Geleceğin fazîlet toplumunu inşĂ‚ etmek istiyorsak, bugunden evlĂ‚tlarımızın, bilhassa da kız yavrularımızın mĂ‚nevî bir terbiye ile yetiştirilmesine ehemmiyet vermemiz gerekmektedir. Zira denilmiştir ki;
“Bir yıl sonrasını duşunuyorsan tohum ek, on yıl sonrasını duşunuyorsan ağac dik; ama yuz yıl sonrasını duşunuyorsan insan yetiştir.”
İnsan da, “Ağac yaşken eğilir.” hakikati gereği, kucuk yaşlarda aldığı terbiye ile yetişir. Cunku bu yaşlarda alınan terbiye, Ă‚deta taşa yazılan yazı gibi kalıcı ve omurluk olur. Bu hususta gosterilecek en kucuk ihmallerin dahî, ileride buyuk pişmanlıklara donuşebileceği, aslĂ‚ unutulmamalıdır.
***
Cocuklara ve genclere gosterilecek şefkat ve merhamet, hayatı sadece bu dunyadan ibaretmiş gibi gorerek onların karınlarını doyurup guzel elbiseler giydirmek, nefislerini eğlendirmek, ten rahatlarını temin etmek değildir. BilĂ‚kis asıl şefkat ve merhamet, onların ebedî istikbĂ‚llerini bir azap faslı olmaktan kurtarıp sonsuz bir saĂ‚det baharı kılacak mĂ‚nevî değerleri, gec kalmadan şahsiyetlerine kazandırmak ve oncelikle onların ruhlarını doyurmaktır. Bunun icin ciddiyetle emek sarf etmek ve fedakĂ‚rlık gostermektir.
Lokman -aleyhisselÂm- buyurur:
“Ey oğlum! Kucukken edepli olursan, buyuduğunde faydasını gorursun!”
“Kucuk işleri umursamazlık etme! Cunku kucuk, yarın buyuğe donuşur.”
HĂ‚ssaten kız cocuklarımızı cok edepli yetiştirmemiz lĂ‚zımdır. LĂ‚kin gunumuzde goruyoruz ki bircok anne, “Kızım daha cok kucuk, hele bir hevesini alsın, sonra bırakır!” demek sûretiyle vucut hatlarını belli eden “tayt”lar giydirerek onları buyutuyorlar.
Fakat kucukken alışkanlık hĂ‚line getirilen şeyler tiryakilik noktasına geldikten sonra kolay kolay bırakılamıyor. Bu kucuk kızlar buyuduklerinde kendilerine verilen telkinlere de kulak asmıyorlar. Boylece gonullerinde tesettur hassĂ‚siyeti kayboluyor. Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in beyanıyla “giyinik cıplaklar” hĂ‚line geliyorlar. (Bkz. Muslim, Cennet, 52)
Dolayısıyla bize İslĂ‚m fıtratı uzere teslim edilen yavrularımızı kucuk yaşlardan itibaren tesettur terbiyesiyle buyutmemiz zaruridir.
***
Bir anne yureği ve kucağı, cocuk terbiyesinin yapıldığı muhteşem bir dershanedir. Zira kucuk yaştaki cocuğa soylenen her kelime, onun şahsiyet binasına konulan bir tuğla mesĂ‚besindedir. Şefkatin menbaı olan annelerden guzel bir terbiye alan yavrular, hayatları boyunca daha az hata yaparlar. Başarısızlık ve felĂ‚ketlere rağmen, sabır, metĂ‚net ve mukĂ‚vemetlerini sonuna kadar muhafaza edebilen kimseler de daha cok sĂ‚liha bir anne tarafından yetiştirilen kimselerdir.
Nitekim tarihe baktığımız zaman butun evliyĂ‚ullah ve FĂ‚tihlerin, kitlelere ve cihĂ‚na yon veren başarılı idĂ‚recilerin arkasında sĂ‚liha bir annenin bulunduğunu gormekteyiz. Bu sebeple firĂ‚set sahibi sĂ‚liha anneler var oldukca, dunya daha huzurlu ve daha mes’ud hĂ‚le gelir.
***
İsvec’in İstanbul sefirliğini yapan ve bu esnĂ‚daki tedkikleri ile Osmanlı muesseseleri hakkında yedi ciltlik bir eser yazan Mouradgea d’Ohsson’un İslĂ‚m toplumu hakkındaki şu tespitleri ne kadar dikkat cekicidir:
“Milletin her tabakasında ana-baba ve akrabĂ‚lar, cocuklarına ornek olup kucuk yaşlarından itibĂ‚ren onları hayır işlerine alıştırırlar. Hayır ve hasenĂ‚t denilen ve insanın şahsiyetini yucelten bu fazîletler sĂ‚yesinde, kişide bencillik, cimrilik ve tamahkĂ‚rlık gibi menfî duygular korelir. Buna karşılık insanlara yardım hissi onların gonullerinde yerleşir. Bu sĂ‚yede artık bu nevî hayır işleri muslumanlara hic ağır gelmemekte ve onları bu sahada diğer milletlerden cok ustun bir seviyeye yukseltmektedir.”
***
HĂ‚llerde sirĂ‚yet ozelliği vardır. Ustelik hĂ‚llerdeki sirĂ‚yet, sirĂ‚yet eden hĂ‚lin “musbet” veya “menfî” olmasına da bağlı değildir. Her hĂ‚lukĂ‚rda intikal gercekleşir. Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz, bir hadîs-i şerîflerinde şoyle buyurmuşlardır:
“İyi arkadaşla kotu arkadaşın misĂ‚li; misk taşıyanla koruk ceken insanlar gibidir. Misk sahibi ya sana kokusundan ikram eder veya sen ondan satın alırsın.
Koruk cekene gelince; o, ya senin elbiseni yakar, yahut da onun pis kokusu sana sirĂ‚yet eder.” (BuhĂ‚rî, Buyû, 38)
Halk ağzında darb-ı mesel hĂ‚line gelen “Kor ile yatan şaşı kalkar.” ifĂ‚desi de, bu hakîkati beyan etmektedir.
***
CenĂ‚b-ı Hak kadına ayrı, erkeğe ayrı husûsiyetler lûtfetmiştir. Bu vasıflar, her ikisinin de toplum icindeki vazifelerini lĂ‚yıkıyla yapmalarına gore şekillenmiştir. LĂ‚kin gunumuzde “kadının erkekleşmesi, erkeğin de kadınlaşması” toplumun cekirdeği mevkiinde olan Ă‚ilenin Ă‚deta erozyona uğramasının en muhim sebeplerinin başında gelmektedir.
HĂ‚lbuki Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz, kadınlaşan erkeklere ve erkekleşen kadınlara,[1] yine kadın gibi giyinen erkeğe ve erkek gibi giyinen kadına lĂ‚net etmiştir. (Bkz. Ebû DĂ‚vûd, LibĂ‚s, 28)
Bugun maalesef kadınlar gibi takıp takıştıran erkekler, erkekler gibi giyinen kadınlar, cağın modern cirkinleri ve toplumun yuz karası olarak ortalıkta dolaşmaktadırlar. Zira İslĂ‚m toplumunda kadın, hanımlığın iffet, nezĂ‚ket ve zarĂ‚fetini korumak; erkek de beyefendiye yakışır sıfatlarla muzeyyen, yuksek bir şahsiyet sergilemekle mukelleftir.
***
MevlĂ‚nĂ‚ Hazretleri şoyle buyurmuştur:
“Her kimi ki, kendi zıddıyla bir arada korlar; bu, o kimse icin olum azĂ‚bıdır.”
***
Bugun Ă‚hirzaman fitneleri zuhûr etti. Şeytanın mallara ve evlĂ‚tlara ortak olduğu gunler geldi. Kredi kartlarının duşuncesizce kullanılması sebebiyle, pek cok kimsenin fĂ‚ize bulaştığı bir zamandayız. Sadece kazanc ve rızık noktasında değil, kadın-erkek ihtilĂ‚tları, karmakarışık lĂ‚ubĂ‚lîlikleri, goz, kulak ve gonul munĂ‚sebetlerinde haram-helĂ‚l olculerine dikkatsizlik, had safhaya ulaştı. Âilevî yıkıntılar arttı, boşanmalar coğaldı. Nesiller sahipsiz kaldı. Boyle bir zamanda helĂ‚li aramak ve bulabilmek, dunkunden cok daha zor. Fakat buna dikkat etmek, dunkunden cok daha muhim…
***
Hazret-i Âişe-radıyallĂ‚hu anhĂ‚- anlatıyor:
“Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- kadınlarla bey’ati (el ile musĂ‚faha etmeden sadece) sozle yapıyor ve şu Ă‚yette belirtilen şartları koşuyordu:
«Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, AllĂ‚h’a hicbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zinĂ‚ etmemek, cocuklarını oldurmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, (yani namuslu bir kadına zina isnĂ‚d etmemek, gıybet, koğuculuk, iftira, yalan ve sahtekĂ‚rlıktan uzak durmak, yine) kendilerine emredeceğin meşrû herhangi bir mevzûda Sana karşı gelmemek uzere Sana bey’at etmeye geldikleri zaman, bey’atlerini kabul et ve onlar icin Allah’tan mağfiret dile. Şuphesiz Allah, cok bağışlayandır, cok merhamet edendir.» (el-Mumtehine, 12)
Bu şartları kabul eden mu’min bir kadına Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- sozle:
«–Tamam, seninle bey’at etmiş oldum.» buyururdu. Hayır, vallĂ‚hi Oʼnun eli bey’at ederken yabancı bir kadının eline asla değmedi. Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- kadınlarla ancak:
«–Seninle bu Ă‚yetteki şartlar uzerine bey’at ettim.» sozuyle bey’at etmiştir.” (BuhĂ‚rî, Tefsîr, 60/2; Ahmed, VI, 270)
Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- kadınlardan bey’at alırken onlarla musĂ‚faha etmekten titizlikle kacınmış[2] ve:
“–Ben kadınlarla tokalaşmam!” buyurmuştur. (İbn-i MĂ‚ce, CihĂ‚d, 43)
***
İnsan omru, tefekkur derinliğiyle bakabilen bir kimse icin aslında ne buyuk bir ibrettir. Zira insan taze bir filiz gibi, bir cocuk olarak dunyaya gelir, gitgide serpilip buyur, genc ve dinc bir delikanlı hĂ‚lini alır. Fakat bu gidişat, orta yaş ile birlikte, tersine doner. Âdeta vucutta bahar-yaz bitip, sonbahar-kış başlar… Ağacların yemyeşil, hayat dolu yapraklarının kuruyup sararıp sert ruzgĂ‚rlarla dokulduğu gibi; insanın da sacları yavaş yavaş ağarmaya, derisi buruşmaya, vucut şĂ‚kulunden kaymaya ve mecĂ‚li kesilmeye başlar. Ceşitli hastalıklar zuhûr eder, gitgide bel bukulur, dizlerde derman kalmaz.
Âyet-i kerîmede buyurulur:
“Kime uzun omur verirsek; Biz, onun gelişmesini tersine ceviririz. Hic duşunmuyorlar mı? (Yolculuk nereye?)” (YĂ‚sîn, 68)
***
Şeyh SĂ‚dî buyurur:
“Ey Âdemoğlu! Bazen nîmet icinde mağrur ve gĂ‚fil; bazen yoksulluk icinde umitsiz ve mahzunsun… İşte neşeli ve kederli zamanındaki hĂ‚lin budur. Bilmem ki Rabbine (hamd, şukur ve rızĂ‚ hĂ‚linde) kulluğu ne zaman edeceksin?!.”
***
Binbir rahmet ile bizleri kuşatan uc aylar mevsimi, ic muhĂ‚sebe bakımından en guzel fırsat demleridir. İcinde barındırdığı mubĂ‚rek gun ve gecelerinin cokluğu ve feyzi dolayısıyla uc aylar, her yonuyle mĂ‚nevî eğitim aylarıdır. Cennet kazancının en karlı zamanlarıdır.
CenĂ‚b-ı Hak bizlere, bu mubĂ‚rek aylarda, rûhundan Ă‚lemlere rahmet taşıran, merhamette zirveleşen, affedebilmenin hazzını duyan, cile ve ıztırapları sabır silĂ‚hıyla bertaraf eden, Hakk’ın rızĂ‚sının lezzeti icinde hic kimseyi incitmeyen ve hic kimseden incinmeyen, HĂ‚lık’ın şefkat nazarıyla mahlûkĂ‚ta cicekler gibi tebessum eden sĂ‚lih kullarından olabilmeyi lûtf u keremiyle ihsĂ‚n eylesin…
Âmîn!..
Dipnotlar:
[1] Bkz. BuhĂ‚rî, LibĂ‚s, 62.
[2] BuhĂ‚rî, TalĂ‚k, 20.
Şebnem Dergisi
Yıl: 2016 Ay: Nisan Sayı: 134
__________________
Gonul İkliminden İnciler 10
Dini Bilgiler0 Mesaj
●16 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaţam & Danýţman
- Eđitim Öđretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Gonul İkliminden İnciler 10