Yukarıda anlattıklarımızı "TalebeMuderris" ve "Talebeîdare" kategorileri acısından incelediğimizde, aklımıza hemen şu bir kac nokta gelmektedir.

1) Meseleye birinci olarak kategori perspektifinde baktığımızda, daha once acıklamaya calıştığımız gibi yardımlaşma, birlik ve beraberlik ya da iletişim; bir yerde eğitimoğretim faaliyetinin ne tur bir ilişki icinde yurutulmesi ve hangi bazda ele alınması gerektiği meselesinin, manÂsını ve ozunu sergilemektedir.

2) MuderrisTalebe arasında bugun "Rehberlik ve Danışmanlık" dediğimiz olayın, medreselerde var olduğunu cok belirgin bir şekilde gormekteyiz. Zira başta talebemuderris olmak uzere aradaki ilişki, bir yerde idarî mekanizmayla ilgili problemlerin cozumu, belli derecede olması gereken bu dengenin kurulması ve tedrisatın başarıya ulaşması, boyle bir yapıyı iktiza etmektedir.

3) Bunların yanında (Okul) İdareTalebe arasında gorduğumuz bu guclu iletişim, bizi talebeden yukarıya saygısevgi ve itaat; yukarıdan talebeye karşı sevgi ve hoşgoru gibi eğitimde onemli, ahlÂkî dusturların varlığına goturmektedir. Bu ahlÂkî hasletlerin, bugun butun eğitimoğretim muesseselerindeki gerekliliği, bilhassa universitelerde zuhur eden hadiseler karşısında, ihtiyacın ne kadar şiddetli olduğunun bir ispatıdır.

Eğitimin işleyişi, muhim bir faktor olan sınıftaki talebe sayısı ile direkt alÂkalıdır. Cunku bu sayı nisbeten de hocanın sınıf ve ders hakimiyeti, talebeyle ilgilenmesi; yani eğitimin bir yerde başarısı da buna paralel olarak değişecektir. Medreselerde bu işin onemine binaen, "talebe sayısı medresenin buyukluğune gore değişmekle beraber en buyuk medreselerde bile bir muderrisin okuttuğu talebe sayısı 20 rakamını gecmiyordu."35 Okullarımızdaki bir sınıfta okuyan talebe sayısının kabarıklığı, ustelik bunun universitelerde daha doğrusu yuksekoğretim kurumlarında bile mevcudiyetini duşunursek, sınıftaki oğrenci sayısı acısından medreselerden epey geride kaldığımız ortaya cıkıyor.
Burada Osmanlı tedrisat geleneğindeki "Cer" usulunden36 bahsetmemiz lÂzım. Bugun bilhassa yuksekoğretim kurumlarında uygulanan "Staj" konusuyla cok buyuk benzerlik gosteren bu sistemde, talebeler; hitap edilecek kitlenin, diğer zamanlara nazaran daha cok ve birlikte olduğu Recep, Şaban, Ramazan olarak bilinen "Uc aylar"da (Şûhuru SelÂse) ulkenin en ucra koşelerine, medresesi, hocası bulunmayan koylerine kadar ulaşarak, oralarda halkla ilgilenir, onlara namaz kıldırır ve vaaz eder. Halkın her turlu problemlerine ve meselelerine cozum bulmaya calışan talebelerin butun ihtiyacları, hukuki bir kural olmaksızın Koy İmecesi tarafından karşılanır. Talebeye bulunduğu yoreden ayrılırken ceşitli giyecek ve yiyecek malzemesi ve paranın verilmesiyle, bir kısım ihtiyaclarını temin etmesi sağlanır. Boylece talebenin hem tedrisat hayatı suresince halkla kaynaşması, meseleleri teşhis etmesi ve en muhim olarak da sosyalleşmesi ve halkla butunluk icinde olması, ictimaî yapıyla rahat uyum kurma gibi onemli hususlardaki problemlerin buyuk bir kısmı halledilmeye calışılmıştır. Bu sistem aynı zamanda Yaygın Eğitimin sağlanmasında da faydalı olmuştur.

Medrese talebeleri, bir medreseyi bitirip daha ust duzeydeki bir medreseye gecerken, ortaoğretim kurumlarındaki diploma ile aynı ayarda olan "temessuk"37 denen bir belge alırlar. Ortaoğretim seviyesindeki medreselere (mesela: Haşiyei Tecrid, Miftah med. vs.) vakfiyelerde ozel bir şart konulmamışsa (meselÂ, kimsesizler ya da yoksullar icin vs.) butun erkek cocuklar girebilirler.38 Kız cocuklarının eğitimi ise, medreseler kadar ihtimam gosterilen ve programları farklı olan Sıbyan Mekteblerinde ve İctimaî bunyeyle karşılanmaktadır. Fatih, Ayasofya gibi medreselerde ise talebe alımı ilmiye sınıfının39 başı olan Şeyhu'lİslÂm, muderrisler ve diğer yetkili kişilerin huzurunda imtihan yoluyla yapılmaktadır.40 Bu durum Fatih medresesi ayarındakilerin yuksekoğretim kurumu hatta universiteden sonraki Yuksek Lisans ve Doktora seviyesinde kabul edilmelerinden dolayıdır, O halde bugunku universiteye giriş ve Yuksek Lisans, Doktora imtihanlarına benzer sınavların mevcudiyetini gormekteyiz. Bu tur kurumlarda okuyanlar yani Danişmendler ise "İcazetname" denilen diploma alırlar. Danişmendlerin en yeteneklilerinden secilen Muidler, yani bugunku Doktora ve Docent seviyesinde olan Danişmendlere muderrislerin verdikleri dersleri tekrar anlatırlar. Danişmendler de daha alt derecede okuyan Softalara ders anlatırlar. Bunun yanında Danişmendlerin İstenilen evsafta yetişmelerine hassasiyet gosterilmiştir. Mesel bununla ilgili olarak bir padişah fermanında "....imdi Âbadı kiram ve ecdÂdı îzÂm zamanlarında, bu babda vaz' olunan kÂnunı kadîme ve verilen ahkÂmı şerîfeye muhalif vaz' olduğuna rızÂyı şerifim olmayıp, benim dahi bu babda emri şerifim bu vechile sadr oldu ki; talebeden biri bittemam istihkÂkıyla danişmend olduktan sonra uc yıl bittemam şuğal ettiği şuhûd ve udûl ile yanlarında sabit olmayınca onların gibileri danişmendliğe kabul etmeyeler. Şoyle ki; bu emri şerifime muhalif vaz'ları sadır olursa danişmende ta'ziri beliğ olunup tarîkinden reddoluna ve kabul eden muderris dahi muateb ve ma'zûl olan her danişmende...." şeklindeki bu konudaki ihtimam ve hassasiyeti gosteren sozlerden sonra boyle danişmendlerin en aşağı dereceden başlayarak (1 yıl, 3 ay, 5 ay, 6 ay gibi daha kısa surelerle) tedrisatını tamamlamasını ve bu emirlere muhalif davranan danişmendin şehirden surulmesi ve muderrisin de itab ve azl olunması istenmektedir.41

Danişmendlerin ders verdikleri Softalar icin de aynı durum soz konusudur. Başka bir padişah fermanında; vakfiyedeki şartlara uymayıp geceleri izinsiz sokağa cıkan softalar, ihtar edildiği halde muhalif davranırlarsa hucrelerinin ellerinden alınması42 şeklindeki ifadeler, eğitimoğretime gosterilen olağanustu onemi gostermektedir.

IV GUNUMUZUN PROFESORLERİ, MUDERRİSLERİ

Medreselerde Oğretim gorevlileri olan Muderrisler, bugun universitelerden sonraki akademik kariyerde bulunan şahıslar seviyesindedirler. Ortaoğretimde ders verenler, bugunku tabirleriyle en az Araştırma Gorevlisi veya Doktora; yuksek oğretimdekiler ise Docent ya da Profesor statusunde kabul edilebilir.

Eğitimoğretimin başarıya ulaşmasında birinci derecede ehemmiyetli olan muderrisler ya da genel anlamda hocalar, bilhassa ilk donemlerde cok buyuk iltifat gormuşlerdir. Osmanlı toplumunun karakteristik ozellikleri olarak ilme ve Âlime saygı duymalarından muderrisler de kendilerine duşen payı almışlardır. Hem toplumda hem de devlet mekanizmasında ayrıcalıklı bir mevkiye sahip olan muderrisler, ictimaî hayatta olduğu kadar siyasî ve ekonomik hayatta da imtiyaz sahibi olmuşlardır. İlmiye sınıfına mensup olan muderrislerin, hemen butun ihtiyacları devlet, zengin kişiler veya vakıflar tarafından karşılanmıştır. Cok yuksek olan maaşlarıyla muderrisler, ilmî calışma ve ders verme gibi konularda da serbest bırakılmışlardır. Yani muderrisler kendi yetişme bicimlerine, mensup bulundukları okullara ve talebelerin seviyelerine dikkat ederek istedikleri kitapları ve dersleri, vakfiyeyi de goz onune almak şartıyla okutmakta serbesttirler.

Bununla birlikte bu kadar saygıdeğer olan muderrislerin yetişmesi, medreseyi bitirip muderris olması cok kolay değildir. Bir muderris en yuksek dereceli okuldan mezun olurken imtihana tabi tutulduğu gibi, bir sure bekledikten sonra, herhangi bir medreseye atanırken de ruştunu ispat etmek zorundadır. MeselÂ; Sahnı Seman muderrisliklerinden boşalan bir yer icin başvuran iki muderris, ilk once ceşitli devlet erkanının huzurunda sorulan sorulara yazılı olarak cevap vermişler, bu cevaplar incelendikten sonra tekrar kendilerine gosterilmiş ve bunu muteakip de aralarında munazara yapıldıktan sonra kazanan kişi ehil olduğunu ispatlayıp muderris olabilmiştir.43 Vakfiyelerde muderrislerin bu işe liyakatli, kapasiteli ve bilgili olmalarına dair olan şartlar oldukca sık gecmektedir.44 Bununla beraber mezun olan bir muderris, ilk kademedeki medreseden başlayarak ancak bu şekilde terfi edebilirdi.

VII MEDRESEVAKIF İLİŞKİSİ

Bu bolumde medreseleri anlamamızda bize yardımcı olması icin, genel hatlarıyla, medrese vakıf ilişkisini İktisadî, idarî ve hukukî boyutta ele alacağız.

1) İKTİSADÎ DURUM: İlk başlarda da soylediğimiz gibi Osmanlı toplumunda ictimaî muesseseler padişah ve ailesi, devlet erkanı, zengin kişiler ve vakıflar vasıtasıyla yapılmaktaydı.

Medreseye (veya muesseseye) bağışlanan her turlu menkul, gayri menkul, para vs. gelirler vakıf mallarını teşkil etmektedir.45 Medresenin butun ihtiyaclarını (muderristen talebeye ve talebeden temizlikcisinin masrafına kadar her turlu harcamayı) karşılamayı vakıflar ustlenmişlerdir. Eğitim işinin ehemmiyetine binaen, eğitimoğretimin rantabl bir şekilde yapılabilmesi icin medrese elemanlarının butun istekleri karşılanmaya calışılmıştır. Evliya Celebi'nin ifadesiyle “her softanın yemeği ve yatağı ucretsiz oluktan başka odunu ve mumu da ucretsizdir; her oda icin ayrı bir hizmetkÂr vardır."46 İsmi bilinmeyen bir İspanyol ile Fransız Antoine Golland isimli seyyahlar, "talebelere vakıf gelirinden gunde 57 akce verildiğini ve vakıfların cok zengin olduğunu"41 belirtiyorlar.

Muderrisler icin de aynı durum gecerlidir. Zamanın toplum yapısına gore en yuksek ucretleri yine vakıf gelirinden karşılanmıştır. Ayrıca yardımcıları, lojmanları, hizmetcileri ve kendilerine ait odaları vardır. Bu durumda hem talebeler, hem muderrisler hem de başka yerlerden gelen alimler buralarda kalabildiği icin, bir yandan muderristalebe arasındaki iletişim guclenirken, diğer taraftan da misafir alimlerden de istifade etme imkÂnı doğmaktadır. Her turlu ihtiyacın karşılanması konusunda vakfiyelerde bilhassa mevzu uzerinde durulmuştur.48

Eğitim konusunda cok ceşitli vakıfların varlığına şahid olmaktayız. Oyle ki, bazı vakfiyelerde vakfın ya da birkac vakfın butun gelirlerinin bazen de mesel bir koy ya da beldenin gelirlerinin hepsinin sadece bir medreseye tahsis edildiğine sık rastlanmaktadır.49 Bazı vakfiyelerde vakfın gelirlerinin tamamının sadece medreselerdeki talebelerin yazın soğuk su ihtiyacını karşılamaya tahsis edildiğini, bir takım vakıfların da yaz aylarında talebelerin mesire yerlerine goturulerek temiz hava almaları icin kurulduğu gorulmektedir.5

Medreselerin iktisadî bakımdan kendi kendine yetmesi ve bunu da aşarak başka alanlara da yatırım yapabilecek seviyeye gelmesi, gelişmesi ve buyumesi, her zaman vuku bulma ihtimali olan ceşitli mudahaleleri de onlemiştir. Aynı zamanda ekonomik istikrarsızlıklardan da fazla muteessir olmamasını temin etmiştir. Medreselerin tam anlamıyla bir "Vakıf Muessesesi" olması, ayrıca devletin ekonomik yukunu de oldukca hafifletmiştir.

2) İDARÎ DURUM: Medreseler; medreseyi yaptıran kişi ya da kişilerin (VÂkıf) duzenledikleri ve bugunku anlamda bir ic tuzuk mahiyetinde olan ve bir muessesenin nasıl calışması ve hangi kurallara gore yurutulmesi gerektiğini gosteren şartlara gore yani "Vakfiyeler"e gore yonetilirler. Bu belgede vakıf, medreseyi ne icin kurduğu, hangi gelirleri tahsis ettiği ve (zamana gore) hangi derslerin okutulması gerektiğini yazar. Vakfiyedeki (zamana ve topluma gore değişebilen) şartlar istikÂmetinde medrese; vÂkıfın, bazı muderrislerin ve vÂkıfın ailesinden bazı kişilerin katıldığı ya da bu işe tayin edilen kişilerin bulunduğu "Mutevelli" tarafından idare edilir. Bir ceşit Yonetim Kurul niteliğinde olan Mutevelli, medresede eğitimin lÂyıkıyla yapılıp yapılmadığı, ihtiyacların tesbiti gibi mevzularda vazifelidirler. Muderrislerin de bu kurulda yer alması, talebemuderris arasındaki yardımlaşma ve iletişimi sağlarken, ceşitli konularda idare ile ilgili meselelerin cıkmasına da manî olunmuştur. Bugun Amerika ve Avrupa ulkelerinde tatbik edildiği bilinen bu kurul daha ust duzeyde, servetlerin bağışlanmasıyla oluşan hukukî bir kurum olan vakıflara da bağlıdır. Vakıflar ise, Kadı ve Muftuler tarafından kontrol edilmektedir. Boylece vakıflar, idarî mekanizmada da kendilerine yetmekteydiler.

3) HUKUKİ DURUM: Medresenin hukukî durumu, en başta vakıflar hukukî bir muessese tarafından yonetilmesinden kaynaklanmaktadır.

Medreseler; ders secimi, metodoloji zaman ayarlaması ve kitapların tesbitî gibi, konularda (vakfiyedeki kurallara uymak şartı, ancak zamanın ve ihtiyacların durumuna gore şekillenmek koşuluyla) serbest bırakılmışlardır. Birkac istisna dışında devletin menfî bir mudahalesi gozukmez. Medresenin ekonomik bakımdan kendisine yetmesi bu durumu yani serbestliği daha da kuvvetlendirmiştir.51 Boylece medresenin buyumesi ve gelişmesi, ilişki icinde bulunduğu unsurlarla (talebe, muderris, idare, halk, sosyokulturel hayat vs.) azamî birlik ve butunluk icinde hareket etmesinde oldukca faydalı olmuştur. Ayrıca bir eğitim muessesesi olarak medreselere, hem devlet hem de halk tarafından ihtimam gosterilmesi, bu muesseselerin fikrî hayatta, ilmilik, ictîmaîilim ve kulturel yaşantıda olduğu kadar siyasî ve iktisadî alanlarda da ağırlığını koymasını ve soz sahibi olmasını sağlamıştır.

VIII MEDRESENİN FONKSİYONUNU KAYBETMESİ

Medresenin 1400'lu yıllardan 1800'lu yıllara kadar, bazı kucuk aksaklıklar haric, genel cizgisiyle, başta eğitim olmak uzere ictimaî, ilmî ve kulturel hayat kadar siyasî ve iktisadî sahada da bilfiil tesir icra ettiği bir gercektir. Fakat burada cevaplanması gereken bir kac soru var. Acaba Medrese ya da Medrese Sistemi, gayesine ulaşabildi mi? Gorulduğu kadarıyla belli bir sure daha olsa, 1600'lu yıllara kadar, gaye ve hedef sectiği hemen her yonuyle istifade edilebilecek bilgi ve tecrubelerle techiz edilmiş insan modelini yetiştirmede, buyuk capta başarılı olduğu soylenebilir. Zaten bu muvaffakiyet biraz da medresenin ferd ve cemiyet bazında İcra ettiği tesirler ve kazandırdıklarıyla alÂkalıdır.
Ancak bu tarihlerden sonra hem eğitimoğretim telÂkkisi, gaye ve hedef, hem de metod ve sistem gibi ana mevzularda giderek irtifa kaybedildiğine şahid olmaktayız. Osmanlı ferd ve toplumunda, ozellikle 16. asırdan sonra meydana gelen siyasî, kulturel, ictimaî ve biraz da ekonomik gerileme, medresenin bu mefhumlar uzerindeki azalan nufuzunu acıkca ortaya koymaktadır.

Acıklamaya calıştığımız kadarıyla uzun bir sure tesir sahibi olan bu muessese neden bozuldu? Bir meselede pratik ile teoriğin birlikte ve azamî uyum icinde işlemesi gerekir ki, bunu medresenin buyuk olcude gercekleştirdiğini biliyoruz. Ancak insan, yaratılış itibariyle hata ve kusurdan hali olmadığı icin, ne kadar mukemmel bir sistem kurmaya calışırsa calışsın, bazı yuksek dusturlara uymadığı icin mukemmel bir nizamı yakalayamıyor ve kurduğu sistem de tabiî olarak kusurlu mahiyet taşıyor.

Osmanlı medrese sisteminde de bu durum gecerlidir. En başta sistemde bazı boşluklar ya da hatalar olması, daha sonraki yıllarda bunların giderek buyumesi, kuralları uygulamadaki İstismarlar, İslÂm’ı bir ideoloji ve hayat nizamı olarak benimseyen Osmanlı toplumunun 16. asırdan sonra İslÂm'ın bazı esaslarım anlama ve tatbik etmedeki yanlış telÂkkileri, bozulmanın en temelinde yatan sebepler. Bu bozulmadaki siyasî, ictimaî, iktisadî ve idarî sebepler ile anlayıştaki problemleri kısaca şoyle sıralayabiliriz.

1) Eğitimoğretimin ana duşuncesinin askıya alınması ve buna paralel olarak, İslÂm'ın bazı prensiplerini tamamen şahıslara bağlı olmak uzere yanlış yorumlamaları ve bununla birlikte 16. asırla gelen fikrî durgunluk.

2) Oğretim, mezuniyet işlemleri, muderris yetişmesi, tayinler talebe alım ve yetiştirilmesi gibi konularda liyakatin ve ehil olmanın arka plÂna alınmasıyla şahsî nufuzun ortaya cıkması.

3) İlmin ve ilim adamlarının eskisi kadar himaye gormemesi.

4) İnsanın maddîmanevî eğitimini esas alan, cok yonlu ve kullî eğitim tarzının terkedilmesi.

5) Ulkenin 16. asırdan itibaren siyasî ve ekonomik istikrarsızlıklar icine girmesi, medresenin de bozulan vakıf muessesesiyle birlikte bundan menfî şekilde etkilenmesi.

6) Batı ile temasların hızlanması ve Batılılaşma ile birlikte Avrupaî eğitim kurumlarının tesis edilmesiyle medreselerin ikinci plÂna itilmesi. Bu arada Batılı devletlerin ulke uzerinde oynadıkları oyunlardan medreselerinde paylarını almaları52 vs.
(Devam edecek)

DİPNOTLAR

35 BALTACI, Maarif Sistemimiz, s. 32; KURKCUOGLU, Fatih Sultan Mehmed II. Vakfiyesi.

36 PAKALIN, a.g.e., c.l., s. 279280; ERGİN, a.g.e, el, s. 100117.

37 "Temessuk" = İhtimam ile Tutunmak, Yapışıp Sıkı Tutmak (Pakalın, 2. a.g.e., s. 453).
38 Kızların Eğitimi, Sıbyan Mektebi denilen okullarda, en az medreselerdeki kadar itina ile yapılmaktadır. Bilgi icin bk; PAKALIN, a.g.e., s. 201203; AKSOY, Ozgonul; Osmanlı Devri İstanbul Sıbyan Mektepleri uzerine bir inceleme, İst., 1968; BERKER, Aziz; Turkiye'de İlkoğretim, Ank. 1945; Kocu, R.Ekrem; Sıbyan Mektepleri, Hayat Tarih Mecmuası, Mart 1966 c. I, sayı; 2. s. 2428.

39 "Osmanlı İlmiye Sınıfı" hk. bak; UZUNCARŞILI, Osmanlılarda ilmiye Teşkilatı. TTK. Ank. 1988; OZTUNA, Yılmaz; Buyuk Turkiye Tarihi, Otuken Yay. İst. 1983, c. 19

40 Bununla ilgili olarak, I. Abdulhamid'e ait 1195 :./1781 M tarihli vakfiyenin 111. sahifesinde şu şekilde bir kayıt gecmektedir. "...Medresede bulunan yirmi adet odanın her birinde kalan ikişer kişiden kırk talebenin herbirine gunde ikişer akce ucret verilip, bu kırk talebenin secimi Şeyhu'lİslÂm'a tevdi edilmiştir. İmtihanda hak sahibi oldukları belirlenen kırk oğrencinin ilmî yonden birbirine nisbetle birinci, ikinci ve ucuncu itibariyle kırkıncıya kadar tertib buyurdukları..." Bak: ATEŞ, İbrahim; Vakıflarda Eğitim Hizmetleri ve Vakıf Oğrenci Yurtları, v.d. s. 14, s. 41. Ank. 1982.
41 29 Şevval 983/31 Ocak 1576 tarihli ferman icin bak: Ahmed Refik a.g.e, s. 5153.
42 Ahmed Refik, a.g.e., s. 51.
43 Uzuncarşılı, a.g.e., s. 64.
44 Bak.; Fatih Sultan Mehmed (E) Vakfiyesi (875 :./1470 M.) s. 263, Vakıflar Genel Mudurluğu Arivişinde No: 46'da bulunmaktadır. MeselÂ: "Olpadişahı lebib medarisi Âliye vezaifini bu minval uzre tertib ettik ki,.... bÂlayı kitabi celi serd ve tefsil olunduğu uzre seccadenişin sadr Ha'de olmaya ihtihkÂkı zahir, mebÂdı ve muhaddimatı akliyyat ve nakliyyatda naziri nadir, esbabı liyakatı makamı terisi cami' ulumu nafia tahsiline sarfı omri aziz eylemiş..." Dr. İbrahim Ateş, a.g.e., s. 32.

45 Vakıflar hakkında bugi icin bak: BERKÎ, Ali Himmet; Vakfılann Hukuk ve Farih Bakımından Kıymeti; V.D. İst. 1965, c. VI, s. 7 ve Prof. Dr. YEDİYILDIZ, Bahaeddin, Instıtutıon Du VAQF Au XVIII SIECLE EN TRQUTE, kultur Bak., Yay., Ank. 1990; YEDÎYILDIZ, B., "Vakıf maddesi, İ.A.; BARKAN, O. LUTFİ; "Osmanlı Devletinde Hukukî Mahiyeti ve Tarihi Tekamulu, VD. Ank. 1942, c. 11, s. 135; SELCUK, F.; Vakıflar (Başlangıctan 18. asra kadar) V.D. İst. 1965, s. IV. s. 27.

46 Evliya CELEBİ; Seyahatname, İstanbul 1314, c.l, s.313316

47 Antoine Golland; İstanbul'a Ait Gunluk Hatıralar (16721673) Şerhlerle Yayınlanan = Charles Scheefer, H. cilt 51673) Tere. Nahid Sim Orik, TTK. Ank. 1987, s. 83. Turkiye'nin Dort yılı (15521556); Manvel Serran, Y. Sonstz'ın Yayınladığı El Yazmasından Tere. A. Kurutluoğlu, Tercuman Ya İst. (Tarihsiz), s. 69 ve 82'de gecen bilgiler şoyledir: "Ne Atina'da ne de tarihin kaydettiği eski kulturlerden eser yok. Okumalar icin cocukları papazların ellerine veriyorlar. Bunlarda kendileri zaten bir şey bilmediklerinden zor okuma ve ikiuc gramer kaidesinden başka bir Şey oğretmiyorlar. Turklerin ise bizdeki universiteler gibi mektepleri vardır. Bunların vakıfları zengin, oğrencileri coktur. Cok fazla gelirleri olduğu icin her birinde gunde ucbin talebe yemek yiyebilir."

48 Bu mevzuda İmam Şafiî Hazretleri'nin prensib alındığı anlaşılmaktadır. Fatih vakfiyesinde gecen ifade şoyledir: "Tetimme medreselerinin odalarından her birine de 15'er akce tayin buyurmuş olup, bu hucrelerde kalan itidatlı talebelerin kendileri icin tayin edilen maaşla, boşluğun doldurulması, ihtiyacın temini, aclığın izale edilmesi, gecim sıkıntılarının bertaraf edilmesi cihetine gidilerek; İmam Şafiî Hazretleri'nin tedrisa safhasında gecim cihetinden 'Bir tek soğanı temin etmekte vazifeli olsaydım, bir mesele oğrenmezdim' buyurdukları uzre sakin kafa ile faydalı ilimleri oğrenme ile meşgul olma şartı kılmıştır…”

51. LEKESİZ. M. Hulusi, a.s.e.. s. 26. vd; ATEŞ, İbrahim, a.g.m., s. 32

52 Bilgi icin bk; UZUNCARŞILI, İ. H.; İlmiye TeşkilÂtı, s. 6771; AKYUZ, Y. ; a.g.e., s. H892; ATAY, H.; Osmanlılarda Yuksek Din Eğitimi, s. 131155; BALTACI, a.g.e., s. 4050 vd; BİLGE, Mustafa; İlk Osmanlı Medreseleri, İst 1984; AKDAĞ. Mustafa; Turk Halkının Dirlik ve Duzen Kavgası Ank. 1975, s. 20, 113. vd; PAKALIN, ZEKİ, a.g.e., c. II, s. 445 vd; KOCİBEY RİSALESİ, K.T.B. Yay., Ank. 1985, Hazırlayan; Zuhuri Danışma, s. 17 vd.

YENİUMİT DERGESİ


__________________