[IMG]http://img460.**************/img460/6639/logosonoy7.gif[/IMG]

Yokluktan Yaratıldık:

[IMG]http://img45.**************/img45/4705/bigbangrn2.jpg[/IMG]

"O (Allah) Evren'i (Gokleri) ve yeryuzunu yoktan yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir." (Bakara Sûresi, 117. Âyet)

Ayette gecen "ibda" kelimesi bir şeyin, herhangi bir şeyden değil, yoktan var edildiği anlamına gelir. Ayrıca bu kelimeye yuklenen anlamlara gore bu kelime bir şeyin bir orneğe gore değil de, eşi ve benzeri olmadan yaratılması anlamına gelir. Yaratılışın buyuk harikası var olan tum kavramların yoktan yaratılmasıdır. orneğin, var olan renkleri duşunelim. Hicbirimiz gormediğimiz bir rengi duşunemeyiz de, icat da edemeyiz. Var olan renkleri bilmemize rağmen, yeni bir renk yaratamayız. Oysa Allah tum renkleri de, renk kavramı yokken renk kavramını da, renkleri ve her şeyi kaplayan Evren'i de yoktan yaratmıştır. Bir kavram hic yokken o kavramı ve o kavramın icindeki ceşitliliği yaratmak ne buyuk guc ve ne buyuk bir sanattır.

Allah'ın varlığını inkÂr eden ateistler maddenin sonsuzdan beri var olduğunu, maddenin başlangıcı bulunmadığını, var olan her şeyin tesadufler sonucunda oluştuğunu iddia ederler. Bu goruşe gore madde yaratılmamıştır, madde hep vardır. Ateist filozoflardan Georges Politzer "Felsefenin Başlangıc İlkeleri" kitabında bunu şoyle belirtir: "Evren yaratılmış bir şey değildir. Eğer yaratılmış olsaydı, o takdirde Evren'in Tanrı tarafından belli bir anda yaratılmış olması ve Evren'in yoktan varedilmiş olması gerekirdi. Yaratılışı kabul edebilmek icin her şeyden once Evren'in var olmadığı bir anın varlığını, sonra da hiclikten (yokluktan) birşeyin cıkmış olduğunu kabul etmek gerekir."

Ateizm, Tanrı'nın varlığının reddedilmesi, materyalizm ise maddecilik anlamına gelir, fakat her iki kelime bircok zaman birbirinin yerine kullanılır. cunku Allah'ın varlığını reddeden ateistler, maddenin sonsuzluğunu kabul ettiklerinden otomatik olarak materyalist (maddeci) olurlar. Ateistler kacınılmaz olarak maddenin yaratılmadığını ve sonsuzdan beri var olduğunu kabul etmek zorunda kalırlar. Eski Yunan'daki bazı felsefeciler ise Tanrı'nın varlığını kabul etmelerine karşın maddenin yaratıldığına dair hicbir acıklama yapmamışlardır. Her ateist doğrudan materyalistken, her materyalistin doğrudan ateist olduğunu soylemek doğru değildir.

Hem Allah'ın varlığının, hem maddenin yaratıldığının beraberce ve acıkca savunul-masının kokleri tek Tanrı'lı dinlere dayanır. Tum tek Tanrı'lı dinler hem Allah'ın varlığını, hem maddenin Allah tarafından yaratıldığını acıkca savunurlar. Boylelikle maddenin yaratılması konusu oyle bir konuma gelmektedir ki; maddenin yaratılmasının ispatı Allah'ın varlığının ispatı olduğu gibi, aynı zamanda Museviliğin, Hıristiyanlığın, İslam'ın Allah tarafından gonderilen dinler olduğunun da delilidir.

Gununumuzde de bazı insanlar Guneş'e, Ay'a, ateşe tapıyor olabilirler. Bu insanlar akılcı, bilimsel, felsefi bir dayanağa sahip olmadan bu inanclarını surdurmektedirler. Aklı, mantığı, bilimi bir kriter olarak kabul etmeyen bu inanclara karşı akılcı, mantıksal ve bilimsel bir acıklama yapmak fayda etmemektedir. Bu kimselerin onyargıları kırıcı, saplantıları yok edici acıklamalara ihtiyacları vardır. Tum insanlık tarihindeki uc ayrı goruşun akla ve bilime uyma iddiasında olduğunu goruyoruz. Bu goruşler en azından aklı, mantığı ve bilimi kriter olarak kabul ettiklerini iddia etmişlerdir. Bu yuzden bu kitapta bu fikirleri ele alıp, bu fikirlerden hangisinin doğru olduğunu ortaya koymaya calışıyoruz. Bu uc goruş şoyledir:

1) Tek Tanrıcılık : Tek bir Allah vardır. Maddeyi yaratan, bu muhteşem Evren'i, canlı-cansız her şeyi ile yaratan O'dur.

2) Ateist Materyalizm : Madde sonsuzdan beri vardır. Herşey tesaduflerin arka arkaya gelmesi ile bu maddeden oluşur.

3) Agnostisizm, şuphecilik : İki goruşten hangisini doğru olduğunu bilemeyiz. İkisi de doğru olabilir.

Aslında temelde iki şık vardır. ucuncusu ise yeni bir goruşten cok iki inanctan hangisinin doğru olduğunun bilinemeyeceğini ifade eder. Bu şıkta yer alanların iddiası maddenin ve diğer varlıkların yaratılıp yaratılmadığının anlaşılamayacağıdır. orneğin David Hume (1711-1776) "Doğal Din uzerine Diyaloglar" adlı eserinde Cleanthes ve Philo'yu karşılıklı konuştururken, Philo'nun sozlerinde agnostik yaklaşımlar ifade edilir. Kant (1724-1804) da "Saf Aklın Eleştirisi" adlı eserinde maddenin yaratılıp yaratılmadığını, insanın yaratılıp yaratılmadığını bilemeyeceğimizi, bunların anlaşılamayacağını soyler. (Kant'ın fikirleri agnostik olmasına rağmen, Kant Tanrı'ya inanırdı. Hume'un diyaloglarında hangi karakterin Hume'un goruşlerini tam yansıttığı tartışma konusu olabilir.)

BIG BANG HEM ATEİZMİ, HEM AGNOSTİSİZMİ GECERSİZ KILMIŞTIR

Agnostik yaklaşım "Biz bunu anlayamayız." demekle aslında bir iddia sahibi olmaktadır. Eğer "Maddenin başlangıcı vardır." tezi doğrulanırsa "Maddenin başlangıcı yoktur." tezinin yalanlanacağı gibi "Maddenin başlangıcı olup olmadığını anlayamayız." tezi de yıkılacaktır. Boylelikle maddenin başlangıcının ispatı ateizme olduğu kadar agnostisizme (şupheciliğe, bilinemezciliğe) de bir darbedir. Maddenin başlangıcı ve yaratılışı ortaya konduğunda aslında ateistlerin inancsızlıklarından, agnostiklerin şupheciliklerinden vazgecmeleri gerekir. Enbiya Suresi 30. ayetteki ifadeyi hatırlarsanız, ayette "Yine de onlar inanmayacak mı?" diye sorulmaktadır. Big-Bang'i tarif eden bir ayette bu ifadenin gecmesi aslında bircok ateistin ve agnostiğin gerekeni yapmayacaklarının işaretidir. Fakat artık agnostiklerin şupheciliğinin ineği tanrı kabul eden bir Hindu'dan, ateistlerin inkÂrının ise ateşi tanrı kabul eden bir ateşe tapardan farklı olmadığı, yani felsefelerini salt delilsizlik, salt kuruntu, salt mantıksızlık ve salt bilimdışılık uzerine kurdukları anlaşılmıştır. Artık ateistlerin ve agnostiklerin akılcılık ve bilimsellik iddiaları suya duşmuştur. Hem de daha maddenin yaratılması safhasında... (İleride Kuran'daki mucizevi ayetleri incelerken Evren'de, Evren ici yaratılışlarda ve canlıların yaratılışında bilincli bir yaratılışın hukum surduğunu ve bunun tersini savunmanın, agnostisizm, septisizm denen şupheciliğin sadece boş bir kuruntu olduğunu goreceğiz.)

Bazı materyalist bilim adamları Big-Bang'in ispatından sonra yaratılışı kabul etmeye mecbur olduklarını itiraf etmek zorunda kalmışlardır. orneğin İngiliz materyalist fizikci H.P. Lipson, Big Bang teorisini ister istemez kabul etmek zorunda olduklarını şoyle itiraf etmiştir: "Bence, bu noktadan daha da ileri gitmek ve tek kabul edilebilir acıklamanın yaratılış olduğunu onaylamak zorundayız. Bunun ben dahil coğu fizikci icin son derece itici olduğunun farkındayım, ama eğer deneysel kanıtlar bir teoriyi destekliyorsa, bu teoriyi sırf hoşumuza gitmediği icin reddetmemeliyiz."

BIG BANG'TEN ONCE

David Darling "Deep Time(Derin Zaman)" adlı kitabının başlangıc bolumunde Big Bang'i oncesinden alıp şoyle tarif eder: "Zaman yoktu, Uzay yoktu...Madde ve enerji de yoktu... Hicbir şey yoktu...En kucuk bir nokta, boşluk bile yoktu. Bu yokluktan kucucuk, olağanustu kucuklukte bir kıpırtı belirdi... Ufacık bir titreme... Hafif bir dalgalanma, belli belirsiz bir gir-dap...Bu kozmik kutunun kapağı acıldı ve altından yaratılış mucizesinin filizleri belirdi..."

Colarado universitesi'nden Gerrit L. Vershuur ise "Starscapes" adlı kitabında tum diğer tezlere karşı dinin tezinin doğru cıktığını şu cumleleriyle ifade eder: " Big Bang teorisi, dini inancların gosterdiği, Dunya'nın ve gokyuzunun yaratılmış olduğu gerceği ile uygunluk gostermektedir. Bu astronominin dinle beraber olduğunun surprizli bir sonucudur."

Zamanın maddeye, maddenin hareketlerine gore var olduğu anlaşılmıştır. Big Bang'ten once madde ve maddenin hareketi soz konusu olmadığına gore Big-Bang'ten once zaman da soz konusu değildir. Big Bang ile beraber madde de, zaman da yaratılmıştır. Zaten bunlardan biri diğerine bağımlıdır. Oxford universitesi'nden Roger Penrose, Stephen Hawking ile beraber yaptıkları calışmalarda zamanın Evren'in başlangıcı ile başladığını matematiksel olarak da ispatladılar. Big-Bang teorisi ateistlerin "Evren yaratılmış olsaydı başlangıcı olması gerekirdi." diye kendilerinin de ileri surdukleri anın varlığını ispat etmiştir. Kısacası ateizm bilim, mantık ve akıl platformunda cokmuştur, fakat inada, kuruntuya ve keyfiliğe dayanarak devam etmektedir.

Mantığın temel kuralları acısından sadece iki tane tez varsa, birinin yanlışlığının ispatı diğer tezin doğrulanması demektir. Ateizmin madde sonsuzdan beri vardır tezi yalanlanınca, maddenin yaratılışını kabul etmek otomatikman gecerli olmakta, boylece ateizmin de, bu konu cozulemez diyenlerin de yanıldığı ortaya cıkmaktadır. Bu acık delillere karşın yaratılışı inkÂr etmek gerceğe karşı yapılan bir zulumdur ve inattır.

"Hayır, o kendilerine ilim verilenlerin goğuslerinde apacık delillerdir. Bizim delillerimizi zalimlerden başkası inkÂr etmez." (Ankebut Sûresi, 49. Âyet)

BIG BANG'İN OĞRETTİKLERİ

Big Bang teorisi her şeyden once Evren'in ve zamanın bir başı olduğunu, maddenin sonsuzdan beri var olmadığını, maddenin yaratıldığını bize oğretti. Boylece materyalistlerin, ateistlerin tarih boyunca savundukları Evren'in sonsuzdan beri var olduğu fikri curutuldu.

Big Bang, Evren'in yaratıcısı olduğunu gosterdiği gibi, Evren'in yaratıcısının Evren'in icinde arandığı, Evren'in, Guneş'inin, Ay'ının, dağının ayrı tanrılara paylaştırıldığı ilkel fikirlerin yanlışlığını da gosterdi. Big Bang ile ilk birleşimi yaratan kim ise, her şeyi yaratanın o olduğu, Evren'i ayrı guclerin değil, tek bir gucun yonettiği anlaşıldı. Evren tek bir noktadan başlamıştı, o ilk noktanın sahibi kimse, insanın da, nehirlerin de, yıldızların da, kelebeklerin de, supernovaların da, renklerin de, acının da, mutluluğun da, muziğin de, estetiğin de sahibi O'ydu. Herşey, “birde” ayrıldığına gore, o “birin” sahibi, her şeyin sahibidir.

Big Bang ile, putlaştırılan maddenin, hem de tum Evren'in maddesinin başta tek bir nokta kadar değersiz olduğu anlaşılır. Boylece bu değersiz noktadan insanların, hayvanların, bitkilerin, muhteşem renkleriyle Evren'in cıktığını gorenler, kabiliyetin bu noktada değil, bu nok-tanın Yaratıcısında olduğunu anlarlar. Gozunuzu kapatıp, karanlığı bile barındırmayan yokluğu bir duşunun, sonra etrafınızdaki ağaclara, denizlere, gokyuzune, aynadaki goruntunuze, yiyeceklere, sanat eserlerine bir bakın. Tum bu muhteşem eserler nasıl karanlıktan, yokluktaki tek bir noktadan kendi kendine cıkabilir? İyice duşunenler icin yaratılış hem matematiksel incelikle, hem sanatsal estetikle kendini gostermektedir. Evren'in genişleme hızı o kadar kritik bir nok-tadadır ki; Big Bang'ten sonraki birinci saniyede bu oran bir bilim adamının ifadesine gore: "Yuz bin milyon kere milyonda bir daha kucuk olsaydı Evren şimdiki durumuna gelmeden icine coker, tek noktaya donerdi." Aynı şekilde Evren'in madde miktarı biraz daha az olsaydı Evren gezegenlerin oluşamayacağı şekilde dağılacaktı. Evren'in ilk yaratılış anında tek birleşimin parcalanışında uygulanan kuvvet hem cok buyuktur, hem de cok ince tasarlanmıştır. Aynı şekilde, oluşan madde miktarı da cok ince bir şekilde tasarlanmıştır. Gorulduğu gibi her şey Evren'imizin var olacağı tarzda bir amaca gore Yaratıcımız tarafından ince bir şekilde yaratılmıştır. Tum bu oluşumlar Yaratıcımızın kuvvetinin sonsuzluğunu, her şeyi en ince ayrıntısıyla planladığını, mukemmel bir şekilde her şeyi oluşturduğunu inattan korelmiş gozlere gostermektedir. Ayrıca tum bu oluşumlar gostermektedir ki; bu Evren'in Yaratıcısı icin zorluk kavramı yoktur, o isteyince her şey olur, onun sadece "Ol" demesi yeterlidir.

KAYNAK: Mucizeler.com

Yeni paylaşımlarda buluşmak dileğiyle...


[IMG]http://img322.**************/img322/7687/destek2ba9.gif[/IMG]

__________________