"GANİOĞLU" İSMİNİ KULLANMAK DOĞRU MUDUR?


SORU:


Oğrendiğime gore; bir kişi actığı işyerine "Ganioğlu Ticarethanesi" adını verecekmiş. Ve "Gani" kelimesinin Allah'ın isimlerinden birisi olduğunu soyleyerek, farklı ve guzel bir isimlendirme olduğunu soyluyor.
Bu şekilde isim verme İslÂm'a uygun mudur?


CEVAP:


Konuya Giriş:

"Ganioğlu" şeklinde isim verme doğru mudur, inceleyelim. Tabii ki, işin başında "Gani" kelimesi ile Allah'ın sıfatı olan el-Ğanî kastediliyorsa; bu anlamda bu kelimeyi bir kimse yada bir şey icin kullanmak asla doğru olmaz. Cunku bu durumda, bu kelimenin anlamı; el-Ğanî'nin oğlu yani Allah'ın oğlu demek olur ki bu ifade Tevhid akidesine aykırıdır.

Tekrar edelim... Sorudan anlaşıldığı kadarıyla, eğer bu isimlendirmede Allah'ın ismi olan el-Ğanî kullanılmış ve kastedilmiş ise bu isim İslÂm'a aykırı bir muhteva taşımaktadır. Şimdi, konuyu izah ederek acıklığa kavuşturalım.


"Ganî" Kelimesinin Anlamı:

Bu soruya biraz daha detaylı cevap vererek, konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayalım. Oncelikle bu kelime, ne anlama geliyor, ona bakalım. "Ganioğlu" kelimesi, lugat anlamı itibariyle "zenginin oğlu" demektir. Bu konunun detaylarına girmeden once, Zengin, ihtiyacsız, muhtac olmayan anlamındaki "Gani" kelimesini tanımamız gerekmektedir.

Turkce'mizde "ganî" (غَنِىّ) diye soylenen bu kelime, zengin olmak ve başkasına muhtac olmamak anlamına gelen "gınÂ" masdarından gelir. Harf-i tarif ile kullanılışında, Allah'ın el-EsmÂu'l HusnÂ'sından (guzel isimlerinden) birisi olur. el-Ğanî ismi, Kur'an'da yedi kez Allah icin kullanılmıştır. Bu kelime; el takısı dediğimiz, harf-i tarifle geldiğinde Allah'ın esmÂsından birisi olur. Allah'ın Ganî olması; zÂt ve sıfatları itibariyle başkalarından mustağni olması ve hicbir şeye muhtac olmaması anlamındadır. Gerek zÂt, gerek sıfatlarında ve gerekse fiillerinde hicbir şekilde hicbir şeye muhtac olmayan ve herkesin kendisine muhtac olduğu tek zengin ancak O'dur. Allah'ın, insanların ve cinlerin kendisine ibadet etmelerine de ihtiyacı yoktur. İnsanların kendisine iman edip, ibadet etmeleri ve her hususta emirlerine uymaları O'na bir yarar sağlamadığı gibi; inanmamaları ve kendisine itaat etmemeleri de O'na hicbir şekilde zarar vermez. Bu nedenle kul, Rabbine ibadet ederken O'na muhtac olduğunu asla hatırından cıkarmamalı, her hususta yardımı ancak O'ndan beklemeli ve tum ihtiyaclarında O'na yonelmelidir.

En'Âm: 133'de Yuce Rabbimiz kendisi hakkında şoyle buyurmaktadır:
"Rabbin, hicbir şeye muhtac olmayan (el-Ğan&#238'dir, rahmet sahibidir."

İnsanlar Fakirdir, Allah Zengindir:


Rabbimiz yine şoyle buyurur:

يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَنتُمُ الْفُقَرَاءُ إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ

"Ey insanlar, Allah'a muhtac olan sizlersiniz. Allah ise; O, kimseye muhtac olmayandır, her hamde layık olandır." (FÂtır: 15)

Yuce Yaratıcımız bu ayette, kullarının fakirliğinin ve kendisine muhtaclığının onların ayrılmaz bir parcası ve onların zÂtî sıfatları olduğunu; kendi zÂtının ise el-ĞÂnî ve el-Hamîd olduğunu belirtmektedir. Allah'ın, el-ĞÂnî yani mustağni ve zengin olması ile her turlu hamde layık oluşu sonradan yada bir sebepten dolayı var olan ve kazanılan sıfatlar değil; bizzat O'nun zÂtında var olan sıfatlarıdır. Kulların ve diğer varlıkların muhtac olması da, kendi varlıklarının bir gereğidir. İnsanlar icin, fakirlik ve muhtaclık hali, zÂti bir durumdur. Bu nedenle kul, kendi zÂtının ve yaratılış ozelliğinin bir gereği olarak, kendisini yaratan Rabbine muhtactır.

Yukarıdaki ayetten de anlıyoruz ki; insan bu dunyada ne kadar mal ve para biriktirirse biriktirsin yine de fakirdir. Onun zenginliği dunyalıktır, sonradandır, gecicidir ve Allah'ın imtihan gerekcesiyle kendisine verdiği bir durumdur. Bazı insanlar, mal sahibi olunca kendilerinin kimseye muhtac olmadıklarını sanırlar ve kibre kapılıp azgınlaşırlar.

Rabbimiz bu durumu şoyle acıklar:
"(Okumamaktan) Sakın! Cunku insan gercekten kendisini ihtiyactan kurtulmuş gorunce azar. Şuphesiz donuş ancak Rabbinedir." (Alak: 6-8)

Rabbin buyruklarını okumayan, cahil kalan ve ilim ehline, alimlere sorup danışmayan bir kimse mutlaka nefsinin yoluna girecektir ve nefsi ile şeytanlar ne derse onları yapacaktır. Rabbimiz, az once hatırlattığımız ayetler demetine "KellÂ" yani vahye gore hareket etmemekten, Rabbden gelenleri okumamaktan sakın, diye başlayarak; insanların servetle ve zenginlikle denenirlerken neden haddi aştıklarını ve azgınlaştıklarını da bizlere acıklamış olmaktadır. İman eden ve Kur'an okuyan bir kimse bilir ki; zenginlik gururlanılacak, kibirlenilecek bir hal değildir. Şukretmeyen, cimrilik eden, kibirlenen ve kendini mustağni goren bir zenginden; sabreden bir fakir daha hayırlıdır. Yine Kur'an okuyan bilir ki; hayır, mal sahibi olmak değil; elinde emanet olan mallarla Allah'ın rızasını arama yarışına girmektir. Allah'a şukreden zengin; cevresinde, muhitinde yani kendisini tanıyan kimselerce de comert bilinir. Cevresindeki insanlarca cimri bilinen bir kimse, gercekte de cimridir. Cunku herkes oncelikle kendi cevresine karşı mesuldur. Eğer bir kimse comert zengin ise, zaten etrafındakiler onun comertliğine şahittir ve onu comert bilirler. Aslında samimi olan zenginler, cevresindekilerin kendisi hakkında ne duşunduklerini bir şekilde oğrenip, ona gore kendisini duzeltmeye caba sarf etmelidir. Ama ne yazık ki, pek cok insan mal belasının başlarını dondurmesinden dolayı, nasihat dinlemez ve gercekleri akletmez hale gelmektedirler. Bu durumun sebebi, ayette de zikredildiği gibi; zengin olması, kendini yeterli gorup, kimseye muhtac olmadığını duşunmesidir. Ama Allah, boyle bir hayat yaşayıp, kendini mustağni goren kimselerin zenginlikle imtihanı kaybettiklerini "insan gercekten azar" ifadesiyle belirtir. Sonraki ayette de "hic şuphesiz donuş ancak Allah'adır" buyurarak bu tur insanları tehdit eder. O halde hayat devam ederken; bu gercekleri gorelim ve kendimize gelelim, halimizi duzeltelim...

İşte bu azgınlıktan kurtulmanın İlÂhi recetesi:
"Artık kim (infÂk edip) verir ve sakınırsa ve el-HusnÂ'yı (Kelime-i Tevhid'i) tasdik ederse; Biz de ona kolay olanı kolaylaştırırız." (Leyl: 5-7)

Ayetler cok acık... İman edip, infÂk etmek ve Allah'tan sakınmak. Devam eden ayetler konuyu butunluyor. Az once, Alak: 6-8 ayetleri ve tefsiri uzerinde soylediklerimizden sonra, yine vecîz ve etkili bir İlÂhi anlatımla bu acıklamayı sonlandıralım.

"Amma kim cimrilik eder ve kendisini mustağni gorur ve o el-HusnÂ'yı da yalanlarsa; Biz de ona en zor olanı (isyanı) kolaylaştırırız." (Leyl: 8-10)


Turkce'de "Ganioğlu" Diye Yazılan Bu Tabirin Tahlili:

Ganioğlu kelimesi, "Gani'nin oğlu" demektir. Peki bu kelime ne ifade ediyor? Ganî kelimesini yukarıda acıkladık. Bu kelime, Kur'an'da yedi yerde gecmektedir ve hepsinde de Allah icin kullanılmıştır, Rabbimiz tarafından. Dolayısıyla şunu net olarak soyleyebiliriz. Bu kelime, harfi tarifle (ألْغَنِىّ) "el-Ğanî" şeklinde kullanıldığında Allah kastedilir. Bu terkibin Arapca soylenilişine bakalım. ابْنُ الْغَنِىِّ yani ibnu'l Ğanî, anlamı ise "el-Ğanî'nin oğlu" demektir. el-Ğanî'de Allah'ın bir ismi olduğuna gore; bu kelime yerine Rabbimizin tum isim ve sıfatlarının anlamlarını cÂmi (toplayan) "Allah" ismini koyduğumuzda anlamı; -HÂşÃ‚- Allah'ın oğlu (İbnu'llah) olmaktadır.

Allah’a Cocuk İsnadı:

Bu isimlendirme de Kur'an'ın bize haber verdiğine gore Hristiyan ve Yahudilerin bir isimlendirme şeklidir.

"Yahudiler: Uzeyr Allah'ın oğludur (ibnu'llah), dediler. Hristiyanlar da: Mesih Allah'ın oğludur, dediler. Bu, onların ağızlarında dolaşan sozleridir ki, daha once kÂfirlerin soyledikleri sozlerine benzetiyorlar. Allah kahretsin onları! Nasıl da (hak'dan batıla) donduruluyorlar!" (Tevbe: 30)

“Allah’ın cocuk edinmesi olacak bir şey değildir. O bundan munezzehtir. Bir işe hukmettiğinde ona yalnızca ‘Ol’ der. O da oluverir.” (Meryem: 35)

“ ‘RahmÂn cocuk edindi dediler.’ (Onlara de ki: ) “Andolsun ki siz pek cirkin bir şey soylediniz.” Bundan dolayı neredeyse gokler catlayacak, yer yarılacak ve dağlar parcalanıp dağılarak yıkılacak; RahmÂna evlad isnad ettiler diye. Halbuki RahmÂna evlad edinmek yaraşmaz. Goklerde ve yerde kim varsa, hepsi RahmÂnın huzuruna ancak kul olarak gelecektir.” (Meryem: 88-93)

RahmÂna cocuk isnadı karşısında neredeyse gokler catlayacak, yerler yarılacak ve dağlar paramparca olup tuz buz olacaktır. Cansız ve akılsız varlıkların durumu bu iken; akıl ve irade taşıyan insanlar bu gercekten nasıl olur da, cÂhil ve gÂfil olabilirler? Allah’a cocuk isnadının mahiyeti ne olursa olsun; bu inanıştan sakınmalıdır insanlık. Hristiyanlar yada Yahudiler Allah’a cocuk isnad ederlerken, “Allah –hÂşÃ‚- cocuk doğurdu” demek istemiyorlar, onlar da biliyor ki, Allah doğmamıştır ve doğurmaz! Doğurganlık, yaratılmışlığın bir gereğidir. Aslında evlad edinme iddiasıyla Allah’a iftira edenler “Allah cocuk edindi” demektedirler. Yani hÂşÃ‚, “Allah evlatlık edindi” demek isterler ve evlatlık olan bir kimseyi de babasının variscisi kabul ederek, o cocuğa da kudsiyet atfederler ve boylece ona da kulluk ederler! Oysa Allah, kendisini bu fiilden tenzih ediyor ve buna muhtac olmadığını belirtiyor. Allah ne cocuğa ve ne de başka bir şeye muhtactır. Muhtac olmak, mahlukatın yaratılıştan gelen zÂti bir sıfatıdır. Allah yaratılmış değil, yaratandır ve hicbir şeye muhtac değildir. Rabbimiz gonderdiği Kitabında insanların bile evlad edinmelerini yasaklamıştır “Muhammed sizin adamlarınızdan kimsenin babası değildir. Fakat o Allah’ın Rasûlu ve peygamberlerin sonuncusudur.” buyurarak Peygamberimizin, Zeyd b. HÂrise’nin babası olmadığını belirtmiş ve cÂhiliyye duzenlerinde var olan “evlad edinme” adetini yasaklamıştır. Her kim, hangi babadan olmuşsa o, o adamın evladıdır; başkasının değil! Allah, kulları arasında bile evlad edinme adetini yasaklarken; kendisi nasıl evlad edinebilir!!

Bu acıklamalardan Allah’a evlad isnadının korkuncluğu ortaya cıkmaktadır. Bu isnaddan sakınılması gerektiği gibi; bu anlamı cağrıştıran her turlu soylemden de şiddetle sakınmak icap eder. Konumuzla alÂkalı olarak zikri gecen “Ganioğlu” ifadesi de acık şekilde bu anlamla doğrudan ilişkilidir. Allah’ın kulları, yaratıcılarına karşı sonsuz saygı ve huşû icerisinde olmalıdırlar ki, O’nun rahmetini umid edebilsinler.

Demek ki, bu terkip şeklindeki ismi, kişi yada kuruma vermek akideye zıddır.

Şimdi, sorudaki isimlendirme şeklinin neden cÂiz olmadığını bir kac cumleyle ozetleyerek acıklamalarımızı bitirelim.


Konunun Ozeti:

Meselenin cÂiz olmayan iki boyutu vardır:

1) Ganioğlu şeklindeki isim, "Allah'ın oğlu" anlamına geldiği icin; musluman bir kişi boyle bir ismi, ne isim ve ne de sıfat olarak kullanmak ister. Boylesi bir isim verme şeklinden şiddetle sakınılmalıdır!

2) Ganioğlu ifadesinin mecÂzen kullanıldığını farz etsek, yine cÂiz olmaz. Cunku bu durumda da bu ifade, kibrin ve riyÂkÂrlığın bir ifadesi olur. Yani bu durumda "Zenginin oğlu" anlamında kullanmış olurlar. Bu isimlendirme şeklinde, atalarla, babalarla, servetle ve zenginlikle gururlanma vardır. "Benim babam zengin, ben de zenginin oğlu olarak; onun varisiyim yani zenginim" mesajı vardır bu mezmum ifadede...

Zenginlik ve zengin olmak Allah'a yaraşır. Kullar fakirdirler...

Yukarıda acıkladığımız gibi; el-Ğanî, Allah'ın hicbir şeye ihtiyacının olmaması, mutlak zengin olması ve her şeyin kendisine muhtac olması anlamındaki zÂti sıfatlarından birisidir. Allah'ın zÂtına ait olan bir sıfatı kullar taşıyamaz, o sıfata ortaklık iddia edemez. Allah'ın ihtiyacsızlığını ikrar etmek, Allah'a karşı bir hamd ve bir ibadettir. Tum mulkun sahibi O'dur. Her şeyi O yaratmıştır ve her şeyin mirası işin başında da sonunda da surekli O'nundur. Bu nedenle ovulmeyi hak edendir. Kullar, Rabbimizin bu azameti karşısında acizliğini anlar ve tum ihtiyaclarını O'na sunar, O'ndan ister. İmtihan icin kendisine ne verilirse ve ne kadar verilirse verilsin; verilen şeylerle şımarmaz, boburlenmez, kibirlenmez. Aksine her nimet, muttaki kulların Allah'a bağlılığını ve şukrunu artırır. O nimetlerden hesaba cekileceği korkusu ve şuuru icerisinde tevazuları artar. Daha cok tefekkur ederler, daha cok ağlarlar, daha cok merhamet ederler, daha cok infÂk ederler, daha az gulerler... Onlar asla Allah'ın kulları karşısında kendilerini buyuk gormezler. Bilakis onlar bilirler ki, ustunluk ancak takv iledir, mal ile değil. Allah'ın kullarına karşı kardeşlik vazifelerini tam olarak yerine getirmeye calışırlar ama yine de kendilerini hayırlar bakımından yeterli gormezler. Ne kadar zengin olurlarsa olsunlar, kendilerini musluman kardeşlerinden kucuk gorerek manen yucelmeye calışırlar ve boylece mutevazi, comert muslumanlardan olurlar...

Bu anlatılanlardan sonra konu anlaşılmıştır inşÃ‚allah...


Sunnete Uygun İsim Verme Şekli:

Ancak Sunnet'e uygun isim verme şeklinin ne olduğunu soylemeden bitirmeyelim. Allah'ın isimlerinin direkt olarak, cocuklara isim olarak verilmesi uygun değildir. En uygun şekli; Allah'ın isimlerinden once "Abd" yani "kul" anlamına gelen kelime kullanılmalıdır. Yani Abdullah, Abdurrahman, Abdulhamid, Abdulaziz gibi. Bu isimler; Allah'ın kulu, RahmÂn'ın kulu, el-Hamid'in kulu, el-Aziz'in kulu anlamlarına gelir. Peygamberimiz daha cok Abdullah ve Abdurrahman isimlerini tavsiye ederdi.

Abdullah b. Omer'den rivÂyet edildiğine gore; Peygamberimiz şoyle buyurdu:

"Allah'a en sevimli olan isimler Abdullah ve Abdurrahman'dır."
(Muslim, ÂdÂb; Tirmizî, Edeb, Ebû DÂvud, Edeb)

En guzel isimlerin "Allah'ın kulu" anlamına gelecek şekilde; "abd" on ekiyle kullanılan isimler olduğunda şuphe yoktur. O halde bizler de, bu şekildeki isimlere ağırlık vermeliyiz. İsimler, moda veya demode kabul edilmelerine gore değil, Allah'ın rızası gozetilerek konulmalıdır. Kamuoyunun rızası ve sempatisi icin isim konulmaz! Farklı, değişik olsun, kimsede olmasın yada herkeste olan olmasın diye isim konulmaz! İnsanlar ahirette isimleriyle cağırılacaklardır; bu bakımdan isim koyma cok onemlidir. Şirk ve isyan iceren isimlerden kacınmak gerekir. Peygamberimiz, musluman olduktan sonra anlamları kotu olduğu icin, pek cok sahabinin isimlerini değiştirmiştir. Cirkin anlamı olan isimlerin, peygamberimizin Sunnetine uyularak mutlaka değiştirilmesi gerekir.

Unutulmamalı ki, kÂfir ve muşrikler kendi inanclarına uygun isimler taşırlar. Musluman da kendi inancına gore isim almalı ve isim vermelidir.

Dolayısıyla, Hristiyan ve Yahudilerin dedikleri tarzda; "Ğanî'nin oğlu" diye isim belirlemek yada bir ticarethaneye bu ismi vermek yerine, İslÂm'a uygun isim bulmak gerekir. Bu konuda bilgisi yetersiz olanlar ilmi olanlara sormalı yada istişare etmelidirler. Matlup olan, Ğanî'nin oğlu ifadesi değil; Ğanî'nin kulu (عَبْدُ الْغَنِىِّ) ifadesidir. Bizler Allah'ın oğlu değil, kullarıyız zira...



Not: Bilmediğiniz isimleri, cocuklara koymadan ve muesseselere vermeden once araştırınız ve bilenlere sorunuz!


Yusuf Semmak



(Allah rızası icin, kaynak belirterek forumlarda yayınlayabilirsiniz)

__________________