Resulullah'in amcasinin oglu, damadi, dorduncu halife. Babasi Ebû
Talib, annesi Kureys'ten FÂtima binti Esed, dedesi Abdulmuttalib'tir.
Kunyesi Ebu'i Hasan ve Ebû Tûrab (topragin babasi), lĂ‚kabi Haydar;
unvani Emîru'l-Mu'minin'dir. Ayrica 'Allah'in Arslani' unvaniyla da
anilir.

Hz. Ali kucuk yasindan beri Resulullah'in yaninda buyudu. On
yasinda islÂm'i kabul ettigi bilinmektedir. Hz. Hatice'den sonra
muslumanligi ilk kabul eden odur. Hz. Peygamber ile Hz. Hatice'yi bir
gun ibadet ederken goren Hz. Ali'ye Peygamberimiz sirkin
kotulugunu, tevhidin manasini anlattiginda Hz. Ali hemen
musluman olmustu. Mekke doneminde her zaman Resulullah'in
yanindaydi. KÂbe'deki putlari kirmasini soyle anlatir: "Bir gun
Resul-u Ekrem ile KÂbe'ye gittik. Resul-u Ekrem omuzuma cikmak
istedi. Kalkmak istedigim zaman kalkamiyacagimi anladi, omuzumdan indi,
beni omuzuna cikardi ve ayaga kalkti. Kendimi istesem ufuklari tutacak
saniyordum. KÂbe'nin uzerinde bir put vardi, onu sagdan soldan ittim.
Put dustu, parca parca oldu. Resulullah'in omuzlarindan indim.
ikimiz geri donduk." (Ahmed b. Hanbel, Musned, I, 384).


Resul-u Ekrem, en yakin akrabasini uyarmak ve hakki teblig etmek
hususunda Allah'u TeÂlÂ'dan emir alinca onlari Safa tepesinde
toplayip ilĂ‚hî emirleri teblig edince, Kureys musrikleri onunla alay
etmisti. ikinci toplantiyi yapmasini Hz. Ali (r.a.)'ye birakti, Ali de
bir ziyafet hazirlayarak Hasimogullarini davet etti. Resulullah
yemekten sonra: "Ey Abdulmuttalibogullari, ben ozellikle size ve
butun insanlara gonderilmis bulunuyorum.


Icinizden hanginiz benim kardesim ve dostum olarak bana bey'at edecek"
dedi. Yalniz Ali (r.a.) kalkti ve orada Resulullah'a onun istedigi
sozlerle bey'at etti. Bunun uzerine Resul-u Ekrem, "Kardesimsin ve
vezirimsin " diyerek Hz. Ali'yi taltif etti.


Hz. Peygamber hicret etmeden once elinde bulunan emanetleri,
sahiplerine verilmek uzere Ali'ye birakti ve o gece Hz. Ali,
Resulullah'in yatagini da yatarak musrikleri sasirtti. Boylece Hz.
Ali, Hz. Peygamber'i oldurmeye gelen musrikleri oyalayarak onun
yerine hayatini tehlikeye atmis, bu suretle Peygamber'e hicreti
sirasinda zaman kazandirmistir. Hz. Ali, Peygamberimiz'in kendisine
biraktigi emanetleri sahiplerine verdikten sonra Medine'ye hicret etti.
Medine'de de Hz. Peygamber'in devamli yaninda bulundu, butun cihat
harekĂ‚tlarina katildi, Uhud'da gĂ‚zî oldu. Bedir'de sancaktardi. Ayni
zamanda kesif kolunun basindaydi; hakim noktalari tesbit ederek Hz.
Peygamber'e bildirdi. Bu mevkiler isgal edilerek, Bedir'de onemli bir
savas harekÂtini basariya ulastirdi. Bedir gazasinin baslamasindan
once, Kureysliler'le teke tek dovusen uc kisiden biriydi. Bu
doguste, hasmi Velid b. Mugire'yi kilici ile oldurdugu gibi, Hz.
Ebû Ubeyde zor durumdayken yardimina kostu ve onun hasmini da
oldurdu. Kendisine "Allah'in Arslani" lÂkabi ve Bedir
ganimetlerinden bir kilic, bir kalkan ve bir de deve verildi.


Hz. Ali, Bedir savasindan sonra Hz. Peygamber'in kizi Hz. FÂtima ile
evlendi. NikÂhini Hz. Peygamber kiydi. O zamana kadar Resulullah'la
oturan Hz. Ali nikÂhtan sonra ayri bir eve tasindi. Hz. Ali'nin, Hz.
FÂtima'dan uc oglu, iki kizi dunyaya geldi. Hicret'in ucuncu
yilinda Uhud savasinda, musluman okcularin hatasi yuzunden
musrikler muslumanlarin uzerine saldirmislar ve Hz. Peygamber de
yaralanarak bir hendege dusmus ve dusman onun oldugunu yaymisti.
Halbuki o sirada doguse doguse gerileyen Hz. Ali, Hz. Peygamber'in
icine dustugu hendege ulasarak, onu korumaya almisti. Iki tarafin
da kazanamadigi bu savasta Hz. Ali bircok yerinden yaralanarak gazi
oldu.


Uhud savasindan sonra Hz. Ali "Benu Nadr" Yahudilerinin hainlikleri
uzerine bu kabile ile yapilan savasi bizzat idare etti. Butun
carpismalarda Hz. Ali kahramanca dogusmus ve musriklerin en meshur
savascilarini oldurmustur. Hudeybiye barisinda sulh sartlarinin
yazilmasinda o memur edildi. Hz. Ali, sulhnameyi yazmaya soyle
basladi: "BismillĂ‚hirrahmĂ‚nirrahîm . Muhammed Resulullah...." Ancak
musrikler bu ifadeye itiraz ettiler. Hz. Peygamber, "Resulullah"
yerine "Muhammed b. Abdullah" yazmasini Hz. Ali'ye soylemis fakat Hz.
Ali "Resulullah" ifadesinin yaziminda israr etmistir.


Hz. Ali Mekke'nin fethi sirasinda yine sancaktardi. "Keda" mevkiinden
Mekke'ye girdi. Mekke kan dokulmeden fethedildi. Hz. Peygamber ile
birlikte KÂbe'deki butun putlari kirdilar.


Mekke'nin fethinden sonra Resulu Ekrem, HÂlid b. Velid'i Benu Huzeyme
kabilesine gonderdi. Bu kabile ya cehaleti, ya da bedevî
olmalarindan, "musluman olduk" anlamindaki "eslemna" kelimesi yerine
"sabbena" dedigi icin HÂlid b. Velid hiddetlendi ve onlarla harp
etti. Hz. Peygamber olayi duyunca cok uzuldu. Hz. Ali'yi bu hatayi
telÂfi ile gorevlendirdi. Hz. Ali Benu Huzeyme'ye giderek
oldurulenlerin diyetini odeyip magdur olanlarin zararlarini telÂfi
etmisti.


Huneyn gazasinda muslumanlar bir ara bozulup dagildilar. Sayilari
binleri buldugu halde iclerinden ancak birkac kisi sabredip
dayanabildi. Hz. Ali bu savasta yalniz sabirla tahammul etmekle
kalmayarak gosterdigi yigitlik ve kumandanlikla islÂm ordusunun kendi
safinda toparlanmasini sagladi.


Resulu Ekrem hicretin 9. yilinda Tebuk seferine cikarken Hz. Ali'yi
ehl-i beytin muhafazasi icin Medine'de birakti, ancak bu sefere
katilamadigi icin muteessir oldu. Bunun uzerine Resulullah: "Musa'ya
gore Harun ne ise, sen bana karsi o olmak istemez misin?" dedi. Ali,
bu iltifattan cok memnun oldu.


Berae suresinin ayetleri nazil olunca, Resulullah Hz. Ali'yi Mekke'ye
gonderdi. Bu suretle hicbir musrikin artik KĂ‚be-i serîfi bundan
sonra haccedemeyecegini bildirdi.


bundan sonra haccedemeyecegini bildirdi. Yemen bolgesinin islÂm'a
girmesi zordu. Gorev yine Ali b. Ebi Talib'e verildi. Hz. Ali "Bu cok
guc bir is" dedi. Resulullah da "Ya Rabb, Ali'nin dili tercumani,
kalbi hidayet nurunun memba olsun" diye dua edince, Ali, siyah bir
bayrak alarak Yemen'e gitti, kisa suren irsadlari sayesinde Yemen'in
butun Hemedan kabilesi musluman oldu.


Hz. Peygamber'in vefati sirasinda, hucresinde bulunanlarin basinda
geliyordu. Hz. Ebu Bekir halife secildigi sirada Hz. Ali Resulullah'in
hucresinde tekfin ile mesgul idi.


Hz. Omer devrinde devletin butun hukuk isleriyle ilgilenip adeta
islÂm devletinin bas kadisi olarak gorev yapti. Hz. Omer'in
sehÂdeti uzerine yine devlet baskanini secmekle gorevlendirilen
alti kisilik sûra heyetinde yer alip, bu alti kisiden en sona kalan
iki adaydan biri oldu.


Hz. Osman'in hilĂ‚feti doneminde idarî tutumdan pek memnun olmamakla
birlikte islÂm devletinin muhtelif vilÂyetlerinden gelen sikayetleri
hep Hz. Osman'a bildirmis ve ona hÂl careleri teklif etmisti. Hz.
Osman'i muhasara edenleri uzlastirmak icin elinden gelen gayreti
sarfetti.


Hz. Osman'in sehÂdetinden sonra islÂm'in ileri gelen sahsiyetleri ona
bey'at ettiler. Ancak onun bu donemi Allah'in bir takdiri olarak son
derece karisik bir donem oldu. HilÂfete gectiginde hÂlledilmesi
gereken bir cok problemle karsi karsiya kaldi. Bu karisikliklar Cemel
ve Siffin gibi ic catismalari dogurdu. islÂm devleti bunyesindeki
bu ihtilÂflari giderme konusunda buyuk fedakÂrlik ve gayretler
gosterdi.


Nihayet, Kûfe'de 40/661 yilinda bir HĂ‚rici olan Abdurrahman b.
Mulcem tarafindan sabah namazina giderken yaralandi. Bu yaranin
etkisiyle sehid oldu.


Hz. Ali devamli olarak Hz. Peygamber (s.a.s.)'in yaninda bulundugu
icin Tefsir, Hadîs ve Fikihta sahabenin ileri gelenlerindendir. Hatta
Resulullah'in tabiri ile "ilim beldesinin kapisi" olarak ummetin en
bilgini idi. Hz. Peygamber yolunda insanlari hakka iletmek icin
buyuk gayretler sarfetmis ve hilÂfet donemi ic karisikliklarla
dolu olmasina ragmen islÂm'in ogretilmesi ve ogrenilmesi hususunda
buyuk katkilari olmustu.


Medine'de duruma hakim olup yonetimi tam olarak eline aldiktan sonra
ogretim icin merkezde bir okul kurdu. Arapca gramerin ogretilmesini
Ebu Esved ed-Dueli'ye, Kur'an okutma ve ogretme isini Abdurrahman
esSulemi'ye, Tabiî ilimler konusunda ogretmenlik gorevini Kumeyl
b. ZiyÂd'a verdi. Arap edebiyati konusunda calisma yapmak uzere de
Ubade b. esSamit, ve Omer b. Seleme'yi gorevlendirdi. Devlet
yonetimi ve hizmetlerini; maliye, ordu, tesrî ve kaza gibi
bolumlere ayirarak yurutuyordu. Malî isleri, dagitma ve toplama
diye iki kisma ayirmazdi.


Ummetin malini ummete dagitirken de son derece titiz davranirdi.
Kendisine bir pay ayirma noktasinda gayet dikkatli olup, kimsenin
hakkina tecavuz etmemekte de buyuk bir ornek idi. Kendisini
Kûfe'de gorenler, kisin sogugunda ince bir elbisenin altinda tir tir
titreyerek camiye gittigini aktarirlar. Devlet yonetici ve
memurlarinin nasil davranmalari gerektigi konusunda su yonetmeligi
hazirlamisti.


1. Halka karsi daima icinizde sevgi ve nezaket besleyin. Onlara bir
canavar gibi davranmayin ve onlari azarlamayin .


2. Musluman olsun olmasin herkese ayni davranin. Muslumanlar
kardesleriniz, musluman olmayanlar ise sizin gibi bir insandir.


3. Affetmekten utanmayin. Cezalandirmada acele etmeyin. Emriniz altinda
bulunanlarin hatalari karsisinda hemen ofkelenip kendinizi kaybetmeyin
.


4. Taraf tutmayin, bazi insanlari kayirmayin. Bu tur davranislar sizi
zulme ve despotluga ceker.


5. Memurlarinizi secerken zalim yoneticilere hizmet etmemis ve
devletin suclarindan ve zulumlerinden sorumlu olmamis bulunmalarina
dikkat edin.


6. Dogru, durust ve nazik kisileri secin ve cikar ummadan ve
korkmadan aci gercekleri soyleyebilenleri tercih edin.


7. Atamalarda arastirma yapmayi ihmal etmeyin.


8. Haksiz kazanc ve ahlÂksizliklara dusmemeleri icin memurlariniza
yeterince maas odeyin.


9. Memurlarinizin hareketlerini kontrol edin ve bunun icin
guvendiginiz samimi kisileri kullanin.


10. Mektuplar ve muracaatlara bizzat kendiniz cevap verin.


11. Halkin guvenini kazanin ve onlarin iyiligini istediginize
kendilerini inandirin .


12. Hic bir zaman vaadinizden ve sozunuzden donmeyin.


13. Esnaf ve tuccara dikkat edin; onlara gereken onemi gosterin,
fakat ihtikÂr, karaborsa ve mal yigmalarina izin vermeyin.


14. El islerine yardim edin; cunku bu yoksullugu azaltir, hayat
standardini artirir.


15. Tarimla ugrasanlar devletin servet kaynagidir ve bir servet gibi
korunmalidir.


16. Kutsal gorevinizin yoksul, sakat ve yetimlere bakmak oldugunu hic
aklinizdan cikarmayin. Memurlariniz onlari incitmesin, onlara kotu
davranmasin. Onlara yardim edin, koruyun ve yardiminiza ihtiyac
duyduklari her zaman huzurunuza cikmalarina engel olmayin .


17. Kan dokmekten kacinin, islÂm'in hukumlerine gore
oldurulmesi gerekmeyen kimseleri oldurmeyin.


Hz. Ali butun bu emirleri kendi nefsinde eksiksiz uygulayan bir
halifeydi. Bes yillik halifeligi cok onemli olaylarla, savas ve
sikintilarla gecmisti. Fitnelere karsi sonuna kadar dogru yoldan
sabirla mucadele etmek istedi sonunda sehid oldu.


Hz. Ali IslÂm'in butun guzelliklerine vakifti. Cunku o,
Resulullah'in daima yaninda bulunmustu. Vahiy kÂtibiydi, hÂfiz,
mufessir ve muhaddisti. Hz. Peygamber'den bes yuzden fazla hadis
rivayet etti. AhkĂ‚min nazariyatindan cok amelî keyfiyetine bakardi:
"Halka anladiklari hadisleri soyleyiniz. Allah ile Peygamber'in tekzip
edilmesini ister misiniz?" (BuhĂ‚rî, ilim) demistir.


Hz. Ali'nin, Hz. FÂtima'dan Hasan, Huseyin, Muhsin adli ogullari ve
Zeynep, Ummu Gulsum adli kizlari oldu.


Hz. Ali Âbid, kahraman, cesur, iyilikte yarisan, takva sahibi ve son
derece comertti. Medine'de muslumanlarin durumu duzeldikten sonra,
Hz. Ali de bir hizmetci almaya karar verip, Resulullah'a gitti.
Resulullah kiziyla damadinin arasina girerek: "Ben size hizmetciden
daha hayirlisini haber vereyim. Yatarken otuzuc kere Allahu ekber,
otuzuc kere Elhamdulillah, otuzuc kere de Subhanallah deyin"
buyurdu. Yine bir gun yiyecek cok az yemekleri olan Hz. Ali ile
ailesi sofraya oturduklari sirada kapilarina bir dilenci geldi, onlar
da yemegi dilenciye verdiler. Ertesi gun gelen bir yetime, ucuncu
gun gelen bir esire yemeklerini verdiler. Bu olay uc gun
surdukten sonra su ayet-i kerime indi: "suphesiz en iyiler mizaci
kÂfur olan bir tastan icerler. Allah'in kullarinin tasira tasira
icecegi bir kaynak. Adagi yerine getirirler ve serri yaygin olan bir
gunden korkarlar. icleri cektigi hÂlde yiyecegi, miskine, yetime ve
esire yedirirler. 'Biz sizi ancak Allah'in rizasi icin doyuruyoruz,
sizden bir karsilik ve tesekkur beklemiyoruz. Dogrusu biz oldukca
asik suratli zorlu bir gunden dolayi Rabbimizdan korkuyoruz' derler.
Allah da bu gunun serrinden onlari korur. Onlara parlaklik ve sevinc
verir." (Insan, 5/11)


Hz. Ali'nin "ZulfikÂr" adi verilen meshur bir kilici vardi. Kilicin
agzi iki catalli idi ve Hz. Ali'ye Resulullah tarafindan hediye
edilmisti. Hz. Ali'nin comertligi, insanîligi, Resulullah'a olan
yakinligiyla edindigi buyuk manevî miras onu yuzyillardir halk
inanclarinda destani bir kisilige burundurmustur. Bir gun onun
dort dirhemi vardi. Birini aciktan, birini gizliden birini gunduz,
birini de gece infak etti ve hakkinda su ayet-i kerime indi: "Mallarini
gece ve gunduz, gizli ve acik olarak infak edenler. Onlar icin
Rabbleri katinda karsiliklari vardir ve uzulecek de degillerdir."
(el-Bakara, 2/274).


Hz. Ali'nin peygamberimizden rivayet ettigi bazi hadis-i serifler:
"Gunah isleyen biri pisman olur, abdest alir namaz kilar ve gunahi
icin istigfar ederse Allah'u Teal Nis suresinde 'Biri gunah isler
veya kendine zulmeder sonra pisman olup Allah'u TeÂlÂ'ya istigfar
ederse Allah'u TeÂlÂ'yi cok merhametli ve af ve magfiret edici
bulur' buyurmaktadir."


"Uzerinde farz namaz borcu olan kimse, kazasini kilmadan nafile
kilarsa bos yere zahmet cekmis olur. Bu kimse, kazasini odemedikce
Allah'u TeÂl onun nafile namazlarini kabul etmez. "


"Malinizin zekÂtini veriniz. Biliniz ki, zekÂtini vermeyenlerin bunu
vazife kabul etmeyenlerin namazi, orucu, hacci ve cihadi ve imani
yoktur. "


Peygamberimiz (s.a.s.) Hz. Ali'ye buyurdu: " Ya Ali, altiyuzbin koyun
mu istersin, yahut altiyuzbin altin mi veya altiyuzbin nasihat mi
istersin ? " Hz. Ali dedi: "Altiyuzbin nasihat isterim." Peygamberimiz
buyurdu: "su alti nasihate uyarsan altiyuzbin nasihata uymus olursun:
1. Herkes nafilelerle mesgul olurken sen farzlari ifa et. Yani
farzlardaki rukunleri, vacipleri sunnetleri, mustehaplari ifa et.
2. Herkes dunya ile mesgul olurken sen Allah'u TeÂlÂ'yi hatirla.
islÂm'a uygun yasa; islÂm'a uygun kazan; islÂm'a uygun harca. 3.
Herkes birbirinin ayibini arastirirken sen kendi ayiplarini ara. Kendi
ayiplarinla mesgul ol. 4. Herkes dunyayi imar ederken sen dinini imar
et, zinetlendir. 5. Herkes halka yaklasmak icin vasita ararken, halkin
rizasini gozetirken sen Hakk'in rizasini gozet; hakka yaklastirici
sebep ve vasitalari ara. 6. Herkes cok amel islerken sen amelinin cok
olmasina degil, ihlasli olmasina dikkat et."


Hz. Ali buyurdu:


"Kisi dili altinda saklidir. Konusturunuz, kiymetinden neler
kaybettigini anlarsiniz."


"Insanin yaslanip Rabbini bildikten sonra olmesi, kucukken olup
hesapsiz Cennet'e girmesinden daha hayirlidir. "


"Kul umidini yalniz Rabbi'ne baglamali ve yalniz gunahlari kendini
korkutmalidir. "


"Cahil, bilmedigini sormaktan utanmasin. Âlim, icinden cikamayacagi
bir meselede en iyisini Allah'u TeÂl bilir' demekten sakinmasin."


"Sizin icin korktugum seylerin en basinda, nefsinin istegine uymak ve
uzun emelli olmak gelir. Birincisi hak yoldan alikoyar; ikincisi ise
ahireti unutturur. "


"Amellerin en zoru uctur. Bunlar; nefsin hakkini verebilmek, her
halde Allah'u TeÂlÂ'yi hatirlayabilmek, kardesine bol bol ikramda
bulunabilmektir. "


"Takva, hataya devami birakmak; aldanmamaktir . "


"Kalpler, kaplara benzer. Hayirli olani, hayirla dolu olanidir."


"Bana bir harf ogretenin kolesi olurum. "


Hz. Ali bu ummetin en ileri gelenlerinden biri olarak isllÂm'in bize
kadar gelmesinde buyuk rolu olan sahabelerdendir .


Kaynak: SÂmil Islam ansiklopedisi


------------------------------------------------------------------------


Hz. Ali r.a.'in hilafet hakkindaki gorusu


Hz.Peygamber (s.a.s.). vefat edince, Muslumanlar kendilerini idÂre
etmek uzere Hz.Ebû Bekir r.a'i Devlet Baskanligina getirdiler.


Bilindigi gibi, Hz.Peygamber (s.a.s.), iki gorevi birden ustlenmisti:
Birisi, Allah'tan gelen vahyi, yÂni ilÂhi emirleri insanlara teblig
etmek; ikincisi, bu vahiy hukumlerine gore, baskani bulundugu
devleti yonetmekti.


Onun vefatiyla sadece vahiy degil, Peygamberlik de son buldu. Artik
Peygamber gelmiyecek, inanan insanlar, son peygamber vasitasiyla gelen
Kur'an'la ve bu son peygamber'in Sunnetiyle kendi yasamlarina yon
verecek, duzenlerini kuracaklardir. Baska deyicle, inanmak isteyen
insanlar, yÂni Muslumanlar, yasantilarinin her yonunu bu iki
kaynaga gore tanzim edecekler, bu iki kaynaga ters dusen hayat
kanunlarini tanimayacaklardir.


Bu iki kaynagin ozu olan IslÂm'i Allahu te'Âl tek nizam kabul
etmis ve bunun disinda kalan sistemleri tanimayacagini soyle ferman
buyurmustur:


"Kim IslÂm'dan baska bir din (top yekun bir hayÂt nizami) ararsa
ondan asla kabul olunmaz ve o, ahirette de en buyuk zarara
ugrayanlardandir"(1)


Hz.Peygamber (s.a.s.)'in vefatiyla, kanun degil, kanunun tatbikcisi
olan Hz.Muhammed (s.a.s.). Muslumanlar arasindan ayrilmistir.
Dolayisiyle, onun olumunden sonra, Muslumanlar yeni kaynaklara
degil; zaten mevcut olan kaynaklari tatbik edecek bir insana, bir
idÂreciye muhtactilar. YÂni vakia, kanun boslugu veya yoklugu degil,
lider yokluguydu; bu lideri bulmak lazimdi ki, bu ihtiyaci da,
baslarina "Halife dedigimiz devlet baskanlarini getirerek giderdiler.


Halife secimi


Hz.Peygamber (s.a.s.). kendi vefatindan sonra, Muslumanlari yonetmek
uzere, sarahaten bir halife secmek istemediginden cunku buna
yeteri kadar vakti vardi, halife secim isi Muslumanlarin
insiyatiflerine birakilmis; onlar da, Peygamber'lerinin vefatindan
sonra, kendilerini yonetmek uzere Hz.Ebû Bekir r.a'i secip biat'
etmislerdir.


Hz.Ebû Bekir r.a'a biat etmis olmasina ragmen, daha sonraki senelerde,
bazi grublar Hz.Ali r.a'i ona karsi gostermek istemisler ve maalesef
bu sekilde baslatilan ihtilÂf asirlarca surmus, binlerce
Muslumanin olumuyle neticelenen savaslara sebebiyet vermistir.
Halbuki bunlar, dava arkadasi, cihÂd ve siper ortaklariydilar. Bunlar,
hayatlarini Allah'a hizmette yaristirmis olan insanlardi.


Iste, bu konuyu en guzel bir sekilde tahlil ettigine inandigimiz,
Hz.Ali r.a'in bir konusmasiyla aciklamak istiyoruz.


Hz.Osman r.a'in sehid edilmesiyle baslayan ve IslÂm tarihinde "el
fitnet'ul kubrÂ" (en buyuk fitne) diye adlandirilan hareketten
sonra, halife secilmis olup, hilÂfetini tanimayanlarla savasmak
uzere Basra'ya gitmis olan Hz.Ali La'a, Ibnu'l Kevva' ve Kays b. IbÂd
Basra'ya gidisinin sebebini sorup soyle dediler:


Bu konuda Resulullah'in bana bir ahdi yoktur


"Muslumanlarin karsi karsiya gelip birbirlerini oldurecekleri bu
gelisin, Resulullah (s.a.s.)'in sana olan bir ahdi veya emriyle midir?"
Hz.Ali r.a. su cevabi verdi:


"Bu konuda Resulullah (s.a.s.)'in bana bir ahdi olup olmadigini
soruyorsunuz. Bana verilmis boyle bir ahid yoktur. Vallahi ona ilk
inanan ben oldugum gibi, ona ilk defa yalan isnÂd eden ben
olmayacagim. Sayet bu konuda Resulullah (s.a.s.)'in bana bir ahdi
olsaydi, Ebû Bekir ve Omer'in onun minberine cikmalarina musaade
etmezdim, elimle onlarla savasirdim (Resulullah (s.a.s.)'in emri oldugu
icin. Fakat Resulullah (s.a.s.). ne olduruldu, ne de aniden
oldu. Hastaligi bir kac gun ve gece devam etti. Muezzin ona namaz
vaktini bildirmek icín geldiginde, O Muslumanlara namaz kildirtmak
icin Ebû Bekir'e emrederdi. Kaldi ki, benim orada oldugumu da
goruyordu. Hanimlarmdan birisi (2) Hz. Peygamber (s.a.s.)'e, bu
gorevi Ebû Bekir'den almasini soyleyince kizdi ve "siz kadinlar Hz.
Yusufun basini derde sokanlarsiniz, Ebû Bekir'i gecirin
Muslumanlara namazi kildirsin!" dedi. Allah, Peygamberinin ruhunu
alinca, isimize baktik ve Resulullah (s.a.s.)'in dinimiz icin lÂyik
gordugunu dunyamiz icin sectik. Namaz, IslÂm'in aslidir; o
dinin emri, dinin diregidir. Biz (bunun icin) Ebû Bekir'e biat ettik
ve o bu isin ehliydi. Icimizden iki kisi dahi ona muhalefet etmedi.
Ebû Bekir'e hakkmi edĂ‚ ettim ve ona itaat etmesini bildim. Onunla
beraber askerleri icin de cihad ettim. Bana verdigini aldim, savasa
gonderince gittim; onun emriyle had cezalarini kendi kamcimla yerine
getirdim. Olunce, yerine Omer geldi ve arkadasinin (yĂ‚ni Ebû
Bekir'in) yolunu takib etti, onun gibi hareket etti. Boylece Omer'e
biat ettik ve icimizden iki kisi dahi ona muhalefet etmedi. Hic
birimiz de baskasini ona tercih etmedik. Omer'e hakkim ed ettim ve


ona itaat etmesini bildim. Onunla beraber askerleri icinde cihad
ettim. Bana verdigini aldim, savasa gonderince gittim; onun emriyle
had cezalarini kendi kamcimla yerine getirdim. Olunce Hz. Peygamber
(s.a.s.)'e olan akrabaligimi, IslÂm'da onceligimi ve selefiyyetimi ve
bu ise liyÂkatimi dusunerek bu konuda baskasinin bana tercih
edilmeyecegini sandim. Oldukten sonra, onun yuzundcn halifenin bir
gunah islememesi ve kendini mesuliyetten kurtarmak icin Omer
hilÂfeti cocuguna yasakladi ve yeni halifeyi secmek uzere alti
kisilik bir heyet secti ki ben onlardan biriyim. O isteseydi oglunu
secebilirdi; yapmadi.


Heyet toplaninca, kimsenin bana tercih edilmeyecegini sandim.
Abdurrahman b. Avf, kimi halife tayin ederse (3) ona kesinlikle itaat
edilecegine dair bizden soz aldiktan sonra Osman b. Affan'in elini
tutarak, eline vurdu ve biat etti. Ben de isime baktim. Ona itaatim
ise, biatimdan once oldu. Boylece Osman'a biat ettik. Ona hakkini
ed ettim ve itaat etmesini bildim. Onunla beraber askerleri icinde
cihÂd ettim. Bana verdigini aldim, savasa gonderince gittim; onun
emriyle had cezalarini kendi kamcimla yerine getirdim.


Vurulunca, kendi isime baktim. Resulullah (s.a.s.)'in iki halifesi
gitmis, birisi de vurulmustu. Haremeyn'deki (Mekke ve Medine'deki) ve
iki bolgedeki Muslumanlar bana biat ettiler. Bunun uzerine birisi
ortaya atildi ki, dengim degil; ne Resulullah (s.a.s.)'e olan
akrabaligi benimki kadar yakin, ne ilmi benim ilmime denk ve ne de
IslÂm'daki onceligi benimki gibi eskiydi. Dolayisiyle ben bu ise
ondan (yÂni Muaviye'den) daha lÂyiktim!"(4)


Degerlendirme


1. Hz. Peygamber (s.a.s.)., hilÂfet konusunda kesin bir tavir
takinmamis, kimseyi halife secmemistir. Nitekim Hz. Ali'nin yukarida
buyurdugu gibi, o bu konuda bir emir vermis olsaydi, onun emri kanun
oldugundan, mutlaka yerine getirilirdi.


2. Namaz IslÂm'm aslidir. Asilsiz, yÂni temelsiz hic bir sey
dusunulemedigi gibi, namazsiz bir IslÂm tasavvur edilemez. Hz.


Ali r.a. bunu delil kabul ederek, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in namaz icin
sectigi imÂmi, yÂni devlet baskani olarak kabul ediyor.


3. Hz. Ali, kendinden once biat ettigi halifelere kesin bir itaatla
baglidir.


4. Hz. Ali, Hz. Muaviye'den de kendisine ayni sekilde itaat istiyor ve
hilÂfete kendisinin lÂyik oldugunu soyluyor.


5. Asirlardir Muslumanlara kabul ettirilmeye calisildigi gibi,
Hulefayi rasidin birbirine dusman degillerdir. Oyle olsaydi, yÂni
Hz. Ali, Hz. Omer'i sevmeseydi ona kizi Ummu Gulsum'u verir
miydi? Allah'in aslani olan Hz. Ali'nin korkudan "takiyye" yapip kizini
Hz. Omer verdigini dusunmek en azindan haksizlik olur.


6. O ornek halifelerin bir tek endisesi vardi: IslÂm'in geregi gibi
tatbiki!


Dipnotlar:


(1) Kur'ani Kerim, Ali Imran suresi, 85


(2) Hz. Ebû Bekir'in kizi Hz. Aise


(3) Abdurrahman b. Avf adayliktan cekildigi icin, ona halifeyi secme
yetkisini sura vermisti


(4) Suyûti, Tarihu'l-HulefĂ‚, el-Kahire, 1964, s. 177-178


Kaynak: Prof. Ihsan Sureyya Sirma, Tarih suuru, Seha yayinlari


------------------------------------------------------------------------


HAKEM OLAYI


Hz. Ali ve Hz. Muaviye taraftarlari arasinda meydana gelen Siffin
savasinda daha fazla musluman kaninin akitilmamasi amaciyla
dusunulen, Hz. Ali'nin Ebû Musa el-Es'Ă‚riyi Hz. Muaviye'nin ise
Amr b. el-Âs hakem olarak tayin ettikleri ve adi gecenlerin H.
Ramazan 37/M. Subat 657 tarihinde ortak bir karara varmak amaciyla
biraraya gelip bu konuda hukum vermek uzere anlastiklari olayin adi.


Hz. Osman'in sehid edilmesiyle ortaya cikan karisikligin, Hz. Ali'nin
halife tayin edilmesiyle nisbeten hafifledigi gorulmus ve
muslumanlar cogunlukla Hz. Ali'ye bey'at etmislerdi. Hz. Aise,
Zubeyr, TÂlha ve Sam valisi Muaviye, Hz. Ali'ye bey'at etmeyenlerin
basinda geliyorlardi. Bunlarin Hz. Ali'ye bey'at etmemelerinde Osman'in
oldurulmesi olayinin Hz. Ali taraftarlarinca gerceklestirildigi
gorusu rol oynuyordu. Ancak Hz. Ali bu olaylarla uzaktan yakindan
bir iliskisinin olmadigini, hatta zorla, istemedigi halde tahdit sonucu
halife secilmis oldugunu ileri surulerek kendisine bey'at
etmeyenlerin muslumanlar arasina nifak soktuklarini ifade etti.
Hatt daha sonra meydana gelecek olan Cemel vak'asinda dahi savastan
eser yokken, gece vakti nifakcilarin Hz. Aise tarafina saldirmalari
neticesi savas cikmis, Hz. Ali bu savasta sehid olan Hz. Zubeyr'e;
"Ey Zubeyr, hatirlamiyor musun bir gun Ganemogullari mahallesinde
beraberken Hz. Peygamber (s.a.s)'le karsilasmistik. Bize soyle
demisti; "Ey Zubeyr bir gun Ali b. Ebî Talib'le savasacaksin ve o
savasta sen ona karsi haksiz durumda bulunacaksin". Bunun uzerine Hz.
Zubeyr, 'Vallahi hatirladim, seninle savasmayacagim' diyerek savastan
vaz gecmeyi dusunmus, ancak oglu Abdullah Onu zorlamisti
(Ibnul-Esîr, el-KĂ‚mil Fit-Tarih, terc. Ahmed Agrakca, III, 284,
349; Ebu'l-FidĂ‚, el-Muhtasar fî ahbĂ‚ri'l-Beser, I, 173). Bundan da
Hz. Ali'nin bu olayda hakli oldugu ve kendisine beyat edilmesinin
gerektigi sonucu cikmaktadir. Nitekim Hz. Aise de bu savastan sonra
gercegi anlayarak Medine'ye evine donmustur.


Cemel Vak'asindan sonra Hz. Ali, Cerir b. Abdullah el-Becili'yi,
kendisine bey'at etmeyen Muaviye'ye beyat almak amaciyla gondermis ve
muslumanlarin Cemel vak'asindaki durumundan ornekler vererek kan
dokulmemesini istemistir. Muaviye, Cerir'i bir sure oyalayarak Sam
halkinin goruslerine basvurdu. Samlilar Hz. Osman'in kanini
dokenlerle savasincaya kadar uyumayacaklarina ve intikam almaya dair
yemin etmis olduklarini soylediler. Diger taraftan Muaviye Hz.
Osman'in kanli gomlegini Dimask'ta mescide asarak halka teshir etti.
MuÂviye, danismani Amr b. el-Ass ve Sam ileri gelenleriyle goruserek
Hz. Ali'ye beyat etmeyecegini soylemis ve Cerir b. Abdullah'i geri
gondermisti (Ibn Kesîr, el-BidĂ‚ye, VII, 254).


Cerir, Hz. Ali'ye gelerek olanlari anlatti. Muaviye'nin kendisi
aleyhine hazirlik yaptigini hatirlatarak Hz. Ali'yi bu konuda uyardi.
Bunun uzerine Hz. Ali Medine'deki muslumanlari ve onlara tabi
olanlari toplayarak Muaviye uzerine hareket etti. Iki ordu Siffin
ovasinda karsilastilar. Hz. Ali, Besir b. Amr el-EnsĂ‚rî, Saîd b.
KĂ‚ys el-HemdĂ‚ni ve Sebes b. Rabî' et-Temimi'yi gondererek itaat
etmesini bildirmelerini soyledi. Ancak Muaviye, itaate yanasmayarak
diretti. Hicri 36 yili zilhicce ayina kadar savas oncu birlikler ve
mubarezeler seklinde devam etti (Ibnu'l-Esîr, a.g.e, III, 285; Ebu'l
Fida, el-Muhtasar, I,175). Haftalarca karsilikli elci gonderme
seklinde gecen olaylar Hz. Ali'nin Muaviye'nin beyat etmeyecegine
kanaat getirerek muharrem ayindan sonra hakka su ilani yaptirmasiyla
son buldu: "Mu'minlerin emiri der ki: Hakk'a donmeniz ve ona
yonelmeniz icin sizi tesvik etmek istedim. Size, Allah'in kitabiyla
delil getirdim ve ona davet ettim. Siz ise taskinliktan, azginliktan
vazgecmediniz. Hakk'a icabet etmediniz. Ben de size ayni sekilde
ahdimi bozdum. Zira Allah hÂinleri sevmez" (Ibnu'l-Esir, a.g.e, III,
298). Bu ilan sonunda Sam halki emir ve reislerine sigindilar.


Yuzon gun boyunca devam eden bu bekleyis, safer ayinin dorduncu
gunu baslayan savasla son bularak Hz. Ali taraftarlarinin
saldirisiyla alevlenmisti. Ester en-NehĂ‚î'nin basarisi Hz. Ati
taraftarlarinin Muaviye'nin karargÂhina kadar varmalarini saglamis ve
beyat edenleri ustun bir duruma gecirmisti. Bu sirada AmmÂr b.
YĂ‚sir Sehid dusmus, bunu Veysel el-Karanî izlemisti. Bunlarin sehid
oldugunu duyan Muaviye'nin bas komutani Amr b. el-Ass, Hz. Peygamber
(s.a.s.)'in "AmmĂ‚r Ă‚sîler tarafindan oldurulecek" (BuhĂ‚rî,
SalĂ‚t 63; Muslim, Fiten 70, 72, 73; Tirmizî, MenĂ‚kib 34) hadisini
hatirlayarak savastan vazgecmeyi dusundu. Ancak Muaviye'nin
baskisiyla vazgecti ve Muaviye ona sonlarinin kotuye gittigini, Hz.
Ali'nin kendilerini oldurecegini soyleyerek derhal bir seyler yapip
Ali safindaki muslumanlari durdurmasini soyledi: "Haydi bakalim
maharetini goster ey Ibnu'l-Ass, yoksa mahvolduk demektir" diyerek
Amr'i onledi. Bunun uzerine Amr da Muaviye askerlerine "Ey nÂs!
Kimin yaninda Mushaf varsa mizraginin ucuna takarak havaya kaldirsin"
diye hitab etti (Hasan Ibrahim Hasan, TĂ‚rih'ul-IslĂ‚mu's-SiyĂ‚sî, I,
400). Amr, bu hareketinin Hz. Ali taraftarlari uzerinde buyuk bir
etki gosterecegini biliyordu ve nitekim oyle oldu. Muslumanlar
Kur'Ân'a karsi gelemezlerdi. Basra kurrÂsindan Mis'ar b. Fedeki ile
el-Esas b. Kays'in baskanliginda bir grubun baskisiyla Hz. Ali de
savasi birakmak zorunda kalmisti. Hatta tehdit edilerek kendisine
soyle denildi: "Allah'in kitabina cagrildiginda ona uy, yoksa seni
kalabaliga birakiriz veya Osman'a yaptigimiz gibi yapariz!..."


Bunun uzerine Hz. Ali "Ey Allah'in kullari: Hakkinizi almaya ve dogru
olan isinizi yapmaya devam edin. Zir Mu'Âviye, Amr bin-Ass, Ibni Ebi
Muaye, Habib b. Mesleme, ibni Ebi Seher ve Dahak b. Kays dine ve
Kur'Ân'a sahip ciddi ve samimi insanlar degillerdir. Ben onlari sizden
daha iyi bilirim..." Fakat bu tur konusmalari bir fayda vermedi.
Askerler: "Biz Kur'Ân'a karsi kendimizi ortaya atip meydan okuyamayiz,
Hz. Ali'nin sozlerini kabul edemeyiz" diyerek savasmaktan vazgectiler
(Ibnu'l-Esîr a.g.e. 321, 322, Dogustan gunumuze buyuk IslĂ‚m
tarihi, II, s. 244; Irfan Abdulhamit, IslĂ‚m'da itikĂ‚dî mezhepler ve
Akaid esaslari, tic. M. Saim Yeprem s., 82).


Boylece sulhun akdedilmesi konusunda, Kurr ehlinin buyuk tesiri
olmustur. Kurr ehli, muslumanlarin arasindaki sorunun cozumunde
Kur'Ân'i hakem olarak kabul ve tavsiye ediyorlar, herkesi de bu
goruse gore yonlendirerek Hz. Ali'nin de bu gorusu benimsemesi
icin ona baski yapiyorlardi. Sonunda Hz. Ali, MuÂviye'ye elci olarak
gonderdigi komutani Ester'i geri cagirarak; "yaziklar olsun! Ester'e
soyleyin geri gelsin. Zira fitne cikti: Artik harbi birakmaktan baska
care yok" diyerek sulhe ister istemez razi oldu... Sonra Muaviye'ye
Es'as b. Kays'i gondererek ne istedigini ogrenmesini soyledi. Hz.
MuÂviye gelen elciye; "Siz ve biz Allah'in kitabinda emrettigi seye
donecegiz. Sizden, razi oldugunuz bir kisiyi gonderiniz, biz de bir
kisi gondeririz ve bu kisilerin Allah'in Kitabinda olan hukumle
karar vermelerine, Kitaptan sasmamalarina dair onlardan soz aliriz.
daha sonra da anlastiklari seye uyariz (Ibnu'l-Esîr a.g.e; 323),
diyerek planini acikladi. Es'as bu teklifi alarak disariya cikti ve
bazen bizzat kendisi okumak suretiyle bazen de halka verip okutmak
suretiyle ilÂn etmeye basladi. Nihayet Temim ogullarindan bir gruba
goturdu. Aralarinda Urve b. Udeyye'nin de bulundugu bu grup,
sozkonusu mektubu okuyunca Urve b. Udeyye "Allah'in emri dururken
tutup ta baska sahislari mi hakem tayin ediyorsunuz? Oysa Allah'tan
baska hic kimsenin hukum verme yetkisi yoktur" (La hukme illa
lillah) dedi.


Hakemlerin secimi konusunda MuÂviyenin tayin edecegi kisi belli idi
ki bu Amr b. el-Âs'dan baskasi olamazdi. Ancak Hz. Ali
taraftarlarindan Es'as ve ona tabi olanlar da "biz Ebû Musa
el-EsÂri'ye raziyiz" dediler. Bunun uzerine Hz. Ali "siz daha isin
basinda bana isyan ettiniz, su an bana karsi gelmeyiniz" diyerek Ebû
Musa hakkindaki endisesini acikladi ve onlara ihtarda bulundu. Hz.
Ali'ye gore Ebû Mûsa el-Es'Ă‚rî insanlari MuĂ‚viye tarafina
yonlendirerek kendi sirlarini onlara anlatiyordu Ancak taraftarlari
Ebû Musa uzerinde direttiler. Hz. Ali de bunlarin goruslerine
istemeyerek de olsa uymak zorunda kaldi. Hz. Ali'nin bu kanaati ise
HÂricilerin ortaya cikmasi neticesinde dogrulanmis oluyordu. Onlarin
da yanlis davranislari hem yeni bir sapik firkanin dogmasina hem de bir
cok kimsenin itikadinin bozulmasina yol acti (Taberî III;
Ibnu'l-Esir a.g.e 330-331). Iki taraf, arasinda hakem tayini ile
ilgili sozlesmeyi yazarak bunun kabul ve tasdikini garanti altina
aldilar. Sozlesmenin ozeti soyle idi: "Bismillahirrahmanirrahim".
Bu, uzerinde Ali b. Ebi Talib ve MuÂviye b. Ebi Sufyan'in anlastigi
bir metindir, Allah'in hukmune ve Kitabina gore hareket edecegiz.
Bizi Allah'in kitabindan baskasi birlestiremez. Allah'in Kitabi bastan
sona kadar elimizde oldugundan, onun dirilttigini bir de diriltir;
terkettigini biz de terkederiz. Her turlu hukmunu kabul ederiz.
Iki hakem; Ebû Musa Abdullah b. Kays el-Es'Ă‚rî ve Amr b. el-Âs
el-Kureysî, Allah'in kitabinda ne bulurlarsa onunla amel edeceklerdir.
Allah'in kitabinda bulamadiklarini, bir araya getirici Âdil sunnette
arayacaklardir. Ali ve MuÂviye, Allah'a karsi ahid ve misak
icindedirler. Her biri derler ki: "Ben bu sahifedeki seye raziyim."
Abdullah b. Kays el-Es'arî ve Amr b. el-Âs, Allah adina yemin
etmislerdir. KarÂri Ramazan ayina ertelemislerdi. Sonra ikisi, bu
sayfada olan sey uzerine: bu husuta zulum ve saptirmak isteyen ve bu
sahifede olan seyi terkeden kimseye karsi sÂhitlerin yardimci
olacaklarina dair sehadetlerini yazarlar. Onbes safer, hicrî 37."


Iki hakem yetkilerini gosteren sahifeleri alarak Ramazan 37 H. (M.
657)'de bir araya geldiler. Erzuh'ta Dumetu'l-Cendel'de her iki
taraftan dortyuzer kisilik birer grup hakem kararini almak uzere
toplantiya katildi. Iki hakem once nicin toplandiklarini konusarak
karara vardilar. Bunun amaci halkin arasindaki gerginligi azaltmakti.
Once Amr soz aldi. "Hz. Osman'in haksiz olarak oldurdugu fikrine
katiliyor musun?". Ebû Musa "evet" diyen Amr, el-IsrĂ‚ suresi 33.
Âyette haksiz yere insan oldurulemeyecegini gosteren delilini
ileri sudu. O halde ey Ebû Musa! Seni Hz. Osman'in velisi
MuÂviye'ye karsi cikaran nedir? O Kureystendir deyince Amr da Hz.
Ali'nin Peygamber (s.a.s.)'in soyundan oldugunu ve damadi olarak
MuÂviyeden once geldigine isaret etti. Bu tur cekismeler uzun bir
sure daha devam etti. Onlar sulhun boyle devam edemeyecegini, hem
Hz. Ali hem de MuÂviye'ye bey'at edilmemesi gerektigine inanarak fikir
birligine vardilar. O halde yeni halife muslumanlar tarafindan
secilmeliydi. Simdi yapilacak is bu kararlarini muslumanlara
bildirmeye gelmisti. Bu karari cemaate aciklamak uzere Ebû Musa
minbere cikti ve Allah'a hamd ve senadan sonra "Ey nas! Biz ummetin
durumunu dusunup bir formul bulmakta epey zorlandik. Hem benim, hem
de Amr'in gorusu sudur: Hz. Ali ve MuÂviye'yi hilÂfetten
uzaklastirmak ve ummetin kendisinin istedigi birisini hafife tayin
etmelerini saglamak gerekir. Bundan dolayi ben, Hz. Ali ve MuÂviyeyi
hilÂfet gorevinden aliyorum" dedi. Sira Amr'a gelince O da minbere
cikti ve soyle konustu; "Suphesiz Ebû Musa'nin soylediklerini
duydunuz. O Ali'yi gorevden almistir. Ben de onun yerine MuÂviye'yi
halife tayin ettim" deyince herkes saskinliktan ne yapacagini, ne
diyecegini bilemedi. Bu karara Ebû Musa derhal itiraz ederek " Sana ne
oluyor ki anlasmaya ihanet ediyorsun, sen facir oldun. Allah seni
basariya ulastirmasin" diyerek orayi terketti. (Ibnu'l-Esîr a.g.e
340).


Ebû Musa bu olaydan duydugu utanc ve uzuntu uzerine insanlardan
uzaklasmak amaciyla Mekke'ye giderek orada yalniz basina yasamayi
tercih etti. Bu olay uzerine muslumanlar dagilmis, MuÂviye
kendisini mesru halife ilan ederek IslÂm tarihinde cift halife
donemi baslamistir. Bu durum Hz. Hasan'in elinden halifeligin
alinmasina kadar devam etmistir. Ancak Hz. Ali hic bir zaman
MuĂ‚viye'yi mesru halife olarak tanimamis, sehîd edilinceye kadar Sam
haric butun muslumanlarca halife olarak kabul edilmistir.
__________________