Giriş
İslÂm dunyasında Peygamber Efendimiz (s.a.v) zamanından itibaren var olan "Hisbe", diğer ismiyle "İhtisab Muessesesi"nin Hz. Omer zamanında tam teşkilatlı bir yapıya oturduğu bilinmektedir. İslÂm ictimÂi hayatında, toplumun intizam ve rahatında muhim yer tutan bu muessesenin gayesi "emr-i bil mÂruf ve nehy-i anil munker"1 idi. Gercekten iyilikleri emretmek ve kotuluklerden sakındırmak maksadıyla kurulan ihtisab muessesesi, İslÂm dininin kaidelerine uygun hareket edilmesini sağlardı.2 "İyilikleri emreden ve kotulukleri yasaklayan" yani "Hisbe"yi yerine getiren kişilere ise "Muhtesib" adı verilmiştir.
Osmanlı Devleti'nde "hisbe" veya "ihtisab"la vazifelendirilen kişilerin, Osman Gazi doneminde pazarların kontrolu ve vergilerin toplanması gayesiyle tayin edildiği tahmin edilmektedir.3 Fatih Sultan Mehmed zamanında yapılan kanunlarla, muhtesiblerin vazife ve salÂhiyetleri belirtilmiştir.4
"Muhtesiblik" İcin Aranan Şartlar
"Hisbe" kendi başına komple bir iktisÂdi-ictimaî sistemi ifade etmektedir. Bu sistemin başında ise "İhtisab Ağaları" vardır. "îhtisab muessesesinin başına gecip idare edecek olanların diğer insanlardan ayrılan bazı ozelliklerinin bulunması icab etmekteydi. Herşeyden once bu insanların ahlÂklı, zeki, ilim sahibi olmaları gerekiyordu."5 Muhtesiblerde aranan vasıflar şu şekilde sıralanabilir:
1. Musluman olmalı,
2. İşini Allah rızası icin yapmalı,
3. Erkek olmalı,
4. Yapacağı işlere dair ilim sahibi olmalı,
5. İşini yaparken adaletli olmalı,
6. Başkasından yapmasını isteyeceği şeyleri ilk once kendisi yapmalı,
7. İslÂm'ın dinî kaidelerini en guzel bicimde yaşamalı,
8. Mesuliyetini idrak edebilecek yetişkinlikte olmalı. "Gercekten muhtesiblik, ancak istenilen vasıflara haiz olan kişilere veriliyor, halkın zarar gormemesi icin bu insanların durumu araştırılıyordu."6 Muhtesiblerin padişah tarafından tayin edilmesi,7 onlara padişah ve kadıların bir "vekili" olma mevkiini veriyordu. Genellikle sadrazamların, ihtisab ağalarını ve kadıları yanına alarak şehirlerde halkın arasında dolaşması,8 muhtesibleri hukumet nezdinde guclendiriyor ve halkın uzerinde cok buyuk bir tesir atmosferi kurmalarını sağlıyordu.
Muhtesibin Yardımcıları
İhtisab Ağalarının, vazifelerini îfa ederken "Koloğlanları" ile ceşitli mesleklerden secilen ''Arif, Emir, Gulam, Avn ve Haberci"9 gibi isimler alan yardımcıları vardı. Bunların secimini ise muhtesib bizzat kendisi yapıyordu. Yardımcıların vazifelerini îfÂda hassasiyet gostermeleri, hareketlerinde olcuyu kacırmamaları gerekmekteydi. Aksi takdirde muhtesib tarafından derhal vazifelerinden alınırlardı. Bu bakımdan onlar, devamlı olarak muhtesibin kontrolu altında bulunuyorlardı. Devlet kademesi de bu husus uzerinde titizlikle durmaktaydı. Mesela 10 Mart 1779 tarihli bir fermanda, "hıyaneti gorulen Koloğlanlarının vazifelerine son verildiği" kay-dedilmektedir.10
Muhtesiblerin Vazifelerini Îf Usûlu
Muhtesiblerin hukumet nezdindeki onemli itibarı ve halk karşısında hukumetin yanında onemli bir kişi olarak bulunmaları sebepsiz değildir. Vazifelerini yerine getirirken bazı usullere dikkat etmeli, bunları yerinde ve zamanında kullanmasını bilmeliydiler. Muhtesib; işlenen kotu işi gordukten veya bildikten sonra; şahsa ilk once, yaptığının kotu olduğunu anlatır, bunu muteakiben bir daha yapmaması icin onunla konuşur, nasihat eder ve kendisine İslÂmî kaideleri hatırlatırdı. Butun bunlara rağmen hÂl yapmaya devam ederse, ya kendisi cezasını verir veya kadıya intikal ettirirdi. Muhtesib vazifesini yaparken, İslÂm dininin ictimaî kaideleri cercevesinde, kolaydan zora doğru bir yol takip ederdi.11
Muhtesiblerin İctimaî-İktisadî Vazifeleri
Muhtesiblerin Osmanlı ictimaî hayatında yaptığı vazifeler oldukca geniştir. Bu yuzden 'İhtisab Muessesesi" ni veya "Muhtesiblik" i bugunku kavramlardan biriyle acıklamak oldukca zordur. Gunumuzde, Sağlık Mudurluğu'nun, İş ve İşci Bulma Kurumu'nun, mahkemelerin (adliyenin), bir kısmı belediyelerin, bir kısmı muftuluklerin ve zabıtaların yetki ve vazife sahasına alabileceğimiz bu vazifelerin iktisÂdî-ictimÂî hayatla ilgili bolumunu kısaca acıklamaya calışalım:
Esnaf ve Tuccarların Kontrolu
Muhtesiblerin Osmanlı ictimaî ve iktisadî hayatında onemli bir rolu bulunuyordu. Muhtesib, devlet-halk-esnaf (tuccar) uclusu arasındaki munasebetlerin duzenlenmesi ve yurutulmesinde muhim bir yere sahipti. Devlet, muhtesibi vasıtasıyla esnaf ile işcilerini kontrol ediyor ve on-ların haklarını koruyordu. Ayrıca maksat ve standartlarını devam ettirmek gayesiyle esnaf loncalarını yeterince yakından izleyebiliyordu.12 İhtisab ağasının bu işle vazifelendirdiği muhtesib, ayrıca mahallî pazarların teşkilÂtlanması ile uğraşıyor ve gerektiğinde temel gıda maddelerini, esnaf ve sanatkÂrlar arasında paylaştırıyordu. Bunların yanında, bazı şartlardan istifade ederek, halkı somurmeye calışan insanları takip etmek, esnafın kullandığı olcu aletlerini kontrol etmek ve gerektiğinde cezalandırmak, muhtesibin diğer vazifeleri arasındaydı. Boylece muhtesib, bugunku "karaborsacılık" ve "stokculuk" gibi ceşitli "haksız kazanc" yollarını tıkayarak, halkın ve iktisadî hayatın intizamını sağlıyordu.
"Kola Cıkma"
Muhtesib, esnafın nizam ve kanunlara uygun calışıp calışmadığını hem bizzat hem de em-rindeki memurları vasıtasıyla kontrol ederek hileli satışlara mani olmaya calışırdı.13 Bu hÂdiseye "Kola Cıkma" denirdi. İhtisab ağasının bazen ileri gelen devlet adamları yani 'Vezirler', 'Kadılar gibi şahıslarla, bazen de kendi başına veya yardımcılarıyla beraber yaptığı bu işi, surekli yapmak mecburiyetinde olduğu anlaşılmaktadır. 17. asırda Osmanlı ulkesine gelen bir yabancı, muhtesibin her gun dolaştığını, esnaf icinde hile yapabileceklerin bunu bildikleri icin kolay kolay herhangi bir haksızlık yapmaktan cekindiklerini, hatt bu yuzden kucuk cocukların bile aldatılma korkusu olmadan pazara rahatca gidebildiklerini yazmaktadır.14 Yani Osmanlı halkında, bırakın buyukleri, cocukların bile carşı-pazarda al-datılma korkusu yoktu.
Narh Tesbiti
Muhtesib, Osmanlılarda, piyasada "fiyatların kontrolu ve belirlenmesi" işini de ustlenmişti. Fiyatların başıboş, halka ve ekonomiye zarar verecek şekilde seyretmesini onlemek, onemli bir mevzu idi. Evliya Celebi, bu işin ehemmiyetine binaen İstanbul'un fethinden sonra vezir-i azamın her carşamba şehri dolaşıp, butun esnafın rızasını alarak satılanlara narh koyduğunu yazmaktadır.15 Fiyatların tesbiti işini bazen devlet doğrudan kendisi yaptığı gibi, tuketici veya esnaflar arasındaki ceşitli "Esnaf Birlikleri" de bu hususta soz sahibiydi. Burada cok onemli birkac nokta belirginleşmektedir: Bugun "Kapitalist Sistem" ile bu sistemin temel taşlarından olan "serbest piyasa ekonomisi" nin doğurduğu gereksiz fiyat artışları ve fiyat dalgalanmaları "Hisbe" muessesesi sebebiyle o gun icin soz konusu değildi. Bazı "şirket" ve "iş cevreleri"nin piyasadaki malları coğaltmak veya azaltmak ve piyasaya, esnaf-tuccar ile halkın zararına olarak "kalitesiz, ucuz, farklı isimde aynı malı" surmek gibi haksız kazanc yollarının onu alınmış ve meydana getirecekleri "arz-talep dengesizliği"'ne mani olunmuştur Bir diğer yandan, bazı kişi ve kuruluşların cok ceşitli iş sahalarında faaliyet gosterip, ulke ekonomisinin zararına hatt devlet yonetimine karışacak derecede "cok fazla buyumeleri" ve boylece "buyuk sermaye birikimleri"nin ortaya cıkması onlenmiştir. Bu yolla, kucuk esnaf ve tuccara da hayat hakkı tanınmıştır. Menfaatleri istikametinde iktisadî ve ictimaî hayatta tesirli olan bu "sermaye biri-kimleri''nin "tekelleşmesi" ortadan kaldırılarak, bir diğer zaviyeden de "enflasyon" un oluşmasının onune gecilmiştir.
Muhtesibler, İslÂm ictimaî ha yatının prensipleri istikametinde, satılan malların şehre getiriliş usulunden halka arzedilişine kadar esnafla ilgileniyor ve gerektiğindi onlara yardımcı oluyordu. Muhtesiblerin vazifeleri o kadar genişlemişti ki; kayıkcı esnafının fazla; ucretle taşıma yapmamasını ve kayıklara fazla insan bindirmemesini kontrol etmek; yuk taşıyan hayvanlara taşıyabilecekleri yukten fazla yuklenmemesini takip etmeğe kadar hemen her işle alÂkalanırlardı. Bu konuda "İhtisab Kanunlarında" '6 "ve ayağı yaramaz bargiri (yuk taşıyan beygir) işletmeyeler; at, katır ve eşek ayağını gozedeler ve semerin goreler ve hamallar ağı yuk urmayalar" şeklinde gecen ifadeler oldukca ilgi cekicidir. Han ve hamamlardan tutun da şehrin temizliğini dikkat etmeye kadar butun işler muhtesiblerin vazifesiydi. 13 Mayıs 1794 tarihli bir fermana gore ise; "İstanbul'daki ekmekci esnafından Feyzullah Efendi, Arnavut Cafer, Kasımpaşa semtinde Ahmed adındaki şahıslar, defalarca tenbih edilmiş olmalarına rağmen iyi ve temiz ekmek cıkarmamakta ısrar ettiklerinden, başkalarına ibret olmaları icin Limmi Kalesi'ne surulmuştur:'17 Bu takdirde muhtesibler, hemen her alanda olağanustu yetkili birer "Kontrol ve Teftiş Memuru”ydu. Bu durum, bugunku bazı "Koruma Dernekleri" gibi teşkilÂtlara nazaran, Osmanlı medeniyetinin ustunluğunu de gozler onune sermektedir.
İşyeri Acma İzni
Muhtesiblerin iktisadî hayattaki muhim vazifelerinden biri de, 'İşyeri Acma Ruhsatı" vermesi idi. Osmanlı hayatında onceden tesbit edilmiş bulunan esnaf gruplarının sayılarında, mecburiyet olmadıkca eksiltme veya coğaltma yapılmazdı. "Gedik" adı verilen bu sistemde halkın ve esnafların yararı gozetilerek, bir meslekte gereğinden fazla acılan dukkÂn kapatılma yoluna gidilmiştir. Osmanlı toplumunda, her bir mesleğin ve esnafın kendine gore ozel bir değeri olduğundan, bunların kıymetini yitirmemesi icin boyle bir yola başvurulmuştur.18 Emeğe ve mesleğe saygı soz konusudur.
Herhangi bir dukkÂnın acılması ve istenilen vasıflarda calışması da muhtesiblerin izniyleydi. Bu noktada muhtesibler bugunku "Zabıtalar ve Belediyeler" olarak karşımıza cıkmaktadır. Hisbe muessesesinde vazifelerin iş bolumuyle yapılması, bugunku "Belediyeler-Zabıtalar-Vergi Kontrol Memurları" arasında sık sık vuku bulan kopukluk ve zıtlıkları yok etmiştir. Muhtesiblerin "vergi toplama" işiyle de uğraşmaları; yine gunumuzde cok rastladığımız, "hukumet krizleri"ne yol acan "vergi kacakcılığı" ve "hayalî ihracat" gibi bir anda devlet ve millet duzenini alt ust eden skandallar onlenmiştir. Cunku hemen her gun şehri gezen, esnaf ve tuccarın her derdiyle meşgul olan, onları cok yakından tanıyan muhtesibler, kimin ne kadar kazanacağını cok iyi bilirlerdi.
"Cocukların" Yetiştirilmesi
Muhtesiblerin vazifelerinden biri de, okumayan veya işsiz olan cocukların, esnafların yanına yerleştirilmesi ve yetiştirilmesini sağlamaktı.19 Boylelikle, hem meslek temelden ve en ince ayrıntısına kadar tatbikatlı oğreniliyor, hem de mesleğin değeri korunuyor ve kucuk yaştaki co-cukların muhafazası, bakımı ve ileride bir meslek sahibi olmaları sağlanarak işsizlik de ortadan kaldırılıyordu. İhtisab muessesesi, bir nevi bugunku "Cocuk Esirgeme Kurumu" ile "İş ve İşci Bulma Kurumu" nun vazifelerini de yapıyordu.
Sağlık Konusu
Muhtesibler, "hekim-hasta" munasebetlerini de duzenliyor ve kontrol ediyorlardı. Bilhassa cuzzam gibi bulaşıcı hastalıklara yakalanmış insanları, hastalığın başkalarına bulaşmaması icin karantinaya alıyor, şehirden dışarı cıkarıyor ve tedavi ettiriyorlardı. Doktorların faaliyetlerini gozetiyor ve yardımcı oluyorlardı. Muhtesibler, ceşitli zamanlarda halkın genel sağlık kont-rolunden gecirilmesiyle de ilgilenirlerdi.
Şehirlerin İntizamı
Muhtesibler şehir duzenlemesi ile ilgili olarak, şehirici yolların yapım ve tamiri, evlerin onlerine varıncaya kadar butun sokak ve caddelerin temiz ve guzel kokulu olması, halkın sağlığını bozacak ceşitli problemlerin yok edilmesi gibi, bugunku "Belediyeler" ile "Sağlık Bakanlığı”nın vazife alanına giren işleri de yapıyorlardı. Evlerinin onunu temiz tutmayanlar, şehri kirletenler muhtesib tarafından cezalandırılırdı.
Son Birkac Soz
Osmanlı Devleti, "Hisbe" muessesesini kendi yorumunu katarak tatbik etmiş, bu sistem ile iktisÂdi-ictimaî, hatt idarî hayatın pek cok kademesine ulaştığı gibi, bunların fonksiyonlarını mukemmel bir şekilde icra ettirmeyi de başarmıştır.
Farklı ve geniş sahalara ulaşarak, bunlar arasında maksimum irtibatı da kurmuştur. Muhtesiblerin gerek adlî işlerden mesul 'Kadılar', gerek idareden mesul 'Beyler' ve guvenlikten mesul 'Şehir Eminleri' gibi onemli kişilerle surekli irtibatta bulunması; toplumun intizamı icin gerekli bu cok onemli birimler arasında vuku bulabilecek fikir ve hareket planındaki zıtlıklar ve kopukluklara fırsat vermemiştir. Gunumuzde sık sık gundeme gelen "Devlet Bakanı-Belediye Başkanı", "Hukumet-Vali" gibi ceşitli yonetim mekanizmalarında ortaya cıkan "vazife-salÂhiyet karışıklıkları ve mudahaleleri" de onlenmiştir. Boylece devlet, aslında ozu "merkeziyetci" olan bir politika ile "Mahallî İdarelere" ehemmiyet vermiştir. Bu yolla da kendisi bizzat ve direkt olarak işe karışmadan, geniş ve teferruatlı işleri cok daha kolay ve mukemmel bir şekilde "Hisbe Muessesesi-Muhtesibler" ile yaptırmıştır. Hem kendisi maddî-mÂnevî olarak yıpranmamış, hem de halka daha rahat ve cabuk inerek, sağlıklı bir munasebet kurmuştur. Bugun iktisÂdî-ictimaî-idarî mekanizmalarda meydana gelen bircok problemi; daha once cok geniş bir coğrafyada ustalıkla cozmeyi bilen Osmanlı Devleti'nin kurduğu ve geliştirdiği sistemlerden, gunumuz şartlarına gore istifade etmek bizim icin buyuk bir "ustunluk" ve "guc kaynağı" olacaktır.
Dipnotlar
1) Zambaur. E. V.: 'Hisbe' Maddesi, İ. A., M. E. B. ist. 1979, c. 5, s. 540; Levy, FL: "Muhtesıb" maddesi, İ.A., M. E. B., c 8, 532; Pakalın, M. 2.; Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sozluğu. M.E.B. Yay., ist. 1983, c. II, s, 572; Kazıcı, Ziya; Osmanlılarda İhtisab Muessesesi, Kultur-Basın-Yayın Birliği Yay., ist. 1987, s. 14-15; Kavakcı, Y. Ziya; Hisbe TeşkilÂtı, Ark. 1975. s. 32.
2) Levy, agm.; Zambaur, Agm.
3) Levy, Agm. s, 533: Kazıcı, Agm, s. 32
4) Akgunduz, Doc. Dr. Ahmed, Osmanlı Kanunnameleri, c.1, s. 237: inalcık, Halil: 'Bursa 15. asır Sanayi ve Ticaret Tarihine Dair Vesikalar" Belleten XXIV/93, s. 63-64, TTK. Ank, 1960; Evliya Celebi Seyahatnamesi, Ucdal Neşriyat, İst. 1983, c. 1. s. 120 vd.
5) Levis, Bernard; İslÂm ve Osmanlı Uygarlığı, Tere. Nihal Onul, İst. 1975, s. 151; Kazıcı, Age. s. 58.
6) Mantran, Robent; 15 ve 16. asırlarda İstanbul’da Sosyal Hayat, Verso Yayınları, İst. 1986, s. 31. 7] Kazıcı, age., s. 51-60.
8] Mantran, age., s. 32; Kazıcı, a.g.e., s. 51 -52.
9) Akdağ, Mustafa: Turkiye'nin iktisÂdi ve ictimÂi Tarihi, c. II, s. 116; Akgunduz, age., s. 234-236: Kazıcı, age, s. 44-47.
10) Mantran. age., s. 310; Kazıcı age., s. 44.
11) Kazıcı, age, s. 16; Kavakcı, age, s. 56
12) Kazıcı, age. s. 69; Gullulu, Sabahaddin, Ahi Bitlikleri, İst 1977. s. 147-149.
13) Ergin, Osman; Turk Şehirlerinde imaret Sistemi, İst. 1939. s. 39 vd; Turkiye'de Şehirciliğin Tarihi inkişafı, ist. 1936, s. 14.
14) Lewis, Raphaela: Osmanlı Turkiye'sinde Gundelik Hayat, Tere. Mefkure Poroy, İst. 1973, s. 153-155.
Not: Bu ifade, dikkat edilirse, 17. asra aittir, yani duraklama devrine. Buradaki ifadeden esnafın muhtesib korkusuyla aldatmadığı ifade edilmek istenmiştir. Bu izah tarzı bir batılı mantaliteyi yansıtır, "Aldatan bizden değildir" hadisini bilen Musluman esnaf bilerek aldatamaz. Eğer, yazıdaki ifadeler doğruysa, o zaman da Osmanlıların nicin coktuğu bu ifadelerde gizli demektir. (Y.U.)
15) Defterdar Sarı Mehmed Paşa; Devlet Adamlarına Oğutler, Neşr. Hulusi Ragıp Uğural, Ank. 1969, s. 22-27; Seyahatname, c. I, s. 120; Kutukoğlu, Mubahat, Osmanlılar'da Narh Muessesesi ve 1640 Tarihli Narh Defteri, ist. 1978, s. 9-10.
16) Barkan, agm., s. 339,
17) Kazıcı, age. s. 97.
18) Ulgener, Sabri. İktisÂdi Cozulmenin AhlÂk ve Zihniyet Dunyası, İst. 1981. s. 85; Kazıcı, age., s. 136-140.
19) Bilgin, Beyza: İslÂm’da Muhtesiblik ve Eğitim Yonunden Değeri, A.U.İ.F. Dergisi Sayı; XIX. Ankara 1973.
YENİUMİT DERGESİ
__________________
İktisadî Hayatın Sigortası HİSBE-MUHTESİB
Dini Bilgiler0 Mesaj
●15 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- İktisadî Hayatın Sigortası HİSBE-MUHTESİB