EshĂ‚b-ı kirĂ‚m’ın en buyuklerinden ve Peygamberimizin ( aleyhisselĂ‚m ) dĂ‚mĂ‚dı, ucuncu halifesi. 577 senesinde Mekke’de doğdu. Babası AffĂ‚n olup, Kureyş kabilesinin Benî Umeyye kulundandı. Hazreti Osman’ın soyu, Abd-i Menafta Peygamberimizin ( aleyhisselĂ‚m ) temiz nesebi ile birleşir. Dunyada iken Cennetle mujdelenen on kişiden biridir. Hazreti Rukıyye’den Abdullah isminde bir oğlu olmuş ve bu sebeble Ebû Abdullah kunyesi ile de tanınmıştır.

Hazreti Osman, ilk musluman olanların beşincisidir. Musluman olmadan once ticĂ‚ret ile uğraşırdı. Zengin bir tuccĂ‚r olup, mukemmel ve zarif bir cemiyet insanı idi. Kabilesi arasında geniş bir cevresi ve buyuk itibarı vardı. İslĂ‚miyet gelmeden once Hazreti Ebû Bekir ile yakın arkadaş ve dost idi. Ona karşı icten bir sevgi duyar, iş husûsunda da goruşup konuşurlardı. O da Hazreti Ebû Bekir gibi cahiliyet devrinin kotuluklerinden uzak durmuştur. Hazreti Ebû Bekir musluman olduktan sonra, Hazreti Osman da onun teşviki ile musluman oldu. Musluman oluşunu kendisi şoyle anlatır:

“Benim kĂ‚hin bir teyzem vardı. Bir gun onun evine varmıştım. Bana dedi ki: “Sana bir hatun nasîb olacak ki, ne sen ondan once bir hatun gormuş olursun, ne de o, senden once bir erkek gormuş olur. Guzel yuzlu ve zahide bir hatun olup, bir buyuk Peygamber kızı olsa gerektir.” Ben teyzemin bu sozune hayret ettim. Yine bana dedi ki: “Bir peygamber geldi. O’na gokten vahy nĂ‚zil oldu.” Ben dedim ki: “Ey teyzem, boyle bir sır, şehirde hic duyulmadı. O halde bu sozu acık soyle.” O zaman teyzem dedi ki: “Muhammed bin Abdullah’a peygamberlik geldi. Halkı dine davet eder. Cok zaman gecmez ki, O’nun dîni ile Ă‚lem nurlanır. O’na karşı gelenin başı kesilir.”

Teyzemin bu sozleri, bana cok tesir etti. Endişeye duştum. Ebû Bekir ( radıyallahu anh ) ile, aramızda buyuk bir dostluk vardı. Birbirimizden hic ayrılmazdık. Bu meseleyi goruşmek uzere, iki gun sonra hemen Ebû Bekir ( radıyallahu anh )’in yanına gittim. Teyzemin soylediklerini O’na soyledim. Ebû Bekir ( radıyallahu anh ) bana dedi ki: “Ya Osman! Sen akıllı bir kimsesin. Hic gormez ve işitmez ve bir şeye fayda ve zarar vermez olan bir kac taş ilĂ‚hlığa nasıl lĂ‚yık olur?” Ben, “Doğru soyluyorsun, teyzemin sozu gercektir” dedim.

Hazreti Ebû Bekir, Osman’a ( radıyallahu anh ) İslĂ‚miyeti anlattıktan sonra O’nu Resûlullah’ın ( aleyhisselĂ‚m ) huzûruna goturdu. Peygamberimiz, Hazreti Osman’a şoyle buyurdu:

“YĂ‚ Osman. Hak teĂ‚lĂ‚ seni Cennete misĂ‚firliğe davet eder. Sen de icabet eyle! (Kabûl et) Ben butun insanlara hidayet rehberi olarak gonderildim” Hazreti Osman Resûlullah’ın yuksek halleri ve guler yuzle soylediği sozler karşısında kendinden gecip, buyuk bir şevk ve teslimiyetle “Eşhedu en lĂ‚ ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resûluh” deyip musluman oldu. Sonra da daha once Şam’a gittiği sırada gorduğu bir ruyayı şoyle anlattı: “YĂ‚ Resûlallah! Biz Muan ile Zerka denilen yer arasında idik. Bir ara orada uyumuşduk. O sırada “Ey uyuyanlar. Uyanın. Ahmed ( aleyhisselĂ‚m ) Mekke’de zuhur etti.” diye nidĂ‚ eden bir ses işittik. Mekke’ye gelince de sizin Peygamber olarak gonderildiğinizi oğrendik.”

Teyzem, musluman olduğumu duyunca cok sevinip aşağıdaki şiiri okuyarak yanıma geldi.

Sozlerim sebebiyle, Hak teĂ‚lĂ‚ Osman’a
Doğru yolu gosterdi, hidĂ‚yet verdi ona.
Kendi fikrini bırak, uy Resûlun fikrine,
Her sozu doğru olan, Allahın Resûlune.
Hak dîni ile gonderilen, iki kızını nikahladı ona,
Ufukda mecz olan ayla guneş gibi oldu.

Hazreti Osman musluman olduktan sonra, diğer muslumanlar gibi o da ceşitli işkencelere uğradı. Bilhassa amcası tarafından cok işkence yapıldı. Musluman olduğu icin amcası, onu ip ile belinden ağaca bağlayıp, yoruluncaya kadar kırbac ile doverdi. O butun işkencelere sabreder hep kelime-i şehĂ‚det okurdu. Musluman olduktan sonra, Peygamberimizin ( aleyhisselĂ‚m ) kızı Rukıyye ile evlendi. Peygamberimizin kızları Rukıyye ve Ummu Gulsum daha once Ebû Leheb’in oğulları Utbe ve Uteybe ile nişanlanmışlardı. Peygamberimiz, insanları musluman olmaya davete başlayınca, Ebû Leheb duşmanlık etmeye başladı. Oğulları da duşmanlık edip, Resûlullah’ın kızlarını almaktan vazgectiler. Boylece Resûlullahı ( aleyhisselĂ‚m ) sıkıntıya duşurmek istediler. Bunun uzerine vahiy gelerek Rukıyye Hazreti Osman’a nikĂ‚h edildi. Rukıyye, Bedr Savaşı’ndan sonra vefĂ‚t edince, Peygamberimizin diğer kızı Ummu Gulsum de Hazreti Osman’a nikĂ‚h edildi. Bu bakımdan O’na Peygamberimizin ( aleyhisselĂ‚m ) iki kızıyla evlenme ni’metine kavuşmuş olduğu icin iki nûr sahibi manasına “Zinnûreyn” denilmiştir.

Hazreti Osman musluman olunca, muşrikler tarafından yapılan işkencelere uzun zaman tahammul edip, Habeşistan’a hicret etmeye izin verilince, hanımı Rukıyye ( radıyallahu anha ) ile Habeşistan’a hicret etti. Boylece Habeşistan’a ilk hicret eden Muslumanlardan biri de Hazreti Osman’dır. Ayrıca Hud aleyhisselĂ‚mdan sonra ailesi ile birlikte ilk hicret edenlerden oldu. Bir muddet sonra Mekke’ye donup, ikinci olarak tekrar Habeşistan’a hicret etti. Bu ikinci hicretten sonra Mekke’ye donup, son olarak Medine’ye hicret etti. Boylece dîni uğruna uc kere hicret etti.

Medine’ye hicret ettiği ilk gunlerde şehirde su sıkıntısı cekiliyordu. Rume kuyusundan başka icecek su yoktu. Bu kuyu ise bir Yahudiye Ă‚it olup suyunu satardı. Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ): “Rume kuyusunu, kim satın alır, kendi kovasını muslumanların kovası ile beraber tutarsa, Cennetteki kovası bundan hayırlı olur.” buyurdular. Hazreti Osman kuyuya varıp, Yahudi ile pazarlık etti. Yahudi kuyunun hepsini satmadı. Hazreti Osman da, nobetleşe bir gun kendisinin, bir gun Yahudinin olmak uzere yarısını satın aldı. Hazreti Osman kendi nobet gununde kuyuyu muslumanlara serbest bırakırdı. Yahudi, nobetinde suyu para ile satardı. Muslumanlar Hazreti Osman’ın nobetinde iki gunluk sularını alır, Yahudinin nobetinde kuyunun yanına uğramazdı. Yahudinin işi boylece bozuldu. Sonra: “YĂ‚ Osman, işimi bozdun” deyince Hazreti Osman kuyunun diğer yarısını da aldı. (İlk yarısını onikibin dirheme almıştı, ikinci yarısını sekizbin dirheme aldı. Hepsini sebil etti.)

Hazreti Osman Bedir Savaşı haric butun savaşlarda bulundu. Hudeybiye andlaşmasında Mekke’ye elci olarak gonderildi. Tebuk seferinde onbin kişilik İslĂ‚m ordusunun, butun ihtiyĂ‚clarını karşılayıp donattı. Ayrıca bin altın da para yardımında bulundu. Butun malını İslĂ‚miyetin yayılması, insanların kurtulması, se’Ă‚dete kavuşması icin Allah yolunda harcadı.

Bedir Savaşı yapıldığı sırada, Peygamberimizin kızı olan, hanımı Hazreti Rukıyye’nin ağır hasta olması sebebiyle, Bedir Savaşına katılmasına izin verilmedi. Zafer haberi geldiği gun hazret-i Rukıyye vefĂ‚t etti. Hazreti Osman’ın Hazreti Rukıyyeden, Abdullah adında bir oğlu olup, hicretin dorduncu yılında altı yaşında vefĂ‚t etti. Peygamberimiz ( aleyhisselĂ‚m ), kızı Rukıyye’nin vefĂ‚tından sonra diğer kızı Ummu Gulsum’u Hazreti Osman ile evlendirdi. Hicretin dokuzuncu yılında Ummu Gulsum de vefĂ‚t edince Peygamberimiz ( aleyhisselĂ‚m ): “Ya Osman bir kızım daha olsaydı, onu da sana verirdim” buyurdu.

Hazreti Osman, Peygamberimizin ( aleyhisselĂ‚m ) vahiy kĂ‚tiblerinden idi. Guzel yazar, guzel konuşur ve cok kuvvetli bir hatîb idi. DĂ‚ima Kur’Ă‚n-ı kerîm okur, ondan ceşitli meseleler cıkarırdı. Kur’Ă‚n-ı kerîmi hıfzı (ezberi) cok kuvvetli idi. Namazda bir rek’atte butun Kur’Ă‚n-ı kerîmi okuyan dort kişiden biri de Hazreti Osman’dır. Cok okuduğu icin iki mushaf elinde eskimiştir.

İslĂ‚miyet yayılmaya başlayınca, her taraftan muslumanlar coğalıp Medine’ye geliyordu. Peygamberimizin ( aleyhisselĂ‚m ) mescidi dar gelmeye başlamıştı. Bunun uzerine Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) “Bizim mescidimizi bir zira’ olsun genişleten Cennete gider” buyurdu. Hazreti Osman, “YĂ‚ Resûlallah, malım mulkum sana feda olsun. Mescidi genişletme işini uzerime alıyorum” dedi. Mescidi kırk zira’ (20 metre) genişletti ve butun masraflarını karşıladı. Bunun uzerine “Allahın mescidlerini ancak, Allaha, Ă‚hiret gunune inanan, namaz kılan, zekĂ‚t veren ve yalnız Allahdan korkan kimseler tamir eder. İşte hidĂ‚yet uzere bulunanlardan oldukları umulanlar bunlardır.” meĂ‚lindeki Tevbe sûresi onsekizinci Ă‚yeti nĂ‚zil oldu. Ekseriyetle Peygamberimizin ( aleyhisselĂ‚m ) yanından ayrılmazdı. Veda Haccı’nda da Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) ile beraber bulundu. Peygamberimizin vefĂ‚tından sonra Hazreti Ebû Bekir’in kendisinden sonra Hazreti Omer’in hĂ‚life olmasını bildirdiği ahidnĂ‚me, Hazreti Osman tarafından yazılıp hazırlandı. Hazreti Omer’in halifeliği sırasında sectiği altı kişilik husûsi şûra azalarından biri de Hazreti Osman idi. Bu şûra Hazreti Omer’in şehîd edilmesinden sonra Hazreti Osman’ı halife secti. EshĂ‚b-ı kiram ona bîat ettiler. Boylece hicretin 24. yılında (m. 644) senesinde Muharrem ayının birinci gunu hilafet makamına geldi.

12 sene hilĂ‚fet makamında kalan Hazreti Osman, cesur idi. Hicbir felĂ‚ket karşısında sarsılmamıştır. Bunun icin halifeliği de başarılı gecmiştir. Bilhassa halifeliğinin ilk yılları, İslĂ‚m tĂ‚rihinde altın bir devir teşkil eden Ebû Bekir ve Omer ( radıyallahu anh ) devirlerinin bir devamıydı. Devrinde bir cok fetihler yapılmıştır. Horasan, Hindistan, MaverĂ‚unnehir, Kafkasya, Kıbrıs adası ve kuzey Afrika’nın bir cok yerleri, Onun devrinde İslĂ‚m topraklarına katılmıştır.

Yine onun halifeliği sırasında Şam’da vĂ‚lilik yapan Hazreti MuĂ‚viye komutasındaki ordu Kıbrıs adasını alarak Akdeniz’de onemli bir mevki elde etti.

Hazreti Osman herkese lĂ‚yık olduğu vazîfeyi verirdi. Onun tayin ettiği vĂ‚lileri, emirleri, onu sevmekte ve emirlerini yapmakta, askerlikte ve memleketleri feth etmekte, calışkanlıkta en secme kimselerdi. Onun zamanında İslĂ‚m memleketleri batıda İspanya’ya kadar, doğuda Kabil ve Belhe kadar genişletildi, İslĂ‚m orduları denizde ve karada buyuk zaferlere ulaştı.

Hazreti Osman, Hicaz’daki ve Irak’daki bakımsız yerleri, guvendiği kimselere ve yakınlarına verir, ziraat aletleri de temin ederek calıştırır, millete cok toprak kazandırarak ziraatı geliştirip, bağlar, meyve bahceleri yetiştirdi. Kuyular kazdırıp, kanallar actırdı. Arabistan’ın kuru toprakları onun zamanında en bereketli yerler gibi olmuştu. Emniyet ve huzûr da boylece kendiliğinden meydana gelmişti. Hanlar, misĂ‚firhĂ‚neler yapılmıştı. TicĂ‚ret ve nakliyatta kolaylık da, bunlara bağlı olarak gelişmişti. Mal, servet artıp iş hayatı canlandı. Onun zamanında Medine’de tarla surmeyen, bağ yetiştirmeyen kimse kalmadı. Bu bereketi ve huzûru goren EshĂ‚b-ı kiram, Hazreti Osman’ı cok takdîr ettiler. Hazreti Osman’ın hizmetlerinden biri de Hazreti Ebû Bekir’in bir araya toplattığı Kur’Ă‚n-ı kerîm nushasından, altı nusha daha yazdırıp, buyuk İslĂ‚m merkezlerine gondermesidir. Bu bakımdan Ona NĂ‚şir-ul-Kur’Ă‚n (Kur’Ă‚nın yayıcısı) denilmiştir. Omer’in ( radıyallahu anh ) hilĂ‚feti zamanı olan on sene ile Osman’ın ( radıyallahu anh ) oniki senesinden ilk altısı, refah ve rahatlıkla gecerek, İslĂ‚m memleketlerinin hepsinde dînî hukumler uygulandı ve İslĂ‚m dunyĂ‚sı cok genişledi. Hatta, butun Arabistan ve Afrika’nın buyuk bir kısmı, İslĂ‚m memleketinin bir parcası olmuş, Trablusgarb, Fizan, Bingazi, Tunus, Cezayir, Fas, Merakeş, Dimyat, Zeyyad, Aden, San’Ă‚, Asir, Bahreyn, Hadremut, Katif, Necd, butun Irak. “Hindistan ve Sind, Cin, Semerkand, Hayve, BuhĂ‚rĂ‚ ve Turkistan, İran, Kafkasya İslĂ‚mın idĂ‚resi altına girerek, İslĂ‚m sancağı, İstanbul surlarının onune kadar goturulmuştu. Feth edilen memleketlerin ahalisi de seve seve musluman olmakla şereflendiklerinden İslĂ‚m nufusu pek artmış, milyonları aşmıştı. Bu kadar genişlik ve cokluk sebebiyle fikirlerde ayrılık coğalmış, duşunuş tarzları, idrĂ‚k şekilleri arasında ayrılık baş gostermişti. Musluman şekline giren munĂ‚fıkların koruklemesi ile halifeye karşı cıkan isyan yuzunden, Osman ( radıyallahu anh )’ın hilĂ‚fetinin son altı senesi karışık ve gurultulu gecti. Yahudiler ve diğer İslĂ‚m duşmanları, ceşitli ihtilaflar cıkararak, fitne ve fesadı yaymak teşebbusune gectiler. Fitnenin ve fesadın en buyuk kaynağı Mısır’da idi. Buradaki fitne hareketini; Yemenli bir Yahudi olan Abdullah İbni Sebe adındaki bir munĂ‚fık yapıyordu. Her tarafa yerleştirdiği adamları ile temas halinde olup, fitnenin yayılması icin her yola başvuruyordu. İslĂ‚miyeti icerden yıkmak icin faaliyete gecen Abdullah İbni Sebe, once Basra ve Kûfe’de gizli teşkilĂ‚t kurdu. Daha sonra Medine’ye gelip, orada bir takım fitne ve karıştırıcılık faaliyeti gostermek istedi ise de, tutunamayıp, Mısır’a kactı. Mısır’da yıkıcı faaliyetlerini devam ettirmek uzere, kendisi gibi fitneci kimseleri etrĂ‚fına topladı ve faaliyete gecti. Burada fitnenin ilk tohumlarını atıp, sebeiyye fırkasını ortaya cıkardı. Kurduğu gizli teşkilĂ‚tla, cahil ve başı boş Mısır kıbtilerini aldatarak bir capulcu alayı topladı. Âsîlerden onucbin kişi, Medine-i munevvere şehrini sarmağa kadar ileri gidip, halifeye, hilĂ‚fetden cekilmesini teklif etmişlerdir. Osman ( radıyallahu anh ) ise, (Server-i Ă‚lemin ( aleyhisselĂ‚m ) bana giydirdiği elbiseyi, elimle cıkarmam) buyurdu. SahĂ‚be-i kiramın ve Tabi’în-i kiramın hepisinin ictihĂ‚dları da boyle idi. Fakat, Ă‚siler ikna edilemedi. Hicretin otuzbeşinci senesinde Medine’ye gelerek, Hazreti Osman’ın evini kuşattılar. Muhasara, kırk gun devam etti. Hazreti Hasan ve Huseyin ile Talha ( radıyallahu anh ) halifenin kapısında nobet tuttular. EshĂ‚b-ı kiramın buyuklerinden Abdullah bin SelĂ‚m hazretleri buyuruyor ki: “Muhasarada bulunan Hazreti Osman’ı ziyĂ‚ret etmek uzere yanına gittim. SelĂ‚m verdim. Hazreti Osman selĂ‚mımı aldı. Oturdum, az sonra Hazreti Osman. “Kardeşim bu gece ruyamda şu pencereden Resûl-i Ekrem’i gordum bana “Osman seni muhasara ettiler oyle mi?” diye sordu. Ben de “Evet yĂ‚ Resûlallah” dedim. Resûl-i Ekrem “Seni susuz bıraktılar, oylemi?” diye tekrar sordular. Ben de “Evet yĂ‚ Resûlallah” dedim. Bunun uzerine Resûl-i Ekrem bana bir bardak su verdi ve ben de o suyu ictim. Hatta soğukluğunu goğusumde duyarcasına kandım. Sonra Resûl-i Ekrem bana “İstersen seni onlara galip getirelim, istersen iftarı bizim yanımızda yap” buyurdu. Ben de Resûl-i Ekrem’in yanında iftarı tercih ettim” dedi.

Hazenu’l-Kuşeyrî diyor ki: Abdullah bin SelĂ‚m, Hazreti Osman’ın evinden ayrıldıktan sonra Osman ( radıyallahu anh ) evini saran adamların karşısına cıktı ve onlara “Sizi benim uzerime teşvik ve tahrik eden o iki kişiyi getirin goreyim” dedi. Kızıl deve veya eşek gibi iki adam Osman’ın ( radıyallahu anh ) karşısına cıktı. Hazreti Osman: “Size Allah ve Resûlune yemîn verdirerek soruyorum. Resûl-i Ekrem Medine’ye geldiği vakit, Rûme kuyusundan başka icilecek tatlı su bulunmadığı icin “Rûme kuyusunu kim satın alır, kendi kovasını muslumanların kovası ile beraber tutarsa, Cennetteki kovası bundan hayırlı olur.” buyurduğu vakit, bol para verip onu satın alan ve millete vakf eden ben değil miyim? Şimdi siz ondan, hatta bir bardak acı sudan olsun beni men’ ediyorsunuz” dedi. Onlar “Evet doğrudur” dediler. Sonra yine Hazreti Osman: “Allah ve İslĂ‚miyet hakkı icin size soruyorum: Darda olan İslĂ‚m ordusunu tamamiyle kendi servetimden techîz etmedim mi?” diye sordu. Onlar: “Evet doğrudur.” dediler. Hazreti Osman: “Allah ve İslĂ‚miyet adına size yemîn verdiriyorum; mescid muslumanlara dar geldiği vakit, Resûl-i Ekrem: “Cennette daha hayırlısını almak uzere falancanın arsasını kim alıp mescide ilĂ‚ve eder?” buyurduğu vakit onu satın alıp mescide katan ben değil miyim? Boyle iken, şimdi siz benim mescidde namaz kılmama mĂ‚ni oluyorsunuz” dedi. Onlar: “Evet, doğrudur” dediler. Hazreti Osman: “Allah ve İslĂ‚miyet adına yemîn verdirerek soruyorum: Resûl-i Ekrem, Ebû Bekir, Omer ve benimle Şebir dağında otururken, dağ sallanıp taşı yuvarlandığı ve Resûl-i Ekrem taşı ayağıyla itip: “Ey Şebirdağı dur. Zira senin uzerinde bir peygamber, bir sıddîk ve iki şehîdden başka kimse yoktur.”buyurmadı mı? dedi. Onlar: “Vallahi doğru soyluyorsun” dediler. Bunun uzerine Hazreti Osman “Allahu Ekber” diye tekbir aldıktan sonra: “KĂ‚’be’nin Rabbi hakkı icin şahid olun ki, ben şehîdim” dedi. Daha sonra Ă‚siler, komşu duvarından aşarak iceriye girdiler. Osman ( radıyallahu anh ) oruclu olup, Kur’Ă‚n-ı kerîm okuyordu. Âsiler Hazreti Osman’ın uzerine saldırıp şehîd ettiler. Bu arada, hanımı Naile ( radıyallahu anha )’nın da parmakları kesildi. Abdullah bin SelĂ‚m, Hazreti Osman’ın şehîd edildiği esnada yanında bulunanlara “Hazreti Osman son olarak o esnada ne dedi?” diye sordu. Dediler ki: Hazreti Osman “YĂ‚ Rabbi Ummet-i Muhammed arasındaki tefrikayı kaldır ve kendilerini birleştir” diye uc kere duĂ‚ etti. Abdullah bin SelĂ‚m diyor ki: “Hazreti Osman o şekilde duĂ‚ etmeseydi, kıyĂ‚mete kadar muslumanlar bir araya gelemezdi.” Asiler, Osman’ın ( radıyallahu anh ) evini soydular. Devlet hazînesi olan beyt-ul-mĂ‚lı da yağma ettiler. Medine-i Munevvereyi kana buladılar. Halifenin cenĂ‚zesi uc gun defn edilmedi. NihĂ‚yet Zubeyr bin AvvĂ‚m ( radıyallahu anh ) ve onyedi kişi cenĂ‚ze namazını kıldıktan sonra, BĂ‚ki mezarlığına defn ettiler. Hazreti Osman şehîd olduğu zaman 82 yaşında bulunuyorlardı.

Hazreti Osman’ın şehîd edilme haberi, İslĂ‚m ulkesinde geniş uzuntuler uyandırdı. Her tarafta buyuk bir huzûrsuzluk ve huzun başladı. İslĂ‚m duşmanları fitneyi cıkarmışlar, kinlerini kusmuşlardı. Hazreti Osman’ın şehîd edildiği zamana kadar tam bir birlik icinde olan muslumanlar arasında bazı kimseler ayrılarak harici ve sebeiyye gibi fırkalara bolunduler. Peygamberimizin ( aleyhisselĂ‚m ) bildirdiği ve EshĂ‚b-ı kiramın tabi olduğu doğru yoldan ayrılmayan muslumanlar ise, fitneyi yok etmek icin buyuk gayretler gosterdiler. Doğru yoldan asla sapmadılar.

Hazreti Osman dĂ‚ima adĂ‚letli davrandı. Muslumanların rahatı icin buyuk titizlik gosterdi. Fitne hareketine bir takım ithamlarla başlayan Ă‚silerin her turlu bozuk iddialarına, ikna edici cevaplar verip, delîllerini gosterdi. Fakat Ă‚silerin maksadı karışıklık cıkarmak ve fitne yaymak olduğundan Hicret’in 35’nci yılında Hazreti Osman’ı şehîd ettiler. Osman ( radıyallahu anh ) şehîd olunca, butun muslumanlar Hazreti Ali’yi halife sectiler. Hadîs-i şeriflerde Hazreti Osman hakkında buyuruldu ki: “Her peygamberin Cennetde bir arkadaşı vardır. Benim arkadaşım da Osman’dır.”

Resûlullah kızı Rukıyye’yi Osman’a verdikten bir zaman sonra kızına “Osman bin AffĂ‚nı nasıl buldun” dedi. Hayırlı, iyi gordum, dedi. “Ey canım kızım, Osman’a cok saygı goster. Cunku, EshĂ‚bım arasında, ahlĂ‚kı bana en cok benzeyen o’dur.” buyurdu.

Hazreti Âişe buyuruyor ki: Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) evinde mubĂ‚rek baldırları, yani topuğu ile dizi arası acık yatıyordu. Hazreti Ebû Bekir kapıya gelip izin istedi. Habîb-i ekrem izin verdiler. Hallerini değiştirmediler. Sonra Hazreti Omer gelip izin istedi. Ona da izin verdiler ve mubĂ‚rek baldırları acık olarak yattıkları vaziyette sohbet ediyorlardı. Hazreti Osman gelip izin isteyince, Resûl-i Ekrem oturdu ve ortundu. Hepsi gittikten sonra Server-i Ă‚leme sordum: Babam Ebû Bekir ( radıyallahu anh ) İceri girdi, hic hareket etmediniz. Hazreti Omer iceri girince yine aynı vaziyette durdunuz. Hazreti Osman iceri girince doğrulup oturdunuz ve elbisenizi duzelttiniz. Bunun hikmeti nedir? Cevabında: “Meleklerin haya ettiği bir kimseden ben haya etmez meyim?” buyurdular. Bir rivĂ‚yette ise Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) “Osman cok haya sahibi bir kimsedir. Eğer o halde izin verseydim iceri girip soyleyeceğini anlatmazdı.” buyurmuştur.

Birgun Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) yakında meydana gelecek fitneleri zikir ediyordu. O sırada kendini ortmuş bir kişi geciyordu. Server-i Ă‚lem: “O fitne gunu bu şahıs hidĂ‚yet uzere olacaktır.” buyurdular: Kalkıp o şahsa baktım. Osman bin AffĂ‚n ( radıyallahu anh ) idi. RivĂ‚yet eden diyor ki: “O şahsı Resûl-i Ekrem’e gostererek “YĂ‚ Resûlallah! Bu mudur?” dedim.“Evet” buyurdular. Yine aynı husûsta hasen hadîs olarak Âişe-i Sıddîka’dan ( radıyallahu anha ) rivĂ‚yet edilen hadîs-i şerîfte “YĂ‚ Osman! Allah sana (hilĂ‚fet denen) bir gomlek giydirecek. Eğer munĂ‚fıklar onu soymak isterlerse, bana kavuşasıya kadar sakın onu cıkarma” buyurulmuştur. Bu hadîs-i şerîf sebebiyle Hazreti Osman muhasara edildiği zaman kendisi halifelikten cekilmemiştir.

Yine hasen hadîs olarak İbni Omer ( radıyallahu anh ) rivĂ‚yeti ile Resûl-i Ekrem: Hazreti Osman zamanında cıkacak fitneyi zikr ettikten sonra Hazreti Osman’ı işĂ‚ret ederek “O fitnede bu, mazlûm olarak katl edilir.” buyurmuştur.

Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) hadîs-i şerîfde: “Butun peygamberler, hayatlarında bir kimse ile iftihar etmiştir. Ben de Osman bin AffĂ‚n ile iftihar ederim.” Yine buyurdu: “Butun melekler benim ile iftihar ederler. Ben de Osman bin AffĂ‚n ile oğunurum.” Resûlullah, Hazreti Osman’a buğz eden bir kimsenin cenĂ‚ze namazını kılmamıştır.

EshĂ‚b-ı kiramdan Cabir ( radıyallahu anh ) anlatır. Biz Muhacirlerden bir cemaat Resûlullahın huzûrunda idik. Aramızda Ebû Bekir, Omer, Osman, Ali, Talha, Zubeyr, AbdurrahmĂ‚n bin Avf, Sa’d bin Ebî Vakkas ( radıyallahu anh ) da vardı. Habîb-i Ekrem: “Herkes dostunun yanına varsın.” buyurdu. Herkes sevdiğinin yanına gitti. Resûl-i Ekrem de Hazreti Osman’ı yanına aldı. “Sen dunyĂ‚da ve Ă‚hırette benim sevdiğimsin” buyurdu. Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) bir hadîs-i şerîfte: “Ben Allahu teĂ‚lĂ‚nın huzûrunda, Hazreti Osman’ın duşmanlarının hasmıyım, onlara karşıyım.” buyurdu. Yine buyurdu ki: “Biz Osman bin AffĂ‚nı, Allahu teĂ‚lĂ‚nın halîli ve kerîm olan babamız İbrĂ‚hîm aleyhisselĂ‚ma benzetiyoruz.” Abdullah bin Omer’in bildirdiği hadîs-i şerîfte “Osman ummetimin en hayırlısı ve en cok ikram edenidir.” buyuruldu.

İbni Mes’ûd ( radıyallahu anh ) rivĂ‚yet ediyor. Bir gazĂ‚da Resûlullah ( aleyhisselĂ‚m ) ile beraberdim. Yiyecek bitti. Askeri uzuntu, sıkıntı kapladı. Resûl-i Ekrem bu hĂ‚le vakıf oldu. “Allahu teĂ‚lĂ‚ size, guneş batmadan rızk gonderecektir.” buyurdu. Hazreti Osman bu sozunu işitince: “Resûl-i Ekrem’in her sozunun muhakkak; doğru olması lazımdır.” diye duşunup yiyecek bulmağa calıştı. Bir yerde ondort deve yuku yiyecek buldu. Fazla fiat ile alıp dokuz yukunu guneş batmadan Habîb-i Ekrem’in huzûruna getirdi: “YĂ‚ Osman! Bunlar nedir?” diye sordular. “Osman’dan Allah’ın Resûlune hediyyedir” dedi.

Seyyid-i KĂ‚inatın ( aleyhisselĂ‚m ) buyurdukları, gecikmeden yerine gelince mu’minler sevindiler, munĂ‚fıklar mahzûn oldular. Server-i Ă‚lem hazretleri mubĂ‚rek ellerini acıp: “YĂ‚ Rabbi! Osman’a cok ecir ver” diyerek hayır duĂ‚ buyurdular.

Abdullah bin Abbas, Resûlullahın: “Ya Rabbi! Osman’ı kıyĂ‚met gununun sıkıntılarından kurtar, ona rahatlık ver. O bizim bircok sıkıntımızı gidermiştir.” buyurduğunu bildirmiştir. Bir hadîs-i şerîfde de, “Osman’ın şefaati sayesinde, Cehenemi hak etmiş yetmişbin kişi, hesabsız Cennete girecektir.” Hazreti Osman’ın menkıbelerinden bazıları şoyledir:

Birgun Osman bin AffĂ‚n ( radıyallahu anh ) Resûlullah’ı ( aleyhisselĂ‚m ) evine davet etti. Resûlullah: “Yalnız beni mi davet ediyorsun? buyurdular. Hazreti Osman: “EshĂ‚b-ı kiram da gelsinler YĂ‚ Resûlallah” dedi. BilĂ‚l-i Habeşî’yi ( radıyallahu anh ) butun EshĂ‚b-ı kirama, Hazreti Osman’ın davetine gelmeleri icin haber vermekle vazîfelendirdi. Kendileri Hazreti Ali ile Hazreti Osman’ın evine doğru yola cıktılar. Hazreti Osman, Peygamberimizin mubĂ‚rek adımlarını sayıyordu. Peygamberimiz farkına varıp, sebebini sordu. “YĂ‚ Resûlallah! Her adımınıza bir kole Ă‚zĂ‚d olsun” dedi. Davetten sonra butun kolelerini Ă‚zĂ‚d etti.

Halifeliği sırasında adĂ‚let ile davranmaya cok dikkat ederdi. Birgun bir gencin kulağını cekti. Gencin kulağı acıyıp şoyle dedi: “Efendim, herkesin birbirinden hakkını alacağı kıyĂ‚met gununu duşununuz.” Bu soz Hazreti Osman’a cok tesif etti. “Ey genc sen de, benim kulağımı cek odeşelim.” buyurdu. Genc, Hazreti Osman’ın kulağını cekti. Hazreti Osman: “Biraz daha cek” deyince genc: “Siz kıyĂ‚met gununu duşunerek korktunuz. Ben de o gunku hesaptan korkuyorum.” dedi.

Osman ( radıyallahu anh ) comert, haya sahibi idi. Gecenin bir kısmında uyur, sonra ibadete kalkardı. Gunduzleri de orucla gecirirdi. Hak teĂ‚lĂ‚ Zumer sûresinin dokuzuncu Ă‚yet-i kerîmesini Hazreti Osman veya Ebû Bekir veya Omer veya devamlı ita’ateden her mu’min icin indirmiştir. Bu Ă‚yet-i kerîmede:

“Yoksa, o, ahiret (azĂ‚bın)’dan korkarak, Rabbinin rahmetini umarak gecenin saatlerinde secdeye kapanır, kıyamda durur bir halde tĂ‚at ve ibadet eden kimse (gibi) midir? De ki: Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak temiz akıl sahibleridir ki (bunlar) hakkıyla duşunur.” buyurulmuştur. Mufessirlerin coğu bu Ă‚yet-i kerîmenin Hazreti Osman hakkında indirildiğini bildirmişlerdir.

Muhtac olanlara bol bol yemek yedirir, kendisi de evde sirke ile zeytinyağı yerdi. Halîfe iken, deveye binince kolesini de arkaya alır, boyle yaptığı icin cekinmez sıkılmazdı. Kabristana uğradığı zaman oturur, ağlardı. Oyle ki sakalı ıslanırdı.

Hazreti Osman bir defasında Resûlullahın evinde hic yiyecek kalmadığını işitmişti. Hemen bir semiz koyun, bir miktar bal ve bir cuval un alıp, Hazreti Âişe’nin evine goturdu. Hazreti Âişe’ye şoyle dedi: “Ey mu’minlerin annesi, Resûl-i Ekrem’in bunu, diğer hanımları arasında paylaştıracağını zannediyorum. Hic paylaştırmasın cunku ben onlara da bunların aynısını gonderdim.” dedi. Peygamberimiz ( aleyhisselĂ‚m ) eve gelip durumu oğrenince “YĂ‚ Rabbi! Osman’ın gecmiş gelecek, gizli, aşikĂ‚r butun gunahlarını affet” diyerek duĂ‚ etti.

Allahu teĂ‚lĂ‚, Peygamberlere (aleyhimusselĂ‚m) verdiği faziletler ve guzel menĂ‚kıbdan bazılarını Hazreti Osman’a da vermiştir.

Birincisi: Şehîd olmaktır. Allahu teĂ‚lĂ‚, peygamberlerinden Zekeriyya ve YahyĂ‚’ya (aleyhimusselĂ‚m ) vermiştir.

İkincisi: Zuhd ve Hicrettir. Hak teĂ‚lĂ‚, peygamberi ÎsĂ‚ bin Meryem’e (aleyhisselĂ‚m ) vermiştir.

Ucuncusu: Comertliktir. Hak teĂ‚lĂ‚ bu fazîleti peygamberi İbrĂ‚hîm’e (aleyhisselĂ‚m ) vermiştir.

Dorduncusu: İhtiyĂ‚rlıktır. Hak teĂ‚lĂ‚ ihtiyĂ‚rlığı peygamberi Nûh (aleyhisselĂ‚m )’a vermiştir.

Beşincisi: Haslet, haya etmek ustunluğudur.

Hak teĂ‚lĂ‚ hayayı Hazreti Âdem ve Muhammed (aleyhimusselĂ‚m )’a vermiştir. Hak teĂ‚lĂ‚ bu beş ustunluğu Hazreti Osman’da toplamıştır.

Hazreti Ali, Hazreti FĂ‚tıma ile evleneceği zaman duğun masrafı yapmak uzere zırhını satılması icin pazara gondermişti. Hazreti Osman pazardan gecerken Hazreti Ali’nin zırhını tanıdı. Dellalı cağırıp bu zırhın sahibi buna ne kadar para istiyor? diye sordu. Dellal dortyuzdirhem istiyor dedi. Gel parasını verip alayım dedi. Evine gittiler, zırhı alıp parasını verdi. Sonra bu zırhın yanına dortyuz dirhem para koyup Hazreti Ali’ye gonderdi ve şoyle haber yolladı. “Bu zırh senden başkasına lĂ‚yık değildir. Bu dortyuz dirhemi de duğunune harca, bizi ma’zur gor...”

Ebû Hureyre ( radıyallahu anh ) bir gun Hazreti Osman’ın huzûruna gidiyordu. Yolda bir kadına gozu ilişti ve baktı. Huzûra varınca Hazreti Osman: “Sana ne oldu? Gozlerinizde zinĂ‚ eseri goruyorum.” buyurdu. Ebû Hureyre ( radıyallahu anh ): YĂ‚ Emîr-el-Mu’minîn, “Resûlullah’dan sonra vahy iner mi?” diye sordu, cevabında: Hayır, vahy inmez, fakat mu’minin firaseti doğrudur. Nitekim Resûl-i Ekrem: “Mu’minin firasetinden kacınınız. Cunku, mu’min Allah’ın nûru ile bakar” buyurmuştur, dedi.

Bir defasında Medine’de kıtlık vardı. O sırada Hazreti Osman’ın Şam’dan yuz deve yuku buğday kervanı gelmişti. EshĂ‚b-ı kiram satın almak icin yanına gittiler. Hazreti Osman sizden daha iyi alıcım var ve sizden daha fazla veren var, ona vereceğim dedi. EshĂ‚b-ı kiram durumu Hazreti Ebû Bekir’e bildirip bundan uzulduklerini soylediler. Kıtlık zamanında boyle yapması uygun olur mu? dediler. Hazreti Ebû Bekir; Osman ( radıyallahu anh ) Resûlullahın ( aleyhisselĂ‚m ) dĂ‚mĂ‚dı olmakla şeref kazanmıştır ve Cennette onun arkadaşıdır. Siz onun sozunu yanlış anladınız beraber gidelim” buyurdu. Hazreti Ebû Bekir yanına gidip, YĂ‚ Osman, EshĂ‚b-ı kiram senin bir sozune uzulmuşler deyip durumu anlattı. Hazreti Osman, “Evet ey Resûlullahın halifesi, onlardan iyi alıcı olan, bire yediyuz veriyor. Onlar bire yedi veriyor. Biz bu buğdayı bire yediyuz verip alana verdik” dedi. Bundan sonra yuz deve yuku buğdayı Medine’de bulunan fakirlere, EshĂ‚b-ı kirama bedava dağıttı. Yuz deveyi de kesip fakirlere yedirdi. Hazreti Ebû Bekir bu işe cok sevinip, Hazreti Osman’ın alnından optu.

Hazreti Osman, Peygamberimizden ( aleyhisselĂ‚m ) 146 hadîs-i şerîf rivĂ‚yet etmiştir. RivĂ‚yet ettiği hadîs-i şerîflerden bazıları şunlardır:

“KıyĂ‚met gunu uc sınıf insan şefaat eder: Bunlar, peygamberler, Ă‚limler ve şehîdlerdir.”

“En hayırlınız Kur’Ă‚n-ı kerîmi oğrenen ve oğretendir.”

“Bir kul her gun sabah ve akşam şu duĂ‚yı uc defa okursa, o kimse zararlardan korunur. (BismillĂ‚hillezî lĂ‚ yedurru maasmihi şey’un fil ardı ve lĂ‚ fissemĂ‚i ve huvessemiulalîm).”

“Yatsı namazını (cemaatla) kılan, gece yarısına kadar ibadet etmiş, sabah namazını cemaat ile kılan ise gecenin tamamını ibadet ile gecirmiş sayılır.

“O halde evladınıza ikram edin. Cunku anne ve babanızın sizde hakkı olduğu gibi, evladınızın da sizin uzerinizde hakkı vardır.”

“Adem oğlunun ancak uc şeyde hakkı vardır: Belini doğrultacak kadar yemekte, avret yerini ortecek kadar elbisede ve kendini saklayacak evde, fazlasının ise hesabı vardır.”

Buyurdu ki: “Dunya icin uzulmek kalbe zulmet, Ă‚hıret icin uzulmek ise kalbe nûrdur.”

“Ârifin alĂ‚metlerindendir. Kalbi havf ve recĂ‚, dili hamd ve sena, gozu yaşlı ve hayĂ‚lı, isteği gunahları ve dunyĂ‚yı terk ve rıza uzerine olmaktır. İnsanların en iyisi Rabbine kavuşmadan once, Rabbini kendinden rĂ‚zı eden, icine girmeden once kendi kabrini en guzel yapandır.” “Ezan okunurken sukût edip dinleyene iki, yalnız sukût edene ise bir ecir vardır. Buna karşılık duyduğu halde konuşana iki, uzakta olduğu icin duymayıp konuşana da bir gunah vardır.”

“İnsanların en iyisi, dunyĂ‚ onu terk etmeden, dunyĂ‚yı terk edendir. Rabbine kavuşmadan once, Rabbini kendinden rĂ‚zı edendir.”

“İbadetin tadını dort şeyde buldum: Allahın farz kıldıklarını yapmada, yasaklarından sakınmada, Allahdan sevĂ‚b bekleyerek emr-i ma’rûf yapmada ve Allahın gadabından kacınarak nehy-i munker etmede.”

“Dort şey vardır ki, dışı fazîlet, ici farzdır: SĂ‚lihlerle duşup kalkmak fazîlet, onlara uymak farz; Kur’Ă‚n okumak fazîlet, onunla amel farz; kabir ziyĂ‚reti fazîlet, kabir icin hazırlanmak farz, hasta ziyĂ‚reti fazîlet, vasıyyetini almak farzdır.”

“Olumu bilip gulene, dunyĂ‚nın fani olduğunu bilip ona rağbet edene, işlerin takdîrle olduğunu bilip, istediği olmayınca uzulene, hesaba inanıp mal toplayana, Cehenneme inanıp gunah işleyene, Allahu teĂ‚lĂ‚ya inanıp dunyĂ‚ ile rahatlayana, şeytanı duşman bilip, ona itaat edene cok şaşarım! Eğer gonuller manevî pisliklerden temiz olsaydı, Kur’Ă‚nın zevkine doyulmazdı.” “Beş vakit namazı vaktinde devam uzere kılana dokuz şey ikram edilir. Allah onu sever, bedeni sağlam olur, melekler onu korur, evine bereket iner, yuzunde sĂ‚lihler siması olur, Allahu teĂ‚lĂ‚ kalbini yumuşatır, sıratı parlak şimşek gibi gecer, Allahu teĂ‚lĂ‚ “Onlar icin korku ve uzuntu yoktur” zumresine onu ilhak eyler, Allahu teĂ‚lĂ‚ onu Cehennemden korur.

On şey cok zayi olmuştur. Sual sorulmayan Ă‚lim, amel edilmeyen ilim, kabûl edilmeyen doğru goruş, kullanılmayan silĂ‚h, icinde namaz kılınmayan mescid, okunmayan mushaf, infĂ‚k edilmeyen mal, binilmeyen vasıta, dunyĂ‚yı isteyenin icindeki zuhd ilmi, icinde Ă‚hiret yolculuğu icin azık edinilmeyen uzun omur.”

ehlisunnetbuyukleri.com
__________________