Yaşlı insan karekteri
Gencliğinde hangi karakteri benimsemiş olursa olsun, genellikle yaşlanınca cahiliye insanlarının gosterdiği standart bir karakter ve hayat şekli vardır. Ancak bu konuya gecmeden once onemle belirtilmesi gereken bir nokta vardır: Bu bolumde soz edeceğimiz yaşlı karakterinin ozellikleri, insanların din ahlakından uzak yaşamalarının getirdiği bir bozukluktur. Yaşamını Allah'ın razı olmayacağı şekilde gecirmiş, yaşı ilerleyip olume yaklaştığında da ahireti duşunmeyen, dunyaya daha sıkı bağlanan insanların ruh halindeki carpıklıktır.
Elbette bu ozellikler kimi zaman kişiden kişiye farklılıklar gosterebilir; burada bahsedeceğimiz kotu ahlak ozelliklerinin yalnızca bir kısmını taşıyan veya tumunu birarada yaşayan insanlar olabilir. Sonuc olarak burada onemli olan Kuran ahlakından uzak olmanın getirdiği ahlak ve tavır bozukluğunun kucuk bir dunya oluşturması ve soz konusu kişilerin bu kucuk dunya icinde her turlu cirkin tavrı sergileyebilmeleridir.
Cahiliye kadınları, cocuklarını evlendirip torun sahibi olduktan sonra, yaşlı kadın karakterine burunurler. Erkekler ise genellikle emekliye ayrılmış ya da calışamayacak kadar yaşlanmış olmaları nedeniyle iş hayatını terk edip evde oturmaya başlarlar. Bu durumda kendilerini ruhen ve bedenen hala genc hissedenler bile, cevrelerinden gelen telkinlerin de etkisiyle yaşlı gibi davranma zorunluluğu hissederler. Cevrelerindeki tum dostları, akranları, eşleri yaşlanmış, emekli olmuş ve bu karaktere burunmuşlerdir. Cocukları da evlenip kendi sorunlarına dalmış ve onlardan iyice uzaklaşmışlardır.
Bu insanlar genellikle gunlerini televizyon seyrederek ya da uyuklayarak gecirirler. Ancak kadının yaşadığı "ev kadını karakteri"nde hicbir değişiklik olmaz. Soylenmeleri, kaprisleri tum hızıyla devam eder. Eşleri de kendileriyle aynı şartlar altında olduğu halde evin tum sorumluluğunun yine sadece kendilerinin uzerinde olması onları daha da ters ve aksi bir tavra sokar.
Erkekler de artık yapacak bir işleri olmaması nedeniyle butun gun evde boş boş oturmaktan dolayı sıkıntı icerisindedirler.
Gun icinde hangi saatte ne yapacakları bellidir. Hayatlarında korkunc bir monotonluk başlamıştır. Bu monotonluğu kırmaları icin hep cocuklarından medet umarlar. Fakat onlar da tamamiyle kendi hayatlarını yaşamaktadır. Arada sırada hafta sonları ziyarete gelirler ancak birkac saat suren bu ziyaretler onları hayatlarının tekduzeliğinden kurtarmaya yetmez.
Bu insanlar bazen de kendileri gibi yaşlanmış olan arkadaşlarını ziyarete giderler. Bu toplantılarda konuştukları konular ise coğunlukla evlatları ve hastalıkları ile sınırlıdır. Gittikleri doktorlardan, kendilerine konan yeni teşhislerden, kullandıkları ilaclardan bahsedip birbirlerine tavsiyelerde bulunurlar.
Ancak tum bu gucsuzluklerine ve acizliklerine rağmen cahiliye sisteminin kendilerine kazandırdığı karakter ozelliklerinden ve alışkanlıklardan taviz vermezler. Oysaki uzun yıllar boyunca cahiliye ahlakını yaşamış ve bu şekilde hicbir şey elde edemediklerini ve mutlu olmadıklarını acıkca gormuşlerdir. Olumun bu denli yaklaştığı bir donemde hala cahiliye hayatına ozlem duyuyor olmaları, din ahlakından uzak toplumun yaşlı karakterinin en onemli yonudur. Elbette bu insanlar kendilerini husrana surukleyecek buyuk bir yanılgı icindedirler. Aslında yapmaları gereken, herşeyin yaratıcısı olan Allah'a donup yonelmeleridir. Belirli bir yaşa kadar bunu yapmamış olabilirler. Ama Allah'a hesap vereceklerini ve olumun giderek yaklaştığını kavradıkları andan itibaren şuurlarının hic olmazsa bir derece acılması ve gecmiş yaşantıları icin tevbe ederek Allah'ın hoşnutluğunu kazanmaya calışmaları gereklidir.
O gune kadar Kuran ahlakından uzak gecirdikleri hayatlarında yaşadıkları sıkıntılar, hastalıklar, sorunlar kendilerine bir ders ve ibret vesilesi olmalıdır. Ancak cahiliye toplumunda tarif ettiğimiz "yaşlı karakteri"ne sahip insanlar genellikle bunların hicbirini yapmaz, aksine daha isyankar,laf anlamaz tavırlara yonelirler. Sonucta ortaya cıkan bu "yaşlı karakteri"nin başlıca ozelliklerini şoyle ozetleyebiliriz:
Alınganlık ve Acındırma Yontemleri
Yaşlanan insanların coğu hem maddi hem de manevi yonden başkalarına bağımlı bir hayat surerler. Bağımlı oldukları kimseler de coğunlukla cocukları, torunları ya da diğer yakın akrabalarıdır. Bu kişilerin yaşlılara bakış acıları ise o kadar da olumlu değildir. Kişilik olarak iyi bir insan olarak tanınsalar da, yaşlıları genellikle bir ayak bağı ve kulfet olarak gorurler. Cunku yaşlanmanın getirdiği sağlık sorunları maddi ve manevi bakım gerektirir. Yaşı ilerlemiş insanlar coğunlukla bu imkansızlıklarından dolayı tek başlarına ayrı bir evde yaşayamazlar. Ancak cocukları, torunları veya akrabaları da ozenli bakılması gerektiği icin yaşlı bir insanı surekli olarak evlerinde barındırmak istemezler.
Aslında din ahlakından uzak bir hayat surerek yaşlanmış olan boyle insanların bu duruma kendilerinin sebep olduğunu soylemek yanlış olmaz. Cunku kendileri de cahiliye ahlakını benimsemiş, tum yaşamları boyunca Allah'tan ve O'nun dininden uzak yaşamışlardır. Cocuklarına, torunlarına da boyle kotu bir ahlakı benimsetmişler; onları Allah'ın emrettiği guzel ahlak yerine cahiliye ahlakıyla yetiştirmişlerdir. Bunun sonucu da onlara yaşlılık yıllarında buyuk bir zarar olarak geri donmektedir; cahiliye sistemi icinde yaşayan cocukları gozlerini bile kırpmadan onları reddedebilmekte, zalim bir tavır gosterebilmektedir. Eğer yanlarında kalmalarına razı olsalar bile, zorunluluk nedeniyle evlerine aldıkları bu insanlara gosterdikleri tavırlar olumlu olmaz.
İşte bu isteksizliğin farkında oldukları icin yaşlılarda gelişen en onemli ozelliklerden biri alınganlıktır. Sadece zorunluluk nedeniyle yaşadıkları eve kabul edildiklerini bildikleri icin evdeki diğer kişileri mumkun olduğunca az rahatsız etme isteği icerisindedirler. Ancak yine de icin icin buyuk bir haksızlığa uğradıklarını duşunurler; onlar tum omurleri boyunca cocuklarına bakmak, onları en iyi şartlarda yetiştirmek ve hep onları mutlu etmek icin caba harcamışlardır. Ancak gosterdikleri tum bu fedakarlıkların sonucunda karşılık buldukları tavır, sadakatsizliktir. Aslında bir anlamda onlar tum bu yatırımları bir gun yaşlanacakları ve cocuklarının bakımına muhtac kalacakları duşuncesiyle yapmışlardır. Ama gordukleri karşılık cok daha farklı olur. İşte bu karşılık nedeniyle haksızlığa uğradıklarını duşunerek her an alıngan olurlar.
Bu ruhun dışa vurumu olarak da surekli karşı tarafın rahatsızlığının farkında olduklarını hissettirecek şekilde imalı konuşmalar yaparlar. Bu kimselerle genellikle rahat bir diyalog kurmak mumkun olmaz. Herşeyden bir anlam cıkartır ve bu anlam doğrultusunda ilginc cevaplar verirler. "Korkmayın size yuk olmam" şeklinde sitemlerde bulunurlar. Sozgelimi ikram edilen yiyecekleri ya hic yemez ya da cok az bir parca alırlar. Kimi zaman evdeki yemeklerin kendilerinden saklandığını duşunerek, dolaptaki yemeklerden kimseye gostermeden kacamak bir şekilde yerler. Ya da kendilerine dinlenmeleri icin bir oda verildiğinde "gerek yok ben şu kanepenin ucuna kıvrılırım" gibi şaşırtıcı tekliflerde bulunurlar. En ufak bir sozden kuser, eşyalarını toplayıp gitmeye hazırlanırlar. Aslında gidecek başka bir yerleri de yoktur. Ama sırf kendilerini acındırmak ve karşı tarafı pişman etmek icin boyle bir tavır sergilerler. Kendilerine bir hediye alındığı zaman bile bundan alınacak birşey bulurlar. Onlara hediyenin ya en ucuzunun alındığını, ya da herkese alınmışken onlar da aradan cıksın diye alındığını duşunurler.
Eve gelen misafirlere mumkun olduğunca istenmedikleri, ezildikleri ve iyi bakılmadıkları imajını vermeye calışırlar. Hatırları sorulduğunda ise mutlaka pek iyi olmadıklarını ifade edecek konuşmalar yaparlar. Boylece kendilerine acınacağını, sempati duyulacağını ve daha fazla ilgi gorebileceklerini duşunurler. Misafirlerde bu yonde bir kanaat gelişir belki, ancak evdeki diğer kişiler tarafından bu tavırları kızgınlıkla karşılanır ve onlara bakma konusundaki isteksizlikleri daha da artar.
İlgi Cekmeye Calışmaları
İlgi cekmeye calışmak cahiliye toplumunda kadın erkek tum yaşlılara has bir ozelliktir. Ancak onlarda gelişen bu karakterin en onemli sebebi yine cahiliye sisteminin carpıklığıdır. Aralarındaki sevgi anlayışı, ahlaklarına ve imanlarına yonelik değil de cıkar ilişkilerine dayalı olduğu icin, menfaatlerin son bulduğu noktada sevgileri ve ilgileri de son bulur. Bu durumda artık menfaat sunamayacak konuma gelen yaşlılar da bu sevgiyi ve ilgiyi elde etmenin farklı yollarını aramaya başlarlar. Ancak onlar da bunu kendilerini gercekten sevdirecek ozellikler ve tavırlar sergileyerek değil, cahiliye sisteminin cirkin yontemleriyle elde etmeye calışırlar. Bu da karşı tarafta bir sevgi oluşturmadığı gibi, aksine başvurulan ahlak dışı yontemlerden dolayı tam tersi bir etki meydana getirir
Yaşlıların ilgi cekmek icin başvurdukları bu yontemlerden biri surekli olarak hastalıklarını dile getirmek, ne kadar acı cektiklerini, ne kadar zor durumda olduklarını anlatarak kendilerini acındırmaktır. Allah'a tevekkul etmedikleri ve icinde bulundukları duruma şukretmedikleri icin hastalıklarından surekli yakınırlar. Bu anlattıklarında gercek payı da olmakla birlikte, coğu zaman karşı tarafta etki uyandırabilmek icin durumu abartabilir ya da zaman zaman yalan soyleyebilirler. Hasta oldukları duşunulduğunde daha fazla ilgi ve hoşgoru gorebileceklerine inanırlar.
Bu durum gercekten de karşı tarafın merhametini harekete gecirir, ama durumu abarttıklarını bilmeleri de bir yandan onları kızdırır. Yine de asıl istediklerinin ilgi olduğunu bildiklerinden bu karşılığı verirler, ama bu da tatmin edici olmaz. Cunku cahiliye ahlakına sahip yaşlılar dikkatin surekli olarak kendi uzerlerinde olmasını isterler. Bu nedenle bazen de yuzlerini asıp bir kenarda oturur, yemek yemez, konuşmazlar. Amacları kendilerine tum bunların sebebinin sorulması ve boylece nazlanmalarıdır.
Sorulduğunda birşey olmadığını soyler ve karşı tarafı mumkun olduğunca uğraştırırlar. Cunku yanıt ne kadar zor alınırsa, ilgi o denli artmış olacaktır. Bazen de evin ucra bir koşesine gidip saatlerce oradan cıkmaz ve merak uyandırmak isterler. Oturdukları yerde ellerinde mendilleriyle sessizce ağlar ve sorulduğunda da "yalnızlıkları" ya da "seven kimseleri olmadığı icin" ağladıklarını soylerler. Bunun uzerine karşı taraf "biz varız ya" diyecek, sevgi gosterecek ve gonlunu alacaktır.
Eğer tum bunlarla tatmin olamazlarsa bu durumda da konuşmalarıyla beklentilerini ifade etmeye calışırlar. Cahiliye toplumunda artık sloganlaşmış ve ne anlama geldiği tum toplum tarafından bilinen sozlerle birtakım imalarda bulunurlar. Soz gelimi fazla ilgi gormedikleri bir ortamda bir anda "istenmediğim yerde kalacak değilim", "gidecek yerim olsa sizi rahatsız etmezdim", ya da "beni huzur evine gonderin, daha rahat edersiniz" gibi ifadelerde bulunurlar. Bu sozlerin coğu sırf kendisine gosterilen ilginin artmasını sağlayabilmek icindir.
Oysaki tum bu tavır, uslup ve basit taktiklere harcayacakları emeği guzel tavırlarda bulunmak icin harcamış olsalar belki de istedikleri sevgi ve ilgiyi goreceklerdir. Ancak bunu cirkin tavırlara başvurarak elde etmeye calışmaları, istedikleri sonuca bir turlu ulaşamamalarına neden olur.
Soz Dinlememeleri
Cahiliye toplumlarındaki yaşlı insanların bilinen bir başka dikkat cekici ozelliği daha vardır; soz dinlememeleri. Konu her ne olursa olsun hep kendi bildiklerini yapmak isterler. Başkalarının sozlerine asla guvenmez, soylenenlerin altında mutlaka bir kasıt ararlar. Orneğin hastalıkları nedeniyle bazı yiyeceklerin dokunabileceği, dolayısıyla yememeleri gerektiği soylendiğinde, bunun sadece o yemekten yememeleri icin uydurulmuş bir yalan olduğuna inanırlar.
Bu nedenle de kendilerine tavsiyede bulunanların hem sozlerini dinlemez hem de bir yemeği bile kendilerinden esirgediklerini duşunerek darılırlar.
Ancak bu huyları bu kadarla da sınırlı kalmaz ve kimi zaman oldukca tehlikeli boyutlara ulaşır. Soz gelimi kendi hastalıklarını kendileri tedavi etmek ister, doktora gitmeyi kabul etmezler. Ya da doktorun verdiği ilacı kullanmayı reddeder, bunun yerine kendi bildikleri eski bir ilac ya da karışımı kullanmaya kalkışırlar. Akıllarına ve tecrubelerine cok guvenir, genclerinse hicbir şey bilmediklerine inanırlar.
Duşuncesiz Tavırları
Tum yaşantılarını din ahlakından uzak gecirmiş olan bu insanlar, yaşlı kimliğine sığınarak cahiliye toplumunun kotu bir alışkanlığı olan duşuncesizliğe makul bir zemin hazırlamaya calışırlar. Yaşlı olmanın birtakım ahlaki bozuklukları mazur gostereceğine inanırlar. Zaten toplumun diğer bireyleri de bu durumu kabullenmiştir. Bu nedenle "yaşlıdır, kusuruna bakmayın, lafını sozunu bilmiyor işte" deyip geciştirirler. Oysaki bu ahlak bozukluğu yaşlılar tarafından genellikle tamamen şuurlu ve kasıtlı olarak yapılmaktadır. Kendi cıkarları soz konusu olduğunda her turlu detayı akledebilen ve kendilerine yonelik her turlu eksikliği ya da kusuru fark edebilen bu kimselerin patavatsızlığı da coğunlukla bilincli bir tavırdır.
Nitekim patavatsızlığı ne zaman yapacaklarını, hangi sozu soyleyeceklerini ve kime imada bulunacaklarını cok iyi bilirler. Neredeyse konuşmalarının buyuk coğunluğunda bu yontemi kullanırlar. Duzgun ve normal sohbet ettikleri anlar cok nadirdir. Soz gelimi hasta olduklarında neden hastalandıkları sorulacak olursa "uzun suredir et yemedim de ondan", "yattığım oda cok soğuk da", ya da "cok yoruluyorum da ondan" gibi imalı cevaplar verirler.
Bazen de kucuk intikam alma yolları peşinde koşarlar. Orneğin bir misafir geldiğinde ozellikle evdekileri kucuk duşurecek bir konuyu gundeme getirir, cevresindeki kişileri mağdur edeceğini bildiği, en olmayacak konuları herkesin ortasında anlatırlar. Ancak sonra da yaşlılığın arkasına sığınarak farkında değilmiş gibi yapar, uzgun olduklarını soyleyerek geciştirirler. Oysaki işin aslı oldukca bilincli bir plana dayanır. Kendilerini kızdıran birinden intikam almanın en kolay yolunun patavatsızlıkla onları kucuk duşurmek olduğunu bilirler.
Dunyaya Olan Bağlılıkları
Cahiliye insanları yaşlılığın getirdiği acizlikleri ve zorlukları acıkca gordukleri halde yine de ibret almaz ve dunya hayatına olan bağlılıklarından taviz vermezler. Olume bu denli yaklaştıkları halde, yine de olumu kendilerine yakıştırmazlar. Dostlarının birer birer olduklerine şahit olur, ama yine de hic olmeyecekmiş gibi davranırlar. Hala para biriktirmeye, geleceklerini garanti altına almaya calışırlar. Bir gun kimsesiz ve parasız kalma endişesiyle yaşar, bir kenarda surekli yiyecek, giyecek ya da para biriktirmeye uğraşırlar. Ancak dunyada zor durumda kalmaktan bu kadar korktukları halde, ahirette ne yapacakları konusunu hic duşunmezler. Ahiret icin hicbir hazırlık yapmaya gerek duymazlar. Oysaki insanın asıl hayatı ahirettir ve asıl hazırlık yapılacak yer de ancak ahiret hayatıdır. Kuran'da bize bu konu şoyle haber verilir:
Dunya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar icin ahiret yurdu gercekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz? (Enam Suresi, 32)
Bu gerceğe kesin olarak iman eden muminlerin yaşlılık donemleri ise cok farklı olur. Onlar zaten tum yaşamlarını Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak uzerine kurmuşlardır.
Zaman gectikce ahirete, Allah'ın izniyle sonsuz cennet hayatına yaklaştıklarının şevki icindedirler. Bu umut dolu bekleyiş sebebiyle son derece neşeli, huzurlu, guzel ahlaklı bir karakter gosterirler. Cevrelerindeki insanlara sorun cıkarmaya değil, aksine onların sorunlarını cozmeye, onlara Kuran ahlakını oğretmeye, Allah'ın hoşnut olacağı bir karakter kazandırmaya calışırlar. Fiziksel olarak gucsuz duruma duşseler de, zihinsel olarak surekli calışır ve cevrelerine fayda getirmeye yonelik bir faaliyet icinde olurlar.
Onların bu ustun ahlaklı tavırları cevrelerinde de buyuk bir sevgi ve saygı uyandırır. Hem etraflarındaki insanlara guzel ahlakı oğrettikleri hem de kendileri son derece guzel ahlaklı oldukları icin her zaman saygı ve ilgi gorurler. Kuran'da iman edenlere, yaşca ilerlemiş kişilere hurmetkar olmaları tavsiye edilmiştir. Allah Kuran'da şoyle emretmiştir:
Rabbin, O'ndan başkasına kulluk etmemenizi ve anne-babaya iyilikle-davranmayı emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara: "Of" bile deme ve onları azarlama; onlara guzel soz soyle. Onlara acıyarak alcak gonulluluk kanadını ger ve de ki :
"Rabbim, onlar beni kucukken nasıl terbiye ettilerse sen de onları esirge." (İsra Suresi, 23-24)
Biz insana, anne ve babasına (karşı) guzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik… (Ankebut Suresi, 8)
Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk ustune zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sutten) ayrılması, iki yıl icindedir. "Hem Bana, hem anne ve babana şukret, donuş yalnız Banadır." (Lokman Suresi, 14)
Allah'a ibadet edin ve O'na hicbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına guzellikle davranın. Cunku, Allah, her buyukluk taslayıp boburleneni sevmez. (Nisa Suresi, 36)
__________________
Yaşlı insan karekteri
Dini Bilgiler0 Mesaj
●17 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Yaşlı insan karekteri