[IMG]http://img114.**************/img114/1807/kelebek56tw.gif[/IMG][IMG]http://img77.**************/img77/7899/logo79kc.gif[/IMG][IMG]http://img114.**************/img114/1807/kelebek56tw.gif[/IMG]

Hz. Nuh'un (a.s.) 950 Yıl Suren Ornek Tebliği:

Hz. Nuh, Kuran'ın pek cok ayetinde ustun ahlakı ile ovulen bir peygamberdir. Kavminin inkar eden onde gelenleri, Hz. Nuh ve ona tabi olan kişileri hak yoldan cevirmek icin tuzaklar kurmuş, ceşitli iftiralar atmış, onları kendilerince kucuk gormuşlerdir. Yaptıklarının karşılığı olarak Allah bu kavmi dunya hayatında buyuk bir tufan ile cezalandırmıştır. Hz. Nuh'un 950 yıl iclerinde yaşadığı kavmine yaptığı tebliğ ve kavminin iftira ve tehditlerine karşı gosterdiği sabır, butun muminler icin guzel bir ornektir.

Resuller insanlara Allah'ın varlığını ve birliğini anlatan, onlara Allah'ın dinini tebliğ eden, Allah yolunda yapmaları ve sakınmaları gereken hukumleri bildiren, onları cehennem azabına karşı uyaran ve cennetle mujdeleyen mubarek insanlardır. Yuce Rabbimiz bir rahmet olarak tum topluluklara, onları Allah'ın yoluna cağıran ustun ahlaklı resuller gondermiştir.

Kuran'ın pek cok ayetinde, resullerin ustun ozelliklerinin yanı sıra, toplulukları din ahlakına cağırırken kullandıkları akılcı ve hikmetli uslup ve tebliğ yontemleri de bildirilmiştir. Resullerin hayatı ve mucadeleleri, duşunen ve oğut almasını bilen muminler icin guzel orneklerle doludur. Muminler, resuller arasında hicbir ayrım yapmadan, onların Kuran'da aktarılan guzel tavır ve davranışlarını, ustun ahlaklarını kendilerine ornek almalı, onların oğut ve tavsiyelerine uyup, uyarılarına buyuk onem vermelidirler.

Bu elcilerden biri de buyuk bir sabırla uzun yıllar kavmini hak yola cağıran Hz. Nuh'tur. Hz. Nuh'un tebliğ gorevi bir ayette şoyle bildirilmektedir:

Şuphesiz, Biz Nuh'u; "Kavmini, onlara acı bir azap gelmeden evvel uyar" diye kendi kavmine (Peygamber olarak) gonderdik. (Nuh Suresi, 1)

Hz. Nuh Kavmine Guvenilir Bir Elci Olduğunu Bildirmiştir

Hak dinin yaşanmadığı bir toplumda insanlar karşılarındaki kişilerin muhakkak bir menfaat gozettikleri icin kendilerine yaklaştığını duşunurler. Onların mutlaka bir karşılık beklediklerini, maddi menfaat sağlamak, toplumda itibar kazanıp lider olmak gibi gizli amacları olduğunu duşunurler ve surekli bir guvensizlik yaşarlar. Bu nedenle Allah'ın hak dinini tebliğ etmek icin gonderilen elciler, tebliğleri sırasında kavimlerine oncelikle guvenilir olduklarını vurgularlar. Hz. Nuh'un da tebliği sırasında guvenilirliğini şu şekilde vurguladığı bildirilmektedir:

Nuh kavmi de gonderilen (Peygamber)leri yalanladı. Hani onlara kardeşleri Nuh: "Sakınmaz mısınız?" demişti. "Gercek şu ki, ben size gonderilmiş guvenilir bir elciyim. Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin." (Şuara Suresi, 105-108)

Peygamberler omurleri boyunca yalnızca Allah emrettiği icin insanlara yaklaşıp tebliğ yaparlar. İnsanlardan hicbir beklentileri yoktur. Bu nedenle guvenilir olduklarını belirtmenin yanında insanlardan hicbir beklentileri olmadığını, yaptıklarının karşılığını sadece Allah'tan beklediklerini de onemle vurgularlar. Hz. Nuh'un da kavmine hitap ederken bu gerceği vurguladığı ayette şoyle bildirilmiştir:

"Buna karşılık ben sizden bir ucret istemiyorum; ucretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir." (Şuara Suresi, 109)

Hz. Nuh Kavmini Yalnızca Allah'a Kulluk Etmeye Cağırmıştır

Hz. Nuh kavmini icinde bulundukları batıl dini bırakarak yalnızca Allah'a kulluk etmeye davet etmiştir. Onları uyarıp korkutmuş, elcilere uymayıp gerceği inkar edenlerin ahirette azapla karşılaşacaklarını tebliğ etmiştir. Bu konuyla ilgili ayetlerde şoyle buyrulmuştur:

Andolsun, Biz Nuh'u kavmine gonderdik. (Onlara: ) "Ben sizin icin ancak apacık bir uyarıp-korkutucuyum. Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Ben size (gelecek olan) acı bir gunun azabından korkarım" (dedi). (Hud Suresi 25-26)

Hz. Nuh, aynı zamanda kavmine Allah'tan başka İlah olmadığı gerceğini de anlatmıştır. Daha sonra, onları Allah'tan bağışlanma dilemeye davet etmiş ve onlara Allah'ın bağışlayıcı olduğunu, O'na yonelip bağışlanma dilemeleri karşılığında Allah'ın bol nimetler vereceğini mujdelemiştir. Hz. Nuh'un tum muminler icin ornek olan bu tebliği ayetlerde şoyle bildirilmiştir:

"Bundan boyle" dedim. "Rabbiniz'den mağfiret isteyin; cunku gercekten O, cok bağışlayandır. (Oyle yapın ki,) Uzerinize gokten sağanak (bol miktarda yağmur) yağdırsın. Size mallar ve cocuklarla yardımda bulunsun. Size (urun yuklu) bağlar-bahceler versin, ırmaklar da versin." (Nuh Suresi 10-12)

Ancak kavmi butun inkarcı kavimlerin yaptığı gibi Hz. Nuh'un cağrısına şupheyle yaklaşmıştır. Kavminin inkarını hisseden Hz. Nuh, onlara etki edecek ve duşunmelerini sağlayacak sozler soylemiştir. Kendi yaratılışlarındaki ve icinde bulundukları kainattaki bazı harikalıkları hatırlatmıştır. Her biri Allah'ın birer mucizesi olmasına rağmen, gormezlikten geldikleri bu hakikatleri anlatarak onların duşunmelerini sağlamaya calışmıştır. Rabbimiz, Hz. Nuh'un kavmine bu konudaki hitabını şoyle haber vermiştir:

"Size ne oluyor ki, Allah'tan bir vakarı ummuyorsunuz? Oysa O, sizi gercekten tavır tavır yaratmıştır. Gormuyor musunuz; Allah, yedi goğu birbirleriyle bir uyum (mutabakat) icinde yaratmıştır? Ve Ay'ı bunlar icinde bir nur kılmış, Guneş'i de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır. Allah, sizi yerden bir bitki (gibi) bitirdi. Sonra sizi yine oraya geri cevirecek ve sizi (diriltici) bir cıkarışla diriltip-cıkaracaktır. Allah, yeri sizin icin bir yaygı kıldı. Oyle ki, onun icinde geniş yollarında gezip-dolaşırsınız, diye." (Nuh Suresi 13-20)

Goklerde, yerde ve insanın yaratılışında sayısız ayetler mevcuttur. Aklını kullanıp duşunen insanlar icin bunların her biri Allah'ın varlığının birer delilidir. Tum diğer elciler gibi Hz. Nuh da insanlara Allah'ın varlığını ve birliğini anlatmak icin bu hakikatleri kullanmıştır. İnsanlara Allah'ın varlığını ve birliğini anlatmak butun muminlerin gorevidir. Muminler her konuda olduğu gibi bu konuda da elcileri ornek almalı, Hz. Nuh ve diğer elcilerin yaptığı gibi insanlara bu iman hakikatlerini anlatarak onları duşunmeye davet etmelidirler.

Hz. Nuh Kendisine Atılan İftiralara Karşı Kavmine Allah'ı Hatırlatarak En Akılcı Cevapları Vermiştir

Tarih boyunca Allah'ın elcileri, gonderildikleri kavimlerin inkarcı ileri gelenlerinin ceşitli iftiraları ile karşı karşıya kalmışlardır. Hz. Nuh'un kavmi de peygamberlerine itaat etme konusunda direnmiş ve kendilerince onu yıldırmak icin bircok iftira atmışlardır. İnkarcıların attıkları iftira ayette şoyle bildirilmiştir:

Kavmimin onde gelenleri: "Gercekte biz seni acıkca bir 'şaşırmışlık ve sapmışlık' icinde goruyoruz" dediler. (Araf Suresi, 60)

Allah'ın elcileri karşılaştıkları her zorluk gibi bu iftiralara karşı da Allah'tan yardım dilemiş, hicbir yılgınlık belirtisi gostermeden sabırla yollarına devam etmişlerdir. Hz. Nuh da kavminin bu cirkin ithamlarını tevekkul ile karşılamış, onlara guzel bir karşılık vermiştir. bu gercek ayetlerde şoyle bildirilmiştir:

O: "Ey kavmim, bende bir 'şaşırmışlık ve sapmışlık' yoktur; ama ben alemlerin Rabbinden bir elciyim." dedi." Size Rabbimin risaletini tebliğ ediyorum. (Ayrıca) Size oğut veriyor ve sizin bilmediklerinizi ben Allah'tan biliyorum." (Araf Suresi, 61-62)

Ardından kavmi Hz. Nuh'u yalancılıkla suclamıştır. Her devirde inkarcıların kendilerine doğruyu anlatan elcilere yonelttikleri bu iftiraya karşı Hz. Nuh'un şu cevabı verdiği bildirilmiştir:

"Dedi ki: "Ey kavmim, goruşunuz nedir soyleyin? Eğer ben "Rabbimden apacık bir belge uzerinde isem ve Rabbim bana Kendi Katından bir rahmet vermiş de (bu,) sizin gozlerinizden saklı tutulmuşsa? Siz bunu istemiyorken biz sizi buna zorlayacak mıyız?" "Ey kavmim, ben sizden buna karşılık bir mal istemiyorum. Benim ecrim, yalnızca Allah'a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim. Onlar gercekten Rablerine kavuşacaklar. Ancak ben sizi, cahillik etmekte olan bir kavim goruyorum." (Hud Suresi, 28-29)

İnkarcıların Ceşitli Koşullar One Surmeleri

İnkar edenler kendilerine gelen elcilere tabi olmamak icin ceşitli koşullar one surmuşler ve bunların yokluğunu bahane ederek inkarlarını devam ettirmişlerdir. Elcilerin mucize gostermelerini istemiş fakat gordukleri mucizeler karşısında da tavırlarında bir değişiklik yapmamışlardır. Ardından daha başka koşullar one surmuş, elcilerin toplumun ileri gelenlerinden biri olması veya malca kendilerinden ustun olması gerektiğini soylemişlerdir. Bununla da yetinmeyip onların insan değil melek olmaları gerektiğini iddia edebilmişlerdir.

Hz. Nuh'un kavmi de bu bahaneleri one surmuştur. Hz. Nuh'un, kavminin inkarcı ileri gelenlerine verdiği cevap ise Kuran'da şoyle haber verilmiştir:

"Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum. Melek olduğumu soylemiyorum ve gozlerinizin aşağılık gorduklerine, Allah kesin olarak bir hayır vermez de demiyorum. Nefislerinde olanı Allah daha iyi bilir. Bu durumda (bunun aksini yaparsam) gercekten o zaman zalimlerdenim (demek)dir." (Hud Suresi, 31)

Allah'ın gorevlendirdiği elcilerin mal varlığının ve toplumsal statulerinin ustun olması gerektiğini ileri surmek ve onlardan mucize gostermelerini beklemek, elcilere inanmayıp karşı gelen inkarcıların tarih boyunca sergiledikleri bir tavırdır. Bu onların akıllarını kullanmayan, derin duşunmekten uzak yuzeysel insanlar olmalarından kaynaklanmaktadır. Şahsi menfaatlerini her şeyin uzerinde goren bu insanlar elcileri, kurulu duzenlerine, toplumdaki itibar ve mevkilerine karşı bir tehdit olarak gormuş ve bu değerli insanları bunları ele gecirmeye calışmakla itham etmişlerdir.

Oysa elcilerin dunyaya yonelik hicbir beklentileri yoktur. Onların tek amacı Allah'ın emirlerini eksiksiz olarak yerine getirmek, insanlara doğru yolu gosterip onların sonsuz ahiret hayatında kurtulanlardan olmalarını sağlamaktır. Allah dunya hayatında zenginliği, makamı, ilmi ve dunyaya ait her turlu nimeti dilediği kişiye verebilir. Ancak bunlar birer ustunluk olcusu değil, yalnızca imtihan vesilesidirler. Bu tur dunyevi değerleri bir ustunluk alameti olarak değerlendirmek ise sonsuz ahiret hayatını goz ardı eden, gecici dunya hayatına razı olup ondan tatmin olan insanlara ozgu buyuk bir yanılgıdır. Allah bu kişilerin ahirette karşılaşacakları durumu şoyle bildirmektedir:

Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, dunya hayatına razı olanlar ve bununla tatmin olanlar ve bizim ayetlerimizden habersiz olanlar; İşte bunların, kazandıkları dolayısıyla barınma yerleri ateştir. (Yunus Suresi, 7-8)

Hz. Nuh Tebliğ İcin Her Yolu Denemiştir

Hz. Nuh, buyuk bir kararlılıkla, direnmelerine rağmen kavmini doğru yola davet etmekten vazgecmemiştir. İman etmeleri icin her turlu yolu denemiştir. Onları acıkca din ahlakını yaşamaya davet ettiği gibi, gizli yollarla da tebliğ yapmaya calışmış, değişik yontemler kullanmıştır. Ancak tum cabasına rağmen kavmi inkarda direnmiştir. Nuh kavminin bu durumu ayetlerde şoyle bildirilmiştir:

Dedi ki: "Rabbim, gercekten kavmimi gece ve gunduz davet edip-durdum. Fakat davet etmem, bir kacıştan başkasını arttırmadı. Doğrusu ben, onları bağışlaman icin her davet edişimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, ortulerini başlarına cektiler ve buyukluk tasladıkca buyukluk gosterip-direttiler. Sonra onları acıktan acığa davet ettim. Daha sonra (davamı) onlara acıkca ilan ettim ve kendilerine gizli gizli yollarla yanaşmak istedim." (Nuh Suresi 5-9)

Hz. Nuh gibi, Allah'ın gonderdiği tum diğer elciler de durmaksızın insanları Allah'ın yoluna cağırmışlar, cok ceşitli yontemler deneyerek insanların vicdanlarını harekete gecirmeye boylece onların iman etmelerine vesile olmaya calışmışlardır.

Allah'ın "iyiliği emredip kotulukten men etme" emrini mutlak surette yerine getirmek peygamberler gibi salih muminlerin de uzerine duşen onemli bir sorumluluktur. Muminler bu emri yerine getirirken ceşitli zorluklarla karşılaşabilirler. Burada onemli olan vazgecmeden buyuk bir kararlılıkla bu emri yerine getirmeye calışmak, Hz. Nuh'un yaptığı gibi zamanın tum imkanlarını kullanarak acık ve gizli her turlu yontemi denemektir. Zira Allah kurtuluşa erenlerin bu gorevi yerine getirenler olduğunu bildirmektedir:

Sizden; hayra cağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kotulukten (munkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır. (Al-i İmran Suresi, 104)

Hz. Nuh'un Sabrı ve Kararlılığı

Hz. Nuh'un tebliğini yılmadan buyuk bir sabırla ve kararlılıkla surdurduğunu goren inkarcılar O'nu ceşitli tehditlerle korkutup vazgecireceklerini duşunmuşlerdir. Ancak gonderilen butun elciler karşılaştıkları tehditlerden dolayı hicbir zaman geriye adım atmamışlardır. Dunya uzerinde var olan her şeyin sahibinin Yuce Allah olduğunu, Allah dilemedikten sonra kimsenin kendilerine bir zarar veya fayda sağlamaya guc yetiremeyeceğini bilen elciler, karşılaştıkları her turlu zorlukta Allah'a dayanıp-guvenmişlerdir. Aynı durumla karşılaşan Hz. Nuh'un, kavminin inkarcı onde gelenlerinin tehditlerine karşı şu cevabı verdiği bildirilmiştir:

Onlara Nuh'un haberini oku. Hani kavmine demişti ki: "Ey kavmim, benim makamım ve Allah'ın ayetleriyle hatırlatmalarım eğer size ağır geliyorsa ben, şuphesiz Allah'a tevekkul etmişim. Artık siz ortaklarınızla toplanıp yapacağınız işi karara bağlayın da işiniz size ortulu kalmasın (veya tasa konusu olmasın), sonra hakkımdaki hukmunuzu -bana sure tanımaksızın- verin. (Yunus Suresi 71)

Kuran'da bildirildiğine gore, Hz. Nuh, tufana kadar 950 yıl boyunca kavmine tebliğ yapmıştır. (Ankebut Suresi, 14) Hz. Nuh'un boyle uzun bir sure gostermiş olduğu sabır ve kararlılık iman edenler icin cok guzel bir ornektir. Hz. Nuh'un bu tavrını ornek alan muminler zorluklara karşı sabreder, asla yılgınlık ve gevşeklik gostermezler. Allah'ın yardımının her an yanlarında olduğunu ve mutlak zaferin her zaman iman edenlere ait olduğunu bilirler.

Hz. Nuh'un Duası ve Tufan

Daha once de belirttiğimiz gibi, iclerinde olduğu surece kavmini doğru yola davet etmesine ve onları Allah'ın azabına karşı uyarıp korkutmasına rağmen Hz. Nuh'un kavmi inkar etmekte direnmiştir. Bunun sonucunda Hz. Nuh, Allah'a inkarcıları cezalandırması icin dua etmiştir. Hz. Nuh'un duasının bildirildiği ayet şoyledir:

Nuh "Rabbim, yeryuzunde kafirlerden yurt edinen hic kimseyi bırakma." dedi. "Cunku Sen onları bırakacak olursan, Senin kullarını şaşırtıp-saptırırlar ve onlar, kotulukten sınırı aşan (facir'den) kafirden başkasını doğurmazlar." (Nuh Suresi, 26-27)

Bu duasının uzerine Allah Hz. Nuh'a, inkar edip zulmedenlerin suda boğularak helak olacaklarını ve iman edenlerin kurtarılacağını bildirmiştir. Sozu edilen azap vakti geldiğinde, yerden sular fışkırmış, bunlar şiddetli yağmurlarla birleşerek her yeri kaplayan buyuk bir sel felaketine neden olmuştur. Yuce Allah Hz. Nuh'un duasına icabet ederek boyle bir doğa olayını gercekleştirmiş, bu vesileyle inkarda direnen Nuh kavmini helak ederek yeryuzunden silmiştir. Nuh kavminin helakı bir ayette şoyle bildirilmiştir:

Bunlar, hataları dolayısıyla suda boğuldular, sonra ateşe sokuldular. O zaman da Allah'ın dışında hicbir yardımcı bulamadılar. (Nuh Suresi, 25)

Peygamber Kıssalarındaki Hikmetler

Hz. Nuh gibi Kuran'da bildirilen diğer butun peygamberler insanları Allah'ın varlığını ve birliğini kabul etmeye cağırmışlar onları hak dine davet edip kurtuluşa goturecek doğru yolu gostermişlerdir. Bunu yaparken her biri gonderildikleri kavme anlayacakları şekilde hitap etmiş, ceşitli yontemlerle onları ikna etmeye calışmışlardır. Onların ileri surdukleri bahanelere karşı en hikmetli karşılığı vermişlerdir. Elcilerin Kuran'da anlatılan kıssalarında bunlar ayrıntılı olarak bildirilmiştir. Bu kıssalarda anlatılanlar her devirde benzer olaylarla karşılaşan muminler icin guzel birer ornek olmuştur. Gunumuzde de muminler bu kıssalar uzerinde duşunmeli, icerdikleri derin hikmetleri anlamaya calışmalıdırlar. Bununla ilgili olarak bir Kuran ayetinde şoyle buyrulmuştur:

Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl sahipleri icin ibretler vardır... (Yusuf Suresi, 111)

KAYNAK: Kuran ve İnsan Web Sitesi

Yeni paylaşımlarda buluşmak dileğiyle...


[IMG]http://img166.**************/img166/7826/destek3ev.jpg[/IMG]

__________________