Manevi Temizlik, Gunahlardan Kurtulma, Manevi Olgunlaşma, Allahın el-Kuddûsu Guzel İsmi
Allah El- Kuddûs (c.c.) guzel ismi ile yeryuzundeki ekolojik dengede tecelli etmiştir. Şoyle ki: Dunya yaratılalı beri sayısız bitki, hayvan, insan belli bir omur surmekte, sonra yaşamlarını yitirmektedirler. Ama kendilerinden arta kalan cesetleri yeryuzunu kirletmemektedir. Tıpkı bir fabrikanın atık maddelerini arıtma tesislerinde doğaya zararlı olmaktan cıkarıp bazı maddelerinden yeniden yararlanması gibi bu cesetler de ya başka bir canlının gıdası olmakta ya da mikrop ve bakteriler yolu ile curutulup toprağa karıştırılmaktadır. Şayet bu canlı varlıkların cesetleri bu yolla yok edilmeseydi dunyamız adeta bir copluğe donuşecekti. Yaşam olanaksızlaşacaktı. Allah (c.c.) el-Kuddûs (eksiklik ve kusurdan uzak olan, her turlu kemal sıfata sahip olan) guzel ismi ile doğada tecelli ederek doğanın boyle bir eksiklikten ve kusurdan arınmasını sağlamıştır.


Allah (c.c.) insanların kemal olarak bildikleri her şeyden de munezzehtir. Cunku insanın bildiği kemaller kusurdan ve eksiklikten uzak değildir. Ayrıca insan ibadetlerini daima kusurlu bilmelidir.


“SubhÂnallah” tespihi ile Allah (c.c.) her turlu eksiklik ve kusurdan tenzih edilir. Bu tespihle el-Kuddûs guzel isminin gereğinin yarısı yerine getirilmiş olur. Allah’ı (c.c.) oven, yucelten diğer tespihlerle de (elhamdulillah, Allahu ekber) el-Kuddûs guzel isminin gereğinin diğer yarısı da tamamlanmış olur. Yani el-Kuddûs guzel ismi Allah’ı (c.c.) her turlu eksiklik ve kusurdan uzak olduğunu vurguladığı gibi O’nun her turlu kemal sıfata sahip olduğunu da duşundurmektedir.


El-Kuddûs guzel ismi hem Allah’ı (c.c.) yuceltme ve ovmeyi hem de dolaylı bir yoldan da olsa kulun ahlakını guzelleştirmeyi hedeflemektedir. Şoyle ki: Kul tovbe yolu ile manevi kirlerden, gunahlardan arınabilir, Allah’ı (c.c.) kusur ve eksiklerden tenzih etme, ovme ve yuceltme sayesinde de ceşitli erdemlere kavuşabilir.


El- Kuddûs guzel isminin bir parcası insan icin bu dunyada abdest ve gusul suyunda tecelli etmektedir. Abdest ve gusul suları gunahlardan arınmanın, tovbe etmenin adeta kapılarıdır. İnsan gunahlarından tovbe ederek ilahi emirleri yerine getirmek icin bunlara yoneldiğinde Allah’ın izni ile gunahlarından temizlenir. Onlarca hadis-i şerif buna işaret etmektedir. Bu sayede insan Allah’a (c.c.) ibadet edecek bir paklığa erişir. İnsan olunce bu tecelli toprağa gecmektedir. O zaman toprak kabir azabı ile kişinin gunahlarını temizleyecektir. Cok İslam Âlimi, biraz da olsa anlamamız icin, diş ağrısını kabir azabına benzetmiştir. Tabii imansız olen kişiler icin bu azap bir temizleme olarak değil de hak olarak tecelli edecektir. Onlar ebedi olarak azapta kalacaklardır. İmanlı olenlerin gunahları sevaplarından ağırsa, kabir azabı da bunlara kefaret olarak onları temizleyecektir. İmanlı olen kişilerin bu azap da gunahlarının temizlenmesine yetmezse sıra ahrette cehennem ateşine gelecektir. İnsan biraz elini ateşe tutarsa bu azabın ne kadar dehşetli olduğunu anlayacaktır. Cehennem ateşi mumin olarak olen kişilerin gunahlarını temizlemek icin azap edecektir. Tıpkı bir potada eritilen altının saf yonu ile katkı maddelerinin birbirinden ayrılması gibi. Bu cehennem azabı, dunya zamanıyla kıyaslanmayacak kadar uzun bir devri icine alabilecektir. Zira dunyanın bin yılı ahretin bir gunune tekabul etmektedir. Allah (c.c.) bizleri kabir ve cehennem azaplarından korusun. Âmin.


İnsanlar abdest suyunun kadrini bilmezlerse oldukleri zaman onlerine başka temizleme malzemeleri cıkmaktadır. Kabrin toprağı, cehennemin ateşi bu işleve de sahiptirler. HÂlbuki gunahlardan temizlenmek bu dunyada abdest suyu ile mumkundur. Basittir. Gerci abdest almak, namaz kılmak nefse biraz ağır gelmektedir. Ama bu dunyada bu ibadetler icin biraz dişimizi sıkarsak, onların kucuk sıkıntılarına katlanırsak Allah (c.c.) onumuze sırasıyla gelecek kabir hayatında, kıyamet gununde bizleri daha buyuk sıkıntılara duşurmeyecektir. Cennete pis olanlar kesinlikle giremeyeceklerdir. Allah’ın (c.c.) emir ve yasakları bu dunyada bir imtihan konusu olduğu kadar O’nun emir ve yasaklarını yapmayanlar manevi olarak kirlenmektedirler. Gerci nefis ve şeytan her insanı ‘Senin icin temiz, gonlun temiz…’ yalanı ile kandırmaktadır. HÂlbuki ilahi emirleri, yani Allahın buyruklarını ve yasaklarını yerine getirmeyen her insan, manevi olarak kirlenmektedir. Gonlu kapkara olmaktadır. Hadis-i şerifte her gunahın kalpte siyah bir leke bıraktığından soz edilmektedir. Kalp simsiyah olduğunda o kişi Allah’ın azabından kendince emin olmaktadır. Yani sanki azap ona hic gelmeyecekmiş gibi bir duygu icerisine girmektedir. Bu ilahi bir mekirdir (hiledir). Allah boyle bir insana hidayeti nasip etmemek icin bir rahatlık vermiştir. Allah (c.c.) ayet-i kerimede bu hali şoyle ifade etmektedir: ‘Allahın azabından ancak husrana uğrayanlar emin olabilirler. (Araf suresi, 99)’


İnsan manevi kirliğini, temizliğini şeytanın ve nefsin sozleriyle değil ilahi emirleri yerine getirip getirmediği ile olcmelidir. İnsanların manevi kirlerinden yani gunahlarından bu dunyada temizlenmeleri ancak tovbe ile mumkundur. Tovbe, tovbe-i nasuh (derin bir pişmanlıkla bir daha gunahları işlememeğe ve ilahi emirleri yerine getirmeğe kesin karar verme) olursa gecmiş olan butun gunahları sevaba cevirmektedir. Bu ayetle sabittir: “Ancak şu var ki tovbe edip iman edenler ve guzel işler yapanlar, bundan mustesnadır. Allah onların kotuluklerini iyiliklere, gunahlarını sevaplara donuşturecektir. Cunku Allah Gafûr (gunahları affeden), Rahîm’dir (muminleri esirgeyendir). Kim tovbe edip guzel işler yaparsa gereğince tovbe eden odur işte (Furkan suresi, 70-71).” Artık boyle bir insan, yani tovbe-i nasuh eden birisi ibadetlere yoneldiği, yasaklardan kacındığı icin Allah (c.c.), abdest suyu ile ona rahmet eder. Abdest suyu onda Allah’ın (c.c.) el- Kuddûs ismini tecelli ettirir. Hadis-i şerifte ifade edildiği uzere kabrini cennet bahcelerinden bir bahceye donuşturur. Kıyamet gunu de cehennemin uzerine kurulu olan sırat koprusunden ayağı kaymadan şimşek hızı ile gecirtir. Cennete ulaştırır. Cunku o dunyada iken temizlenmişti, gunahlarını dokmuştu, artık onun icin kabrin toprağının sıkmasına ve cehennemin ateşine luzum kalmamıştır.


Dikkat edilirse su, toprak, ateş bu dunyada da temizlik malzemeleridir. Elimiz hafif kirlendiğinde suyla temizleyebiliriz. Biraz daha ağır kirlenirse, mesela yağlanırsa, eskiden sabun olmadığı icin toprakla temizlenirdi. Toprak boyle pislikleri camur kıvamına geldiğinde alırdı. Mikroplar bilindiği uzere ateşle temizlenir. Yuz derecede mikrop yaşamaz. Yemeklerimiz bu sayede temizlenmektedir.


Dunyada imanın esaslarını teşkil eden hakikatler, gozlerden saklanıp bunun yerine onlardan birer kucuk iz taşıyan Allah’ın (c.c.) ayetleri olduğu icin insanın bunlara inanıp doğru yolu bulması onun kolay bir şekilde temizlenmesini sağlar. Oldukten sonra işler değişmektedir. Zira inanılması gereken ayetler değil hakikatler tecelli etmektedir. Bu nedenle insanın o zaman tovbe etmesi ve imana gelmesi bir işe yaramamaktadır. Onu temizleyememektedir. Cunku orneğin dunyada iken varlığına inanılması gereken melekler olunce insanın karşısına gercekten cıkacaktır. Yine dunyada iken kuşkuyla baktığı cehennem daha kabirde iken onu kucuk bir parcasıyla gercekten yakmaya başlayacaktır. Artık kabre girdikten sonra inanılması gereken şeyler, hakikat olmaktadır. Bu yuzden olunce imtihan sona ermekte, gerceklerle yuz yuze kalınmaktadır. Tovbe, iman artık fayda vermemektedir.


Olumle birlikte insanın uzerindeki gunahları ağırlaşacak, onların temizlenmesi buyuk azaplarla gercekleşecektir. Bu ağırlık bir gune nispetle bin yılın ağırlığı derecesinde olacaktır. Zira hem ayetle hem hadisle sabittir ki, dunyanın bir gunu ahretin bin yılına karşılık gelmektedir. Akıllı insan geleceğini goren, ona gore hazırlığını yapandır. İlahi emirlere gore yaşayandır. Allah’ı (c.c.) unutmayıp O’nun emir ve yasaklarına uymaya calışandır. Nefse ağır gelen emir ve yasaklar, ruha hafiflik verirler. Odev ve sorumluluklarını yerine getiren insan, daha bu dunyada iken cennet hayatını yaşamanın hafifliğini gorur. Allah’ın emir ve yasaklarına aldırmayıp nefsine gore yaşayan bir insan gorunuşte rahat ve kolay bir yolda yuruyor gorunse de ruhu bundan buyuk bir sıkıntı duyar. Boyle birisi dunyada gercek huzuru hicbir zaman bulamaz. Gunahlar insanın uzerinde bir yuk gibi ağırlık yaparlar. Daha bu dunyada iken insana cehennem hayatını yaşatırlar. İşte Allah’ı, peygamberi, amentunun esaslarını gercekten inkÂr edenler ancak bu yukten biraz da olsa kurtulabilmektedirler. Onlar vicdanlarının baskısından kurtulmak icin akıl ve mantık dışı olan bu yola, yani inkÂr yoluna girmek zorunda kalmaktadırlar. Cunku gunahkÂr bir mumin olarak yaşamak cok zordur. Sırtında bir dağ taşımak kadar sıkıntılıdır. Nefis iman ve ibadet yolu yerine inkÂr yolunu tercih ettiği zaman kısmi olarak biraz da olsa rahatlamaktadır. Artık gunahlarla arasına rahatsız edici olan vicdan azabı girmemektedir. Şu muhakkak ki, inkÂrında ısrarlı olanların yapmadan edemediği, duramadığı buyuk bir gunahı veya gunahları bulunmaktadır. Bu gunahı veya gunahları icin Allahın butun ayetlerini, O’nun varlığı ve birliğine işaret eden ve evrende ve insanın kendi varlığında tecelli eden sonsuz ayetlerini gormek istememektedirler. İşte insan nefsi bu kadar korkunc bir yapıya sahiptir. Herkesin icinde de boyle bir nefis vardır. Kimse kendi nefsini temize cıkarmamalıdır. İnsan nefsine uyduğu zaman nefis en sonunda mutlaka inkÂr yoluna sapacaktır. Herkes aynı kaderi yaşayacaktır. İmtihan dunyasında kimseye ayrıcalık yoktur. Onun icin peygamberimiz (s.a.s) dualarında Allah’tan bir an da olsa nefsiyle baş başa kalmamayı istemiş, bu duayı da sevgili kızı Hz. Fatıma’ya oğretmiştir: ‘Allahım, Sen bizi bir an, goz acıp kapayıncaya kadar olan muddet de olsa, nefsimizle başbaşa bırakma.’ Âmin.


Hicbir gunahı da kucuk gormemeli, hemen tovbe etmelidir. Şu bilinmeli ki, insanı hasta edip yatağa duşuren gozle gorulmeyen mikroplardır. Zira sekarat sırasında o kucuk gunah, insana buyuk eziyetler yapıp şeytanların kışkırtmasıyla da insandaki imanı uzerinden alabilir. Ebedi cehennemlik yapabilir. İnsan o gunah nedeniyle değil de o gunahı kucuk ve onemsiz gormesiyle gazab-ı ilahiyi uzerine cekebilir. Zira bu durum buyuk gunahlardandır. Cunku bu buyuk gunahın altında Allah’ın ebedi azabını cekebilecek başkalarını kucuk gorme, kendini buyuk gorme… gibi damarlar bulunabilir. Kimse bunları anlayamaz. Goremez. Bu damarlar cok gizlidir. Oyle inanmalı ve itikat etmeli ki, her gunahta insanı kufre goturen bir yol mutlaka vardır. Allah bizleri korusun.


İnsan gunahlara battığı zaman tovbe ederse, temizlenir. Ama ibadetlerinde gurur ve kibre duşen, kendisini beğenen insanın aklına tovbe ve istiğfar gelmediği icin şeytanlaşır. Azgınlaşır. Ustelik bir de kendisini doğru yolda sanır. Boyle bir insanın hatasını gormesi de zordur. Allah (c.c.) bizleri korusun. Âmin.


İnsan başını ibadetlerden bile kaldırmazsa da kendisini bir toz zerresi olarak gormesi gerekir. Zira ibadetler de Allah’a aittir. Allah (c.c.) insana nasip etmiştir. Allah (c.c.) kimi insanı da ibadetleri ile imtihan eder. Şeytan bu konuda insana en buyuk derstir. Hadis-i şeriflerden anlaşılmaktadır ki, şeytan başlangıcta meleklerin hocasıdır. Kendisi o kadar abid bir zatmış ki, gokyuzunde secde etmediği bir yer kalmamış. İnsanın ibadetlerini kendisinden bilmesi buyuk bir afettir. İbadetler Allah’ın insana bir lutfudur, ihsanıdır. İnsana ibadetlerdeki duşen pay, ancak gafleti ve yanılmalarıdır.


Allah (c.c.) insanın ibadetlerine muhtac değildir. İnsan ibadetlere ekmek su kadar muhtactır. Onlar olmazsa manevi olarak hayatı biter. Hayvanlardan daha aşağı bir hayatı yaşar. Allah (c.c.) her turlu eksiklik ve kusurdan uzaktır. Her turlu kemal sıfata hakkıyla sadece Allah (c.c.) sahiptir. Cunku O El-Kuddûs’dur.


El- Kuddûs guzel isminin diğer bir parcası insan icin bu ilahi emir ve yasaklarla tecelli etmektedir. İnsan abdest ve gusulle tovbe edip gunahlardan arınırken yasaklardan uzak durarak ve ibadetlerle de kemal sıfatlarını kazanmaktadır. Olgunlaşmaktadır. Allah’ın (c.c.) rızasını elde etmektedir.


El- Kuddûs ismi muminler uzerinde tecelli etmeye başlayınca velilik sıfatı elde edilip manevi merhaleler kat edilir. Bu yuzden veliler bu guzel ismin hurmetine takdis edilirler: Kaddesallahu sırrahu (=Kuddise Sırrahu: Allah sırrını takdis etsin). Bu, veliler icin yapılan guzel bir duadır. Velilere ayetlerdeki sırlar, yani hakikatler seviyesine, makamına gore acılır. Gorulur. Onlar bunlarla imtihan edilirler. Bu dua onların bunda başarılı olmaları icin yapılır. İmtihan hicbir seviyede, makamda bitmez. Mahiyeti değişir. İmtihan veli olunca değil olunce biter.


Allah (c.c.) bizlere gereğince tovbe etmeyi, iman etmeyi ve ibadet hayatını ihsan eylesin. Allah (c.c.) her birimize rızasını nasip eylesin. Âmin.
Muhsin İyi
__________________