Seyyah-ı Âlem ve ferid-i beni Âdem
EVLİYA CELEBİ On ciltlik muhteşem eseri "Seyahatnamesi" ile dunya capında tanınan Âlimimiz ve seyyahımız Evliya Celebi'nin hayatının donum noktası bir ruya ile başlar. Seyahatnamenin birinci cildinde gorduğu bu ruyayı şoyle anlatmaktadır: "İstanbul'da hanemde bir gece uykuya dalmıştım. Birden bire kendimi Yemiş iskelesi yanında bulunan Ahi Celebi Camiinde gordum. Camiinin ici nur yuzlu bir cemaatle dolup taşmıştı. Ben de bu camiinin icine girerek minberin dibine diz cokup oturdum. Bu nur yuzlu pirleri hayranlıkla temaşaya daldım. Fakat bunlann kim olduklarını anlayamamıştım. Nihayet yanımda bulunan bir zata sordum: '-Benim sultanım, ism-i şerifinizi ihsan buyurur musunuz?' dedim. O zat, Kemankeşlerin Piri "Sa'd ibni Ebi Vakkas" olduğunu soyledi. Derhal elini optum. Yine:
"-Sizin yanınızdaki zatlar kimlerdir?' diye sual ettiğimde: 'Sahabe-i Kiram ve Ensar Hazretleridir dedi. O tarafa baktım. Bu zatlar sıra ile Hazret-i Ebu Bekir (ra), Hazret-i Omer (ra), Hazret-i Osman (ra), Hazret-i Ali (ra) idiler. Bunları doya doya seyredip taze can buldum. Mihrapta ise KÂinatın Efendisi Peygamber Efendimiz AleyhisselÂtu vesselam oturmakta idi. Biraz sonra yanımda oturmakta bulunan Sa'd İbni Ebi Vakkas Hazretleri elimden tutup beni Peygamber Efendimizin huzuruna goturdu ve dedi ki:
" 'Âşık'ı sÂdıkın ve ummet-i muştakın Evliya kulun şefatin rica eder.'
"Ben de derhal Hazret-i Peygamberin dest-i mubareklerini bûs ettim. Fakat heybetlerinden cok korkarak titredim. Kendilerine:
" 'Şefaat ya Resulallah!' diyeceğim yerde:
"Seyahat ve Resulullah! diyi verdim. Cenab-ı Peygamber derhal tebessum ettiler. Seyahatlerimin hayırlı olması icin 'Fatiha' dediler. Bundan sonra sıra ile Eshab-ı Kiram'in ellerini birer birer optum. Cumlesi:
"SeyyÂh-ı Âlem ve ferîd-i beni Âdem ol! "diye dua ettiler. Ben de Ahi Celebi Camiinden dışarı cıktım.
"Sabah olup uyanınca bir abdest alıp bu ruyamı tabir ettirmek uzere Kasımpaşa'da İbrahim Efendi Hazretlerine gittim. Bu zat bana:
"Sen buyuk bir seyyah olacaksın!'
"buyurdu. Ben de bundan sonra seyahata cıkıp gorduklerimi yazmaya başladım."Sahabelerin yaptığı dualar DergÂh-ı İlÂhî'de kabul olunmuş ve Evliya Celebi benzeri olmayan ve sahasında da tek olan dunya seyyahı oluvermiştir.
Asya, Avrupa ve Afrika'ya yayılan imparatorluğun topraklarını adım adım dolaşarak gorduklerini tesbit eden Evliya Celebi'nin telif ettiği on bin sahifelik "Seyahatname"si emsalsiz bir tarih ve coğrafya eseri olarak dunya ilim Âleminin dikkatini cekmiştir.
Meşhur seyyahımız 1630'da gorduğu yukarıda bahsi gecen ruyadan sonra, ilk seyahatim 1640'ta ailesinden gizli olarak Bursa'ya yapmıştır. Cıktığı bu ilk seyahati bir ay devam etmiştir. Evliya Celebi Seyahatnamenin ikinci cildinde seyahat donuşu babasının tavrım ve kendisine yaptığı nasihatlan şoyle anlatmaktadır:
"Hakir o gun hane-i gamkînimize (gam icinde olan evimize) varıp peder u mÂderin (baba ve ananın) dest-i şeriflerini (ellerini) opup huzur-i şeriflerinde (onlerinde) karar ettiğimde (durduğumda) peder-i azizim eyitti:
"Safa geldin Bursa seyyahı! Sefa geldin! 'Halbuki ne canibe gittiğimden kimsenin haberi yok idi. Hakir dedim: 'Sultanım, hakirin Bursa'da idiğimi nerden bildiniz?'
"Buyurdular ki: -Sen bin elli senesi muharreminin aşuresinde (1640 senesi Mayıs başları) kaybolduğun gece ben nice me'sure (makbul dualar) tilÂvet ettim. Bin kerre "kevser" suresini okudum. Ol gece Âlem-i menamda (uykuda) seni gordum ki Bursa'da Emir Sultan zaviyesinde ruhaniyetten istimdat ile seyahat rica edip buk ederdin (ağlardın) o gece bana nice ehl-i hal canlar rica edip senin seyahata gitmekliğin icin izin talep eylediler. Ben de ol gece cumlesinin rızasıyla sana destur (izin) verdim. Fatiha tilavet eyledik.
"Gel imdi, oğul! Şimdengeri (bundan sonra) sana seyahat gorundu. Allah mubarek eyliye. Amma sana nasihatim var" diye elimden yapışıp, huzurunda ayak uzerine durdurup sağ eliyle sol kulağımı burarak şu nasihata ağÂz eyledi (başladı):
"Oğul! Âdem yoksul olur, besmelesiz taam (yemek) yeme. Sırrın var ise sakın avratına deme. Cunup iken yemek yeme. Esvabının (elbisenin) sokuğunu ustunde dikme. İyi adını keme takma. Keme (kotuye) yoldaş olma, zararını cekersin. Sen yuru ileri, gozum, kalma geri. Alay bozma..."Seyahat icin babasından da ruhsat alan Evliya Celebi o tarihten itibaren vefatına kadar durmadan gezip dolaşmıştır.
Tatlı dilli, hoş sohbet seyyahımız Evliya Celebi, 1611 yılında, İstanbul'un Unkapanı semtinde dunyaya gelmiştir. Asıl ismi Hafız Mehmed Zıllî Evliya idi Aslen Kutahyalı olan babası, Sultan IV.Murad'ın Kuyumcubaşısı Derviş Mehmed Zıllî Efendi de Âlim bir zattı. Evliyanın kuvvetli bir tahsil gormesi icin calışmıştır. Evliya da babasını mahcup etmemiş, zekası, calışkanlığı ve kabiliyetiyle hocalarının takdirini kazanmıştır. Hamid efendi medresesindeki tahsilini ikmal ettikten sonra, tanınmış Âlim Ahfeş Efendi'den yedi sene ders almış, Evliya Mehmed Efendi'nin de ilminden istifade etmiştir. Bilahare Topkapı Sarayındaki Enderun-u Humayun'a girmiş, burayı bitirdikten sonra da sipahi sınıfına dahil olmuştur.
Sultan IV.Murad, ilmini ve ahlakını yakinen bildiği Evliya Celebiyi saraya muhasib olarak almıştır. Evliya Celebi Sultan İbrahim ve Sultan IV. Mehmed devirlerinde de muhim resmi vazifeler almış ve bu vazifeler dolayısiyle ceşitli beldeleri gezmiştir.
Defterdarzade Ahmet Paşa ile Anadolu'yu, Şam Beylerbeyi Murtaza Paşa ile Suriye ve Filistin'i gezdikten sonra Melek Ahmed Paşa'nın sadrazamlığında sadarette memuriyet almış, Paşa'nın Rumeli Beylerbeyliğine gonderilmesi uzerine onu takib etmiştir.
Fazıl Ahmed Paşa'nın ordusuyla birlikte Avusturya'ya gitmiş, yolda gorduğu yerler hakkında ceşitli malzeme toplamıştır.
Elci Mehmed Paşa ile birlikte Viyana'ya gitmiş, bu vesile ile Avusturya şehirlerini dikkatle tedkik etmiştir. Seyahatini İspanya, Hollanda ve Danimarkaya kadar uzatmış, daha sonra Eflak-Boğdan, Kırım, Kafkasya ve Hazer Denizi cevresini, Volga boylarını incelemiştir.
Hac vazifesini yerine getirmek icin Hicaza, oradan Mısır, Sudan ve Habeşistan'a gitmiştir.
Yetmiş senelik omrunu devamlı seyahat etmekle geciren Evliya Celebi, Osmanlı devletinin hemen butun şehirlerini ve kasabalarını gezmiştir. Anadolu, Rumeli, Suriye, Irak, Mısır ve Hicaz'ın yanı sıra Macaristan, Transilvanya, Almanya, Hollanda, Bosna-Hersek, Dalmacya, Guney Rusya, Kırım, Kafkasya ve İran'ın bircok bolgelerini dolaşmıştır.
Gorduklerini basit bir şekilde ele almamış, koklu incelemelerde bulunmuştur. Bolgelerin ahlak, gorgu ve an'anelerini, meşhur şahıslarını, binalarını ve tarihlerini inceledikten sonra kaleme almıştır.
Seyahatlerinden bir kısmını savaşlara katılmak suretiyle yapan Evliya Celebi, bizzat savaşlara da katılmış ve silah kullanmada, ata binmedeki maharetini harp meydanında gostermiştir.
Guzel sesi ve hoş sohbeti ile her zaman padişahların, vezirlerin ve komutanların yanıbaşında bulunmuştur. Onun hoş sohbeti yazı uslubuna da aksetmiş ve olmez eseri "Seyahatname" zevkle okunan bir klasik huviyetini asırlardan beri muhafaza etmiştir.
Omrunu ilme adayan bu değerli Âlim ve seyyahımız hic evlenmemiştir. 1681'de vefat eden Evliya Celebi'nin mezarı kayıptır.
Seyahatname'si muhtelif dillere tercume edilmiş olan dunya capında şohret sahibi Evliya Celebi'nin mezarının kayıp oluşunu kabullenmek istemiyorduk bir turlu. Araştırmaya başladık. Tarihî kaynaklar, Evliya Celebi'nin Mısır Seyahati donuşunde İstanbul'da vefat ettiğini ve Lohusakadın turbesinin yanına defnedildiğini soylemekteydi. Şişhanede bulunan Lohusakadın turbesinin yanında Meyyiz Zade Kabri ve onun bitişiğinde Evliya Celebi ailesine ait mezarlık bulunmaktaymış. O civarda yaptığımız araştırmada, Lohusakadın turbesinden başka hic bir mezar goremedik. Nasıl olurdu, koskoca mezarlık nereye giderdi? Kafamıza duğumlenen suallerin cevablarını değerli tarihci İbrahim Hakkı Konyalı'da bulduk. Şoyle diyordu Konyalı:
"Evliya Celebi ve babası, IV.Murad'ın kuyumcubaşısı Mehmed Zıllî Efendi Lohusakadın turbesinin yanında medfundur. Fakat yol yapılırken ordaki butun mezarlar yerinden sokuldu ve mezar taşları bir cukura dolduruldu. Ben yol yapılırken gitmiş ve mezar taşlarını gormuştum."
Bu ifadeden sonra tekrar Şişhane'ye gittik ve bu defa mezar taşlarını aramaya başladık. Ne yazık ki butun aramalarımıza rağmen bir tek mezar taşına bile rastlayamadık. Evet, Koca Evliya Celebi'nin, Mehmed Zilli Efendi'nin ve daha nice buyuklerin mezarları yok olmuştu, yok dilmişti. Evliya Celebi'yi araştıran Batılı bir araştırmacı İstanbul'a gelip Evliya Celebi'nin mezarını sorsa, "yoktur" veya "kayıp" cevabı verilecekti. O da "Ayıp" diyemeyecek kadar nezaket sahibi ise, "yazık" diyecekti. Nitekim oyle de demektedirler.
MESUT BEKİR KOPDAĞI
BİLGİSAYAR BİLİMLERİ ARABİLİM TASARIMCISI
http://mesutbekirkopdagi.wordpress.com
__________________
Evliya celebi peygamber efendimizi ruyada goruyor kardeşlerim gerisini tıklayın okuyn
Dini Bilgiler0 Mesaj
●9 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Evliya celebi peygamber efendimizi ruyada goruyor kardeşlerim gerisini tıklayın okuyn