Seher Kadıoğlu'nun roportajı
Mehmet Paksu, "Peygamberimizin Ornek Ahlakı" adlı yapıtında Peygamberimizi, bizlere tekrar hatırlatıyor. Bazı kitaplar başucu kitabı olmalıdır. İcindekileri bilsek de bir daha okunmalıdır. Her okuyuşta başka bir coğalma hissederiz benliğimizde. "Peygamberimizin Ornek Ahlakı" da eser de bu tur bir acılım sağlıyor. Elimizde mucize bir ahlakın, sayfalarını acılıyor.
Kitabın sayfaların Efendimizin hayatında dolaşıyor. Her başlık insanı yeniden yapılanmaya, hayatını gozden gecirmeye, temiz bir kapı acmaya teşvik ediyor. Peygamber ahlakının ne olduğunu bilmeyeni, on yargılı olanı, doğru olma hususunda gevşeklik gostereni de silkeleme gucune sahip bir kalem akışı var Paksu'nun.
Guzel Sozcuğu Sadece Onunla Hakiki Anlamına Kavuşuyor
Kitabınızın ilk sayfalarında, "Peygamberimizin ahlÂkının en belirgin ozelliklerinden birisi de, insan yaradılışında var olan, birbirine zıt ve ters huyları en mukemmel şekilde bağdaştırıp, butun duyguların ideal noktasını bulmasıdır. Hic bir şekilde aşırılığa kacmadan, orta yola doğruya ulaşmasıdır" tesbiti yer alıyor. Peygamberimizin yaşantısına yakın yaşantılar kurmak, ona benzemeye calışmak, kolaymış gibi gorunuyor. Cunku zorluklar değil kolaylıklar vadeden bir disipline davet var. Oysa dini, kendine rehber etmeden yaşayan bir cok insan belki cok zor olur duşuncesiyle, muhteşem sonsuzluk kapılarını acmaktan, deyim yerindeyse, bir hic yuzunden mahrum oluyor.
> Allah vergisi yuksek ahlÂkının tum insanlar icin uygulanabilirliliğinin sırrı, aslında bir orta yol tutumdan mı kaynaklanıyor?
> Peygamber Efendimizin ahlÂkı bir mucizedir. Peygamberimiz her turlu ahlÂki olgunluğun, guzelliğin zirvesindeydi. O, insanlık icin ulaşılmaya değer tek hedeftir. İnsanlar, o hedefe ulaşmak icin gayret gostermeliler. Cunku gerek ahlÂk, gerek ibadet hayatında, Rabbiyle olan beraberliğinde, hem ilk defa başlamış, hem en mukemmelini yapmıştır.
Her meselede, namazında, orucunda, sadakasında, zekÂtında, haccında en mukemmelini yapmış, aynı zamanda aile ici ilişkilerinde, cocuklarıyla, torunlarıyla, ailesiyle, yakınlarıyla olan muamelelerinde kimsenin yapamayacağı, guc getiremeyeceği bir portredir.
Peygamber Efendimizin omrunun sonuna kadar aynı ahlÂk uzerinde bulunduğunu Cenabı hak, Kur'anı-kerim'de, "Şuphesiz sen yuce ve buyuk bir ahlÂk uzerindesin" diyerek takdir ediyor. Sahabe-i Kiram başta olmak uzere, yakınları, ailesi, Âişe annemiz, sahabi hanımları, ev hayatını cok iyi bilenler de Peygamber Efendimizin seckin ahlÂkının en yakın şahitleridirler Hz. Muhammed’in ahlÂkı, peygamber olmadan once de peygamberlikle gorevlendirildiği 23 sene icerisinde de farklılık gostermemiştir; onun ahlÂkı bir mucize olmakla birlikte, ornek alınması gereken mutlak bir modeldir. Kur'an, "Sizin icin Allah resûlunda usve-i hasene guzel bir ornek vardır" derken, insanları, Peygamberin ahlÂkını anlamaya, yaşamaya, onun ahlakıyla suslenmeye davet ediyor.
Peygamber Efendimiz tum insanlığı aydınlatan, ruhları enerjisiyle olgunlaştıran, ebedi, sonmeyecek bir guneştir. Herkes ona imrenmiş, gıpta etmiş, herkes kendi olcusu, kendi istidadı, kabiliyeti, nasipleri nisbetinde ondan feyz alıp ruhlarını ışıklandırmışlar.
"O zaten peygamberdi, ahlakı mucizeydi, ayrıcalıklıydı. Onu ozel olarak Allah yetiştirdi" deyip insanın kendini bir tarafa cekmesi akılcı olmaz. İdeal ahlÂk orneklerini sahabe-i kirama baktığımızda da gorebiliriz. Hz. Ebu Bekir, Hz Omer...
Hz. Omer'in donuşumu
En carpıcı hayat donuşunu Hz Omer'de muşahede ediyoruz. Hz. Omer, İslam oncesi her turlu zulmu, kotuluğu yapabilecek bir insan olarak yaşamış olmasına rağmen, Peygamberin davetine gelip de onun huzuruna cıkınca, bambaşka bir kimliğe burunuyor. İslamdan once Omer gidiyor; İslam'dan sonra yeni bir Omer geliyor.
Tum vasıfları İslamiyet'le arınmış olan Hz. Omer, cesur bir insandı. İslamdan onceki Omer'in fevriliği; bir peygamberi oldurmeye kast etme derecesindeydi . Ancak bu menfi yolda harcadığı cesaretini, imanla tanışınca, İslam'ın gercekleriyle, Kur'an'ın getirdikleriyle bezenince, hakkı tesbitte, hakkı teslim ve mudafaa etmekte, korumakta kullandı. Peygamber Efendimizin, "Benden sonra eğer peygamber gelseydi, Omer olurdu" sozune mazhar olmuştur.
Peygamber Davranışlarını Taklit Etmek
"O zaten peygamberdi, ahlÂkIi kuralları ona Rabbi oğretmişti; ona yetişmek mumkun değildir" diyerek, herhangi bir yılgınlığa, miskinliğe kapılmak da manasızdır. Gelmiş gecmiş en yuce insan, tum değerleriyle biricik ornektir. Bizlere duşen, ona bir nebze olsun yaklaşmaya cabalamaktır. Peygamber Efendimiz, doğru, mutevazı, halim-selim, comert, yardımsever, şefkatli, calışkan, bir insandı. Komşularına, cocuklara, yakınlık gosterirdi. Bu saydıklarımızın hepsini bir anda taklit etmek zor olabilir.
Peygamber efendimizin bu ustun ahlÂk değerlerinden sadece birini hayatımıza gecirmeye kalksak, diğerleri peşinden gelecektir. AhlÂk sistemini, birbirine bağlı lÂmba duzeneği gibi değerlendiriyorum. Bir duğmeye basıyorsunuz; ampuller eş zamanlı olarak yanıyor.
Peygamberimizin bir davranışını, getirdiği bir ahlÂk kaidesini ornek alıp uygularsanız; bu hareket, sonraki hallerinize de ister istemez yansır. İnsan, doğru hedefe, tek bir adımla başlayarak, İslam ahlÂkı yolunda pek Âl mesafe alabilir. Mesela mutevazi olmaya calışır, zaman icinde tevazu sahibi bir insan olursanız, zamanla comert de olursunuz, yumuşak huylu, yardımsever, ilanihaye butun guzel ahlak kuralları sozde gorulmeye başlar.
Peygamber Ahlakını Ozumsemenin Puf Noktaları
Peygamber efendimizin katıldığı savaşları, Kur’Ân’daki cihatla ilgili ayetleri yanlış okur, bunları şiddet olgusuyla ilişkilendirirseniz bu da tamamen ters bir yola sokar insanı. Curumuş, cokmuş bir duzenin, kız cocuklarını toprağa gomme gibi yaptırımları olduğunu gormezden gelerek; o savaşlara, mucadelelere, şiddet sayfaları olarak, bakmak mantık dışıdır.
Merhamet mi? Adalet mi?
> Peygamberimiz cok merhametli ama adalet, hakkı yerine getirme hususlarında da cok titiz. Efendimizin merhameti adalet duygusunun gucluğuyle mi paralel?
> Peygamberimiz, merhametli sevgi dolu bir insan, ama adaletin tecellisi konusunda en ufak bir taviz vermiyor. Cunku Allah’ın tayin ettiği bir adalet sisteminde insan haklarının onemli buyuk. Haklıya hakkını verirken, haksıza verilmeyen ceza, haklının hakkını gasp sayılır.
Peygamberimizin hayatını bir butun olarak değerlendirdiğimizde ve Kur’Ân’ın butunune baktığımızda bunu goruyoruz. İslamiyette her ne kadar kısas, diyet meseleleri varsa da, barışı ve bağışlamayı tavsiye eder. Kur’an "Barış hayırlıdır”, “Affederseniz, affolunursunuz” diye insanı uzlaşmaya, uyumlu oyaya davet eder.
Peygamberimizin hayatında tenakuz, zıtlık gibi gorunen bu meseleler hakkı ortaya cıkarma amaclıdır. Peygamber (sav) hem cok merhametlidir; hem de hic bir şekilde haktan taviz vermeyen bir ahlaka sahiptir.
Cok mutevazıdır, ama duşmana karşı savunmada da cok cesurdur. Giydiği elbiseyi verecek kadar comerttir; ama bu arada cok iktisat sahibidir, sadece bir hurmayla gununu gecirecek kadar kanaat ehlidir. Veda haccında normalde bir koyun kurban kesilmesi yeterliyken, Peygamber efendimiz, 100 tane deve kesmiştir. Ozellikle ibadet meselesi gundeme gelince, Peygamber Efendimizde had hudut yoktur; sınırsız bir comertlik vardır, ama yeri geldiği zaman da en ufak şeyi bile değerlendirebilen, kendi ayakkabısını kendisi dikebilen, kendi evini supurebilen, kendi yemeğini kendi yapabilen bir tevazua sahiptir.
> Allah'ın en seckin kulu ticaret yapıyor, koleleri seviyor, misafir ağırlıyor, insanlara iltifat ediyor, tam bir beşer. Elindeki imkanları nefsine kullanmıyor; insanlık oğretiyor. Dunya kaynarken, onun sunnetine uymak, asırlardan sonra değişen dunya ve ulke şartlarında her yerde ne derece mumkun?
> Asırlar değişse, cağlar başkalaşsa da insan değişmiyor; yapıları, duyguları aynı.
İslamda Reform
İslamiyet de Kur'an da sonsuza dek insanların ihtiyaclarını karşılayabilen, onların dertlerine derman getirebilen, cıkmazlarına yol acabilen bir rehberdir. Zaman değişti, din de değişir gibi reformist duşunceler Peygamber Efendimizin hayatına, sunnetine, yaşantısına baktığımız zaman coker.
Tıp, sosyoloji, psikoloji, biyoloji, kozmik bilim, gibi pek cok alanda Peygamber Efendimizin ne kadar ileri goruşlu olduğu anlaşılıyor.
Mesela Peygamber efendimiz, gunde iki oğun ve az yerdi. Fazla kilo almak, getirdiği sağlık problemleriyle, gunumuz insanının en buyuk problemlerinden biri değil mi? Dunyada, obezite sorunu, yeni iş alanları acacak, insan hayatını tehdit eden sağlık sorunları doğuracak derecede buyudu. Peygamber Efendimiz bir duzen icinde besleniyor. O zaman hastalık olmuyor. İnsanların sadece bu yeme icme konusunda dikkat etmeleri, onların dunya ve ahiret hayatlarını olumlu yonde etkileyebiliyor.
"Ya Ayşe Seni İlk Gunku gibi Seviyorum"
Hz. Peygamber hanımlarına olan sevgisi, kalplerini kırmaması, "Ya Ayşe seni ilk gunku gibi seviyorum" demesi, aile kurumunun duzenli işlemesi konusunda onculuk ediyor. Bir Peygamber cemaatin onunde imamken, cocuklar sırtına cıkıyor; o cocuk inmedikce kendisi secdeden kalkmıyor. Burada da cocuklara olan merhametini, hoşgorusunu goruyoruz.
Bakınız, cocuk eğitiminde, psikolojide, gunumuzden ne kadar ileride. İnsanlık var oldukca Hz. Peygamberin (sav) getirdiği hakikatlere daha cok muhtac olacaktır. İslam adına olmasa da pek cok ulkede, Amerika'da Avrupa'da verilen eğitimler bu derece insan ruhuna eğilmedi. Yeni yapılan calışmalar da cocuk pedagojisinde sevdirerek eğitmenin onemi anlaşılıyor. Gorulduğu gibi, insanlık donuyor, dolaşıyor, Hz. Peygamberin dediği doğrultuda yol alıyor. Asırlar gecse de dunya başka bir dunyaya donuşse de Kur'an'ın, Peygamberimizin soylemi, yaşayan şartlarla asla celişemez.
İman ve Hurriyet
> Peygamber Efendimiz devrinde o yokluk devirlerinde kadınları ve cocukları koruyacak sosyal yaşantılar bir şekilde kurulmuşken, gunumuzde ortada kalan kadın ve cocuklar icin maddi kaynak, yeri geliyor bulunamıyor. Asırlar gecti, ilim, fen, bilim teknoloji alanlarında cok yol kat edildi. Kadın, cocuk, hayvan hakları konusunda geriye mi gidildi?
> Bir insanda iman ne kadar guclenirse, hurriyet duygusu, aynı oranda parlar; insan haklarının din ve vicdan hurriyetinin gelişmesi acısından insanın kendisini ifade etmesi onemli. Peygamberimiz zamanında, kadınları, cocukları koruma dernekleri turunden kurumlar yoktu.
Ancak Sahabe-i kiram Kur’an'ın yolunda hareket etmişlerdir. "Ey insanlar kardeş olunuz”, “Mu’min mu’minin kardeşidir" ifadesi insanları, ortak bir noktada birleştiriyor.
Nedir ortak nokta? Aynı Allah'ın kulu, aynı peygamberin ummeti, aynı Kur’an’ın muhatabı, aynı cennetin yolcusuyuz. Sahabiler, ozellikle Mekke'den Medine'ye goc ettiklerinde Medine'li Ensar her şeylerini vermişler; mallarını, evlerini bolmuşler; kazanclarını boluşmuşler; Kur'an, bu kardeşliği anlatırken, "Ne kadar muhtac da olsalar, kardeşlerini kendi nefislerine tercih ederler” diyor. Bu yaşanan guzellik, asırlardır onumuzde duran cok carpıcı bir ornektir. Kadının insandan sayılmadığı, kız cocuklarının toprağa diri diri gomulduğu, ickinin su gibi icildiği bir donemde, Peygamber efendimizin getirdiği, iman ve Kur'an hakikatinin hayata gecirilmesi, Efendimizin eğiticiliği sayesinde, sağlanan dayanışma duzeni, butun mazlumları korumaya yetmişti.
Peygamber sevgisi, onun getirdikleri hayatımıza gecerse, inşallah saadet asrına benzemese de, onun ışıklarını, feyizlerini goruruz Osmanlı devrinde buyuklerimiz anlatıyorlar.
Sadaka taşlar dediğimiz bundan iki yuz sene once bazı camilerimizin avlusunda bir sutun şeklinde ici oyuk bir taş vardır. Zenginler gelir, icine sadakasını, zekatını koyar, fakirler de gelir, ihtiyacı kadar alır, ihtiyacı olmayanı bırakır. Biz boyle bir ahlakla yaşamışız, ama bunlar yine olabilir. Toplumun bozulması her ne kadar cabuk olsa da, duzelmesi o kadar cabuk olmuyor. Ancak mucizeler asrındayız Cenabı hak kışın ortasında baharı cıkarabiliyor.
İslamiyet Temsil Dinidir
Karikatur ayıbında yaşananlar muslumanları, dinine, peygamberine daha sıkı bağlanmaya sevk etmiş midir? Yeni bir uyanış start aldı mı?
> Bize Kur'an'ı Kerimin oğrettiği bir şey var. "Sizin icin hoşunuza gitmeyen bir şey umulur ki sizin icin hayırlıdır, hoşunuza giden şey de umulur ki sizin icin şerdir". Yani Cenabı Hak, bazen şerden hayır cıkarıyor. Butun muslumanları rencide eden bu hadise, muslumanlar icin bir kamcı oldu.
Yıllardır kutlanan Kutlu Doğum Haftası, ozellikle bu sene daha coşkulu bir bicimde idrak edildi. Kutlu doğum Haftası etkinlikleri, artık haftaya değil, aya, yıla mevsime yayıldı. Bu sene Peygamber efendimiz ile ilgili 50'ye yakın kitap basıldı. Binlerce, milyonlarca dağıtıldı. Değişik etkinlikler, programlar tertip edildi. Peygamber Efendimizin kıymetini bu cirkin saldırıdan sonra sanki daha iyi bildik. Onu daha cok andık. Hucum edilmeden harekete gecmiyoruz.
Umit Edenle Umitsiz Olanın Farkı
> Ahiret gununde tum peygamberler dualarını yaptıktan sonra, sıra Hz. Muhammed'e gelince, ummetine dua edeceği, daha o gun gelmediğine gore, o zamanın neler getireceği kul olanın bunu bilmesi imkansız. Bizler, onun ummeti olarak bu konuda umitli olabilir miyiz?
- Biz zaten umidimizle yaşıyoruz. Cenabı hak "Allah’ın rahmetinden umidinizi kesmeyin”, “Allah'tan ancak kafirler umidini keser" buyuruyor.
"Butun peygamberler dualarını ummetlerine dunyada yapmış; ben ise duamı ahirete bıraktım" diyor Peygamber (sav). Bir gun secdeye varıyor, butun ummetinin affedilmesini istiyor. Cenab-ı Hak butun ummetini affetmedikce başını secdeden kaldırmıyor; boylece ummetine olan şefkatini gosteriyor.
Kur'an bize Peygamberimizi anlatırken, "Size, icinizden bir peygamber geldi. Sizin sıkıntıya uğramanız ona cok ağır gelir, o size duşkundur; mu’minlere ise cok şefkatli ve cok merhametlidir" diyor. Başka bir ayette de “Ya Muhammed, bu insanlar neden iman etmiyorlar diye, sen kendini mahvedeceksin; helak edeceksin” buyuruluyor. Peygamberimizin en buyuk duası şefaatidir. Bizim dileğimiz ummetini cehennem azabından koruması ve imanla giden ummetini inşallah şefaatiyle ebedi saadete vesile olmasıdır.
Bir Peygambere Dil Uzatmak
> İslam peygamberine dil uzatılırken; Hz İsa'ya, bunca yaşanan karışıklığa, farklı islam algılamalarına rağmen tek bir dil uzatılmaması, ne olursa olsun muslumanın en kotusunun bile, İslam şuurundan bir zerre nasiplendiğini gostermiyor mu?
> Evet doğru, sadece Peygamber efendimiz değil, diğer peygamberleri de Bakara suresinin son ayetinde ifade edildiği gibi, biz hicbir peygamberi diğerinden tefrik etmeyiz, ayıramayız. İsa (a.s) da Musa (a.s) da, butun peygamberler bizim. İsa peygambere dil uzatıldığı zaman bizim mukaddesatımıza dil uzatılmış sayarız. Musa Peygamber de hÂkeza.
Hıristiyanlar kendi peygamberlerini ilahlaştırmışlar. O bizim gozumuzde bir insan, bir peygamberdir. Biz İsa aleyhisselamı varoluş şekliyle inkar edenleri bile Allah icin seviyoruz; ancak biz İsa Peygamber'i, gercek yerine, koyarak seviyoruz. Ona tÂbi olanlar ise iftira ediyorlar. İftira derken, onun tanrılığına inanıyorlar. Bu cok yanlış. Biz inancımız itibarıyla tum kitaplara, peygamberlere, aynı şekilde inanırız; saygı duyarız; ama butun alemlere rahmet olan Peygamberimize her haliyle bağlıyız; onun her dediğini kabul ediyoruz; ona gelen her şey oncelikle bize gelmiştir.
Cunku Peygamber efendimiz, sevgisini, anlatırken, "Sizden biriniz, beni annesinden, babasından, coluğundan cocuğundan ve butun insanlardan daha cok sevmedikce gercek mu’min olmaz" diyor. Gercek mu’min olabilmemiz icin ona bağlılığımızın artması lÂzım.
Peygamberimizin evi yıkılıyor mu?
> Cocuklarımıza peygamber sevgisini aşılamak onun her iki dunyasını aydınlatacaktır. Okulda ve evde fazla tanımama yuzunden yureğine peygamber sevgisi yerleşemeyen nesiller Peygamberimizi nasıl, nereden, hangi kanallardan oğrenebilir? Sevmeden oğrenilemeyeceğine gore, bu sevgiyi kucuk yureklere sızdırma yolu nedir?
> Bunun tek yolu aileden geciyor; musluman bir ailenin, her şeyden once cocuğuna Peygamber sevgisini aşılaması gerekiyor. Bir hadis-i şerifteki, "Cocuğunuza kitabını oğretin, yuzmeyi oğretin ve Peygamberini sevdirin" ifadesi onemlidir. Aile ihmal eder de Peygamber sevgisini aşılamazsa, daha sonra cocuk bunu alamıyor.
Bu durum musluman ailenin problemi; bilgi donanımının yetersizliğinden kaynaklanıyor. Okullarımız da maalesef yeterli bilgiyi veremiyor. Dinini daha rahat hayatına gecirmek isteyenler de kendi inanc ve ahlaklarını ifade edecek uygun ortam bulamıyorlar; cevrenin menfi telkinlerine maruz kalıyorlar.
Yapmamız gereken şey, yakınlarımıza, ozellikle cocuklarımıza sahip cıkmak, İslam ahlÂkıyla yetişmelerine vesile olmak. Tabi ki inanc soz konusu olunca, oncelikle nasip meselesi diyoruz. Ama toplumsal bilinclenme de goz ardı edilmemelidir.
İnsan ne ile doyar?
> Peygamberimizin Ornek Ahlakı isimli kitabınızda "Resul-i Ekrem efendimizin oğrettiği ahlÂk sayesinde yuz milyonlarca insan maneviyat iklimlerinde yukselerek, hem dunya, hem ahiret mutluluğuna erdiler" diyorsunuz. O zamanın dunya şartları, nasıl duzeldiyse, gunumuzde de dunyanın karşılaştığı bircok problem, ayni ahlÂk uygulamalarıyla duzelmez mi? Aclık ve savaş once cocukları vururken..
- Evet, doğru. Aslında en buyuk problem ahlÂki problemdir. Ahlak sorununu halletmeden aclık problemi de cozulemez. Kalp durmuşsa cesede ne yapabilirsiniz? Emeviler zamanında halife Omer bin Abdulaziz (Hz. Omer'in (r.a) torunudur.) zamanında İslam dunyasında zekÂt verecek kişi kalmamıştır. Afrika kıtalarında zekat verilecek insan aranmıştır. Ruh cokmuşse bedeni doyuramazsınız.
Maddiyat insan refahı icin onemli olsaydı, bugun Avrupa, Amerika manevi cokuş icinde olmazdı. Orada aile mefhumu kalmamış; birkac milyon varil petrol icin, koca bir ulkeyi yok edecek acımasız bir sistem. Bir toplum, bir insan, ne kadar zengin olursa olsun, merhamet, insanlık kalmadıktan sonra neye yarar.
Kur'an Ne Kitabı?
> Kitabınızda Hz. Muhammed(sav)'in Kur'an ahlÂkıyla bezendiğini belirtmişsiniz. Kur'an icin bir nevi ahlak oğretileri kitabı diyebilir miyiz? "Ahlakı cok guzel ama inancsız" tanımı sizce gecerli mi?
> Kur’Ân başlı başına bir ahlak kitabıdır. Bir insanda iman ne kadar gucluyse, ahlak da o kadar guclenir. "Cok ahlaklı, ama imandan mahrum."
Bu mumkun değil. İnancsız birisi, bir hristiyan, bir yahudi, diğer batıl inanclara saplanmış olanlarda; mutevazı, yardımsever, merhametli davranışlar gorulebilir; ama butunluk arz etmez. Tek başına sistemsiz olumlu bir adım, bir hareket, munferit kalır; butune yayılmadığı icin kalıcı ve etkileyici olamaz. Ahlak kuralları, din referanslı olmadığında, istikrar zor sağlanır.
AhlÂk bir butundur. Kişi cok merhametli olabilir; herkese acır; diğer yandan cok cimridir. Gercekten iyi bir insan, imandan beslenen, başı boş olmayan bir sistemin icinde hareket etmeye calışandır. İmansız atılan birkac iyi adım, ucuncu dorduncude mutlak tokezlemeye mahkumdur; cunku disiplinden yoksundur.
Kişisel vicdan, kişinin sınırlamalarıyla elbet daralacaktır. Cunku, her insanın sevgi, merhamet, comertlik olcusu farklıdır. Koskoca ahlÂk sistemini kişilerin vicdanına bırakamayız.
KANAL 7 HABER
__________________
Hz. Muhammed'in ahlÂkı bir mucize 17,07,06
Dini Bilgiler0 Mesaj
●21 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eðitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Hz. Muhammed'in ahlÂkı bir mucize 17,07,06