Kur-an’ı Kerim’de hakimiyetin kayıtsız şartsız Allah’a ait olduğunu acıklayan bir cok ayet-i kerime vardır. Onlardan bazıları şunlardır ;
“Mulku/hakimiyeti elinde bulunduran Allah, ne yucedir. O, herşeye hakkıyla gucu yetendir.” (Mulk Suresi / 1. Ayet)
“İyi bilin ki! Yaratmak da, emretmek de (hukmetmek de yalnızca) O’na aittir. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yucedir.” (A’rÂf Suresi / 54. Ayet)
“İyi bilin ki hukum yalnız O’nundur. O, hesap gorenlerin en cabuğudur.” (En’Âm Suresi / 62. Ayet)
“Hukum vermek yalnızca Allah’a aittir. O, doğru haberi verir ve O, ayırt edenlerin en hayırlısıdır.” (En’Âm Suresi / 57. Ayet)
“Hukum vermek yalnızca Allah’a aittir. Ben O’na tevekkul ettim. Tevekkul edenler de yalnızca O’na tevekkul etsinler.” (Yûsuf Suresi / 67. Ayet)
“Hukum veren Allah’tır, O’nun hukmunu gozden gecirecek hic kimse yoktur. O’nun hesaplaşması pek cabuktur.” (Rad Suresi / 41. Ayet)
“O, Allah’tır. O’ndan başka hicbir ilah yoktur. İlkte ve sonda hamd O’na mahsustur. Hukum yalnızca O’nundur. Kesinlikle O’na donduruleceksiniz.” (Kasas Suresi / 70. Ayet)
“O, hukmune hicbir kimseyi ortak kabul etmez.” (Kehf Suresi / 26. Ayet)
“Onlar, hala cahiliye devrinin (şirk olan) hukmunu mu istiyorlar? Yakinen bilen bir kavim (topluluk) icin Allah’tan daha guzel hukum veren kim vardır?” (MÂide Suresi / 50. Ayet)
Bu ve benzeri ayet-i kerimeler cok acık bir şekilde hukum vermenin yani tum yaratılmış olan herşey icin karar vermenin, yani tum mahlukat icin karar vermenin, kanun ve yasa belirlemenin sadece Allah Subhanehu ve Teala’ya ait olduğunu beyan etmektedir. Zira yaratan ve yaşatan kimse, yonetmeye de hak sahibi olan ancak O’dur. Bu fiiller, kendisini hicbir şeye muhtac olmayan es-Samed ve hicbir benzeri bulunmayan el-Ahad olan Allah Subhanehu ve Teala’ya ait olup, O’nun rububiyet ozelliklerindendir.
Allah Azze ve Celle, tek gercek rab olduğu icin hukmetme yetkisine sahip olma vasfı da sadece ona aittir. O yarattığı tum mahlukat icin kanun ve yasalar koymuş ve ihtilaflarının cozum kaynağını onlara ulaştırmıştır. O’nun mahlukat icin koyduğu kanun ve yasaları kimse değiştiremez. Guneşe, aya, yıldızlara, dağlara, suya, havaya kısacası yarattığı tum şeylere kanun ve nizam koymuştur. Kimse bu kanunları sorgulayamaz ve de tahrif edemez. Kimse guneşi batıdan doğdurup doğudan batıramadığı gibi O’nun ihtilafların cozum kaynağı olarak indirdiği Kur-an ve Sunnet’in hukumlerini de değiştiremez. Onların yerine kendi fani ve aciz aklından kanun ve yasalar koyamaz. Bunları toplumlara dayatamaz. Zira tum bunlar rububiyet ozelliklerinden olup, Allah’a aittir. Allah’ı rububiyette ve uluhiyette yani tevhid de birlemek ise O’nun elem dolu sonsuz azabından kurtulmanın tek caresidir.
Tek bir hucreyi dahi yaratıp, mutlak egemenliği altına alamayan insanoğlunun, Allah’ın hakimiyetine goz dikerek Kur-an ve Sunnet’e mukabil olmak uzere kanun ve yasalar koymaya kalkışması kendisini yaratan ve yaşatan Allah’a karşı işleyebileceği en buyuk kufurlerden bir tanesidir. İşte bu, Allah Teala’ya karşı başkaldırarak savaş acmak demektir. Allah Subhanehu ve Teala şoyle buyurmuştur ;
“Hukum vermek yalnızca Allah'a aittir: O, size, kendisinden başkasına tapmamanızı emretti. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların coğu bunu bilmezler.” (Yûsuf Suresi / 40. Ayet)
İmam Taberi (Rahimehullah) şoyle demiştir ; “Allah-u Teala, yarattığı hicbir mahluku hukum verme konusunda kendisine ortak kabul etmez. İnsanlar arasında hukum verecek yalnız O’dur. Hukum verme, ihtilafları cozme, insanları ve işlerini idare etme konusunda dilediği ve sevdiği şekilde hareket eder. Bu ozellik sadece O’nun hakkıdır.” [1]
İmam Begavi (Rahimehullah) şoyle demiştir ; “Hukum vermek, emretmek ve yasaklamak ancak Allah-u Teala’ya ait bir haktır.” [2]
Seyyid Kutub (Rahimehullah) şoyle demiştir ; “Hukumranlıkta hak iddia eden kimse, uluhiyetin ilk şartında Allah’la mucadeleye girişmiş olur. Bu kimse ister fert, ister insanların bir tabakası, ister bir parti veya grup, ister bir millet, isterse butun dunyanın meydana getirdiği alemşumul bir insan kitlesi olsun. Uluhiyetin ilk şartı olan hukumranlık uzerinde Allah’la mucadeleye giren ve kendine hukumranlık izafe etmeye calışan kimse kufre girmiştir, apacık bir kafirdir.” [3]
“Yoksa onların bir takım ortakları mı var ki, Allah’ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri ettiler (şeriat kıldılar / kanun olarak belirlediler)?” (Şûr Suresi / 21. Ayet)
İmam Kurtubi (Rahimehullah)’ın zikrettiğine gore, Ebu Ali (Rahimehullah) şoyle demiştir ; “Her kim Allah’ın kanunlarından yuzcevirip onların dışında başka hukumleri talep ederse kafir olur.” [4]
İbn Teymiyye (Rahimehullah) şoyle demiştir ; “Butun muslumanların icması ile her musluman zaruri olarak bilmesi gerekir ki : Her kim İslam’dan başka bir dine tabi olur veya Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem)’in şeriatından (kanunundan) başka şeriatlara serbest bırakıp caiz gorurse kafir olur.” [5]
Seyyid Kutub (Rahimehullah) ise şoyle demiştir ; “Kim olursa olsun Allah’ın koyduğu şeriattan başka bir şeriatı ve hukmu, Allah’ın yaratıklarına vaz etmeye kimsenin hakkı yoktur. Cunku kullarına yalnız ve yalnız Allah hukum vaz eder. Aciz ve eksik kimseler beşeri hayatı icin hukum koyamazlar. Koymaları mumkun değildir.” [6]
İnsanlar şunu iyice bilmek zorundadırlar ki, Allah Teala, insanları kulların yasalarına gore değil, kendi kanunlarına gore hesaba cekecektir. Eğer insanlar, ibadet ve merasimlerinde uyguladıkları gibi dunya hayatı ve işlerini de Allah’ın kanunlarına uygun bicimde duzenlemezlerse, bu, Allah’ın huzurunda hesaba cekilecekleri konuların başında gelecektir. O gun, yeryuzunde Allah’ı ilah edinmeyip, O’nun dışında bircok rab edinmelerinden oturu hesaba cekileceklerdir. Allah’ın ilahlığını tanımadıkları ya da ibadet ve merasimler yonunden Allah’ın yasalarını uygularken, sosyal, siyasi ve ekonomik duzen bakımından, uygulama ve ilişkilerinde O’ndan başkasının yasasına uymak suretiyle şirk koşmaktan dolayı hesap vereceklerdir. Allah Subhanehu ve Teala şoyle buyurmuştur ;
“Onlar Allah dışında hahamlarını, rahiplerini ve Meryemoğlu İsa'yı ilah edindiler. Oysa onlara sadece tek ilaha, kendisinden başka ilah olmayan ve onların yakıştırma ortaklarından uzak olan Allah'a kulluk etmeleri emredilmişti. O, muşriklerin ortak koştuğu şeylerden de munezzehtir.” (Tevbe Suresi / 31. Ayet)
Ayet-i kerimede Allah’tan başkasını rab kabul eden bu kimselerin, haham ve rahiblerini hukum koymada, haram ve helal (yasak ve serbest) belirlemede yetkili gorduklerinden dolayı, onları kendilerine rab edindikleri beyan olunmuştur. Zira kanun ve yasa belirlemede tek yetkili olma, rab olanın onemli sıfatlarındandır.
Adiy bin Hatim (Radıyallahu anh) bu ayeti kerimeyi okuyan Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)’e : Bizler onlara ibadet ediyor değiliz dediğinde Rasulullah ona şoyle demişti :
“Allah’ın helal kıldığını onlar haram sayınca, siz de haram saymıyor musunuz? Yine onlar Allah’ın haram kıldığını helal sayınca, siz de helal saymıyor musunuz? Adiy bin Hatim : 'Evet', dediğinde ise Rasulullah şoyle buyurmuştur : İşte bu onlara ibadettir.” [7]
Hadis-i şerif sarih olarak şuna delalet etmektedir : Allah’ın kanunlarından başka şeylerle hukmeden bir mercie itaat etmek, ona ibadet ederek onu ilah edinmektir. Bu ise Allah’a uluhiyet tevhidinde şirk koşmaktır.
İbn Teymiyye (Rahimehullah) Ebu’l Behteri’den bu ayet hakkında, şoyle rivayet etmiştir ; “Onlar din adamlarına namaz kılmadılar. Şayet din adamları onlara ruku ve secde etme şeklinde kendilerine ibadet etmelerini emretseydi Ehl-i Kitap din adamlarına bu noktada itaat etmezlerdi. Ancak Allah Teala’nın haram kıldıklarını helal, helal kıldıklarını da haram tanımaları hususunda kendilerine itaat edilmesini emretmişlerdi. Onlarda bu emre itaat ettiler. İşte onların din adamlarını rabb edinmeleri bu şekilde olmuştur.” [8]
İmam Begavi (Rahimehullah) şoyle demiştir ; “Onlar Allah’a karşı gelerek din adamlarının helal gorduklerini helal, haram gorduklerini haram kabul ederek, onlara itaat ettiler. İşte boylece onları rabb edindiler.” [9]
İmam Kurtubi (Rahimehullah) şoyle demiştir ; “Bu buyruk ile ilgili Mean’il Kur-an’a dair eser yazanlar derler ki : Onlar alimlerine ve rahiplerine her hususta itaat ettiklerinden dolayı onları rabb edindiler.” [10]
Gorulduğu gibi yasama konusunda Allah-u Teala’dan başkalarına itaat edilmesi, Allah Teala’dan başkasına ibadet olarak kabul edilmiş, kendilerine itaat edilen kimselerin de rab edinilmiş olacağı acıklanmıştır.
Bu sebeble hukum istemek, namaz kılmak, dua etmek, kurban kesmek, adak adamak ve yardım istemek gibi bir ibadettir. Ve nasıl Allah’tan başkası icin namaz kılan, kurban kesen, adak adayan, O’ndan başkasına dua eden bir kimseye muşrik hukmu veriliyorsa, aynı şekilde hukum isteme ibadetini de ondan başkasına yapanlara muşrik hukmu verilir.
Şankıti şoyle demiştir ; “Şeytanın dostları vasıtası ile koydurduğu, İslam şeriatı’na / kanunlarına muhalif beşeri kanunlara tabi olanların kafir ve muşrik olduklarından ancak onlar gibi Allah’ın basiretini kor ettiği, vahyin nurundan kor olan kafir ve muşrik kimseler şuphe ederler.” [11]
“Ey Muslumanlar ! Kanun koyucu olanın, helal ve haramlar belirleyici kimsenin sıfatlarını cok iyi bilmeniz ve anlamanız gerekir. Hicbir zaman ve asla alcak, cahil, kafir bir kişiden kanun kabul etmeyin. Boylelerine kesinlikle kanun koyma hakkı vermeyin.” [12]
Gorulduğu uzere hukum istemek, nasslar ve de Ehl-i Sunnet alimlerinin beyanı ile ibadettir. İbadet edilmeye layık tek gercek ma’bud ise Allah Subhanehu ve Teala’dır. Onun dışındakilere ibadet edenler hic şuphesiz Allah’a şirk koşan muşrik kimselerdir.
Ve Alemlerin Rabbi Olan Allah’a Hamd Olsun..
KAYNAK: http://tevhidiyasayangaripler.blogsp...llahindir.html
__________________
Hakimiyet yalnızca allah'ındır!
Dini Bilgiler0 Mesaj
●25 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Hakimiyet yalnızca allah'ındır!