Turkiye Diyanet Vakfı tarafından bu yıl ikincisi duzenlenen “Uluslararası İyilik Odulleri Toreni” İstanbul Halic Kongre Merkezinde gercekleşti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Turkiye Buyuk Millet Meclisi Başkanı İsmail Kahraman ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Gormez’in katıldığı ozel gecede ceşitli kategorilerde iyilik odullerine layık gorulenlere odulleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM Başkanı Kahraman, Diyanet İşleri Başkanı Gormez, Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, İstanbul Valisi Şahin ve Buyukşehir Belediye Başkanı Topbaş tarafından verildi.
Turkiye Diyanet Vakfının yeryuzunde iyiliğin egemen olması icin evrensel bir iyilik hareketine donuştuğunu ifade eden Başkan Gormez, “Bugun aramızda bulunan bu iyilik kahramanlarımızın hicbirinin bizim vereceğimiz odule ihtiyacı yoktur. Ancak bizim onların şahsında iyiliği yaymaya ihtiyacımız var. Dunyamızı saran kotulukleri defetmek icin onların iyiliklerini yÂd etmeye ihtiyacımız var” dedi.
“Doğruluk, iyiliğin kaynağı; guzellik ise iyiliğin sonucudur…”
Hz. Peygamber'in dilinde iyilik, doğruluk ve guzellik birbirinden ayrılmayan uc kavramdır. Doğruluk, yani sıdk, yani istikamet, iyiliğin yani birrin, marufun, hayrın kaynağıdır. Guzellik, yani hasane ve ihsan iyiliğin sonucudur. Doğruluk olmadan iyilik olmaz, iyilik olmadan guzellik egemen olmaz. Doğruyu, iyiyi, guzeli belirleyen yuce değerler vardır, bu değerler asla yaratıcı kudretten, Rabbimizden bağımsız duşunulemez. Yaratıcı kudret bu değerleri hem insanın mayasına ve fıtratına yerleştirmiş, hem de mukaddes kitabımız ve Peygamberimiz aracılığıyla butun dunyaya duyurmuştur. İyilik varlıktır, kotuluk yokluktur. Kotuluk kotunun şahsında varlık kazanır, ama iyilik iyiler olmasa da vardır. İyilik nurdur, ışıktır. Kotuluk zulmettir, karanlıktır.
"Her insan iyiliği kendi vicdanında aramalıdır..."
Kerim kitabımızın iyilik tanımı aynı zamanda bir uyarı icerir. Kur’an iyiliğin ne olduğundan once, ne olmadığını anlatır bize. İbadetlerin dışa donuk, bicimsel rituellere indirgenmesini ve dindarlığın bir gosterişe donuşturulmesini iyilik cumlesinden kabul etmez. İyilik yonunuzu Doğuya ve Batıya yoneltmeniz değildir. Asıl iyilik, bizi her turlu kotuluğun egemenliğinden kurtaran Rabbimize imandır. Asıl iyilik, cok sevdiğimiz mal ve servetlerimizi fakirlerle, yoksullarla, yetimlerle paylaşmaktır. Asıl iyilik, ozgurluğunu kaybeden insanlara yardımcı olmaktır. Asıl iyilik, ahde vefadır, emanete riayettir. Asıl iyilik, zor zamanlarda direnip sabretmektir. Modern insan iyiliğin ne olduğu konusunda goruşler ve tanımlar seliyle mucadele ederken, Resulu Ekrem her insana iyiliği kendi vicdanında, kendi fıtratında aramaya davet eder.
"Eğer iyilik ilahi kaynağını kaybederse hayırseverlik sponsorluğa donuşur..."
Bugun iyiliğin karşı karşıya olduğu iki tane tehlike vardır. Modern dunya iyiliği bireysel olarak insanın kendisine, faydasına ve menfaatine olan şeyler olarak tarif etmeye başlamıştır. Oysa asıl iyilik, başkalarına iyiliktir. Başkalarına iyilik yapan kendisine iyilik yapıyor demektir. Modern zamanlarda iyi ve iyilik ilahi aşkın metafizik kaynağından koparılmak istenmektedir. Oysa sadece Allah rızası icin yapılması gereken hayrın ve hayırseverlik bir reklam ve propaganda aracı değildir. Eğer iyilik metafizik aşkın ilahi kaynağını kaybederse hayırseverlik sponsorluğa donuşur. O zaman reklam ve propaganda iyiliğin, hayrın, marufun onune gecer. Kur’an-ı Kerim ve Resulu Ekrem bu tehlikeden de daima bizleri haberdar etmektedir.
"Eğer biz insanın toprağına iyilik tohumlarını ekersek o zaman dunyanın her tarafından nimet fışkıracaktır. O nimet barıştır, kardeşliktir, şefkattir, merhamettir..."
Kur’an’ın dilinde iyiliğin bir adı 'birr'dir. 'Birr'in bir harekesini değiştirdiğimizde 'berr' olur. 'berr' yine Kur’an dilinde 'toprak' demektir. Bir harekesini daha değiştirdiğimizde 'burr' olur. 'burr' 'nimet' ve 'buğday' demektir. Bu uc kavram arasında dil filozofları bir ilişki kurarak bizi şuna davet ederler: Bugun yapmamız gereken berre, yani insanın toprağına birri, yani iyilik tohumlarını ekmektir. Eğer biz berre birri ekersek, insanın toprağına iyilik tohumlarını ekersek o zaman dunyanın her tarafından butun topraklardan nimet fışkıracaktır. O nimet barıştır, o nimet kardeşliktir, o nimet şefkattir, o nimet merhamettir. Ve hepimiz mumin olarak şuna kesinkes inanıyoruz ki: İyilik dunyayı değiştirecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan...
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, torende yaptığı konuşmada, cocuklar, gencler ve kadınların mutlaka kazanılması, ozel onem verilmesi gereken kesimlerin başında geldiğini, oğrencilerin ahlaklı, vatanına ve milletine bağlı, insanlığa faydalı bireyler olarak yetiştirilmesi hususunda vakıflara ciddi gorevler duştuğunu belirtti.
Turkiye Diyanet Vakfı'ndan bu anlayışla, Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile hareket ederek, calışmalarını daha da yaygınlaştırmalarını beklediklerini ifade eden Erdoğan, adalet, ihsan, merhamet, istikamet gibi ilkeler doğrultusunda yurutulen bu hizmetlerin devam etmesini temenni etti.
Erdoğan, Turkiye Diyanet Vakfı'nın yaptığı her hizmetle, inşa ettiği her camiyle, imam hatiple, yardım eli uzattığı her mağdur ve mazlumla bu şekilde ecdadın başlattığı bir gonul seferberliğini tamamladığını vurgulayarak şunları soyledi;
“Bizim medeniyetimiz, iyiliğin kurumsallaşmış hali olarak ifade edebileceğimiz bir vakıf medeniyetidir…”
Bugun gonlunu kazandığımız, duasını aldığımız her insan, her toplum, yuzlerce yıl sonra sizleri de bizleri de işte boyle hayırla yad edecektir. Bizim medeniyetimiz, bir yonuyle de iyiliğin kurumsallaşmış hali olarak ifade edebileceğimiz bir vakıf medeniyetidir. Bugun dunyanın pek cok ulkesinde yaygın şekilde kabul goren, işlerlik kazanmış olan vakıf anlayışının kaynağı, bu topraklardır. Kendini insanlığa ve hatta tum mahlukata vakfetme, insanlığın ve mahlukatın yararına calışma anlayışı uzerine kurulu bu medeniyete, butun samimiyetimizle hep birlikte sahip cıkmalıyız. Yolda kalmışlardan gocmen kuşlara kadar, hayata ve insana dair ne varsa, her şeyi icine alan bu muhteşem medeniyet, ecdadımızın bize bıraktığı en buyuk miraslardan biridir.
"Bizim medeniyetimizde kalem, kılıcın onunde gelir…"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihe bakıldığında ecdadın gittiği yerlere gerektiğinde kılıcını da kullanarak girdiğini ama oradaki kalıcılığının, gonulleri fethetmesi sayesinde olduğunu, bugun Osmanlı ve Selcuklu coğrafyasına bakıldığında hep bu gerceğin gorulduğunu soyledi. Alparslan, Kılıcarslan, Selahaddin Eyyubi, Osman Gazi, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Suleyman, Yavuz Sultan Selim gibi buyuk devlet adamlarının bu topraklarda yetiştiğini hatırlatan Erdoğan, ote yandan Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bayram Veli, Akşemsettin, Fuzuli gibi gonul insanlarının da bu topraklardan ses verdiğini anlattı. Erdoğan, "Bizim medeniyetimizde kalem kılıcın onunde gelir. Biz kılıcın geciciliğine, kalemin, yazının, irfanın kalıcılığına inanırız. Fatih'in Akşemsettin'e, Yavuz'un İbn-i Kemal'e hurmeti, bir devlet adamının hocasına saygısının otesinde, sahip olduğumuz o medeniyet tasavvurunun da bir yansımasıdır aslında" değerlendirmesini yaptı. Bugun Balkanlar'dan Kuzey Afrika'ya kadar nereye gidilirse gidilsin, kopru, cami, medrese, han, hamam, carşı olarak mutlaka bir Osmanlı eserinin bulunduğunu kaydeden Erdoğan, "Herkesin somurmek icin petrolunu yağmalamak icin gittiği Ortadoğu'ya, biz demiryollarımızla, su kanallarımızla, carşılarımızla, hanlarımızla gittik. En onemlisi birlikte yaşama kulturumuzle gittik. Bizim farkımız bu" dedi.
“Eğer biz sınırlarımıza dayanan Suriye'deki ve Irak'taki o mazlumlara kapılarımızı actıysak, iyilik medeniyetinin mensupları olduğumuz icin actık…”
Bugun de insanlığın ihtiyac duyduğu barış ozleminin bizim medeniyetimizin cağrısına yankısını bulduğunu goruyorum, buna inanıyorum. Bugun buyuk bir donuşumun sancıları icinde kıvranan tum kardeş toplumlar, gozlerini Turkiye'ye dikmiş durumda. Umutla cıkış yolu arıyorlar. Rehber olarak da bizleri ve sizleri goruyorlar. Biz nereye yonelirsek onlar da aynı tarafa yoneliyorlar, yonelmek istiyorlar. Bu buyuk medeniyetin gunumuzdeki varisi olarak gordukleri Turkiye'nin kendilerine de rehberlik etmesini bekliyorlar. Ne kendi evlatlarımızı ne de bu insanları hayal kırıklığına uğratmaya hakkımız yoktur. Boyle bir vebali asla ustlenemeyiz. Eğer biz sınırlarımıza dayanan Suriye'deki ve Irak'taki o mazlumlara kapılarımızı actıysak, iyilik medeniyetinin mensupları olduğumuz icin actık. 'Kac kişi gelecek?' diye sormadık. Batı ne yapıyor; 'Biz 300 kişi alırız, Biz 500 kişi alırız' sonra ne yaptılar? Dikenli telleri koydular. 'Hayır almayız, Turkiye burada bize rakam versin.' Şu kadar rakam, bu kadar rakam. Ne rakamı ya... Şu anda 3 milyon insan var burada, 3 milyon... Ve bundan sonra da biz acık kapı politikasıyla o bombalardan kacan insanları, ne olursa olsun, biz onları almaya mecburuz, mahkumuz. Cunku bu medeniyetin evlatları, bunu yapmakla yukumludur.
“Bizim medeniyetimizin olduğu hicbir yerde, DAİŞ olamaz, Boko Haram olamaz…”
Bir yerde yaşananları istismar etmek, kendi emelleri icin kullanmak istiyor olabilirler. Bize duşen, buna karşı kendi medeniyetimizin o tum insanlığı kucaklayan ve kuşatan değerleriyle mukabele etmektir. Eskiler, 'Kem alatla kemalat olmaz' derler. Kotu vasıtalarla, yanlış araclarla doğru sonuclar elde edemeyiz. Muslumanı terorist, İslam dunyasını terorun cinayetlerin kavgaların kaynağı olarak gostermeye calışanlara karşı kendi değerlerimizle mucadele edeceğiz. Onlar masumları oldurebilir. Biz daima masumların yanında yer alacağız. Onlar milyarlarca insanın mağduriyeti pahasına kendilerine bir refah duzeni kurabilir. Ancak biz, asla adaletten ayrılmayacağız. Onlar cıkarları icin tum dunyayı ataşe atmayı goze alabilir. Biz Hakkın, merhametin, şefkatin ve iyiliğin yanında yer alacağız. Cunku bizim inancımız, medeniyetimiz, tarihimiz ve kulturumuz bize bunu emrediyor. Ne diyor sevgili Peygamberimiz; 'Musluman elinden ve dilinden insanların selamette olduğu kişidir. Bu kadar. Ayrıca bir başka hadiste; 'Mumin insanların canları ve malları konusunda emin oldukları kişidir.' Cerceve burada cizilmiş zaten, bu emri alan hicbir Musluman, masumlara kotu soz soyleyemez, el kaldıramaz. Masumların gırtlağını kesemez, masumlara kurşun sıkamaz, masumlara bomba atamaz. Bizim medeniyetimizin olduğu hicbir yerde, DAİŞ olamaz, Boko Haram olamaz. Bizim medeniyetimizin olduğu yerde, PKK olamaz, PYD olamaz, YPG olamaz. Ayrıca bizim medeniyetimizin olduğu yerde Ku Klux Klan da olamaz, holokost da olamaz. İslam dunyası, mezhepcilik fitnesinin, siyasa bolunmuşluğun, sosyal calkantıların sancısı icinde kıvranıyorsa donup once kendimizi sorgulayacağız. Demek ki yeteri kadar sesimizi duyuramıyoruz. Demek ki yeteri kadar hakkın, hakikatin, adaletin mucadelesini veremiyoruz.
“Turkiye Diyanet Vakfı'na buyuk gorevler duşuyor…”
Kaybedilen her anda iyilik karşısında kotuluğun, masum karşısında zalimin fersah fersah mesafe kat edişini izlemek durumunda kalınacağını aktaran Erdoğan, "Ziya Paşa, dun, gecmişte ne diyordu? 'Dolaştım mulk-i İslamı butun viraneler gordum.' Bugun Ziya Paşa aynı yerleri dolaşsa herhalde şoyle soylerdi; 'Dolaştım mulk-i İslamı akan kanlar, ağlayan cocuklar, kadınlar, yaşlılar gordum.' Oyle derdi" ifadelerini kullandı. Bizim medeniyetimizin, değerlerimizin boş bıraktığı her yer başkalarının hoyrat, zalim, ayrıştırıcı, gonul yıkıcı, kan dokucu elleriyle dolduruluyor. Buna karşı biz medeniyetimizi yeniden ayağa kaldıracağız. Bunu da medeniyetimizin tum unsurlarıyla birlikte vakıflarımızı, vakıf geleneğimizi guclendirerek, yaygınlaştırarak yapacağız. Hamdolsun guzel hamleler ve calışmalar var. Her gecen gun daha iyiye gidiyoruz, daha da iyi olacağız. Turkiye Diyanet Vakfı'na diğer hizmetlerinin yanı sıra boyle buyuk bir misyon da duştuğune inanıyorum.
“Bu millet iyilikseverdir…”
Peygamberimizin; 'Musluman Muslumanın kardeşidir, ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, onu tahkir etmez' emrine uygun şekilde tum kardeşlerimizin yardımına koşacak ve elinden tutacağız. İmkan ve kaynak konusunda en kucuk bir endişemiz, endişeniz olmasın. Cunku bu millet evvelallah iyilikseverdir. Milletimiz samimiyetle, ihlasla, kalpten gelerek yapılan her işin sonuna kadar destekcisi olur. Gerekirse tabağındaki yemeğin yarısını, coluğunun, cocuğunun rızkından arttırdığı her kuruşu, bu işler icin tahsis eder, etmiştir ve bundan sonra da edecektir. Yeter ki bu yola revan olalım, yeter ki bu yola baş koyalım.
Turkiye Diyanet Vakfı'nın bu şuurla faaliyetlerine devam edeceğine inandığını kaydeden Erdoğan, Turkiye ve dunyanın dort bir yanında iyilik, hayır icin faaliyet gosteren bu vakfın hizmet cıtasını her gecen yıl daha da yukselterek, kendisinden beklenen misyonu yerine getireceğine de inandığını anlattı.
Konuşmaların ardından odul torenine gecilen programda oduller sahiplerine takdim edildi. Program, hatıra fotoğrafıyla sona erdi.
Kaynak: diyanet
__________________
İyilik Odulleri sahiplerini buldu…
Dini Bilgiler0 Mesaj
●25 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- İyilik Odulleri sahiplerini buldu…