
İslÂm’a gore kadının yabancı erkeklerle olan ilişkilerde giydiği elbisenin taşıması gereken ozellikleri şoylece sıralayabiliriz:
1. Kadının kıyafeti; genel olarak (el ve yuz dışında) butun vucudu ortmesi gerekir. Giyilen ortu; sacları da icine alacak şekilde butun vucudu kapamalıdır. Vucudu, el ve yuz dışında hangi elbise kapatıyorsa, ismi ne olursa olsun kadın onu giyebilir.
2. Elbise vucut hatlarını belli etmeyecek şekilde bol olmalıdır. Kadının dar elbise giymesi dinimizce yasaklanmıştır. Vucut hatlarını belli eden dar elbiseler giyen kadınların “giyinik cıplak” ve “cehennemlik” olduğunu peygamberimiz hadisinde haber vermektedir.
Şu hususu belirtmeliyiz ki haram olan dar giysiden kastımız giyilen dış elbisenin dar olmasıdır. Bunun dışında, bol pardesu ve carşafın altına giyilen, buluz ve gomleklerin dar olmasında sakınca yoktur. Onemli olan dar bir kıyafetle dışarı cıkmamak ve erkeklere karşı, dar giysilerle vucudu teşhir etmemektir.
Gunumuzde caddelerde, dar bir buluzla goğuslerini ve belini, dar (strec) pantolon ile kalca ve bacaklarını dışa vuran kadınlar “giyinik cıplak”lar hukmundedir.
3. İslÂmî elbisenin bir ozelliği de şeffaf ve ince olmamasıdır. İslÂm, kadın teninin rengini gosteren kıyafetleri yasaklar. HicÂbtan maksat gizlemektir. Peygamberimiz, ince elbise giyen hz. Esma’dan yuzunu cevirerek boyle giyinmesini menetmiştir.
Elbisenin ince (şeffaf) olmamasından kastımız “tenin rengini belli etmemesi” dir. Bir başka rivayette “kadının kemiklerinin iriliğini erkeklere gostermemek” olduğu belirtilmektedir.
Dışarıdan bakıldığında elbisenin icinden insanın teni gorunuyorsa -elbise ister kalın, ister ince olsun- boyle bir elbise ile setr-i avretin hasıl olmayacağı belirtilmiştir. (fıkhî risaleler, dr. Faruk beşer seha yay. S. 53.)
4. Musluman kadınların giysisi, kafir kadınların giysilerine de benzememelidir. Bir hadislerinde: “bir topluluğa benzemeye calışan kişi, benzemeye calıştığı toplumdandır.” (ebu davud, libas, 4) buyuran peygamberimiz hz. Muhammed (sav), başka din ve başka kulturden kadınlar gibi giyinen kadınların, onlara benzeyip onlardan olacağını acıkca beyan etmiştir.
Bu konuya abdullah bin amr’ın (ra) şu rivayeti de acıklık getirmektedir: “resûlullah (sav) benim uzerimde dikkat cekici, altın renginde bir ceşit boya ile boyanmış iki elbise gorunce şoyle dedi: “bunlar kafirlerin elbiselerindendir, onları giyme!”
Bu olculeri verdikten sonra, bir de şimdiki halimizi duşunelim. Her cağda, kadın olsun erkek olsun, kafirlerin elbiselerine benzer kıyafetler, yuce dinimiz tarafından muslumanlara yasaklanmışken, bugunku halimiz herhalde pek ic acıcı olmasa gerek.
Şoyle bir duşunsek; halkı musluman ulkelerin sokaklarındaki acık kıyafetli bir musluman kızını, bir alman, bir ingiliz ya da fransız kızlarının arasına koysanız, acaba bunlar arasından ‘musluman’ diye anılan kızı ayırdedebilir misiniz?
Sanırız hayır! O kadar birbirlerine benzeyeceklerdir ki bunlar arasında ‘musluman’ olduğunu soyleyen kızın secilmesi belki mumkun olmayacaktır.
Herkesin giysisi onun goruş ve yaşayışıyla ilintilidir, ozundeki birikimin dışa vurmuş şeklidir ve kişiliğinin somutlaştırıcısıdır. Ve demekteyiz ki herkesin giysisi, kişinin onun aracılığıyla konumunu başkalarına ilan ettiği ve onunla kendisini tanıttığı şiarıdır. Yani musluman kızın giydiği kıyafet, dininin şiarı, simgesi olmalıdır.
İmanlı kadına yaraşan, kendi inancına uygun ve onu yansıtıcı elbiseleri giymektir. KÂfirlere benzer bicimde giyinmekten kesinlikle kacınmalıdır.
5. Bir kadının giyimi, kibir maksadı taşımamalıdır. Hadîs-i şeriflerde “şohret” karşılığı olarak gecen kibir maksadıyla giyim haram kılınmıştır.
İbnul esir der ki: “şohret” bir şeyin acıkca meydana cıkmasıdır. Burada maksat, giydiği elbisenin renkleri başkalarının renklerinden farklı olduğu icin elbisesini insanlar arasında rahatlıkla gorulsun ve boylelikle herkes ona bakarak, o da onlara karşı kibirlenerek ve kendini beğenerek buyuklenme (tekebbure) kapılsın diye giyinen kimsedir.
Yuce peygamberimiz (sav) şoyle buyururlar: “kibirden dolayı elbiselerini suruyen kimseye, kıyamet gununde rahmet nazarıyla allah bakmaz.” (buhari, libas, 20; muslim, libas, 42, 4)
“kibirlenme ve calım satma (gosteriş) olmadığı halde (bunlardan uzak kalarak) ye, ic ve giy.” (ebu davud)
Bir muslumanın giyimi, başkalarını kucumsemek ve hava atmak icin değil, allah rızasına ve tevazuya uygun olmalıdır.
6. Muslumanın elbisesi her an temiz olmalıdır. Kıyafetin temiz olması, aynı zamanda ibadet etmenin de şartlarındandır.
Resûlullah (sav) hadîsinde şoyle buyurur: “ashabım! Sizler mu’min kardeşlerinizin yanına varacaksınız. Binaenaleyh bineklerinize dikkat ediniz. Kıyafet ve elbiselerinizi duzeltiniz ki insanlar arasında parmakla gorulebilecek gibi olasınız. Cunku allah cirkinliği, cirkin soz soylemeye ozenenleri sevmez.” (riyazus salihin, 11/196)
7. Bir insanın elbisesi sade ve guzel olmalı ve suslu, dikkat cekici ozellikler taşımamalıdır. (yabancı erkeklere karşı) islÂmi ortunmenin bu ozelliğini nur suresinin 31. Ayetindeki “suslerini gostermesinler” ifadesinden oğreniyoruz.
Giysi başlı-başına ziynet olmamalıdır. Kadının dışarı cıktığında giydiği elbiseye erkeklerin bakışlarının takılmaması icin dış elbise ziynet (sus/suslu) olmamalı yani sade olmalıdır.
Bunun delili şu ayet-i kerimedir: “evleriniz de oturun, ilk cahiliye devri kadınlarının acılıp sacıldığı gibi acılıp sacılarak yurumeyin.” (ahzab sûresi, 33)
Peygamberimiz bir hadîs-i şerifinde: “giyimde sadelik, imandandır.” (ebu davud, tereccul, 2) buyurur.
Bir toplumda bazı kadınların aşırı derecede suslu, dikkat cekici ve pahalı elbise giymesi, toplumdaki dengeyi bozar ve toplumda gosterişi hakim kılar. İslÂma gore, insanların ustunluğu elbiseyle değil ancak takva ile belirlenir.
Kur’an’a gore, elbise vucudu sadece ortmekle kalmaz, insanı aynı zamanda takvaya goturen bir aractır. İslÂm, takvayı (ic ve dış butunluğu) zedeleyen luks ve dikkat cekici elbiselerin de giyilmesini hoş gormez.
İslÂm dini, bir kadının israfa kacıcı, luks, renk cumbuşu, parlak v.b.g. Ozelliklere sahip elbise giymesini tasvip etmez.
Gunumuzde bazı bayanlar ortunduklerini zannederek dikkat cekici renklere (fosforlu, albenili renklere) burunmekte ve erkeklerin dikkatini cekmektedirler. Bu kişiler, başları ortulu de olsa carpıcı renklere burunduklerinden dolayı, hakiki manada ortunmenin gereğini yerine getirmiş sayılmazlar. Ortuden amac kadının zinetini saklamaktır. Bunun da siyah ya da koyu renklerle daha iyi yapılacağı acıktır.
Tesettur emri ilk vahyedildiğinde ensar kadınlarının siyah elbiseler giydiklerini sabuni, “ahkamul kur’an” adlı eserinde haber vermektedir. Yine habibe binti abbad adlı hanım sahabinin “hz. Aişe’nin uzerinde siyah bir başortusu gordum” (tabakat-ı ibn saad) rivayeti bize bu konuda ornek sayılır.
Elbisenin sade olması istenirken, tabiî ki cirkin olması da kastedilmemektedir. İslÂm, pejmurde bir kıyafeti de ongormez. Elbise; luks olmayan, saygı uyandırıcı, bakanların hafife almalarını engelleyici, bedeni yakıştırıcı ozelliklere de sahip olmalıdır. İşte bu anlayışla, giyilen elbise ideal giyimdir.
8. Bir diğer ozellik de kadının ortusunden parfum ve guzel koku gelmemelidir. Cunku bir kadının elbisesinden guzel koku gelmesi erkekleri cezbeder. Bir hadîsi şerifte peygamberimiz: “bir kadın guzel koku surunerek erkeklerin arasından gecer ve erkekler o kokuyu alırlarsa o kadın zÂnidir (zina yapan).” (kutub-i sitte, ibrahim canan, 7/521) demiştir.
Dinimiz kadının parfumlu elbise giymesini kendi cinsleri arasında veya kocasına karşı helÂl gorulur. İslÂm, kadınların sokaklarda parfumlu giysilerle arzı endam etmesini ve kıyafetine koku surunup bunu erkeklere hissettirmesini yasaklamıştır.
9. Musluman kadının elbisesinin boyu da itidalli olmalıdır. Dinimize gore kadının elbisesi ne kısa, ne de yerde surunecek kadar uzun olmalı, topukları kapatacak hizada bulunmalıdır. Elbise, avret yerleri ortecek uzunlukta olmalıdır.
Giyilen kıyafet, kadının baştan ayağa kadar olan kısmını ortmelidir. Bacaklarını tamamen ortmeyen bir etek giydiği halde “benim eteğimin uzunluğu dizkapağımın altına ulaştığı icin ortunmuş sayılırım” şeklinde duşunenler yanılgı icindedirler.
Bahsettiğimiz gibi kadının avret kısmı diz kapağına kadar değil ayaklara kadar (bacaklar da dahil) olan kısımdır. En azından uzunluğu dirseklerin altına kadar uzanan eteğin altına, kalın ve cildi belli etmeyen corap giyilirse ortunme ifa edilmiş olur.
Carşı-pazarda, gayet uzun olduğu halde yırtmaclı etek giyenleri de goruyoruz. Her adım atışında bacakları yırtmactan gorulen kadınlar, peygamberimizin buyurduğu gibi “giyinik cıplaklar”dır. Onların mini eteklilerden farkı yoktur.
Gunumuzde orneklerini gorduğumuz, carşaf ya da ayak topuklarına kadar uzanıp yerde surunmeyen tesettur kıyafetleri bu konuda ideal giysilerdir.
10. Elbise, insanı soğuk ve sıcaktan koruyacak ozelliklere sahip olmalıdır. Hanefî fukehÂsı “mukellefin (erkek ve kadının) avret mahallini ortecek, sıcak ve soğuktan gelebilecek her turlu zararı ortadan kaldırabilecek şekilde giyinmesi farzdır.” hukmunde muttefiktir.
Allah’ın insana emanet olarak verdiği bedeni, dış etkilere karşı koruyucu elbise giymek de muslumanın onemli gorevlerindendir. Muslumanlar yaşadığı coğrafyaya gore elbiselerini secerler. Arabistanda yaşayan bir musluman ile kuzey kutbunda yaşayan bir muslumanın (soğukluk ve sıcaklık acısından) aynı elbiseyi giymesi mumkun değildir. Ama elbiselerde aranan ortak ozellik; elbiselerin avret yerlerini kapatıp, vucut hatlarını belli etmeyen bollukta olmasıdır.
11. Musluman kadın, islÂmi bilincten kaynaklanmayan moda ve modern asrın zevklerine gore değil, kendi inanclarına uygun elbiseleri secmesi inancının bir gereğidir. Kadının tesetture uymasındaki amac; allah’ın rızasını sağlamaktır. İslÂmda giyimin durumu da “ameller ancak niyetlere goredir. Herkes yaptığı niyete gore karşılık gorur..” hadîsinde belirtilen olcu dahilindedir.
Yani bu dunyaya denenmek icin gelen kişiler, giyimiyle kimi taklit ediyorsa onunla beraber haşrolunacak, onların safında yeralacaktır.
12. Vahşî hayvanların deri ve kurklerinin elbise olarak kullanılmayacağı fıkıh kitaplarında yer almaktadır. Peygamber efendimiz, vahşî hayvanların derilerinden yapılan kurk ve samur gibi elbiseleri muslumanlara yasak kılmıştır.
Luks bir giyim olan vahşi hayvanların derilerinden yapılan kıyafet hem hukum bakımından, hem de dikiş yonunden islÂma ve hicÂba aykırıdır.
kaynak
__________________