
KUR’ANI KENDİ GORUŞUYLE TEFSİR ETMENİN FECAATI !!!
Bu asırda iinkar yayıldığı gibi yenilik arayışı, dinde reform gibi istekler de bir hayli artmış. Oyleki artık iş Kur’anı kendi mantıklarına nefislerinin istediği şekle gore manalandırmak ve guya tefsir dersi veya tefsir kitabı yazmak heveslileri ortalığı sardı. Hatta oyle bir hadde geldiki, kendileri bu işe soyundukları gibi gencleri de teşvik ederek –saptılar saptırdılar- hadisi şerifini sanki doğrulamaya calışıyorlar.
Yakında vÂkıf olduğum uc tane yeni yetme, muctehid bozuntusu cehl-i murekkeb kişilerin yazıları, bu işin ne hadde vardığını gozler onune sermektedir. Şimdi onların yazılarından yaptıkları tefsirleri ve neticede duştukleri hataları gozler onune serelim de kimin ne olduğunu veya ne yapmak istediğin, boylece ne hallere duşeceğini anlayalım.
Once, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’den bu hususta rivayet edilen, şiddetli tehdit iceren hadisi şerifleri zikredelim:
تفسير الرازي - (ج 4 / ص 117)
Razi Tefsirinde:
Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: “Her kim Kur’anı kendi goruşu ile tefsir ederse, ateşten olan yerini hazırlasın.”
البرهان - (ج 2 / ص 164)
El- Burhan:
Diğer bir rivayette: “Her kim Kur’an hakkında kendi goruşu ile soylerse (fikrini derse), muhakkak kufretmiştir.”
روضة المحدثين - (ج 10 / ص 455)
Ravzatul Muhaddisin: No: 4955
“Her kim Kur’anı kendi goruşu ile tefsir ederse, cehennemden olan yerini hazırlasın.”
كشف الأسرار - (ج 1 / ص 110)أصول البزدوي - (ج 1 / ص 8)
Keşful Esrar ve Usul-u Pezdevi:
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: “Herkim Kur’anı kendi goruşu ile tefsir ederse, ateşten olan yerini hazırlasın.” Yani, re’yi ve ictihadıyla onun, Allahın muradı olduğuna hukmetti. Zira o kişi nefsini vahiy sahibi yerine koydu. Işte bu hadisi şerifte, mutezilenin –her muctehid isabet eder- goruşunu ibtal vardır. Zira ictihat ile sabit olan (soz), hakikaten murad edilen mana yerine kesinlikle tefsir olur ki, bu da batıldır.
Bu hadisi şerifleri zihnimize yerleştirdikten sonra, evvela mufessirlerin başı olan Abdullah İbni Abbas radıyellahu anhu ve onu izleyen butun mufessirler, tefsir yaparken kelimelerin-lafızların hangi manaya kullandıklarını bizzat kendileri bilirdi veya Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in beyanıyka murad manayı anlarlardı. Daha sonra gelen mufessirler de bu rivayetlere dayanarak tefsir yapmışlardır. Diğer bir takım mufessir ise ilmi dirayetlerini de kullanarak tefsi yapmışlar ve butun ehli sunnet ulemasınca bu eserleri makbul olmuştur. Şimdi biri kalkıp bunların hılafına bir mana verirse, o mananın Allah ve Resulu katında, ulemanın huzurunda ne değeri olur? Ancak şu tehditlere ducar olur ki, Allah muhafaza eylesin.
1. Misal: