سْمِ اللَّـهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ : وَلَا تَسْتَوِي الْحَسَنَةُ وَلَا السَّيِّئَةُ اِدْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ . وَمَا يُلَقَّاهَا إِلَّا الَّذِينَ صَبَرُوا وَمَا يُلَقَّاهَا إِلَّا ذُو حَظٍّ عَظِيمٍ
Fussilet 34-35

وقال النبي صلى الله عليه وسلم: إِنَّ رَبَّكُمْ وَاحِدٌ، وَإِنَّ أَبَاكُمْ وَاحِدٌ كُلُّكُمْ منْ آدم وآدمُ منْ تُرابٍ لا فَضْلَ لِعَرَبِيٍّ عَلَى أَعْجَمِيٍّ، وَلا لِعَجَمِيٍّ عَلَى عَرَبِيٍّ إلا بالتقوى.

Peygamberlerin atası Hazreti İbrahim’in makamının yanı başında bir icabet saatinde, bir Cuma vaktinde bizleri buluşturan Yuce Rabbimize sonsuz hamdusenalar olsun. Yolumuzu gosteren butun Peygamberlere, Hz. Adem’den Hz. İbrahim’e, Hz. Musa’dan Hz. İsa’ya ve Hatem-ul Enbiya Muhammed Mustafa’ya salat ve selam olsun.

Aziz kardeşlerim,

Hep birlikte İslam medeniyetinin en buyuk merkezi olan Mescid-i Nebevi’ye gidelim. Mescid-i Nebevi’de Resulu Ekrem Sallallahu Aleyhi Vessellemin her biri yıldız mesafesinde yetiştirdiği sahabenin hayatından kucuk bir sahneyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Mescid-i Nebevi’de bir oğle namazı oncesinde sahabeden bir grup, bir halka grup oturmuşlardı, aralarında sohbet ediyorlardı. İclerinden birisinin Hz. Selman ile bir problemi vardı. Selman-i Farisi Mescid-i Nebevi’nin kapısından girdiğinde, Selman ile arasında sorun yaşayan sahabeden o insan Selman işitecek şekilde konuyu değiştirdi, etrafındaki arkadaşlarına “وما حسبك وما نسبك ” soyun- sopun nedir, sulalen nereye dayanıyor, hangi kabiledensin diye sormaya başladı. Soruya cevap olarak her birisi kendi soyunu-sopunu anlattı. Birisi dedi ki, “أنا من مضرّ إبن فلان إبن فلان ” ben Mudar kabilesindenim, falan oğlu falanım. Bir başkası, ben Evs kabilesindenim, benim babam Medinelilerin en şereflilerinden falan olur, dedem şudur, dedemin babası şudur diye kendi soyunu-sopunu anlatmaya başladı. Bir başka sahabe, “ أنا من تميمن إبن فلان إبن فلان ” ben de Temim kabilesindenim, falanın oğlu falanım. Bir başkası ben Hazrec kabilesindenim. Bir başkası da “أنا من قريش أشرف الناس” ben de Kureyş kabilesindenim, insanların en şereflilerinin soyundanım dedi.

Sohbet bitince, sohbeti yoneten zat Hz. Selman’a dondu, ya Selman, “وما حسبك وما نسبك” senin soyun-sopun nereye dayanıyor, sen nerelisin, sen hangi kabiledensin diye sordu. Selman, kıyamet sabahına kadar yeryuzundeki butun Muslumanlara ornek olabilecek bir cevap verdi, dedi ki, “أنا سلمان إبن الإسلام ” ben de İslam oğlu Selman’ım. Ve sonra gozleri dolarak şoyle hitap etti: “كنت ضالا فهداني الله بمحمد” ben dalalette sapıtmış bir insandım, Allah beni Muhammed Mustafa ile hidayete erdirdi. “ كنت فقيرا فأغناني الله بمحمد ” ben fakir, yoksul bir insandım, Allah beni Muhammed Mustafa ile zenginleştirdi. “كنت مملوكا فاعتقني الله بمحمد” ben basit bir kole idim, Cenabı Hakk beni Muhammed Mustafa ile ozgurluğume kavuşturdu. “ أنا سلمنان إبن الإسلام” benim soyumu-sopumu oğrenmek mi istiyorsunuz? Ben de İslam oğlu Selman’ım dedi. Hz. Omer uzaktan bu sozleri duydu, ayağa kalktı, topluluğunun yanına geldi. Onlara dedi ki, benim de soyumu-sopumu oğrenmek istiyor musunuz? Ben de “أنا عمر ابن الإسلام أخو سلمنان إبن الإسلام ” ben de İslam oğlu Omer, İslam oğlu Selman’ın kardeşiyim dedi.

Aziz kardeşlerim,

Bu topraklarda bizler İslam ile muşerref olmadan once bizim de atalarımız, dedelerimiz vardı, farklı kabilelerimiz, soylarımız, ırklarımız, dillerimiz, kulturlerimiz vardı, ama onlar da hep dalalette idiler, Muhammed Mustafa ile hidayeti buldular. Onlar da fakir idiler, İslam ile şerefyab olduktan sonra Cenabı Hakk her turlu medeniyet nimetlerini onlara bahşetti. Onlar da ozgurluklerini kaybetmişlerdi, insanlık nedir bilmiyorlardı, medeniyetten yoksun idiler, imandan, kitaptan yoksun idiler, Rablerini bilmiyorlardı, ama İslam ile şerefyab olduktan sonra elhamdulillah hepsi ozgurluğune kavuştu, hepsi dunyaya İslam’ın rahmet mesajını taşımaya başladı ve İslam hepimizi kardeş kıldı, aramızdaki soy, sop, ırk, dil, renk farkını ortadan kaldırdı. Resulu Ekrem Veda Hutbesinde 100 bin kişiye şoyle hitap etmişti: “أيها الناس إن ربكم واحد” ey insanlar, bilin ki Rabbiniz birdir. “إن أباكم واحد” Babanız birdir, “كلكم من آدم وآدم من تراب” hepiniz Adem’densiniz, Adem de topraktandır. “لا فضل لعربي على أعجمي” Arap’ın Acem’e ustunluğu yoktur. “ولا لأعجمي علي عربي” Acem’in Arap’a ustunluğu yoktur. “لا لأبيض على أسود” beyazın siyaha ustunluğu yok, “لا لأسود على أبيض” siyahın beyaza ustunluğu yok. “إلا بالتقوى” ustun olmak istiyorsanız hepiniz “كونوا عباد الله إخوانا” Allah’ın kardeş kulları olunuz buyurmuştu.

Aziz kardeşlerim,

Hutbemin başında okuduğum ayeti kerimede, Yuce Rabbimiz bize yeryuzunde en azılı duşmanlıkları en sıcak dostluklara nasıl donuştureceğimizi oğretiyor. Buyuruyor ki, “ولا تستوي الحسنة ولا السيئة” iyilikle kotuluk bir değildir. “ادفع بالتي هي أحسن” oyleyse kotuluğu en guzel iyilikle ortadan kaldırınız, o takdirde aranızda duşmanlık olan insanlarla sıcacık dost olursunuz. Ama biliniz ki, “وما يلقاها الا الذين صبروا” ancak sabredenler bu mertebeye ulaşabilir. “ومايلقاها الا ذو حظ عظيم” ancak Allah katında nasibi yuksek olanlar bu mertebeye ulaşabilir.

Kardeşlerim, iyilik bizim var oluş gayemizdir. Bizim yaratılışımızın hikmeti iyiliktir. Biz hayatın manasını ancak iyilikte buluruz. Yuce Rabbimiz bizleri yarattı ki hep birlikte iyilerden teşekkul eden toplumlar inşa edelim, kotulukleri yok edelim, bir’e kavuşalım, ihsana kavuşalım, marufla buluşalım, marufu egemen kılalım. İyiliği yeryuzunde egemen kılmak icin Rabbimiz bizleri yarattı, dunyayı mamur etmemizi, her turlu kotulukten korumamızı bizlere emretti. Ancak ne var ki, insanoğlu once kalbini kotuluğe teslim etti, sonra ruhunu, vucudunu, bedenini, sonra şehirlerini, sonra ulkelerini ve sonra butun dunyayı. Peki, butun dunyayı kotulukten nasıl kurtarabiliriz? Rabbimiz bize bunu oğretiyor. Butun dunyayı kotulukten korumanın, kurtarmanın yolu iyilik yapmaktır. Kotuluk kotulukle izale edilmez, kotuluk ancak iyilikle ortadan kaldırılır. Şerri ortadan kaldırmak mı istiyorsunuz? Onun yanı başında bir hayır işleyeceksiniz. Fesadı onlemek mi istiyorsunuz? Onun yanı başında salih bir amel işleyeceksiniz, ıslah edeceksiniz, yeryuzunu fesattan aynı zamanda kurtarmış olacaksınız. Batılı yeryuzunden silmek mi istiyorsunuz? O zaman Hakk’a yapışacaksınız. “وقل جاء الحق وزهق الباطل إن الباطل كان زهوقا” Hakk’ı gorduğu zaman batıl sonmeye mahkumdur.

Kardeşlerim, kotuluk kotulukle izale edilmez, fesat fesatla ortadan kaldırılmaz, şiddet şiddetle ortadan kaldırılmaz, şer başka bir şerle izale edilmez. Oyleyse hep birlikte gelin, hep birlikte iyiliği egemen kılalım. Nedir iyilik? İyilik kardeşimize selam vermektir, iyilik kardeşimize tebessum etmektir. İyilik kardeşimize barış taşımaktır. İyilik mumin kardeşlerimize sevinc taşımaktır. “أفضل الصدقة إدخال السرور على المؤمنين” En guzel sadaka muminlere surur taşımaktır, sevinc taşımaktır. İyilik en guzel, en buyuk iyilik muhacire ensar olmaktır. Ne mutlu sizlere, Urfa’da yaşayan butun kardeşlerimizi tebrik ediyorum, cunku Suriye’den kendilerine sığınan butun muhacire ensar oldunuz, ensar oldular. Allah ensar oluşunuzu mubarek eylesin “حب الأنصار من الإيمان” ensar sevgisi imandandır, muhacire ensar olmak imanın en guzel alametlerindendir.

Hutbemi Resulu Ekrem Sallallahu Aleyhi Vessellemin bir hadisi şerifiyle bitiriyorum. Buyuruyor ki Allah Resulu, “لا تكونوا إمعة” sıradan insan olmayınız. “وما الامعة يا رسول الله” insan ne zaman sıradan insan olur ya Resul Allah, ne demektir bu? Şoyle buyurdu Allah Resulu: “لا تقولوا إن أحسن الناس أحسنّا، وإن أساء الناس أسئنا” kim bana iyilik yaparsa ben de ona iyilik yaparım, kim bana kotuluk yaparsa ben de ona kotuluk yaparım demeyiniz. “ولكن قولوا إن أحسن الناس أحسنّا، وإن أساء الناس أحسنّا ” lakin deyiniz ki, kim bana iyilik yaparsa ben ona iyilik yaparım, kim bana kotuluk yaparsa ben ona iyilik yaparım, bana gelmeyene ben giderim, benimle konuşmayanla ben konuşurum, bana vermeyene ben veririm. Boyle derseniz sıradan insan olmaktan cıkar, gercek imanın tadına ermiş birer mumin olursunuz.

Cenabı Hakk muminler kardeşleri olarak, mumin kardeşler topluluğu olarak once kendi şahsımızı, kendi beldemizi, kendi ulkemizde iyiliği egemen kılmayı bizlere nasip eylesin. Sonra avuc avuc iyiliği alarak kapı kapı gezmeyi, kapıdan kapıya, evden eve iyilik taşımayı, bir’i ve ihsanı taşımayı, iyilikte yardımlaşmayı bizlere nasip eylesin. Sonra ulkemizde biriktirdiğimiz iyiliği coğrafyamıza taşıyarak butun Musluman kardeşlerimize barış taşımayı, barışı egemen kılmayı, silmi egemen kılmayı, iman ile emanı, selam ile İslam’ı, tevhit ile vahdeti birleştirmeyi bizlere nasip ve muessir eylesin.

Kaynak: diyanet
__________________