Elhamdulillah, buyuk bir nîmet icindeyiz. Elhamdulillah, musluman olarak dunyaya geldik, HĂ‚dî sıfatının tecellîsi. Fakat musluman olarak olmemizi CenĂ‚b-ı Hak arzu ediyor.
“Ey îmĂ‚n edenler! AllĂ‚hʼın azamet-i ilĂ‚hiyyesine gore takvĂ‚ sahibi olun. Ancak muslumanlar olarak can verin.” (Âl-i İmrĂ‚n, 102) buyuruyor.
Diğer bir Ă‚yette:
“Eğer siz, AllĂ‚hʼa yardım ederseniz (AllĂ‚hʼın dînini yaşarsanız, yaşatırsanız) Allah da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.” (Muhammed, 7) buyruluyor. Demek ki dĂ‚imĂ‚ ayak kayabilir.
Efendimiz buyuruyor:
“…Sabah muʼmin, akşam kĂ‚fir; akşam muʼmin, sabah kĂ‚fir…” (Bkz. Ahmed, II, 390; Ayrıca bkz. Muslim, Îman 186; Tirmizî, Fiten, 30) Hafazanallah!..
VelhĂ‚sıl bize en buyuk nîmetleri sayarsak; KurʼĂ‚n-ı Kerîm:
CenĂ‚b-ı Hakkʼın kelĂ‚mdaki mûcizesi, ebedî mûcize kıyĂ‚mete kadar. Butun ins ve cin toplansın, bir benzerini meydana getirsin: Yok, bir cevap yok! (Bu meydan okuma) tek Ă‚yete kadar (hafifletilse de) bir cevap yok.
İcinde bulunduğumuz şu kĂ‚inat da bir dershĂ‚ne. Her şey bir laboratuvar malzemesi. Mikrodan makroya kadar her şey ilĂ‚hî azamet, ilĂ‚hî kudret akışları, ilĂ‚hî nakışlar tecellîsi. Îman anahtarı tefekkur.
VelhĂ‚sıl CenĂ‚b-ı Hak oyle bir dershanede yarattı ki bizi imtihanda, insanoğlunun CenĂ‚b-ı Hakkʼı tefekkur edecek, azamet-i ilĂ‚hiyyeyi tefekkur edecek, zerreden kurreye, her şey fazlasıyla mevcut.
İnsanın bir endam aynası. Yani insan neye muhtacsa tefekkur olarak, CenĂ‚b-ı Hakkʼa yaklaşabilmek icin, CenĂ‚b-ı Hak halketmiş. Yani fiilde bir mûcize şu kĂ‚inat.
Ucuncusu; Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz. Ne eşi, ne benzeri yok. Âlemlere rahmet.
وَمَا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ
(“(Rasûlum!) Biz Senʼi Ă‚lemlere ancak rahmet olarak gonderdik.” [el-EnbiyĂ‚, 107])
Namaz kılarken birisine selĂ‚m versek namazımız bozulur. CenĂ‚b-ı Hak bize tahiyyat ile Efendimizʼe selĂ‚m verdiriyor:
اَلسَّلٰامُ عَلَيْكَ اَيُّهَا النَّبِيُّ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ
(Ey Peygamber! AllĂ‚hʼın selĂ‚mı, rahmeti ve bereketi uzerine olsun!)
Ne kadar Efendimizʼe olan CenĂ‚b-ı Hakkʼın muhabbeti? Oʼnun mescidinde kılınan namazı diğer mescitlere gore bin misli faziletli kıldı.
Oʼnun hĂ‚ne-i saĂ‚detiyle minberi arasını Cennet bahcelerinden bir bahce eyledi.
Oʼnun nazar ettiği, Oʼnun uzerine cıktığı Uhud Dağıʼnı Cennet dağlarından bir dağ eyledi.
Ummetini “merkez ummet” en hayırlı ummet, diğer ummetlere de şĂ‚hit, temsilci olarak gonderdi hepimizi.
Yine Efendimiz, her insanın arkasında bir şeytan var. KirĂ‚men KĂ‚tibîn var, bir de şeytan var. Devamlı vesvese verir ve fitneye yonlendirir. CenĂ‚b-ı Hak, Efendimizʼin şeytanını da hidĂ‚yete nĂ‚il eyledi, musluman oldu.
CenĂ‚b-ı Hak Oʼna bundan cok cok fazlasını da ihsĂ‚n etti.
Yine Efendimiz buyuruyor:
“…Benim bildiklerimi bilseydiniz, yemezdiniz, icmezdiniz, sahrĂ‚lara duşerdiniz…” (Bkz. İbn-i MĂ‚ce, Zudh, 19)
Oʼna ne kadar geniş bir ilim verdi.
Demek ki bizim de Efendimizʼe yakınlığımız, bizim îtibĂ‚rımızı gosterir. Biz ne kadar yakınız? İbadetimiz, tĂ‚atimiz, muĂ‚melĂ‚tımız ne kadar benziyor?
Bir misal:
HĂ‚lid bin Velid -radıyallĂ‚hu anh- bir seriyye esnĂ‚sında musluman bir aşiretin yanından geciyordu. Aşiret reisi ona dedi ki:
“‒Sen (dedi) bize RasûlullĂ‚hʼı bir anlatır mısın?” dedi.
HÂlid bin Velid dedi ki:
“‒Ben (dedi), o guzellikleri anlatmaya gucum yetmez (dedi). Hem de tafsilĂ‚tıyla anlatmamı istersen, bu hic hic mumkun değil.” dedi.
Reis dedi ki:
“‒Bildiğin kadarıyla anlat (dedi). Bana (dedi) ne biliyorsan, ne gorduysen, kendi kapasitene gore bana bir anlat.” dedi.
O da dedi ki o zaman HÂlid bin Velid:
“‒Gonderilen, gonderenin kadrince olur. Yani gonderen, Âlemlerin Rabbi olan Allah -celle celĂ‚luhû- olduğuna gore, sen gonderilenin var git şĂ‚nını duşun (dedi), hesĂ‚b et!” dedi. (Bkz. MunĂ‚vî, V, 92/6478; KastalĂ‚nî, MevĂ‚hib-i Ledunniyye Tercumesi, İstanbul 1984, s. 417)
Ummet-i Muhammedʼin kemĂ‚li, Sunnet-i Muhammedʼe rĂ‚m olabilmekle mumkundur. Bunun da en fĂ‚rik vasıflarından biri, seherlerdir kardeş! Seherlerde uyanmak. İcimizde dĂ‚imĂ‚ bir gafletten kurtulamıyoruz. Gaflet buyuk bir ziyanlık. Fakat CenĂ‚b-ı Hak telĂ‚fi olarak bizi seherlerde davet ediyor. Yani o imsak vaktinden evvelki vakitte davet ediyor:
وَالْمُسْتَغْفِرِينَ بِالْاَسْحَارِ buyuruyor.
“Seherlerde istiğfar ederler.” (Âl-i İmrĂ‚n, 17) buyuruyor.
سَاجِدًا وَقَائِمًا buyuruyor. “…Secde ve kıyam hĂ‚linde olurlar…” (Bkz. ez-Zumer, 9) buyuruyor.
İbadurrahmĂ‚n, AllĂ‚hʼın rahmetinin tecellî ettiği kullar da سُجَّدًا وَقِيَامًا buyruluyor, “…secde ve kıyam hĂ‚linde olurlar…” buyruluyor. (Bkz. el-Furkan, 64)
Cok muhtelif Ă‚yetler var bu “gece” icin. İki Ă‚yet okuyayım ben. İnsan Sûresiʼnde:
“Gecenin bir kısmında Oʼna secde et. Gecenin uzun bir bolumunde Oʼnu tesbîh et. Şu insanlar, carcabuk gecen dunyayı seviyorlar da onlerindeki cetin bir gunu ihmal ediyorlar.” (el-İnsĂ‚n, 26-27)
“…Carcabuk gecen dunyayı seviyorlar da onlerindeki cetin bir gunu (yani Ă‚hireti) ihmal ediyorlar.” (el-İnsĂ‚n, 27)
Yine ŞuarĂ‚ Sûresiʼnde CenĂ‚b-ı Hak:
“O (Allah) ki (-celle celĂ‚luhû- gece namaza) kalktığın zaman Senʼi goruyor.” (eş-ŞuarĂ‚, 218)
Her zaman goruyor ama, demek ki burada bir, CenĂ‚b-ı Hak gece namazına yoğunlaşmamızı istiyor.
İbrahim Edhem Hazretleriʼne birisi geliyor:
“‒Ben (diyor), gece ibadetlerine kalkamıyorum (diyor). Bana bir cĂ‚re oğretir misin?” diyor.
O da diyor ki:
“‒Gunduzleri AllĂ‚hʼa isyan etme ki, (gunduz, gozlerini, kulaklarını vs. butun şeylerini yanlış yerlere temĂ‚yul ettirme ki, bir isyan hĂ‚linde olmasın ki) seni O huzurunda durdursun. Geceleri Oʼnun huzurunda bulunmak, yuce bir şereftir…” buyuruyor.
Nitekim bir hadîs-i şerîfte buyruluyor:
“…Muʼminin şerefi geceleri kāim olmasındadır…” (HĂ‚kim, IV, 360-361/7921)
Demek ki gunduzleri, aklımızı, kalbimizi, gozumuzu, kulağımızı, elimizi, dilimizi, velhĂ‚sıl butun uzuvlarımızı haramlardan ve yanlış hĂ‚llerden koruyacağız ki geceleri CenĂ‚b-ı Hak bizi huzurunda bulundursun o seherlerde.
Demek ki başımızı yastığa koymadan evvel, kalbimizi seherlere hazırlamamız zarûrî. Tabi yanlış yerleri seyredersek, yanlış şeylere bakarsak, yanlış şeyleri duşunursek; kalp o zaman buğulanmaya başlıyor.
Yine Efendimiz buyuruyor:
“…Gece kalkmak, AllĂ‚hʼa yaklaşmaya bir vesîledir…” (Bkz. Tirmizî, DeavĂ‚t, 101/3549) buyuruyor. Buna benzer cok şeyler var, ehlûllahʼtan tavsiyeler var.
MevlĂ‚nĂ‚ CelĂ‚leddîn-i Rûmî Hazretleriʼnin bir geceyi ozlemesi var mısrĂ‚larında. Şoyle ozluyor:
Ey dost, gonlunu aşk-ı ilĂ‚hî ile doldur,
MestÂneye ekmek sozu etmekten uzak dur.
Sun kevseri kansın suya hep teşne gonuller,
Deryada yuzen canlı sudan başka ne ister?
Doldur o aşk-ı ilĂ‚hî ile yine doldur, yine bir sun,
Dursun gece ey dost, onu durdur ne olursun!
Vur uykumu zincirlere vur, gecmesin anlar,
Varmaz gecenin farkına varmaz uyuyanlar!..
Bişr-i HĂ‚fî Hazretleriʼne diyorlar ki:
“‒Geceleri hep ayaktasın, ibadette, tĂ‚attesin (diyorlar). Biraz geceleri istirahat etsen olmaz mı?” diyorlar.
O da diyor ki, şoyle hikmetle cevap veriyor:
“‒Allah TeĂ‚lĂ‚ Rasûlullah Efendimizʼin gecmiş-gelecek butun gunahlarını bağışladığı hĂ‚lde O, geceleri ayakları şişinceye kadar secde yerini ıslatıncaya kadar AllĂ‚hʼa kulluk ve tĂ‚at hĂ‚lindeydi. Benim ise durumum mechul, benim icin boyle bir teminat yok.”
Sunnet-i seniyyeler cok muhim. Bu sunnet-i seniyyelerin başında da gelen; teheccud olmuş oluyor. MuĂ‚melĂ‚tta merhamet oluyor.
Abdullah bin Deylemî Hazretleri var -rahmetullĂ‚hi aleyh- o buyuruyor. Sunnete tam bir itaat ve teslîmiyetle bağlılığın ehemmiyetini şoyle ifade ediyor:
“Dînin zayıflayıp gucunun kaybolmasının başlıca sebebi, sunnetin terk edilmesiyle olmuştur. Nasıl halatın lif lif cozulup nihayetinde kopması gibi, dinde de sunnetlerin bir bir terk edilmesi dîni zayıflatır ve din bir şekil hĂ‚linde kalır.” (Bkz. DĂ‚rimî, Mukaddime, 16)
VelhĂ‚sıl sunneti yaşamak, yaşatmak icin, aşk ile yaşanan bir îman lĂ‚zım. İlk Ă‚yette okunan, bu, Mekkelilerin, Medînelilerin îmĂ‚nı gibi; fedakĂ‚rĂ‚ne, bir taviz vermeden.
İkincisi, kalp ve beden Ă‚hengi icinde îfĂ‚ edilen ibadetler. Oyle sırf geometrik ibadet olmayacak. Bir duygu, bir derinlik getirecek.
Hayranlık tevzî eden guzel ahlĂ‚k olacak.
MuĂ‚şeret olacak.
Hak-hukuk olacak.
Bu şekilde muʼmin, hayırlı bir ummet olacak.
Efendimiz “رَحْمَةً لِلْعَالَمِينَ”, bir rahmet peygamberi, bir muʼmin de gonlunden rahmet taşıracak. Yureğinde rahmet sergileyecek. CenĂ‚b-ı Hak:
مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَ buyuruyor.
“Allah Rasûluʼne itaat, AllĂ‚hʼa itaat olur…” (en-NisĂ‚, 80) buyruluyor. Yani aynı misli olur buyruluyor.
Yine CenĂ‚b-ı Hak:
اِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ اِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللّٰهَ
“Muhakkak Sana bîat edenler, ancak AllĂ‚hʼa bîat etmektedir…” (el-Feth, 10)
İki bîat cok muhim. Birincisi, Hudeybiyeʼde ağac altında Bîatuʼr-RıdvĂ‚n var. Burada sahĂ‚be geldi. Efendimiz biraz mahzun oldu. HĂ‚dise uzun. SahĂ‚be geldi:
“‒YĂ‚ RasûlĂ‚llah! (Dedi.) Sen emret (dedi). Sen emret (dedi). Senʼin gonlunde ne varsa biz ona bîat ediyoruz (dedi). Kendini at de atalım, denize gir, girelim, şoyle yap, boyle yapalım. Senʼin gonlunde ne varsa biz ona bîat ediyoruz.” dedi.
CenĂ‚b-ı Hak orada:
“Muhakkak ki Sana bîat edenler, AllĂ‚hʼa bîat etmektedir…” (el-Feth, 10) buyuruyor.
Bizim de bîatımız olmalı Efendimizʼe. Efendimiz bize nasıl bir muʼmin olmamızı, nasıl Oʼna ummet olmamızı arzu etti; o şekilde bir ummet olabilirsek, o zaman biz Allah Rasûluʼne bîat etmiş oluruz.
Bir bîat da Akabe Bîatlarında oldu. Medîneliler geldiler, Mekkeʼde Efendimizʼe bîat ettiler. AllĂ‚hʼa bîat ettiler -celle celĂ‚luhû-. Rasûlullah Efendimizʼe bîat ettiler.
Abdullah bin RevÂha sordu:
“‒YĂ‚ RasûlĂ‚llah! Biz AllĂ‚hʼa bîat ettik, Sana bîat ettik. Bunun mukĂ‚bilinde ne var?” dedi.
Rasûlullah Efendimiz:
“‒Cennet var!” buyurdu.
Abdullah bin RevÂha dedi ki:
“‒YĂ‚ RasûlĂ‚llah! Ne guzel bir alışveriş yaptık Senʼinle dedi. Biz bu alışverişten asla ve katʼĂ‚ donmeyiz.” dediler. (İbn-i Kesîr, Tefsîr, II, 406)
Bunun uzerine Tevbe Sûresiʼnin 111. Ă‚yeti indi:
“Allah muʼminlerden canlarını ve mallarını kendilerine verilecek Cennet karşılığında satın almıştır. (Buyuk bir pazar bu dunya.) Cunku onlar Allah yolunda savaşırlar, oldururler, olurler. Bu, Tevratʼta, İncilʼde ve KurʼĂ‚nʼda Allah uzerine hak bir vaaddir. Allahʼtan daha cok sozunu yerine getiren kim vardır? O hĂ‚lde Allah ile yapmış olduğunuz alışverişten sevinin. İşte bu, gercekten buyuk bir kazanctır.”
Osman Nûri Topbaş//2016 SOHBETLERİ
__________________
Sunnetlerin terk edilmesi dîni zayıflatır
Dini Bilgiler0 Mesaj
●16 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eđitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Sunnetlerin terk edilmesi dîni zayıflatır