Kur'an-ı Kerîm'de "Firavun'un karısı" diye soz edilen (bk. el-Kasas, 28/9; et-Tahrîm, 66/11.) Âsiye'nin adı, hadislerde acıkca ifade edilmiştir. (bk. BuhÂrî, EnbiyÂ, 32, 46.) Tarih ve tefsir kaynaklarında onun nesli Âsiye binti MuzÂhim b. Ubeyd b. ReyyÂn b. Velîd olarak zikredilir. (Taberî, TÂrih, I, 386; Sa'lebî, ArÂisu'l-MecÂlis, Kahire 1301, s: 127, 128.)
Âsiye'nin buyuk dedesi Velîd, Hz. Yusuf devrindeki Mısır Firavunudur. Diğer yandan Âsiye'nin İsrailoğullarından Hz. Musa'nın halası olduğu da nakledilmiştir. (el-Kurtubî, a.g.e., XVIII, 132.)

Mısır'da Firavun'un gorduğu ruya uzerine bir kÂhin, İsrailoğulları icinde yetişecek bir cocuğun, mulkunu elinden alacağını soylemişti. Bunun uzerine Firavun İsrailoğullarının doğacak butun erkek cocuklarının oldurulmesini emretti.

Allahû TeÂl bu olayı şoyle haber verir: "Firavun (Mısır) toprağında azmış, toplumunu parcalara ayırmıştı. Onlardan bir grubu gucsuz buluyor, bunların oğullarını boğazlıyor, kızlarını ise sağ bırakıyordu. Şuphesiz o, bozgunculardandı." (el-Kasas, 28/4.)

İşte İsrailoğullarının ezildiği, buyuk zulum ve işkenceler altında inlediği bir sırada, Yuce Allah onlardan olan bir cocuğu koruma altına alacak ve onu Firavun'un sarayında barındıracaktı.

Annesi Hz. Musa'yı dunyaya getirmiş ve oldurulmesinden korktuğu icin vahiy ve ilham gereği bir sandık icinde Nil Nehri'ne bırakmıştır. İcinde Musa'nın bulunduğu sandık Firavun'un sarayı yakınına gelince onu alıp saraya goturduler: Âsiye kocası Firavun'u ikna ederek Musa'yı oldurtmedi ve şoyle dedi: "Benim de senin de gozun aydın olsun. Bu cocuğu oldurmeyin, belki buyuyunce işimize yarar veya onu evlat ediniriz. Halbuki onlar ileride olacaklardan habersizdiler." (el-Kasas, 28/9.)


Hz. Musa'nın annesi ilk gece meraktan ve cocuğuna olan hasretinden cıldıracak gibi olmuştu. Allahû TeÂl kalbine sukûnet vermese, neredeyse işi acığa cıkaracaktı. Bu arada Musa'nın kızkardeşinden, cocuğun izini takip etmesini istemişti.

Ertesi gun saraydan cocuğa sut anne aranıyor, fakat cocuk hicbir kadının sutunu emmiyordu. Musa'nın kızkardeşi saraya sokularak, cocuğa iyi bir sut anne bulabileceğini bildirdi. Boylece Musa oz annesinin bakım ve eğitimine girmiş oldu. Butun bunlar Allahû TeÂlÂ'nın takdiri ile cereyan ediyordu. (bk. el-Kasas, 28/10-13.)


Hz. Musa buyuyup peygamber olunca ona ilk iman edenlerden birisi de Hz. Âsiye olmuştu. Onun iman edişiyle ilgili iki rivayet vardır. Bir rivayete gore, sarayda bir hizmetci kadın Allah'a iman ettiği icin, fırında yakılmış, onun ruhunun melekler tarafından gokyuzune cıkarıldığını goren Âsiye de Allah'a ve peygamberi Musa'ya iman etmiştir. (İbnu'l-Esîr, el-KÂmil, I, 184, 185.) Başka bir rivayete gore, Âsiye, Hz. Musa'nın Firavun'un sihirbazları karşısında ustun gelmesi uzerine iman etmiştir. (Taberi, Tefsir, XXVIII,, 110; Aynî, Umdetu'l-KÂrî, Kahire 1392/1972, XIII, 47.)


Firavun, karısının iman ettiğini anlayınca, onu ellerinden ve ayaklarından kazıklara bağlatmış, guneş altında bırakarak işkence yaptırmıştır. Uzerine buyuk bir kaya parcası atılacağı sırada Allahu TeÂlÂ'ya şoyle dua etmiştir:
"Ey Rabbim!. Bana kendi katında, cennetin icinde bir ev yap, beni Firavun'dan ve onun (kotu) işinden kurtar. Ve beni şu zalim toplumdan kurtar." (et-Tahrîm 66/11.)


Hz. Âsiye'nin duası kabul edilmiş, o sırada cennetteki makamı gosterilmiş ve hicbir acı duymaksızın ruhu alınmış, ustune konulan kaya ruhsuz kalan cesedinin uzerine duşmuştur. Boylece o, şehadet şerbetini icmiş, cennetu'l-Me'vÂ'daki ebedi dinlenme yerini seyrederek bu dunyadan ayrılmıştır. Selman el-FÂrisî şoyle demiştir: "Âsiye'ye guneşin altında işkence edilirken, guneş sıcaklığı eza verince, melekler kanatları ile guneşe golge yapıyorlardı." (bk. el-Kurtubî, a.g.e., XVIII, 132; Elmalılı, a.g.e, VIII 168, 169.)


Hz. Peygamber (s.a.s.), kemÂle eren kadınlardan soz ederken şoyle buyurmuştur: "Erkeklerden kemÂle eren coktur, kadınlardan ise Firavun'un karısı Âsiye ve İmran kızı Meryem dışında kemÂle eren olmamıştır. Âişe (r. anhÂ)'nın diğer kadınlara ustunluğu ise, tiridin obur yemeklere ustunluğu gibidir." (Buhari, EnbiyÂ, 32, 46; bk. Miras, Tecrîd-sarih Terc., IX, 148 vd; A. Davudoğlu, Sahîh-i Muslim, Terc. X, 285 vd.)


Sonuc olarak Kur'an-ı Kerim'de Âsiye ve Hz. Meryem'in ornek gosterilmesi, Hz. Aişe ve Hz. Hafsa'nın, bir ara Nebî (s.a.s)'in peygamberlik mucedelesinde ona yeteri kadar destek olmamaları ve bazı dunyalık isteğinde bulunmaları yuzunden olmuştur. (bk. el-Kurtubî, XVIII, 132.) Kendisini ilÂh olarak ilÂn eden, Allah'ı inkÂr eden bir erkeğin nikÂhı altında Âsiye'nin sabredip, sonunda yuce Allah'tan yardım istemesi, kocaları İslÂm'a karşı buyuk bir duşmanlık icinde bulunan mu'min hanımlara guzel bir ornektir.

Hangi şart ve sıkıntılar icinde olursa olsun iman ve hidayet en yuce değerdir. Bu manevî değer hicbir bedelle değiştirilemez. Bu konuda şehit olmayı goze alan ve daha ruhunu teslim etmeden cenneteki makamını goren Hz. Âsiye bu ummete gosterilen ornek, yıldız bir kadındır
__________________