CENNETE GİDEN YOL, CEHENNEMDEN GECİYOR!



Cennet ve Cehennem:

Cennet; peygamberimizin davetine uyarak iman eden, gerek dunyaya ait ve gerekse ahirete ait tum işlerinde Allah'tan gelenleri kendisine olcu kabul eden ve Allah'tan gelenler konusunda zerre kadar şuphe etmeden, hak din olan İslÂm'ı kendisine din edinen kimseler icin hazırlanmış saadet, huzur ve nimetler yurdudur. Coğulu, cinÂn ve cennÂt şeklindedir.

Cehennem ise; kÂfir ve gunahkÂr muslumanların azap gorecekleri ceza yeridir. Allah, kÂfirlere cehennemi va'd ederken; iman edip salih amel işleyenlere de cenneti mujdelemiştir. Munafık, muşrik ve kÂfirler cehennem de ebedi olarak kalırlar; orada olmezler, azapları hafifletilmez ve azap gorurlerken kendilerine goz actırılmaz, sure tanınmaz, istirahat verilmez.

Cennet de Cehennem de Ebedidir:

İman ettiği halde, gunahkÂr olan ve tevbe etmeden olen muslumanlar cehennemde Allah'ın dilediği kadar bir sure azap gordukten sonra; oradan cıkacaklardır. Muslumanlar cehennemde ebedi kalmayacaklar, azapları bitince cennet'e girecekler ve orada ebedi kalacaklardır.

Allah, cehennemi kÂfirler icin; cenneti de mu'minler icin yaratmıştır. Cehennemde azap goren hicbir mu'min kalmadığı andan itibaren; cehennemin artık tek sakinleri inkÂrcılar olacaktır. Allah adaleti gereği, kendisine iman eden kullarını bile gunahlarından dolayı cehennemde cezalandırıp, rahmetiyle onları cennete yerleştirirken; yine adaleti gereği, iman etmeyenleri şaşmaz adaletiyle yargılayıp ebedi cehennem azabına mustahak etmektedir ve onlara rahmet etmemekte ve azap icindelerken de rahmet nazarıyla bakmamaktadır. Cunku onlar Allah'ın rahmetini ve rızasını, iman etmeyerek kaybetmişlerdir.

Kısaca şu noktaya da değinelim; gunumuzde bazı fikir adamları cennetin ve cehennemin ebedi olmadığını iddia etmektedirler.

Cennetin ebedi olduğuna dair, Kur'an'a kulak verelim: "Sizleri toplanma gunune toplayacağı o gun, işte bu (kÂfirler icin) aldanma gunudur. Kim Allah'a iman edip salih amel işlerse, kotuluklerini orter, onu altından ırmaklar akan cennetlere -onlar orada ebedi kalıcılar olmak uzere- sokar. Buyuk kurtuluş işte budur!" (TeğÂbun: 9)

Ayette iman eden mu'minler icin; خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا "onlar orada ebedi kalırlar" buyrulmuştur.
خَالِدِينَ فِيهَا ifadesi de bu anlamı tek başına veriyor olmasına rağmen; Rabbimiz bir de أَبَدًا kelimesi getirerek, anlamı te'kid etmiş ve bu konudaki şupheleri ortadan kaldırmıştır.

Cehennemin de ebedi olduğu gerceği, Kur'an'da acıkca gecmektedir: "(Benim elimden gelen) ancak Allah'tan gelenleri ve O'nun gonderdiklerini tebliğdir. Kim Allah'a ve Rasûlune karşı gelirse; hic şuphesiz onun icin cehennem ateşi vardır. Onlar orada ebediyyen kalacaklardır." (Cinn: 23)
Bu ayette de kÂfirlerin cehennemde ebedi olarak kalacakları خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا "onlar orada ebediyen kalacaklardır" ifadesiyle acıkca belirtilmektedir. Hem cennet ve hem de cehennem icin zikredilen "hÂlidîne fîh ebedÂ" sıfatları tartışma goturmeyecek netlikte acıktır. Ulem da, Selef-i SÂlihîn'in bu akide uzerinde icm ettiklerinde muttefiktirler.

Gunumuzde bu ifadeleri, hic Arapca bilmeyen cocuklar gibi; "onlar orada uzun sure kalacaklardır" şeklinde tercume etmeye yeltenen kimselerin fikirleri, Kur'an'a mal edilemez. Bu fikirler butunuyle batıl anlayışlardır! Kaldı ki, azıcık Arapca bilenler dahi, cok iyi bilirler ki; bu ayetlere "onlar orada uzun sure kalacaklardır" şeklinde anlam vermek mumkun değildir. İbareye boylesi bir anlam yuklemeye imkÂn yoktur!

Şimdi gelelim cennet ve cehennem mevzularımıza...

Cenneti ve Cehennemi Tanıyor muyuz?

Peygamberimiz şoyle buyuruyor:

مَوْضِعُ سَوْطٍ فِى الْجَنَّةِ خَيْرٌ مِنَ الدُّنْياَ وَماَ فِيْهاَ

"Cennette bir kamcı kadar yer, dunyadan ve dunyadaki her şeyden daha hayırlıdır." (BuhÂri, KitÂbu'r RikÂk)

Başka Bir Hadis'de de şoyle gecer:

لَقَابُ قَوْسٍ فِى الْجَنَّةِ خَيْرٌ مِمَّا تَطْلُعُ عَلَيْهِ الشّمْسُ أوْ تَغْرُبُ


"Cennette bir yay kadar yer, uzerine guneş doğan ve batan şeylerin hepsinden elbette hayırlıdır." (Muttefekun Aleyh)

Rasûlullah buyurdu:

مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَبِرَسُولِهِ وَأَقَامَ الصَّلاَةَ وَصَامَ رَمَضَانَ ، كَانَ حَقًّا عَلَى اللَّهِ أَنْ يُدْخِلَهُ الْجَنَّةَ

"Her kim Allah'a ve O'nun Rasûlune iman eder de namaz kılar ve Ramazanda oruc tutarsa, onu cennete girdirmek Allah uzerine bir hak olur." (BuhÂri)

Bu Hadisin devamında: "Şuphesiz cennette yuz derece vardır. Allah onları Allah yolunda mucÂhede edenler icin hazırlamıştır. İki derece arasındaki uzaklık, gokle yer arasındaki uzaklık gibidir. Siz Allah'tan istemek dilediğinizde, O'ndan Firdevs'i isteyin! Cunku o, cennetin en ortası ve en yucesidir" buyrulmuştur. (BuhÂri)

Mezkûr Hadislerimizde sırasıyla; cennette bir kamcı ve bir yay kadar olan yerin dunya ve icindeki her şeyden daha hayırlı olduğu belirtildi.

Cennete ancak Allah'a iman ve salih amellerle girilebileceği ifade edildi. Sonra cennette mucÂhidler icin yuz derece olduğu haber verildi. Bu yuz dereceden, her iki derece arasının gokle yer kadar mesafede olduğu acıklandı. Mu'minler boylece cihÂd teşvik edildi.

Son olarak da, Allah'ın fazlı ve lutfunun sınırsız olduğuna vurgu yapılarak;

فَإِذَا سَأَلْتُمُ اللَّهَ فَاسْأَلُوهُ الْفِرْدَوْسَ

"Allah'tan istediğinizde, Firdevs'i isteyin" buyruldu.

Firdevs; hem cennetin tam ortası hem de mucÂhidlerin makamı olarak en yucesidir.

فَإِنَّهُ أَوْسَطُ الْجَنَّةِ وَأَعْلَى الْجَنَّةِ

Buradan da anlıyoruz ki; Allah'tan hayır isterken urkek olmayacağız. Her şeyin en hayırlısını isteyeceğiz. Allah, onu vermeye muktedirdir.

İslam'ı bilmeyen ama saf ve iyi niyetli olan bazı kimseler: 'Allah bana cennette kumes kadar yer versin, bana yeter, razıyım..' tarzında; cÂhilÂne kanaatkÂrlık ve tok gozluluk sergilemektedirler. Oysa Allah'ın zengin ve lutuf sahibi olduğunu unutuyorlar.

Dunyada iman etmeden, calışmadan ve cihÂd etmeden, cennetten kumes kadar yer ummak yerine; Allah'tan Firdevs'i isteyelim! Dunyada Allah yolunda bir hayat yaşayarak, Firdevs'i hak edecek bir hayata talip olalım. Cennetin en yuce makamları icin yarışalım.. Zaten cennette kumes kadar nimet yoktur! Allah, kendisinden razı olduğu kullarına o kadar cok verecektir ki; kul razı olacaktır. Hatta bu razı oluşu, ifadelendirmek bile gayri kÂbildir.

"Şuphesiz iman edip salih amel işleyenler icin gayri memnûn (hesapsız, kesintisiz, başa kakılmayan) bir mukÂfat vardır." (Fussilet: 8)

Bu nimet, insanın memnuniyet tasavvurlarının cok otesindedir.

İman Sahipleri Mutlaka Cehennemden Cıkacaktır ve Cennete Girecektir:

Muttefekun Aleyh bir Hadis'de cehennemden en son cıkan, imanı en zayıf olan kişiye Allah; butun dunyanın on mislini verecektir.

Allah, iman eden kullarını gunahlarından dolayı ne kadar azap ederse etsin; sonunda mutlaka iman ettikleri icin cennetine koyacaktır.

"Kalbinde zerre kadar iman bulunan kimse ateşten cıkacaktır." (Tirmiz&#238

Zerre kadar iman, şirk bulaşmamış imandır. İmanı en zayıf olan ama şirk koşmamış kişinin imanı, zerre kadardır. Şirk koşan da iman yoktur!

Az onceki Hadisin rÂvisi Ebû Saîd el-Hudri: "Kim (bu ihbardan) şupheye duşerse şu ayeti okusun" demiştir:

إِنَّ اللّهَ لاَ يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ

"Şuphesiz Allah, zerre kadar bile zulmetmez.." (NisÂ: 40)

"Kim LÂ İlÂhe İllallah derse ateşten cıkar.."
(BuhÂri, İman)


Yani kalbinde zerre kadar iman bulunarak derse, cehennemden cıkar. Kalbinde zerre kadar şirk bulunursa cennetin kokusunu bile duyamaz ve ateşten ebediyyen cıkamaz..

Bu Hadisin anlamı; bazı cÂhillerin sandığı gibi, 'sadece dille LÂ İlÂhe İllallah diyen mutlaka cennete girecek' anlamında değildir. Biraz onceki Hadisimizin devamı da bu durumu acıklar. Kelime-i Tevhid'e itikad ederek bu kelime soylenirse; bu va'd gecerlidir. Hadisde; kalbinde bir arpa, bir buğday ağırlığınca iman bulunduğu halde; LÂ İlÂhe İllallah diyen kimse, ateşten cıkacaktır diye gecmektedir.
LÂ İlÂhe İllallah cumlesini anlamadan ve muhtevasına iman etmeden, bilincsizce soylemek kişiye bir hayır kazandırmaz. Bu bir akidedir!

Bu konuda Hadisler coktur:
"Allah'ın yarattıklarından herhangi bir şeyi Allah'a denk yapıp ona dua (ibadet) ederek olen kimse ateşe girer." Hadis, BuhÂri'nin Tefsir bolumundedir. Hadisin rÂvisi Abdullah b. Mes'ûd da, Allah'a benzer cağırmadan olen kimse de cennete girer demiştir.

Muttefekun bir Hadis-i Şerif de:
"Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşarak olen (ebedi) cehenneme girer" buyrulmuştur. Yine rÂvi Abdullah b. Mes'ûd: "Allah'a herhangi bir şeyi şirk koşmadan olen de cennete girer" demiştir.

LÂ İlÂhe İllÂllah kelimesi; Allah'tan başka hakiki ilÂh olmadığı itikÂdıdır.

Bu konuda başka bir Hadis-i Şerif:
"LÂ İlÂhe İllallah deyip de sonra bu ikrÂr bu iman (bu akide) uzerinde vefat eden her kul muhakkak cennete girecektir." (BuhÂri, LibÂs)

Ateşten en son cıkacak kişi de zerre kadar iman bulunduğunu zikrettik ve zerre kadar imanın şirksiz iman olduğunu, Hadislerle acıkladık.

Ateşten en son cıkacak ve dunya tarihinde imanı en zayıf olan o mu'mine de Allah'ın dunyanın on misli cennet vereceğini belirtmiştik.

Bu ifade aslında bir taraftan da insanın iştahını kabartıyor ve umutlandırıyor.. Zira 'orta sıralarda bile cennete girsek yuzolcumunu hayal edemeyeceğimiz cennet verilecek demek ki bize' diye hulyalara sevk ediyor insanı, bir an...! Ama cehennemden en son cıkan bu mu'minin asla muşrik olmadığı, kalbinde zerre kadar şirk bulunmadığı gerceği; bir an duraksatıyor insanı..

"Ben şirk koşuyor muyum?" sorusunu nefislere yoneltiyor, bu gercek..! Eğer oyleyse cehennemden cıkış yok. Cunku cennetin vizesi, imandır!

Diyelim ki, bu nefis muhasebesinden şirk koşmadığımız sonucu cıktı; yani muşrik değiliz. Bu, bizi tembelliğe ve atÂlete sevk etmesin! Zira mu'minler cehennemde, imanların zayıf olmasından ve ibadetteki gevşekliklerinden dolayı azap olacaklardır.

"N'olacak yanar, cıkarız" diyen cÂhillere, kibrit ateşine bile dayanamadıklarını hatırlatıp sozu yine KÂinatın Seyyidine bırakalım:

إنَّ آخر مَن يَخرج مِن النار يُعذب سبعة الاف سنة

"Muhakkak cehennemden en son cıkan kimse yedi bin yıl azap olunacaktır" (Tirmiz&#238

Biraz once; "cennete ortalarda girsek, kimbilir ne kadar buyuk cennet verilir bize" diye hayal kuranlar nerede!! Bunun yerine; "cehennemden orta sıralarda cıkan mu'min olsak dahi; ne kadar azap goreceğimizi hayal etmemiz mumkun değil" diye korkmalıyız..

Cehennemin azabına 'yedi bin yıl' kim dayanabilir? Hem de Âhiretin yedi bin yılı.. Allah katında bir gun, dunyanın bin senesine eşittir.!

"..Gercek şu ki Rabbinin yanında bir gun, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir." (Hacc: 47)

Cehennemden en son cıkacak iman sahibi kişi, yedi bin yıl azap gorecekse; bu dunya hesabıyla urkutucudur. Cunku bu yedi bin yılın her bir gunu bin yıla eşittir:

Once bir yılı aya cevirelim (12 ay).
Kameri takvimi esas alırsak, bir yıl 354 gundur. Kameri hesaba gore; 1 ay 29.5 gun olmaktadır. (12x29,5=354)
Miladi takvim 365 gun; onu esas almadık..
1 yıl 354 gun ediyor. Allah katında 1 gun, bin yıl olduğuna gore 354x1000=354.000 cıkıyor.
Yani Allah katındaki bir yıl, bizim hesabımızla 354 bin yıl ediyor.
Cehennemden en son cıkacak kişi yedi bin yıl azap goreceğine gore; 354.000x7.000=2.478.000.000 (Ortalama 2.5 milyar yıl) Yani, Allah katındaki yedi bin yıl, bizim hesabımızla yaklaşık iki bucuk milyar yıl etmektedir. (Hesap tarafımızdan yapıldı, İnşÃ‚allah..)

Cehennemden en son cıkacak mu'min, 2.5 milyar yıl, azap gorecektir. Kim buna dayanabilir? Zamanın izÂfi olması da mumkundur. Bu durumda azap suresinin mikdarı, bizim hesabımıza gore olmaz.

Dikkat edilirse; cennet konusunu işlerken, cehennem bahsine geciş yaptık. Cunku inzÂr hem korkutma hem de mujdeleme boyutuyla tam olarak gercekleşebilir. Ve cehennemden sakınmadan cennete girmemiz mumkun değildir. Ahirette de herkes cehenneme uğrayacaktır.Cennete gecmek icin de once Sırat'tan gecilecektir.

Rabbimiz şoyle buyurur:
"Şuphe yok ki aranızda oraya (cehenneme) uğramayacak hic kimse yoktur. Bu, Rabbinin gercekleştirmeyi uzerine aldığı kesin bir hukumdur." (Meryem: 71)

Bu ayet, gaybi bir meseledir ve keyfiyetini en iyi Allah bilir.

Bu konuda Peygamberimiz şoyle buyurmuştur:
"Butun insanlar cehenneme uğrarlar. Sonra amellerine gore ordan (cıkabilenler) cıkarlar." (Musned-i Ahmed)

O halde uğradığımız cehennemden bizi cıkaracak salih ameller işleyelim; aksi taktirde orda kalırız. (Allah korusun!)

Ey Muslumanlar! Sakın ha, imanınıza guvenip ibÂdetlerde gevşeklik gostermeyin. Unutmayın, salih ameller sizin ateşten cıkış biletinizdir. Biletinizi kaybetmeyin ve onsuz huzura varmayın!

İmam MucÂhid bu uğrama hususunda şoyle der: "Mu'minlerin ateşe uğramaları, dunya yurdunda mu'mine isabet eden humma (ateşi) gibidir. İşte mu'minin cehennem ateşinden payı budur. Bunu geri ceviremez." (el-CÂmi' li-AhkÂmi'l Kur'an, Kurtubi)

Bizi biraz rahatlatan rivÂyet olsun istedim. Ama bu acıklamalar mu'mini gevşekliğe sevk etmemelidir.
Cunku ayet gaybi bir gercektir, mahiyetini en iyi Allah bilir. Biz bu tur konularda son sozu soyleyemeyiz. Ama vurûd (ateşe uğrama) kesindir.

Bu uğrama nasıl gercekleşecek: Bedenle mi? Sadece bakarak mı? Uzerinden gecerek mi? Yada bu vurûd'da mecÂzî bir anlam mı var? Bilemiyoruz..

Cehenneme uğrama (vurûd) konusunda İbn Kesir'in goruşunu de vermeden gecmeyelim. Ona gore bu uğrama sırattan geciştir. Allahu A'lem.

Cennetliklere gelince; bir Kudsi Hadiste:
"Allah TeÂlÂ: Ben salih kullarım icin hicbir gozun gormediği, hicbir kulağın duymadığı ve hicbir kimsenin kalbinden gecmeyen şeyler hazırladım."
Hadisin rÂvisi Ebû Hureyre dilerseniz Secde: 17'yi okuyun demiştir. (BuhÂri, Muslim)

Okuyalım: "Onlara o işlediklerine mukÂfat olmak uzere, gozleri aydınlatan ne nimetler gizlendiğini hicbir kimse bilmez." (Secde: 17)

Allah, salih kullarına o nimetleri verirken bile, kullarının amelini kucumsemiyor "işlediklerine mukÂfat olmak uzere" (AhkÂf: 14) buyuruyor.

Melekler de mu'minlerin canlarını alırken: "Selam size! İşleyegeldiklerinizin karşılığı olmak uzere girin cennete! derler" (Nahl: 32)

"Rablerinden korkanlar da cennete zumre zumre goturulecek. Nihayet oraya gelip kapıları acılacağında, cennetin bekcileri onlara diyecek ki:

-SelÂmun Aleykum (SelÂm olsun size)! Tertemiz geldiniz. Hemen oraya ebediler olarak girin." (Zumer: 73)

Mu'minler, cennetin kapısında SelÂm ile karşılanacaklar ve ebedi kalmak uzere cennete gireceklerdir.

".. Canlarının istediği ve gozlerinin hoşlandığı herşey oradadır. Siz orada ebedi kalacaksınız." (Zuhruf: 71)

Âl-i İmrÂn: 15'de: "..Takv sahipleri icin Rabbleri katında altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Orada ebedi kalıcıdırlar.

Onlar icin tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Allah kullarını hakkıyla gorendir." Mu'min icin "Allah'ın rızası" en buyuk nimettir.

Cennetlikler Allah'ı Goreceklerdir:

"O gun bazı yuzler, Rabblerine bakıp parlayacaktır." (KıyÂmet: 22, 23)

Allah'ı gormekten daha değerli bir nimet olabilir mi? Ru'yetullah (Allah'ı gorme) nimetinin yanında diğer nimetler sonuk kalmaz mı?

Bu ifadeden, cennet nimetlerini kucumseme anlamı cıkarılmasın! Allah'ın ovduğu nimetleri kucumsemek kimin haddine? Ama Allah'ı gormekten daha buyuk bir şeref olabilir mi? Diğer butun nimetler sonra gelir.

KÂfirler icin en buyuk azap, Allah'ı gormekten mahrum olmalarıdır. "Hayır! Muhakkak onlar, o gunde Rabblerinden perdelenmiş olacaklardır." (Mutaffifîn: 15) Yani kÂfirler Âhirette Rabblerinden mahrum kalacaklar, onu goremeyeceklerdir. Bu en buyuk azaptır; zira iman etmeden olenler Allah'ı gorme fırsatını kacıracaklardır. Sanki onlara; 'dunyada Allah'ı ve Âyetlerini inkÂr ettiniz; şimdi de mahrumiyeti hak ettiniz' denmektedir.

"Ey kullarım! Bugun size bir korku yoktur. Siz uzulmezsiniz de! Siz ki Âyetlerimize iman edenler ve Muslumanlar idiniz. Siz ve eşleriniz sevinc ve neşe icerisinde cennete girin." (Zuhruf: 68, 69, 70)

İman eden ve Musluman olarak yaşayan kullar mutludurlar!

Uzun uzun burada cennetin tasvirini yapmayacağız. Ancak iki hatırlatmayla yetineceğiz.

Once bir Hadis-i Şerif, sonra bir Âyet-i Kerime:

"Cennette hicbir gozun gormediği, hicbir kulağın duymadığı ve hicbir kimsenin aklına gelmeyen nimetler vardır." (Muslim, KitÂbu'l Cennet)

لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَآؤُونَ

"..Orada ne dilerlerse onlarındır.." (Nahl: 31)
'Onlara orada ne isterlerse var' cumlesi mu'mine nimet olarak yeterlidir.

En son olarak da, cennete giren mu'minlerin mutluluğunu paylaşalım ve Allah'a nasıl hamd ederek sevindiklerine şÃ‚hid olalım..

İnşÃ‚allah; biz de o zumrelerden birinin icindeyizdir. O zaman geldiğinde, bugunu anar ve Allah'a iman uzere bir hayat yaşadığımızdan dolayı seviniriz inşÃ‚allah.

وَقَالواالْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي صَدَقَنَا وَعْدَهُ وَأَوْرَثَناالأرْضَ نَتَبَوَّأ مِنَ الْجَنَّة حَيْثُ نَشَاء فَنِعْمَ أَجْرُالْعَامِلِين



"Onlar diyecekler ki: Bize olan va'dini yerine getiren, cennetten dilediğimiz yere konmak uzere arzı bize miras veren Allah'a hamdolsun! (Guzel iş) işleyenlerin mukÂfatı ne guzeldir!" (Zumer: 74)
Bu cumle ya mu'minlerin sozunun devamıdır yada Allah'a aittir.

"TÂğuta ibÂdet etmekten sakınıp Allah'a yonelenler icin mujde vardır. Oyleyse kullarımı mujdele!" (Zumer: 17)

Dunyada iken Allah'a şirk koşmaktan ve tÂğutlara kulluktan sakınıp, ictenlikle Allah'a yonelenlere, Rabbimizin verdiği mukÂfat ne guzeldir!

Cennete giren Muslumanların oradaki duaları, selamlaşmaları ve dualarının sonu nedir? İşte cevabı:


دَعْوَاهُمْ فِيهَا سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَتَحِيَّتُهُمْ فِيهَا سَلاَمٌ وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ


"Oradaki duaları: '(SubhÂneke'llahumme) Allahım, Seni (butun noksan sıfatlardan) tenzih ederiz' sozudur. Oradaki tahiyyetleri (sağlık temennileri) ise SelÂm'dır. Dualarının sonu da: '(el-HamdulillÂhi Rabbi'l Âlemîn) Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun'dur." (Yunus: 10)

Biz de aynen cennetteki kardeşlerimiz gibi diyoruz. Kim bilir belki biz de onların arasında o duaları yapıyoruz. Rabbim cehennemden korusun!


Duamızın sonu; Âlemlerin Rabbi olan Allah'a Hamdolsun.

وآخِرُ دَعْوينا أنِ الْحَمْدُ للهِ ربِّ الْعَالَمِينَ




Yusuf Semmak

__________________