HĂ‚fız Efendi bir Ă‚yet-i kerime okudu..
Pazarları vaaz eylediğimde nakleylediğim mevzuları,
HĂ‚fız Efendi Kur’Ă‚n-ı Kerim’den sectiği veyahut kendisine ilham olunan Ă‚yeti okuduğu zaman, benim kafam donuyor.
Donduğu icin, Kur’Ă‚n’dan guzel Kur’Ă‚n’dan buyuk bir şey olmadığı icin, o Ă‚yetlere hurmeten o Ă‚yetlerden yine bahsedeceğim.
O Ă‚yet-i kerimede CenĂ‚b-ı RabbulĂ‚ziz buyuruyor ki aziz cemaat!

Kur’Ă‚n-ı Kerimde Allah’ın kullara hitabı :
“Ya eyyuhellezine Ă‚menu!”
“Ya eyyuhen nĂ‚s!”
İki turlu CenĂ‚b-ı Allah kullara hitap eder :
“Ya eyyuhen nĂ‚s : Ey Yarattıklarım!”
“Ya eyyehullezine Ă‚menu : Ey Bana inananlar!”
“Sallallahu Aleyhi Vesellemle tebliğ ettiğime inanıp bana secde edenler!” demektir.
Ya eyyuhen nÂs.
Ya eyyuhellezine Âmenu!..

İnananlar bir tarafa inanmayanlar da yine bir tarafa.
Butun kĂ‚inat Nur-u Muhammedi ile yaratılmıştır.
Nur-u Muhammedi dediğimiz zaman Salllallahu Aleyhi Vessellemin mubĂ‚rek cesedi hatırınıza gelmesin.
CenĂ‚b-ı Lemyezel oyle takdir buyurmuş ve Nur-u Muhammedi adında bir nur halk etmiştir.
Bu nuru butun kĂ‚inata gondermiştir.
Nasıl ki bir merkezde elektrik durbunu var bundan 16 bin, 100 bin wolt ceryan cıkıyor.
Bu ceryan yaratılan insan vucudunun tahammul hududuna yarayacak woltajda gonderilmek arzulandı.
Ve bu nur, butun kĂ‚inattaki canlı, imanlı imansız, munkir, kĂ‚fir, zalim, velî, zalim munafık kim olursa olsun herkesin kalbine Nur-u Muhammedi koydurdu.

Bu Nur-u Muhammediyi harekete gecirip : “Sende Allah’ın Nur-u Muhammedisi var bunun kadrini bil! Kıymetini bil!” diye CenĂ‚b-ı Allah Resûllleri gondermiştir.
Resûllleri gonderdikten sonra Resûller bu woltajdaki cereyanı alabilmek icin hususî şekilde yaratılmışlardır.
Hususî şekilde tebliğe gelmiştirler.
Hususî şekilde hazırlanmışlardır.
Biliyorsunuz ki Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimize Şatru’l Sadr hadisesi doğmuştur.
Elem neşrah leke sadrek
Biz Onun sadrını yardık ve icini dışını tertemiz ettik.
Bu voltajı alabilsin diye.
Bir kucuk elektrik telinde biraz oksidasyon olsa yani oksitleşse orası paslansa ceryanı gecirmez. Elini vurur.
Onun icin Resûlleri gonderdikten sonra CenĂ‚b-ı Allah Resûllerinde dayanabileceği şiddette kendinden cıkan feyz ve Kur’Ă‚n’ın kelĂ‚mları tahammul edemez diye Cebrail vasıtasıyla gondermiştir.
Cebrail alıyor Hazreti Resûlun kavlu, hazine-i kavlune tahammul edeceği şiddette gelip boşaltıyor bunu.
Resûlullah Efendimizde o voltajı indiriyor bizim anlayabileceğimiz şekle sokuyor.
Cunku CenĂ‚b-ı Resûlullah Efendimiz buyurmuştur.
Kur’Ă‚n’ın 7 turlu mĂ‚nĂ‚sı vardır.
1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 herkes tahammul edemez mĂ‚nĂ‚sına.
Fahreddin-i Razî Tefsir-i Kebirinde der ki bir Ă‚yet, bir Ă‚yetten bahsediyor.
Şimdi oraya girmeyelim uzun olur.
“Bu Ă‚yetin dorduncu tarafından mĂ‚nĂ‚sını soylersem benim kafamı vurursunuz!” demiş.
Onun icin herkes tahammul edemez.
Edemediği icin Sallallahu Aleyhi Vesellem bize, bizim voltajımıza inecek derecede Kur’Ă‚nı Allah’ın emirlerini indirmiş, bizim kabul edeceğimiz şekilde bize tebliğ etmiştir.

Onun icin Kur’Ă‚n-ı Kerimde:
Lev enzelna hazelkur'ane 'ala cebelin lereeytehu haşi'an mutesaddi 'an min haşyetillahi ve tilkel'emsalu nadribuha linnasi le'allehum yetefekkerune.
“Eğer Biz bu elinizdeki bulunan Kur’Ă‚n’ı dağa indirseydik.
Dağ Kur’Ă‚n’ın şiddetinden haşyetinden param parca olurdu” diyor.
O halde insanın tahammulune bakın!

Bundan sonra biliyorsunuz Musa Kelimullah, Tûr’a cıktığı zaman kendisine vahy olunacağı sıralarda Kur’Ă‚n-ı Kerimde : Esteiuzubillah.
“Velem ma cael usalimi katina ve kelleme hu ve Rabbehu.”
Vaktaki, vakit geldi.
Musa dağa gitti, konuşmak icin, Allah’ınan.
Gale Rabbi evni unzil ileyk.
“Ya ilahî! Bana kendini goster!” diyor Hazrati Musa.
Hazreti Musa celĂ‚lli bir peygamber bir Resûldu.
Allah şefaatine nĂ‚il eylesin.
Ve mutamadiyyen sual sorardı.
Kale cevap geliyor.
“Len tarani.”
Beni goremezsin ya Musa ve lÂkin.
“Ve lĂ‚kininzur ilel cebeli fe inistekarra mekanehu fe sevfe terani”
“Madem ki sen Benim Resûlumsun arzuladın Beni gormek.
Karşıki Cebele bak ya Musa!” dedi.
“Bak oraya Cebele buyuk bir dağa bak!”
Musa mubÂrek gozlerini cevirdi.
Musa heybetli, iri yarı bir Resûlullahtı.
“Felemma tecella rabbuhu lil cebeli cealehu dekkev ve harra musa saika”
Vaktaki CenĂ‚b-ı Allah kucuk bir nur huzmesi ile dağda tecellî ettiği zaman dağ an-ı vahidde eriyiverdi.
Eridi mi Musa da
Ve harra Musa saika
Hazreti Musa da yere yığıldı.
Yıldırım vurmuş gibi devrildi.
Âyet Kur’Ă‚n-ı Kerimde.
A’raf Sûresinde.
Devrili verdi.
“Felemma efaka kale subhaneke tubtu ileyke ve ene evvelul mu'minin”
“Ya İlahî ben hata ettim. Benim kusuruma bakma. Ben Seni gormek istedim. Fakat ben Sana ilk inananlardanım!.”
Demek “af buyur!” diyor.
Ondan sonraki Âyette.
“Sen git. Sana risĂ‚leti verdik kelĂ‚mımızı ağzına koyduk.
Git bunları tebliğ et kĂ‚fidir. Ve bize şukret!”
Onun icin Kur’Ă‚n-ı Kerim de derin derin mĂ‚nĂ‚lar vardır.
Bu mĂ‚nĂ‚lara Kur’Ă‚n dilinde tefsir dilinde i’caz derler i’caaaz.

Şimdi Hafız Efendinin okuduğu şeyde diyor ki.
“Ya Eyyehullezine Ă‚menu.”
“Bana inananların sınıfına girenler!”
Kadın olsun erkek olsun birbirlerine uhuvvedir, uhuvvet yakarlar. Arkadaştırlar. Kardeştirler bunlar.
Kardeşlikten merhamet huzura gelir.
Merhametli olan insan rızaya Allah’ın rızasına namzed olur. İmtihanını kazanmış demektir.
CenĂ‚bı Sallallahu Aleyhi Vesellemin bir hadisi vardır :
“Merhamet, on dortte bir peygamberliktir” buyrulmuştur.
Ama merahmet zannettiğiniz : “Fakire acıdım, cebimden cıkarıyım 10 kuruş vereyim yahut şu bu!”
Hayır hayır hayıııır!..
Merhamet taştan tutun da, cicekten tutun da, butun hayvanata kadar şey eder.
“Efendim, bir de var ki.”
Kullun muzirun nuktelun.
CenĂ‚b-ı Peygamber buyurmuş : “Muzırları oldurun!”
Katelede nuktelun.
Evet insanlar isyana gitmesin diye bu hadisi buyurmuştur CenĂ‚b-ı Peygamber.
Bir şey yapıyorsun sinek gelip konuyor sana.
Yine geliyor muzır konuyor sana. Muzır.
Sana gore muzır o.
Sen orada Allah’ın sabır hasletine gir sinek sana konmaz!
Ondortte bir peygamberlik olan merhamet kisvesine girdiğiniz zaman sinek senden benden kĂ‚firden, munafıktan daha iyi bilir Allah’ın eline konmaz o!
“Pancar ektiriyoruz tarlaya.
Yuzbin lira alacağız efendim kostebek yiyor.
Kostebekleri vur!”
Ne yesin o hayvan.
Allah onu yer altında yaratmış.
Sana da parayı vermiş.
Pancarı ekeceksin.
Butun tarlanı mı yedi yesin bi ton ne olacak.
Sen ona bol bol yemeğe bırakırsan der kendi kendine ki :
“Ya İlahî bu ne bicim kulun Senin. Beni oldurmedi. Ben bunun yedim şeyini, yine sesini cıkarmadı. Yemeyeceğim Ya İlahî!" der.
Hayvanlar Allah’a itiraz edebilirler, biz edemeyiz.
CenĂ‚b-ı Allah başka taraftan rızkını verir.
Sabırda hazineler gizlidir.
CenĂ‚b-ı Allah’a hucum etmemeleri icin, insan dinden cıkmamaları icin, kullun muzırun nuktelun buyurmuştur. CenĂ‚bı Allah.

“Efendim aslan geliyor!”
Sen aslana hic kıymet verme, aslan sana bişey yapmaz.
Sokaktan giderken tecrubesi bedava. Git!
Kendine fenĂ‚lık gelmeyecek ne kedi, ne kopek ne guvercin ne tavuk kacar.
Fakat icinde edepsizlik olandan, uzaktan kacar.
Bunlar kargalara benzerler.
Leş kargalarına.
Şehir haricinde birleşir uzerine konarlar.
Uzaktan bir otomobil, bir araba bir insan gorundu mu leş kargaları hemen kacar.
Onun icin merhamet kisvesine giren insandan korkma.
Hic korkma!
Buna ne cıyan, ne yılan, ne yırtıcı hayvan hic kimse bişey yapamaz.

Sallallahu Aleyhi Vessellem Mekke’de iken bir gun sahabe-i kiramla KĂ‚be teşrif ediyormuşlar.
KĂ‚be’ye giderken onune bir kopek olusu cıkmış.
Kopek Sıcaktan şişmiş boyle dişleri boyle, fenĂ‚ kokuyor.
Hazreti Ebu Bekir Radiyallahu anh. CenĂ‚b-ı Sallallahu Aleyhi Vessellemin onune gelmiş : “Ya Resûlullah şu taraftan teşrif edin demiş, koku var burda.”
O Allah’ın rahim Ă‚lemlere rahmet olan insana uyduğu zaman ne kokuyu duyar.
Ne ateşi duyar. Ne acıyı duyar.
Merhametli olduğu icin..
MubĂ‚rek koku duymuyor burnuna oğlum.
Giderek yanına asasını uzatarak Ya Osman demiş :
“Bak ne guzel dişleri var.”
O koku icinde bile CenĂ‚b-ı Allah’ın el Bediu’ esmasının guzelliğini gosteriyor.
O mubĂ‚rek başlarını cevirmiş bir tarafa onun iki Ă‚lemi goren mubĂ‚rek gozleri bizde yok.
Amma var.
“Nasıl var efendim?”
Burda bir nokta koyalım.

“Beni ruyada goren muhakkak beni gormuştur şeytan bana temessul edemez” buyuruyor CenĂ‚b-ı Peygamber.
CenĂ‚b-ı Peygamberi ruyasında gorebilecek kadar bu secdede başını curutmuş, Resûlullah’a salavat-ı şerife getirmiş.
Onun rızasını almış insan, insan da aynen boyledir.
Şeytan yanaşamaz ona.
Hakiki mu’mine şeytan nedir ki canım.
Şu demektir, kim soyluyor bunları.
Hazreti Peygamber..
Beni ruyada gorebilecek kadar secde-yi rahmĂ‚na kapanmış.
Benim Ravzamı salavat-ı şerife ile yıkamış.
Benim rızamı almış insan ve beni ruyasında goren adama benim gibidir.
Sahabe olur o ona katiyyen şeytan yanaşamaz.

O mubĂ‚rek gozlerini cevirmiş, demiş ki :
“Kedisini, kedisini aclıktan, susuzluktan olduren, susuzluktan olduren kırk sene başını yerden kaldırmayan saliha bir kadının Cehennem azabını gordum.
Başını mubĂ‚rek vech-i mubĂ‚reklerini sağ tarafa cevirmiş, onun gozleri başka gozler inşaallahu Rahman Ă‚hirette o mubĂ‚rek gozleri goreceğiz.
Bu dunyayada da nasip olur!
İnşallahu Rahman.
İnsanlar hic belli olmaz.
Dondermiş mubĂ‚rek gozlerini demiş ki:
“Yaralı bir kopeğe, yaralı ve camur yalayan bir kopeğe eliynen su iciren bir fĂ‚hişeyi Cennet-i ÂlĂ‚’da goruyorum!” demiş.
Ve gelmiş:
“Merhamet on dortte bir peygamberliktir.” demiş.
Onun icin Ă‚yet-i kerimedeki merhameti deyip de cebinden 30 kuruşu cıkarıp vermeye bakma! O merhamet değil oğlum!
O merhamet değil!
Merhametli olan insana cehenneme girdiği zaman cehennem ateşini bile sondurur.

Buyuk Velîlerden Abdulkadir Geylani Hazretleri cok Rahim bir insandı.
Bir gun vaaz ederken demiş ki.
“Lev şefaetu ceddi Muhammedun letefeyta bi nari cehennemi tebdeci “demiş.
Eğer benim ceddim Muhammed’in şefaati olmasa ben bir tukuruknen cehennemi sondururum. “ demiş
Siz mu’min deyip de gecmeyin efendiler.
Secdeye Hulus-i kalb ile icinizi boşatarak bırakın.

Onun icin Allah’a tam kul olabilmek zor.
Tam kul olana Allah celle celÂlihu zulmetmez.
Erhamerrahimindir.
İnsana kendisinden başka hic kimse de fenĂ‚lık edemez.
Onun icin insanlar kendi kendilerine fenĂ‚lık ederler.
Nimet insanlara sevdikleri icin verilmemiştir.
Âhirette nimetlere gark edecek CenĂ‚b-ı Allah iyi kullarını.
Bu kullar bunları temin eder, bazılarının ağızları sulanır.
Hayır sevdiklerinden değil, Hakka uydukları icin kendilerine ikram olarak verilmiştir.
Ters anlamayın.
O halde aziz cemaat oğrendiklerine uyan.
Oğrendiklerine uyan işi yaparsan tuttuğun zaman kendi işlerin konuşmağa başlar.
Onun icin daima konuşmadan, soz soylemeden evvel soyleyeceklerini tart, olc, sozu ondan sonra konuş!
Belki bir dostu uzersin belki bir Allah adamının kalbini kırarsın.
O anda o adam kendinde olmaz.
Sahibi işe karışır ve berbat olursun.

Abdulhamid zamanında İstanbuldaki Aksaray da bir Eyvallah Dede denilen bir adamcağız varımış.
Abdulhamid donemi 1326-27 senelerinde Meşrutiyet ilanı sıralarında.
Orada da Etem Pertev Bey’in eczanesi var.
Aksaray’da Valide Cami yanında.
Onun karşısında Muhsin Efendi isminde bir manifaturacı tuccar var.
Bir yaz gunu Aksaray meydanına başında boyle bir tepside dut getirmişler, dut mevsimi satılıyor, herkes dut alıyor.
Bu Eyvallah Dede denilen bir keşkulu var ….
Uzun boylu sakallı, Allah adamı kendisi.
Hic kimseynen konuşmaz.
Gelmiş. Dutcu hemen avuclarını doldurduğu gibi dedenin o yarım kavuk şekildeki keşkul derler doldurmuş ona.
“Eyvallah!” demiş.
O Muhsin Efendi bu adama kızarmış.
Şoyle bir vuruvermiş : “Ne arıyorsun burada?” demiş.
Keşkuldeki dutlar dokulmuş ve keşkulun demiri bizim Dede’nin burasını yırtmış.
“Eyvallah!” demiş gitmiş.
Ertesi gunu Muhsin Efendi dukkanına geliyor.
Gece bir ruya gormuş.
Bu Eyvallah Dede bir ok atmış.
Muhsin Efendi’nin taak kalbine ruyĂ‚da.
İkinci bir ok taak kalbine.
Ucuncu ok kafasının yanından gecmiş.
Sabahtan gelmiş : “Aman ne olacak?”
Valide Caminin İmamına sormuş.
“Gel efendim muftuye gidelim!”
Falan bilmem ne derken Muftuye gitmişler.
Muftu : “Git bu Baba’nın gonlunu al oğul! Bu ruya iyi ruyaya benzemiyor!”
Bunları duşunurken oğleye doğru, evden bir haber : “Aman efendim doktoru alın gelin abiyim hasta.”
O zaman Akil Muhtar Bey Allah rahmet eylesin!
Bizim Hocamızdı tıpta, o İsvicre’den yeni mezun olmuş gelmiş.
Bir faytona koyuyorlar goturuyorlar onu Aksaray’daki şeye.
Gidiyor ki buyuk oğlu hic daha bişey yokken yok “hop pat!” diye oluyor.
İkinci gunu ikinci oğlu “Gum!” diyor gidiyor.
Muftu bilmem bazı meşihattan adamlar Eyvallah Dede’ye gidiyorlar diyorlar.
“Aman!” diyorlar.
“Biz bir hata işledik yapma gitme!.”
Diyor ki : “Muhsin Efendi benim elimde bişey yok!” diyor.
“Ben Allah’ın basit bir kuluyum. Siz onu ittiğiniz zaman, burama keşkul vurduğu zaman, ben kendimde değildim!” diyor.
Kendinde olmadığı zaman Sahib-i Hakiki karışır.
İnsandaki Nur-u Muhammedi’nin Sahibi karışır tepeler insanı.

Hasankale’de İbrahim Hakkı Hazretleri vardır.
Meşhur Marifetnamesi vardır.
Bu yedi yaşında iken Fakirullah Hazretlerinin yanına gidermiş ki onu terbiye etsin yetiştirsin diye.
Bir gun boyle Fakirullah Hazretleri otururken kendi sohbeti icabı ucyuz dortyuz kişi etrafında Hakkı da oturuyor yanında.
Hakkı’ya demiş ki “Oğlum al şu testiyi de karşı ki pınardan doldur getir!” demiş.
Hakkı kalkmış pınara gitmiş.
Biraz sonra ağlayarak gelmiş :
“Ne oldu Hakkı oğlum!” demiş Fakirullah Hazretleri.
Demiş amca demiş.
“Pınara gittim bir sipahi geldi atını suluyordu. Bende testiyi dolduruyordum. Beni itti duştum. Şeyy kırıldı demiş testti!”
“Oğlum hemen koş koş cabuk!” demiş.
“O sipahiye bir fenĂ‚ lakırtı soyle de gel!” demiş.
İbrahim Hakkı yedi yaşında koşmuş.
Bakmış sipahiye fenĂ‚ lakırtı bilmiyor ki yine ağlaya ağlaya yerine gelmiş.
“Soyledin mi oğlum?”
“Soylemedim!” demiş.
“Yav koş demiş koş oğlum hadi!”
Gitmiş biraz sonra bu sefer daha cok bağıra bağıra ağlayarak gelmiş.
“Ne oldu Hakkı” demiş.
“Amca demiş. At urktu. Sipahinin kafasına bir tekme vurdu kafası darmadağın sipahi orda yatıyor!” demiş.
“Vah evladım vaaah!” demiş.
“Bir testiye bir adamı gocerttik!” demiş.
Yanındaki o buyuk insanlar, bi şey anlayamamışlar bundan ne oldu diye.
Bir kimse, bir hayvana veyahut bir insana.
Cok dikkat edin aziz cemaat.
Bir kimse bir hayvana ve bir insana veya bir insana zulmederse nĂ‚-hak yere bu adam da ona bir cevap vermezse, dovdu, vurdu, sovdu hepisini sesini cıkarmadı.
Ama haklı değil adam haa, haksız olacak.
Edepsizliği yap. Alsınlar falakaya seni.
Sesini cıkarma ki CenĂ‚b-ı Allah karışır.
Yağma yok oyleee!.
NĂ‚-hak yere bir hayvan veya bir zalim.
Fakat hayvana nĂ‚-hakkı yok.
İnsan nĂ‚-hak yere.
Hayvan gider biryerini karıştırırsın bir tekme vurur.
Hadi atı idam edelim yoo oyle iş yok.
Bir hayvana veya bir insana, insan nĂ‚hak yere zulmederse o adam da sesini cıkarmaz ne yapıyorsun demezse Sahib-i Hakikisi karışır ve derhal tepeletir.
Onun icin merhamet bunların hepisinin zırhıdır zırhı.

O halde aziz cemaat kadrini bilen yani icindeki Nur-u Muhammedi nin kadrini bilen, sozlerin kadrini bilen, Muslumanlığın kadrini bilen.
Haddini aşmayan,
Diline sahib olan,
Omrunu boşa sarf etmeyen kimseye Allah rahmet eylesin!
“Allah rahmet eylesin!” birisi dedi mi, hakikaten o insana o rahmet layıksa o adam cehennemdeyse bile pırrr diye ucu verir.
Benim sozlerim değil!..
Resûlullah soyluyor.
İnsanın melekut Ă‚lemine gecmesi icin islamda iki defa doğması lazımdır.
İki defa.
“Nasıl doğar adam iki defa efendim?”
Kuşlar iki defa doğarlar.
Dikkat ederseniz.
Yumurtadan ve ondan sonra.
İki defa doğan da kanatlı olur.
Gokte ucarlar.
Değil mi?
Kuş iki defa doğar.
Yumurta, yumurtadan sonra kulucka. İki defa.
İki defa doğan insanda goklerde dolaşır.
Kuşlara bakar.
Sizde iki defa doğmağa calışın.
“Efendim iki defa nasıl doğulur?”
Doğmuşsun da senin haberin yoktur.
Anlattığım zaman anlarsın.

İslam da mu’minin, bir dış tarafı vardır, bir ic tarafı vardır.
Dış tarafınız insanı koruyan Şeriattır bilirsiniz..
İc tarafın imamı kalbdir, kalb.
Nasıl ki namazda cemaata uyuyoruz.
Tadil-i erkan ile kılıyoruz.
İmam Efendi mes’ûl.
Biz de ondan evvel ne ruku’ya gidiyoruz.
Ondan evvel bilmem ne yapmıyoruz.
Yapmadığımız gibi.
Kendi icimizin imamı da kalbdir.
Nasıl efendim bu,
Kalbdir, sen etsen de etmesen de daima Allah’ı zikirle meşguldur.

Tesbih cekiyorsun.
“Elhamdulillah! Elhamdulillah!”
Yoooo. Kalbin nasıl bi dinle bak. Tak!.tak! tak!
“Elhamdulillah!.. Elhamdulillah!..”
Kalbinin imametine uyuyorsun.
Nur-u Muhammedi burda, edepsizlik edip de onun onune gecme!
Secdeye gittin :
“Subhane Rabbiyel Ă‚lĂ‚!. Suhbahenr Rabbiyel Ă‚lĂ‚……..”
Kalbinin zikirinden evvel gecme!
Kalbinin imamına uymamamış olursun.
Namazın beyhude olur.
Feveylul lil musalline ellezine hum an salatuhum sahun.
Âyet-i kerime bu.
Bunlar boş lakırtı değil cemaat.
Boş lakırtı değil.
Ayda bir defa kıl boyle kıl! Her gun kılacağına.
“Ama ben her gun boyle kılacağım!”
Cok şukur. Hadi oyle kıl.
Boyle giyim tarzına 40 gun namazına, niyazına dikkat eden insana bişeyler gorunmeye başlar.
Amma bizim hic bişeyimiz bi şey gorduğumuz yok.
Bunları ben uydurup soylemiyorum.
Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimiz buyuruyor.
Onun icin CenĂ‚b-ı Allah bir hadisi kudsi de diyor ki :
“LĂ‚ İlĂ‚he İllallah benim kalemdir” diyor.
“Kalemin ismi LĂ‚ İlĂ‚he ilallah dır” diyor.
Bu kaleye girenler azabımdan tamamıyle kurtulurlar.

Onun icin “LĂ‚ İlĂ‚he illallah”ın da iki kefesi vardır haaaa.
Bunu size hic kimse soylememiştir.
Kur’Ă‚n-ı Kerimde LĂ‚ İlĂ‚he illallah iki Ă‚yette gecmiştir.
Koskoca Kur’Ă‚n-ı Kerimde 6666 Ă‚yetin icinde iki sûrede LĂ‚ İlĂ‚he İllallah gecmiştir.

Birisi Saffat suresi.
İnnehum kanu iza kiyle lehum la ilahe illellahu yestekbirun
“Onlara LĂ‚ İlĂ‚he İllallah soylendiği zaman kibirlenirler” diyor.
Ne demek bu?
Hepimiz muslumanız, dışarı cıktık.
Birisini gorduk :
“Vaaz efendi bir şeyler soyledi, bunun sonu berbat, benim icin iyi alış-verişti..”.
Bu Saffat suresinde gecen LĂ‚ İlĂ‚he İllallah insanın zĂ‚hiri icin LĂ‚ İlĂ‚he İllallahtır.
Onun icin islamiyette kalb ile tasdik, dil ile ikrar değil midir dikkat ederseniz.
Dil ile ikrar, kalb ile tasdik.
İlk defa lakırtı soyleyeceksin, sonra kalb ile tasdik edeceksin. Demektir.
Kalb ile tasdik dil ile ikrar mıdır?
hayıır.
Dil ile ikrar, kalb ile tasdik.
Evvelden biri evvel biri sonra.
Es semiu’l- Basîr. dir
El Basîru’l- Semi’değil!
Cunku kulağın gozden kıymeti daha yuksektir.
“Bir soyle iki dinle” lakırtısı.
Onun icin buradaki LĂ‚ İlĂ‚he ilallah dış icindir, imana girebilmek icindir.
LĂ‚ İlĂ‚he İllallah.
Allahın kalesi imiş girdik işte.
Peki hemen dibe mi dalacağız dur bakalım.
Cok ağır olmak lazım ki dibe dalasın.
LĂ‚ İlĂ‚he ilallah sonunda biliyorsunuz Resûlullah vardır.
Namaz var, oruc var, zekat var, hac var, doğruluk var, yalancılık yok, bilmem ne yok, yok oğlu yok.!
Bunlar bu LĂ‚ İlĂ‚he İllallah’ın hepisi peşine takılmıştır.
Bunları bitir!
Temizlen!

Ondan sonra ikinci LĂ‚ İlĂ‚he ilallah’a gecersin!
O da Kur’Ă‚n-ı Kerim de Resûlullah’ın mubĂ‚rek ismini taşıyan bir sûre vardır.
Orda “Fa'lem ennehu la ilĂ‚he illellah” vardır.
“Bil ki Allah’tan başka Allah yoktur” diyor.
O da insanın batıni LĂ‚ İlĂ‚he İllallahıdır.
Birinci LĂ‚ İlĂ‚he İllallah’ı hazırlayıp da ikinci LĂ‚ İlĂ‚he İllallah dedi mi insan Velîyullah olur.
Onun icin daha biz birinci LĂ‚ İlĂ‚he İllallah.
LĂ‚ İlĂ‚he İllallah burda de kapıdan dışarı cık kopeğe taş at.
Ne oldu?
Yalan soyledin.
Oteki felanca şunu soyledi!
Oyle LĂ‚ İlĂ‚he İllallah mı olur, olmaaaz!
Az soyle daha iyi.

Ara sıra gider resmi gecit yaparsın.
Saygı duruşu yaparsın karşısında, bitti gitti!
Yok oyle iş.
Onun icin ilk defa dış taraflarınızı duzeltin LĂ‚ İlĂ‚he İllallah
İcin LĂ‚ İlahe İllallah’ına gecti mi Fa'lem ennehu!
Onun icin eski buyuk Velîlerde bir takım Haylar, şunlar, LĂ‚ İlĂ‚he İllallahlar, mertebe, mertebe en son Raziye mertebesi ki ordan sonra Ahadiyete girer Safiyete de orada : “Fa'lem ennehu lĂ‚ ilĂ‚he illellah!” dedi mi.
O zaman sen ortada yoksun.

Onun icin aziz cemaat LĂ‚ İlĂ‚he İllallah’ı bilmek lazım.
Soyluyoruz “LĂ‚ İlĂ‚he İllallahı”.
LĂ‚ İlĂ‚he İllallahın birisi Saffat suresinde zĂ‚hiri olan LĂ‚ İlĂ‚he İllallah gunduz icin.
Oteki Resûlullah’ın ismini taşıyan sûredeki.
Ondaki falemenne hu LĂ‚ İlĂ‚he İllallah gece icin.
Gece soylenir o.
“Efendim ben bu gece uyumayım soyleyim!”
Oyle olmaz otur gece uykusuz kalsan da olmaz.
Alıştıracaksın kendini.
Kendini alıştıracaksın.
Midesi cok dolu olanlar.
Fazla uykulu olanlar,
Birinci LĂ‚ İlĂ‚he İllallah ta kalsınlar.
Otekisini orseleme.
Orseleme, otekini de elinden kacırırsın sonra.
Bir koltuğa iki karpuz sığmaz gibi.
Onun icin Yunus Emre biliyorsunuz, o ne demiş cok guzel bir sozu vardır :

“Cumleler doğrudur sen doğru isen.
Doğruluk bulunmaz sen eğri isen!”

Onun icin kendini doğrult!
Booooyle doğrult!
Cilala kendini hic icine yalan, fitne, munafıklık koyma!
Ondan sonra LĂ‚ İlĂ‚he İllallah.
LĂ‚ İlĂ‚he İllallah cennetin anahtarıdır.
Yani kurtuluş anahtarıdır.
Kul LĂ‚ İlĂ‚he İllallah dese cennet…
Hadis : “Kim “LĂ‚ İlĂ‚he İllallah” der muhakkak cennete girecektir!” Amma azabını gordukten sonra.
Ama boyle ağızınan, “LĂ‚ İlĂ‚he İllallah” de, deftere yaz, kitaba yaz, sulus yaz.
Bilmem efendim dersini...
Yok oyle “LĂ‚ İlĂ‚he İllallah” değil.
İnancla soyleyeceksin.
LĂ‚ İlĂ‚he İllallah : İlah yoktur Ancak varsa Allah isminde ilahtır.
Falemenne hu LĂ‚ İlĂ‚he İllallah. dersen
Ben yokum hicbir kimse yoktur. Allah vardır.
O mertebeye geldi mi insan.

Bir gun Abdulkadir-i Geylani Hazretlerinin onune birisi gelmiş demiş ki.
Ya Allah’ın Velîsi : “Ya Gavs. Fa'lem ennehu lĂ‚ ilahe illellah ne demekdir?” demiş. Yani ikinci LĂ‚ İlĂ‚he İllallah.
“Sen bunu demiş Basra ya git. Benim orda bir kardeşim var. Seyidi Ahmedi Rufai ona sor!” demiş.
Gitmiş. Demiş ki : “Abdulkadir Geylaninin selĂ‚mı var!”
“Aleykume selĂ‚m!” demiş.
“LĂ‚ İlĂ‚he İllallah ne demektir?” demiş, Ahmedi Rufai,
Bunlar sacma değil.
Ruyada gormuş, uydurulmuş cingoz Recai hikayeleri de değil. Nasreddin Hoca hikayeleri de değil.
İslam hakiki islamın kafasına, kalbine girecek hakiki şeylerdir. Oyle gozunun onunde olan işlere inanmak gĂ‚yet kolay .
Mu’minine bil gayb.
“Bu gaybe inananların kitabıdır.”
Sıkı ister insana gaybe inanmak icin.
Onun icin inanılmayan kelimeleri zincirleyip ben size soyluyorum aklınıza giriyor.
Başkası : “Efendim boyle iş mi olur?”
Oyle buz gibi olur kiii, bunlar, bu dunyada buna inanlar kurtulmuştur.
Yarın bu toz duman kalkıp huzur-u ilahîye ye vardığımız zaman kimin atlı kimin yayan olduğu ortaya cıkacaktır.
Mu’minine bil gayb.
“Bu gaybe inananların kitabıdır.”
Gaybe inanmak!
Her babayiğid inanamaz ona.
Efendim goster bana
sana ne gostereyim gozun sineği gormez.
İcini temizle, ac kalbini gel, seni acıyım bir civatanı ameliyat yapayım.
Burdan ister Amerikayı gor.
Var insanda o Âletler var.
Hepisini Allah insanın vucudunda yaratmış onu kullanmasını bilmek lazım.

Hazreti Ahmedi Rufai yere bir şey cizmiş bir daire.
“Sen demiş oğlum! LĂ‚ İlĂ‚he İllallah ı mu soruyorsun?”
Ortasına girmiş “LĂ‚ İlĂ‚he İllallah” dediği zaman kayboluvermiş. Duman halinde.
Adam korkmuş.
O sırada Abdulkadiri Geylani’nin ruhaniyeti gelmiş.
“Oğlum ordaki ibrikteki gul suyunu dok oraya?” demiş.
dukmuşler hemen Hazreti Rufai tekrar duman haline gelmiş : “LĂ‚ İlĂ‚he İllallah budur!” demiş.

LĂ‚ İlĂ‚he İllallah!..
Cıktık acık alınla gibi lakırtı.
Yok oyle değil oğlum.
LĂ‚ İlĂ‚he İllallah benim kalemdir.
LĂ‚ İlĂ‚he İllallah,
LĂ‚ İlĂ‚he İllallah.
LĂ‚ İlĂ‚he İllallah kalbine vuracaksın.
Yerden goğe kadar, gokten yere kadar Allah yoktur! BİR TEK Allah benim kalbimdedir.
Hablel verid.
LĂ‚ İlĂ‚he İllallah kalbimde.
Oyle bir an buna calıştığın zaman bakarsın ki kalb Allah Allah der.
Yanına sinek değil mikrop bile yanaşamaz.

Onun icin “LĂ‚ İlĂ‚he İllallah” deyip de gecmemek lazımdır.
O halde bir zahiri LĂ‚ İlĂ‚he İllallah,
bir de batını olarak Falemenne hu LĂ‚ İlĂ‚he İllallah.
Kur’Ă‚nı Kerimde bunlar iki yerde gecmiştir.

Onun icin aziz cemaat LĂ‚ İlĂ‚he İllallah’ı kuru bir kelime olarak kabul etme!
“Efendim ne olurmuş ben gece otursam gece uykum kacsa da alsam tesbihimi LĂ‚ İlĂ‚he İllallah! LĂ‚ İlĂ‚he İllallah ne olur bundan?” demek.
Akla vurduğun zaman bunu, bir şey olmaz.
Efendi onu milyonlarca insan soylemiş.
Milyonlarca Velîyullah soylemiş.
Milyonlarca kitaba girmiş.

“LĂ‚ İlĂ‚he İllallah” yav
“LĂ‚ İlĂ‚he İllallah” ya ne zannettin.
Ama onu soyleyebilecek vaziyete gelmek lazımdır.
Allah cumlemizi hakıkı “LĂ‚ İlĂ‚he İllallah” diyen zumreye idhal eyleye.
Onun icin bu zumreye idhal olundu mu insan, cennete girdi.. efendim soyleyemezmiş!..
Yooook!
CenĂ‚b-ı Allah oyle bir nasip eder mu’mine ki, icinde fitne yoksa.
İcinde fitne varsa iş değişir.

Onun icin icinizi fırcayla, vim tozuyla yıkayın aziz cemaat, yıkayın.
Cunku Ă‚hir zamandayız biz.
Âhir zamanda şoyle ustun koru icini temizleyen kurtulur.
Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimiz zamanında; O’nun mubĂ‚rek yuzunu gormuşler, O’nun sohbetinde bulunmuşlar.
O zaman İslamlık cok zordu. Cok zordu.
Şimdi İslamlık gĂ‚yet kolay.
Fakat icini temizleyene kolay iş.
Beş vakit namaza, yalan soyleme, doğruluktan ayrılma, Yalandan şakadan bile olsun yalan soylemeyin.
GÂyet merhametli olunuz.
Sokakta giderken bile bir karıncayı bile incitmeyin.

İslamiyyette Rıza-yı İlahî Baha ile değil bahane ile kazanılır. Fahreddini Razi’nin Tefsir-i Kebir’inin 3. cildinde yazar.
“Ben bu tefsiri bitireceğim sırada” der.
“Kendimi ruyada cennette gordum, cennette” diyor.
“Beni buraya nicin soktular?
Bu kadar tefsir yazdım, bu kadar vaaz ettim, bu kadar talebe yetiştirdim!”
“Yoo yooo yoooo yooo Fahrettin!” demişler.
“Bunlar, sen bir gun kamış kalemi murekebe batırıp da yazacağın sırada odanda kamış kalemin uzerine bir sinek kondu, sinek.
İcinden şoyle gecti. Bu oda kapalı. Bu hayvancağız herhalde susamıştır. İcsin şu murekkebin suyunu bu da Allah’ın mahlukudur diye icinden gecti!” demiş.
Sineğin ne olacak bir damlacık bile su icmez , icemez.
İcmiş suyunu sinek.
Allah’ın hoşuna gitti.
Cunku CenĂ‚b-ı Allah’ın merhameti namutnahidir.
Onunla merhamette yarışa gireceksin oğlum merhamette yarış edeceksin.
“Ben Rahmanurrahimim
Sen karıncayı bile şey etmiyorsun.
Sen kulsun benimle nasıl yarışa girersin!” der
Bir tekme atar bir makama şey edersin.
Orada da sabıra girersin.
Allah’nan yarışa cıkacaksın. Yarışa.
Elhamdulillahi Rabbul Âlemin.

Onun icin aziz cemaat merhamet hislerinizi daima bileyin kızmayın, hiddet gostermeyin, kader karşısında başınıza bir felaket geldiği zaman kadere tekme vurmayınız.
CenĂ‚b-ı Allah’ın emriyle olmuştur olan , sabır edin.
Allah’ın şeyinde acele yoktur.
Kulluğa gireceksiniz.
Bir kulunu unutur mu.
Bir gun bakarsın CenĂ‚b-ı Allah va’dından katiyen rucu’ etmez. Ve zulum etmez kuluna.
Hele secdeye kapandığı zaman.
“Nasıl nasıl olur? Efendim şey imkanı yok!”
Ne şeytan, ne munafik, ne yer haşeresi, ne yılan ne yırtıcı hayvan
Secdeye hakiki başını koyup icini temizleyen insana yanaşmaz.
Ona melekler bile evini ziyarete gelir.

Onun icin Ramazan yanaştı.
İcimizi temizleyelim,
dışımızı temizleyelim,
hiddetlerimizi reddedelim.
Dargınlıklarımızı kaldıralım.
Merhametli olalım.
Ve bir de geceleri de LĂ‚ İlĂ‚he İllallah, Estağfirullah, bunlara da devam edin.
Ramazana hazırlık olsun.
Belki varız, belki yokuz!..

Onun icin aziz cemaat, bu dediklerimizi yaparsanız yarın Ă‚hirete kollarınızı sallaya sallaya, herkes kendi geninde haşrolacaktır. Hepimiz birden biz de Tabur gibi gul kokarak doğrudan doğruya Hazreti Resûlun yanından gecip Huzur-u İlahîye ye gideceğiz. İnşeallahu Rahman.
CenĂ‚b-ı Sallallahu Aleyhi Vesellemin şefaat-ı uzmasıyla CenĂ‚b-ı Allah’da bize sual sormayacaktır.
Amma dediğim yoldan giderseniz,
Secdeden başımızı kaldırmayınız,
Yalan soylemeyiniz,
Birbirlerinize karşı gĂ‚yet buyuklere hurmet, kucuklere şefkat ağaclardan karıncalara varıncaya kadar merhamet hislerinizi kamcın, dizgin halinde merhamet kulcesi olun.
Onun icin Sallallahi Aleyhi Vessellem merhamet halinde ba’as olduğunduğu icin Rahmatenlil Ă‚lemin olmuştur.
Cumlemizi peygamberimizin şefaatından Allah mahrum eylemeye.
Son nefesimizde onun mubĂ‚rek ismiyle ki buyurun : LĂ‚ İlĂ‚he İllallah Muhammedur Resûlullah ile cene kapamak nasip etsin!
Bu kelimeyle birlikte huzuru ilahîyeye varalım.
Lillahil Fatiha.


KELİMELER:

Lemyezel : ZĂ‚il olmaz, bĂ‚ki, zeval bulmaz. Daimî olan.
Kavl : Anlaşma. Sozleşme. * Konuşulan soz. Soz cumlesi. * İtikad, delĂ‚let. * Tarif. * İlham.
Feyz : (C.: Fuyuz) Bolluk, bereket. * İlim, irfan. Mubareklik. * Şan, şohret. * İhsan, fazıl, kerem. Yuksek rutbe almak. * Suyun coğalıp cay gibi taşması. Cok akar su
Huzme : Demet. Deste. Bir kucak şey. * Fiz: Bir ışık kaynağından cıkan sutun halindeki şua.
Tecellî : Gorunme. Bilinme. * Kader. * Allah'ın (C.C.) lutfuna uğrama. * İlĂ‚hi kudretin meydana cıkması, gorunmesi. Hak nurunun te'siriyle kulun kalbinde hakikatın bilinmesi
An-ı vahid : Bir anda.
Uhuvve : Kardeşlik. Din kardeşliği. Samimi dostluk.
Haslet : Huy. AhlĂ‚k. Yaradılıştan olan tabiat.
Vech : (Vecih) Yuz, cehre, surat. * Tarz, uslub. * Her şeyin karşısına gelen ve karşısında olan. Satıh. On. Alın. Cephe.
Sipahi : Ask: Osmanlı askerlik teşkilĂ‚tında "Timar" namiyle oşur ve rusumunu aldıkları araziye mukabil, harp zamanlarında kendi hayvanları ve kanunen goturmeğe mecbur oldukları silĂ‚hlı askerlerle birlikte sefere iştirak eden bir sınıf suvari askeri. Bunlar akıncılık, capulculuk ve karakol hizmetlerini ifa ederler ve duşman karşısında piyadelerin muhafazasını te'min ettikleri gibi, icabında hucum işlerini de yaparlardı.
NĂ‚-hak : Haksız.
Melekut : Tam bir hĂ‚kimiyyetle, Saltanat-ı İlĂ‚hiyyenin muessiriyyet ve idĂ‚resinin esrarı. Her şeyin kendi mertebesinde, o mertebeye munĂ‚sib ruhu, canı, hakikatı. Bir şeyin ic yuzu, ic ciheti. * Hukumdarlık. Saltanat. * Ruhlar Ă‚lemi.


ÂYETLER:

أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ
“Elem neşrah leke sadrek : Biz senin goğsunu acıp genişletmedik mi?” (İnşirah 94/1)

لَوْ أَنزَلْنَا هَذَا الْقُرْآنَ عَلَى جَبَلٍ لَّرَأَيْتَهُ خَاشِعًا مُّتَصَدِّعًا مِّنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَتِلْكَ الْأَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
“Lev enzelna hazelkur'ane 'ala cebelin lereeytehu haşi'an mutesaddi 'an min haşyetillahi ve tilkel'emsalu nadribuha linnasi le'allehum yetefekkerune. : Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parca parca olmuş gorurdun. Bu misalleri insanlara duşunsunler diye veriyoruz.” (Haşr 59/21)

وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَـكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَا أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ
“Ve lemma cae musa li mikatina ve kelemehu rabbuhu kale rabbi erini enzir ileyk kale len terani ve lĂ‚kininzur ilel cebeli fe inistekarra mekanehu fe sevfe terani felemma tecella rabbuhu lil cebeli cealehu dekkev ve harra musa saika felemma efaka kale subhaneke tubtu ileyke ve ene evvelul mu'minin : Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tûr'a) gelip de Rabbi onunla konuşunca «Rabbim! Bana (kendini) goster; seni goreyim!» dedi. (Rabbi): «Sen beni asla goremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni goreceksin!» buyurdu. Rabbi o dağa tecellî edince onu paramparca etti, Musa da baygın duştu. Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim.” (A’raf 7/143)

وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَـكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَا أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ
“Ve lemma cae musa li mikatina ve kelemehu rabbuhu kale rabbi erini enzir ileyk kale len terani ve lĂ‚kininzur ilel cebeli fe inistekarra mekanehu fe sevfe terani felemma tecella rabbuhu lil cebeli cealehu dekkev ve harra musa saika felemma efaka kale subhaneke tubtu ileyke ve ene evvelul mu'minin : Musa tayin ettiğimiz vakitte (Tûr'a) gelip de Rabbi onunla konuşunca «Rabbim! Bana (kendini) goster; seni goreyim!» dedi. (Rabbi): «Sen beni asla goremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde durabilirse sen de beni goreceksin!» buyurdu. Rabbi o dağa tecellî edince onu paramparca etti, Musa da baygın duştu. Ayılınca dedi ki: Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tevbe ettim. Ben inananların ilkiyim.” (A’raf 7/143)


إِنَّهُمْ كَانُوا إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ
“İnnehum kanu iza kiyle lehum la ilahe illellahu yestekbirun : Cunku onlara: Allah'tan başka tanrı yoktur, denildiği zaman kibirle direnirlerdi.” (SĂ‚ffĂ‚t 377/35)

فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مُتَقَلَّبَكُمْ وَمَثْوَاكُمْ
“Fa'lem ennehu la ilahe illellahu vestağfir li zembike ve lil mu'minine vel mu'minat vallahu ya'lemu mutekallebekum ve mesvakum : Bil ki, Allah'tan başka ilĂ‚h yoktur. (Habibim!) Hem kendinin hem de mumin erkeklerin ve mumin kadınların gunahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir.” (Muhammed 47/19)



muhammedinur


__________________