Vaktiyle padişahlardan biri şehri dolaşmaya cıkmıştı. Tanınmamak icin kıyafetini değiştirmiş, yanına da bir kolesini almıştı. Halkın kendi yonetimi hakkında neler duşunduğunu oğrenmek istemisti. Mevsim kıştı. Soğuk her yeri kasıp kovuruyordu. Yolu bir mescide duştu.
İki yoksul bir koşede titreyerek oturuyordu. Gidecek başka yerleri yoktu. Onların ne konuştuklarını merak eden padişah yanlarına sokuldu. Fakirlerden şakacı olanı soğuktan şikayet ediyordu: - Yarın cennete gittiğimizde bizim padişahı oraya sokmayacağım! Cennetin duvarına yaklaştığını gorursem, pabucumu cıkarıp kafasına vuracağım. Oteki merakla sordu: - Onu nicin cennete sokmayacakmışsın? - Tabii sokmam. Biz burada soğuktan donarken o sarayında keyif sursun. Bizim halimizden haberdar olmasın. Sonra da kalkıp cennette bana komşu olsun. Ben oyle komşuyu istemem arkadaş, dedi. Gulustuler. Padisah kolesine: - Bu mescidi ve adamları unutma! dedi. Saraya donunce mescide adamlarını yolladı. İki fakiri alıp saraya getirdiler. Zavallılar başımıza neler gelecek diye korkuyla bekleşirken onları dayalı, doşeli bir odaya yerleştirdiler. - Burada yeyip, icip yatacak, padişahımıza dua edeceksiniz. Cennette size komşu olmasına karşı cıkmıyacaksınız, dediler. Padişah ne iyi kalpli imiş, değil mi? Peygamberimiz yoksula yardım edenleri şoyle ovmuştur: "Bir mu'mini dunya dertlerinden kurtaranı, Allah, ahiret dertlerinden kurtarır."

__________________