Radyo Onbeş ve Semerkand Tv programcılarından Adem Topal ile Keyifli Bir Roportaj

Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?

En zor iş kendinden bahsetmektir. Adem Topal 1958, Camoluk doğumluyum. Lise tahsilimi İstanbul'da, universite tahsilimi de Erzurum'da Edebiyat Fakultesinde tamamladım. 1984 mezunuyum. İki yıl Muş'ta oğretmenlik yaptım. 87'den beri de ticaretle uğraşıyorum. Bir kanaatim var, burada onu da belirteyim : "İslam dinine en fazla hizmet edenler, maişetini dinden kazanmayanlardır." Bu benim de hayat dusturumdur. Din yolunda hizmet edeceğim fakat dinden para kazanmayacağım.

1979 senesinden beri de dini ve tasavvufi araştırmalar yapıyorum.


Araştırmalara nasıl başladınız?

İlk olarak, rahmetli Seyda Muhammed Raşid (k.s) hazretlerinin hayatını araştırmaya başladım. Bu zatlara evliya deniliyor. Evliya nasıl olunur? Bu zatlar ne yaparlar? Hayatta evliyalar var mıdır? Hayatta olunca nasıl oluyor? Bunları araştırdık. Hala da araştırmalarımız devam ediyor.




Programcılık ne zaman başladı peki?

Radyo Onbeş kurulunca, yetkililer tarafından program yapmaya davet edildik. "Hayatın Kalbinden Sozler" adıyla programımız başladı. Altı yuz programa yaklaşıyoruz. Programda Allah dostlarını anlatıyoruz. Hayatlarını, menkıbelerini, sozlerini paylaşarak insanlarla tanıştırıyoruz. Dolayısıyla kendimiz de tanışıyoruz.

Daha sonra Semerkand Tv kuruldu. Bundan sonra da bizzat Allah dostlarının medfun bulundukları, merkadlarını, turbelerini, kabirlerini ziyaret ederek program yaptık. Programa da "Mekan-ı Aşk" ismini verdik. Cunku Musluman olumden korkmaz. Olum, Mevlana (k.s) Hazretleri'nin tabiriyle duğun gecesidir, şeb-i aruzdur. Bizler de olumun cereyan ettiği, noktalandığı yerler ancak aşk mekanları olabilir kanaatinden hareketle, yetkililerle beraber, "Mekan-ı Aşk" ismini verdik programa...

Şimdi her ikisini birlikte goturuyoruz.


Tasavvuf araştırmalarına başladığınızda hayatta olan bir Allah dostunun hayatından yola cıkmışsınız. Fakat daha sonra, toplumdaki genel algıda olduğu gibi, Âlemini değiştiren Allah dostlarını anlatmaya devam etmişsiniz...

Zaten programlarımızda soyluyoruz: "O zatlar hayatta olanların referansıdır. Biz şimdi size anlatıyoruz. Bu zatlar yok olup gitmediler. Bunlar gibi, bunların hayatında ne yaşanmışsa, onları yaşayanlar devam ediyorlar."

Fakat Evliyaullah'ın bir hali vardır. Hayattayken kendilerinin bilinmesini cok istemezler. Hatta kaynaklarda hep tembihler gorursunuz onları "Benim bu halimi olene kadar kimseye soyleme" diye... Olağanustu bir şey yaşamışsa biriyle ona rica ederler, "bunu sakla" diye. Cunku halkın cok fazla itibar etmesi, onların belki manevi ilerlemelerine de engel teşkil etmiştir. Tek istisna murşidlerdir... İrşadla gorevli olanlardır.

Evliyalar 4 kısma ayrılırlar.

1. Hem halkın bildiği hem Hakk'ın bildiği. Bunlar murşid-i kÂmillerdir.
2. Kendisinin bildiği, halkın bilmediği,
3. Halkın bildiği ama kendisinin bilmediği,
4. Ne halk ne de kendisi biliyor ancak Allah Teala biliyor. Bunlara havas deniyor. Vefat ettiğinde bohcası acılıyor. Yunus Emre'ye demiş ya Taptuk Emre "Acele ettin Yunus, biz senin bohcanı son nefeste acacaktık."

Biz bazen programlarımızda murşitlik yapmayanları da anlatıyoruz zaten. Ali hÂfız Hazretleri, Mehmed Akif Ersoy Hazretleri gibi...




Tv ve radyo programlarının haricinde katıldığınız organizasyonlar da oluyordur muhakkak. Onlardan da bahsetsek biraz...

Yurt ici ve yurtdışında ceşitli konferanslar duzenliyoruz. Daha cok dini ve tasavvufi hayatı anlatarak ve yaşayarak on ayak olmak istiyoruz. Uluslararası Kardeşlik Barış ve Ahlak Derneği (UKBA) adıyla bir de derneğimiz var. Ben bu derneğin Arap Yarımadası sorumlusuyum aynı zamanda. Bu dernek vasıtasıyla 40 ulkede calışmalar devam ediyor. Guney Afrika'nın en uc koşelerine kadar ulaştık. Avustralya artık kendi memleketimiz gibi. Turk Cumhuriyetleri, - "Turkî" demedim dikkat ediniz cunku "Turkî" Turk'e benzeyen demektir, hakaret sayılan ve bizim tabirimiz olmayan bir sozdur.- Musluman Cumhuriyetleri, Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla ortaya cıkan devletler, Balkanlardaki devletler var. Buralarda ceşitli konferanslar yapıyoruz. Gecen Makedonya'da geniş katılımlı bir konferans gercekleştirdik. Oralarda tasavvufi hayat canlı bir şekilde devam ediyor. Yurt icinde de aynı şekilde devam ediyoruz.

Gunumuzde, malumunuz, tasavvuf cok merak ediliyor. Ancak bu alanda doğru yonlendirmeler yapılmıyor. İnsanlar da doğru ve guvenilir bilgiler bulduğunda sahip cıkıyor.


Programlarınız icin ve konferanslarınız icin kullandığınız kaynaklarınız nelerdir?

Kaynaklarımız meslek sırrıdır. Şu anda benim kutuphanemde, evliyalarla ilgili, yaklaşık 200 ciltlik kitap var. Bunun dışında herhangi bir kaynak da kabulumuzdur. Yalnız okuduktan sonra kalbi bir suzgecten geciriyoruz. Yani "doğru mudur, yanlış mıdır?" diye. Bir de Gazi Yaşar şoyle soyluyor : "Bir kimse, bir işle meşgul olursa, beyninde o işle ilgili bir şablon oluşur. Siz o ulaştığınız bilginin doğru olup olmadığını şablonu kullanarak oğrenebilirsiniz." Mesela, bazen insanların cok değer verdiği bilgiler bize ulaşıyor. Ama o bilgileri paylaşmıyoruz. Bazıları velilere yakışmayacak şeyler oluyor cunku. Mesela, İmam Şafii Hazretleri'nin "Denizden babam cıksa yerim" dediğini soylerler. Ben bunu reddediyorum. Cunku İmam Şafii gibi bir zÂt boyle genellemeler kullanmaz. Onun ilmine aykırıdır bu soz. "Denizden şunları yiyebilir şunları yiyemezsiniz" der. Evliya kerametleriyle ilgili anlatılan hadiselere de aynı şekilde bakıyoruz. Doğruluğuna, aynı yontemlerle karar verdikten sonra kullanıyoruz. Bu manada kaynak sıkıntısı da cekmiyoruz aslında.

Turkiye'de bu konuda yayınlanmış epey eser de var. Zaten otuz kusur İslam Ansiklopedisi var. Buralardaki maddelerde Allah dostları da yer alıyor ama ansiklopedik bilgi bizim programlarımız icin yetmez. Cunku orada cok "kuru" bilgi paylaşımı yapılıyor. Aslında bu noktada ciddi araştırmacılara ihtiyacımız var. Kutuphanelerimizde yer alan kadim eserlerimizi iyice araştırmamız gerekiyor. Cunku bazı kimseler inandıklarını Allah dostlarını referans gostererek yazabiliyorlar.

Vatandaşlar merak ediyorsa tavsiye edebiliriz. Mustafa Ozdamar'ın "Kırk Ambar" diye kitabevi var. Evliyaların hayatlarını anlatan kırk kusur kitap var.


Sadece mezar taşından ibaret Allah dostlarının mezar-ı şerifleri restore ediliyor, gereken onem artık veriliyor galiba...

Kultur mudurlukleri şehirlerinde bulunan, orada yaşamış, Allah dostlarını gun yuzune cıkarmaya başladılar. 7-8 senedir restorasyon calışmaları var. Yoğun bir şekilde, Kultur Baklanlığı'nın, Vakıflar Genel Mudurluğu'nun ve bazı yerlerde belediyelerin o turbeleri, turbelerin yanındaki mescitleri gun yuzune cıkartma calışmaları devam ediyor.

Gecen Bursa'ya Rami Celebi'ye gittik. Sadece mezar taşı olan mubareğin bulunduğu mezar-ı şerifi temizlemişler, hazire haline getirmişler, restore etmişler. Pırıl pırıl bir yer olmuş. Tabi iyi yapılan bir işi de takdir etmek lazım. Biz bazen kotu yapılan bir işi tenkit ederiz fakat iyi bir iş yapıldığı zaman takdir etmeyiz.

Sonra, Molla Fenari'ye gittik. Şimdi onun da mescidi restore ediliyor. Henuz inşaat devam ediyor. Molla Fenari'nin bulunduğu kabr-i şeriften Bursa'ya kuş bakışı bakıyorsunuz. Ulaşım sıkıntısı da var. Dar sokaklardan falan yuruyerek dağın tepesine cıkıyorsunuz ama orada da restorasyon calışması var, coğu yerde gorduk bu calışmaları.




Amasya'ya Garip Hafız'a gittik. Cok guzel yapmışlar, restore etmişler.

Ilıcahamam'a gittik. Şeyh Ali Semerkandî isminde bir zatın kabr-i şerifini gorurdum. Kaynak bulamamıştım. Arkadaşlar eski bir kitap getirdiler. Gaziosmanpaşa muftusu yazmış, cok guzel, her şeyi de anlatıyor.

Şeyh Ali Semerkandî Hazretleri 142 sene yaşamış. Meşhur sığırcık suyu diye bilinen kerameti var. Cankırı'da meydana gelmiş. Bir Ali Semerkandî Hazretleri daha vardır. Mersi'ndedir. Bu zat seyyiddir. Camlıdere'deki Ali Semerkandî hazretleri Farukidir.


Teberruken, Şeyh Ali Semerkandî Hazretlerinin kerametlerini anlatır mısınız biraz?

Şeyh Ali Semerkandî Hazretleri Alanya'dan ayrılarak Cankırı-Orenşar (Eskipazar) bolgesine hicret eder. Dervîş kılığında Orenşar'a gelen Şeyh Ali'nin buyuk bir veli ve murşit olduğunu yore halkı bilmez. Burada ucretsiz olarak sığır cobanlığı yapar. Sığırları, yavruları ile birlikte emzirtmeden otlatır. Hem de ekili tarlalarda otlatırmış. Bazıları rahatsız olmuşlar.

Cok yabani ot varmış o sene ekinlerde. Ekili tarlalarda otlayan sığırlar, tarlalardaki zararlı otları yemiş ama ekinlere dokunmamış. Bu olağanustu olaylar karşısında ahali hayrete duşmuş. Hatta o sene en verimli ekini almış koyluler. Ambarlar mahsulle dolmuş taşmış, sığmamış ambarlara... Durumu anlayan kişiler şeyhin manevi himmetinden istifade ederek irşad olmuşlar. Bazıları da cehaletinden dolayı şeyhe karşı tavır almış ve asılsız iftiralarda bulunmuşlar. Hatta kinlenen kişiler ve yoneticiler olmuş.

Sığır cobanlığı yaparken gunumuzde Eskipazar ilcesi Sadeyaka Koyu yakınında bulunan ceşmeye abdest almak icin gelir. Koyun kadınları ise ceşme başında buğday yıkarlar. Şeyh Ali bu kadınlardan abdest almak icin su ister. Ceşme başında bulunan kadınlar şeyhe su vermedikleri gibi hakaret ederler. Bu uzucu olay uzerine, namaz vakti de daraldığı icin, Şeyh Ali Hazretleri elindeki asayı yere vurur. Vurduğu yerden ırmak buyukluğunde su fışkırır. Bu suyu goren ceşme başındaki kadınlar şeyhe gelerek, bu suyun mahsullerine ve arazilerine zarar vereceğini, hemen bu suyun kesilmesini isterler. Hatta kendisini sihirbazlıkla suclarlar. Kadınların bu davranışlarına uzulen Şeyh Ali hazretleri suya "Dur ya mubÂrek! Bunlara iyilik yaramaz. Cıktığın yerden geri bat, kuruyup gitme. Cık yine bat, olduğun yerde sakin ol. Haşerelerin imhasına vesile ol" der. Bu mubarek su şeyhin emrine uygun duruma gelir. Gunumuzde bu su kuyusu Sadeyaka Koyu Şıhlar Mahallesi yakınındadır. Bu suya "Sığırcık Suyu" denilir.

Dinleyenlerin, izleyenlerin geri donuşleri oluyor mu? Cunku her yerde velî bir zÂt yaşamış...

MekÂn-ı Aşk'ta Allah dostlarının hayatını anlattığımızı goren vatandaşlar bizleri arayıp kendi beldelerinde bulunan Allah dostlarının da tanıtılmasını istiyorlar.


Son olarak dinleyenlere, izleyenlere soylemek istediğiniz bir şey var mı?

Şunu soylemek isterim : "Başka hic bir şey yapamıyorlarsa eğer, Allah dostlarını sevsinler. Sevmek buyuk bir kazanctır. Cunku "Kişi, sevdiğiyle haşrolunacaktır."

Teşekkur ederiz sayın hocam.
__________________