Sunnetin Kur'an dan sonra ilk başvurulacak merci olması ve Kur'an'ın pratiğe gecirilmesi acısından İslami ilimler arasında hadis ilimlerinin ne kadar onemli olduğunu belirtmeye hacet yoktur. Kur'an ayetleri bize hic bir bozulma olmadan ulaştığı icin onun orijinalliğini araştırmaya gerek yok ise de, bize ulaşan sunnetin hangilerinin ne doğrulukta ulaştığını araştırmak hadis ilimlerinin konusu olmuştur.


Bugun İslam'a gonul vermiş, onun derdini kendine dert edinmiş herkesin hadis ilimlerine dair temel bilgileri - yalnızca ana hatları ile de olsa - bilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Nasıl ki matematik ile ilgili dort işlem gibi temel bilgileri bilmek bir insanı matematik uzmanı yapmıyorsa, temel hadis usulu bilgilerini bilmek de bir muslumanı muhaddis yapmayacaktır. Ama yine de bu bilgiler, hadis oğrenirken, hadis eserlerine bakarken, onların sağlıklı ulaşıp ulaşmadığını anlamada yardımcı olacak, o kişiyi hadis/haber alma ve verme şuuru ile donatacaktır. İşte bu duşunce ile muteakip bolumlerde hadis ilimlerine temel seviyede kucuk bir giriş yapmak amaclanmaktadır.

HADİS İLİMLERİ

Hadis ilimleri deyince ilk olarak akla ilm-u dirayet-il-hadis gelir. Bu ilim dalında hadisin kuvvet derecesi, doğruluğu, bizlere sağlıklı bir bicimde ulaşıp ulaşmadığı araştırılır. Dirayet/Rivayet ikilisi bir bakıma kalite/kantite ikilisine benzer. Mesela tek bir kanaldan gelen dirayeten guclu bir hadisin, bir kac kanaldan gelen yani rivayeten guclu gozuken bir hadisden daha sahih olması pek ala mumkundur.

Hadis ilimlerinden bir diğeri de ihtilaf-ul-hadis'dir. Bu ilim dalı sıhhaten aynı kuvvette olup birbiri ile uyuşmayan iki hadis arasındaki ihtilafı cozmekle meşgul olur. Bu durumlarda muhaddisler ve fakihler cem ve te'lif, tercih, nesh ve tevakkuf denilen metodlar kullanırlar.

Hadis rivayet eden kişilerin rivayete ehil olup olmadıklarını araştıran ilim dalına da cerh ve ta'dil veya nakd-i rical denir. Bu ilim dalı hem şahıslar hakkında bilgi toplamak, hem de bu bilginin objektifliğinin sağlanması acısından ve bu kimselerin hangi kriterlere gore hadis rivayetine ehil olup olmayacaklarının tesbiti bakımından cok zor ve cok mesuliyetlidir. İşte bu yuzden Buhari, Yahya b. Main, Ahmed b. Hanbel, Hafız Zehebi gibi az sayıda alim bu işin hakkını verebilmişlerdir.

HADİS İSTİLAHLARI

Her ilim dalının bir terminolojisi olduğu gibi hadis ilimlerinin de istilahları vardır. Hadis istilahları anlaşılmadıkca hadis usulu de anlaşılamaz. Hadis istilahları cok sayıda olduğu icin aşağıda sadece bir kısmına temas edilecektir:

Ravi, hadisi rivayet eden kişidir. Bir ravi hadisi başkasından aldığında aldığı kişiye o ravinin şeyh'i denir. Hadisi alan ravi de talib'dir. Hadis almaya ahz, başkasına rivayet etmeye de eda tabir edilir.
Sened, hadisi rivayet eden raviler zinciridir.

Cerh ve ta'dil ilminde ravilerin kalitesini belirtmek icin sika (hadis rivayetine tam ehil kişi) dan vadda (hadis uyduran kişi) ya kadar ceşitli tabirler kullanılır. Bir ravi, durumu araştırıldıktan sonra, ya bu iki uctan birinde, ya da arada bir yerde değerlendirilir.
"Sika" da iki şart aranır: Adl ve zabt. Adl ravinin hadisi bozmadan rivayet eden durust bir musluman olması, zabt ise hafızanın kuvvetli olması ozelliğidir.

Hadisin ne şekilde rivayet edildiği de onemlidir. Bunlardan bazılarına sema, kıraet, icazet denir. Sema talibin şeyhden doğrudan işitmesidir. Kiraet ise talibin hadisleri bir yazılı metinden okuyarak şeyhine arz etmesi, şeyhin de onları rivayet ettiğini onaylamasıdır.

Burada, yazılı belgelere gunumuzde haber bakımından verilen onemi goz onune alarak bir noktaya dikkat cekmekte yarar var:

Sema, hadiscilerin nazarında en sağlam ahz yoludur. Her ne kadar ilk hicri asırlarda hadislerin yazılması vuku bulmuş aksini iddia eden musteşriklere gereken cevaplar verilmişse de bu, semanın birinci derecedeki onemini azaltmaz. Cunku hadis tahsilinde asl olan kalitedir. Mesela tarihi bir vesika bulunsa hadisciler şu soruları soracaklardır: Bu vesikayı kim yazmıştır? Bu kimse haber vermede ne kadar durusttur? Vesikada yazdığı haberleri oğrenip yazıncaya kadar hafızasında bozmadan tutabilmiş midir? Olayı bizzat kendisi mi muşahede etmiştir yoksa başkasından mı almıştır? Yazdığı haber siyasi ise, bu kişi taraf mıdır veya ona yazdırılmış mıdır? Daha sonra bu vesikada tahrifat yapılmış mıdır? Gorulduğu gibi vesikanın sahte olmadığı bilinse bile bu yetmemektedir. Halbuki haberin doğrudan raviden dinlenmesinde bu zorluklar en aza iner. Elbette ki ravi hadisi ahz ederken şeyhin hadisi hem ezberden bilip, hem de yazdığı bir kÂğıttan okuması daha da kuvvetlidir. Bu konuda hadiscilerin nasıl titiz davrandığına dair bir ornek verelim:

Tirmizi (ra) bir hadisi senedi ile rivayet ettikten sonra bu hadisdeki şeyhi Abd b. Humeyd'in, Muhammed b. Fadl'in şunu anlattığını soyler:
"Yahya b. Main ilk benim onumde oturduğu zaman bu hadisi sordu. Ben de Hammad b. Seleme bize tahdis etti (diyerek hadisi edaya başladım) Yahya dedi ki keşke defterinizden rivayet etseniz? Ben de defterimi getirmek uzere kalktım. Elbisemden tuttu ve once bana (hafızanızdan) yazdırın. (Defteri getirmeden once) tekrar size kavuşamamaktan korkuyorum dedi. Bunun uzerine hadisi yazdırdım, sonra cıkıp defterimi getirdim ve ona (hadisi) okudum."

Muhaddislerin, ravilerin kalitesi uzerinde ne kadar dikkatle durduğuna da İmam Malik şu sozleri ile işaret etmektedir:
"Bu ilim, yani hadis ilmi dindir. Artık dininizi kimlerden aldığınıza dikkat ediniz. Şu direklerin dibinde Rasulullah (sav) şoyle buyurdu diyenlerden yetmiş zat gordum ki her hangi birisine beytu'l-malı teslim ederseniz yine emin sayabilirsiniz. Boyle iken onların hic birisinden ahz etmedim. Cunku bu işin ehli değillerdi. Sonra memleketimize İbn-i Şihab-i Zuhri gelince hepimiz kapısına koşup ust uste yığılırdık."

HADİSLERİN CEŞİTLİ YONLERDEN SINIFLANDIRILMALARI

Sıhhat yonunden:

Sahih: Aşağıdaki uc şartı sağlayan hadise denir:
- Senedinde kopukluk olmaması (muttasıl olması)
- Butun ravilerin sika olması
- İllet ve şazlık bulunmaması
Bu son şartın araştırılması zor olup, bunda ancak Buhari gibi buyuk hadis mutehassısları derinleşebilmişlerdir. İllet ve şazlık olması durumu, ilk bakışta hadisin sened ve ravi yonunden sağlam gozukmesine rağmen, metin veya senedde gizli bir bozukluk olması halidir. Eğer muallel (illetli) veya şaz ise hemen zayıf hadis mertebesine iner.

Hasen: Sahih hadisin şartları bunda da gecerlidir. Şu farkla ki ravilerden birisi iyi olmasına rağmen hafıza gucu gibi bir bakımdan sika mertebesine cıkamamışsa o hadis "hasen" olur. Hasen hadis sahihden aşağı fakat ona yakın, zayıf hadisden yukarda bir yerdedir.

Zayıf: Genelde sahih ve hasen şartlarını, senedde kopukluk (munkati) olması, ravilerden bir veya bir kacının zayıf gorulmesi, illet, ve diğer sebeplerden dolayı sağlayamayan hadisdir.

Mutevatir: Yalan uzerine birleşmesi aklen imkansız olan bir grup insanın rivayet ettiği hadisdir. Bu şart her tabakada tahakkuk etmelidir. Mutevatir hadise "kesin" gozu ile bakıldığından inkarı tehlikeli gorulmuştur. Mamafih mutevatirlerin sayıları pek azdır.

Mevzu: Uydurma hadisdir. Kimi alimlere gore mevzu hadis, zayıf hadislerin en duşuk derecesidir. Bir başka goruşe gore de mutevatir ve mevzu hadisler, ilki kesin olduğundan, ikincisi de uydurma olduğundan hadis araştırmalarına dahil edilmezler.

Sahibi yonunden:

Merfu: Peygamber (sav)'e ait olan hadisdir.

Mevkuf: Soz veya fiilin sahabeye ait olduğu hadisdir.

Maktu: Soz veya fiilin tabiiye ait olduğu hadisdir.

Bir hadisin merfu olması onun sahih olduğunu gostermez. Merfu bir hadis pekala sahih, hasen veya zayıf olabilir.

Senedde uzunluğu yonunden:

Ali: Senedin muttasıl olmakla birlikte az sayıda raviden oluşmasıdır.

Nazil: Seneddeki ravi sayısının cok olmasıdır.

Elbette ki hadisin az sayıda insandan gecerek muhaddise ulaşması tercih edilir. Mamafih nazil bir hadisin ali'den daha sahih olması da mumkundur.

Hadislerin sıhhatlerine gore hukmu:

Sahih ve hasen hadisler ictihada elverişli kabul edilirler. Zayıf hadisler ise muctehidin metoduna, hadisin zayıflık derecesine, kendini destekleyen başka hadisler olup olmamasına gore kabul veya red edilirler. Zayıf hadisler genelde ictihada elverişli gorulmese bile "fedail-i a'mal" konularında, yani insanları iyi amellere teşvik etme babında anlatılabilirler. Cunku zayıf hadis, mevzu hadis gibi uydurma olmayıp ictihadda, helal, haram gibi onemli konularda istifade edilebilecek kuvvete cıkamamış hadisdir. Mevzu hadisle, zayıf hadis arasındaki bu fark hatırda tutulmalıdır.

Mevzu hadislere gelince, muhaddisler bunların asılsız olduğu belirtilmeksizin soylenmesinin, yazılmasının haram olduğunu soylerler. Cunku boyle bir hadisi goren kişi onu peygamberimize ait sanacaktır. Mevzu hadisler asılsız oldukları belirtilerek insanları bunlara karşı uyarmak icin soylenip yazılabilir.
Hadisde metin ve sened tenkidi:

Bir hadisin makbul olup olmadığının araştırması iki safhadan gecer:

- Metin tenkidi
- Sened tenkidi

Metin tenkidi hadisin metninin incelenmesi ile icinde tutarsızlıkların olup olmadığının, daha kuvvetli ve yaygın hadislerle celişip celişmediğinin araştırılmasıdır.

Sened tenkidi ise senedin yapısının incelenmesi ve tarihi bilgilerle ravilerin omurlerine bakarak kopukluk olup olmadığının, ravilerin rivayete ehil olup olmadığının araştırılmasıdır.

Metin ve senedden bahsetmiş iken muhtemel bir şuphenin izalesi icin muhaddisler nazarında hadisin metin ve senedden oluştuğu bilinmelidir. Bazen buyuk muhaddislerden bahsedilirken yedi yuz bin hadis yazmıştır, bir milyon hadis toplamıştır gibi ifadelere rastlanır. Bunlar şuphesiz kabaca rakamlar olmakla birlikte, yine de okuyucuya mubalağalı gelebilir. Gercekten de peygamberimizin nubuvvet yılları, bilhassa hicret sonrası gunleri goz onune alınırsa bu rakamlar cok fazladır. Ama her hadisin muhaddislerce sened ve metni ile birlikte bir butun olarak gorulduğu bilinirse durum anlaşılır. Mesela Ahmed Naim Tecrid-i Sarih tercumesinde şoyle der: "'Ameller niyetlere goredir' hadisini Hafız Ebu İsmail-i Ensari-i Herevi yalnız Yahya b. Said-i Ensari ashabına varmak uzere yedi yuz tarikten kayd ve zabt eylemişdir." Yani yalnız bu hadisin yedi yuzden fazla senedi var demektir ki hadis sened ve metni ile birlikte bir butun sayıldığından bu metinde yedi yuzden fazla hadis var demektir. Artık diğer hadisler de nazar-ı dikkate alınırsa hadis sayısının ne kadar kabarık rakamlara ulaşacağı tasavvur edilebilir. Bu rakamları daha da artıran bir diğer husus sahabe ve tabiinin soz ve fiillerine de hadis denmesidir. (Yukarıda tarifi gecen mevkuf ve maktu hadisler) Boylece bir milyon, şu kadar yuz bin gibi ifadelerin hic de mubalağalı olmadığı ortaya cıkar.

HADİSLERİN TOPLANMASI, HADİS KİTAPLARI

Hicri ilk asırda hadisler yazmaktan daha cok sozlu olarak ve ezberden rivayet ediliyordu. Daha sonra cıkan fitne ve kargaşalıklarda bazı siyasi gurupların kendi lehlerine hadis uydurmaları, asr-ı saadetin giderek daha cok geride kalması gibi sebepler, ashab-ı kiramın oğrencileri olan tabiin hazeratının ve onlardan sonraki muhaddislerin hadisleri toplamalarına ve bu konuda cok titiz davranmalarına yol actı. Pek cokları bir iki hadis almak icin gunlerce, haftalarca suren yolculuklara cıktılar.

Hadislerin yazılarak mecmualarda toplanması Omer b. Abdulaziz zamanında, ikinci hicri asrın ortalarında başlamış, aşağı yukarı ucuncu hicri asrın ortalarında Buhari ve Muslim'in sahihleri ve diğer bazı sunenlerin yazılması ile kemale ermiştir.

Hadis kitaplarının turleri:

Hadis kitaplarının turlerinden bir kısmı şunlardır:

Cami: Akaid, ahkam, zuhd, edeb, tefsir, siyer, fitneler, menakib konularındaki hadisleri toplayan eserlere denir. Mesela Buhari'nin sahihi bir "cami" dir.

Sunen: Yalnızca namaz, oruc, taharet vb. ahkam hadislerini havi kitaplardır. Sunen-i Ebu Davud, Sunen-i Nesai gibi. Tirmizi'nin sunenine cami de denilir.

Musned: Hadislerin onları rivayet eden sahabe adları altında gruplandığı kitaplardır. Mesela once Ebu Bekir (r.a) in rivayet ettiği hadisler, sonra Omer (r.a) in rivayet ettiği hadisler... diye devam eder. Musnedlerin en meşhuru
Ahmed b. Hanbel'in musnedidir.

Hadis kitaplarının sıhhatce en kuvvetli olan altısı Kutub-u Sitte adı altında toplanmıştır. Bunlara "sıhah-i sitte" veya "usul-u sitte" de denir. Bu altı kitaptan ilk beşi Buhari ve Muslim'in sahihleri, Nesai, Ebu Davud ve Tirmizi'nin sunenleridir. Altıncı kitap olarak İmam Malik'in Muvatta'sını veya Darımi'nin sunenini koyanlar olmuşsa da sonunda İbn-i Mace'nin suneni ağırlık kazanmıştır. Bu demek değildir ki İmam Malik'in Muvatta'sı sıhhat bakımından İbn-i Mace'den geridedir. Sebep, Muvatta hadislerinin diğer hadis kitaplarında zaten mevcut olmasıdır.

Kutub-u Sitte'nin her birinin kendine gore ayrı bir meziyeti vardır. Ravilerin ahzında daha sıkı şartlar koymuş olan Buhari'nin Sahihi Kutub-u Sitte'nin sıhhatce en kuvvetli kitabıdır. İmam Muslim'in sahihi sıhhat bakımından Buhari'den sonra gelir. Fakat tertibi daha guzel, metin ve senedlerdeki ifadelerde daha titizdir. Subhi es-Salih Ulum-ul-Hadis'inde şoyle der:
"Hadis rivayeti mevzuunda daha cok bilgi almak isteyen Tirmizi'nin camiine, sadece ahkam hadisleri isteyen Ebu Davud'un sunenine, fıkhi babların mukemmel sıralanışını gormek isteyen İbn-i Mace'nin sunenine muracaat etmelidir. Nesai'nin suneninde ise bu meziyetlerin bir coğu bulunmaktadır."

Ayrıca Nesai'nin suneni Buhari ve Muslim den sonra sıhhatce en kuvvetli olan, en az zayıf hadis ihtiva eden kitaptır. Diğer uc sunende de az da olsa zayıf hadisler bulunmaktadır.

Bunlardan başka Taberani'nin mu'cemleri, Hakim'in Mustedrek'i, daha bir cok musnedler, mustahrecler vb. varsa da bunlar sıhhat bakımından Kutub-u Sitte'nin aşağısındadır.

Mevzuat kitapları: Alimler, asılsız olduklarını bildirmek maksadı ile mevzu hadisleri topladıkları bir cok kitaplar yazmışlardır. Bunlardan bazıları Huseyn b. İbrahim el-Cuzekani'nin Kitab-ul-Ebatil ve Kitab-ul-Mevzuat'ı, Suyuti'nin el-Leali el-Masnua'sı, Aliyyul-Kari'nin el-Masnu fi Ma'rifet-il-Mevzu adlı kitaplarıdır.

SONUC

Hadis ilmi dunyada yalnızca muslumanlara has bir ilim olup tarihcilere parmak ısırtmış, bu ilmi değersiz gostermek isteyen musteşrikleri de bir cok sıkıntılara sokmuştur. Dunya tarihinde, peygamberimizden başka, hayatı ve risaleti, butun ayrıntıları ile ve cok titiz metodlarla gunumuze kadar ulaşan başka hic bir şahsiyet yoktur. Bu sebeple, hadis ilmi muslumanların medar-ı iftiharları olup aynı zamanda sunneti bize ulaştırdığı icin ona sahip cıkmak, onun metodolojisini, bize bıraktığı muhteşem ilmi mirası sonraki nesillere aktarmak vazifemiz olmalıdır.

Hadislerden bahsederken de, uluorta ve kulaktan dolma şeyleri değil, muteber kitaplardan aldığımız hadisleri soyleyerek, ilmimiz az da olsa, sunnete aşık, mesuliyetini mudrik bir muslumana yaraşır titizlik gosterilmelidir.
Ayrıca, muhaddislerin hadis rivayeti ve metin/sened tenkidi metodlarından bugunku haber alma/verme ve değerlendirmede oğreneceğimiz bir cok dersler vardır.

Hadis ilimleri hakkında daha cok bilgi icin, bu yazıyı hazırlamada cok faydalanılan Ahmed Naim'in Tecrid-i Sarih tercumesinin birinci cildine yazdığı nefis mukaddimesine bakılabilir. Bilhassa 82. ve 91. sayfalarda yazdığı cok kaliteli "Metodolojiden bir bahis" ve "Bir Mukayese" unvanlı makalelerinin okunması hararetle tavsiye edilir. Bundan başka Subhi es-Salih'in Ulum-ul-Hadis'i (Turkcesi: Hadis İlimleri ve İstilahları) da bu konuda ağır olmayan, kolay anlaşılır bir kitaptır.




__________________