Tarih incelendiğinde goruluyor ki kadın, haklar bakımından asırlar boyu ihmal edilmiş, horlanmış, en ağır zulum, baskı ve işkencelere maruz tutulmuştur. 19. yuzyılın ortalanna kadar, gerek Avrupa, gerekse Asya'da kadın, hukukundan yoksun bırakılmıştır.
Mesela: Yahudi kızları babalarının evlerinde hizmetci kabul edilmiş, ÎRAN'da MEZDEK, ana ve kız kardeşle evlenmeyi meşru goren yeni bir din kurmuştu!.. Cin ve Hind gibi cok eski milletlerde de kadının sosyal mevkisi cok duşuktu. Hind'de kadın, zavallı bir yaratık olarak kabul ediliyor, her turlu aşağılık arzulara alet ediliyordu. Vedaları okumaktan uzak tutuluyor, ayin ve merasimlere kabul edilmiyordu. Kadının dini efendisine hizmet etmekti. Gorevi ve değeri, eğer kocası olmuş ise onun cesedi uzerinde kendisini yakmasıydı.
Eski Yunanlılarda da kadın, medeni haklar adına hicbir şeye malik değildi. Kadın kocasının, kocası yoksa babasının, o da olmazsa akrabasından diğer erkeklerin vasiliği altında yaşardı. Kocası onu istediği zaman boşar ya da başkasına devredebilirdi.
Eski Roma'da da kadının durumu cok feciydi. Hatta Roma'da bazı toplantılarda, kadının ruhsuz ve edebi hayattan nasibi olmayan bir hayvandan ve şeytanın iğrenc işinden ibaret bulunduğuna dair kararlar alındığı bile vakidir.
Ortacağda Bizans'ın en şaşaalı zamanlannda bile kadının sosyal mevkisi cok duşuktu. Bizans'ta kadının durumu kısaca şoyleydi:
Kadın erkeğin malı idi. Onda istediği gibi tasarruf hakkı vardı. Hayat ve olumu eşinin elindeydi. Kole olarak kabul edilirdi. Kadının once babasının, evlendikten sonra kocasının, kocası olunce de oğlunun esiri idi. Kadın bir şehvet metaı addolunurdu. En medeni olan Atinalılar arasında bile kadın carşılarda satılır, .başkalarına ihale olunurdu. O sadece evin duzeni, cocuklara bakmak icin lÂzımdı.
1788 yıllarına kadar kadın ingiltere'de de kocasına mutlak itaata mecbur olup hemen hemen hicbir hakka sahip değildi.
1888 yılında İngiliz piskoposlarından "Dour", Vestminister kilisesinde yaptığı bir konuşmasında şoyle diyordu. "Bundan 100 sene evveline gelinceye kadar kadın, erkeğin sofrasına oturmak hakkına sahip olmadığı gibi sorulmadan soze başlaması da caiz değildi.
Kocası da başının ucuna kocaman bir sopa asardı ki karısı ne zaman bir emrini tutmazsa, onu kullanırdı. Kadının sozu kızlarına gecmezdi. Erkek cocukları ise analarına ev icinde bir hizmetci kadından fazla paye vermezlerdi(51).
İslÂmiyetten once Arap Yarımadası'nda da kadının durumu yurekler acısı idi. Araplar kızlara karşı olan nefrette o kadar ileri gidiyorlardı ki, yaşama hakkını dahi onlara cok goruyorlardı. Kız cocuklarını diri diri toprağa gommeyi kendilerine gore fazilet kabul ediyorlardı. Herhangi birisinin bir kız cocuğu dunyaya geldiği zaman ofkesinden ne yapacağını bilemezdi.
Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim onların bu insanlık dışı davranışlarını şoyle anlatır:
"Onlardan birine kız doğumu mujdesi verilince ofkeli olarak yuzu simsiyah kesilir. Kendisine verilen kotu mujde yuzunden halktan gizlenmeye calışır. Onu utana utana tutsun mu? Toprağa mı gomsun?.." (Nahl Suresi, Âyet, 58,59).
İslama kadar butun dunyada kadın değersiz bir yaratık olarak kabul edilmiş, yuzyıllar boyu ona hicbir sosyal hak tanınmamıştır.
İslÂmdan once Hz. İsa kadınlar hakkında iyi duşunceliydi, onların hukukunu korumak istedi. Ama kilise Hıristiyanlığın kadınlar hakkında şefkat ve merhamete dayanan ilkelerini istediği bicimde değiştirdi. Hatta Hıristiyan azizlerinin katlettirdiği binlerce kadının acıklı oykuleri tarihte yazılıdır.
İlk Âyetinden itibaren dunyada yeni bir cığır acan, dunyaya kurtuluş yollarını gosteren İslÂm, o zamana kadar kadınlara verilmeyen haklar getirmiş, kadını ozgurluğune kavuşturmuştur. İslÂm'a gore kadın erkeğinin eşi, yardımcısı ve danışmanı olarak kabul edilmiştir. Ona, aile icerisinde soz hakkı tanınmış ve birtakım gorevlerle yukumlu kılınmıştır. Hz. Muhammed (S.A.S.): "Kadın da kocasının evinde bir cobandır ve yonetimi altında olanlardan sorumludur"(52) buyurmuş, onun aile icinde sozsahibi olduğunu cihana ilan etmiştir.
İslÂmda kadına işkence etmek, onu horlamak, kucuk gormek, mal varlığına tecavuz etmek yoktur. Kadına aile icinde ve toplumda saygı esastır. Peygamberimiz: "En hayırlınız kadınlarına karşı en iyi davrananınızdır"(53) buyuruyorlar.
İslÂm esaslarına gore kadın da erkek gibi inanc, amel ve ahlÂk hukumleriyle yukumludur. İyilik ve doğruluk uzere davranmada, kotuluklerden sakınmada aynen erkek gibidir.
Kadın hukuk acısından ve haklarını kullanması bakımından o zamana kadar dunyanın hicbir yerinde rastlanmayan ve hicbir dinde gorulmeyen geniş yetkilere kavuşmuştur. Şoyle ki:
"İslÂmda kadın malı, nefsi ve zimmeti uzerine istediği gibi tasarruf hakkına maliktir. Kimsenin iznine ve hakimin mudahalesine ihtiyacı yoktur. Evlenme, alım-satım, kiraya verip alma, bağış yapma, kefil alma, odunc para verme, şirket kurma, vekalet, sulh ve ibra, dava ve ikrar gibi bilcumle hususlarda erkek gibidir. Erkek gibi gayrimeşru fiil ve hareketlerinden mal ve vicdan bakımından sorumludur"'54'.
Tanıklık ve diyet gibi bir kac mesele de erkekle eşit tutulmamıştır. Ancak bu insan hakları bakımından değil, kadınların ozelliklerinden oturudur.
İslÂm kadınlara siyasal tercihlerini kullanma hakkını da tanımıştır. Hz. Peygamber kadınların oylarını kabul etmiştir.
İslÂm tarihinde hadis, fıkıh, tarih, siyaset ve tıp gibi bilim dallarında yetişmiş pek cok unlu kadın vardır.
Mesela Hz. Peygamberimizin muhterem eşi Hz. Aişe Kur'an, hadis, edebiyat ve tarih ilminde kaynak kabul edilen bir bilgin hanımdır. Ayrıca fetva veren meselelerin hukuki hukmunu bildiren 7 buyuk sahabiden biri olarak kabul edilir.
Ucuncu Abbasi Halifesi Mehdi'nin kızı Hayzuran, siyasal bilimlerde unludur. Yine Hicri 5. asrın bilgin hanımlarından ŞEHDE, Bağdat Camii'nde devrin en buyuk edip ve bilginlerine tarih ve edebiyat konferansları vermiştir. İslÂm tarihinde boyle daha pek cok bilgin hanımefendiler vardır(55).
Dunyanın her yerinde insan haklarının ciğnendiği, insan ve kadın ticaretinin yapıldığı, kadına hicbir hakkın tanınmadığı, her turlu zulum ve hareketin reva gorulduğu, bir meta gibi elden ele satıldığı, hatta uzun sure "Kadının ruhu var mıdır, yok mudur?" diye tartışmasının yapıldığı bir cağda, İslÂm'ın ve sevgili Peygamberimizin kadın haklarına karşı gosterdiği titizlik, hic şuphesiz yuce dinimiz İslÂm'ın getirdiği yeniliklerdir. Tarih budur, gercek budur.
1789 Fransız Buyuk îhtilali'nin, kan akıtarak yazdığı "Hukuku Beşer Beyannamesi" ve ondan cok yıllar sonra, Birleşmiş Milletlerin "İnsan Hakları Beyannamesinden", insanlığın cok uzak olduğu bir donemde ta 15 asır once, İslÂm'ın kadına tanıdığı haklar hic de kucumsenecek olcude değildir.
İslÂm'da kadına saygı bir anlamda Peygamberin buyruklarına saygıdır. Cunku kadın varlığımızın devamlılığının kaynağıdır.
Sevgili Peygamberimiz Veda hutbesinde:
"Ey insanlar! Sizin kadınlarınız uzerinde birtakım haklarınız vardır. Onlar sizin haklarınıza riayet etmelidirler.Onların da sizin uzerinizde hakları vardır. Onlara karşı iyi davranınız. Eşlerinize şefkatle muamele edin. Siz onları Allah'ın ahdi ile aldınız. Onlar size Allah'ın ahdi ile helÂl olmuştur" buyurmuşlardır.
İslÂm kadını bu şekilde değerlendirmesine rağmen, maalesef bazı cahil kişilerin gozunde o, hÂl "sacı uzun, aklı kısa" kabul edilerek ezilmeye, horlanmaya mahkûm bir varlık gibi muamele gormektedir.
Ancak kadın hakkında soylenen bir suru hurafenin mevcudiyeti de bir gercektir. İşte kız, kadın ve gelinler hakkında soylenen hurafelerden bazı ornekler.
—Evden cıkan erkek işine giderken onunu kadın keserse işi ters gider.
—Kısa boylu kadın uğursuzdur.
—Hayızlı (aybaşılı) kadın sebze bahcesinden gecerse sebzeleri kurutur.
—Hayızlı kadın akşam ezanından sonra kupten turşu cıkarırsa turşu bozulur.
—Gelin eve ilk geldiğinde kaynanasının iki bacağı arasından iceri girerse saygılı olur.
—Bir kız akşam ezanı okunurken merdiven altından gecerse kısır kalır.
—Cuma gunu ezan okuyan muezzine kızın başortusu veya mendili sallattırılırsa nasibi cıkar.
—Cocuğu yaşamayan bir kadın bir yatıra "Bunu sana sattım" der ve kurban kestirir. Cocuk dunyaya gelince eğer kız ise adını satı, oğlan olursa Satılmış koyar. Aksi halde cocuğu yaşamaz.
—Cocuğu olen kadın Cuma gunu iş yapmaz.
—Gelin olanın duvağı evde kalmış kızın başında cozulurse bahtı acılır.
—Evde kilitlenen kilit, bayram sabahı veya Cuma gunu, namazdan once imam tarafından camide acılırsa kızın bahtı acılır.
—Cocuğu yaşamayan kadın yeniden doğum yaptığında 40 evden topladığı parcalarla gomlek dikip cocuğuna giydirirse cocuğu yaşar ve omru uzun olur.
—Aş yeren bir kadın cirkin bir yere bakarsa cocuğu cirkin olur.
—Doğum yapan kadın yedigun cocuğunun yanından dışarı cıkmaz. Cıkarsa cinniler gelir cocuğu goturur. Başka bir cocukla değiştirir.
—Doğuran kadının (lohusanın) bulunduğu yere supurge, Kur'Ân, soğan, sanmsak aşılırsa "alkansı" lohusa ve cocuğa zarar vermez.
—Lohusa kadının ve cocuğun yastığı altına iğne, cuvaldız, kama, bıcak konursa albasmaz.
—Bir hamile kadın olu yıkanırken suyundan atlarsa cocuğu baygın doğar (Kıbrıs).
—Evli birinin yuzuğunu bekar kız takarsa kısmeti kesilir (Kıbrıs Halk İnanışları).
—Bekar kız, evli birinin gelinliğini giyerse kısmeti kesilir (Kıbrıs).
—Hamileyken yumurta yiyen kadının cocuğu haylaz olur (Kıbrıs).
—Hamileyken anında anahtar acanın doğumu kolay olur (Kıbrıs).
--------------------------------------------------------------------------------
(49) Muhammed Aleyhisselamın Peygamberliği, Muhammed Kemil Hatte, Terc. İsmail Ezherli - M.Asım Koksal, s. ?
(50) Hz. Muhammed ve Hayatı, A.Hemmet Berki-O. Keskioğlu, s. 10
(51) Anglikan Kilisesine Cevap, Abdulaziz Caviş, s. 166 -167.
(52) Fethu'l-Kebir, c. 2, s. 330
(53) Fethu'l-Kebir, c. 2, s.95
(54) Hz. Muhammed ve Hayatı, s. 12.
(55) Muhammed Aleyhisselamın Peygamberliği, s. 76.
__________________
Kadın ve Hurafe
Dini Bilgiler0 Mesaj
●26 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Kadın ve Hurafe