
Musluman olarak yaşamak ve can vermek isteyen her fert, şu sualleri kendi vicdanına tevcih etmek mecburiyetindedir:
İslÂm bana ne kazandırdı?
Musluman olmasaydım, kaybım ne olacaktı?
Halen İslÂm Dini'nin hayatımdaki muspet rolu nedir?
Evet, her Musluman bu sualleri kendi vicdanına yoneltecek ve cevap almaya calışacaktır.
Ruhî buhranlarımız, iktisadî (ekonomik) bunalımlarımız, ahlÂkî cokuntumuz, ilmî ve teknik alandaki geriliğimiz bu turlu tefekkuru gerekli kılmaktadır.
Bu noktadan hareket etmedikce ne ferdî durumumuzu teşhis ve tedavi, ne de ictimaî (sosyal) durumumuzu tespit ve tanzim edebiliriz.
Evet... İslÂm bize ne kazandırmıştır?
Gercekten İslÂm, kişisel ve toplumsal hayatımızı kuşatan inanc ve yaşam kurallarıyla bizlere, ruhî hayatımızı tatmin, maddî hayatımızı tanzim edecek mukemmel bir nizam sunmuştur.
Biz bu nizama inanmakla Hak'la mumtaz bir sınıfın bahtiyarları olmak konumundayız. Ceşitli batıl sistemlerin bağlıları, materyalistler, Hıristiyanlar, Mûsevîler, duny ile Âhireti birleştiren, insanı maddî ve manevî yapısıyla değerlendiren, fert, aile ve toplum munÂsebetlerini gercekci bicimde duzenleyen, doğal cevremizi hizmetimize sunulmuş Allah'ı anan varlıklar olarak bize tanıtan, hulÂsa insanlık hayÂtını inanctan ahlÂka, ekonomiden siyasete her yonuyle kuşatan boyle bir nizÂmın imanlıları olmak nimetinden yoksundur.
Gercek bu olmasına rağmen "İslÂm bize ne kazandırmıştır?" suÂline neden muspet bir cevap verebilecek durumda değiliz?
Yurekten ve de acık bir dille ifade ve itiraf etmeliyiz ki; bizler, imanımızı ruhlarımıza sindirememişiz, hayatımızı inandığımız ilÂhî duzene gore tanzim edememişiz. Oz deyimle nicin ve neden inandığımızın şuurundan yoksunluğumuzun tabîi neticesi olarak ameli hayatta İslÂmlaşamamışız.
Kayıtsız şartsız mutlak hÂkimiyetin Allah'ta olduğunu ve hayatın O'nun emirlerine gore yaşanması gerektiğini surekli bir şekilde talim etmesi icin farz kılındığı şuurundan gafletle kılınan namazlar, sosyal adaleti iman ve ibÂdet gorevi haline getiren onemi bilinmeden ve vicdanî hazzı duyulmadan gelenek cizgisinde verilen zekÂtlar, kişisel, sosyal ve evrensel hedefleri kavranmadan tutulan oruclar ve yapılan haclar… Butun bunlar bir tarafa, cemiyetimizde, İslÂm, kabul ettiğimiz toplum duzenimiz tarafından dirilerin hayat dini olmaktan cıkarılmış, olulerin merasim dini haline getirilmiştir.
Neticede, bizler, kafamıza gore inanmışız, İslÂm'a gore mu'min olmamışız ki İslÂm bizi yar ve ağyarın kabul ve tasdik edebileceği olcude yuceliğe erdirmiş olsun.
Buyurunuz, HucurÂt Sûresi'nin 15. Âyetinde sunulan gercek mu'minlerin portresini beraberce izleyelim.
Rabbimiz şoyle buyuruyor: "Gercek mu'minler ancak Allah'a ve O'nun Peygamberine inanırlar. Sonra da (inancları doğrultusunda yaşamaları gerektiğini kabulde) şupheye duşmezler. Bu yolda mallarıyla ve canlarıyla cihÂd ederler/gayret gosterirler. İşte yaşayışlarıyla imanlarını doğrulayan gercek mu'minler onlardır."
Anlamını sunduğumuz Âyeti kerîmede cizilen mu'min portresini izlerken, aşağıda ozetlediğimiz suallerin cizdiği doğrultuda duşunmeli, "İslÂm bize ne kazandırmıştır?" sorusuna, gerceği yansıtacak bir cevap bulmaya calışmalıyız.
Bizler, imanımızın gereği olarak hayatımızı rehberliğinde tanzim etmemiz gereken Kur'Ân ve Sunnet kaynaklarını tanımaya calışıyor, yabancı ve istilÂcı batıl kulturlere karşı İslÂm kulturu ile kendimizi guclendirebiliyor muyuz?
İslÂm Dini'nin değişmez ve değiştirilemez nitelikteki emirleri ve yasaklarının yonetiminde mÂnevî bir asker ruhuyla yaşayan disiplinli bir mÂn eri olabiliyor muyuz?
Allah'a ve Ahiret Gunu'ne olan imanımızla hayata olgun bir mu'min mantığıyla bakabiliyor, ferdî, ailevî ve sosyal hayatımızı ibÂdet aşkıyla yaşayabiliyor muyuz?
Bir gayri muslimden cok daha istikrarlı bir ahlÂk ve fazilet adamı, şuurlu, kararlı bir duzen insanı olabiliyor muyuz?
Dînimiz, "İnsanların en hayırlısı, insanlara en cok faydalı olandır" olcusunu koyarak İslÂmî değerimizi insana yonelik sosyal hizmetlerimizle irtibatlandırırken, dışımızdaki insanlardan daha atılımcı bir toplum insanı olabiliyor muyuz?
İnancımız bizi, ahlÂkta, ilimde, fikirde, sanatta ve ticÂrette her gecen gun gelişmek isteyen ilerici ve hamleci bir ruhun sahibi kılabiliyor mu? Aklını biraz olsun kullanabilen insanların bile şiddetle kacınmaya calıştıkları orneğin icki, kumar ve zinadan, yalandan, somurucu faizden ve haklara tecavuzden imanımızla korunabiliyor muyuz?
İslÂm Dini'nin imanlısı olarak, insanları iyiye, guzele ve doğruya davet edebiliyor, kotulukler ve cirkinliklerden sakındırabiliyor muyuz? Bunun icin hayırlara cağıran sivil toplum orgutleri oluşturabiliyor ve geliştirebiliyor muyuz?
İslÂm'a bağlılığımızla fabrikalarımıza ve işyerlerimize ayrıcalık kazandırabiliyor, inancımızı Âdil ucret odeyerek, sağlam ve guzel uretim yaparak gosterebiliyor muyuz? Âmir-memur, idareci-vatandaş, oğretmen-oğrenci, evlÂt-ebeveyn, uretici-tuketici, işveren-işci, alıcı-satıcı vs. olarak kendi nefsimiz icin istediğimizi diğer mu'min kardeşlerimiz icin de isteyebiliyor muyuz?
Yukarıda muşahhas (somut) ornekler halinde ancak bir kısmını sunabildiğimiz ve her biri bir Kur'Ân ve Sunnet kuralı icabı yapılması gereken vazifelerimizi yaparak veya yapmaya calışarak inandığımız İslÂm duzenini aile yuvasında, buroda, fabrikada, mektepte, kışlada ve her yerde yaşayabiliyor muyuz?
Butun bu suallere olumlu bir cevap verebiliyorsak, gercek mu'miniz. Hakikî mu'min olduğumuz surece de İslÂm Dini'nin bize kazandırdığı maddî ve manevi değerlerin hazzı ve mutluluğu icerisinde kazanclıyız.
Eğer muspet (olumlu) bir cevap veremiyorsak, İslÂm Dini'ni bu ilÂhî duzenin istediği şekilde yaşayan bir mu'min değiliz ki İslÂm, ruh dunyamızı aydınlatsın, ahlÂk ve fazilet değerleriyle donatsın ve bizi man doruğumuza kaide olabilecek guclu eserlerin mucidi ve sahibi kılabilsin.
Aziz Okuyucum!
Katiyetle bilmeliyiz ki, bizi haklar ve hurriyetlere saygıda, ahlÂkta, ilimde, teknikte, sanatta, ticarette geliştiremeyen Muslumanlığımız, dunyamız gibi Âhiretimizi de mutlu edemeyecektir.
Peygamberimiz ne guzel buyurmuşlardır: "İman; arzularla ve dışa donuk suslenmelerle gercekleşmez. O, kalpte kokleşmesiyle, yaşayışın da onu doğrulamasıyla vucut bulur."
Evet, olgun ve mesut bir Musluman olarak yaşamak, Cennet'i hak kazanmış, mu'min olarak can vermek isteyen her fert, her zaman, her yerde ve her vesîle ile "İslÂm bana ne kazandırmıştır?" sualini vicdanına yoneltecektir. Olumlu bir cevap alabilmek icin de İslÂmî gorevlerini yapmada tam bir aşk, azim ve sabırla cırpınacaktır.
İmanımızı inkılÂba donuşturmedikce, hak, hayır, tekÂmul ve mutluluk cığırı acılmayacaktır.
Sozu Kur'Ân'a bırakıyorum: "İman edip de (Allah'ın ve Peygamberinin emirleri ve yasakları doğrultusunda) guzel ameller yapanlar yok mu? Ne mutlu onlara. Nihayet donulup gidilecek guzellikler yurdu Cennetler de onlarındır."
D.N:Takvimden Alıntıdır !
__________________