Memur Karakteri

Cahiliye mantığında memur karakteri taşıyan insanlar arasında farklı bir ruh hali hakimdir. Bu nedenle bu kimselerin "memur" oldukları bakar bakmaz anlaşılır. Ancak onları deşifre eden yaptıkları iş değil, yuzlerindeki ifade ve gosterdikleri tavırlardır.


Tavırlarına yon veren mantık ise şudur; bu kimseler sabit ucretlerle sabit mevkilerde bulunurlar. Dolayısıyla da normalin uzerinde gosterecekleri bir caba onlara ne maaşları, ne mevkileri, ne de itibarları acısından ek bir menfaat sağlamayacaktır. Bu durumda ekstra bir iş yuklenerek sadece boşuna yorulmuş olacaklarını duşunurler. Ayrıca eğer yapılacak ek bir iş varsa bunu bir başkasının uzerine bırakmak varken kendileri ustlenmeyi de cahiliye bakış acısıyla "enayilik" olarak değerlendirirler. Bir işlerini halletmek icin gelen kişilere gosterecekleri tavırlara da hic ozen gostermezler. Cunku bu insanlara gosterecekleri guzel ahlaklı bir tavrı da "ek iş" olarak değerlendirirler.

İşte bu duşunceleri nedeniyle memurların buyuk coğunluğu cevrelerine karşı umursuz bir karakter geliştirir. Sadece kendilerine verilen işi yapar ve bunun dışında birşey istendiğinde ya hic ilgilenmez ya da bir başkasına yonlendirirler. İşyerlerine gelip kendilerine bir soru soran kişinin yuzune ya hic bakmaz ya da bakıp hic cevap vermeden başlarını aşağıya doğru indirir ve işlerine devam ederler.

Karşılarındaki kişiyi mağdur durumda bırakmaktan hic sıkıntı duymazlar. Memurların bu baştan savma ve geciştirici tavırları artık tum toplumun neredeyse ezberlediği bir manzaradır. Karşılarındaki kimselere değer vermez ve sırf kendi rahatları icin gerekirse onları sebepsiz yere saatlerce kuyruklarda bekletebilir ya da masa masa dolaştırabilirler.

Umursuzlukları nedeniyle insani yonlerinin pek coğu korelmiştir. Halden anlamak, ince duşunmek, nezaket ya da hoşgoru gostermek icin bir gerekce goremezler. Bu tavırları gosterseler de gostermeseler de nasıl olsa maaşlarını alacaklardır. Ve karşılarındaki insanı da bir daha gormeyeceklerdir zaten. Bu nedenle herşeyleri mekanikleşmiştir. Az konuşur, az guler, az duşunur ve sadece ellerine verilen işi yaparlar.

Oysa Allah'ın emrettiği ahlakı yaşayan insanların boyle tavırlar gostermeleri mumkun değildir. Onlar diğer insanlara karşı her durumda saygılı, ilgili ve nezaketli bir tavır gosterir. Zor durumda kalan kişilere ellerinden geldiğince yardım eder, o an yardım edebilecek bir imkanları olmasa bile en azından guzel bir


Burada tarif edilen memur karakterine sahip kişilerin bir başka ozellikleri de her yonleriyle klasikleşmiş, yani hep aynı tavırları gosteren, olaylar karşısında belirli tepkiler veren kişiler olmalarıdır. Gunluk hayatlarının akışı, goruştukleri insanlar, konuştukları konular, alışkanlıkları, zevkleri tamamen bu klasik yapının etkisi altındadır. Halen gencliklerinde moda olan tarzda giyinir, aynı sac stillerini uygularlar. Yeniliklere tamamen kapalı bir karakterleri vardır. Hicbir konuda yerleşik olan duzenlerini bozmak istemezler. Onları, yapacakları yeniliğin eskisinden daha guzel olacağına ikna etmek mumkun olmaz. Her işlerini modası gecmiş aletlerle ve modası gecmiş yontemlerle yapar, saatlerce uğraşır ve vakit kaybederler. Ama yine de alıştıkları stilden vazgecmezler.

Tum bu anlatılanlardan da anlaşılacağı gibi memur karakterini yaşayan insanlar hem ahlak yapılarında hem de sosyal yaşantılarında tembel ve uşengec bir tavır sergilerler. Cıkar sağlayacaklarını duşundukleri bir olay olmadığı surece de bu yapılarından odun vermezler. Konunun başında da acıklandığı gibi bir cıkar soz konusu olmadığında yaptıklarının boşa gideceğine inanırlar. Oysa memurluk, bir hizmet mesleğidir. İslam ahlakını yaşayan bir memur bir iş icin gelen kişilere cok guzel tavırlar gostererek hizmet eder. Asla onları sıkıntıya sokacak, boş yere vakitlerini alacak şekilde davranmaz. Cunku, insanın iyilikten ve guzel ahlaktan yana yaptığı hicbir şeyin boşa gitmeyeceğini bilir. Yaptığı her işi Allah'ın rızasını kazanmak, Allah'ın beğendiği ahlakı en fazlasıyla yaşamak niyetiyle bir ibadet olarak yerine getirir. Guzel davranışlarının hepsi hesap gununde ortaya konmak uzere Allah'ın Katında bir kitaptadır. Kuran'da Hz. Lokman'ın oğluna bu konuyu şoyle hatırlattığı bildirilmiştir:

"Ey oğlum, (yaptığın iş) gercekten bir hardal tanesi ağırlığında olsa da, (bu,) ister bir kaya parcasından ya da goklerde veya yer(in derinliklerinde) de bulunsa bile, Allah onu getirir (acığa cıkarır). Şuphesiz Allah, latif olandır, (herşeyden) haberdardır." (Lokman Suresi, 16)

Yine Allah'ın bu konuyu hatırlattığı ayetlerden bazıları ise şoyledir:
De ki: "Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dunyada iyilik edenler icin bir iyilik vardır. Allah'ın arzı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca odenir." (Zumer Suresi, 10)

... Kim bir iyilik kazanırsa, Biz ondaki iyiliği arttırırız. Gercekten Allah, bağışlayandır, şukredene karşılığını verendir. (Şura Suresi, 23)

Hayır, kim (guzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi Katında ecri vardır. Onlar icin korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 112)

Gercek şu ki, Allah zerre ağırlığı kadar haksızlık yapmaz. (Bu ağırlıkta) Bir iyilik olursa, onu kat kat kılar ve Kendi yanından pek buyuk bir ecir verir. (Nisa Suresi, 40)

Kim bir iyilikle gelirse, kendisine bunun on katı vardır, kim bir kotulukle gelirse, onun mislinden başkasıyla cezalandırılmaz ve onlar haksızlığa uğratılmazlar. (Enam Suresi, 160)

Elbette guzel tavırlarda bulunmak icin insanın caba harcaması ve emek vermesi gerekecektir, ama alınacak karşılık ayetlerden de anlaşılacağı gibi, guzellikle gecen bir yaşam, sonsuz bir cennet hayatı ve daha da onemlisi Allah'ın rızası olacaktır.

__________________