Namaz bir buluşma, bir mulÂkat. Kimle mulÂkat? Bir fÂnî ile mi? Değil. CenÂb-ı Hakʼla…

CenÂb-ı Hak, “…Secde et ve yaklaş.” (el-Alak, 19) buyuruyor. Nereye yaklaşacak? CenÂb-ı Hakkʼa yaklaşacak. Neyle yaklaşacak? Yurekle yaklaşacak.

Efendimiz; “Muʼminin mîrÂcı namazdır.” buyuruyor. (Suyûtî, Şerhu İbn-i MÂce, I, 313)

Âyette de “…Secde et ve yaklaş.” (el-Alak, 19) buyruluyor.

قَدْ اَفْلَحَ الْمُؤْمِنُونَ : “Muʼminler felÂh buldu, onlar ki namazda huşû (kalp ve beden Âhengi) icinde kılarlar.” (el-Muʼminûn, 1-2) buyruluyor.

CenÂb-ı Hak, insan anatomisini en guzel secde edecek şekilde halketti. Hicbir mahlûkta o yok. Yalnız insanda o. Bol bol secde edecek Rabbine, dilekte bulunacak orada. CenÂb-ı Hakkʼı tenzih edecek. “Yaklaş” buyuruyor CenÂb-ı Hak.

Oyle olduğu zaman ne oluyor, CenÂb-ı Hak ne bildiriyor:

“…FahşÃ‚ ve munkerden korur…” (el-Ankebût, 45) buyuruyor. Bir zırhın icine girmiş oluyor. Fakat gelişiguzel bir namaz kıldı, onu da CenÂb-ı Hak istemiyor. Hem huzuruna cağırıyor, o da gelişiguzel, bir yasak savar gibi bir namaz kılıyor. Ona da; فَوَيْلٌ لِلْمُصَلِّينَ diyor CenÂb-ı Hak; “Yazıklar olsun!..” (el-MÂûn, 4) diyor.

CenÂb-ı Hakkʼın bu kadar ihsan, ikramına karşı, lÂubÂlî bir hÂl alıyor.

Demek ki Rabbimiz kulunu cok seviyor. Ummet-i Muhammedi cok cok daha fazla seviyor…



Osman Nuri Topbaş


__________________