Ayetlerin tefsirlerini, hadislerin şerhlerini ve muctehitlerin acıklamalarını hic dikkate almadan, hev ve hevesine, hatta kişinin kendi arzusuna gore Kur'an’ı tefsir etmeyi ve hadisleri şerh etmeyi yasaklayan rivayetler vardır:
“Kim bilgisi olmadığı halde Kur’an’la ilgili soz soylerse / Kur’an’ı tefsir ederse, ateşteki / cehennemdeki yerine hazırlansın.” (Tirmizî, bu hadisin hasen ve sahih olduğunu belirtmiştir- Tirmizî, tefsir, 1).
“Kim bilerek bana yalandan bir soz isnat ederse, cehennemdeki yerine hazırlansın. Kim de bilgisi olmadığı halde kendi goruşune / fikrine dayanarak Kur’an’la ilgili soz soylerse / Kur’an’ı tefsir ederse, ateşteki / cehennemdeki yerine hazırlansın.” (a.g.e., Bu hadis hasendir)
“Kim de (bilgisi olmadığı halde) kendi goruşune / fikrine dayanarak Kur’an’la ilgili soz soylerse / Kur’an’ı tefsir ederse, o konuda isabet etse bile hata etmiş olur.” (Ebu Davud, İlim, 5; Tirmizî, -bu hadisin garip olduğunu soyleyerek zayıflığına işaret etmiştir- a.g.e).
Bununla beraber, Beyhakî’nin ifade ettiği gibi -şayet bu hadis sahih olursa- manası şudur: Konuyla ilgili ilmî bir delili olmadığı, alimlerin o konudaki yorumlarından habersiz olduğu halde, sırf aklında olanlara dayanarak Kur’an’ı tefsir eden kimse isabet etmiş olsa bile hata etmiş olur, yani tefsir metodunda hata etmiş olur. Yoksa, Maverdi’nin de belirttiği gibi, bilgisi olan kimselerin Kur’an’dan farklı manalar cıkarmalarının yanlış bir tarafı yoktur. (bk. Avnu’l-Mabud, ilgili hadisin şerhi)
Ozellikle bu gibi hadislerin şiddetli ifadeleri, nasih-mensuh, sebeb-i nuzul gibi naklî ilimlere ihtiyac duyan konularda, bilgisi olmadığı halde Kur’an’dan hukum cıkarmaya calışanlara yonelik bir uyarıdır. Yoksa Arapca dil kurallarına vakıf olan kimselerin -nakle ihtiyac duymayan konularda- kendi ilmî delillere dayalı bilgisine gore tefsir etmesinde hicbir sakınca yoktur. (bk. Tuhafetu’l-ahvezî, ilgili hadislerin şerhi)
Hafız Suyûtî'nin acıklamasına gore, hadis-i şerifteki bu tehdit, herhangi bir delile dayanmadan, sırf kendi aklına dayanarak Kur'an-ı Kerim'i tefsir eden kimseler hakkındadır. Kur'an-ı Kerim'i sırf kendi aklına dayanarak tefsir eden kimsenin, isabet etmesi halinde bile hata etmiş sayılmasının sebebi, onun isabet etmek icin gerekli hazırlığı yapmamış olması ve bu iş icin şuurlu hareket etmemiş olmasıdır. (Aliyyu'l-KÂrî, MirkÂt, I, 239)
Fakat Kur'an-ı Kerim'in manasını ortaya cıkarmak gayesiyle, şuurlu bir şekilde gerekli hazırlığı yaptıktan sonra Âyetlerin tefsirine girenler ise bunun tersinedir. Bunlar hata bile etmiş olsalar ecir alırlar. Cunku bunlar hadlerini aşmamışlardır. Nitekim Peygamber Efendimiz (asm), “Bir hÂkim, verdiği hukumle ilgili yaptığı ictihadında isabet etse iki sevap, hata etse bir sevap kazanır.” (bk. Buharî, İtisam 21; Muslim, Akdıye 6) buyurmuştur.
Konuyla alakalı, Prof. Dr. Suat Yıldırım’ın “Makbul Tefsirin Şartları” isimli aşağıdaki makalesini okumanızı tavsiye ederiz:
Hangi bilim dalında olursa olsun, ilmi bir metni tahlil ve tefsir etmek, o alanda ihtisası gerektirir. İhtisas ise, uzun bir oğrenim neticesinde elde edilir. Rabbulalemin tarafından insanlığa akaid, ibadet, ahlaki prensipler, ameli hukumler ve daha bir cok talimatlar bildirmek uzere gonderilen Kur'an-ı Kerim'den hukumler cıkarmak da, elbette buyuk bir ilmi birikim ister.
Bazıları, sığ bir anlayışla bu gerceğin karşısına cıkıp derler ki:
"Allah, Kur'an'ın 'mubin' olduğunu bildiriyor. Mubin: acık, aşikar, aydınlık, manası vazıh demektir. Oyle ise, Allah'ın boyle nitelendirdiği Kitabını, anlaşılması zor gostermenin savunulur tarafı olamaz."
Oysa Kur'an'ın mubin olması: Allah tarafından gonderildiğinin apacık olması, bir cok hakikatleri acıklaması, hakkı batıldan, doğruyu eğriden ayırması, mu'minlerin muhtac oldukları hukumleri bildirmesi, demektir. Yoksa, ondaki her şeyin, biteviye ayan beyan ve hic oğrenim gormemiş bir insanla bir universite profesorunun aynı şekilde anlayabileceği bir kitap olması demek değildir. Bu iddia sahiplerinin, vucudlarında bir operasyona muhtac olmaları halinde, bir tıp kitabını okuyan herhangi bir kişiye kendilerini ameliyat etme iznini vereceklerini hic kimse duşunemez. Oysa bir doktor nezdinde o kitabın manası acıktır. Aynen bunun gibi, insanlar Kur'an'ın mealini okuyarak, kapasiteleri nisbetinde ondan istifade etmeye calışırlar. Fakat onun sayısız inceliklerini anlayabilmek, ondan isabetli hukumler cıkarabilmek, aşağıda yazacağımız bazı ilimleri bilmeyi gerektirir.
Kuran'ı hakkıyla anlama ve ondan hukum istinbatı icin gereken ilimler
1. Lugat ilmi. Kur'an Arap dilinde nazil olduğundan, onun manalarını acıklayacak kişinin bu dili iyi bilmesi gerekir. Kelimeler, bazen ilk hatıra gelen anlamda değil de, daha tali anlamlarından birinde kullanılmış olabilirler. Mufessir lisana iyi vakıf olunca, kelimelerin hangi manalarda kullanıldığını daha isabetli olarak anlayabilir.
2. Nahiv ve Sarf (Gramer, Dil bilgisi);
3. Bedi', Beyan, Meani bilimlerini kapsayan Belagat İlmi. Bir kimsenin, binlerce edebi sanat ve edebi uslup ihtiva eden metni, hicbir yanlış anlayışa yer vermeyecek şekilde anlayabilmesi icin, hakiki ve mecazi manalar, teşbih, temsil, istiare, kinaye, te'kid, takdim, te'hir, hazf, icaz, itnab, kasr, iltifat, muşakele ilh. gibi terimlerle tarif edilen uslup ozelliklerine vakıf olması gerekir. İnsan, Arap dilinde yazılmış ustun usluplarla meşgul olup onların inceliklerine vukuf peyda ederse, kendisinde sozu anlama ve idrak melekesi gelişir. Allah Teala'nın maksatlarını kemal vechile ihata edemezsek de, yine de beşer takati nisbetinde onu anlamanın başlıca vasıtası, Arap diline ve belagat usluplarına vakıf olmaktır. Bu ise, sadece Belagat ilminin kurallarını oğrenmekle elde edilmez. Bildiğimiz uzere Araplar, Nahiv ve Belagat ilimleri ortaya cıkmadan once de duzgun ve guzel soz soylemede mahir idiler. Bunun tabii olduğunu soylemek makul değildir. Bu ancak, guzel sozleri oğrenip onlara benzer sozler soyleye soyleye kazanılmış bir meleke idi. Boyle olduğunun gozle gorulur delili şudur ki, başka topluluklara karışmalarını muteakip Araplar, bu ozelliklerini hicretten 50 yıl kadar sonra kaybetmeye başlamışlardır.1
4. Kıraat İlmi. Bazı kelimelerin, bizzat Hz. Peygamber (aleyhisselam) tarafından tebliğ edilen farklı okunuşlarını gosteren ilim. Cunku Kur'an'ın bir cok kelimeleri farklı kıraatlerde okunabilmekte ve bu da manalarda bazı farklılıkların ortaya cıkmasına sebep olmaktadır.
5. Akaid ve Kelam İlmi. Allah Teala hakkında caiz, vacib ve imkansız olan sıfatlar, nubuvvet, ahiret gibi konulardaki doğru inanc esasları, butun ayet ve hadisleri birlikte değerlendirdikten sonra bu ilim dalı tarafından ortaya konulmuştur. Muteşabih ayetleri muhkem ayetlerin ışığında anlamak ve acıklamak icin buyuk gayretlerin sarf edildiği bu ilme başvurulmadığı takdirde, dinin en temel esaslarında yanlışlık yapılabilir.
6. Usul-i Fıkh İlmi. ayetlerden dini hukumlerin nasıl cıkarılacağına dair kuralları bildiren bu ilim de, kavramların mucmel (toplu halde, ozet), mufassal (detaylı), umum, husus (genel veya sınırlandırılmış anlam), mutlak (herhangi bir sınırla sınırlandırılmamış ve dolayısıyla cok mana ve vecihlere ihtimali bulunan), mukayyed, mensuh, muevvel (tevil edilmiş) vb. olup olmaması konusunda yol gosterir.
7. Usul-i Tefsir İlmi. Ayetlerin hangi ortamlarda indirildiğini bildiren Esbab-ı Nuzul, bazı ayetler arasında yanlış yere var sanılan celişkileri cozup gideren Muşkilu'l—Kur'an, Mekki-Medeni, Muhkem-Muteşabih, huruf-i mukatta'a, Nasih-Mensuh, Kur'an kıssaları, Kur'an meselleri, Kur'an'daki kasemler gibi bir cok konuyu ihtiva ile, Kur'an tefsir metodolojisinin adıdır.
8. Usul-i Hadis ve Hadis İlmi. Hz. Peygamber (asv)'den nakledilen ve Kur'an'ı acıklayıcı mahiyette olan hadislerden istifadeyi sağlar.
9. Tarih ve Sosyoloji gibi, beşer toplumlarının maruz kaldıkları durumları konu edinen ilimler. Allah Teala, insanlığa gonderdiği bu son Kitabında, daha onceki kitaplarda bildirmediği şeyleri bildirmiştir. Ezcumle, ceşitli ummetlerin kıssalarını nakletmiş, onlar hakkında cereyan eden İlahi sunnetlerini (kanunlarını) beyan etmiş, toplumları yukselten ve alcaltan sebeplerden, onların iman ve inkar, ilim ve cehalet, kuvvet ve zayıflık gibi hallerinden bahsetmiştir. Kur'an, bir cok gerceği pek mucmel ve ozlu bir tarzda bildirir. Fakat bu bildirme, her şeyi bilen Allah'ın mucmel bildirmesidir. Bu bakımdan, kendisini, verdiği bilgileri tafsilatlı olarak anlamaları icin insanları duşunmeye, incelemeye, seyahat etmeye, tecrubeler yapmaya cağırır. Eğer kainat kitabının zahiri ile yetinecek olursak, bu takdirde, bir kitabın cildine ve rengine bakıp da, ihtiva ettiği ilim ve hikmetlerden haberi olmayan ummi kimseler durumuna duşeriz.
10. Beşeriyetin Kur'an hidayetiyle doğru yolu bulduğunu ve Kur'an'ın esas gayesinin de insanları hidayet etmek olduğunu bilmek. Bunun icin de, Kur'an nazil olmadan onceki cahiliye topluluklarının durumlarından haberdar olmak gerekir. Hz. Omer (r.a.), buna işaret etmek uzere şoyle demiştir: "İslami donemde yetişen insanlar, Cahiliye'deki halleri bilmedikleri takdirde, İslam elbisesi duğum duğum cozulur." Cağdaş medeni toplumda yetişen bir insan el, yuz ve ayak yıkama, diş temizliği, tırnak kesme gibi şeyleri cok tabii davranışlar kabul edebilir. Oysa Kur'an'ın nazil olduğu zaman ve zeminde, bunları bile benimsetmek başlı başına bir inkılaptı. Kaldı ki, bu gibi adetleri yeni nesillere benimsetmek icin ne kadar gayret gostermek gerektiği hepimizce bilinmektedir. Ayrıca, en kucuklerini misal verdiğimiz bu inkılaplar icinde şirk, kan davası, ırk ustunluğu, kolelere yapılan haksızlıklar, cok eşlilik, zina, haram icki, ummilik, kadınları mirastan mahrum bırakma, kadını sayısız boşama hakkı, cariyeleri fuhşa zorlama ve bu yolla para kazanmayı meslek edinme (randevu evi işletme) gibi yuzlerce kotu adeti kokunden kaldırarak, yerlerine İslam'ın guzelliklerini yerleştirme gibi muazzam inkılapları unutmak mumkun değildir.
11. Tabii bilimlerde kesin (veya kesine yakın) sayılan bir takım sonucları ve bu bilimlerin prensiplerini bilmek, onların alanlarına giren konulara temas eden yuzlerce ayeti yorumlamakta sahip olunması gereken formasyonu kazandırır.
12. Mevhibe İlmi. Bundan maksat, ilmi ile amil olanlara, Allah Teala'nın ilham edeceği basiret ve kavrama gucudur. Allah Teala: "Allah'a itaatsizlikten sakının. (Siz bunu yapınca,) Allah size ilim oğretir. Allah her şeyi bilir."2 buyurur. Hz. Peygamber (s.a.s.), buna işaret olarak: "Kim bildiği ile amel ederse, Allah onu bilmediği ilimlere de varis kılar." buyurmuştur. Suyuti, mufessire lazım gelen ilimlerin sonuna mevhibe ilmini yerleştirdikten sonra der ki: "Aziz okuyucu! Anlaşılan sen, mevhibe ilmini şart koşmamızda tereddut edip diyorsun ki: "Bu, insanın elinde olan bir şey değildir." Ama, meselede senin gorduğun gucluk yoktur. Zira bunu kazanma yolu var olup, o da, o neticeye goturen amel ve zuhdu uygulamaktır (yani davranışlarını ilmine gore yapıp, gecici dunya menfaatlerini kalbine koymamaktır)."3 Bu konuda Zerkeşi de şoyle der: "Biliniz ki, kalbinde bid'at, kibir, hevaya uyma, dunya sevgisi olan, yahut bir gunahta ısrar eden, tahkiki iman sahibi olmayan veya tahkiki zayıf olan, yahut kuvvetli ilme sahip bulunmayan bir mufessire dayanan, veya kendi aklına ve anlayışına itimat eden kimse vahyin manalarını anlayamaz ve vahyin esrarı ona acılmaz. Zira butun bunlar, Kur'an'ı anlamaya perde olan manilerdir. Bu konuda Allah Teala: "Dunya'da haksız yere buyukluk taslayanları, ayetlerimi gereği gibi anlamaktan uzaklaştırırım."4 buyurmuştur.
Kur'an'ı tefsirde muracaat edilmesi gereken kaynaklar
1. Once bizzat Kur'an-ı Kerimi iyi inceleyip, bir ayeti tefsir eden diğer ayetleri toplamaya calışmalıdır. Zira ayetlerin birbirlerini acıklamaları meşhur bir keyfiyettir. Boylece mufessir, bir ayeti hatalı olarak veya eksik bir şekilde anlayıp, konuyu Kur'an'ın butunluğunden uzak tutmak tehlikesinden kurtulur.
2. Ayetleri acıklayan hadislere başvurmak. Zira Kur'an'ı esas itibariyle tefsir yetkisini Allah Teala, Peygamberine vermiştir. Bu husustaki ayetlerden sadece birini zikredelim: "Biz sana zikri indirdik. Ta ki, kendileri icin indirilen Kur'an'ı insanlara acıklayasın ve ta ki onlar da fikirlerini iyice kullansınlar."5
3. Sahabe'nin tefsiri de, oğrendiklerini bizzat Rasulullah'tan (s.a.s.) oğrenmiş olmaları ihtimali, Kur'an'ın nazil olduğu donemde onun kelimelerinin manalarını en iyi bilme durumunda olmaları, keza vahyin indiği ortamları bizzat yaşamaları, derin kavrama gucleri ve hukumleri uygulama alanına koymadaki şevk ve başarıları gibi meziyetleri sebebiyle son derecede onemlidir. Ozellikle ilk dort halife, İbn Mes'ud, İbn Abbas, Hz. aişe, Ubey İbn Ka'b, Zeyd İbn Sabit (radiyallahu teala anhum) gibi sahabilerin tefsirlerini bilmek gereklidir.
4. Kelam'ın manasından ve Usulu'd-Din'de sabit olan esaslardan ortaya cıkan neticeye gore tefsir etmek. Hz. Peygamber (s.a.s.), İbn Abbas hakkında: "Ya Rabbi, onu dinde fakih kıl ve ona tefsiri oğret." diye dua ettiğinde, bu kabil tefsiri kasdetmiştir. Hz. Ali de (r.a.), muslumanın caba sarfederek ulaştığı şahsi Kur'an anlayışını onun esas mirası, başlıca sermayesi saymıştır. Sahabe'nin tefsirde bazen her birinin farklı farklı acıklamaları, bu kabilden sayılır.6
Mufessirin sakınması gereken haller
Şu hallerden ise mufessirin sakınması şarttır: Arap diline, Usulu'd-Din'e ve zikrettiğimiz ilimlere vakıf olmadan Allah'ın muradını acıklamaya girişmek doğru değildir. Bazı hakiki muteşabihler gibi, Allah'ın, kesin ilmini Zatına tahsis ettiği meselelere dalmak, bu hususları uzatmak yersizdir. Keza mufessir, kendi hevasına, peşin fikrine veya Muslumanların cumhuruna aykırı olan mezhebine gore tefsirden kacınmalıdır. Diğer taraftan, iltizam ettiği Sunni bir mezhep varsa, mezhebinin ictihadını ve yorumunu, Sunnilik icinde tek doğru yorum olarak iddia etmemelidir. Ve nihayet sonunda, "vallahu a'lem" demesini bilmeli, tefsirinin murad-ı İlahi olduğu hususunda kesin bir iddiada bulunmamalıdır.
Matlup tefsir tarzı
Mufessirin uygulaması gerekli olan matlup tefsir tarzını şoylece hulasa edebiliriz:
1. Tefsir edilen kavram ile tefsir arasında mutabakat, yani uygunluk olmalı. Manayı acıklama yonunden eksik taraf kalmadığı gibi, maksada uygun olmayan gereksiz fazlalık da bulunmamalı. Hele hele, anlamı başka yone kaydıran cabalardan sakınmalıdır.
2. Hakiki mana da, mecazi mana da gozetilmelidir. Mecazi mana kasdedilmişse, hakiki manaya hamletmekten veya bunun aksinden kacınmalıdır.
3. Kelimeleri izah ederken,siyak ve sibakın ışığında acıklamaya calışmalıdır.
4. ayetler arasında bazen gizli kalan munasebet ve irtibatları ortaya koymalıdır ki, ayetler arasında anlam kopukluğu olduğu sanılmasın.
5. ayetin indirilmesine vesile teşkil eden sebeb-i nuzul varsa o hadiseyi bildirmeli ki, ayetteki hukmun maksadı daha iyi anlaşılabilsin.
6. Lugat, Nahiv ve Belagat ilimlerine gore kelime ve terkipler hakkında gerekli acıklamayı yaptıktan sonra, İslam'ın temel kaideleri cercevesinde ayetlerden hukumler cıkarmaya gayret etmelidir.
7. İmkan nisbetinde Kur'an'da tekrar olduğu iddiasından kacınmalıdır. Zira ilk anda tekrar veya muteradif gibi gorunen kelimelerin, iyice dikkat edildiğinde ve araştırıldığında, aralarındaki nuansların fark edileceği anlaşılacaktır.
8. Tefsirle doğrudan ilgisi olmayan, dilbilgisi, Fıkıh ve Kelam'a ait tafsilattan, kıssa veya ceşitli bilimsel ayrıntılardan kacınmalıdır. Zira o meselelerin tafsilatı, zaten o ilimlere mahsus kitaplarda bulunmaktadır. Bunlara dalmak, muhatabı Kur'an'ın esas maksatlarından uzaklaştırabilir.
9. Mufessir, gerektiğinde tercih kıstaslarına gore hareket etmesini bilmeli, ayet-i kerime birden fazla manaya muhtemel ise, en kuvvetli olan tarafı tercih edebilmelidir. Bu konuda Zerkeşi şoyle der: "İki veya daha fazla ihtimal olan hususta, alimlerden başkası ictihad edemez. Onlar da şahsi goruşlerine değil, delillere dayanmak zorundadırlar. Manalardan biri daha zahir ise, ona gore tefsir edilmelidir. Şayet, hafi (gizli) mananın kasd edildiğine delil olursa, bu takdirde, hafi manaya gore tefsir edilir." Her iki mana eşit durumda olup, birinde lugavi hakikat, oburunde şer'i hakikat anlamı ağır basarsa, bu durumda şer'i manaya oncelik verilir. Fakat lugavi mananın kasd edildiğine dair bir karine bulunursa, bu takdirde buna gore tefsir edilir. Mesela, "Onların mallarından zekat al ki, bununla onları temizleyesin ve arındırasın, onlar icin dua da et. Cunku senin onlar lehinde duan, onlar icin buyuk bir huzur kaynağıdır. Allah herşeyi hakkıyla işitir ve bilir." ayetinde 7, salat'ın şer'i manası namaz olmakla birlikte, burada lugavi manası olan "dua"nın murad edildiğine karine mevcut olduğundan dua manasına tefsir edilir. Zira bir onceki cumlede zekat verme soz konusu edilmekte olup, mali fedakarlıkta bulunan kimseye, bundan dolayı dua edilir. Ama iki mananın bir arada duşunulmesi imkansız ise, kendi imkanlarına gore delillere bakarak ictihad eder, kendi nezdinde ağır basan mananın, kendisi hakkında, Allah'ın maksadı olduğuna kani olur. Eğer bir başka muctehid, ondan bir başka mana cıkarırsa, bu da onun hakkında Allah'ın maksadı olur. Zira o da, bu sonuca ictihadı neticesinde ulaşmıştır. Eğer manalar nezdinde eşit olursa, istediğini tercih etme veya daha ağır hukmu yahut daha kolay hukmu alıp almaması gerektiği şeklinde.. aynı şekilde gecerli goruşler vardır. Şayet iki mana birbirini nefy etmezse, muhakkiklere gore, her iki manaya gore yorumlaması gerekir ve bu i'caz ve fesahat bakımından daha matlub olur."8
Boylece, klasik donem alimlerinin, muteber tefsir icin aradıkları şartları gostermeye calıştık. Asırların tecrubesinden ve imtihanından gecmiş bu makul olculer cercevesinde kalmakla beraber mufessir, yaşadığı asrın ihtiyacları ve tesbitleri acısından elbette Kur'an'a yonelebilir ve onun ilham edeceği farklı inceliklere, yeni anlamlara ulaşabilir. Zira yine klasik donem alimlerinin kabul ettikleri uzere, tefsir ilmi, gelişmesini ve olgunlaşmasını tamamlamış ve yenilip icilmiş ilimlerden sayılmaz. Bilakis o, belirip ortaya cıkmakla beraber, henuz olgunlaşmamış meyveye benzetilir.
Dipnotlar
1. Muhammed Abduh, Tefsiru'l—Menar, Mukaddime.
2. Bakara, 2/282.
3. el-İtkan fi ulumi'l-Kur'an, Kahire, 1951, 2/182.
4. A'raf, 7/146.
5. Nahl, 16/44.
6. B. Zerkeşi, el-Burhan fi ulumi'l-Kur'an, Kahire, 1957, 2/161; Suyuti, el-İtkan, 2/178-179.
7. Tevbe 9/103.
8. Suyuti, el-İtkan, 2/182. (Suyuti, bu kısmı Zerkeşi, el-Burhan, 2/166-167'den ozetleyerek nakl eder) ; M. H. ez-Zehebi, et-Tefsir ve'l-Mufessirun, 1/277-280.
__________________
Kişinin Kendi Arzusuna Gore Kur'an’ı Tefsir Etmesi
Dini Bilgiler0 Mesaj
●35 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Kişinin Kendi Arzusuna Gore Kur'an’ı Tefsir Etmesi