Allah’ın Varlığı



1. Olanak Belgesi:

Evren/Varlık, olabilirler turundendir. Acıkcası varlık ve yokluğu eşittir. Varolduğu gibi, olmayabilirdi de. Varolurken de, sonsuz oluş bicimlerinden herhangi birinin olması olasıdır. En az varolan kadar olmayan da varolma şansına sahiptir. Her olabilir ise kendi dışında bir sebebe bağlıdır. Oyleyse once varolmayı, sonra da varolma bicimini olmamaya ve olması olası diğer bicimlere yeğleyen birisi vardır. O da Allah'tır "cc".




2. Değişim Belgesi:

Evren değişkendir, durmadan değişiyor. Değişen herşey sonradan olmuştur. Bu bakımdan madde ezeli/başlangıcsız olamaz. Evet, maddenin termodinamik yasasına gore surekli yokluğa doğru kayması, evrenin, uzayın durmadan genişlemesi, guneşin hızla tukenişe doğru yol alması gibi olaylar, varlığın bir başlangıcı olduğunu gosteriyor. Sonradan olan her varlığın bir yaratıcısı vardır; nedensiz sonuc ve sanatkarsız sanat olamaz. Nedenler ise zincirleme surerek sonsuza kadar gidemez. Oyleyse durmadan değişen, ezeli olmayıp sonradan oluşan ve bir ilk nedene gereksinim duyan şu evrenin de bir değiştiricisi vardır. O da Allah'tır.




3. Duzen Belgesi:

Her varlık kendi parcalarıyla bir uyum ve butunluk icinde olduğu gibi, butun evren de kendisini oluşturan varlık parcalarıyla bir uyum ve butunluk icindedir. Bu ise bir duzen ve duzenliliğin varlığını gosteren yanıltmaz bir kanıttır, ve bir Duzenleyici'ye tanıklık eder ki, O da ancak Allah'tır.




4. Sanat Belgesi:


Atomdan insana, hucreden yıldızlar topluluğuna kadar butun evrende ince ve baş dondurucu bir sanat goze carpmaktadır. Evet, bir baştan bir başa evrendeki her eser: cok buyuk sanat değerine sahiptir; cok değerlidir; cok kısa zamanda ve cok kolay yapılmaktadır; cok sayıda olmaktadır; karışık ve ceşit ceşittir; sureklidir... Oysa, gorunuşe gore, kısa zamanda, cok sayıda, kolay ve karışık yapılan işlerde sanat ve değer olmaması gerekir. Ancak yapan Allah olursa, o zaman herşey değişir ve zıtlar biraraya gelir...




5. Hikmet/İncelik ve Amac Belgesi:

Her varlıkta kendine ozgu bir amac izlendiği goze carpmakta ve bir zerrede bile boş, amacsızlık, anlamsızlık ve savurganlık sayılacak herhangi bir durum gozlenmemektedir. Oysa, ne madde aleminde, ne bitki ve hayvanat dunyasında, ne de eşya ve olaylarda bilinc ve kavrayış var değildir ki, bu amaclar zinciri izlenebilsin. Oyle ise, evrendeki bu bilincli işleyişi, bu hikmet ve amacları ancak Allah'a dayandırmakla akla yatkın, doğru bir yol tutmuş olabiliriz.




6. Yardımlaşma Belgesi:

Birbirine en yakın olandan en uzak olana kadar, butun yaratıklar birbirlerinin yardımına koşuyor. Aralarında hic ilişki bulunmayan iki ayrı varlık turu, boyle bir yardımlaşmada aynı butunun parcaları gibi birbirini destekleyip tamamlayabiliyor. Duşunmeli ki, bakteriler, solucanlar ve toprak elbirliği icinde ve aynı amac cevresinde toplanıp bitkilerin yardımına koşuyor ve bu durum yinelenip duruyor. Akıl ve bilincten yoksun bu varlıkların, aklı ve bilinci şaşkınlık icinde bırakan bu işleri, perde arkasında Varlığı Gerekli bir Zat'ın hikmet dolu bir işini gozler onune sermektedir. Acıkcası butun evren, bu yardımlaşma diliyle "Allah" demektedir.




7. Temizlik Belgesi:

İnsandan toprağa, yerden goğun derinliklerine kadar butun evrendeki temizlik, başlı başına bir kanıt olarak, bize Kuddus/Temiz adıyla adlanmış bir Zat(cc)'ı anlatmaktadır. Evet, toprağı temizleyen bakteriler, bocekler, karıncalar ve nice yırtıcı kuşlar.. ruzgar, yağmur ve kar.. denizlerdeki buzdağları ve balıklar.. ustumuzde gokyuzu, uzayda kara delikler; bunyemizde kanımızı temizleyen oksijen ve ruhumuzu sıkıntılardan kurtaran manevi esintiler hep Kuddus isminden haber vermekte ve o Kutsal Varlığı gostermektedir.




8. Yuzler Belgesi:

Gercekte butun yaratıklara genelleştirilmesi olası iken, konuyu somutlaştırmak acısından işin, yalnızca insanı ve her insan ferdini diğerlerinden farklı kılan onun en belirgin ayırıcı niteliği durumundaki insan simasını ele alarak konuya yaklaşmış olalım; Herhangi bir insanın yuzu, en ince ayrıntısına kadar kendisinden once gecmiş milyarlarca insandan hicbirisine kesinlikle benzememektedir. Bu kural kendisinden sonra gelecekler icin de olduğu gibi gecerlidir... Bir yonde birbirinin aynı, diğer yonde birbirinden ayrı milyarlarca resmi kucucuk bir alanda cizip, sonra da kendileri gibi olması olası milyarlarca resimden ayırmak ve o herşeyi sonsuz olasılık yolları icinde bir yola ve bir şekle sokmak, elbette ve elbette yarattığı her varlığı, hem de hic kapalı bir yanı kalmamak uzere bilen ve o varlığa istediği şekli vermeye gucu ve ilmi yeten Cenab-ı Hakk'ı en sağır kulaklara bile duyuracak gucte bir duyurudur. Evet, simada yer alan uzuvları/organları başka simalardaki uzuvlardan ayrı yaratmak ve her gozu mutlak bicimde diğer gozlerden ayırıcı bir ozellikle donatmak, gozunde perde olmasa bile, sinesinde gonul bulunan her vicdan sahibine, butun bunları yaratıp sonsuz hikmetlerle donatan Zat(cc)'ı gosterir ve tanıttırır...




9. Tanrısal Yonlendirme, İcgudu Belgesi:

Yavru ordek, yumurtadan cıktığı anda yuzmesini becerebiliyor. Kozadan cıkan karıncalar, hemen dehliz kazmaya başlıyor. Arı, cok kısa zamanda sanat harikası olan peteği, orumcek ise, gergef inceliğindeki ağını orebiliyor. Butun bunlardan anlıyoruz ki, bunlar ve bunlar gibi olanlar başka bir alemde oğretilen bilgiyle ve yaratılıştan gelen bir yetenekle iş goruyorlar. Oysa insan, her şeyi bu dunyada oğrenmek zorundadır; hem de varlıklar arasında yeteneklilik bakımından en kusursuz yaratık olduğu halde. Demek oluyor ki, diğerlerine bu ozellikleri veren doğrudan kendileri değil, her yaptığını hikmetle yapan bir Zat'tır ki, onlara boyle bağışta bulunmuştur. Kilometrelerce otede yumurtalarını bırakıp donen yılan balıklarının yavruları, yumurtadan cıkar cıkmaz yola koyulur ve annelerini sanki elleriyle koymuş gibi bulurlar. Bunu İlahi bir sevkten başka ne ile acıklayabiliriz? Hayvanlarda gorduğumuz bu olağanustuluk, ancak ve ancak Allah'ın bir vergisi olarak acıklanırsa, işte o zaman buna akli ve mantıki bir acıklama gozuyle bakılabilir. Yoksa, başka her yorum, yalnızca bir safsatadan ileriye gidemez...




10. Yaratılış ve Tarih Belgesi:

Her insanda iyi ve guzele karşı bir sevgi, buna karşılık kotu ve cirkine karşı da bir nefret duygusunun varlığı, tersi hic kimsenin duşuncesinden bile gecmeyecek acıklıkta bir gercektir. Demek oluyor ki, bu duygular, ahlaklı davranma ve iyi işler yapma yonundeki yonelişleri, ahlaksızlıktan ve cirkin davranışlardan da nefret verip kacınmayı sağlayan yapıları bakımından tanıklık etmektedir. Ki, insana iyiyi, guzeli emreden, onu kotuluk ve cirkin davranışlardan da yasaklayan duzenin sahibi kim ise, kendisine bu duyguları veren de, O Zat'tır. Bu Zat da, hic kuşkusuz Allah'tır. Dinler tarihi tanıktır ki, beşeriyet/insanlık hicbir devrini dinsiz gecirmemiştir. Batıl, hatta gulunc bile olsa hemen her devirde bir dine inanmış ve bir manevi sistemi takip etmiştir. Ayrıca, inanmak bir zorunluluk ve gereksinimdir; o yaratılışta vardır. İnsan yaratılışına bu gereksinimi yerleştiren Zat'la, bize inanmayı emreden Zat, aynı Zat'tır. Ve o da Allah'tır.




11. Duygular Belgesi:

İnsan, binlerce duyguyla donatılmıştır. Her duygu, madde dışı bir ortamdan cağrı niteliği taşır. Ancak insanda bir duygu daha vardır ki, o doğrudan doğruya Yaradan'ı tanıtır. Bu duygu, insanda varolan sonsuzluk duygusudur. Bu duygu nedeniyle insan surekli sonsuzluk icin didinir ve cırpınır. Sonlu olan hicbir şey, onu gercek manada doyuramaz. Ve bu duygu, insana başka bir sonlunun etkisiyle verilmiş olamaz. Sonlu olan sebeplerin hicbiri, bu sonsuzluğu sunamaz. Oysa, bunun varlığı ortadadır, yalanlanması da olası değildir. Oyleyse bu duygu bize, bizi bu duygu ile yaratan Zat tarafından verilmiştir.. Ve, sonsuz yaşamı da yine O verecektir.



12. Birlik Belgesi:


On yalancı, arka arkaya gelip bize evimizin yandığını soylese, bu adamların hayatta bir kez bile doğru soylediklerini duymamış olmamıza karşın, "ihtimal/belki" der onlara inanırız; ortada birlik durumu vardır. Oysa, sozunu ettiğimiz ittifak/birlik, binlerce Elci, yuzbinlerce ermiş ve milyonlarca da inanan insan arasında meydana gelmiş bir ittifaktır. Ceşitli zamanlarda ve ayrı ayrı bolgelerde yaşamış bu insanların ittifak ettiği en birinci nokta, "Allah vardır" gerceğidir. On yalancının bir yalan uzerindeki ittifakına değer verildiği halde, milyonlarca, hem de hayatlarında bir kere bile yalan soyledikleri duyulmamış Nebiler/Elciler ve velilerin bu captaki ittifakına inanmayan insan nasıl insan olabilir? Ve ona nasıl akıllı denir?



13. Kur'an Belgesi:

Kur'an-ı Kerim'in Kelamullah (Allah Kelamı/Sozu) olduğunu kanıtlayan butun deliller, aynı zamanda Allah'ın varlığının da belgeleri durumundadır. Kur'an'ın Allah kelamı olduğuna ilişkin yuzlerce delil vardır ve bunlar, konuyla ilgili İslam kaynaklarında en ince ayrıntısına kadar acıklanmıştır. Biz konunun kanıt yonunu o calışmalara aktarmakla yetiniyoruz. Evet, butun bu deliller, kendilerine ozgu dilleriyle "Allah vardır" derler.




14. Elciler Belgesi:

Elcilerin ve ozellikle Elciler Onderinin "sav" elciliğini kanıtlayan butun deliller de, yine Allah'ı anlatan belgelere eklenmelidir. Zira Elcilerin varlıklarının amacı, Tevhid, acıkcası Allah'ın varlık ve birliğini duyurmaktır. Oyleyse, her elcinin kendi elciliğini kanıtlayan butun delilleri, aynı zamanda butunuyle Allah'ın varlığına da delil olmaktadır. Ne var ki, onların elciliğini kanıtlayan deliller şu andaki konumuz dışında kaldığından, teker teker uzerinde durmayacağız. Şimdilik yalnızca şunu belirtelim ki, bir elcinin hak nebi olduğunu gosteren butun deliller, aynı kuvvetle, hatta ondan da ote bir kuvvetle "Allah vardır ve birdir" demektedir.




15. Hayat-Ruh ve Vicdan Belgesi:

Yaşam gorunur bir bilinmez!.. Evet, o gorunur nedenlerle acıklanamayacak kadar duşundurucu ve Yaratıcı Guc'e tanıklık etmesi bakımından da acıktır. Evet o, doğrudan doğruya Yaratıcısını gosterir ve duyurur. O, bilinmez oluşuyla bilim adamlarını, acıklığıyla da halktan insanları buyuleyen sihirli bir olaydır. Ve yaşam adeta hal diliyle: "Beni var edip yaratan ancak Allah'tır" der.. İceriğini bilmemekle birlikte, varlığından kimsenin kuşku duymadığı ruhumuzun ve onun işlevlerinin bedenimizi yonetiş bicimi de, yine Allah'ı bildiren delillerdendir. Dunyada Emir Alemi'ni temsil eden cevher/oz ruhtur ve ruh, bu aleme ancak ilerlemek ve gelişmek, olgunlaşmak icin gelmiştir. Hikmetin sonuca etkisi konumuzun dışında olduğu icin, biz burada yalnızca onun tanıklık ettiği noktaya değinmekle yetiniyoruz.

Evet, madde alemiyle iceriği noktasında hicbir ilişkisi olmayan ruhun kendine ozgu bir alemden buraya gonderilişi, olgunlaştırılmaya bağlı tutuluşu ve bunun da belli bir yazgıyla yurutuluşu, kuşkusuz Allah'ı gosteren onemli delillerden biridir. Diğer taraftan, insandaki ic sezişler ve gorunur bir neden yokken Rabbe donuşler ve O'na yonelişler ve bu olayların milyonlara ulaşan sayıda yinelenişi acık bir delildir ki, insanda yaratılıştan var olan ve Hakk'ı bulmanın en onemli araclarından biri durumunda bulunan vicdan, kendi Yaratıcısı'na tutkundur ve butun varlığıyla O'nunla bağlantı halindedir. Ruhlara sorulan "Yaradanınız Ben değil miyim?" sorusunun yanıltmaz tanıklarından biri de, vicdan değil midir? İşte vicdan, bu tanıklığın hakkına uyma zorunluluğunun yonlendirmesi ile "Allah" demektedir...




16. Isı Yasası:


Termodinamiğin ikinci kanunu olan ısı kanunu kainatta ısının tedricen azaldığını yani ısı kaynağı olan varlıkların ısısını yitirerek mutlak sıfır derecesine gitmekte olduklarını acıklar. O zaman enerji tukenecek ve hayat sona erecektir. Yanmakta olan guneş, parlayan yıldızlar ve canlıların vatanı olan yeryuzu... Bunların hepsi belirli bir zamanda yaratılmış olan varlıklardır. Cunku bunların tumunde mevcut olan enerji tukenmeye doğru gitmektedir. Bu olgu da onların belli bir zamanda başlamış yani yaratılmış olduklarını gosterir. Eğer kainat yaratılmışsa, bir yaratıksa, ezeli bir yaratıcıya muhtac demektir. Cunku arada bir yaratıcı kabul etsek, o zaman da onun da yaratıcısı olması gerekir ki bu da sacmadır. Kabul etmek zorunda olduğumuz bu yaratıcının, herşeyi kapsayan bilgi sahibi, hicbir şeyle sınırlanmayan bir kudret sahibi ve ezeli olması gerekir. Acıkladığımız kanuna gore kainatta mevcut olan ısının varlığı, kainatın ezeli olması ihtimalini imkansız kılmaktadır.Kainatta ısı varsa, ona ısı verici duşunmek zaruridir. Zira soğumuş haldeki maddede ısı, kendiliğinden oluşmaz. Kainat ezeli olsaydı, sıcak halde değil, soğuk halde bulunurdu.




17. Guneş Enerjisi:

Eğer yıldızlar ezeli olsalardı tukenmekte olan bugunku durumlarında olurlar mıydı? Omurlerini tuketip sonmuş olmazlar mıydı? Bununla birlikte guneşin, enerjiye donuşum sebebiyle kutlesinden bir miktar kaybettiğini biliyoruz. Fakat kutledeki bu azalma o kadar kucuktur ki uzay boşluğuna kıyasla yıldızların kucukluğu gibidir. Burada anlatmak istediğimiz şudur: Yıldızlar butunuyle ışık ve ısı yayımı az da olsa kutlelerinden madem ki bir miktar kaybetmektedirler ve bu kesindir, bu halde onlar ezeli ve ebedi olsalardı şimdiye dek coktan yok olup gitmeleri, yani butunuyle enerjiye donuşup kitlelerini yitirmeleri gerekmez miydi?



[b]18. Yaşam:

İnkarcılar şoyle derler:Hayatın oluşumu basit olayların tesadufi birleşimi sonucudur. Sonra bu basit bileşimler birbirleriyle birleşerek, evrimleşerek şu anda mevcut bulunan hayatı oluşturmuştur. Fakat buna dair ellerinde delil var mıdır? Bu konuda ortaya koymaları gereken en buyuk delil de şu olmalıdır: Hayatı oluşturan tum elementler, gecmişte olduğu gibi bugun de vardır ve onlar bunu kullanabilirler. Gecmişte tesaduflerin yaptığını soyledikleri şeyi bugun kendileri bilincli olarak yapsınlar! Hayatı hangi elementlerin oluşturduğu biliniyor... Bunların birleşim oranları biliniyor... Hayatın oluşması icin ne gibi ortamın gerektiği de biliniyor... O halde ilk oluştuğu gibi hayatı laboratuvarda yaratmaları gerekmez mi? Bunları bir araya getirseler bile hayatın insan iradesiyle doğduğunu iddia edebilirler mi?


DNA:


bir DNA herbiri 24 cilt tutan 2500 ansiklopedinin kapsadığı bilgiyi kapsar... En ilkel elektronik beyinlerin dahi bir yapıcı olmadan oluşamayacağını kabul eden insan, nasıl bu kadar muazzam bir sistemin tesadufen oluştuğunu soyleyebilir? Butun bunları, iradeden, duşunceden, akıldan yoksun, kor, sağır ve dahası canlı olmayan maddenin yarattığını, oluşturduğunu iddia etmek hangi akla, hangi mantığa, hangi ilmi duşunceye sığar? Maddenin, kendi kendine goz, kulak ve kalp gibi oluşumlar gostermesi, aklın alacağı, izah edilebilecek bir durum değildir. Herbiri belirli bir işlevi yuklenmiş olan bu organlar belli bir amac icin yaratılmışlardır. Bunları kullandığımız aletlere benzetebiliriz. Kullandığımız basit aletlerin bir usta, bir yapıcı olmadan yapılamayacağını goruruz ve kabul ederiz de, bunlardan cok daha karmaşık yapı ve işlevler yuklenen organların tesadufen oluştuğunu soyleriz? Onların şu ısı ve hareket kanunlarına gore faaliyet gorduklerini tespit etmemiz yetmez. Acaba bunları yapan ve belli kanunlara gore hareketlerini takdir ve tayin eden muhendis kimdir?

Hayatın kokenini tesadufe bağlayan kişi ile Allah'a bağlayan kişi aklen eşit olabilir mi? Kainat, yaratıcı değildir, ancak yaratılmıştır. Kim kainata ve doğaya yaratıcı sıfatı verirse cahilce ve alcakca Allah'a ortak koşmuş olur. İnsanın iradesi (dileme yeteneği), kudreti (gucu) ve ilmi (bilme yeteneği) onu maddeden ayırıcı ozelliklerdir. Maddenin insana bilme, anlama yeteneği vermesi, onu guclu kılması ve dileme yeteneği ile donatması mumkun değildir. Butun bunları insana verebilecek tek merci Allah'tır. "Kesin olarak inananlara, yeryuzunde ve kendi icinde Allah'ın varlığına nice deliller vardır; gormez misiniz?" İnsanın benliğinde de Allah'ın yaratıcı olduğuna dair bircok deliller mevcuttur. Benliğin (ve ruhun) varlığı bir delildir. İyilik ve kotuluk etme yeteneğinin hepsi delildir. Yine evrende mevcut olan benliğimizle ilgili acayip ve madde ile ilgisi olmayan bircok olay da delildir. Gercekten insan maddeotesi bircok garip şeyler yapmaktadır. Hipnotizma, ruh cağırma, telepati gibi olaylarda kişi vucudundaki maddi goz olmadan bazı şeyleri gorebilmektedir...

Butun bunlar, bizde maddi olmayan birşeyin var olduğuna, varlığın sınırlarını aştığını, duyumların ve duyumlarla yapılan olcumlerin onu ihata edemeyeceğini, bunların hepsinin insanın derinliklerine inmekle anlaşılabileceğini ve madde ya da hesaba sığdırılamayacağını gosterir. Organlarının calışması duran ve olen insanın sadece maddi varlığını kaybetmediğini, olen insanda bunun otesinde maddi olmayan bir parcanın da ayrıldığını, insanın maddi varlığı dışında başka birşeye de sahip olduğunu gosterir. Bu şey nedir? Elbette insanın nefsi ve ruhudur. Topraktan yaratılan ise yine toprağa doner...


Sonuc olarak:


Hayatın başlangıcı, oluşumu Allah'ın varlığına delildir. Hayatın coğalması da yine Allah'a delildir. Hayatın turlere ayrılması, yayılması Allah'a delildir. Kainatın merkezi olan insan ve ondaki yuce sıfatlar, Allah'ın varlığına delildir. İnsan ruhu, benliği -yaratılışı ve harikulade oluşu- Allah'ın varlığına delildir. Yalnız bu bile Allah'ı bilmek icin yeterlidir.




19. Duanın Kabulu:


Sıkıntıya duşenlerden dilediğini kurtarması, Allah'ın suregelen bir kanunudur. Kafir de olsa, sıkıntıya duştuğunde kalbinden Allah'a yonelerek dua eden kişiye Allah yardım edebilir. Başından bu tur olaylar gecmiş kişilerin anlattıkları anılar, bu yardımı acıklar. Başından bu tur olaylar gecmemiş tek kişi gostermek zordur. Ben, sen, o... Her gun olagelen yuzlerce olaydan size birkac tanesini ornek olarak anlatalım: Bunlar, kişinin yalnız olmadığını, korunmaya layık olduğunu ve sıkıntıda Allah'ın onu koruduğunu gosterir. Elemli bir kalple Allah'a yonelenin ve O'ndan yardım isteyenin duasının kabul edildiğini gosterir. Allah'ın kişiyi yalnız bırakmasından daha buyuk felaket olabilir mi? Bu tur olaylarda insan, Allah'ın kudretinin eserlerini ve duasını kabul edişini muşahede eder. Bu tur olayların hepsi Allah'ın varlığına delildir... Bu konu ile ilgili birkac olay anlatalım:

a) 1 Ekim 1944 tarihli R.Digest adlı bağımsız dergide şu başlık vardır: "İbadet ve duaya inanmıyor musunuz?" "Duanın etkisine ve inkar edilmez gucune bugun artık inanıyoruz. Sıkıntı ve dehşet karşısında insanların kendileri dışında yuce bir guce yonelmeleri garipsenemez. Asıl garipsenecek şey, boyle bir durumun yadırganmasıdır. Korkunc bir anı gorduğumuzde biz de aynısını yaparız..." Major Allan Landberg -New Jersey doğumlu- Avustralya civarında denizde dokuz arkadaşıyla birlikte ucarken duştuklerini ve başlarına gelenleri şoyle anlatıyor: İki kaucuk sala binme ve kurtulma umidi arama ihtimalimiz vardı ama yapmadık. Cunku yanımızda ne ekmek ne de su kalmamıştı. Butun havacılar endişe icindeydiler. Ucağın geri savunmacısı cavuş "Albert Herhander" dua ediyor ve biz de ona iştirak ediyorduk. Yakıcı guneş altında başımıza gelecekleri bekliyorduk. Dudaklarımız catladı, dilimiz şişti. Duasına devam eden "Albert" ile duaya bile mecalimiz kalmadı. Uc gun sonra akşam uzeri bir karaltı gorduk. Sonra yaklaşınca gozlerimize inanamadık. Bunlar, cırılcıplak Avustralya yerlileriydi. Siyah derili, kıvırcık saclı bu adamlar, mercan avlamak icin geldiklerini, yollarının burası olmadığını, kendilerini bu yone mechul bir etkenin sevkettiğini, buna da hayret ettiklerini soylediler. Boylece kurtulmuştuk.

b) Şam Radyosu, 10.1.1965 yılında oğleden sonra saat 2.45'te, İngiltere'de yayınlanan bir tıp dergisine dayanan bir yayın yapıyordu. Sozkonusu dergi, olayı bizzat yaşayan doktorun imzasıyla hadiseyi yayınlamıştı. Muzmin bir hastalıktan dolayı hastanede tam 13 yıl yatan genc adam bu sure icinde yapılan tum tedaviler sonucsuz kaldığı icin doktorlar usanmışlardı. Olayı nakleden doktor, hastayı son defa muayene etmiş, umit olmadığını gormuştu. Caresizlik icinde hasta doktora: - Umit yok değil mi doktor? diye sordu. Doktor: - Umit artık yalnızca goktedir. Duayı dene. Dua etmeyi biliyor musun? Hastalığı on uc yıl devam eden genc, ilk olarak dua ediyordu. Bir hafta sonra hastasını ziyaret eden doktor, onu rahat ve iyileşmiş olarak buldu. Doktorların bir turlu altedemedikleri hastalığın gecmiş olduğunu hayretler icinde gordu.

c) 1951-1954 yılı Suveyş Kanalı gerilla saldırılarına katılan bir Mısır'lı genc anlatıyor. Uc gerilla olarak stratejik bir alandan gecen bir demiryolunu havaya ucurmak icin yola cıkmışlardı. Gece aydınlıktı. Gokyuzu berraktı ve cok uzaktan farkedilebilirlerdi. Duşman bunları gorup ateş acabilirdi. Arkadaşlarından biri ellerini acıp "Allah'ım bize bulut gonder" deyince, biraz sonra nereden geldiği belli olmayan bir bulut gelip etrafı karanlığa boğdu ve ayın onunu kapattı. Planladıkları harekatı başarıp, sağ-salim geri donduler. Uc duşman devletin Mısır'a hucumu sırasında olanları her birimiz işitmişizdir. Portsaid kenti alevler icinde yanarken halk icten dua etmiş, bunun uzerine yağmur yağarak butun yangınları sondurmuştu. Butun bunlar halkın konuştuğu gunluk meselelerdir.

Bu konuda başından bir olay gecmemiş tek musluman yoktur. Butun imkanlar ortadan kalkınca, caresiz olarak Allah'a sığınır. O zaman da dua kabul olunur ve sıkıntı giderilir. Bunun en belirgin orneği, kuraklık anında cıkılan yağmur duasıdır. Tabiidir ki bunun tevbe, namaz ve dua gibi yapılması gerekli rukunleri de vardır. Resulullah(sav)'den gunumuze kadar insanlar bu hususta bircok olay nakletmiştir ve bircok kişi de kabul edilen dualarını anlatmaktadırlar. Tarihci eleştirmenlere rağmen bu tur olayların varlığı ve devam etmekte oluşu surekli olarak anlatılagelmektedir. Duanın kabulu belgesi, şartları vuku buldukca surekli bir bicimde olagelmektedir, ve olacaktır. Bunların hepsi, dua edenlerin dualarını işiten ve kabul eden yuce bir varlığın bulunduğuna işaret eder. Bu varlık, musluman ya da kafir, kim olursa olsun, dua edenin duasını kabul eder. İhtiyac halindeki bir muslumanın duası her turlu ahvalde kabul edilir. Ve tabii duanın kabulu onun hayrına idiyse...




20. Elektron Hareketi:

Hareket halindeki herşey belli bir zamanda ve mekanda başlayan hareketle bu eylemine başlamıştır. Butun elektron ve kutleler dairevi bir hareket halindedirler. Her elektron ve kutlenin de bu hareketinin belirli bir zamanda ve mekanda başlaması gerekmektedir. O halde bu başlangıc noktası bize varlıkların başlangıc anını yani yaratılma zamanını verecektir. Bu duşunceden hareketle kainatın bir yaratıcı tarafından belli bir zamanda yaratılmış olduğu sonucuna ulaşırız. Bu ise yoktan yaratmadır. Yoksa hicbir şey kendiliğinden yoktan var olmaz.



Kaynak: İnancın Golgesinde-Nil ve İslam'da Allah'a İnanmak-Yenda (sadeleştirerek)
__________________