Dînin; aşk, vecd, huzur ve şevk ile yaşanabilmesi icin, Kur’Ă‚n ve Sunnet’in hayatın her safhasına yaygınlaştırılması zarûrîdir. Boyle bir mĂ‚nevî tekĂ‚mul icin en muhim vesîle de, kalbin “muhabbet” ile donanmasıdır. Zira muhabbet; itaati ve fedakĂ‚rlığı beraberinde getirir. Gonuller arasındaki mĂ‚nevî cereyan hattı da, ancak muhabbet sĂ‚yesinde tesis edilebilir.
***
Rasûl-i Ekrem -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i, O’na duyduğumuz aşk nisbetinde ve O’na yakınlaşabildiğimiz olcude tanıyabiliriz. Cunku muhabbetin şiddeti olcusunde, Ă‚şık ile mĂ‚şuk arasında bir hissiyat benzerliği yaşanır. “Kişi sevdiği ile beraberdir.” (BuhĂ‚rî, Edeb, 96) hadîsi de bu kalbî beraberliği ifĂ‚de eder. Yani seven, sevgisi nisbetinde sevdiğine benzemeye, onun şahsiyet ve karakterinden hisseler almaya başlar.
***
Muhabbet-i RasûlullĂ‚h’ı yaşamayanlar, muhabbettullĂ‚h’a ulaşamazlar. Zira kulu, AllĂ‚h’a muhabbet deryĂ‚sına goturecek olan yegĂ‚ne rahmet ve muhabbet pınarı, Peygamber Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-’dir. Oyle ki Hazret-i Peygamber -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-’e muhabbet, AllĂ‚h’a muhabbet; O’na itaat, AllĂ‚h’a itaat; O’na isyan, AllĂ‚h’a isyan sadedindedir.
***
Allah Rasûlu’ne olan kalbî yakınlığımız, fiilî ve kavlî beraberliğimiz, velhĂ‚sıl muhabbetimiz, azĂ‚b-ı ilĂ‚hîden de kurtuluşumuza bir vesîledir. Zira CenĂ‚b-ı Hak şoyle buyurmaktadır:
“(Ey Rasûlum!) Sen onların icinde iken Allah, onlara azĂ‚b edecek değildir!..” (el-EnfĂ‚l, 33)
Dolayısıyla Hazret-i Peygamber’in muazzez varlığı, beşer icin bir muhabbet melcei, yani sığınağıdır.
***
Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den almamız gereken en muhim mĂ‚nevî tahsil, ic dunyamızı O’nun gonul dokusundaki hissiyĂ‚t ile muşterek hĂ‚le getirebilmektir.
***
Bir mu’minin gonlu muhabbet-i Rasûlullah’ta ne mertebeye vasıl olursa dunyada nĂ‚il olacağı huzur ve saĂ‚det, Ă‚hirette ulaşacağı makam, o nisbette yuce olur.
***
CenĂ‚b-ı Hak Peygamber Efendimiz’i “Âlemlere Rahmet” olarak gonderdiğini bildirmiştir. (Bkz. el-EnbiyĂ‚, 107) Dolayısıyla rahmet insanı olabilmek, ancak Hazret-i Peygamber -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i en guzel şekilde tanıyabilmekle; yani O’nun sîretini, sunnetini ve muhabbetini tahsil edebilmekle mumkundur.
***
Bir yaratılış hĂ‚rikası olan Fahr-i KĂ‚inĂ‚t -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i beşerî tĂ‚kat dĂ‚hilinde kĂ‚milen kavrayabilmek mumkun değildir. Bu Ă‚lemden alınan intibĂ‚lar, O’nu îzah ve idrĂ‚kte kifĂ‚yetsiz kalır. Zira sahili olmayan bir ummĂ‚nı bir bardağa sığdırmak mumkun değildir.
Bu sebeple O’nun aslî vasfını butunuyle tavsîf etmeye hicbir fĂ‚nî muvaffak olamadı. Yuksek ahlĂ‚kı ve yaratılışı, lĂ‚yıkıyla kavranamadı. Âlimler, mutefekkirler ve gonul sultanları, O’nun yolunda bulunmayı izzet; kapısında sĂ‚il (dilenci) olmayı devlet bildiler.
***
Bugun Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimizʼi tanıyabilirsek, yarın mahşerde O da bizi tanır. Gonlumuz O’nu gorecek kıvamda olursa, O da bize nazar kılar. O’nu duyar ve dinlersek, O da bizim feryĂ‚dımızı işitir.
Kısacası, biz O’na tĂ‚bî olalım ki, O da bize; “Peygamber de sizin uzerinize şĂ‚hit olsun!” (el-Bakara, 143) buyrulduğu uzere, şĂ‚hit ve şefĂ‚atci olsun.
***
Mu’minin vazifesi; AllĂ‚h’ın emirlerini, sırf Allah emrettiği icin ve Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in tatbik ettiği şekilde îfĂ‚ etmektir. Bu hususta -iyi niyetle bile olsa- şahsî goruşuyle hareket edip Sunnet’in dışına cıkmak, kulu yanlışlara surukler. Bunun icin hangi sĂ‚lih amelin, ne zaman, nasıl, ne olcude ve ne şekilde tatbik edileceğini, Sunnet’ten oğrenmek gerekir.
***
Fudayl bin IyĂ‚z Hazretleri şoyle buyurmuştur:
“Şayet bir amel ihlĂ‚sla yapılır da doğru olmazsa kabul edilmez. Doğru olur ancak ihlĂ‚slı olmazsa, yine kabul edilmez. TĂ‚ ki hem ihlĂ‚slı, hem de doğru olana kadar. İhlĂ‚s, onun Allah icin yapılması; doğru olması da Sunnet uzere olmasıdır.”
Dolayısıyla amellerimizin CenĂ‚b-ı Hakk’ın rızĂ‚sına uygun olmasını istiyorsak, hem kalbimizdeki niyetin hĂ‚lis olmasına, hem de o ameli Sunnet’teki tarifine uygun şekilde îfĂ‚ etmeye gayret gostermeliyiz.
***
Unutulmamalıdır ki, muhabbetin en buyuk alĂ‚meti itaattir; sevilen uğrunda fedakĂ‚rlıktır. Seven, sevdiğine gonlundeki muhabbet seviyesinde tĂ‚bî olur. ŞĂ‚yet davranışların temelinde muhabbet varsa, orada samimiyet, ihlĂ‚s ve bereket vardır. Ameller de, muhabbet zemini uzerinde icrĂ‚ edildiğinde ulvîleşir.
***
İmĂ‚m-ı Âzam Hazretleri buyurur:
“Kalp zulme meylettiği zaman, zĂ‚limleri sever. ZĂ‚limleri sevdiğinde de onlardan olur. Kalp Hakk’a ve Hak ehline meylettiği zaman onlarla dost olur. Bu duruma gore soz ve amellerin gercekliği, ancak kalp cihetiyle mumkun olur.”
***
Dunyanın hak ve hakîkatten uzak olduğu, gonullerin isyan, gaflet ve cehĂ‚let karanlığında boğulduğu bir devir olan cahiliye karşısında ashĂ‚b-ı kirĂ‚m, kalpleri İslĂ‚m ile buluşturarak hidĂ‚yetlere vesîle olabilmek icin tĂ‚ Cin’e gitti, Semerkand’a gitti, KayrevĂ‚n’a gitti. AslĂ‚ uzak demedi, zor demedi, tehlikeli demedi, imkĂ‚nsız demedi. Uşenmedi, yorgunluk hissetmedi, ulaştı.
Dunya bugun de bir cĂ‚hiliye devri yaşıyor. Yani Ă‚hiret endişesinden uzak bir dunya arzusuyla yanıyor. Dolayısıyla bu cĂ‚hiliye karşısında bizim ağır bir mes’ûliyetimiz var.
***
Âlemlere Rahmet olarak gonderilen Rasûl-i Ekrem -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimizʼle beraber olmayan her devir, cĂ‚hiliye…
Oʼnunla birlikte carpmayan her yurek derin bir gaflette…
Oʼnu takdir edemeyen her vicdan, zavallı…
Oʼnun Ă‚b-ı hayat katreleri olan hayat olculerine her zaman muhtacız. Şu Ă‚hirzaman hengĂ‚mında, her gecen gun, bir onceki gunden daha fazla muhtacız…
***
CenĂ‚b-ı Hak; Mekke’de îman ve tevhid icin her meşakkate katlanmalarından; Medîne’de buyuk bir fedakĂ‚rlık, comertlik ve hattĂ‚ îsar hĂ‚li sergileyerek dĂ‚imĂ‚ din kardeşlerinin iyiliğini on plĂ‚nda tutmalarından ve yeryuzunde Hakk’ın şahidi olarak yaşayıp İslĂ‚m’ı yaşatma azimlerinden dolayı ashĂ‚b-ı kirĂ‚mdan rĂ‚zı olmuştur. Peki, bu hasletler, bizlerde hangi seviyede?
***
Mu’min, kendini, fĂ‚nî omrunun muddetine gore değil, Ă‚hiretin sonsuzluğuna gore eğitmelidir. Yani takvĂ‚ eğitimine ihtiyac vardır. Bu eğitim de, Kitap ve Sunnet’i yaşayabilmenin eğitimidir.
***
Îman, bir ışık kaynağına benzer. NefsĂ‚nî ve şeytĂ‚nî ruzgĂ‚rlar, bu ışığı sondurmek icin omur boyu her fırsatta esip dururlar. İşte ibadetler, bu menfi ruzgĂ‚rlara karşı, îman ışığını koruyan bir fĂ‚nus gibidir.
Dolayısıyla ibadetler ne kadar hĂ‚lis niyetle ve makbul bir keyfiyette îfĂ‚ edilirse, kalpteki îmĂ‚nın nûru da, o kadar kuvvetli ve parlak olur.
***
Ebû’l-Hasan el-Bûşencî der ki:
“Bir kimsenin ici dışından daha değerli olursa, onun adına «velî» denir. Bir kimsenin ici ile dışı aynı değerde olursa, onun adı da «Ă‚lim»dir. Bir kimsenin dışı icinden kıymetli olursa, buna da «cĂ‚hil» damgası vurulur.”
***
Rabbimiz, yureklerimize îmĂ‚nın vecdini, gonullerimize Kur’Ă‚n’ın nûrunu ve Habîbi’nin muhabbetini lûtf u keremiyle ihsan buyursun. Onumuzdeki velĂ‚det kandilini ummet-i Muhammed icin bereket ve rahmet vesîlesi kılsın. Soz, fiil ve davranışlarımızla Efendimiz’e yakınlaşarak bu mubĂ‚rek kandili gercek mĂ‚nĂ‚da idrĂ‚k edebilmeyi bizlere nasip ve muyesser eylesin.
Âmîn!..
Alıntı;
Şebnem Dergisi
__________________
Gonul İkliminden İnciler - 6
Dini Bilgiler0 Mesaj
●25 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eđitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Gonul İkliminden İnciler - 6