sehrinde dogdu. Yasadigi yuzyil siyasî bakimdan calkantili, fakat
Ilmî ve dinî hayat bakimindan IslĂ‚m dunyasinin ve hatta o gunku
dunyanin en parlak donemini teskil eder. Ayrica GazzĂ‚lî, yalniz
doneminin degil, butun IslÂm dusuncesi tarihinin en onde gelen
dusunurlerindendir. Ehl-i sunnet inancina yaptigi hizmet, kendisine
Huccetu'l-IslĂ‚m lakabinin verIlmesine sebep oldu. FIkihta SĂ‚fiî,
kelĂ‚mde Es'ariyye ekolunu benimsemis olan GazzĂ‚lî omrunun
sonlarini tasavvufî bir hayat icinde gecirdi.
GazzĂ‚lî; KelĂ‚mcilar, sûfiyye, bĂ‚tinîler ve ozellikle yunan
kaynakli felsefe dahil, devrinin butun dusunce sekillerini
olabildigince tahlil ve tenkitten gecirdi (De Boer, IslÂm'da Felsefe
tarihi, Cev, Yasar Kutlay s. 109).
Eserleri, IslÂm dini ve dusuncesinin hemen her alani ile ilgili
oldugu gibi, her zihin seviyesindeki Insan a hitabedecek sekilde de hem
yaygin hem yuksek bir ozellige sahiptir. Baslicalari;
0hyĂ‚'u-Ulûmi'd Dîn: Sam'da inzivada bulundugu sirada yazdigi,
0nanc, IbÂdet ve tasavvufa dair konulari icine alir.
El-Munkiz'u-mine'd-DalÂl: Dusunce hayatini ve kendisinin gecirdigi
ruhĂ‚-manevî merhaleleri anlattigi eseridir. Bu eser degeri bakimindan
Augustin'in "Les C onfessions" (itirafla) ina; Descardes'in "Metod
uzerine Konusma" sina ve Rousseau'nun "itiraflar" ina benzetilir
(HIlmi Ziya Ulken, IslÂm Felsefesi-Kaynaklari ve Tesiri, Istanbul,
1967, s. 120). MekÂsidu'l-FelÂsife: Felsefenin mahiyetini ve
filozoflarin delillerini sergiler. Daha sonra tenkit edecegi IslÂm
messaî (Aristocu) felsefesinin guzel bir tanitimi mahiyetindedir.
Mi'yÂru'l-Ilm ve Mihakku'n-Nazar: Bu Iki eser, klÂsik mantigin temel
problemlerini sergiler ve mantigin oneminden bahseder.
el-Iktisad fi'l-i'tikad, Ilcamu'l-AvÂn an Ilmi'l-KelÂm,
MizÂnu'l-Amel, MiskÂtu'l-EnvÂr, CevÂhiru'l-Kur'Ân,
er-RisÂletu'l-ledunniyye Faysalu't-Tefrika, Kimyayi Saadet,
Mearicu'l-Kuds, el-Mustasfa isimli eserleri ise KelÂm, tasavvuf ve
ahlĂ‚ka dairdir. GazzĂ‚lî, sozu gecen eserleriyle IslĂ‚m inanc ve
dusunce hayatinin gunumuze kadar gelen meselelerinin hemen
hepsiyle ilgilendigini gostermektedir.
Butun endisesi IslÂm akidesini, buna bagli olarak da IslÂm
ahlĂ‚kini ve dusuncesini savunup yaymak olan GazzĂ‚lî, din ile
dogrudan ilgili bulunmayan diger ilimleri de IslÂm dinini esas alarak
degerlendirmistir. Bu sebeple de devrinin gelenegine uyarak butun
ilimleri, IslÂm inancini esas kabul ederek bir siniflamaya tÂbi
tutmustur.
Buna gore, ilimler once;
a-Ser'î (dinî

ilimler.
b-Aklî ilimler: Rîyazî ve mantikla ilgili olanlar; Tabiî ilimler,
metafizik (varlik Ilmi) diye ana bolumlere ayrilir. Daha sonra,
IlÂhiyÂt, SiyÂset ve AhlÂk da ayn ilimler olarak yer alir
(GazzĂ‚lî, Makasidu'l FelĂ‚sife Nsr. Suleyman Dunya, Kahire,1960, s.
134 vd).
GazzĂ‚lî'nin ilimleri degerlendirisi, din-ilim ve din-felsefe
iliskileri gibi, gunumuz Insanini yakindan ilgilendiren hususlara
isik tutacak mahiyettedir. Ona gore, matematik, Geometri ve Astronomi
gibi ilimlerin olumlu veya olumsuz denebilecek sekilde din ile ilgili
bir yonu bulunmamaktadir. Bu ilimlerin meseleleri, aklî delillerle
ispat edilen konular olup, ogrenildikten sonra inkÂra mahal
bulunmayan hususlardir. Din adina bu gibi ilimlere karsi cikmak, dine
zarar verir. (Gazzalî, el-Munkiz'u-mine'd-DalĂ‚l, cev. HIlmi
Gungor, Istanbul 1948 s. 18). Mantik Ilmi de dinin esaslariyla ilgili
bulanmadigindan, onun reddedIlmesi dogru degildir. Sayet, yukardaki bu
soz konusu ilimler din adina reddedilecek olursa, reddedenin aklinda
hatta dininde bir kusur oldugu suphesi uyanabilir (GazzĂ‚lî, a.g.e.,
s. 20-21).
Tabiati kendine konu edinen ilimlere gelince, bunlar, Âlemdeki
cisimlerden yani, gokler, yildizlar, yerdeki su, hava, toprak, ates
gibi basit cisimlerden, hayvanlar, bitkiler, madenler gibi bilesik
cisimlerin degisme ve gelismelerinden bahseder. Din, tip Ilmini oldugu
gibi, bu cesit tabiata dair ilimleri de inkÂr etmez. Ancak,
felsefeciler (felÂsife) ilÂhiyata dair ve metafizikle ilgili
konularda yanIlmislardir der (GazzĂ‚lî a.g.e., s. 22-25).
GazzĂ‚lî, IslĂ‚m dunyasinin siyasî calkantili doneminde ve IslĂ‚m
inancinin cesitli dusunce akimlariyla mucadele ettigi bir sirada
yasadigindan, inanc konularini ele alip savunun kelĂ‚m Ilmini, aklî
meseleleri isleyen felsefeyi ve dini hayati bu Ikisinin ustunde ve
disinda tamamen ruhî bir yaklasim icinde gormeye calIsan tasavvuf
ekollerini ciddi bir tenkit ve tahlilden gecirme ihtiyaci duymustu.
Onun birinci gayesi, IslÂm inancina ve ehl-i sunnet akidesine
gelebilecek her cesit hucuma karsi koymakti (MÂcit Fahri, IslÂm
felsefesi Tarihi, Cev. Kasim Turhan, Istanbul 1987, s. 174). Bu
sebeple, gunumuz muslumanlarina da isik tutacak bazi temel Ilkeler
tesbit etmisti. Buna gore,
KelÂmcilar, IslÂm dininin inanc esaslarini bid'at ehline yani, ehl-i
sunnet ve'l-cemaat yoluna uymayan her cesit inanc ve dusunceye
karsi savunurken, onlarin delillerini ve mantigini da kullanmak
durumunda kalmislar, sadece karsilarindakilerin fIkirlerinin
yanlisligiyla ugrasmamislardir. Oysa GazzĂ‚lî'ye gore bu usûl ile
halki bile ikna etmek mumkun degildir. Yine, kelÂmcilar bu Ilmin
amaci disina cikmislardir. Cunku, herkes icin yararli olmayacak
olan bu Ilmi cok yayginlastirmislardir. GazzĂ‚lî, IslĂ‚m inanc
esaslarini bir savunma araci olan kelÂm Ilmini, supheye dusmus zeki
kimselerin supheden kurtulmak gayesi ile ve IslÂm inancini savunan
bilginlerin' dini savunmak icin ogrenmesinin uygun olacagini
soyler.'
GazzĂ‚lî'nin en muhim yonlerinden biri de, felsefe ile olan
iliskisidir. Onunun felsefe calismasi, IslÂm dusuncesinde ve
ilÂhiyet alaninda kendisinden sonra gelen dusunurlerin ve dusunce
alanlarinin herbirinde etkili olmustur. Bu konuda kullandigi metot ise,
felsefesine karsi oldugu, Aristo mantigini kabul ederek ve felsefeyi
yakindan taniyarak, felsefe tenkitciligi seklinde ortaya cikar. (W.
Montgommery Watt, IslĂ‚mî Tetkikler, IslĂ‚m Felsefesi ve kelĂ‚mi,
cev. Suleyman Ates, Ankara 1968, s. 108 vd.).
GazzĂ‚lî'nin bir felsefe tenkitcisi olarak IslĂ‚m dunyasinda derin
etkisine ek olarak, onun "suphe, hakki goturur." prensibiyle
Fransiz dusunuru Descartes'e "Sebep ile sonuc arasinda zorunlu bir
baglilik yoktur" dusturu ile David Hume'a ve "Aklin butun meseleleri
kavrayamadigini" ileri suren Ilkesiyle de Alman dusunur Kant'a
onculuk ettigi soylenir (Cavid Sunar, IslÂm Felsefesi Dersleri,
Ankara,1967, s. 115).
GazzĂ‚lî'nin felsefe'den amaci, dinin felsefeden ustun oldugunu
gostermektedir. Uasmak Istedigi sey de, her turlu supheden uzak
kesin (yakînî

ilgilerini kesmis olan kalbin safiyetinde bulur. bu tavriyla da genelde
tasavvufa meyleder. Allah hakkinda bir bilgiye sahip olmanin sarti;
mal, evlat, makam, mevki, vb. dunya ile ilgili baglardan kurtulma,
dilin daima Allah'i zikretmesi ve nihayet dildeki zikrin kalbe intikÂl
edip, hatta kisinin kalbinden de lÂfiz ve kelimelerin silinip, sadece
onlari manasinin kalmasidir. Kisi ruhu temizleme yoluna girip, bu yolun
gerektirdigi seyleri uygulamaya baslayinca, kendisinde Allah'i taniyip
bIlmeye yarayan kesifler ve musĂ‚hadeler zuhûr etmeye baslar
(GazzĂ‚lî, ihya, III, s. 19).
Hayatinin sonlarinda yazdigi ve bir otobiyografik eser olan el-Munkiz'u
mine'd DĂ‚lĂ‚l'de GazzĂ‚lî kendi zihnî ve ruhî durumunu anlatir.
Burada derin ve hakikati arayan bir suphe sergilenir. O, bu yipratici
supheden Allah'in lutfu ile kalbine attigi bir nur yardimiyla
kurtulur. Boylece, apacik hakikatleri aklin, akil yurutmenin ve
mantigin yardimi olmaksizin yani delilsiz ve ispatsiz bir sekilde
birdenbire kavramasi mumkun olmustur (GazzĂ‚lî, el-Munkiz, s. 8),
Allah'in kereminden gelen bu nur ile gercege ulastiktan sonra, kendi
zamanindaki hakikat arastiricilarini bu sahip oldugu olcuye gore
dort sinifa ayirir ki, bu tasnif, IslÂm dusuncesindeki ana
ekollerin bir elestirisi demektir.
a) KelÂmcilar: Bunlar, dinin esaslarini mantiktan cikardiklari delil
ve kaidelere gore savunmaya calisirlar. Fakat bunlar, "HÂl
gozuyle" kesfedIlmemis apacik dayanaklardan cikmadigi ic in
yeterli gayretler degildir.
b) Felsefeciler (felÂsife): Kendi gayretleriyle arastirdigi felsefede
Gazzalî filozoflari uc ana grupta toplar:
1- Dehriyyûn (Materyalistler): Allah'in varligini ve ruhu inkĂ‚r eden;
Ă‚lemin ezelî ve ebedî (baslangicsiz ve sonsuz) oldugunu ileri
surenlerdir. Bunlar, kÂfir ve zindik bir guruptur.
2- Tabîiyyûn (Naturalistler): GazzĂ‚lî'ye gore bunlari da inkĂ‚rci
(zindik) saymak gerekir. Cunku onlar, Âlemi taniyinca, Allah'in
varligini kabul ettiler fakat, ruhun olmezligini ve ahiret hayatini
inkÂr ettiler.
3- 0lĂ‚hiyyun: GazĂ‚lî'ye gore bu gurubun da iman esaslarina uygun
bulunan yonlerinin yaninda, imanla uyusmayan taraflari da vardir. F
elÂsife (felsefeciler) zumresini teskil eden bunlarin onde
gelenleri, EflÂtun ve Aristoteles'in dusuncelerini IslÂm
dunyasinda devam ettirenlerdir. GazzĂ‚lî'ye gore felsefecilerin en
muhim yanlislari, ilĂ‚hiyyat konusudur. Aristocu (messĂ‚î

bilinen bu filozoflar, gurubunun TehÂfutu'l-FelÂsife (Filozoflarin
tutarsizligi) adli unlu eserinde uc meselede kufre, onyedi
meselede de bid'at ve sapikliga dustuklerini ileri surer (GazzĂ‚lî,
TehÂfutu'l-Felasife (Filozoflarin tutarsizligi) cev. H. Bekir
Karliga, Istanbul 1981 s. 14-16). Buna gore felÂsife; Kiyamet gunu
hasrin beden ile olmayacagini yani sadece ruhen vucud bulacagini,
Allah'in Ă‚leme ait teferruati degil de sadece Kullî (genel kanunlari
bildigi), Ucuncusu de, Ă‚lemin kadîm (ezelî

surdukleri icin GazzĂ‚lî'ye gore kufre girmisler yani, IslĂ‚m
dini acisindan inkÂrci durumuna dusmuslerdir.
c) BĂ‚tinîler: GazzĂ‚lî'nin ehl-i sunnet inanci karsisinda
degerlendirdigi ve reddettigi diger bir grup da, kendi doneminde
IslĂ‚m akidesi icin buyuk tehlike teskil eden bĂ‚tinîlerdir.
Bunlar, herseyin zahirî (dis) ve bĂ‚tinî (icderûnî

bulundugunu iddia edenlerdir. Bunlara gore, butun farzlarin ve
sunnetlerin zahirleri birer Isaret ve remizden ibarettir, gercek
manalar ise, bĂ‚tinda gizlidir. BĂ‚tinîler bu iddialarindan yola
cikarak Ayetler Hadisler ve din ile ilgili her hususu bĂ‚tinî bir
yoruma (te'vile) tabî tutarlar. Halbuki bu durum IslĂ‚m dinine uygun
degildir.
GazzĂ‚lî zamaninda Hasan Sabbah gizli bir teskilat kurup, etrafindaki
fedÂilerle dehset sacari hareketlere girismisti, kendini de ma'sum
(hata etmez ve gunahsiz) Imam diye tanitmisti. Bu durum, IslÂm dini
icin hem inanc bakimindan hem de siyasî olarak bir tehlike
olusturmustu. Onlarin temel Ilkeleri, birligi te'min etmek icin bir
Imam-i masum'Ă‚ baglanmak ve butun bilgileri ondan ogrenmek
gerektigi seklindeydi (GazzĂ‚lî, Munkiz, s. 31, vd.) GazzĂ‚lî, onlara
karsi, muslumanlarin Imam-i masum'u Hz. Muhammed (s.a.s)'dir. Biz,
Allah tarafindan ona indirilen Kur'an-i Kerîm'e ve onun sunnetine
bagliyiz diyerek, bĂ‚tinîligi kesinlikle reddeder (0brahim Agah
Cubukcu, GazzĂ‚lî ve BĂ‚tinîlik, Ankara 1964 s. 51, 70).
d) Mutasavvife: Tasavvuf ehli
GazzĂ‚lî, yukarda sozu edilen uc zumreyi IslĂ‚m dini karsisinda
tenkit ettikten sonra, derinlemesine sûfileri tenkid eder. Ona gore
sûfiler, Ilmin yaninda amelin de luzumuna inanmis olan gurubu teskil
eder. Onlarin gayesi, nefsi kotuluklerden temizlemek ve zIkir
yoluyla kalpten, Allah sevgisinden baska her seyi atmaktir. Dusunce
ile fiili (ameli) birlestiren tek yol buydu. Ona gore buyuk
sûfilerin arzu ettikleri sey, tatmak ve yasamakti. Nefsin arzularini
yok etmek, kalbin dunya ile alÂkasini kesmek, gurur, kibir, sohret
ve gelecek endiselerini asmak onlarin baslica faziletleridir. Bu
faziletler gerceklesince Insanda kalp gozu aci lir. GazzĂ‚lî'nin
kalbin mahiyeti ve Kalp Gozu hakkindaki aciklamalari 0hya,
MizÂnu'l-Amel, munkiz, RisÂletu'l-Ledunniyye ve Mikatu'l EnvÂr
isimli eserleri basta olmak uzere, diger eserlerinde de yay Ilmis
durumdadir. Burada onun kalp ve kalbî bilgi hakkindaki dusuncesi
soyle ozetlenebilir:
Kalp, Allah hakkindaki bilginin dogdugu yerdir. O, bir cesit
cevherdir, Insan hakikati onunla kavrar. Kalp, Insan ruhunun kesf ve
sezgi gibi en yuksek derecesini teskil eder. Ve bir ayna gibi esyanin
aslini kavrar. Kalp, akilli kimseyi hayvandan, kucuk cocuktan,
deliden, ayiran bir mana tasir, maddî goz yani beden gozu disi
(zahiri) gorur fakat ici gormez. baskasini gorur, kendisini
gormez, sonluyu gorup kavram sonsuzu kavrayamaz. Kalp gozundeki
nur ise bir olgunluk (kemĂ‚l)'tur, yukarda maddî goz icin soylenen
eksiklikler onda yoktur. O, baskasini idrak ettigi gibi, kendini de
idrak eder. Ona, uzak-yakin birdir, esyanin sirlarina nufûz edebilir.
Kalp gozune Akil, Ruh, Insanî nefs gibi isimler verilir. (Necip
Taylan, GazzĂ‚lî'nin Dusunce SIsteminin Temelleri,
Bilgi-mantik-iman, Istanbul, 1989, s. 91 vd.).
GazzĂ‚lî bu fIkirleriyle, soyut dusunce ve mantiga karsi, yasanmis
tecrubeyi ve zevki koyarak, bunu hakikate ulastiran bir yol olarak
gormustu. Ona gore tasavvufun asil degeri de akil ustu
(irrasyonel) Ă‚leme acIlmis bir kalp gozu olmasindan, nazĂ‚rî olan
ile amelî olani birlestirmesinden, hakikati bizzat yasanan tecrubeden
cikarmasindan ve ahlĂ‚kî hayat icin bir ornek olmasindan geliyordu.
Goruldugu gibi GazzĂ‚lî, sûfîlerin zevk ve dînî tecrube
metotlarini benimser, fakat burada yanlis bir hukme varanlari da
tenkit eder, meselĂ‚; Allah ile birlestigini, ona hulûl ettigini,
dînî cezbe ve istigrak (ekstaz) halinde, kendilerini her turlu
dînî emrin ustune cikmis diye kabul eden bazi sûfilerin
bulundugunu, oysa, bu gibi durumlarina dine tamamen aykiri seyler
oldugunu soyler (GazzĂ‚lî el-Munkiz, s. 44, vd.; Necip Taylan, a.g.e.
s. 108. vd.).
GazzĂ‚lî'nin uzerinde durdugu cok onemli kavramlardan biri de Akil
kavrami ve aklin din ile olan iliskisidir. O, akli cesitli anlamlarda
kullanmistir. MeselĂ‚; nazarî bilgileri kavramak icin Insanin
yaratilistan sahip oldugu kÂbiliyettir. Insan, hayvandan bu hususiyeti
ile ayrilir. Bazan, tecrubeden elde edilen bilgilere de akil denir.
Nitekim, tecrubeli kimseye akilli kisi denIlmektedir. Ayni sekilde
devamli olan mutlulugu kazanma kabiliyetine de akil denir. Bundan
hareketle GazzĂ‚lî'ye gore aklî ilimleri ser'î (dinî

aykiri diye gorenler cĂ‚hillerdir. Akil, dogru yolu serîatsiz
bulamadigi gibi, serîat (din) da ancak akil ile anlasilip acikliga
kavusabilir, Bu anlamda akil goze, serîat da isiga benzer. Baska bir
ifadeyle, din binadir, akil ise, onun temelidir. Binasiz temel
anlamsizdir, temelsiz bina ayakta duramaz.
Akil ile Nakil (nass) iliskisinde yorum (te'vil) yapanin durumunu da
GazzĂ‚lî soyle tesbit eder. Te'vil yapanlar soyle
gruplandirilabilir: 1- Yalniz nakle deger verenler, 2- Sadece Akla
deger verenler. 3- Akli esas tutup nakli, akla tabi kilanlar. 4- Nakli
esas alip, akli nakle tabi kilanlar, 5- Hem nakli hem akli esas alip
Ikisine birden deger verenler. GazzĂ‚lî'ye gore en dogru yolu bu
besincisi bulmustur. KIsaca GazzĂ‚lî'ye gore akil ve din birbirini
tamamlar. Aslinda bu Iki taraf, birbirine aykiri da degildir. Din aklin
degerini inkÂr etmedigi gibi, onun onemini vurgulayan ve Insani
dusunmeye yonlendiren bir cok Ayet-i Kerime ve hadisler vardir.
Boylece GazzĂ‚lî akil-din iliskisini karsilikli bir ihtiyac ve
uzlasma tarzinda yorumlayarak, aklî ilimler ile dinî ilimleri, din
ile dine aykiri dusmeyen dusunceyi uzlastiran bir yol tesbit eder.
GazzĂ‚lî'nin yasadigi donemin dinî bakimdan oldugu gibi siyasî
bakimdan da onemli oldugunu biliyoruz, o, siyasetle ilgili
dusuncelerini et-Tibri'l-Mesbuk fi Nasaihi'l-Mulûk, el-Munkiz,
ihya, Kimyay'i-Saadet, el-Iktisad fi'l-0'tikad gibi eserlerinde ilgisi
oldukca belirtmistir. 0limler siniflamasinda siyasete ayri bir yer
vermis ve siyasetin Insan ve toplum hayati icin geregini belirtmistir.
GazzĂ‚lî'ye gore siyaset, Insani iyi yola yonlendiren bir ilim olan
ahlÂkin yaninda yer alir. Insan hayati icin bu dunyada belirlenmis
davranis Ilkeleri gereklidir. Cunku, onlar ayni zamanda ahiret
hayatina hazirligin da bir geregidir. Saglam bir dunya teskilati ve
calismasi olmadan ahiret hayati icinde istikrar icinde calIsamaz.
Bir yerde kanun ve nizamin temin edilememesinden dolayi siyasî bir
istikrarsizlik varsa, orada Allah'a hizmet edebilecek zihnî bir
sukunet de olamaz onun icin Insan dunya-ahiret uyumunu kurmalidir.
GazzĂ‚lî, Insanin tek basina yasayamayacagi yani daima hem cinsine
muhtac oldugu Ilkesinden hareketle IslĂ‚mî yonetimi yani devletin
gerekliligini belirtir. Bu durum, neslin devaminin sarti oldugu gibi,
ihtiyaclarin karsilikli iliskilerle temin edIlmesinin de sartidir.
Fakat Insanlar toplum halinde yasarken, karsilikli iliskiler icinde
bulunacaklarindan, aralarinda bazi kavga ve anlasmazliklar da tabiî
olarak cikacaktir. Bunu onlemek icin bir hukuk sIstemi ve hukumet
gerekli bulundugu gibi, bu siyĂ‚sî nizami sagliyacak bilgi, basiret ve
onderlik vasiflarina sahip kimselerinde bulunmasi gereklidir.
GazzĂ‚lî, IslĂ‚m devlet baskanligi icin altisi yaratilistan, dordu
muktesep on ozelligin bulunmasi gerektigini belirtir. Bunlar, bulûg
cagina gelmis olmali, akilli, hur, erkek, duyu organlari saglam
olmali, cesaretli ve otoriter olmali, adil olmali, cikacak yeni
durumlara gore en uygun yolu secebIlmeli, takva sahibi, comert ve
bilgili olmali (Harun Han Sirvanî, IslĂ‚m da siyasî Dusunce ve
0dare, s. 97. vd).
GazzĂ‚lî'nin dusunce sIsteminin orjinal kabul edilen yonlerinden
biri de, kendisinin bu konuda batili filozoflarla karsilastirIlmasina
gerek duyulan sebeplilik (nedensellik) meselesidir.
TehÂfutu'l-FelÂsife isimli eserinde filozoflari tenkit ettigi en
onemli felsefe problemlerinden biri olan bu konu, sebep-sonuc
arasinda gorulen iliskinin mutlak ve zarurî olmadigi seklinde
ozetlenebilir. Oysa, sebep-sonuc munasebeti felsefe ve mantikta
birbirine kesin ve zarurî olarak bagli gorulmektedir. GazzĂ‚lî,
boyle bir dusuncenin mucizeyi inkÂr etmek olacagi anlayisindan
hareketle, sebep-sonuc iliskisinin neticesini bir zarûret (vucûb)
degilde olabilir (caiz) olarak gorur. Cunku sozkonusu Iki
taraftan birinin varligi, digerinin de var olmasini gerektirmez ve
boyle bir gereklilik anlayisi aliskanliktan kaynaklanir. MeselÂ;
susuzlukla su icmek, bunun kesIlmesiyle olum, ilÂc ile sifa
bulmak, gibi iliskilerin sonuclari kacinIlmaz degildir. Bunlarin
birbirine bagliligi, Allah'in takdirinden dolayidir. Ve Allah kendi
kudretiyle Isterse bunlari yaratmayabilir (GazzĂ‚lî,
TehÂfutu'l-FalÂsife, s. 85)
Eserleri ortacagda LĂ‚tinceye cevrilen GazzĂ‚lî, el-Gazel adiyla
meshur olmustur. Ozellikle yukarda degindigimiz sebeplilik konusunda
Ockhamli William, Nikola ve Peter gibi hristiyan filozoflari
etkilemisti. Bunun yaninda GazzĂ‚lî, bilhassa Enduluslu Iki filozof
olan Ibn Rusd ve Ibn Tufeyl tarafindan ciddi sekilde tenkit edildi.
Ancak GazzĂ‚lî, onbirinci yuzyildan gunumuze kadar ehl-i sunnet
akidesinin saglam bir sekilde devam edip gelmesinden ve tasavvufta
Ilmî otoritesiyle kendini daima hissettirmistir. Zamanimizda da
KelÂm, FIkih, IslÂm Hukuku, Tasavvuf, AhlÂk ve Felsefede onemli
yerini muhafaza etmektedir.
Necip TAYLAN
ALINTIDIR
__________________