Tayyi mekÂn; mekÂn değiştirmek anlamına gelmektedir. Uc şekli vardır:
Nefs Tayyi MekÂnı Ruh Tayyi MekÂnı Fizik Vucut Tayyi MekÂnı
Nefsimizin elektron devir sayısı, fizik vucudumuzun elektron devir sayısının yarısı kadardır. Ayrılabilmesi icin bu devir sayılarının eşitlenmesi lÂzımdır. İşte gercek uykuya ulaştığımız zaman parcasının belki tek bir saniyelik bir bolumunde, nefsin elektron devir sayısı artar; fizik vucudun devir sayısı azalır ve ikisinin dengeye geldiği anda, nefs vucuttan tereyağından kıl ceker gibi ayrılır.
Bu neye benzer?
Bir kamyon duşunun, bir de ozel araba duşunun. Ozel arabanın surati iki yuz kilometre olsun, kamyonun yuz kilometre. Eğer kamyonun hızını yuz elli kilometreye cıkartırsanız, oteki arabanın hızını yuz elli kilometreye indirirseniz, ikisi yan yana giderken; herhangi bir insanın, birinden otekine gecmesi, sokakta yuruyormuş gibi bir kolaylık arz eder; cunku iki araba aynı hızla ve yan yana gidiyordur. Birinden otekine gecmek hicbir problem gostermez. Yani; Kim nefs tayyi mekÂnı yaparsa, kim uykuya dalarsa; uykuya daldığı anda, onun nefsi vucudundan derhÂl ayrılır.
Tayyi mekÂnın yaşanması ise, bu ayrılığın uyanık olarak gercekleştirilmesidir; yani kişinin aklı nefsini kumanda etmeye başlar ve nefs, fizik vucuttan ayrıldığı zaman, akıl tamamen nefsi kontrol altında bulundurur.
Artık akıl, fizik vucudu kumanda etmemektedir. Fizik vucudun elektron devir sayısı, nefs kendisinden ayrıldığı an, tekrar eski haline doner. Nefsin elektron devir sayısı da fizik vucuttan ayrıldığı an, derhÂl kendi elektron sayısına doner ve boylece nefs, başka bir Âlem olan zahirî Âlemde, yani kendisine ait olmayan bir Âlemde, sonsuz hızla hareket etmek imkÂnının sahibi olur.
İnsan her gece ruya gorur. Bazı insanlar da ruyalarında ucarlar. Ucanlar, aslında uykularında tayyi mekÂnı yaşayanlardır; ama onlar hicbir zaman tayyi mekÂn yaptıklarının farkına varamazlar. Sadece ruyalarında, bir hayal Âleminde uctuklarını duşunurler. Oysa ki ruyamızın cok az bir bolumu haric aşağı yukarı butunu gercektir. Bu Âlemde cereyan etmeyen, başka Âlemlerde cereyan eden bir guzel yolculuğu, her seferinde yaşarız. İşte soz konusu olan şey, bunun bilincinde olmaktır. Ne zaman bilincinde olursak, o zaman yaşadığımız şey artık ruya değildir; tayyi mekÂndır.
Nefs, vucuttan ayrıldığı an fizik vucut derhÂl uykuya dalar. Akıl artık fizik vucudu kumanda etmemektedir. Nefsi kumanda etmektedir. Fizik vucudu idare eden nedir? Otomatik kontrol sistemleridir. Midemizi, bağırsaklarımızı, kalbimizi, akciğerlerimizi butun organlarımızı calıştıran otomatik kontrol muesseseleri, artık onları kontrol altına almışlardır. Bu sistemlerin her biri sunnetullahın bir bağlantısını ifade eder.
Sunnetullah, butun sistemleri kontrol altında tutan, Allah`ın sonsuz bilgisayar sistemidir. Allah`ın sonsuzluğu, butun Âlemleri kapsamıştır. Kur`Ân-ı Kerim diyor ki: "Allah`ım, Senin Rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır" . İşte sonsuz ilim sahibi olan Allah, bu ilminden bir parcayı insanlara da vermiştir. İnsanlar nefs, ruh ve fizik vucut tayyi mekÂnı yapacak seviyeye ulaşabilirler. Nefs tayyi mekÂnında, vucuttan ayrılan nefs başka bir Âleme gider. Fizik vucutla nefsin arasında, başlarını birbirine bağlayan bir kordon vardır. Allah`ın yarattığı bu kordon, nereye kadar giderse gitsin, ne kadar sonsuz uzaklara giderse gitsin hic kopmaz. Allah herşeye kaadirdir. Eğer başka insanların kordonları birbirleriyle karşılaşsa biri otekine hic dokunmadan birbirinin icinden gecerler. Bir gun başınızın uzerindeki kordondan nefsinize bağlandığınızı goreceksiniz. İşte nefs tayyi mekÂnı yaptıklarını iddia eden budistler diyorlar ki: “Bu kordonlar gobekten birbirine bağlıdır”. Bunun kulliyen yalan olduğunu kesinlikle soyleyebiliriz. Başka bir şey yaşıyorlarsa, biz onları bilemeyiz. Ama bildiğimiz, yaşadığımız nefs tayyi mekÂnı, başımızdan, fizik vucudumuzun başından nefsimizin başına bir kordonun uzatıldığını gostermektedir. Bu kordon, sonsuza kadar uzayabilen bir nesnedir ki; hic bir nefsi başka bir vucuda ulaştırmaz. Başka bir vucudun bir nefsi kendisine mÂl etmesi veya buna benzer bir olay, hicbir şekilde mumkun değildir.
İşte boyle bir dizaynda, nefsimizin dilediğimiz yere, duşunduğumuz yere birkac saniyede ulaştığını goruyoruz. Ve gittiğiniz yerlerde, eğer insanlar sizi gormuyorlarsa bilin ki nefs halindesiniz. O yaşadığınız da zahirî Âlemdir. Zahirî Âlemde hic kimse normal standartlarda, nefsi gormez. İnsanların arasında gezersiniz; ama sizi kimse gormez. Dunyadasınız; ama siz uyuduğunuz esnada gunduzu yaşıyorsunuz. O zaman dunyanın obur tarafındasınız, diğer yarım kuresindesiniz ve guneşin olduğu taraf gecenin olduğu taraftan daima farklı ve dunya donduğu icin devamlı şekil değiştiriyor.
Oyleyse nerede şartlar fizik değilse orada bilin ki; nefsiniz bu Âlemdedir. Ama bir de şartların fizik olduğu bir Âleme gideceksiniz. Sizden evvel olanların yaşadığı berzah Âlemi. O zaman bardağı tutabiliyorsanız, icindekini icebiliyorsanız oradasınız, berzah Âlemindesiniz. Sizden evvel olmuş olan kişilerin nefslerinin kıyÂmete kadar yaşayacağı yerdesiniz. Berzah Âlemi, nefslerimize gore fizik olarak yaratılmıştır. Butun insanların nefsleri oldukten sonra mutlaka oraya gider, orada yaşantılarını devam ettirirler. KıyÂmet gunune kadar orada yaşamakta devam ederler. İşte nefslerinizin o gittikleri yerde, sonsuz hızını devam ettirebilmek icin Allah, nefslere kucucuk bir değişiklik yaptırır. Nefslerin yapılarında yaptığı değişiklikle nefsimizin karşıt elektronlarının devir sayısını, elektron devir sayısının otesine gecirir. O zaman berzah Âleminde de sonsuz hızla hareket soz konusudur. Nefsler bu Âleme ulaştıkları zaman tekrar yapı değişikliğine uğrarlar. Işık duvarı uzerinden gecerken, iki Âlem arasındaki ve bizim Âlemimizde normal bir nefsin standartlarında gelirler.
Bir gun inşaallah hepinize TAYYİ MEKÂN nasip olacak. TAYYİ MEKÂN`ı yaptığınız zaman şunu unutmayın; sakın şu vucudunuzu duşunmeyin. Neden duşunmeyin? Cunku duşunurseniz soluğu vucudunuzda alırsınız. Tekrar donmeniz de o gece hayli guc bir şey. İnşaallah yaşarsınız. Yaşadığınız zaman goreceksiniz ki; aslında ucaklara falan fazla para vermenize gerek yok Allah`ın yardımıyla, herşey cok guzel gercekleşebilir. İşte nefs tayyi mekÂnı, bu standartlar altında gercekleşebilen bir olgudur. Soylediğim gibi hepiniz tayyi mekÂnı kim bilir kac defa yaşamışsınızdır. Ama ruyada yaşadığınız icin bunun bilincinde değilsiniz. Sadece bir hayal yaşadığınızı zannetmektesiniz. Oysa ki kişi ruyasında mutlaka bir gezegene gitmiştir.
Eğer nefs tayyi mekÂnının otesine gecmek soz konusu ise, bunun adı ruh tayyi mekÂnıdır. Ruhumuz kendisine ait olan elektron devir sayısını dilediği an, dilediği stan-dartlarda değiştirmek imkÂnının sahibidir. Ruhumuz 6 grup enerji kuresinden oluşur ve emr Âleminin de, zahirî Âlemin de, berzah Âleminin de butun ozelliklerini bir ruh, dilediği an kazanabilir veya yok edebilir. Zahirî Âlemde bir ruh, dilerse zahirî Âlemin bir parcası olur. Dilerse zahirî Âlemin bir parcası olmanın hemen dışına cıkar. Berzah Âleminde bir ruh, berzah Âleminin varlığı olur. Herkes onu nefs zanneder veya dilerse bir anda bu standardın dışına cıkabilir. Aynı ruh, gayb Âleminde, gayb Âleminin standartlarına girer veya dışına cıkabilir.
Allahû Teal ruha farklı bir ozellik vermiştir. O dilediğini, dilediği standartlarda yapmak imkÂnının sahibidir. Kim ruh tayyi mekÂnını yapabilir? SalÂha ulaşan kişinin başının uzerine, Allahû Teal bir hediye olarak kendi ruhunu gonderir. Bu ruh tayyi mekÂnı yapması icin Allahû TealÂ`nın o kişiye bir hediyesidir. Onun başının uzerinde taşıdığı bu ruh, aklının her zaman kumanda edebileceği, bir nevi ucak gibidir ve o ruha kumanda eden akıl, o ruhu dilediği yere bir anda ulaştırabilir.
Ruh tayyi mekÂnının nefs tayyi mekÂnından farkı, ruhun gittiği yerde fizik huviyete derhÂl burunebilme imkÂnıdır. Ama orada o bunu yaparken, eğer fizik vucut uykuda değilse, o kişinin fizik vucuduna, akıl kumanda etmektedir. O zaman ruha Allah kumanda eder. Oyleyse, farklı bir tayyi mekÂn boyutuna girdik: Ruh tayyi mekÂnı. Sadece salÂha ulaşıp da başının uzerine Allah`ın ruh tayyi mekÂnını yapmak uzere boyle bir ruhu hediye ettiği insanlar, bunu gercekleştirebilir. Bu konuda cok şeyler okumuşsunuzdur. Bir cok hikÂyeler anlatılır. Ama aslında hangi evliya bunu gercekleştirmişse biliniz ki bu hakikattir. Allah`ın kanunları, fizik kanunlardır. Fiziğin otesi ise, o ait olduğu Âlemin fiziğidir; gene aynı şeydir. Her Âlemde gecerlidir, Âlem farklılıkları sonsuz hızın varlığına sebeptir.
Bir kişi fizik vucuduyla herhangi bir şehirde gorunurken, onun ruhu başka bir yerde, mesel hacda aynı anda, aynı gun gorulebilir. O kişinin fizik vucudu uykudaysa, o sırada akıl, ruha kumanda eder. Kişi uyanıksa, fizik vucudunun icindeyse, aklı fizik vucuduna kumanda ediyorsa; o zaman ruha kumanda eden Allah`ın sunnetullahıdır. Ve bu tayyi mekÂnın sahibi olan kişi, aslında bu tayyi mekÂnı yaşayan değildir. Oyleyse, bir cok evliya icin anlatılan cok şeyler duymuşsunuzdur. MevlÂna CelÂlettin Rumî aynı gunde hem Konya`da gorulmuştur, hem Hac`da gorulmuştur ve normal standartlarda fizik olarak gorulmuştur. Bu da eşyanın tabiatına son derece uygundur. Cunku soylediğimiz gibi ruh, dilediği Âlemde fizik olabilir, dilediği Âlemde fiziğin de otesine gecebilir.
Bu ikinci tayyi mekÂn ceşidinde de ruhun hareket halinde olması, soylediğimiz gibi fizik vucudun uyku haline girmesiyle gercekleşirse eğer; kişinin aklı, ruhu kontrolu altında tuttuğu icin, butun olanlardan Allahû TealÂ`nın bu evliyası her zaman haberdardır. Ama Allahû Teal bunu dilerse ruhu bir başka varlığa, bir başka şeyi ispat etmek icin o kişinin ruhunu, Allah`ın sunnetullahıyla kumanda ederek başka bir yere her zaman gonderebilir ve dunya uzerinde bunun da neticeleri cok gorulmuştur.
Bir başka tayyi mekÂn ceşidi var mı? Evet var, fizik vucut tayyi mekÂnı.
Zannetmeyin ki, fizik vucut kendi kendine fizik vucut tayyi mekÂnı yapabilir. Hayır fizik vucut, daima bir vasıtadır. Oyleyse sonuca bakarsak ne goruyoruz? Fizik vucut tayyi mekÂnını yerli yerine oturtabilmek icin, fizik vucutla nefs arasındaki ilişkinin cok iyi bilinmesi lÂzımdır. Fizik vucudumuzun icindeki nefs, fizik vucudumuzun elektron devir sayısının yarısı kadar elektron devir sayısına sahiptir. Bu sebeple fizik vucudumuzun icinde esirdir. Fizik vucut bayılmadıkca, fizik vucut olmedikce, fizik vucut uykuya dalmadıkca nefs, fizik vucudumuzdan ayrılamaz.
Belki bir insanın nefs tayyi mekÂnını yaşayabilmesi, 3 standartta gercekleşir: Fizik vucudun uyku haline girmesi birinci standart; bayılması, ikinci standart; olmesi, ucuncu standart. Olurse, artık o kişinin nefs tayyi mekÂnı, zaten 40 gunluk bir mezarda gecen, geri kalanı da berzah Âleminde gecen, kıyÂmete kadar devam edecek olan bir tayyi mekÂn olayıdır.
Fizik vucut tayyi mekÂnına gelince, bu soylediğimiz kanunla cok yakından alÂkalıdır. Hangi kanunla? Nefsimiz fizik vucudumuz icinde esirdir. Neden esirdir? Cunku nefsimizin elektron devir sayısı, fizik vucudumuzunkinin yarısı kadardır. İşte oyle bir an duşunun ki; ruh, fizik vucudumuzun uzerine geliyor, yerine yerleşiyor; ama ruhun elektron devir sayısı fizik vucudumuzun iki katı kadar. Ne demek bu? Şu demek: Ruh, fizik vucudumuzu esir alır ve fizik vucudumuz, ruhumuzun her zerresine kumanda etmesi sebebiyle gorunmez olur. Hic kimse fizik vucudu goremez. Neden goremez? Cunku ruhu goremezler. Ruh da fizik vucudumuzun her zerresine sahip olduğu, her zerresini kapladığı icin, hic kimse fizik vucudumuzu goremez.
İşte boylece fizik vucudumuzun, ruhumuzla birlikte sonsuz hızla hareket edebildiğini goruyoruz. Bir kişi ruh tayyi mekÂnı yaptığı zaman, ruhu oraya yalnız gider, sonsuz hızla gider, orada şekil değiştirir, normal bir insan huviyetine girer. Kimse onun ruh mu, gercek bir fizik beden mi olduğunu anlayamaz. Sonra da tekrar sonsuz hızla ait olduğu yere geri donecektir. Fizik vucudun uzerindeki yerini tekrar alacaktır; ama fizik vucut tayyi mekÂnında gidilecek yere ulaşıldığı zaman, ruh kontrol muessesini bıraktığı anda fizik vucut orada serbesttir. arada dilediği gibi hareket edebilir; ama kendi Âlemine, bulunduğu yere geri donerken, o zaman tekrar fizik vucudu, ruhun kontrolu altına alması gerekir ve tekrar ruh, iki kat devir sayısıyla fizik vucudun uzerine gelip onu tamamen kaplar. Bu, geri donuş icin mutlaka gereklidir. Geriye ulaşıldığında, ait olduğu yere geri donulduğunde, ruh tekrar fizik vucudu terk eder ve başın uzerindeki yerini alır. Fizik vucutta, orada sanki bir uykudan uyanmış gibi normal standartlarına ulaşır. Fzik vucut standartları, ruh standartları, nefs standartları, 3 ayrı tip tayyi mekÂnı sergiler.
İşte Hazreti Suleyman`ın Belkıs`ın tahtını getirmeden evvel, "Bana hanginiz onun tahtını getirebileceksiniz?" dediği zaman, ifrid adlı cin diyor ki: "Siz daha yerinizden kalkana kadar, ben onu size getirebilirim." Kitap`tan bir ilme sahip olan adamsa dedi ki: "Siz gozunuzu acıp kapatıncaya kadar, ben onu size getiririm." Allahû TealÂ:"Ve Hazreti Suleyman, o kişiden yuzunu doşemeye cevirdiği zaman, doşemenin uzerinde tahtı gordu." diyor. Oyle ise, olay gercekleşmiş. Allahû TealÂ, Hazreti Suleyman`a verdiği hızları, uc ayrı bolumde dizayn etmiştir. Ve Hazreti Suleyman devamlı olarak tayyi mekÂnı yaşamıştır. O, sonsuz hızın sahibiydi. Bu statude, Allahû TealÂ`nın zamanı geriye calıştırması veya sonsuz hızı tarif eden bir cok Âyet-i kerimesinin varolduğunu goruyoruz. MeselÂ; yedi uyuyanlar icin Allahû Teal zamanı durdurmuştur. Zaman, diğer insanlar icin devam ediyor; ama onlar icin gitmiyor. Onlar mağaraya alındıklarında Allahû TealÂ`ya diyorlar ki: "Yarabbi, bize katından bir murşid gonder, bizi mutluluğuna ulaştır." Allahû Teal diyor ki: "Onları sağdan sola, soldan sağa hep dondurduk, aya cıktıkları zaman uyandırdık onları. Ne kadar diye sordular birbirlerine, ‘bir kac saat dediler` diyor.” Ama fırına ekmek almaya gittiklerinde ellerindeki paraların iki yuz, uc yuz yıl evveline ait olduğu anlaşıldı ve boylece yedi uyuyanlar o dizayn icersinde, zamanın kendilerine calışmadığı bir ortamın sergilendiğini anladılar.
Allahû TealÂ`nın ihsan ettiği hız muesseseleri, butun sistemlerde Allah`ın emrettiği bicim ve boyutta gecerlidir. Mesel Allahû Teal dunya ile kendi arasındaki mesafeye “elli bin yıllık yol” diyor ve meleklerin oraya bir gunde cıktığını soyluyor. Ama Peygamber Efendimiz (S.A.V)`in BİR KAC DAKİKADA CIKTIĞINI GORUYORUZ. Oyle ise farklı sistemler soz konusudur. Bugune kadar dunyadan Allah`ın katına kadar fizik vucuduyla gidip oradan donebilen, sadece Peygamber Efendimiz (S.A.V)`dir Hazreti İdris`in de, Hazreti İsa`nın da Allah`ın katında olduğu soyleniyor. Fizik vucut olarak oradalar ve r Hazreti İsa`nın tekrar doneceği konusunda Allahû TealÂ`nın kesin bir teminatı var. Ama Hazreti İdris`in ne olacağı hakkında bir işaret, Kur`Ân-ı Kerim`de yoktur. Bu da bir tayyi mekÂndır. Hazreti İdris`in cennete alınması olayı, bir tayyi mekÂn olayıdır.
Hazreti İdris, Allahû TealÂ`ya diyor ki: "Mutlaka cennetini gormek istiyorum." Allahû Teal sonunda dayanamıyor, onu cennetine goturuyor. İyice dua ettikten sonra: "Cık, tekrar seni dunyaya gondereceğim." diyor. Hazreti İdris diyor ki: "Cıkmam." Allahû TealÂ: "Ama bana cıkacağım diye soz verdin." diyor, Hazreti İdris diyor ki: "Tamam, verdim; ama şimdi cıkmak istemiyorum. Sen, benim Rabbimsin, beni affedersin". Allahû Teal diyor ki: "Kabul ettim. Hadi kal burada!" Yani naz makamı da Allahû TealÂ`ya bazen boyle, onun onceden bildiği; ama bilmez gorunduğu şeyleri yaptırır. Allahû Teal muhakkak herşeye kadirdir.
Hazreti İsa`nın goğe alınışına beraberce bakalım. On ikinci havari Romalılara haber verir ve salona gelir. Allahû Teal diyor ki: "O geldiği zaman, Biz onun yuzuyle Hazreti İsa`nın yuzunu değiştirdik. Onu İsa`ya goturduler. Carmığa gerdiler. Biz de Hazreti İsa`yı katımıza kaldırdık" . Nasıl kaldırmış? Gene tayyi mekÂn olayı. Hem Hazreti İdris`in, hem de Hazreti İsa`nın olayı, tayyi mekÂn olayıdır. Peygamber Efendimiz (S.A.V)`in Allah`ın katına cıkması, mirac olayı, gene tayyi mekÂndır. Ucu de fizik vucud tayyi mekÂnını yaşamıştır. Unutmayın, hepsinin fizik vucutlarının uzerine, ruhları ortu olmuştur. O standartlar icinde, Allah`ın goklerine yukselmişlerdir. Allah`ın katına kadar yukselmişler ve iki tanesi orada kalmıştır. Sadece Peygamber Efendimiz (S.A.V)`e has bir olay yaşanmıştır. O, tekrar geri donmuştur.
Allahû TealÂ`ya ne kadar hamd etsek şukretsek azdır ki; O bizim Peygamberimiz. Allahû Teal Kur`Ân`ı ona indirmiş ve butun Âlemlerde mutlaka tanınan bir peygamber. Allahû Teal onun icin diyor ki: "Seni Âlemlere rahmet olarak yarattım." Kur`Ân-ı Kerim icin de gene Allahû Teal oyle soyluyor: "Âlemlere rahmet olarak yarattım." diyor. Kur`Ân-ı Kerim sadece şu bizim dunyamızda Peygamber Efendimiz (S.A.V)`e indirilen, sadece bu dunyada tanınan bir dîn kitabı değildir. Allah`ın butun Âlemlere indirdiği bir kitaptır. Peygamber Efendimiz (S.A.V) de o kitap kendisine inen kişi olarak, butun Âlemlerde tanınmaktadır.
İşte Peygamber Efendimiz (S.A.V)`in miracına dikkatle baktığımız zaman, onun da bir fizik vucut tayyi mekÂnı olduğunu goruyoruz. Ne yapmış Allahû TealÂ? Gelecek nesillere ve Mekkeli`lere ibret olsun diye Peygamber Efendimiz (S.A.V)` i doğrudan doğruya katına almamış. Evvel radan bilmem kac hafta mesafede olan bir kervana, Peygamber Efendimiz (S.A.V)`i ulaştırmış. Orada durmuş. Peygamber Efendimiz (S.A.V), o kervan sahipleriyle konuşmuş. 1-2 dakika konuşmadan sonra oradan ayrılan Peygamber Efendimiz (S.A.V), bir kac dakika sonra, ikinci kervana ulaşmış. (2.kervan, 1.kervandan 1 hafta sonra gelecek Mekkeye) ve onlarla da konuşmuş. Ozellikle zaman olcusunu onlara tayin ettirmiş ve ondan sonra da Allahû Teal onu Mescid-i Aksa`ya ulaştırmış. Mescid-i Aksa`yı da tavaf ettikten sonra, oradan Allahû TealÂ`nın katına yukselmiş. Allahû Teal Kur`Ân-ı Kerim`de buyuruyor ki: "Kalbi gorduklerini tekzib etmedi." Peygamber Efendimiz (S.A.V), Allahû TealÂ`nın katına ulaştığı zaman gorduğu şeyi, ruhunun baş gozleri ile goruyor; ama ondan evvel gorduklerini -Allahû Teal bize de, butun kalp gozu acık olanlara gosterdiği gibi-, kalp gozuyle gostermiş ve Allahû Teal bu sebebe dayalı olarak: “Kalbi gorduklerini tekzip etmedi.” diyor.
Biliyorsunuz ki; Hazreti Musa da Allahû TealÂ`yı baş gozleriyle gormek istedi, gormekte ısrar etti. Allahû Teal da buyurdu ki: "Sen buna dayanamazsın. Biz baş gozlerini bizi gorecek olan vasıfta yaratmadık. Onun icin sen peygamber de olsan buna dayanamazsın, bundan vazgec." dedi. O da: "Vazgecmem." dedi. Allahû TealÂ: "Oyleyse, şimdi bu karşıdaki dağa tecelli edeceğim. O, beni kendi gozleriyle gorecek. (Dağın kendisine has olan gorme ozelliğiyle gorecek.) Sonucun ne olduğuna bak. Ondan sonra ısrar ediyorsan, o zaman duşunelim." Ve Allahû Teal dağa tecelli etti. Dağın kendisine ait olan gorme hassasıyla, Allahû TealÂ`yı gormesini sağladı; ama dağ bile dayanamadı ve berhava oldu ve Hazreti Musa da o anda dağın gorme hassasını yakaladı ve bayıldı. Bu goruşten sonra Hazreti Musa`nın artık Allahû TealÂ`yı baş gozuyle gorme talebinden vazgectiğini goruyoruz.
İşte Peygamber Efendimiz (S.A.V), Allahû TealÂ`nın huzuruna vardığı zaman, baş gozleriyle Allahû TealÂ`yı gormedi. (Fizik vucudunun) Ruhunun baş gozuyle gordu ki; ruhu zaten emr Âleminin varlığıdır. Allah`ın katındaki varlıkların gozleriyle gordu. Unutmayın, huzur namazının imamının fizik vucudu orada değildir, ruhu oradadır. Butun o namaz kılanların fizik vucutları değil, ruhları namazları kılmaktadır. Oyleyse hepsi, her an Allahû TealÂ`yı gorebilmektedirler ve sadece fizik vucudumuzun gozleri Allahû TealÂyı gormeye tahammul edemez. Nefsimizin gozleri Allahû TealÂ`yı gormeye tahammul edemez; ama ruhumuzun gozleri Allahû TealÂ`yı gormenin yeterli vasıflarına sahiptir. Bir de nefsimizin kalbindeki kalp gozu, Allah`ı gormenin standartlarına sahiptir.
Peygamber Efendimiz (S.A.V), giderken Cebrail (A.S)`ı gordu. Onunla karşılaştılar, konuştular. Oradan Allahû TealÂ`nın katına ulaştı, geriye donduğunde, ispat vasıtaları birer birer geliyordu. Peygamber Efendimiz ( S.A.V) demişti ki: “Falanca yerde kervanla karşılaştım”. Tabiî hic kimse inanmamıştı; ama kervan denildiği zaman, Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile karşılaştıklarını, konuştuklarını anlattılar. Onlardan bir hafta sonra gelen ikinci kervan da aynı şeyleri soyledi ve peygamber Efendimiz (S.A.V)` e Mescid-i Aksa hakkında sual sordukları zaman; derhal gozunun onune Mescid-i Aksa`nın butun camları, pencereleri, herşeyi geldi ve butun cevapları bir defa daha gorerek, net olarak verdi.
Oyleyse mirac olayı da tam bir tayyi mekÂn olayıdır. Fizik vucut tayyi mekÂn olayıdır ve Kur`Ân-ı Kerim`de bircok fizik vucut tayyi mekÂnından bahsedildiğini goruyoruz. Tayyi mekÂn dediğimiz zaman, fevkalade guzel bir olayın yaşanması soz konusudur. Bilet parası falan odemeden bir yerden bir yere her zaman gitmek mumkundur. Allahû TealÂ, O`nun yoldaki butun dileyen insanlara lÂyık oldukları gun mutlaka bu ihsanda bulunacaktır.
ilmiledun.com
__________________
Tayyi Mekan Nedir ?
Dini Bilgiler0 Mesaj
●19 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eðitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Tayyi Mekan Nedir ?