Kadim şehir Amasya


Kac şehir vardır icinden nehir akan? Kac nehir vardır icinden gectiği şehri omuzlayan?

Anadolu’nun kadim şehirlerinden, şehzadeler şehri Amasya, bu şanslı illerimizden birisi. Amasya’yı yakından tanıma fırsatı yakalayınca, insanın aklına ister istemez şu soru geliyor: “ Bu denli tarih, kultur ve sanat yonuyle zengin bir şehrin icinden gecen nehir mi şanslı yoksa şehir mi? Bence her ikisi de… Amasya, belki de Ferhat ile Şirin’in birbirlerine kavuşamamalarının tesellisini, Yeşilırmak’ın şehirle butunleşmesinde buluyor. Şehir nehre, nehir şehre hayat veriyor adeta… Amasya’nın icinden nazlı bir gelin gibi boydan boya suzulen Yeşilırmak’ın kenarında sıralanan cumbalı evler bu efsaneye şahitlik edercesine gulumsuyor.



Efsane bu ya;
Ferhat meşhur bir nakkaştır. Sultan Mehmene Banu’nun, kız kardeşi Şirin icin yaptırdığı koşkun suslemelerini yaparken, Şirin’i gorur ve birbirlerine sevdalanırlar. Ferhat, Sultan’a haber salarak Şirin’i istetir. Sultan, kız kardeşini vermek istemez. Ferhat’ı oyalamak icin Elma Dağı’nı delip şehre su getirmesini şart koşar. Mehmene Banu, dağı delip suyun taşınmasını tamamlamak uzere olan Ferhat’ın yanına dadısını gondererek Şirin’in olduğu haberini ulaştırır. Ferhat bu acı haber uzerine elinde tuttuğu kulungu havaya atar. Duşen kulunk Ferhat’ın başına isabet eder ve Ferhat olur. Ferhat’ın acı haberini alan Şirin, korku ve heyecanla olayın gectiği kayalığa gelir. Bu acıya dayanamaz ve kayalıklardan yuvarlanarak, orada can verir. Her iki sevgiliyi can verdikleri kayalıklarda yan yana gomerler. Derler ki; her bahar iki mezar uzerinde, biri kırmızı biri beyaz iki gul bitermiş. Bu iki gul tam birbirine kavuşmak uzereyken mezarların ortasından bir karacalı cıkar, iki gulun kavuşmalarını engellermiş.



Onlar birbirlerine kavuşmasa da, universite arkadaşlarımla her yıl duzenli olarak buluşmamızın bu seneki durağı Amasya olunca, gec gelen bahara inat, icimizdeki erken acan bahar duygusuyla koşmuş ve biz kavuşmuştuk Amasya’da…
Amasya, sadece bu olumsuz aşka mekÂn olmamıştır elbette. Tarihinde Pontus Krallığı’nın başkenti de olan bu guzide şehir, Osmanlı doneminde bircok Osmanlı şehzadesinin yetiştirildiği bir okul kimliğini taşımıştır. Bu nedenledir ki, 1861 yılında Amasya’ya yolu duşen Fransız seyyah G. Perrot, eğitim acısından zenginliğine hayran kaldığı bu şehri “Anadolu’nun Oxford’u” şeklinde tarif etmiştir. Eğitime bu kadar yuksek seviyede onem verilen şehirde, pozitif bilimlerin her alanında ilerleme kaydedilmiş; Anadolu’da muzikle tedavi yapılan ilk hastane Daruşşifa (Bimarhane) Amasya’da kurulmuştur. Bugun soz konusu Bimarhane, Fatih Sultan Mehmet doneminin en unlu hekim ve cerrahı olan ve ilk Turkce cerrahi kitabını yazan Sabuncuoğlu Şerefeddin’in adına Tıp ve Cerrahi Tarihi Muzesi olarak hizmet vermektedir.



Milli Mucadele’nin ilk kıvılcımının atıldığı bu kadim şehri gelin başka yonleriyle de gezelim, gorelim ve tanıyalım.
Oncelikle belirtmek isterim ki ilk gezilmesi gereken yerlerden biri, “Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” denilerek Amasya Tamimi’nin kaleme alındığı, gunumuzde aslına uygun olarak Yeşilırmak’ın kenarında yapılan Sarayduzu Kışla Binası Milli Mucadele Muzesi’dir elbette.
“Hey oğul sen ki genc yaşında başını vatan ve millet uğruna feda etmişsin. Koy benim bu ihtiyar kelle de senin uğruna feda olsun.” diyerek Ataturk ve silah arkadaşlarına en buyuk desteği vermiş Kurtuluş Mucadelesi kahramanlarından Sultan Bayezid Camiisi vaizi Abdurrahman KÂmil Efendi’nin de aralarında olduğu bal mumu heykellerinin, Cumhuriyet donemine ait eserlerin ve belgelerin sergilendiği bu muzeyi dolaşanlar yakın tarihimize yolculuk yaparken bambaşka duygulara kapılıyor.



Amasya denilince bugun sanırım bircok insanın zihninde coğunlukla canlanan misket elmasıdır. Oysa bu guzide şehrimiz bambaşka ozellikleriyle de on plana cıkıyor. Şehir, dik kayalıklarla cevrili dar bir vadide yer alıyor. Ortasından boylu boyunca uzanan Yeşilırmak ve kenarında panoramik goruntusuyle Osmanlı mimari ornekleri olan Yalıboyu Evleri… Amasya’nın tarihî kimliğine uyumlu bir gorunum oluşturan bu evler, tarihî sur duvarları uzerinde, ahşap catkı arası, kerpic dolgulu olarak inşa edilmiş, bu ozellikleriyle geleneksel bir karakter taşıyor.
Adı gibi koyu yeşilimsi bir renkte akan Yeşilırmak ve uzerinde belli aralıklarla yer alan kopruler, saat kulesi ve nehir kenarında bitişik nizamda yapılmış tarihi evlerle butunleşmiş muhteşem manzara, kartpostallık bir goruntu oluşturuyor. Gece olunca şehre hÂkim kalenin yanı sıra Kralkaya mezarları ve Yalıboyu Evleri’nin rengarenk ışıklandırmasıyla bambaşka bir manzaraya burunen şehir, artık fotoğraf tutkunlarının da her mevsim vazgecilmez adreslerinden biri…



Amasya’ya yolu duşenler bilirler. Ozellikle batı tarafından şehre giriş yapanları, Elma Dağı’nın tepesinde Ferhat ile Şirin’in heykelleri karşılar… Dağın eteğinde Âşıkların sembolik mezarları ve yanı başında Ferhat ile Şirin Aşıklar Muzesi’nde, Kerem ile Aslı’dan, Romeo Julyet’e bir dizi efsanelere konu aşk hikÂyelerini okuyunca huzun kaplar icinizi.
Bu huzun dakikalarını arkanızda bırakıp Amasya’nın manevi havasını teneffus etmek isterseniz, rotanızı Sultan II. Bayezid Kulliyesi’ne cevirin derim. II. Bayezid’in oğlu Amasya Valisi Şehzade Ahmet tarafından 1481-1485 tarihleri arasında cami, medrese, imaret ve şadırvandan ibaret yaptırılan kulliyede yer alan caminin ihtişamlı tac kapısı, kitabesi, silmeleri ve zengin sarkıtları, Osmanlı mimarisinin en zarif ve ozenli ornekleri olarak karşılar sizi. Kulliyeyi gezerken imaret binasının bir salonunda yer alan Minyatur Amasya Muzesi’ni de ziyaret etmeyi unutmamalısınız. 1914 yılında cekilmiş bir fotoğraftan esinlenilerek birebir yapılan, Turkiye’nin olcek bazında en buyuk kent maketi gorulmeye değer kılıyor kendini.



Antik Cağ yazarı Strabon’a gore Mitridat Krallığı zamanında Harşena Dağı’nın guney eteklerinde, krallar adına yapılmış Kralkaya mezarları şehre hÂkim konumlarıyla dikkat ceker. Vadi boyunca sıralanan irili ufaklı 23 kaya mezarı bulunduğundan bolge; “Krallar Vadisi” olarak da adlandırılıyor. Bu kaya mezarlarına cıkıp onları fotoğraf karelerinde olumsuzleştirmek, ziyaretciler icin vazgecilmez bir tutkuya donuşmuş son zamanlarda.
İlk olarak Helenistik donemde yapılan ve kenti kuşbakışı goren Amasya (Harşena) Kalesi, Roma, Bizans ve Selcuklular zamanında tamir gormuş. Kale icinde sarnıclar, su depoları, Osmanlı donemi hamam kalıntıları, M.O. III. yuzyıla ait merdivenli yer altı yolu, zindanlar ve Sultan Bayezid tarafından yaptırılan hapishane gorulmesi gereken yerlerden bazıları…



Amasya Arkeoloji Muzesi; Kalkolitik Cağ’dan, Roma, Bizans, Selcuklu ve Osmanlı donemlerine kadar ceşitli medeniyetlerin eserlerinin sergilendiği bir muze olmakla birlikte, İlhanlılar doneminde nazırlık ve emirlik yapmış şahsiyetlere ve onların yakınlarına ait mumyalar en dikkat cekici eserler arasında yer alıyor.
Saymakla da gezmekle de bitmiyor Amasya’nın tarihî, turistik yerleri, doğal ve kulturel guzellikleri… Gitmek, gezmek, gormek en iyisi. O hÂlde ne duruyorsunuz.
Kalın sağlıcakla…











turizmguncel

__________________