Bak dedi gecen gun 14 yıllık evlilik tecrubelerini anlatirken bana bir arkadaşım; “Ben ne zaman eşimle bir problemim olsa Allah'a yoneliyorum. Abes iş işlemezsin sen Allahım! Herhalde yine yiv kırdım, yine bir yerlerde seninle olan munasebetimi olması gerektiği seviyeye cıkartamadım veya koruyamadım. Benden isteneni veremedim. Sen de beni eşimle imtihan ediyorsun. Ne olur Allahım! Kalblerimizi te'lif eyle, gunahlarımız af eyle diyorum.”
İlk etapta aklın ve mantığın hayır diyeceği bu yaklaşım İslami bir perspektiften bakıldığında oldukca manidar. Akıl ve mantık hayır diyor; zira ortada gecimsizliğe vesile olan somut hadiseler var. Determinist bir felsefe ile baktığınızda hadisede yer alan kahramanların iradelerini kullanarak olayın/olayların gelişimi esnasında gosterecekleri farklı yaklaşımlar farklı sonucların doğmasına neden olacaktı. Mesela kızacağına kızmasaydı, bağıracağına bağırmasaydı, evi terkedip gidecegine gitmeseydi vs. hadisenin aynı şekilde sonuclanacağını soyleyebilir miyiz? Bu yuzden aklın ve mantığın bu yaklaşıma hayır demesi gayet doğal.
Ama arkadaşımın bu yaklaşımı İslami acıdan bakıldığında manidar. Cunku; bir; Kur'an'ın acık ve sarih beyanına gore bizler yeryuzune imtihan edilmek uzere gonderilmişiz. İmtihan unsuru ise-unsurları demeliyiz- herşeydir. Sağlıktan, hastalığa, zenginlikten fakirliğe, mutluluktan mutsuzluğa kadar her turlu nesne imtihan unsuru. Ya subje diyecek olursanız; herkes. Başta kendi nefsimiz olmak uzere, eşimiz, coluk-cocuğumuz, arkadaşımız, duşmanımız vs vs. Kur'an'ın: “Biz sizi birbirinizle imtihan ediyoruz” derken yakın daireyi nazara verdigi acık ve secik değil mi?
İki; İnsanın Allah'a olan imanı, guven ve itimadı ve buna bağlı gelişen irtibatının kendisine kazandıracağı uhrevi semereler yanında dunyevi faideleri de nazardan dûr etmemek gerekir. Bizler zaman zaman da olsa herşeyin Allah'ın takdirinde olduğuna inandığımız halde demerminist anlayışı, sebepler tahtında hareket etmeyi gozumuzde cok buyutuyor ve belki de dunyevi beklentilerimizin aksi bir durumla karşılaşıyoruz. “Yapılması gerekli herşeyi yaptiğım halde neden olmuyor, neden bu menfi sonuc?” diye hayıflanıyor, gayr-ı muslimlerle kendimizi mukayese ediyor ve kadere taşlar atıyoruz. Halbuki muminin maddi acıdan otekilerden bir farkı olmasa da, manevi acıdan Allah'a olan iman, itikat ve guvenini ortaya koymasi gerekmektedir. O unutulunca, kimi zaman kılı-kırk yararcasına uyulan sebepler de netice vermiyor. Kur'an'ın şu beyanı bu hususu apacık ortaya koymaktadır; “Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona sıkıntıdan cıkış kapıları acar.” Yani O'ndan hakkıyla korkarsa, takva duygusu ile iki buklum olursa, O'nunla olan munasebetleri olması gerekli duzeye cıkartırsa dunyevi ve uhrevi uğraması muhtemel sıkıntılardan kurtulmasını sağlayacak cıkış yolları gosterir. Ve “Onu hic ummadığı yerlerden rızıklandırır.” Cunku son tahlilde her şey Allah'in elindedir. Soz gelimi, bir muşterinin kalbini senden mal almaya sevkeder, hic duşunmediğin, hayalini dahi etmediğin iş imkanlarını sana acar, vs vs. Neden? Cunku o şahıs Allah'a dayanıp guvenmiştir. Oyleyse: “ Allah'a dayanıp guvenene Allah kÂfidir. Allah buyruğunu elbette yerine getirir.”(Talak, 65/3)
Seyyid Kutub bu ayetin yorumunda butun bu neticelerin tahakkukunu takva duygusu ile dopdolu olmaya bağlar ve der ki: “Hic kuşkusuz bu, genel bir kuraldır, kalıcı bir gercektir. Fakat bu kuralın burada boşanmanın hukumleriyle bağlantılı olarak hatırlatılması, ozellikle bu meselede muttakiler Allah'tan korktukları zaman bu hukumleri ozenle gercekleştireceklerini, uygulayacaklarını ima etme amacına yoneliktir. Bu durumla ilgili olarak bilinc ve vicdan mekanizmasından daha duyarlı, daha dikkatli bir kontrol olamaz. Allah korkusundan ve vicdan duyarlılığından başka bir şey de bunun onune gecemez ve burada gudulen amac, kalpte Allah'ın iradesine ve takdirine ilişkin iman esasına dayalı doğru bir duşunce oluşturmaktır.” Bu genel kural olduğuna gore eşiyle olan problemli zamanlarında problemi bu konudaki eksikliğinden kaynaklandığını duşunurek tecdidi iman yapar gibi vicdan duyarlılığını araması, Rabbisine her zamankinden daha farklı ve duyarlı bir bicimde sığınıp dua dua yalvarması elbette sonuc verecektir.
Uc; dua. Arkadaşım bu esnada dua ettiğini soyluyordu. Ne diyordu duasında: “Ne olur Allahım! Kalblerimizi te'lif eyle, gunahlarımızı af eyle diyorum.” İslami acıdan Arapca tabiriyle “bi zahri'l-gayb” yapılan dua makbuldur. Hadisin ifadesiyle birisinin gıyabında yapılan duaya melekler mukabele eder ve mislini ona ver Allahım der. Şimdi psikolojik acıdan haklı veya haksız ne olursa olsun eşine kızgın, kavgalı, dargın olduğu bir donemde buna aldırmayıp gıyabında eşine dua etmesi kendini aşmışlığın ifadesi olmasının yanısıra, kalblerinin telifi adına meleklerin duasına vesile olmaktadır. Meleklerin duasına Cenabi hakkın nasıl muamelede bulunacağı izahtan vareste olsa gerek. Nitekim ben arkadaşıma sorduğum: “Pekala netice ne oluyor?” sorusuna aldığım cevap da bunu gosteriyor. Diyor ki arkadaşım, akşam eve gittiğimde bir de ne goreyim; sanki dun, evvelki gun tartışan, bozuşan, kusen, darılan biz değiliz. Her zamankinden daha fazla hurmet ve muhabbetle karşılıyor beni. Anlıyorum ki Allah dualarımı kabul etmiş. Onun kalbine ilham da bulunmuş. Gereksiz, yersiz, anlamsız tartışmaların sebebiyet verdiği ortam bir anda evimizden silinmis, yerine cennet meltemlerini andırır bir hava esmeye başlamış.”
Gorduğunuz gibi herşey Allah'ın elinde. O'nun nihayetsiz kudret ve tasarrufunda. Dert, problem doğru tesbit edilince derman da kolay bulunuyor. Hayatın tabii akışı icinde eşinizle bir problem yaşadığınızda cozum adına bu yolu denemeye ne dersiniz?
__________________
Dua'ya Sığınma
Dini Bilgiler0 Mesaj
●10 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Dua'ya Sığınma