Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz şoyle buyuruyor: “Ister zalim, ister mazlum olsun kardeşine yardım et.”
Sahabe-i kiram soruyor:
- Ya Resulullah, mazlum olduğu halde kardeşimize yardım edeceğimizi bildik, fakat zalim olduğu halde ona nasıl yardım edeceğiz?
Allah Resul’unun cevabı cok etkili:
- Onu zulumden alıkoyarsın, bu ona yardımdır.
Bu hadis-i şerifi Inşallahû TealĂ‚ Ă‚yet-i kerimeler ışığında sizlere acıklamak istiyorum:
Ilk olarak “Kardeşine yardım et” sozunden hareket edersek, yardım etmemiz gereken kişinin, Allahû TealĂ‚’nın tayin ettiği murşide tĂ‚bî olan birisi olması gerekir. Cunku, murşide tĂ‚bî olduğumuz zaman bizler manevi acıdan kardeş oluruz. Allahû TealĂ‚, Al-i Imran Suresinin 103. Ă‚yet-i kerimesinde sahabe icin şoyle buyuruyor:
“Iz kuntum a’dĂ‚en.”
Siz birbirinize duşmandınız.
“Fe’ellefe beyne kulûbikum.”
Allah kalplerinizi telif etti.
“Feasbahtum bini’metihî ihvĂ‚nĂ‚.”
O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz.
Allah’ın nimeti sayesinde kardeş olabilenler Allahû TealĂ‚’nın kendileri icin tayin ettiği murşide tĂ‚bî olanlardır. O halde, murşide tĂ‚bî olan kişiye, ister nefsine uyarak zulmeden; zalim olsun, ister kendisine zulmedilen; mazlum olsun, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in hadis-i şerifi gereğince, ona yardım etmemiz lĂ‚zımdır.
“In tensurullahe yensurkum ve yusebbit akdĂ‚mekum.”
Muhammed-7
Allah’a yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit, kadem kılar.
Allahû TealĂ‚ yardımdan veya ihtiyactan munezzehtir. Ancak Allah bu Ă‚yet-i kerimeyle, ihtiyac sahibi kullara bizim yaptığımız yardımın, Allah’a yapılan bir yardım olduğunu ifade buyuruyor. O halde, Allahû TealĂ‚’nın emri gereğince zalime de, mazluma da yapılan yardım, Allah’a yapılan yardımdır.
Yuce Rabb’imiz hem mazluma hem zalime, ensarın eliyle, yardımda bulunmamızı emretmektedir. Ensar, lûgat anlamıyla “yardım eden kişi” demektir.
“VessĂ‚bikuûnel-evvelûne minelmuhĂ‚ciriyne vel’ansĂ‚ri velleziynettebe’ûhum biıhsĂ‚nin radıyallahu anhum ve radû anhu.” Tevbe-100
O sabikunun (hayırlarda ileri gecen kişilerin) bir kısmı muhacirindendi, (Mekke’den Medine’ye goc edenlerdendi) ve bir kısmı da (goc edenlere Medine’de yardım eden) ensardı. Bir de ihsanla onlara tĂ‚bî olanlardı. Allah onlardan razı, onlar da Allah’tan razı idiler.
Bu Ă‚yet-i kerimede sozu gecen ensar, irşada ulaşmış olan kişinin ismi olarak ifade edilmektedir. Cunku, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz: “Benim sahabem gokteki yıldızlar gibidir, hangisine tĂ‚bî olursanız hidayete erersiniz” buyurmuştur.
Bu tĂ‚bîiyet unsuru, bu Ă‚yet–i kerimenin standartları icerisinde gercekleşmiştir, yani hem muhacirine, hem de ensara tĂ‚bî olunmuştur.
Bir insana, Allah’ın emriyle, bir başkası tĂ‚bî oluyorsa ve bu tĂ‚bîiyet zinciri icerisinde Allah ondan razı, o da Allah’tan razı oluyorsa, bu demektir ki ensar, irşada ulaşmış olan kişidir. Kısacası Allah’ın yardımını insanlara ulaştıran kişi demektir. Işte, zalime de, mazluma da yardım etmek istiyorsak (Kur’Ă‚n-ı Kerim Ă‚yetleriyle) ensar olmamız lĂ‚zımdır.
Lûgat anlamıyla “yardım eden” manasına gelen bu kavramı sınırlı tutmak doğru değildir. Cunku, Kur’Ă‚n-ı Kerim’in bunyesi icerisinde Ă‚yet-i kerimelere baktığımız zaman, geniş bir cercevenin var olduğunu goruyoruz.
“YĂ‚ eyyuhelleziyne Ă‚menû kûnû ensĂ‚rallahi kemĂ‚ kaĂ‚le iysebnu meryeme lilhavĂ‚riyyiyne men ensĂ‚riy ensĂ‚riy ilallah, kaĂ‚lelhavĂ‚riyyûne nahnu ensĂ‚rullah, feĂ‚menet tĂ‚ifetun min beniy isrĂ‚iyle ve keferet tĂ‚ifeh, fe’eyyednelleziyne Ă‚menû alĂ‚ aduvvihim fa’asbehû zĂ‚hiriyn.” Saf-14
Ey muminler, Hz. Isa Aleyhisselam havarilerine “Allah’ın yolunda, Allah’ın yardımcıları kimlerdir?” dediğinde, havarilerin “biz Allah’ın yardımcılarıyız” dedikleri gibi, siz de ensar olun. Allah’ın yardımcıları olun. (yani hem mazluma, hem zalime yardım edin) Benî Israil’den bir grup O’na iman etti, bir grup da kĂ‚fir oldu. Yuce Rabb’imiz iman edenlere (duşmanlarına karşı) yardım etti ve onlar galip geldiler.
Gorulduğu gibi ensar; Allah’ın yardımcısı, Allah’a yardım eden, kısacası Allah’ın yardımını insanlara ulaştıran bir vasıtadır. Havarilerin de bu noktaya ulaştığını Allahû TealĂ‚ acıkca beyan ediyor ve Hz. Isa Aleyhisselam’ın “ensar olun” dediği gibi, Allahû TealĂ‚ da muminlerin ensar olmasını istiyor.
Aynı zamanda bu Ă‚yet-i kerime muteşabih bir mana da icermektedir. “Almadan vermek” sadece Allah’a mahsustur. Allahû TealĂ‚ eşref-i mahlûkat olarak yarattığı insanın ahiret ve dunya saadetine ulaşmasını ister. Ahiret ve dunya saadetine kişinin ulaşabilmesi icin, (Yuce Rabb’imizin talebine paralel olarak) tasfiyeye ulaşması, yani ensardan olması lĂ‚zımdır. Nefsini tezkiye etmeye hazır olan insanlara yardım etmesi, onlar icin ahiret ve dunya saadetini dilemesi ve bu istikamete paralel bir gayretin icerisinde olması gerekir.
Yuce Rabb’imiz, “Ey muminler, siz boyle bir gayretin sahibi olursanız, boyle bir talebin sahibi olursanız, bu noktada amel işlerseniz Allah da eksik olan taraflarınızda size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sabit, kadem kılar. Allah yolundan sapmazsınız” buyuruyor.
“FelemmĂ‚ ehasse iysĂ‚ minhumulkufre kaĂ‚le men ensĂ‚riy ilallah, kaĂ‚lelhavĂ‚riyyûne nahnu ensĂ‚rullah, Ă‚mennĂ‚ billĂ‚h, veşhed biennĂ‚ muslimûn.” Al-i Imran-52
Hz. Isa Aleyhisselam ayakları kaymak uzere olan kişilere şoyle seslendi: “Allah’ın yolunda, Allah’ın yardımcıları kimlerdir?” Havariler: “Biz Allah’ın yardımcılarıyız, biz Allah’a iman ettik, sen de şahit ol. Biz, Allah’a teslim olanlarız” dediler.
Bir kere daha, Allah’ın bizler icin sectiği resullerle birlikte, ona tĂ‚bî olan insanların Allah’ın yardımcıları olduğunu bu Ă‚yet-i kerime net olarak bizlere acıklıyor.
14 asır evveline gittiğimiz zaman bu ilişkinin, Medine’de Resulullah’a tĂ‚bî olan ensarla, Mekke’den Medine’ye goc eden muhacirin arasında sıkı bir işbirliğiyle gercekleştiğini goruruz. Bu, onlara Allah’ın yardımını ulaştırmasıyla olabilmiştir.
“Velleziyne tebevveuddĂ‚re vel’iymĂ‚ne min kablihim yuhıbbûne men hĂ‚cere ileyhim ve lĂ‚ yecidûne fiy sudûrihim hĂ‚ceten mimmĂ‚ ûtû ve yu’sirûne alĂ‚ enfusihim ve lev kĂ‚ne bihim hasĂ‚sah, ve men yûka şuhha nefsihî feulĂ‚ike humulmuflihûn.” Haşr-9
Muhacirlerden once Medine’yi yurt ve iman evi edinmiş olan ensar, kendilerine hicret edip gelenleri severler. Onlar, onlara verilen şeyler karşılığında iclerinden bir ihtiyac hissetmezler. Kendileri zaruret icinde bulunsalar dahi onları nefsleri uzerine tercih ederler. Kim nefsinin hırs afetinden kurtulursa, mutlaka o felaha ulaşmıştır.
O halde goruluyor ki, kurtuluşa ulaşmak istiyorsak, mutlaka yardım etmemiz gerekir.
Allahû TealĂ‚ butun insanları uc tane vucutla yaratmış. Şu dunya alemine ait olan fizik bedenimiz. Berzah alemine ait olan nefsimiz ve bize ufurulen ruhumuz. Berzah alemine ait olan nefsimiz tamamen karanlıklardan muteşekkil. Nefsimizin manevi kalbinde 19 tane afet var. Ve bu 19 afetten bir tanesi de zulum. O halde bir insan zulum işlediğinde muhakkak ki o noktada nefsine tĂ‚bî oluyor. Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz “zalime de, mazluma da yardım ediniz” dediği zaman, nefsine tĂ‚bî olan insanlara yardım edilmesi gerektiğinin işaretini veriyor.
Yuce Rabb’imizin nefslere, yani zalimlere belli bir davranışı vardır. Nisa Suresinin 148. Ă‚yet-i kerimesinde zulme uğrayan nefsin, kotu soz soylemesine musaade ettiğini bizlere acıklıyor.
“LĂ‚ yuhibbullahulcehre bissûl minelkavli illĂ‚ men zulim, ve kĂ‚nallahu semiy’an aliymĂ‚.” Nisa-148
Allah, zulme uğrayanlar dışında, kotu sozun acıkca soylenmesini sevmez. Allah işitendir, bilendir.
Allah’ın hic kimseye zulmetmediği bircok Ă‚yet-i kerimede dile getiriliyor.
“Leyse aleyke hudĂ‚hum ve lĂ‚kinnallahe yehdiy men yeşĂ‚’ ve mĂ‚ tunfikuû min hayrin felienfusikum, ve mĂ‚ tunfikuûne illebtigĂ‚e vechillĂ‚h, ve mĂ‚ tunfikuû min hayrin yuveffe ileykum ve entum lĂ‚ tuzlemûn.” Bakara-272
Onların hidayete ermesi, senin uzerinde (bir yukumluluk) değildir. Ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak her ne infak ederseniz, kendiniz icindir. Zaten siz, ancak Allah’ın hoşnutluğunu istemekten başka (bir amacla) infak etmezsiniz. Hayırdan her ne infak ederseniz, haksızlığa (zulme) uğratılmaksızın, size eksiksizce odenecektir.
“Vettekuû yevmen turce’ûne fiyhi ilĂ‚llahi summe tuveffĂ‚ kullu nefsin mĂ‚ kesebet ve hum lĂ‚ yuzlemûn.” Bakara-281
Allah’a doneceğiniz gunden sakının. Sonra herkese kazandığı eksiksizce odenecek ve onlara haksızlık yapılmayacaktır.
“Fekeyfe izĂ‚ cema’nĂ‚ hum liyevmin lĂ‚ reybe fiyh, ve vuffiyet kullu nefsin mĂ‚ kesebet ve hum lĂ‚ yuzlamûn.” Al-i Imran-25
Artık onları, kendisinde şuphe olmayan bir gun topladığımızda ve her bir nefse, haksızlığa uğratılmaksızın, kazandığı tam olarak odendiğinde nasıl olacak?
“Ve lev enne likulli nefsin zalemet mĂ‚ fiyl’ardı leftedet bih, ve eserrunnedĂ‚mete lemmĂ‚ re’evul’azĂ‚b, ve kudıye beynehum bilkıstı ve hum lĂ‚ yuzlemûn.” Yunus-54
Zulmeden her nefs, yeryuzundekilerin tumune sahip olsa bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak verirdi. Onlar azabı gorunce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hukmedilmiştir.
“IllĂ‚ men tĂ‚be ve Ă‚mene ve amile sĂ‚lihan fe’ulĂ‚ike yedhulûnelcennete ve lĂ‚ yuzlamûne şey’Ă‚.” Meryem-60
Ancak tovbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunanlar (onların dışındadır); işte bunlar, cennete girecekler ve hicbir şeyle zulme uğratılmayacaklar.
“MĂ‚ yubeddelulkavlu ledeyye ve mĂ‚ ene bizallĂ‚min lil’abiyd.” Kaf-29
Huzurumda soz değişikliğe uğratılmaz ve Ben kullara zulmedici değilim.
Daha bunun gibi yuzlerce Ă‚yet-i kerimeyi gosterebiliriz. Allahû TealĂ‚’nın kimseye zulmetmediğini nereden anlıyoruz? Allah her kavme resul gonderiyor. En’am Suresinin 131, Tevbe Suresinin 70, Kasas Suresinin 59 ve Rum Suresinin 9. Ă‚yet-i kerimelerinde Allah bu gerceği acıklıyor.
“ZĂ‚like en lem yekun rabbuke muhlikelkurĂ‚ bizulmin ve ehluhĂ‚ gaafilûn.” En’am-131
Bu, halkı habersizken, Rabb’inin ulkeleri zulumle ve helak edici olmadığındandır.
“Elem ye’tihim nebe’ulleziyne min kablihim kavmi nuhin ve Ă‚din ve semûde ve kavmi ibrĂ‚hiyme ve ashĂ‚bi medyene velmu’tefikĂ‚t, etethum rusuluhum bilbeyyinat, femĂ‚ kĂ‚nallahu liyezlimehum ve lĂ‚kin kĂ‚nĂ‚ enfusehum yezlimûn.”
Tevbe-70
Onlara, kendilerinden oncekilerin; Nuh, Ad, Semud kavminin, Ibrahim kavminin, Medyen ahalisinin ve yerle bir olan şehirlerin haberi gelmedi mi? Onlara resulleri apacık deliller getirmişlerdi. Demek ki Allah, onlara zulmediyor değildi, ama onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı.
“Ve mĂ‚ kĂ‚ne rabbuke muhlikelkurĂ‚ hattĂ‚ yeb’ase fiy ummihĂ‚ resûlen yetlû aleyhim Ă‚yĂ‚tinĂ‚, ve mĂ‚ kunnĂ‚ muhlikiylkurĂ‚ illĂ‚ ve ehluhĂ‚ zĂ‚limûn.” Kasas-59
Senin Rabb’in, ana yerleşim merkezlerine, onlara Ă‚yetlerimizi okuyan bir elci gondermedikce şehirleri yıkıma uğratıcı değildir. Ve biz, halkı zulmeden şehirlerden başkasını da yıkıma uğratıcı değiliz.
“Evelem yesiyrû fiyl’ardı feyanzurû keyfe kĂ‚ne Ă‚kıbetulleziyne min kablihim, kĂ‚nû eşedde minhum kuvveh, ve Ă‚sĂ‚rûl’arda ve amerûhĂ‚ eksere mimmĂ‚ amerûhĂ‚, ve cĂ‚ethum rusuluhum bilbeyyinĂ‚t, femĂ‚ kĂ‚nallahu liyazlimehum ve lĂ‚kin kĂ‚nû enfusehum yazlimûn.” Rum-9
Yeryuzunde gezip dolaşmıyorlar mı? Boylece kendilerinden oncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını gorsunler. Onlar, guc bakımından kendilerinden daha ustun idiler, toprağı alt ust etmişler (ekmişler, madenler, sular arayıp cıkarmışlar) ve onu, kendilerinin imar ettiğinden daha cok imar etmişlerdi. Resulleri de, onlara acık delillerle gelmişti. Demek ki Allah onlara zulmetmiyordu, ancak onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı.
Kur’Ă‚n-ı Kerim’in nefslerine zulmedenleri uyarmak icin indirildiğini ise Rabb’imiz Ahkaf Suresinin 12. Ă‚yet-i kerimesinde dile getiriyor.
“Ve min kablihî kitĂ‚bu mûsĂ‚ imĂ‚men ve rahmeh, ve hĂ‚zĂ‚ kitĂ‚bun musaddikun lisĂ‚nen arabiyyen liyunzirelleziyne zalemû ve buşrĂ‚ lilmuhsiniyn.” Ahkaf-12
Bundan once de, bir rehber (imam) ve bir rahmet olarak Musa’nın kitabı var. Bu da, zulmedenleri uyarmak ve ihsanda bulunanlara bir mujde olmak uzere (kendinden onceki kitapları) doğrulayıcı ve Arapca bir dil ile olan bir kitaptır.
Allah, Kendisine ulaşmayı dilemeyen zalimleri dalĂ‚lette bırakıyor. Ibrahim Suresinin 27, Rum Suresinin 29 ve Şûra Suresinin 44. Ă‚yet-i kerimesi bunu acıklıyor.
“Yusebbitullahulleziyne Ă‚menû bilkavlissĂ‚biti fiylhayĂ‚tiddunyĂ‚ ve fiyl’Ă‚hıreh, ve yudıllullĂ‚huzzĂ‚limiyne ve yef’alullahu mĂ‚ yeşĂ‚’.”
Ibrahim-27
Allah, iman edenleri, dunya hayatında ve ahirette sapasağlam sozle sebat icinde kılar. Zalimleri de şaşırtıp saptırır; Allah dilediğini yapar.
“Belittebe’alleziyne zalemû ehvĂ‚ehum bigayri ilm, femen yehdiy men adallallah, ve mĂ‚ lehum min nĂ‚sıriyn.” Rum-29
Hayır, zulmedenler, hicbir bilgiye dayanmaksızın kendi heva (istek ve tutku)larına uymuşlardır. Allah’ın saptırdığını kim hidayete erdirebilir? Onların hicbir yardımcıları yoktur.
“Ve men yudlilillĂ‚hu femĂ‚ lehu min veliyyin min ba’dih, ve terezzĂ‚limiyne lemmĂ‚ re’evul’azĂ‚be yekuûlûne hel ilĂ‚ mereddin min sebiyl.” Şûra-44
Allah kimi saptırırsa, artık bundan sonra onun hic bir velîsi yoktur. Azabı gordukleri zaman, o zalimleri bir gorsen; “Geri donmeye bir yol var mı?” derler.
Allahû TealĂ‚ nefsine zulmeden zalimleri hidayete erdirmiyor. Maide 51, AhkĂ‚f 10 ve Kasas 50, Al-i Imran 86’da Allahû TealĂ‚ bu gerceği acıklıyor.
“YĂ‚ eyyuhelleziyne Ă‚menû lĂ‚ tettehizûlyahûde vennasĂ‚rĂ‚ evliyĂ‚’ ba’duhum evliyĂ‚hu ba’d, ve men yetevellehum minkum feinnehu minhum, innallĂ‚he lĂ‚ yehdiylkavmezzĂ‚limiyn.” Maide-51
Ey iman edenler, yahudi ve hristiyanları dostlar (velîler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şuphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.
“Kul ere’eytum in kĂ‚ne min indillĂ‚hi ve kefertum bihi ve şehide şĂ‚hidun min beniy isrĂ‚iyle alĂ‚ mislihi feĂ‚mene vestekbertum, innallahe lĂ‚ yehdiylkavmezzĂ‚limiyn.” AhkĂ‚f-10
De ki: “Gordunuz mu? Haber verin; eğer (bu Kur’Ă‚n) Allah katından ise, siz de onu inkĂ‚r etmişseniz ve Israiloğullarından bir şahit, bunun bir benzerine şahitlik edip iman etmişse ve siz de buyukluk taslamışsanız (bunun sonucu ne olacak?). Şuphesiz Allah, zalim olan bir kavmi hidayete erdirmez.
“Fein lem yesteciybû leke fa’lem ennemĂ‚ yettebi’ûne ehvĂ‚ehum, ve men edallu mimmenittebe’a hevĂ‚hu bigayri huden minallah, innallahe lĂ‚ yehdiylkavmezzĂ‚limiyn.” Kasas-50
Buna rağmen sana icabet etmeyecek olurlarsa, artık bil ki, onlar gercekten kendi heva (istek ve tutku)larına uymaktadırlar. Oysa Allah’tan bir hidayetci olmaksızın kendi istek ve tutkularına (hevasına) uyandan daha dalĂ‚lette kim var? Şuphesiz Allah, zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez.
“Keyfe yehdiyllĂ‚hu kavmen keferû ba’de iymĂ‚nihim ve şehidû ennerresûle hakkun ve cĂ‚ehumulbeyyinĂ‚t vallahu lĂ‚ yehdiylkavmezzĂ‚limiyn.” Al-i Imran-86
Kendilerine apacık belgeler geldiği ve resulun hak olduğuna şahit oldukları halde, imanlarından sonra kufre sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete erdirir? Allah, zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez.
Zalimlerin kurtuluşa, felaha eremeyeceğini de Allahû TealĂ‚ Kasas Suresinin 37, Yusuf Suresinin 23, En’am Suresinin 21 ve 135. Ă‚yet-i kerimelerinde acıklıyor.
“Ve kaĂ‚le mûsĂ‚ rabbiy a’lemu bimen cĂ‚e bilhudĂ‚ min indihi ve men tekûnu lehu Ă‚kıbetuddĂ‚r, innehu lĂ‚ yuflihuzzĂ‚limûn.” Kasas-37
Musa dedi ki: “Rabb’im, kimin kendisinden bir hidayetle geldiğini ve bu (dunya) yurdun(un) sonucunun kime ait olacağını daha iyi bilir. Gercekten, zulmedenler felah bulmazlar.
“Ve rĂ‚vedethulletiy huve fiy beytihĂ‚ an nefsihi ve gallekatil’ebvĂ‚be ve kaĂ‚let heyte lek, kaĂ‚le ma’Ă‚zallahi innehu rabbiy ahsene mesvĂ‚, innehu lĂ‚ yuflihuzzĂ‚limûn.” Yusuf-23
Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak: “Isteklerim senin icindir, gelsene” dedi. (Yusuf) Dedi ki: “Allah’a sığınırım. Cunku, O benim efendimdir, yerimi guzel tutmuştur. Gercek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez.”
“Ve men ezlemu mimmenifterĂ‚ alellĂ‚hi keziben ev kezzebe biĂ‚yĂ‚tih, innehu lĂ‚ yuflihuzzĂ‚limûn.” En’am-21
Allah’a karşı yalan uydurup iftira duzenden veya O’nun Ă‚yetlerini yalanlayandan daha zalim kimdir? Hic şuphesiz o zalimler kurtuluşa eremezler.
“Kul yĂ‚ kavmi’melû alĂ‚ mekĂ‚nitekum inniy Ă‚mil, fesevfe ta’lemûne men tekûnu lehu Ă‚kıbetuddĂ‚r, innehu lĂ‚ yuflihuzzĂ‚limûn.”
En’am-135
“De ki: “Ey kavmim, butun yapabileceğinizi yapın; şuphesiz ben de yapıyorum. Bu yurdun (dunyanın) sonu, kimindir, bilip oğreneceksiniz. Gercekten zalimler kurtuluşa ermeyeceklerdir.”
Iman edenlerden emirlerde aşırı giden nefsleri, Allahû TealĂ‚ kesinlikle sevmiyor. Ozellikle savaşta bu olay tahakkuk ediyor ve Allahû TealĂ‚ bu konuyu Bakara 190’da, Maide 57’de ve Araf 55’de acıklıyor.
“Ve kaĂ‚tilû fiy sebiylillĂ‚hilleziyne yukaĂ‚tilûnekum ve lĂ‚ ta’tedû, innallahe lĂ‚ yuhibbulmu’tediyn.” Bakara-190
Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez.
“YĂ‚ eyyuhelleziyne Ă‚menû lĂ‚ tettehizûlleziynettehazû diynekum huzuven ve le’iben minelleziyne ûtulkitĂ‚be min kablikum velkuffĂ‚re evliyĂ‚’ vettekullĂ‚he in kuntum mu’miniyn.” Maide-57
Ey iman edenler, sizden once kendilerine kitap verilenlerden dininizi, alay ve oyun (konusu) edinenleri ve kĂ‚firleri dostlar (velîler) edinmeyin. Ve eğer inanıyorsanız, Allah’tan korkup sakının.
“Ud’û rabbekum tedarru’an ve hufyeh, innehu lĂ‚ yuhıbbulmu’tediyn.” Araf-55
Rabb’inize yalvara yalvara ve icin icin dua edin. Şuphesiz O, haddi aşanları sevmez.
Allahû TealĂ‚’nın laneti zulmeden nefslerin uzerinedir. Zulmeden nefslerin dunyadaki calışmaları kesinlikle boşa gider. Al-i Imran Suresinin 117. Ă‚yet-i kerimesinde Allahû TealĂ‚ bunu acıklıyor.
“Meselu mĂ‚ yunfikuûne fiy hĂ‚zihilhayĂ‚tiddunyĂ‚ kemeseli riyhin fiyhĂ‚ sırrun esĂ‚bet harse kavmin zalemû enfusehum fe’ehleketh, ve mĂ‚ zalemehumullahu ve lĂ‚kin enfusehum yezlimûn.” Al-i Imran-117
Onların bu dunya hayatındaki harcamaları kendi nefslerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir ruzgara benzer ki onu (ekini) helak etmiştir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefslerine zulmetmektedirler.
Allahû TealĂ‚ zulmeden nefsleri hem dunyada hem de ahirette azaplandırıyor.
Eğer Allahû TealĂ‚’nın zalimlere davranışı bunlar ise, Allah’ın ahlĂ‚kıyla ahlĂ‚klanması gereken bizlerin hem mazluma, hem zalime yardım etmesi nasıl olmalıdır? Rabb’imiz bunu Kur’Ă‚n-ı Kerim’de geniş bir bicimde dile getirmiş. Evvela zalime de, mazluma da yardım edecek kişinin vasıflarını acıklamamızda yarar var. Kimler hem zalime, hem mazluma yardım edebilir? Imanlarına zulum bulaştırmayanlar. Allahû TealĂ‚ En’am Suresinin 82. Ă‚yet-i kerimesinde bunu acıklıyor.
“Elleziyne Ă‚menû ve lem yelbisû iymanehum bizulmin ulĂ‚ike lehumulemnu ve hum muhtedûn.” En’am-82
Iman edenler ve imanlarını zulumle karıştırmayanlar, işte guvenlik onlar icindir ve onlar hidayete ermişlerdir.
Mazluma, zulme uğramış olan kişiye hakkının teslimi icin, Allahû TealĂ‚’nın sectiği resul Yunus Suresinin 47. Ă‚yet-i kerimesine gore adaletle hukum veriyor.
“Ve likulli ummetin resûl, feizĂ‚ cĂ‚e resûluhum kudıye beynehum bilkıstı ve hum lĂ‚ yuzlamûn.” Yunus-47
Her ummetin bir resulu vardır. Onlara resulleri geldiği zaman, aralarında adaletle hukum verilir ve onlar zulme uğratılmazlar.
Yani mazluma yardım etmemiz demek, zulme uğrayan bu mazlumun hakkını ona vermek, demektir.
Allahû TealĂ‚, Allah’ın ahlĂ‚kıyla ahlĂ‚klanması gereken kişilerin, Kalem Suresinin 12. Ă‚yet-i kerimesinde, zalimlere itaat etmemesi gerektiğini beyan ediyor.
“MennĂ‚’ın lilhayri mu’tedin esiymin.” Kalem-12
Hayrı engelleyip surduren, saldırgan, olabildiğince gunahkar.
“Zalimlerle beraber olmayın” emri yine Allah’ın emri ve Allahû TealĂ‚ bunu En’am Suresinin 68, Hud Suresinin 113 ve Muminun Suresinin 94. Ă‚yet-i kerimesinde kesin bir dille belirtiyor.
“Ve izĂ‚ re’eytelleziyne yahûdûne fiy Ă‚yĂ‚tinĂ‚ fea’rıd anhum hattĂ‚ yahûdu fiy hadiysin gayrih, ve immĂ‚ yunsiyennekeşşeytĂ‚nu felĂ‚ tak’ud ba’dezzikrĂ‚ ma’alkavmizzĂ‚limiyn.” En’am-68
Âyetlerimiz konusunda alaylı tartışmalara dalanlar: onlar bir başka soze gecinceye kadar, onlardan yuz cevir. Şeytan sana unutturacak olursa, bu durumda hatırlamadan sonra, artık zulmeden toplulukla beraber oturma.
“Ve lĂ‚ terkenû ilelleziyne zalemû fetemessekumunnĂ‚ru ve mĂ‚ lekum min dûnillĂ‚hi min evliyĂ‚e summe lĂ‚ tunsarûn.” Hud-113
Zulmedenlere eğilim gostermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka velîleriniz yoktur, sonra yardım goremezsiniz.
“Rabbi felĂ‚ tec’alniy fiylkavmizzĂ‚limiyn.” Mu’minun-94
Rabbim, bu durumda beni zulmeden kavmin icinde bırakma.
Allahû TealĂ‚ Maide Suresinin 2. Ă‚yet-i kerimesinde de:
“Ve te’Ă‚venû alelbirri vettakvĂ‚ ve lĂ‚ te’Ă‚venû alel’ismi vel’udvĂ‚ni.”
Takva ve hayırda yardımlaşınız, gunah ve duşmanlıkta yardımlaşmayınız, buyuruyor.
Nefslerine zulmedenlere yardım edebilmek, onların Allah’ın kendileri icin tayin ettiği murşide tĂ‚bî olmalarına yardımcı olmakla mumkun. Allahû TealĂ‚ bunu Adem Aleyhisselam icin Araf Suresinin 23. Ă‚yet-i kerimesinde, Yunus Aleyhisselam icin Enbiya Suresinin 87. Ă‚yet-i kerimesinde, Musa Aleyhisselam icin Kasas Suresinin 16. Ă‚yet-i kerimesinde dile getiriyor ve bunlara ilaveten Nisa 64, Neml 44, Maide 39’da da bu gerceği ifade ediyor.
“KaĂ‚lĂ‚ rabbenĂ‚ zalemnĂ‚ enfusenĂ‚ ve in lem tegfirlenĂ‚ ve terhamnĂ‚ lenekûnenne minelhĂ‚siriyn.” Araf-23
Dediler ki: “Rabbimiz, biz nefslerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve esirgemezsen, gercekten husrana uğrayanlardan olacağız.”
“Ve zennûni iz zehebe mugaĂ‚dıben fezanne en len nakdire lehi fenĂ‚dĂ‚ fiyzzulumĂ‚ti en lĂ‚ ilĂ‚he ilĂ‚ ente subhĂ‚neke inniy kuntu minezzĂ‚limiyn.” Enbiya-87
Balık sahibi (Yunus’u da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki, bundan dolayı kendisini sıkıntıya duşurmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) karanlıklar icinde: “Senden başka ilah yoktur, Sen yucesin, gercekten ben zulmedenlerden oldum” diye cağrıda bulunmuştu.
“KaĂ‚le rabbi inniy zalemtu nefsiy fagfirliy fegafere leh, innehu huvelgafururrahiym.” Kasas-16
Dedi ki: “Rabbim, gercekten ben kendi nefsime zulmettim, artık beni bağışla.” Boylece (Allah) onu bağışladı. Şuphesiz O, bağışlayandır, esirgeyendir.
“Ve mĂ‚ erselnĂ‚ min resûlin illĂ‚ liyutĂ‚’a bi’iznillĂ‚h, ve lev ennehum iz zalemû enfusehum cĂ‚ûke festagferullahe vestagfere lehumurresûlu levecedullahe tevvĂ‚ben rahiymĂ‚.” Nisa-64
Biz elcilerden hic kimseyi ancak Allah’ın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka birşeyle gondermedik. Onlar kendi nefslerine zulmettiklerinde şayet sana gelip Allah’tan bağışlanma dileselerdi ve elci de onlar icin bağışlama dileseydi, elbette Allah’ı tovbeleri kabul eden, esirgeyen olarak bulurlardı.
“Kıyle lehedhuliyssarh, felemmĂ‚ re’ethu hasibethu lucceten ve keşefet an sĂ‚kayhĂ‚, kaĂ‚le innehu sarhun mumerredun min kavĂ‚riyr, kaĂ‚le rabbi inniy zalemtu nefsiy ve eslemtu ma’a suleymĂ‚ne lillĂ‚hi rabbil’Ă‚lemiyn.” Neml-44
Ona: “Koşke gir” denildi. Onu gorunce derin bir su sandı ve (eteğini cekerek) ayaklarını actı. (Suleyman) Dedi ki: “Gercekte bu saydam camdan olma duzeltilmiş bir koşk zemindir.” Dedi ki: “Rabbim, gercekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Suleyman’la birlikte alemlerin Rabb’i olan Allah’a teslim oldum.”
“Femen tĂ‚be min ba’di zulmihi ve asleha feinnallahe yetûbĂ‚ aleyh, innallahe gafûrun rahiym.” Maide-39
Ancak kim işlediği zulumden sonra tovbe eder ve (davranışlarını) duzeltirse, şuphesiz Allah onun tovbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
Allahû TealĂ‚ zulme uğradıktan sonra hicret edenlere yardım edilmesi gerektiğini Tevbe Suresinin 100. Ă‚yet-i kerimesinde dile getiriyor.
“VessĂ‚bikuûnel-evvelûne minelmuhĂ‚ciriyne vel’ansĂ‚ri velleziynettebe’ûhum biıhsĂ‚nin radıyallahu anhum ve radû anhu ve e’adde lehum cennĂ‚tin tecriy tahtehel’enhĂ‚ru hĂ‚lidiyne fiyhĂ‚ ebedĂ‚, zĂ‚likelfevzul’azıym.” Tevbe-100
One gecen muhacirler ve ensar ile onlara ihsanla tĂ‚bî olanlar; Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da O’ndan hoşnut olmuşlardır ve (Allah) onlara, icinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. Işte buyuk “kurtuluş ve mutluluk” budur.
Ve, Yuce Rabb’imiz zulum yapanlarla her zaman mucadele edilmesi gerektiğini Bakara 193’de ve Ankebut 46’da acıklıyor.
“Ve kaĂ‚tilûhum hattĂ‚ lĂ‚ tekûne fitnetun ve yekûneddiynu lillĂ‚h, feinnintehev felĂ‚ udvĂ‚ne illĂ‚ alezzĂ‚limiyn.” Bakara-193
(Yeryuzunde) Fitne kalmayıncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgecerlerse, artık zulum yapanlardan başkasına karşı duşmanlık yoktur.
“Ve lĂ‚ tucĂ‚dilû ehlelkitĂ‚bi illĂ‚ billetiy hiye ahsenu illelleziyne zalemû minhum, ve kuûlû Ă‚mennĂ‚ billeziy unzile ileynĂ‚ ve unzile ileykum ve ilĂ‚hunĂ‚ ve ilĂ‚hukum vĂ‚hıdun ve nahnu lehu muslimûn.”
Ankebut-46
Iclerinde zulmedenleri haric olmak uzere, kitap ehliyle en guzel olan bir tarzın dışında mucadele etmeyin. Ve deyin ki: “Bize ve size indirilene iman ettik; bizim ilahımız da, sizin ilahınız da birdir ve biz O’na teslim olmuşuz.”
Muminlerin zulme uğraması sebebiyle Allahû TealĂ‚ savaşa izin verir. Nisa Suresinin 75, Hac Suresinin 39 ve Bakara Suresinin 194. Ă‚yet-i kerimesi bu gerceği ifade ediyor.
“Ve mĂ‚ lekum lĂ‚ tukaĂ‚tilûne fiy sebiylillĂ‚hi velmustad’afiyne minerricĂ‚li vennisĂ‚i velvildĂ‚n, elleziyne yekuûlune rabbenĂ‚ ahricnĂ‚ min hĂ‚zihilkaryetizzĂ‚limi ehluhĂ‚, vec’al lenĂ‚ min ledunke veliyyĂ‚, vec’al lenĂ‚ min ledunke nasıyrĂ‚.” Nisa-75
Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: “Rabb’imiz, bizi halkı zalim olan bu ulkeden cıkar, bize katından bir velî (koruyucu, sahip) gonder, bize katından bir yardıım eden yolla” diyen erkekler, kadınlar ve cocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?
“Uzine lilleziyne yukaĂ‚telûne biennehum zulimû, ve innallahe alĂ‚ nasrihim lekadiyr.” Hac-39
Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş acılana (mu’minlere, savaşma) izni verildi. Şuphesiz Allah, onlara yardım etmeye guc yetirendir.
“EşşehrulharĂ‚mu bişşehrilharĂ‚mi velhurumĂ‚tu kısĂ‚s, femeni’tedĂ‚ aleykum fa’tedû aleyhi bimisli ma’tedĂ‚ aleykum, vettekullahe ya’lemû ennallahe ma’almuttekıyn.” Bakara-194
Haram ay, haram aya karşılıktır; hurmetler (de) karşılıklıdır. Oyleyse kim size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah’tan korkup sakının ve bilin ki Allah, muhakkak ki takva sahipleriyle beraberdir.
Zor durumda kalan Nuh Aleyhisselam, zalimlere dua ediyor. Nuh Suresinin 24 ve 28. Ă‚yet-i kerimelerinde Allah bu duaları acıklamış.
“Ve kad edallû kesiyrĂ‚, ve lĂ‚ tezidizzĂ‚limiyne illĂ‚ dalĂ‚lĂ‚.”
Nuh-24
Boylece onlar, coğu kimseyi şaşırtıp saptırdılar. Sen de o zalimlere sapıklıktan başkasını arttırma.
“Rabbiğfirliy ve livalideyye ve limen dehale beytiye mu’minen ve lilmu’miniyne velmu’minĂ‚t ve lĂ‚ tezidizzĂ‚limiyne illĂ‚ tebĂ‚rĂ‚.”
Nuh-28
Rabbim, beni, annemi, babamı, mu’min olarak evime gireni, iman eden erkekleri ve iman eden kadınları bağışla. Zalimlere yıkımdan başkasını arttırma.
Kısacası bu Ă‚yetler de bizlere net olarak gosteriyor ki, Allahû TealĂ‚ zalimlere, zulumlerinin azalması istikametinde, mazluma da hakkının kendisine verilmesi istikametinde hep yardım ediyor. Allah’ın zalimlere tavrı bu ise, Allah’ın ahlĂ‚kıyla ahlĂ‚klanan muminlerin tavrının da Allah’ın paralelinde olması lĂ‚zım.
Mekke’den Medine’ye muşrik ve kĂ‚firlerin zulmu sebebiyle goc edenler, hicret edenler, herşeylerini geride bırakarak yalnız fert olarak goc ettiler. Medine’ye gittikleri zaman yaşantılarının her safhasında ihtiyaclarının karşılanmasını Medine’de kendilerini bekleyen, onlara yardım eden ensar gercekleştirdi. Oyle ki, Resulullah hicret eden bir muhacirini; “kim evine goturecek?” diye bir teklif yaptığı zaman, Medine’li bir ensar “ben goturmek istiyorum ya Resulullah” diyor ve evinde kendi ve cocuklarının yiyeceğinden başka birşey olmamasına rağmen o akşamki yiyeceğini, evine goturduğu misafire ikram ediyor. Işte Haşr Suresinin 9. Ă‚yet-i kerimesinin sebeb-i nuzulu boyle bir olaydır.
“Velleziyne tebevveuddĂ‚re vel’iymĂ‚ne min kablihim yuhıbbûne men hĂ‚cere ileyhim ve lĂ‚ yecidûne fiy sudûrihim hĂ‚ceten mimmĂ‚ ûtû ve yu’sirûne alĂ‚ enfusihim ve lev kĂ‚ne bihim hasĂ‚sah, ve men yûka şuhha nefsihi feulĂ‚ike humulmuflihûn.” Haşr-9
Kendilerinden once o yurdu (Medine’yi) hazırlayıp imanı (gonullerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı iclerinde bir ihtiyac (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir acıklık (ihtiyac) olsa bile (kardeşlerini) oz nefslerine tercih ederler. Kim nefsinin cimri ve bencil tutkularından korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.
Kendisi ihtiyac icinde olmasına rağmen, ac iken (ozellikle kendi yiyeceğini) hicret eden kardeşine hediye eden ve onu kendisine tercih eden bir hali yaşıyor ensar. Kur’Ă‚n’a uygun olarak Allah’ın davetine icabet eden, nefsini tezkiye ve tasfiye eden herkesin davranış biciminin, insanlarla olan sosyal ilişkilerinin bu seviyeye ulaşmış olması gerektiğini acıklıyor boylece Allahû TealĂ‚.
Evet, bizim başkalarını kendimize tercih etmediğimiz, başkalarını kendimizden aziz bilmediğimiz sure icerisinde imanın kemaline ermemiz mumkun değildir.
Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, Hz. Omer’e:
- Ya Omer beni ne kadar seviyorsun? dediğinde,
- Nefsim kadar, cevabını aldığı zaman Resulullah;
- Olmadı, ya Omer, beni kendi nefsinden daha fazla sevmedikce imanın kemaline eremezsin, buyuruyor.
Nasıl oğrenci ile oğretmen arasında boyle bir ilişki var ise, Allahû TealĂ‚ bu ilişkinin en ust seviyede butunuyle gercekleşmesini istiyor. Ve bir gun kişi nefsini tasfiye ettiği zaman Allahû TealĂ‚ mutlaka onu bu seviyeye ulaştırıyor.
Allahû TealĂ‚ bizim mutlu olmamızı istiyor. Biz de eğer huzur ve saadetin peşinden koşuyorsak, peşinden koştuğumuz huzur ve saadeti gercekleştirebilmemiz ancak dışımızdaki insanları mutlu etmekle mumkun olur. Onların mutluluğu icin calışmakla bu gercekleşir. Kendimizi on plana atar da, diğer insanları arkamızda duşunursek bu hedefe ulaşmamız mumkun değildir. Allah’ın kanunları bunu gerektiriyor. 14 asır evvel Asr-ı Saadet’i yaşayan sahabenin hepsi bu noktaya ulaşmışlardı. Bu noktaya ulaştıklarının kesin belgesi olarak Haşr Suresinin 9. Ă‚yet-i kerimesi bir ispat vasıtası olarak gosterilebilir. Aralarındaki muhabbet oyle bir seviyede idi ki, gercekten onlar birbirleri icin kendilerini feda eden bir noktaya ulaşmışlardı.
Hz. Omer, savaş meydanında yaralanmış ve “su” diye bağıran kişiye matarasındaki suyu uzatmak isterken, bir ikincisi “su” diyor. Ve birinci şahıs, suyu isteyen ikinci şahsı kendisinden aziz biliyor ve diyor ki:
- Ya Omer, o benden daha onceliğe sahiptir, suyu ona ver.
Ikinciye ulaştığında, ikincinin de kendi hakkını ucuncuye tevdi ettiğini goruyoruz. Ve ucuncu, şehit olduğu zaman Hz. Omer ikinciye donuyor, ikinci de şehit olmuş ve birinciye donduğunde o da şehit olmuş.
Bu misal bizlere şu temel gerceği ispat ediyor: Onlar birbirleri icin canlarını feda edebilecek bir zirve noktaya ulaşmışlar. Birinci kendisini ikinci icin, ikinci de ucuncu icin feda etmiştir. Bunlar sozde değildir. Yaşanmış olaylardır.
O halde bizler de Kur’Ă‚n-ı Kerim’in butunu icerisinde, tasavvufu yaşamak istiyorsak, sabikun-el ahirin olmak istiyorsak, 14 asır evvel yaşamış olan sahabeyi kendimize ornek almalı, onların yolundan giderek ikinci Asr-ı Saadet’i yaşamalıyız.
Bir insan ancak ihlasa ulaştığı zaman bunları gercekleştirebilir. Nefs var olduğu surece insan hep kendisini başkasından onde tutar. Ne zaman nefsinizi Allah’a teslim ederseniz, ne zaman nefsiniz yok olursa, bilin ki sizin icin dışınızdaki kişi sizden daha azizdir. Bu kĂ‚inat dizaynı icerisinde bizler icin en guzel ornek Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz ve sahabedir. Isra yolunda olan Resulullah, “Her nebînin bir duası vardır, her peygamber duasını yapmıştır. Benim de duam vardır.” Allahû TealĂ‚: “Dile ey Resul’um Benden ne diliyorsan dile” diyor ve Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz, hep ummetini diliyor.
Yunus Emre Resulullah’ın bu halini şoyle ifade ediyor:
Yedi gokleri seyran eyleyen,
Kursu ustunde cevelan eyleyen,
Miracta ummetini dileyen,
Adı guzel, kendi guzel Muhammed.
Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in kendisi icin asla birşey istemediğini butun kaynaklar ispat ediyor.
O halde bu dunyayı cennet ortamında yaşayabilmek, ahirette cennete gidebilmek; başkasını huzursuz ve mutsuz kılmaktan değil, onları (Rabb’imizin biz insanlar icin dilediği en ust seviyedeki) huzur ve saadete ulaştırmaktan geciyor.
Mutlu olmak istiyor musunuz? Huzura ve saadete ulaşmak istiyorsanız, etrafınızdaki insanları rahatsız etmeyi değil, şartlar ne olursa olsun, mutlaka onların kalbini kazanmayı secmelisiniz. Onları mutlu etmelisiniz. Evliyanın guttuğu yol, Yunus Emre’nin dortluğunde ifade edilmiş:
Biz gelmedik dava icin,
Bizim işimiz sevgi icin.
Dostun evi gonullerdir,
Gonuller yapmaya geldik
alinti webpage: www.hidayetcagi.com (teşekkurler hidayetcagi)
__________________
ister zalim ol ister mazlum olsun kardeşinize yardım et
Dini Bilgiler0 Mesaj
●18 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eđitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- ister zalim ol ister mazlum olsun kardeşinize yardım et