Saatlerdir yuruyordu. Cok yorulmuş ve yorgun duşmuştu. Guneş de tam tepesinde butun sıcaklığını comertce sergiliyordu. Golgelik bir yer arayıp orada dinlenmek istiyordu. Daha bir gunluk yolu vardı.
Az ileride ağaclık bir yer gordu. Oraya gidip ağacın golgesi altına uzandı. O yorgunlukla hemen uykuya dalıverdi. Aradan biraz zaman gecmişti ki, “Yusuf’un bahcesini sula!” diye gaipten bir ses duydu. Bu sesle irkilip uyandı. “Herhalde ruya goruyordum!” dedi. Tekrar uykuya dalmaya hazırlanırken aynı sesi bir daha duydu. Sesin geldiği tarafa dikkatlice baktı. Ses yukarıdan geliyordu. Kafasını yukarı kaldırınca yağmur dolu bir bulut gordu. Cok şaşırmıştı. Bu guneşli havada bu bulut nereden cıkmıştı? Ses kime aitti? Yusuf kimdi? Biraz hayret, biraz da korku icinde merakını gidermeye karar verdi. Bulutun gittiği yeri takip edecek ve bu karmaşık hadiseyi cozecekti.

Bulutu takip etmeye başladı. Esrarengiz bir ses, buluttan Yusuf’un bahcesini sulamasını istiyordu. Onlerinde tepelik bir arazi vardı. Bulut bu araziyi aşıp arkasındaki yere taşıdığı yağmuru boşaltmaya başladı. Tepelik yeri aştığında bahcede bir adam gordu. Adamın yanına gitti. Selam verdi ve onunla konuşmaya başladı. Evet, adamın adı Yusuf’tu. Peki bu adam ne yapmıştı da boyle Allah’ın hususi bir yardımına hak kazanmıştı?

Adam, başından gecen hadiseyi tek tek Yusuf’a anlattı. Yusuf,

- Sen hele gel. Once bir karnını doyur. Susamışsındır, su da ic. Sonra ben sana her şeyi anlatırım, dedi. Adam bir guzel karnını doyurdu. Bu sırada Yusuf, adamı daha fazla merakta bırakmamak icin konuşmaya başladı:

- Ben yıllardır bahce işiyle uğraşan biriyim. Şu gorduğun bahceyi eker, bicer, maişetimi onunla kazanırım. Bir konuda aşırı hassasımdır. Bahcemden elde ettiğim urunu uce bolerim. Birini fakir ve senin gibi yolu buraya duşen yolculara ayırırım. İkinci kısmından ailemle beraber istifade ederim. Geri kalan kısmı ise bahceye tekrar tohumluk yapmak uzere saklarım.

Adam işin sırrını şimdi kavramıştı. Demek ki Yusuf’un bu taksiminden Allah razı olmuştu. Ozellikle de malının ucte birini Allah yolunda infak etmesi Allah’ın bu yardımına sebep oluyordu.


HikÂyeden cıkarılacak dersler


1. Mu’min daima veren olmalıdır. Mu’min, Allah ahlakıyla donanmasının bir gereği olarak daima verici olmalıdır. İctimai meselelerde olduğu gibi bu vericilik, onun maddi alemine de yansımalı ve o, başkalarının huzur icinde yaşayabilmesi icin elindeki imkanları rahatlıkla ve butunuyle seferber edebilmelidir. Mu’minin maddi imkanlarını Allah yolunda dağıtmasına “infak” denilmektedir. İşte bu infak sayesinde fani olan mal, kalıcı olmakta ve ahiret adına ciddi bir yatırım haline gelmektedir. Gerek ayet-i kerimeler, gerekse de hadis-i şeriflerde infak yani vermek teşvik edilmiş ve vermenin mu’minlik alameti olduğu vurgulanmıştır. Nitekim “Sevdiğiniz şeyleri infak etmedikce iyilikte zirveye ulaşamazsınız.” (Âl-i İmran, 3/92) ayet-i kerimesi bu hakikati dile getirmektedir.

2. İnfak edilen mal ebedî sermayedir. Allah yolunda infakta bulunulan mal, ahiret adına ebedileşmektedir. Peygamberimiz’in (sas), TekÂsur Sûresi’ni okurken, bu mevzuya işaretle şoyle dediğini gormekteyiz: “Ademoğlu ‘malım malım’ der. Halbuki ey Ademoğlu! Senin malından (sana kalan sadece) yeyip bitirdiğin, giyinip eskittiğin ve sadaka olarak verip bıraktığından başkası değildir.” (Muslim, Zuhd, 3; Tirmizî, Zuhd, 31)



Demek ki şu fani alemde sermaye olarak kullanılan malın, baki aleme ait bir sermaye haline getirilmesi mumkundur ve bunun yolu da, ihtiyac sahiplerine verilen mallardır. Malını Allah yolunda infak eden insan, ictimai hayatta itibar ve saygınlık kazanırken diğer yanda, hem canı hem de malı itibarıyla bir korunmanın altına girmektedir. Allah Rasûlu’nun (sallallÂhu aleyhi ve sellem) ifadeleri icinde, her gun yeryuzune iki melek inmekte ve onlardan biri, infak edenler icin hayır duada bulunup infakta bulunanların mallarını artırmasını talep ederken, diğeri de, cimrilik yapıp kısanların mallarının telef olmasını istemektedirler. (Buhari, Zekat, 37; Musned, 6/306, 347) Allah Rasûlu’nun (sallallÂhu aleyhi ve sellem) Hafsa validemize soylediği şu sozleri de, bu meyanda dikkat cekicidir:

“İnfak et, comert davran ve daima etrafına dağıt. Sakın ola ki, malı elinde tutup saklama ve elinde bulunan fazlalığı cimrilikle saklama, yoksa Allah da sana karşı kısar ve verme hususunda boyle davranır.” (Tirmizi, Zuhd, 17; Musned, 4/231)



ALİ DEMİREL
__________________