hatt kendini uzen bir keder gelirse, onunla gunahlarından bazısı silinir"11 mujdesini vermektedir.
5. Taklit ve Ozenti
İnsanları uyuşturucuya iten onemli bir sebep de taklit ve ozentidir. Taklit ve ozentinin ne kadar tesirli olduğunu şu ornek gayet guzel ortaya koymaktadır. ABD'li bir yazar olan Bradshaw, 17 yıl sureyle alkolizmden cektikten sonra ickiyi bırakarak şoyle demektedir: "Pek cok acıdan, gunun birinde alkolik olacağım cocukken aklıma gelebilecek en son şeydi. Coğu gece babamın icip icip bizi terk etmesi yuzunden ağlaya ağlaya uyurdum. Yatakta korkudan donmuş durumda yatıp, onun gece eve donmesini bekler, neler olabileceğini asla bilemezdim. Alkolizmden ve temsil ettiği her şeyden nefret ederdim. Gunden gune, onun ickisini bir saplantı hÂline getirdim. Her ne kadar buyuk bir celişki gibi gorunse de, coğu alkoliğin cocukları da alkolik olmaktadır. Alkolik olmasalar da bir alkolikle veya başka takıntılı kişilik bozukluğu olan birisiyle evlenmektedirler." Yazar daha sonra alkol tedavisi icin hastaneye başvurur ve alkolden tamamen uzaklaşabilmek icin din eğitimi alır.12
6. Kotu Arkadaş Cevresi
İnsanın kişiliğinin oluşmasında, iyi veya kotu bazı hasletleri kazanmasında Âile kadar onemli başka bir kurum daha vardır ki, o da arkadaş cevresidir. Kişiye duşen, iyi insanlarla beraber olma, arkadaşlık etme ve boylece iyi bir insan olmaya gayret etmektir. Aksine kotu alışkanlıkları olan kişilerle sıkı bir munasebete giren insanların, onlardan etkilenmesi, belli bir sure sonra da onların ozelliklerini taşıması kacınılmazdır. Kur'Ân mealen: "Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Doğrularla birlikte olun." (Tevbe 9/119) tavsiyesiyle bu konuya dikkatlerimizi cekmektedir.
Resûlullah da (sallallahu aleyhi ve sellem) iyi arkadaşla kotu arkadaşın misÂlini, misk taşıyanla, koruk cekene benzetmiş,13 kişinin, arkadaşlık yaptığı kişinin dini uzerine olduğunu da vurgulayarak, konuya dikkatlerimizi cekmiştir.14
Uyuşturucuyla alÂkalı istatistikler de gostermektedir ki, bu kotu alışkanlığa duşmenin en buyuk sebebi arkadaş cevresidir. Arkadaşların teklif veya ısrarlarıyla once bir tadımlık, yudumluk veya cekimlik olarak alınan uyuşturucu maddeler, bilahare vazgecilmez bir tutku haline gelerek, insanın kanına işlemektedir. Ve aynı zamanda başlayan her kurban, kendisine yeni dostlar aramakta, boylece bu kotu alışkanlık, bir zakkum gibi serpilip sağa-sola dal budak salmaktadır.
D. Uyuşturucudan Korunma Yolları
Her derdin devası, her hastalığın ilÂcı ve her problemin de bir cozumu vardır. Uyuşturucuya gelince, onemli olan, henuz bu korkunc belÂnın kucağına duşmeden, insanları korumak ve bu canavara kaptırmamaktır. Zîr uyuşturucuya başlayan bir insanın ondan donuşu cok zordur. Aşağıda sayılacak tedbirler, korunmada onemli faktorlerdir:
1. Vicdanlara Bekci Koyma
Allah korkusu veya sağlam bir dine inanma da diyebileceğimiz vicdanlara bekci koyma, koruyucu tedbirlerin en başta gelenlerindendir. Bu olmaksızın, diğer tedbirlerin olumlu bir neticesini alma adeta imkÂnsızdır. Yaptıklarından bir gun mutlaka hesap vereceğini duşunen bir insanın, herhangi bir kotuluğe yeltenmesi zordur. Bu da herkesin başına bir polis dikmekle değil, Allah tarafından goruluyor olma şuurunun insanlara kazandırılmasıyla olur.
Maddî olarak ne kadar yasak konulursa konulsun, hangi zecrî kanunlar cıkartılırsa cıkartılsın, vicdanlara bu şuur verilmeyince, meselenin hÂlledilmesi guctur. Yakın tarihte cereyan eden şu ornek de bunu gostermektedir.
ABD 1919–1933 arasında tam 14 yıl ickiyle mucadele etmiş. Havadan, karadan ve denizden butun yollar gozetim altına alınmış, bunun icin 60 milyon dolardan fazla sarfiyat, 9 milyar sayfa kitap-yayın, 300 insan idam, 532.335 hapis ve milyarlarca mal haczedilmiştir. Ancak hicbir başarı elde edilememiştir. Ve 1933 yılında kanun yururlukten kaldırılmıştır.
Daha sonra Amerika'da (New York'ta) icki aleyhtarları tarafından Yeşilay Cemiyeti gibi bir dernek kurulmuş. Bu dernek, dunyada ickinin ilk once kim tarafından yasak edildiğini araştırmış. Karşılarına Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) cıkmıştır. "Onun hatırasını yÂd etmek uzere bir eser yapalım, heykelini dikelim." demişler. Cemiyet mensuplarından bazıları bu teklife : "Onun getirdiği din oyle bir dindir ki, umumun menfaatine hasredilmeyen hicbir esere eser denmez, para harcatılmaz." itirazı gelince, cemiyet tarafından bir ceşme yaptırılması ve adına da "Muhammed'in Ceşmesi" denilmesi teklifi kabul edilmiştir.15
2. Rûhî Tatminin Temini
İnsanın ruhunda, değişik sebeplerden dolayı zaman zaman sıkıntılar, endişeler, korkular ve boşluklar oluşabilmektedir. Ruhtaki boşluktan dolayı meydana gelen stresin olmaması icin, ruhun ihtiyacına cevap vermek gerekmektedir. Bu da ancak, dunyaya mumince bakma ve Âhiret inancıyla mumkundur. İnanan insanın nazarında bu dunya gelip gecici bir yer hukmundedir.
İnsanı boşluğa surukleyen ve uzuntuye sevk eden bir faktor de, olumdur. Olum karşısında insanın muteessir olmaması imkÂnsızdır. İşte boyle bir durumda doyurulmayan ruh, kurtuluş caresini olumu duşunmemekte bulmaktadır. Cocukları, gencleri, ihtiyarları, hÂsılı herkesi olum korkusu karşısındaki sarsıntıdan kurtarmak, ancak ebediyet gerceğinin ruhlara duyurulmasıyla olabilir.
3. Dua
Cağırmak, yalvarmak ve istemek mÂnÂlarına gelen dua, insanın kendi Âcizliğini ve zayıflığını anlayıp, durumunu her şeyi bilen ve her şeye guce yeten Yuce Yaratıcı'ya (celle celÂluhu) acması, yalvarması, arzu ve isteklerini O'na bildirmesidir. Dua, insanın, cozemediği meselelerle karşılaştığında, buyuk bir sıkıntıya maruz kaldığında, her zaman baş vuracağı, icini boşaltacağı, boylece rûhî bir huzura kavuşacağı sığınaktır. Yuce Yaratıcı'mız (celle celÂluhu) kendisinin bize her zaman icin cok yakın olduğunu, dilediğimiz zaman kendisine acılabileceğimizi ve aynı zamanda isteklerimize karşılık vereceğini beyan buyurmaktadır. (Bakara 2/186). Boyle bir garantisi olan kimsenin, dunyada huzursuz olması, randevusuz, vakitsiz ve hicbir engelle karşılaşmadan dertlerini anlatacağına ve onların cozumlerini bulacağına inanan bir kimsenin, rûhen cokmesi, karamsarlığa duşmesi ve hayata kusmesi duşunulemez.
Duasız bir toplum boşlukta demektir. Bu sahada onemli araştırmaları olan Alexis Carrel'in şu tespitleri oldukca yerindedir: "AhlÂkî ve mÂnevî duygular bir milletin faal unsurları arasında yer alır. Bunlar yok oluşa yonelirse, o milletin kesin cokuşu başlamış ve bağlarından koparak yok olmaya giden vasata girilmiş demektir. Bu sebeple, du ihtiyacını kendinde olduren bir toplum, pratikte fesat ve cokuşten korunabilecek unsurlara artık sahip değildir."16 "Hicbir millet, duÂyı terk ettiği icin olduğu kadar, kendini olume hazırlamamış, cokuş ve alcalmaya maruz kalmamıştır."17 Başka bir sozunde de şoyle demektedir: "Bir kişinin yapabileceği en kuvvetli iş duÂdır. Dua, dunyanın cekim kuvveti gibi gercek bir kudrettir. Hicbir tedavinin fayda vermediği vak'alarda, insanların sadece du gucu ile hastalıklardan ve melankoliden kurtulduklarını gordum."18 Gandhi de: "Dua ve ibadet olmasaydı ben coktan cıldırırdım."19 demiştir.
Evet duÂsıyla, sıkıntılarını ve dertlerini, kendisini her zaman duyan, goren ve istediklerine cevap veren birinin olduğuna inanan insan, rahatlayacak, karamsarlığa kapılmayacak ve uyuşturucu almakla sıkıntılardan kurtulacağım(!) saplantısıyla uyuşturucunun kucağına duşmeyecektir.
4. İyi Arkadaş Ortamı
Uyuşturucu ve diğer kotu alışkanlıklara muptel olmamak icin, arkadaş faktoru cok onemlidir. İyi bir arkadaş ve dost, kişiye hep iyi şeyleri gosterir, iyi yerlerde dolaştırır ve iyi alışkanlıklar kazandırır. Ozellikle anne ve babalar, cocuklarının kimlerle arkadaşlık kurduklarını izlemeli, bu konuda onlara gerekli ikazları yapmalıdırlar. Gerekirse, cocuğa iyi arkadaşlar bulmalı ve bu noktada ona yardımcı olmalıdırlar.
5. Dinin Emirlerine Uyma
Din, insanı dunya ve Âhiret saÂdetine goturen bir muessesedir. Bu muessesenin ayakta durması ve kendisine uyanları mutluluğa goturmesi de, elbette belirli kurallarla mumkundur. İyi bir dindar, aynı zamanda inandığı dinin kurallarına uyan kimsedir. Ve bir insanın dindarlığının olcusu de zaten bununla değerlendirilir. Uyuşturucuyla, dinin kuralları arasındaki munasebete bakacak olursak, evvela uyuşturucunun bir israf yonu vardır. İsraf, sacıp-savurma ise haram kılınmış, (A'raf 7/31) ve bu işi yapanlar da şeytanın kardeşi olarak nitelendirilmiştir. (İsra 17/27).
Allah Resûlu (sallallahu aleyhi ve sellem) de: "İcki icen, icerken (kÂmil) mumin olarak icmez."20 "Her kim dunyada icki icer de ondan tevbe etmeden olurse, Cennet'e girse bile, oranın şarabından icemez."21 buyurmuştur. Dinî kurallara bağlı bir mu'minin, bu ifadeler karşısında uyuşturucuya yaklaşması, onu kullanması duşunulemez. Dinin kuralları, insanlara yasaklar koymak suretiyle onları zora koşmak değil, aksine onları zararlı olan şeylere karşı korumak icindir.
6. Ozendirmenin Yasaklanıp, Kotuluğunun Anlatılması
Alkol ve uyuşturucuya başlamanın ilk sebebi, daha cok ozenti, arkadaş cevresi ve ortama uymadır. Alkol ve uyuşturucunun her turlusune, medyanın butun bolumlerinde yasak getirilmeli, reklÂma, ozendirmeye ve uyuşturucuyla alÂkalı hicbir goruntuye izin verilmemelidir. Ve aynı zamanda resmî davetlerde, toplantılarda, ozellikle de okulların kapanış şenliklerinde ickiden uzak durulmalı, değişik vesilelerle onun, ferde ve topluma verdiği zararlar anlatılmalı, fert ve devlet plÂnında bu iş ele alınmalı, ozellikle de genclerin şuurlandırılması devletin siyaseti hÂline gelmelidir.
Netice
Uyuşturucu, milletleri yok eden, genclerin beyinlerini uyuşturan, toplumda huzursuzluk ve kargaşa ortamının cıkmasına sebep olan son derece tehlikeli bir maddedir. Geleceğimizin guven altına alınmasında, ozellikle buyuk şehirlerde meydana gelen duşundurucu ve son derece korkunc hÂdiselerin artmamasında, uyuşturucuyla mucadelenin onemli bir payı vardır. Bu mucadelenin sadece belli bir teşkilÂt tarafından yurutulmesi de yeterli değildir. Topyekun millet olarak her fert ve muessese, kendi imkÂnlarıyla bununla mucadele etmeli ve yukarıda kısaca korunma carelerini ele alırken uzerinde durduğumuz hususlar goz ardı edilmemelidir.
__________________
İcki ve Uyuşturucudan Korunma Yolları
Dini Bilgiler0 Mesaj
●33 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- İcki ve Uyuşturucudan Korunma Yolları