Hasankeyf konulu panelde sunumunu gozyaşları icinde tamamlayan yazarımız Şehmus Kartal; “Dicle Nehri gibi kutsal bir akarsuyun bağrından cıkmış olan Hasankeyf, bu antik ozelliğiyle Ilısu barajına feda edilmemelidir.“ diyor.

HASANKEYF AĞLAMAYA DEĞER...
Dunya uygarlığı icinde yer alan en eski medeniyetlerin tumu akarsular, goller ve deniz sahillerinde kurulduğunu ve buraların insanlık icin ilk yerleşim yeri olduğunu hep soyleriz. Cunku insan yaşamında temel ihtiyac olarak suyun on plana cıktığı bir gercektir. Bu gercek ilk insandan başlayarak gunumuze kadar geldiği konusunda da hicbir şuphe yoktur. Akarsular konusunda bolgenizin gecmişten gelen bir zenginliğe sahip olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla bu akarsular kıyısında da cok zengin bir tarihi dokunun var olduğunu oteden beri yazıp soylemekteyiz.

Nehirler boyunca eski medeniyetlerin kalıntıları, yıkık ve sağlam kopruler, hanlar, medreseler, kilise kalıntıları, mağara konutlar ve daha bircok insan barınmasına yaşamasına ve erzak depolamasına yarayan cok değişik mekan ve meskenlerin kalıntıları, izleri bu nehirler kıyısında bulunmaktadır. Bu onemli noktalarda kurulan bunca medeniyetleri vucuda getiren eski insanlar acaba bu eserleri icin gelecekte ve gunumuzde barajların bir tehdit olabileceğini hic duşunduler mi? Sanmıyorum. Eğer boyle bir duşunce eski insanların belleğinde olabilseydi bu medeniyetleri nehirlerden ve akarsulardan biraz uzakta kuracaklardı.




Bugun Mezopotamya bolgesinin onemli bir parcası olan yoremizin neresine bir kazma vurursanız mutlaka ucu eski bir tarihi esere değecektir. İşte bizler boyle bir tarihi zenginlik icinde doğduk buyuduk ve yaşamımızı yıllardan beri bu efsunlu guzellikler icinde surduruyoruz. Peki, boylesi otantik bir yaşam tarzı size bıkkınlık vermiyor mu diye bir soru sorarsanız hemen cevabını verebilirim. Hayır, bu yaşam tarzı kesinlikle insana bıkkınlık vermiyor.

Cunku oteden beri bu tarihi zenginlik icinde yaşayan insanların mayası bu topraklarla yoğrulmuştur. Asaletinden kaynaklanan soy kokeni bu topraklarda filizlenmiş ve dal budak salmıştır. Bundan dolayıdır ki bu yoreden bu tarihi zenginlikten uzun sureli ayrılmanın hasretlik ve ozlem adına mumkun değildir. Bundan dolayı bu konuda onemli bir ornek olarak karşımızda duran ve Dicle Vadisinin en onemli yerleşim birimi olan Hasankeyf antik kentindeki yaşama duyulan ozlemi sizinle paylaşmak istiyorum. Cunku Hasankeyf'teki yaşantıya en cok ozlem ve hasretlik duyan benim.




Evet, aradan ne kadar yıllar gecerse gecsin, zaman bir su misali ne kadar akıp gecerse gecsin Hasankeyf'in soz konusu olduğu ve benim de bulunduğum her platformda gercekten duygularıma hakim olamıyorum ve adeta sozun bittiği yerde misali bir tavır icinde soz soyleyecek gucu bulamıyorum kendimde. Kelimeler boğazımda duğumleniyor farklı bir ruh hali icinde olduğum yerde kalıyorum adeta. Gecen hafta Hasankeyf'le ilgili duzenlenen bir panele konuşmacı olarak katıldım. Bu konuda Hasankeyf'in detaylarına inerek tam 7 sayfalık bir metin hazırladım. Ayrıca CD'ye yuklediğim 10 dakikalık goruntu ile birlikte panele katıldım. 4 Panelist olarak yaklaşık 600 kişiye Hasankeyf'in tarihi dokusunu, 2863 Sayılı Kultur ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası kapsamındaki yasal dokunulmazlığını, 1. derecede Sit alanı olması nedeniyle Hukuki acıdan bu dokunulmazlığının nasıl atlatılacağı anlatıldı.

Konuşma sırası bana geldiğinde, once elimdeki CD'de kayıtlı olan goruntuyu seyircilere izlettim. CD'yi izledikten sonra konuşmama başlarken birdenbire kelimeler boğazıma duğumlendi, gozlerim yaşardı ve gozlerimden suzulen iki damla yaş yanaklarımın uzerinde yavaş yavaş inmeye başladı. Butun seyirciler pur dikkat benim icinde bulunduğum bu dramatik durum karşısında sessizlik icinde beklemeye başladılar. On sıralarda oturan bircok seyirci de bana tempo tutarak ağlamaya başladılar. Kimbilir Hasankeyf'e olan bu duygusallığım dedemden babama ve babamdan da bana gecen mayanın Hasankeyf toprağıyla yoğrulmuş olmasından kaynaklanıyor diyorum. Cunku kokleri derinlerde olan sulalemin ilk bağlantı yeri Hasankeyf'tir.

Babam dahil olmak uzere butun dedelerimin mezarı da bu antik kentte bulunmaktadır. Baraj gol suları yukselmeye başlayınca butun bu tarihi mezarlıklar sular altında kalacaktır. Yılda 2 kez bayram arifelerinde ziyaretlerine gittiğim babam ve dedelerimin mezarları da baraj nedeniyle sular altında kalarak yok olacaktır.

Konuşmama başlarken tam da bu noktada konuyu hatırladığım icin gozyaşlarıma hakim olamadım ve icin icin ağlayarak bana ayrılan surede konuşmamı bitirdim. Bundan dolayı bendeki Hasankeyf'e olan bağlılık ve bu kente karşı olan surekli ozlem duyma hissi işte bu şekilde acıklanabiliyor. Cunku ister istemez bir yeri doğal guzelliği ve tarihi zenginliğiyle birlikte bir butun olarak baraja feda ederseniz ve hicbir alternatifi dikkate almadan sonsuza dek yeryuzunden silip kaybederseniz elbette ki kaybolacak bu yerin ağlayanı cok olur bu memlekette.

2014 yılını yarıladığımız şu gunlerde gecmiş yıllarda olduğu gibi yine herkes Hasankeyf'i konuştu ve galiba baraj golu yukselmeye başlayıncaya kadar da Hasankeyf hep konuşulmaya devam edilecektir. Ilısu Barajından etkilenecek en onemli tarihi oren yeri olarak bilinen ve bundan dolayı da insanların coğunlukta konuştuğu Hasankeyf bu yılda yazılı ve gorsel basında yerini alarak cok yazılıp cizilecektir. İnsanların Hasankeyf'e olan bu ilgisi ozellikle 2014 yılının ilk yarısında artış gostererek adeta zirve yaptı. Yerel ve ulusal bazda yayın yapan gorsel ve yazılı medyamızda hemen her hafta Hasankeyf'le ilgili haberlerle karşılaştık. Bazen manşet şeklinde, bazen de ara sayfalardaki haberlerde veya koşe yazılarında değişik goruş acısı ve değişik fikir anlayışıyla Hasankeyf gerceği dile getirilerek gundem oluşturuldu.

Değerli dostlar, bir ay aradan sonra bir kez daha Hasankeyf Antik Kentinde bulunuyoruz. Hasankeyf bizim icin bu anlamda cok onemli bir konumda bulunmaktadır. Cunku tarihte ilk defa meydana getirilmiş olan mağara medeniyetinin ilk başlangıc yeri olan Hasankeyf bu ozelliğiyle Sumer'lerin, Asur'ların ve Babil'lerin mağara devri kulturlerinde başkentlik yaptığı bir gercektir. Ayrıca insanlığın Mezopotamya'dan turediği ve buradan yeryuzune yayıldığı, insanın ilk atasının Anavatanı Mezopotamya olduğu bilinmektedir. İşte Mezopotamya topraklarını sulayarak gecen Dicle Nehri gibi kutsal bir akarsuyun bağrından cıkmış olan Hasankeyf, bu antik ozelliğiyle baraja feda edilmemelidir. Aksi takdirde benim gibi ağlayanı cok olacaktır.
Hoşca kalınız.



KAYNAK

__________________