Mehmet ILDIRAR kaleme aldı,Semerkand Dergisi Aralık 2011

Nefsiyle gureşen pehlivanların hepsi nefse yenildi. Nefs Âlimi de Âbidi de yendi, sadece aşk pehlivanını yenemedi. Nefsin ilacı cile, mağara, tabanca, kılıc korkusu değil, Allah aşkıdır. Aşk ve muhabbette oyle bir kudret, guc vardır ki Allah’a aşık olanın nefsi caresiz kalır, akıllar ona hayran olur.

Allah Rasulu s.a.v. ile Harise b. Malik el-Ensarî r.a. arasında şu konuşma gecti:

– Ey Harise, nasıl sabahladın?

– Gercek bir mumin olarak sabahladım ey Allah’ın Rasulu.

– İmanının hakikati nedir?

– Dunyadan yuz cevirdim; benim gozumde altınla taşın kıymeti birdir. Gecelerimi ibadetle, gunduzlerimi oruclu olarak geciririm. Sanki Rabbimin arşı gozlerimin onundedir. Cennet ehlinin birbirlerini ziyaretlerini gorur gibi oluyorum.

Rasulullah s.a.v. “Kim Allah’ın nurlandırdığı birine bakmak isterse Harise b. Malik’e baksın.” buyurmuştur. Kitaplar Hz. Harise’nin sahip olduğu ilmi, unvanı anlatmadı, sıfatını anlattı. Sahip olduğu ilÂhi muhabbeti anlattı.

Tasavvuf da sıfattır, unvan değildir. Seyr u sulûkla yonunu Allah’a dondurup Hakk’ı bilme işidir. Bir şey yapmadan oturup, tasavvuf ehliyim demekle bir şey olmaz. Sabır ve sebatla calışmak gerekir.

Şeytanın telkin ettiği “Benden bir şey olmuyor!” vesvesesini bırakıp, Hz. MevlÂna’nın dediği gibi, taklit de olsa gercek de olsa aşıklar gibi hareket etmek Allah’a goturmede kılavuz olur. Zikri bırakmamak, Allah Rasulu’nu ve evliyayı sevmek lazımdır.

Seyr u sulûk mecaz ile başlar; once taklittir ama hakikat olarak işin sonuna varır. Hakikat tarafına seyr u sulûk edecek kimse bir Allah dostu bulur, onu sever. Allah TealÂ, o veliye bağlanarak başlayan aşk-ı mecaziyi, aşk-ı hakikiye cevirir.

Bir insan neyi gaye edinirse, onu sevmeyi de elde eder. İnsanların gayesi neyi sevdiklerinin, neyin peşinde olduklarının, neye ulaşacaklarının da işaretidir.

Tasavvuf hakkında doğru bilgi edinmek gerekir. MevlÂna hazretleri “Bilgisi eksik olan şimşeği guneş sanır.” diyor. Neyin guneş, neyin şimşek olduğunu ayırt edebilmemiz icin eksik bilgiyle ileri surulmuş yorumlara değil, ancak kÂmil insanların sozlerine dikkat etmek gerekir. Bu sozlerle seyr u sulûk edip yol almalıdır.

Allah TealÂ, kulun seyr u sulûk ile intikal etmesini, bir halden daha iyi bir hale gecmesini istemiştir. Tasavvufî hayat, kalbin gafletini intikal ile muhabbete cevirir. Allah kulunu devamlı intikal ettirir. İbret alırsa MevlÂ’yı bulur, ahmak olursa yolda kalır.

İnsan iki kanatlı olmalıdır. Bir kanadı Allah’tan korkmalı, bir kanadı Allah’ın rahmetini ummalıdır. Cunku hem cennet hem cehennem vardır. Hem Lutuf hem kahır, hem rahmet hem azap vardır.

Bu can, ceset ve madde olan dunya ile şaşırtılmıştır. Dunyanın lezzeti, şehvet ve gazabı tahrik ederek seni yanıltır.

Bu yanılgıdan kurtulmak icin intikal ederek, halleri yolları gecerek akl-ı selim’e ulaşmak gerekir.
__________________