İslÂm'da dilek ve istekler sadece Allah'a arzedilir. Allah'tan başkasına sığınmak ve O'ndan gayrisinden mağfiret dilemek doğru değildir. Gercek boyle olmasına rağmen, halkımızdan bazıları dua şeklini ve adabını adeta değiştirmişlerdir. Duaya bir suru bÂtıl hareketleri sokmuşlardır.
Bazıları dua ederken sanki kavga ediyor gibi bağırıp cağırıyor. Kimisi dua yapmak icin turbelere, yatırlara koşuşturuyor. Kimisi de mezarlara elini yuzunu surmekte, turbelerin eşik ve pencerelerini opmektedir. Bir ceşit tapınma hareketleri yapmaktadırlar.
Bu hareketlerin cumlesi yanlıştır ve batıldır.
Şu bir gercektir ki, dua etmek icin kabir başına, yatır taşına gitmeye gerek yoktur. Zira kabirde yatan mevtalar insanların dileklerini yerine getiremezler. Dua eden kişi ile Allah arasında vasıta olamazlar. Cunku İslÂm'da Allah'a sığınmak, O'na dua etmek icin bir aracıya ihtiyac yoktur. Kul, vasıtasız Allah'a iltica eder. Bu itibarla bir kimse, "Falan yatıra gittim ona dua ettim o mubarek zatın himmetiyle duam kabul oldu" derse bu caiz değildir.
Kabirler; olumu duşunmek, ahireti hatırlamak ve insan hangi mevkide olursa olsun bir gun gelip mezarda yatan gibi toprak olacağını gormek ve ibret almak icin ziyaret edilir. Nitekim Allah Elcisi sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.S) bir hadislerinde:
"Kabirleri ziyaret edin cunku ziyaret sizi dunyada zahidÂne yaşatır, size ahireti hatırlatır, sizi gafletten uyandırır "(13) buyurmuşlardır.
Kabir başına varınca, olenlerin ruhuna Kur'Ân okumak, okunan Kur'Ân'ın sevabını mevtaların ruhuna "Allah rızası icin" armağan etmek caizdir ve sevaptır. Ancak, "Duam oraya gitmekle kabul olacak" inancı yanlıştır.
Gezliğimiz ve gorduğumuz bazı yerlerde tesbit ettik ki turbelere, kabirlere gidenler, orayı adeta bir piknik yerine ceviriyorlar. Yeme ve icmeler yapılıyor, adaklar dağıtılıyor. Kur'Ân ve mevlitler de okunuyor. Fakat dua bittikten sonra, bazı turbelerin bahcelerinde salıncaklar kurulup şarkılar soyleniyor. Zevk u sefa yapılıyor. Bu yanlıştır ve İslÂm adabına uygun değildir. Turbe ve kabristanlıklarda bu'adetlere son vermek gerekir.
Bu tesbitten sonra İslÂm'a gore dua nedir? Nerede ve nasıl yapılmalıdır? Kısaca bunu acıklamaya calışalım:
a) Dua ve Adabı:
İnsanın yuce yaratıcıya karşı yapmak zorunda olduğu kulluk gorevlerinden biri de DUA'dır. Sevgili Peygamberimizin bildirdiğine gore "Dua bir ibadettir"(14).
Gercekten de dinler tarihinin bize ulaştırdığı bilgilerden oğreniyoruz ki insanoğlu yeryuzunde hangi tur inancı taşırsa taşısın, hicbir zaman dua etmek luzumunu hissetmekten uzak kalmamıştır. Cunku insanoğlu yaratılışı gereği daima ustun bir kudrete bağlanmış, ona inanmış ve ondan yardım dilemiştir. İşte dua, bu inanışın dile getiriliş bicimidir.
Aslında dua, kelime anlamı bakımından; Allah'tan yardım dileme anlamına "cağrıda bulunmak, davet etmek", "yardım ve esenlik istemek" anlamlarına gelmektedir. Muhammed Hamdi YAZIR dua'yı şoyle tarif etmektedir.
"Dua; kucuğun buyukten, acizin kÂadirden hacet ve arzusunu talep ve ricası demektir 15.
Cağımızın unlu biyoloji bilgini Alexis Carrel, "dua; kÂinatın gayrimaddi olan heyulasına uzanmak" demektedir. Genellikle ya bir şikayet, ya bir bunalma veya bir yardım istemedir. Bazen de eşyada gizli yuce ve edebî prensibi, ic refahı ile nazar ve temaşadır. Dua insanın en yuce hikmet, en yuce kuvvet, en yuce guzellik ile birleşme ve kaynaşma yolunda insanın sarfettiği cehittir. Dua oyle bir takım formullerle, hafif tertip dinlenmek değildir. Gercek dua şuurun Allah ile birleşip kaynaştığı giz dolu bir halettir(16).
Dua, en guzel anlam ve ifadesini, sevgili Peygamberimizin buyurduğu hadislerde kazanmıştır. Bunlardan bir kac tanesini ornek olarak arzedelim.
Sevgili Peygamberimiz buyuruyorlar:
"Dua, mu'minin silahıdır, dinin direğidir, goklerin ve yerin nurudur. Dua, ibadettir. Darlık zamanında Allah'ın kendisine yetişmesini isteyen kimse, genişlik zamanında cok dua etsin. Genişlik zamanında dua etmek kadar Allah 'a hoş gelen birşey yoktur. Allah fazl 'u kerem sahibidir. Bir adam ellerini O 'na kaldırırsa, onları boş olarak geri cevirmekten utanır"(17).
Dua etmek icin kutsal kitabımız Kur'Ân-ı Kerim'de emir ve işaretler vardır. Yuce Allah Mu'min Sûresinde şoyle buyuruyor: "Bana dua edin ki size karşılığını vereyim.."(18). Bir başka sûrede de "Ey Muhammed kullarım beni sana sorarlarsa, bilsinler ki, ben şuphesiz onlara yakınım, Benden isteyenin dua ettiğinde duasını kabul ederim. Artık onlar da davetimi kabul edip bana inansınlar, doğru yolda yuruyenlerden olsunlar"(19)
Anlamlarını sunduğumuz bu ve bunlara benzer diğer Âyeti kerimelerden de anlaşılıyor ki Allah'a dua etmek bir buyruktur ve kulun kulluk vazifesidir. Allah'a dua kişiyi hicbir zaman kucultmez. Bilakis, insanın Allah'a teslimiyetini ifade eder. İnsanın, Allah'ın azameti ve kudreti karşısında nekadar aciz olduğunu, ancak O'na inandığını, O'na guvendiğini, kulluğunu O'na arzettiğini ifade eder. Cunku dua eden, ancak Allah'a inandığı icin dua etmektedir. Dua eden kimse Allah'ın emrini yerine getirmiş olduğundan sevap kazanır. Zira dua bir ibadettir. Allah Elcisi: "Dua ibadetin ozudur" buyurur. Dua eden kul Allah'ına yaklaşmıştır. Ruhu Allah ile cok yakın ilgi kurmuştur(20). Zaten ibadetin aslı da O yuce kudrete yaklaşmak değil midir? Kur'Ân-ı Kerim'in pek cok yerinde gecen dua lafzı, cok kere ibadet anlamında kullanılmıştır(21).
Peygamberimizin ve İslÂm bilginlerinin bildirdiklerine gore dua insanın manevi dunyasını zenginleştirmesi, insanı ruh olgunluğuna yuceltmesi bakımından pek cok yararlıdır. Ta ki kişi duayı ictenlikle inanarak, ısrarla ve surekli olarak yapsın. Zaten Kur'Ân-ı Kerim'de: "Ey insanlar! Allah'ı cok anın, O'nu sabah akşam teşbih edin"(22) "Allah'ı cok anın ki saadete erişesiniz''(23) anlamlarındaki ayetler, duayı dilimizden eksik etmememizi hatırlatmaktadır. Dua, yuce Allah'a karşı, dilek ve arzumuzu, af ve mağfiret niyazımızı arzetmek olduğu icin, kendine ozgu bir usûl ve adab icerisinde yapılmalıdır,
b) Duada Dikkat EdilecekHususlar:
İslÂmî usûle gore dua yapmak icin şu hususlara dikkat etmekte yarar vardır.
Dua, her zaman yapılabilir. Ancak Ramazan, Arefe, Bayram, Cuma gunleri ozellikle seher vakitleri ile, namaz sonlarında, secde aralarında ve savaş icinde saflar teşkil edildiği sıralarda yapılan dualar daha makbuldur.
Dua yapılırken genellikle kıbleye donmek, fakat gozleri goğe dikmemek gerekir.
Dua; bağırıp cağırmadan, sesi fazla yukseltmeden huzur ve huşu ile yapılmalıdır. Dua'da kızgınlıkla kotu sozler soylememek, dua ederken Allah'tan başka herşeyi kalpten cıkarıp, yalnız O'nu duşunmek ve O'na guvenmek şarttır.
Dua'nın Allah tarafından kabul edileceğine inanmak, duaya hemen dileğini soyleyerek değil, once Allah'a hamdederek, Peygamberimize salat ve selam getirerek başlamak lazımdır.
Duanın kabul olması icin; hak yememek, kime kotuluk yapmışsak ondan helallik almak, herkese iyilik duşunmek, ibadet ve taata yonelmek icabeder.
Yine duanın kabul olması icin, ana-babayı kırmamak, onları razı etmek, mazlumun ahından kacınmak gerekir.
Şunu da hatırlatmak isteriz ki, İslÂm'daki dua adabında "Dua ettim, ettim de kabul edilmedi" demek doğru değildir.
Yapılan duanın kabul olup olmaması Allah'ın takdirindedir. Kendimizi ıslah etmemiz, imanımızı yuceltmemiz gerekirken, "Duam kabul olmadı" demek İslÂm inanc ve ahlÂkına aykırıdır. Unutulmamalıdır ki her dua, Allah katında muhafaza edilir. Karşılığı ya dunyada ya da ahirette verilir. Ne zaman ve nerede verileceğini biz bilemediğimiz icin duam kabul olmadı demek hatadır. İnanc zaafından ileri gelir. Allah'a dua etmenin, O'na yakarışta bulunmanın, O'na guvenmenin insan ruhu uzerinde cok olumlu etkisi vardır. Cunku dua, psikolojik anlamda bir boşalmadır. Kişi, ruhunu sıkan birtakım duygu ve duşuncelerinden arınmak istediği zaman yaratanına sığınmakla, O'na yakarışta bulunmakla hafiflediğini hisseder. Af ve mağfiret dilemekle gunahlarından temizlendiğine inanır. Bu inanc dua edene huzur ve sukun verir.
Nitekim konuya ilişkin olarak Dr. Alexis Carrel de şoyle demektedir.
''Dua, zihni ve uzvî bir değişiklik meydana getirir. Bu değişiklik tedrici olur. İnsan ne ise kendisini oylece olduğu gibi gorur. Bencilliğini, ihtirasını, hatalarını, kibirini gorur. AhlÂkî gorevini yapmaya doğru yon alır. Fikri tevazu kazanmaya calışır. Onda ic sukûnet, ahlakî faaliyetler ahengi, yoksulluğa, iftiraya, gam ve kedere, ızdıraplara karşı daha cetin sabır ve tahammul başlar. Bununla beraber dua, uyuşturucu bir morfin tesiri yapıyor değildir"(24).
Dua ile ilgili olarak Peygamber Efendimiz'in buyurduğu birkac hadis mealini sunarak konuyu tamamlayalım.
"Dua ibadetin iliği ve ozudur"25
"Şuphesiz ki Allah,ısrar ile dua eden kulunu sever"(26).
"Kim yuce Allah 'a dua etmezse, Allah ona gazap eder"(27)
Unlu devlet adamı Mahatma Gandhi de şoyle soylemektedir:
"Dua ve ibadet olmasaydı, ben coktan cıldıracaktım"(28)
--------------------------------------------------------------------------------
(13) Kur'Ân-ı Kerim'in Turkce Meali Alisi ve Tefsiri, Omer Nasuhi Bilmen, c. 8, s. 4088.
(14) Tecrid-i Sarih, c. 12, s. 360.
(15) Hak Dini Kur'Ân Dili, M.Hamdi Yazır, c. 3, s. 2194.
(16) İlim- AhlÂk-İman, M.Rahmi Balaban, s. 41.
(17) Buyuk Dua Mecmuası, Suleyman Ateş, s. 7-8.
(18) Mu'min Suresi, Âyet: 60.
(19) Bakara Suresi, Âyet: 186.
(20) Kur'Ân-ı Kerim'in Turkce Meali Âlisi ve Tefsiri, c. 7, s. 3163.
(21) Buyuk Dua Mecmuası, s. 10.
(22) Ahzab Suresi, Ayet: 41-42
(23) Cuma Suresi, Ayet: 10.
(24) İlim Ahlak - İman, s. 45
(25) Tecrid-i Sarih, c. 12, s. 331.
(26) Fethu'I-Kebir, c. l, s. 335.
(27) Kunûz'il-Hakaik, c. 2, s. 120.
(28) Diyanet İşleri Başkanlığı Dergisi, c. XI Sayı: 5, s. 292.
__________________
Kabirdeki yapılan dualardaki yanlışlar...
Dini Bilgiler0 Mesaj
●25 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Kabirdeki yapılan dualardaki yanlışlar...